Fethinin bu huyunu hiç beğenmez- dim. Sokakta, tramvayda, vapurda, sinemada, tiyatroda, nerede olursa “pisun güzel bir kadın görünce hemen pna gözlerini diker, hayran hayran bakardı. Bazan dakikalarca onun bir kara sinek gibi yılışık ve rahatsız edi- el bakışlarından sıkılan genç kadın- başlarını başka tarafa çevirirler- mamıştı. O günü gene ona Beyoğlunda ras ladım. Fethi de benim gibi Kadıköyü- ne gidiyordu. Evvelâ Galntasaraydan bir tramvaya bindik. Tramvaya girer Fethi güldü: — Sana ne olur mu âzizim?.. Bu güzellik karşısında insan lâkayıd ka- labilir mi? Böyle söyliyerek gözlerini gene o yılışık bakışlaril; genç kadına dikti, Ben de Fethiye rasladığıma, Kadıkö- yüne kadar onunla beraber gitmeğe 'kalkıştığıma bin kere pişman olmuş bir halde tramvayın bir köşesine bü- züldüm. Gazetemi açtım. Ara sıra güzetemin sahifelerini çe- virdikçe etrafıma şöyle bir göz gez- diriyordum, Bir aralık baktım, Fethi kl... Ne münasebetsiz çocukt.. Nihayet Kadıköy iskelesinde tram- vaydan indik. Fethi hâlâ tramvayda kalan genç kadına bakıyordu. Hal- buki güzel olduğu kadar, ciddi görü- nen genç kadın ona bir kerecik olsun başını çevirip de bakmamıştı bile... Tramvaydan inince Fethiye çat- tım: — Rica ederim Fethi... Bu müna- sebetsiz halleri bırak canım... Valla- hi tramvayda iken senden utandım. O gözlerini açtı: — Ne yaptım canım?.. Ne oldu? — Daha ne yapacaksın?.. 'Tram- vaya bindiğimizden, ininciye kadar gözlerinle karşındaki genç kadını da- kikalarca rahatsız ettin, farkında de- gü misin? Zavallı ne kadar si- nirlendi... Yaptığın şey tanımadığın genç kadına karşı saygısızlıktır. Bu sözüm üzerine Fethi garib bir fesefe yumurtladı: — İşte ben bunu anlamıyorum... 'Tramvaydaki genç kadına karşı ben ne saygısızlık ettim?.. Ben kendisine uzun uzun bakışlarımIa hayranlığı- mı İfade ettim, Ona bakışlarımla no derece güzel, ne derece cazib bir insan olduğunu anlattım, Bakışlarımla ona bayranlığımı gösterdim. İnsan buna kızar mı? Bakışlarımla ona dünyanın en güzel kadını olduğunu söyledim... İnsan buna sinirlenir mi? Biz erkek- İiğimizle bile bir kadın kendimize gü- zelliğimizi, yakışıklılığımızı söyliye- cek olsa memnun oluruz. Değil ki kadınlar güzel olmaktan, beğenilmek- ten hoşlanırlar... Fethinin sözünü kestim; — Bırak canım dedim, bırak bu saçmaları... Ve bir daha o yılışık ba- Kışlarınla elâlemi rahatsız etme... O inatçı bir tavırla ceveb verdi: — Ben kimseyi rahatsız etmiyo- Tum... Bilmez misin? Meşhur sözdür: «Güzele bakmak sevaptır.» derler... Baktım, Fethiyi bu münasebelsiz fikrinden döndürmeğe imkân yoktu. Sesimi çıkarmadım, Şimdi Kadıköy 1skelesinde, gişenin önünde bilet al- mak için bekliyorduk... Birdenbire Fethinin yanında davul gibi, şişman, buruşuk, gülünç bir tarzda boyanmış bir kadın peydahlandı. Kulaklarına kocaman kocaman küpeler, parmak- ların aşağı yukarı hepsine yüzükler Yüzünün buruşukları, çiz- ileri arssına dolan pudralar, allık- l lar görülecek şeydi, kasının üstü âdeta bir manav dükkânının vitrini- ni andırıyordu. Yapma Kirazlar, bir salkın yapma üzüm, daha neler de neler... Şişman kadın kazan kulpu sürme- ler çektiği gözlerini süze süze Fethi- ye dik dik bakıyordu. Öyle yılışık, öy- le inatçi bakışlar ki... Bu Fethinin de dikkatine çarpmıştı. Evvelâ bana iğildi: — Tuhaf şey... dedi, bu kadın ba- na ne kadar dik dik bakıyor... Birisi- ne mi benzetti acaba? Fethi şimdi bilet gişesinin tam önüne gelmişti. Şişman kadın epeyce arkada kalmıştı, Gene gözleri Fethi- deydi. Bir aralık her parmağında yü- zükler dolu olan elini Fethinin omu- zuna koyarak; — Affedersiniz... dedi, bilet gişesi- ne yaklaşmam çok güç... Benim de biletimi alır mısınız? Böyle söyliyerek kadın Fethiye bir lira uzattı. Arkada- şam lirayı aldı.Biraz sonra bir takım bozukluklar paralarla birlikte, aldığı bileti şişman kadına uzatıyordu. Kadın gene Fethiye süzgün süzgün bakarak koyu bir ermeni şivesile: — Mersi,.. Mil mersi... Ah size na- sıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Beni büyük bir işkenceden kurtardı- niz. En sinirlendiğim şey vapur iske- leleri gişesinden bilet almaktır. Pek teşekkür ederim, pek... diyerek yanı- mizda yürümeğe başladı. Biz vapura girdik. Salona oturduk. Kadın tam karşımızdaki kanapeye yerleşti. O ka- dar da suratsız, o derece mendebur bir şeydi ki... Gözlerini Fethiden ayır- muıyor. Arkadaşım bayağı sinirlendi. — A... dedi, Olur şey değil yahu... Amma münasebetsiz kadın ha... Ben hiç sesimi çıkarmıyor, içim- den kis kıs gülüyordum. Arkadaşım karşısındaki kadının hakiksten ra- hatsız edici bakışları karşısında ba- gun başka tarafa çevirmeğe mecbur olmuştu. Fakat şişman kadın buna aldırış bile etmedi. Gözlerin! bir da- kika Fethiden ayırmıyor. Fethi ya- vaşça bana mırıldandı: — Ay içime fenalık geldi... Ne say- gısız kadın bu... © Hakikaten kadının bakışları insa- nınviçine fenalık getirecek derecede idi. Nihayet Fethi bana: — Aman, dedi, Allahaşkına Şurüş dan kalkalım... Yukarıya güverteye çıkalım... z Ben onun haline acımıştım! — Peki dedim, kalkalım... | | Böyle söyliyerek kalktık. Aaa... Ka- | dında bizim arkamızdan kalkmaz mı?.. Ben yavaşça Fethiye: — Geliyort.. diye murıldandım. O âdeta telâş içinde: — Deme... dedi, Salondan hizla çıktık. Kendimizi Üst güverteye attık... Oocoh... Hele şükür kurtulmuştuk. Bir kanapeye yan geldik, Fethi: — Aman... dedi, galiba bizi güver- teye çıkarken görmedi. — Ben de öyle zannederim... Fakat sözüm ağzımda kalmıştı. | Bir de baktık, Şişman kadın biraz | #leridek! kanapeye oturdu. Gene göz- | lerini Fethiye dikti, Vethi: —A...dedi,bu sefer deli olaca- dım... Ne terbiyesiz, ne saygısız Şey | bu yahu... Vapurdan çıkıncıya kadar bu va- ziyet devam etti. Biz Fethi ile beraber Yoğurtçu par- kına gidecektik. Tramvaya bindik. Şişman kadın da damladı. Aynı hal, aynı vaziyet... Hakikaten çıldırmak işten değildi. Maamafin ben memnun- dum, Fethiye bu iyi bir ders olmuştu. Nihayet Yoğurtçuya yaklaşmadan ey- vel tramvaydan kendimizi attık. Fethi: — Aman yarabbi... dedi, dünyada ne saygısız insanlar var... Ben güldüm: — Niçin Kızıyorsunuz? Neden si- nirleniyotsunuz? Şişman kadın sana ne saygısızlık ettiki? Sana üzün uzun bakışlarile hayranlığını anlatıyordu. İnsan buna kızar mı?.. Fethi kızgın: — Bırak Allah aşkına, dedi, saçma- lama... — Hem gözle bakmak sevab değil İ Kovno 2305 de hafif muzika — Londra OLJCİy 22 Nişan 938 — Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,0: Plâ- la Türk musikisi 1250: Havadis, 1405: Plâkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk neşriyat:, 14: SON. Akşam neşriyatı: Saat 1830 Konferans: 2) Nisan Çocuk haftası ve Bayram mü- naspbetile Çocuk Esirgeme kurumu na- muna doktor İhsan Hilmi (Çocuk sevgisi). 1845 Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tara- fından bir temsil 19,15 Plâkla dans mu- #ikist, 1930 Çoruk terbiyesi: Al Kâmi Ak- iz. 19,555 Borsa haberleri, 20 Muzaffer İkar ve arkadaşları tarafından 'Türk mu- sikisi ve halk şarkıları 2045 Hava rapo- ru. 2048 Örer Riza tarafından arabça söylev. 21 Nihal ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı), 2145 ORKESTRA: 1 — Rimisky - Korsakof: Kont dö zar saltan. 2 — Svend- sen: Romans. 3 — Grosman: Çardaş, 32,15 Ajans haberleri, 2230 Plâkia #0- Tolar, opera ve operet parçaları, 2250 Son haberler ve ertesi günün programı 23 SON. Ankara — Öğle reşriyatı: 1230: Karı- gık piâk neşriyatı, 1250: Pik; Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 13,15: Dahili ve harici haberler, 1739: Halkevinden nak» kşam neşriyatı: Sant 1330 Muhtelif plâk neşriyatı. 20 Saat ayari ve arapça neşriyat. 20,15 Türk musikisi ve halk şar- kıları (Hikmet Riza ve arkadaşlar). 21 Çocuk Esirgeme kurumu namma (Dr. Şükrü Yusuf Nümune hastanesi #inir mü- tehassısı). 2115 Saksofon solo (Nihat Esengin). 21,40 Plâkla dans musikisi 22 Ajans haberleri, 22.15 Yarınki program. Avrupa istasyonları Saat 28 de Berlin 20,10 da salon muzikası — Bres- lau 20,10 da radyo orkestrası — Deutsehl, . 20,10 da balalayka orkaştrası — Frank- 1ur4.20,10 da orkestra konseri — Hamburg 20,10 da plâk neşriyatı — Kolonya 20,10 da karışık muzika — Stutig. 20,15 de radyo orkestrası — Viyana 2030 da büyük or. kestra konseri — Alhlione 20 de keman könseri — Brüksel II 26 de filin havaları — Budapeşte 2030 da operadan naklen muh- telif parçalar — Helsingfirs 2005 de kan- ser — Kowno 2030 da konser — Londra 2030 da sving muzikam — Lüksemburg 20440 da konser Milano 2030 da mu- zika — Monte Ceneri 2030 da konser — Oslo 2030 da piyano konseri — Prag 20,15 de konser — Reval 20 de senin. konser — Riga 20,25 de fanfar muzikası — Stokholm 2030 da dans muzikası — Strasburg 2030 da konser — Rad. Toulouse 20,15 de ope- ret havaları — Varşova 2030 da mando- Pe g 2145 de or- kestra konseri — Kolonya 21 de konsere devam — Leipzig 21 de senlon. konser — Stuttg. 21 de askeri mu .—, Viyana 31 de konsere devam — Athlene 21.10 da konser — Bari 2115 de Yunanca neşri. yat — Brüksel TI 21 de Belçika muzikası — 'Budap. 21 de opora havalarına devam — Lyubllano #i de opera havalarına devam - semburg 21 de konsere devam — Nis 2139 da «Gece ve gündüz» opereti — Oslo ve ondan naklen Monte Çeneri, Londra, | Lelpzig, Lile, Kovno, Kopenhag, Helsing- fos, Florans, Herom., Brüksel, Prag. Ren- nes, Reva), Riga, Elokholm, Tuulouce P. T. 'T. ve Varşova 2130 da büyük Avrupa konseri — Sottens 2130 da hafif musi- ka — Strasburg 2030 da orkestra kon- seri, Saat 22 de Broslau 22in Ga Oslodan nakil — Yrankf. 2215 de keman ve orkestra — Hamburg 22 de konsere devam — Königs- berg 22 de konser — Leipzig 22 de konse- re devam Stuttg. 22 de orkestra kon- | geri Viyana 22 de Stutig. dan nakıl — Oslo ve oradan nâklen neşriyat yapan Avrupa istasyonları 2230 e kadar büyük konsere devam — Budap, 22 de opera ha- Yalarına devam — Budap. 11 2230 da caz- bând — Florans 2240 da dans muzikası — Hiversum II 2240 da orkestre konseri — Uyubliana 22 de piyano konseri — Milano 22 de senin, konser — Nis 22 de oöperete devam — Sollens 22,25 de hafif muzika — Rad. Toulouse 22,15 de hafif muzika, Sant 23 de Berlin 21,30 da gece muzikası — Kolon- va 2345 de orkestra müzikası — Könlgs- bere 2448 de askeri muzika — Lelpelg 2943 de dans — Stutte. 7330 da dans -— diğer Alman istasyonları Berlinden na- kıl — Droitviç 23,15 de konser — Florans 23 de muxika — Helsingfors 23/30 da kon- ser — Kopenhag 23,50 de keman konseri — 2325 de dars Lüksemburg 23,05 de sa- Jon muzikası — Milano 23,15 de konser — Nis 23 de operete devam — Prag 2330,da piyano konseri — Stokholm 2315 de İsvoç murikası — Rad. Toulcuse 23,16 de marş- Jar, 23,30 da Lehar konseri, Saat 24 den İtibaren Devtsehl. 5. 24.de beynelmilel muzika müsameresi — Kolonya 24 de konsere de- vam — Künlgsberg 24 de askeri muzika- ya devam — diğer Alman İstasyonları Ber- hnden nakle devam — Budap. 2405 de radyo orkestrası — Florans 24 de dans — Hilversum TI 2440 da pijano Konseri — Kopenhag 24.15 de dans — Lüksenburg 24 den 1 e kadar dans — Rad. Paris 24 Ge gece muzikası — Sirasburg 24 de Pa- risden nakıl — Rad. Toulouse 24 de dans, 24,15 de filim havalari — Frankfurt ve Stuttg. 1 den 2 ye kadar gece konseri, mi? Sen bakmıyor musun?.. Fethi: — Bir daha mı?.. Bir daha bir gü- zel kadın karşısında gözlerimi yerden kaldırırsam insan değilim... Bu bana iyi bir ders oldu. (Bir yıldız) KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Roruanı Yazan: İskender F. Sertelli mesi. Tefrika No. 207 Murad sevinçle kalktı, belindeki murassa hançeri Osman paşanın beline taktı ve alnınuan öptü Siyaviş paşanın okâhyası beynin- den yıldırımla vurulmuş gibi titredi: — Ne diyorsun, Ayşe nine? Sen bunu da yapabilir misin? — Parayı veren, düdüğü çalar,a kuzum! Yapılmıyacak ne var? Be- nim için hepsi bir... — Bu, hiç te fena bir fikir değil Düşmanlar o kadar çok ki hangi birinin dilini bağlıyacağımızı ben de bilmiyorum doğrusu, Fakat, padi- şahın dilini bağlarsan, mesele teme- Jinden halledilmiş olur. Sultan Mu- Tadın, paşa efendimize eskisi gibi iltifat etmesi kâfidir. Bunu temin edebilirsen, sana bir değli, iki kese çil altın veririm, Ayşe nine Büyücü Ayşe Iki kese altını du- yunca sevindi. Eline pirinç maşayı aldı. Ateşteki çivileri karıştırmağa balşadı: — bütün dünya büyü ile duruyor. Hele şu çivilere bir bak! Safiye sultanın, Ayşe sultanın, Esma sultanın bütün çivileri burada... Hüseyin kâhya hayretle ateşe ba- kıyordu. Ayşe yaptgı büyüleri sayıp ök- meğe başladı: — Reisülküttâp efendinin kansı dün geldi. Kocasma güzel görünmek istedi. Ona büyü yaplım. Şurada ucu kıvrık çivi Hoşeda» nın gözden — Ne dedin, Ayşe nine? «Hoşeda» seni nasıl buldu? — Ona söylemişler... Yakudi Kira geldi, bir kese altm verdi... Yaptım. Daha da verecek. -— Desene sen zengin olmanın yo- Yunu tutrmışsun! — Neye yarar bu vaştan sonra g&- len servet?! Gençliğimde gelseydi bu paralar, hiç olmazsa gönül eğlendi- rirdim, — İhtiyarlıkta rahat etmek fene mı, & Ayşe nine? Bak, senin kimsen yok, yarın elden ayaktan düşersin, birini tutar ve kendine baktırırsın! Ayşe nine saydığı büyü çivileri ara- şında kâhyanın dikkatini çeken bir isim geçmişti. Büyücü kadın: — Yahudi Kira benden bir kaç büyü öğrenmişti. Sarayda onlarla büyük işler görüyormuş! Dedi. Hüseyin kâbya, sarayın tan- zim ve tefrişine nezaret eden Kiranın böyle işlerle de meşgul olduğunu öğ- renince, kendi Kendine; — Desene sarayı parmağında Oy- natan bu yahudi karısı buralâra ka- dar serbestçe gelip gidebiliyormuş! diye mırıldandı. Ogün Hüseyin kâhya,. büyücü Ayşeden bu işi iki üç güne kadar be- cereceğine dair söz aldıktan sonra Ayrıldı. Sevinerek efendisine geldi: — Müjde, devletlim! dedi. Üç gü- ne kadar padişahın dili bağlanacak. Bütün düşmanlarınız bundan sonra size dost olacak... Arkanızdan kuyu- nuzu kazmıyacak ve padişhtan eskisi gibi iltifat göreceksiniz! Sivayiş paşa «Zeynel hadisesi.nden sonra hiç kimsenin sözüne inanma- mağa başlamıştı: — Bırak bü lâfları, Hüseyin! dedi. Zeynel gibi keramet sahibi bir adam padişahın gazabından kurtulamadı, kelleyi verdi gitti. Artık bana böyle şeylerden bahsetme! Hüseyni kâhya tekrar efendisini - teselliye çalışarak: — Üç gün sonra göreceksiniz, pa- şam! dedi. Sultan Murad ayağınıza düşecek. Herşey yolunu girecek. Ge- ne eskisi gibi, sabahlara kadar mışıl mişıl uyuyacaksınız! Korkulu rüya- lar görmiyeceksiniz! — Dün gece gene rüyamda, uzun boynüzlu kara bir öküz gördüm, Hü- seyin! Ben rüyamda öküz görmeyi uğur saymam. Gene bir felâket ge- lecek başımıza ... z — Vallahi bu sefer öküzü ben ür- küteceğim, paşacığım! Öyle bir iş yaptım ki, dünyanın bütün kara öküzleri toplanıp rüyamza girseler, korkamayın! ri yeneceksiniz! İkbal ve sâzdeti- Ze Zerre kâdâr halel ecek! Ve gülerek ilâve e — Bugün dışarda öğrendim: Bü- tün sultanlar, kocalarını büyü ile tutuyorlarmış. Şu Venedikli Safiye sultanla «Hoşedas bile padişaha gü- zel görünmek ve gözden düşmemek için katmerli büyüler yapıyorlarmış. Vallahi bunları duyunca, bu İşte biz neden geri kaldık diye çok üzüldüm, velinimetim! Göreceksiniz ki, üç gü- ne kadar herşey değişecek... Bana iti mad ediniz! süs N Özdemir Osman Paşanın İstanbula gelişi... Siyaviş paşa, kâhyasının büyücü- $ ler peşinde koştuğunu sezmekle bs- Taber, Hüseyin kâhyaya birşey söyle- miyordu. Hüseyin kâhya bu yoldaki faaliye. tine devam ededursun. Biz gelelim | harp işlerine: Kırım vakası Mehmed hanın idamile kapanmış sayılabilir. e di. Gürcüstan Osmanlı ordusu ser. askeri Ferhad paşaya geniş selâhiyet verilmiş ve son muzafferiyeti padişah tarafınden takdir edilmişti. Başkumandan oOÖzdemir Osman paşa o gün İstanbula geliyordu. (10 temmuz 1584) , üçüncü Murad, Osman paşayı yalı köşkünde kabül edecekti. Yeniçeri ağası ile rükkâm hümayun zabıtan ve ümerası paşayı karşılamağa çıktılar. Vezirler yalı köşkünde bekliyorlardı. ğ Sultan Murad, Osman paşanın mü zafferiyetinden pek memnundu. © güne kadar hiç bir kumandana ve ğ hiç bir vezire göstermediği iltifatı Osman paşaya göstermiş ve saray me- rasimini ihlâl ederek: 7 — Hoş geldin, Osman ! Diye yer göstermiş, Osman paşanın tevazuuna karşı ısrarla! iş — Olur... demişti. Osman puşa, padişahın sözünü ye- rine getimiş olmak için oturduktan sonrâ tekrar ayağa kalkmasile, sul- tan Murad üçüncü defa; ğ — Otur, Osman! Otur... Uzun ko- nuşacağız, Dedi. Osman paşa oturdu. Murad; — Şu bitmez, lükenmez cenkleri anlat bakalım, Osman! Dedi. Vezirlerin hepsi ayakta du- rTuyorlardı. Osman paşa bütün cenkleri birer birer anlatmağa başladı, Ars hanın hezimetine geldiği zaman Murad, serdarın sözünü keserek? « — Güzel hareket etmişsin, Os- man! Hasımlarımızı yenmekte gös“ terdiğin. dirayet ve muvaffakıyet eş- sizdir!» , Dedi, syağa kalkarak göğsündeki murassa iğneyi ve sarığına sokyi- müş olan sorgucu çıkarıp kendi elile Osman paşanın başına takla. Osman paşa, hünkâra teşekkür ederek sözüne devam etti : a « — Hamza Mirza şimal ordumu- zun sağ kolunu arkadan vurmak is- temiş, Bunu vâktında haber aldım. Mirza han harekete geçmeden, ordu- sunu çevirip perişan etim. Cenk | meydanında altı bin kişi maktul bi- Takarak kâçtı. Bu muzafferiyetten sonra hasım orduları dağılmışlardı. Muntazam kuvvetleri bile (Türk ge- iyor!» diye kaçıyordu.» Sultan Murad çok heyecanlı idi. Tekrar Osman paşanın sözünü kese» rek: — Bu zaferinin mükâfatını göre ceksin! ç Dedi, yine yerinden kalktı, murassa hançerini belinden çıkarıp Osman beline taktı. Vezirler ayakta renkten renke gi- riyorlardı. : Murad: i — Sözüne devam et, Osman! Seni cankulağile dinliyorum. z Diyordu. Osman hikâyesine devam : etti: (Arkası var)