Sofya mektupları Robert Kolejin 75 inci yıldönümü Sofyada merasimle kutlandı Bu mektebin Bulgar istiklâlinde oynadığı mühimrolden bahsedildi « Sofya (Akşam) — İstanbuldaki Ro- bert kolejin 75 inci yıldönümü mü- hasebetile geçen gün burada bir top- lantı yapılmış ve Bulgarya otelinde büyük bir ziyafet verilmiştir. Ziyafet- te Robert kolejden mezun 80 kadar Bulgarla Arnavudköy Amerikan kız koleji mezunları, Amerika sefiri ve Bulgaristandaki Amerikan mektepleri müdürlerile eşleri hazır bulunmuşlar- Gir, Ziyafette Robert kolejin ilk Bulgar mezunlarından 88 yaşında Dr. Tamor bir nutuk söylemiş, kolejin kurulma sında hizmeti geçen Dr. Hamlin'in hayatından bahsetmiştir. Bu zat bu- günkü binanın inşası için 18597 den 1864 senesine kaldar sarayla uğraşmış. İ Robert kolejin eski mezunlarından Kalçov'da bu mektebin kurulmasına Fransız ve İtalyan sefaretlerinin ve papasların muhalefet ettiklerini söy- Jemiş, buna rağmen Amerikan mis- yönerlerinin mektebi (açtıklarından bahsetmiştir. Bu zat demiştir ki: «Robert kolej esas itibarile bir par miştir. Burada yetişen Bulgar genç- leri gerek istiklâl mücadelesinde, ge- Yek sonraları Bulgaristana çok hizmet etmişlerdir. Robert kolej müessislerin- den Dr, Voşbarn «Türkiyede 50 sene adlı kitabında bu hususta diyor kl; «Bulgarlar garbi Avrupa tarihle- rinden kaybolmuşlardı. Biz onlari meydana çıkardık ve garp âlemine tanıttık. Bulgar milletinin rehberi ci- gunlar diye Bulgar gençlerini terbiye ettik, Bulgarlar bizim sayemizde İn» gilizleri, Amerikalıları elde etmeğe mu vaffak oldular, Bir Bulgaristan orta ya çıkı, Robert kolej Bulgar devle- tini kurmak için hazırlanan Bulgar ta» lebelerini hıristiyan terbiyesi, hıristi- yan maneviyatile yetiştirdi.» Kolejin eski müdürü papas misyo ner Voşbarn, kitabında diyor ki: «Te- şebbüsümüze yardım eden ve bize bir çok para da bulan misyoner Dr. Ro bert'in ismini koleje verdik. Böylelile- le mektep, «Robert kolej» oldu> Mir gaezlesi, İstanbulda Fenerde Bulgar kilisesi ve yanındaik eski Bul gar mektebi ve Feneri Bulgarların (fanariyoti) Bulgar rönesansı için yaptıkları hizmetler Bulgar tarihinde ne kadar büyük ise, Robert kolejin de hıristiyanlık namına Bulgar genç- lerini hazırlamakla, o derece büyün #ol oynadığını yazıyor, Edirnenin sukutunun yıldönümü Balkan harbinde Edirnenin sulu- tunun 25 inci yıldönümü bu sene Sof- yada merasimle kutlanmıştır. «Sy, Nikolay Novi» kilisesinin yanında &- kili Edirne abidesi önünde merasim ve âyin yapılmıştır. Bu merasime Sofya gamizon kumandanı general Lukaş ye 58 inci alaydan 'Trakyalı muharip- ler hazır bulunmuşlardır. Bu yıldönümü münasebetile Buk gar gazeteleri, uzun, uzun neşriyakta bulundular, Mir gazetesinde ihtiyat general N. Nedev «Edirnenin istirdadı> ,başlığı altında 8 nüshadır arka ar- kaya tefrika halinde ikişer sütunluk Makaleler yazıyor. ' 27 mart tarihli Utro gazetesinde İhtiyat miralay Atanas Sarafov, «Şük- YÜ paşa nasıl esir edilmişti?» başlığı dltında uzun bir makele yazmıştır. Ayni tarihli gazetede diğer sahifesin de «Edebiyatımızda Edirne, başlığın- da diğer bir makale daha neşredilmiş” fir. Bu Sofya gazelelerinden başka iş Şehirlerdeki gazeteler de uzun yamı- larla Edirnenin sukut yıldönümüne iştirak ettiler, Sliven ((İslimiye) kasa” basında «İztok-Şark» adlı gazete dik yor ki: «... İstanbul surlarının önünde sa- dık bir bekçi gibi duran ve ümidlerin biricik kalesi olan ve ona bu kadar ehemmiyet verilen Edirne kalesinin sukut edeceğine hiç kimse ve hattâ düşman bile inanmıyordu.; Varnada çıkan 26 tarihli «Varnens- ka Poşta - Vama Postası; Kskicuma- da çıkan Obştestvena Tribuna gazete- leri de Edirne için uzun makaleler ya- zıyorlar, Paris Akrobatik uçuşlar müsabakasını bir Alman kazandı Paris 25 (A.A) — Olimpiyat Akro- batik uçuşlar şampiyonu Alman tay- yarecisi Kont Hagenburg, Pariste ter- tib edilen müsabakalarda birinci mü- kâfatı kazanmıştır. Hagenburg yedi yüz seksen beş puan almış ve kendi. sine en tehlikeli rakib olan Çekoslo- vak tayyarecisi Novak 716, Fransız Kavalli ise ancak 654 puan alabil- mişlerdir, Fransada grevler Paris 25 (A.A) — Tulon civarında Senmadriye yarım adasında tahkimat işlerinde çalışan amele grev ilân et- miştir. mar ŞE Salzburg musiki şenlikleri an gazetelerine göre bu sene daha parlak surette kutlanacak Her sene Salzburg'da yapılan mü- siki şenliklerinin 'Toscanini ile Bruno Valter'in orkestra şefliğini üzerleri- ne almayı reddetmeleri üzerine geri kalacağından bahsedilmişt. Hattâ bazı Fransız gazetelerinin bu şenlik- lerin Fransada yapılmasını ileri sür- düklerini yazmıştık. Son gelen Alman gazetelerine gö- ! bir surette tesid etmek için Jâzımge- len hazırlıklara başlamışlardır. Bu cümleden olmak üzere meşhur musi- kişinas ve orkestra şefi profesör Furtvengler'in iştiriki temin edil kü Almanyaya aleyhdar bulunan Bruno Valter tarafından yapılan pro- pagandalara &tfediyorlar. Bu gibi şenliklerin ancak mutad olan yerle- rinde Yi da bir mâna ve kıy- met bulunduğunu ileri sürüyorlar, Ne musiki gibi ahenktar olan Toscanini : isminin, ne de Bruno Valter tarafın- zatın gıyabında da daha parlak bir su- retta tesid edileceğini yazıyorlar. Izmir Çocuk hastanesinin temel atma resmi yapıldı Yukanda İzmir belediye relsi çocuk hastanesinin ehemmiyetini ve plânın nasıl hazırlandığını anlatıyor, İzmir (Akşam) — 28 nisan miji hâkimiyet ve çocuk bayramı günü İş- mir çocuk hastanesinin temel atma merssimi yapılmıştır. Merasimde vali B. Fazlı Güleş, belediye relsi B. Dr, Behcet Uz, müstahkem mevki komu» tanı Tümgeneral Rasim Aktoğu, Sıh- hat müdürü B. Dr. Cevdet Saraçoğlu ve bir çok halk bulunmuştur. 150 yataklı ve Ege vilâyetleri halka nin ihtiyacına cevap verecek mülem- meliyet ve büyüklükte olacak bu sıh- hat müessesesinin bulunduğu yer İmar sahasında Rüştü Aras bulvarı üzerin. de ve geniş bir park içindedir. Şimdi. ye kadar yirmi bin lira sarfile top- rük tesviyesi yapılmış, kenar duyan ları çekilmiş, park haline getirileceli kısım çam fidanlarile süslenmiştir. | Temel kısmı on beş bin liraya çıkacak, hazirana kadar tamamlanacaktır. İnşaatı İzanirin meşhur mimarlar rından B. Necmeddin Emre üzerine al- aşağıda temeli atarken rında üç katlı çocuk hastanesinin in- şaatını bitirmek mümkün olacaktır, Vali, temeli atarken bir nutuk söy- Yazan: Sermed Muhtar Alus NANEMOLLA — Öp şu tepemi, bolkeyif dediğim doğru mu, yalan mı? Arası çök geçmeden, galdır guldur bir araba sesi, Taş merdivenin önünde bir konak faytonu durmuştu. Sır kâ- tibi, kâhya efendi, ağalar, uşaklar ko- Şuşmuşlar, gece sohbetine gelen iki vezir paşanın koltuklarına girip misa- fir salonuna götürmüşlerdi. İlk buyuran, ayağını sürümüş mü nedir, ardından başkaları; bir, iki, üç, dört parti misafir, Çile dolduran iki derdii, bitişikteki yarenliklerin bitip tükenmemesinden kaskas kavruluyorlardı. İrfanın ta- hammülü tükenmiş; — Artık gidelim, başka vakte kal- sın!. diyip duruyor, dışarıyı kolluyordu: — Böyle misafir dolacağını, hepsi- nin de minder çürüteceğini bileydim, yanıma biraz tuz alırdım, Kaloşları- nın içine birer tutam serptim mi çok- tan basarlardı buradan... Nihayet paşalar, beyler kalktılar, Arabalarına bindirilip selâmetlenir- ken, Tufan fırladı sofaya. Tayyar pa- şayı elekledi: valânız veçhile akdamınızı pus eyliye- ceki.. Bolkeyif, ağalarına el vurdu: — Çağırın biraderi ekremimin vele- dini! Kabul edişin tarzına bak, Lümı ci- mi yok, sahi yaman adam, Bücürün dedikleri çıkıyor. İşleri yoluna girdi, bitti. İrfan, sümsük sümsük geldi. Eteğe el atmak lâzımken kusur eyledi, yer- den temennah etti, Tufan, Tufan değil, keramet sahibi, Tayyar paşa, delikanlının alnım öp- mez mi? Sağırla konuşuyormuş gibi, avaz avaz başlamaz mı? — Dile benden ne dilersin eylâd?. Masal ağzı lâf ama işkembei kübram- dan çıkmış sanma... Çakıntılıyım, ça- kıntılı adamın sözü hamhum şorolop kabilinden değildir!.. Misafirlerin yanında çeneyi kısmış ama arada bir dışarı sivişip dahada çekmiş; sallanıyor. Fena halde sıkılmış olan genç cevab bulamıyor, (Allah ömürler versin efendim) bile diyemeyip kazık gibi duruyordu. Tufan efendi, hamle edip kürkün eteğini bir daha yakaladı: — Kulunuz, paşa biraderi ulyanı- gın azadlılarından Dilfrip kalfa cari- Bunu duyar duymaz, her tarafı gevşeyip sırta sırıta kendini kaybe- den Bolkeyif, alt tarafını bağıra bağı- Ta söylemeğe başladı: Beni gökte ararken ey mah Yerde lütfetti hazreti Allahi, Aklı da, fikri de darmadağınık ol muş, hepsi tist kata kaçıvermişti. Böy- le seçme beyitleri cariyelerine öğreten, başlarına geçip meşk ettiren kendisiy- di. Divanları karıştırır, beğendiği kı- taları kâğıda çekip onlara ezberletirdi. A yaramaz kızlar, biraz çenenizi tutsaydınız, adamcağız da şu biçare- lerin derdini rahat rahat dinleseydi kıyamet mi kopardı?.. Halbuki onun da sebebi var, Misa- firler giderken, içlerinde burma bıyık- lar var mi diye, cariyeler aralık ma- beyin kapısına üşüşmüş, biribirlerini çimdikliye çimdikliye dört kaşlıya bak- mişlar, bir ikisi de yukarı koşup tak- sime, gazele girişmişlerdi. Kapının aralığında hâlA piril pırıl gözler, canl civ sesler... Tayyar paşa, rakının buharile vücü- dü fırın, göğsünün kılları meydanda, pufurdayarak, püfürdeyerek, gazel bi- inceye kadar dinledi. Bir ayak evvel hareme girmek İçin kısa kesmek niye- tinde, Dedi ki; ,— Bakışı güzafı binihayet, şimdi bey oğlumuzun sebebi ziyareti nedir? 'Tefrika No. 43 içinde: yaşadığını, türedi bir mekkâ- renin mihri sırkat ederek sahte s8- nedle alacak davasına Külkıştığını, hulâsa minelbab Üelmihrap, nefes al madan, yutkunmadan anlattı, Bolkeyfin bir kulağından giriyor, bir kulağından çıkıyor. Acı bahisleri dinlerken ne vah vah diyor, ne vak- vak. Dedik a, aklı terelellide, Gene ak- setmeğe başlıyan başka bir gazeli, yu- karıya uyarak beraber mirildanıyon. du: Buyu lâlin şöyle seyrabı zülâl eyler beni Kim gören abı hayat içmiş hayal eyler Şaire söz bulmağa minnet ne amma DE Ah kim hayret, seni gördükçe Müleyler Seni Hazreti bidar etmek için, Tufan gence yavaşça: (Etekle!) dedi, İrfan eteğe varırken paşa kendine geldi. Yalnız şu kadarı zihninde kalmış: — Anladım, şimdi bey oğlumuzun ağzı poyraza açık demek; yani fulus tutmuyor... Kolay iş, hepsinin icabına bakarız!.. Bu sefer ikisi de eteği öptüler, — Matlubların kâffesini bir pusla Üstüne koyun, getirin bana... Şimdi sadrazam kimdi? —? Kendini meclisi hâsda, nasıl oluyor da bilmiyor?.. Tamir etti: — Sadrazamların yerinde durduk- ları yok ki, Boyuna köşekapmaca oy- nuyorlar, Muannid inkıbazdan rahat sızdım, bu hafta Babıâliye gidemedim, (Geçmiş olsun efendim!.. Allah afis yetler versin devletlim!) diyip durur- larken, bir sual daha: Mahmud Nedim geçenlerde isti. fa etmişti, yerine kim geldiydi? m — Hüseyin Avn! paşa mı?. O şimdi gerasker sahi, Mitat paşa diyecektim ama O da bugünlerde Şürayı devlet relsidir galiba. —1 Bastibacak, sadaret koltuğuna iliş- mişin kim olduğunu kurt gibi biliyor ve lâkin teeddüben susuyor, Paşa: — O müberek kimdi Yarabbi, kin- di?. Merakta kaldım, anlıyalım şunul diyerek sır kâtibine el vuracağı sırada, Tufan: — Zannı bendegâneme kalırsa Mü tercim Mehmed Rüştü paşa hazretle- ridir!,. derdemez, avuç sırtına indi: — Tamam, diyecek yok zekâna, fe tanetine, Mütercime de, o inerse baş- kasına da, velhasıl sadareti kim ense- lerse bineceğim ensesine; yaplırtaca- ğun oğlumun işlerini... Hadi güle gü- le gidin, keyfinize bakın, yarın öbür gün puslayı bana getirin! Paşayı bir daha eteklediler, Geri geri çekilirlerken, hazret de mabeyin kapısının önüne gelmişken durdu; seslendi: Bana hak Zeki efendi, Fatin efen- di, Akil efendi!.. Tufan zppsdak karşısında divan durdu: - İradei aliyenize müntazarım! — Demin uzun uzadıya anlatırken memuriyetini de söyledindi ama akıl cicoz, fikir marangoz şimdi. Divanı hümayunu mühimme odasında mı mümeyyizdin, yoksa Mektubii sadrıâli, kaleminde mi? Paşa, muhatabın cerbezesini, mir ke» Yâmlığını görmüş, onu o kabil yerlerin mensublarından sanıyor... Bazi kimse- ler vardır a, mürekkeb yalamışlıkları hiç yokken, iki satırı karalıyamazlar» ken, yalnız kuru boru gibi öterler, Çe ne kavaflığının ustasıdırlar, Bizim ufacık tefeciğin de bunlardan olduğu şimdiye kadar anlaşıldı değil mi? sorgusuna karşi sendele» mişken, çabuk derlendi; — Abdi ahkarınız, paşa biraderinis rahmetlinin taşralarda vali bulunduk» ları sıralarda, mfşarünileyhin kâtib- lik, mühtrdarlık gibi hizmetlerini ifa eyledim efendim. Tayyar paşa bir sual daha dayadış* — Rütbei hazıran saniye sınıfı mü» temayizi mi, saniye sınıfı sanisi mi? Kukla, öksürükten boğuluyor! — Öhö öhö öhö, öhö öh5 öhö!., Yukarıdan, deminkilerden dahs berrak, daha pürüzsüz, daha yanık bir gazel başlayınca, vezir paşa durama» dı (Arkası vaz) , Ümmi İN dnüia , il