SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Kâmil paşanın bir tehdidi - Beşiktaşta, çıkan bir vaka Cemiyete kabul edilmiyenlerle eski Ademi merkeziyet fırkasının ıslah ka- bul etmiyen kısmından Türkler ve si- | yasi maksadlarına nail olmak istiyen 'Taşnaksütyon fırkası relsleri (Ahrar fırkası) namı altında birleştiler. Ga- zetelerin cemiyetimiz âleyhinde vaki olan taarruzlarının hakiki sebebleri: İstanbulda neşrolunan gazeteler üç kısma ayrılabilir: 1 — Cemiyet gazeteleri (resmi, gay- ri resmi) 2 — Hükümet veya müstebidler ta- rafından satın alınmış gâzeteler 3 — Bitaraf gazeteler. 1 — Cemiyet gazeteleri: Fedakâranı millet cemiyetinin fikir- lerini neşre vasıta olanlar Hukuku Umumiye ve Serbesti gazeteleridir. İttihad ve Terakki cemiyeti her nevi gayrimeşru hareketlere engel olduğu için bunların yegâne düşmanı cemi- yetimizdir. Hürriyetten canı yanmış istibdad erkânını emellerine uydur- mak için by gazeteler cemiyetimiz &leyhine yazı yazmağa mecburdurlar. Ahrar cemiyetinin fikirlerini neşre gayriresmi surette (İkdam) hizmet ediyor, Volkan ve salr varakpareler de bu hizmeti ifa eylemektedir. Volkan Ahrarın da aleyhinde yazardı. İkdam sermuharriri Ali Kemal bey esasen istibdad sayesinde Peşte şeh- benderliğine nail olmak için İstanbu- la gelmişti. (1) O sırada hürriyet ilân olunması Üze- rine bu büyük emelinden mahrum kalmış ve kendi itirafı veçhile zatı şa- haneden 280 lira almakla iktifaya mecbur kalmıştır, Cemiyetimiz hiç bir menfaate âlet olmadığından hürriyet yüzünden emeline nail olmak üzere Ahrara meyletmiş ve hükümetin med- dahlığına başlıyarak bu sayede bir memuriyet kapmak istemiştir. Şimdi cemiyet sözü moda olduğundan da- mad Mahmud paşanın cenâzesi geldi- ği gündenberi hesabına elverdiği için meddahlığına giriştiği sabık Ademi merkeziyet ve lâhık Ahrar cemiyetine intisab etmiştir. Gerek bu cemiyet, gerek bu eşhas emellerine mâni gördükleri cemiyeti- mize her fırsatta muarıza ediyorlar; ilelebed terakki edecek cemiyetimizi gizli, açık beyanat ile iskat gibi vahi bir emel takib etmektedirler, Volkan ve sair varakpareler bahse değmezler, 2 — Hükümet veya müstebldler ta- rafından satın alınmış gazeteler: Yeni Gazete sermayesinin büyük bir kısmı sadrazam Kâmil paşanın oğlu Sald paşanındır. Bu gazete bu çocuğun verdiği talimatı takib eder. Mülâzimliğe değil bahriye neferliğine bile iktidarı yokken amiral olan bu çocuk bahriyeden - tardolunacağına emin bulunduğu için gerek Yeni Gaze- te, gerek menfaatperest diğer gazete- leri para ile itma ederek başına belâ kesilen hürriyetin niyehbanı olan ce- miyet aleyhine dil uzatmağa sevkedi- yor. 3 — Bitaraf gazeteler: © Bunlar da ikiye ayrılır: 1 -İstibdad “ bakayası; 2 - Yeni tecessüs edenler, İs- tibdad devri bakayası Sabah, Tercü- “mani Hakikat, Serveti Fünun, Saadet- * tir. (2) Bunlar ekseriya havaya göre © ©serler; Tercümani Hakikat oldukça *bitaraftır. Ekseriya hakkı, hakikati “söyler, Şimdiye kadar cemiyet aleyhi- ne yalan, yanlış söz yazmamıştır, Sa- adet ise en bitaraf gazetedir. * 2 — Yeni teessüs edenler; Tahin- ç Muharrirlerinin çoğu istibdad devrin- “de lekelenmemiş, namuslu, malümat- “hı, vatanperver zevatlır. Daima cemi- "yetin aleyhinde bulunanlara Karşı “mücahede eder, Cemiyet namına gö- “rülen bazi hâtaları hakikatile yazar, bi- tarafane tenkid eyler, Devri sabıkta İstanbulda binlerce ehliyetsiz hafiye- ler, büyük maaşlarla müreffehen geçi- nenler, tensikat vesilesile işlerinden çıkarılanlar şüphesiz hürriyet yüzün. den mağdur olduklarından elbette ce- miyete az, çok muğberdirler, Gazete- lerin büyük kısmı ise bunların etlerin- dedir, Binaenaleyh yalan, yanlış bir | çok esbab icad ederek cemiyet aley- hinde bulunmaları tabiidir. Binlerce senedenberi daima fesad kaynağı olan Bizansta zaten ahlâksız- lık, dedikodu esaslı tabiattir. Çoğu dedikoducu olan halk cemiyetin bü- tün taarruzlara niçin cevab vermedi- ğine şaşar. Halbuki avavelere ehemmi- yet vermek insanlara yakışır mı? Vak- tile Şürayi Ümmetin bunlara ehem- miyet vermesi esasen hâta etti. Bu- nun bundan sonra tekerrür etmemesi ihtar edildi, Cemiyetin umumi menfaatlerden başka bir şey düşünmediği ve hayırlı maksadında devam ettikçe günden güne kuvveti artmakta bulunduğu ci- hetle bu gürültülerin cemiyet nazarın- daki kıymeti hiçtir; sıfırdır. Saf ahalinin gazetelerin bu gürül tülerinden müteessir olması ihtimal- den uzak olmadığı ve her Osmanlının itlihaddan başka emeli olmıyan cemi- yet hakkında yanlış bir fikre sapması tecviz edilmediği, gazetelere bu gibi mütaleaların dercile münakaşalara girişilmesi ise maksadımızın uiviyeti- le mütenasib görülmediği için bu hu- suslar hakkında kulüblerde verilecek konferanslarda kardeşlerimiz tenvir edilerek yapılacak propagandalarla eikârın tashih olunmasına himmet buyrulması temenni olunur.) Kâmli paşa Safiyeddin beyi İşkod- ra valiliğine tayin ettirmişti, Tanin gazetesi bu tevcihin aleyhinde bu- lundu. Kâmil paşa Hüseyin Cahid be- yi yanına çağırarak: — Ahaliyi hükümet aleyhine tahrik kalebendlik ocezasile mahkümiyeti icab ettirir! Diye tehdid eylemesi üzerine mü- hatabından: — Affedersiniz! değilim! Cevabını almıştı, Dahiliye nazırı Hakkı bey Safiyeddin beyin azlini yaz- dığı halde Kâmil paşa mahmisini feda etmek istememiş, bu kâğıdı «hifza et- tirmişti, Kâmil paşa yeni tayin oluna- cak âyan listesine Osmanlı bankasile irtibatı ve bu bankanın hükümetle yaptığı muamelelerde mutavassıtlık ettiği eskidenberi malüm olan Pançi- ri beyi de idhal etmişti, Bu defa Tani- nin muhalif neşriyatı müessir olmuş ve Pançiri beyin ismi listeden ihrac olunmuştu. Sadrazam Kâmil paşa söz söylemek hususundaki imsakini hükümete ald icraat yolunda fazlasile gösteriyordu. Bu hale tam icraatsızlık demek daha doğru olurdu. O kadar ki bazıları eski vezirin bu ataletini suiniyetine bile hamlederler. Şeyhislim Cemaleddin efendi bu- günlerde: — Ben mikyasülharareyim! Kabi- nede hürriyetperverlikten şüphe et- sem çekilirim, demişti. Şeyhislâm efendi ciddi mi söylüyor- du? Burası tayin edilemez ise de kabine- nin halinde hürriyetperverlikten çok ziyade cüretsizlik, meşruti bir hükü- metin icraatı ne yolda olabileceği ta- yin edilemediğinden mütevellid te- reddüd, bilgisizlikle atılganlıktan te- vahhuş görüldüğü muhakkaktır, Bunlar ise o günlerde Kâmil paşi- nin meşrutiyet aleyhinde bir fikir bes- lediğini, meşrutiyeti yıkmak için dev- leti hükümetsiz denilecek bir hale ge- tirdiğini iddiaya delil gösterilemez, Bile, bile. böyle hareket vatan ve millete hiyanet olurdu! (Arkası var) (3) Ali Kemal 12 haziran 1324 - 28 ha- ziran 1908 Yıldıza: (Genç türkler yakında İstanbulda pa- dişaha kargı şiddetle muameleye kalkı- yapıştıracaklar- dır. İngilizlerin yardımile Mısırlılar Ye- mende bir ihülâl çıkaracaklardır. Gezi Muhtar paşa ile oğlu zatı şahane aleyhin- Mm e mesel hakkında izahat vermeğe hazırım.) Diye maruzmatia bulunmuştu. Bunun üzerine İstanbula çağırılmış ve Peşte baş- şehbenderliğine tayin olunmuştu. (2) İkdam dahi bunlar arasında sayıl- mak lâszımdı. Fakat yukarıda Evçmiştir. gi Ben Murad bey 5 e2ZÜydiyO 26 Nisan 938 Salk İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- la Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,0“ Çocuk bayramı ve haftası münasebetle Çocuk Esirgeme Kurumu namina Bakır- köy Halkevi gösterit kolu tarafından bit |» teresi, 1830: 14: BON. Akşam neşriyatı: 17; İnklâb tarihi dersi: o Üniversiteden naklen, Mahinud Esad Bozkurt, 180: Çocuk bayramı haf- tası münasebetile Çocuk Esirgeme Kuru- mu namına konferans: Pahreddin Kerim Gökay (Çocuk Ruhu), 18,45: Plâkla dans musikisi, 19,15: Konferans: Beyoğlu Hal- kevi nâmına bayan Nazan Danişment (Tarih ve edebiyatta Türk güzelliği, 19,55: Borsa haberleri, 20: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2045: Hav araporu, 2048: Ömer Rim tarafından arabca söyler, 21: Tahsin Karakuş ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Sant ayar), 2145: ORKESTRA: 1 - Keler - Bela: Uvertör Fransez, 2-Yoşitamo: Dans avek lantern, 3 - Popi: Vals pudre, 4-Azano: Melodi, 22,15: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 22,50: Bon haberler ve ertesi gü- nün programı, 24: SON. Muhtelif plâk neşriyatı, Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- gık plâk neşriyatı, 1250: Plâk: Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 13.15; Dahili ve harici haberler. neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşlar). 20: Sâat ayarı ve arapça neşriyat, 20,6: Türk musikisi ve halk şarkıları (Cemal Kâmil: İstanbul radyosu okuyucuların- dan), 21: Konferans: Çocuk neşriyatı ve terbiyesindeki rolü (Ramazan Arkın, mu- alim), 2115: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Armandola:Moanlight in Venice, 2 - Katinigg: Des Königs Soldaten, 3 - Ca- rose; Edera, 4 - Lortzing: Undine, 5 - Wber: Mosalgue, 32: Ajans haberleri, 22,15: Yarınki program. Avrupa Btasyonları Sant *0de Berlin 20,10 da hafif ımuzika — Breslav 20,10 da orkestra — Deutschl, 5. 20,10 da pik neşriyatı — Hambg. 2010 da vals- ler, 2030 da «Mona Lisa» operası — Ko- lonya 2015 de konser — Stuttg. 20,15 de opera havaları — Viyana 20,10 da Tirol muzikası — Athlone 20 ve 20,45 de kon- ser — Brüksel Ii 20'de Silegirlied opera- | sı — Peşte 3030'da konser — Bükreş 20 de piyano — Florans 20,20 de konser — Helsingf, 20,45 de orkestra — Müfno 2030 da salon orkestrası — Monte Cenerl 20,15 de muzika — Reval 20 de opera mu- sikası — Riga 20,15 do konser — Bottens 2030 da konser — Stokholm 2030 da as- ker muzik — Rad. Toulouse 20,15 de hafıf muzika — Varşova 2030 da salon muzikası, Saat 21 de Berlin 21 de operet havaları — Bres- Jav 2i de konsere devam — Deutsehi 8. 31 de orkestra — Prankf, 21 de meşhur Furdwaegler İdaresinde büyük orkestra konseri — Hamby. 21 de operaya de- vam — Kolonya 2130 dani e kadar dans gecesi — Königsberg 21 de Frakf tan na- kil — Lelpzig 2i de konser — Saarbr. 31 de orkestra — Stuttr. 21 de plâk neşri- Yati — Viyana 21 de filim muzikam — Athlone 21 de könsere lg — Bari 31,15 de Yunanca neşriyat Berom. 3115 de senfon. kanser — Brüksel ide “orkestra — Brüksel II 21 de operaya de- yanı — Peşle 21 de konsere devam — Bük- reş 21,15 de dans — Fiorans — 2130 da senfon. konser — Helsingfors 21 de kon- sere devam — Lyubllana 31 de orkestra — Londra 21 de orkestra — Lyon 2130'da salon musikası — Midland 21 de kon- ser — Nis 2130 da opera — Oslo 2L40da orkestra — Rad. Paris 21,15 de salon muzikasi Paris - Eyfel 2130 - 2330 Könser — Poznan 71 de Lahar ——* Prag 3140 da çigan havaları — Rennes 2130 da opera — Reval 21 de Macar ve İspnayol havaları — Riga 21.25 de opera muzlkası :— Stokholm 21 de askeri muzi- kaya devam — Strasbürg 2140 da opera — Varşova 21 de Pomnan'dan nakil. Sant 22 de Berlin 22 de orkestra — 42,15 de örkesten — Frankf. 22 de büyük konsere devam — Hambg. 22 do opera- ya devam -—- Kolonya 22 de dansa de- yam — Königsbere 22 de Frankfurttan naklı — Lelpzig 22 de konsere devam — Münih 22de hafif muzika — Saarbr. 22 de aşk etrafında muzlika — Stuttg. 23 de konser — Viyana 22.15 de flm ha» vaları — Berom. 22 de mek İp — Brüksel TI 22 de operaya devam — Peşte 32,50 de Avrupa Konseri — Bükreş 2245de Rumen orkestrası — Droltviç 2230 de pi- yano — Florans 22 de konsere devam — Hüversum I 22 de konsere devam — Kovno 2255 de hafif muzika — Lyon 32 de konsere devam — Midland 2240 da konser — Nis 73 de operaya devam — 22 de konsere ii — rullislava 22,25 de piyano lerin 08 — de operaya devam — Reval 2225 de hatif muzika — Roma 22 de «Karmen» Operası — Sirasbg. 2) de operaya de- yam — Rad. Toulouse 22,10 da hafif mu- zika — Varşova 22 de orkestra, ği Sanat 23de Breslav 2346 de fanfar — Diğer Alman istasyonları Hambg. dan naklet 2330 da dans — Brüksel TI 23 de operaya de- vam — Budap. 23 de konsere devam — Bükreş 23 de konsere devam — Droltviç Deutehi, 8. “2345 de dans — Kopenhag 23,25 de or- keştra — Lyubllana 23,15 de hafif muzi- ka — Londra 2328 de dans — Iüksem- bürg 23,05 de opera parçaları — İyon 23 de salon orkestrasına devam — Milâno 23,15 da orkestra ve dans — Nis 23de operayı deraım — Oslo 2835 de konser— Prag 23,15 de örkestm — Rennes 23 de operaya devam — Roma 23 de operaya de- van — Bottehs 33 de orkestra — Btok- holm 1330 da keman — Btarsbg. 23 de operaya devam — Rad. Toulouse 2345 de 1915: Türk musikisi ve halk | KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli Deniz Romanı Tefrika No.211 —— Üçüncü Murad uykusunda sayıklıyordu: “ Osman, tahtıma neden göz diktin, neden şeytana uydun?,, O vaktin padişahı bunu haber alın- ca: «Tez yakalayıp boynunu vurun!» demiş. Günün birinde çobanı yaka» lamışlar. Fermanı okuyup idam ede- cekleri sırada, çoban: «Padişaha bir sözüm var!» demiş. Hünkâra arzef- mişler, Cellâdın elinden kurtulan çoban padişahın huzuruna çıkınca: Beni neden vurduruyorsu- nu? - diye sormuş - ben hain ve asl bir insan değilim.. Padişah hiddetlenmiş: — Bre melün, kalemizi zaplelmek istemişsini Daha ne yapacaklın? Bundan büyük hainlik olur mu? Demiş. Çoban, padişahın ayukları- na kapanmış: — Hainin büyüğü, o kalenin ku- mandanıdır, demiş, eğer ben o kale- yi zeytetseydim, onun ihanetini mey- dana çıkaracaktım. Padişah sormuş: — Kumandanımm hain olduğunu nereden biliyorsun? Çoban cevab vermiş: — 'Topladığı verginin onda doku- zunu kendi alıp birini size gönderi- yor.” Koyunlarımızın beşte birini si- | ze gönderiyor, dördünü kendi zapte- diyor. Halka: «Yer yüzünde benden büyük kimse yok... Yalnız bana ta- pacaksınız!» diyor. Bunun için dağ- ları başıma toplayıp o kaleye hü- cum ettim. Bu hareketimle size iha- net değil, sadakatimi göstermiş olu- yorum! Bu cevab padişahın hoşuna git miş, maiyetine bir ordu: verip kale- ye göndermiş ve kumandanı yaka- Jatmış.. yanına gelirimiş. Çobanın dedikleri doğru çıkınca kumanda- nın başını vurdurmuş Ve çobanı ka- Jeye kumandan yapmış... Murad bu hikâyeyi dinlerken uy- kuya daldı. Râziye yavaşça yanından çekildi. Kapının perdesini açıp gideceği sırada bir murilti duydu: — Çoban! Gel, alnından öpeyim! Râziye birdenbire sendeledi. Perdeyi açamadı. Acaba padişah uyumuyor muydu? Hayır... O uykuya dalmıştı.. Horuldıyarak uyuyordu. Murad uykusunda söyleniyordu: — Osman bana fenalık yaparsâ, Allah elbette onun karşısına da bir çoban çıkarır... Osman, tahtıma neden göz diktin?.. Başımdaki sorguçları sa- rığına takışımdan gururlandın; de- ğil mi? Haydi, söyle bakayım bana: Azerbaycanda bana karşı duracak bir devlet kurmıyacaksın.. şeytana uyup namını berbâd etmiyeceksin, değil mi? Râziye için için gülerek kapıdan çıkarken, Murad hâlâ uykuda sayık- Jıyordu. ” ii Osman paşa bir gün sultan Mu- rada: — Hükümet erkânından bazıları büyücüler ve sihirbazlarla düşüp kal- kıyorlarmış, şevketlim! Kulunuz, bu makule insanlardan yardım umma- yı bir aciz ve zaaf eseri olarak telâk- ki ederim... Demişti. Osman paşa bunu söy- lerken, Râziye de kapıdan vezirlâza- mı dinliyordu. Gerçi Murad bu söze: — Vezirlerim onları denemek için taltif ederler, Tarzında bir cevab vermişse de, Osman paşaya bir hayli de kızmıştı. Arkasından Râziyeye: — Bu herif bir şeye Rafızi midir, nedir? Diye söylenmiş, Râziye de bundan cesaret alarak, Osman paşa aleyhin- de alıp tutmuştu. Üçüncü Murad, Özdemir Osman pan çok sevdiği için, etrafındaki- hafif muzika — Varşova 23 de dans Saat HM den itibaren Alman istasyonları 24 de programları- na devam — Brüksel TI 24 de operaya devam — Budap, 2405 de çigan muxika- se — Miversum I 2430 da hafif muzi- ka — Kopenhag 2415 de dans — Roma 24 de operaya devam — GStrsbg. 24de operaya devam — Frankf, ve Sintig. 1 den 2 ye kadar gece konseri, inanmıyor. Jer onun aleyhinde bir şey söylemek fırsatını bulamazlardı, “ İşte; Râziyenin Osman paşaya düş- manlığı 6 günden başlamıştı. Râziye, padişahın o efsanelere ve hurafelere inanışından; büyülere ve sihirlere belbağlamasından © cesaret alarak, -Murüda istediğini yaptırırdı. Osman paşa Azerbaycan seferine bereket versin ki çabuk gitmişti. | Yoksa, Murad, Osman paşa ile “sık sık konuşa konuşa, belki de günün birinde bu şarlatanların hepsini de sarayda nuzaklaştıracaktı. Râziye bu tehlikeyi yakından gö- düğü için, Özdemir Osman paşanın demir kadar kuvvetli elinden kork- mağa başlamış Ye onun yeni sefere çıkışına herkesten çok sevinmişti. Eğer Osman paşa, sultan Murada büyücüler ve sihirbazlar aleyhinde birkaç kere daha söz söylemiş olsa, muhakkak ki Râziyenin de yıldızı çabuk sönecekti. Râziye bunu bildiği için, saman altından su yürüten sinsiler gibi, fır- sat buldukça Murada Osman paşa aleyhinde ne söylemek mümkünse uydurup söylüyordu. Rüziyenin, Osman paşa hakkında padişaha söylediklerinin hepsi ya landı, hepsi uydurma idi. Ve Râziye, günün birinde yıldızının söneceğini düşündükçe: «Ben de Ki- Ta gibi saraydan atılacağım!; endi- şesile bocalıyordu. * «Onu kim öldürdü?!» Bir sabah saray bahçesinde halıya sarılmış bir cesed buldular. Bu ce- sedi gören nöbetçiler; — Şunu ortadan kaldıralım. biz- den hesab sorarlarsa ne cevab vere- ceğiz? — Diye konuşurlarken, Râziye harem penceresinden nöbetçilerin konuş- tuklarını duymuştu. Halının içinde boğulmuş genç bir Kadıri yatıyordu. 'Bu kadın kimdi? Onu kim boğmuş ve buraya - kim- #e görmeden - kim getirip bırakmıştı? Nöbetçiler korku içinde ttreşiyor- lardı, Riziye lendi; — Ne düşünüyorsunuz, budala. lar? Onu boğduran Osman paşadır. Nöbetçiletden biri Râziyenin bak- tığı pencereye sokuldu: — Osman paşa İstanbuldan gideli çok oldu. Siz bu kadını tanıyor mu- sunuz? : Râziye fazla bir şey söylemeden pencereden çekilmişti. Nöbetçiler hadiseyi ilkönce darüs- gâade ağasına haber verdiler. Sarayın içi birdenbire karışmıştı. Halının içinde yatan kadını hiç kimse tanımıyordu. . Nöbetçiler | boş bulunarak, saade ağasına: — Onu Osman paşa boğdurmuş, diyorlar. Demişlerdi. Meseleyi Murada anlattı. Jar ve: — Veziriâzamın etorile bir kadını boğmuşlar. Dediler. Râziyenin ortaya attığı bir fesad tohumu çarçabuk büyümüş, filiz salmış ve evhamlı padişahın zih- nini altüst otmişti. Nöbetçilere: — Bunu kim söyledi size? Diye sordularsa da, nöbetçiler: — Karanlıkta böyle bir fısıltı duy- duk amma, kim olduğunu anlıyama» Cevablle işi savuşturmuşlardı. Şimdi iş bu kadına tanımağa kal- muşta. İlkönce Osman paşanın kâhyasını çağırdılar: — Sen haremdeki kadınları tanır sın, dediler, bu kadın kimdir? (Arkası var) yavaşça nöbetçilere ses- Yakında BİZANS KAPILARINDA DİŞİ KORSAN