Sahife 4 6 Nisan 1938 Anadolunun ilk Avrupa | medeniyetindeki rolü Ankarada verdiği konferansta bunu tebarüz ettirdi Konferansta profesö: Bayan Afet, Maarif Vekili, dil ve tarih kurumu azaları ve kalabalık bir dinleyici kütlesi hazır bulundular Profesör Pitar dün Ankara 5 (AA) — Profesör Pitar | sonuncu konferansını Ankara Halk- © evinde saat 6 da vermiştir. Bu konfe- ransta Bayan Âfet, : Kültür Bakanı Saffet Arikan, Dil Kurumundan İbra- him Necmi Dilmen ile diğer Dil Tarih Kurumu âzaları, İstanbul saylavı Ba- yan Fakihe, diğer bazı saylavlar, pro- İesör Şevket Aziz Kansu, milli talim ve terbiye başkanı İhsan, müzeler mü- dürü Hâmit Zübeyr, yüksek okullar ve üniversite gençleri bulunmuştur. Fethi İsfendiyaroğlu tarafından türkçeye çevrilen bu konferansta Ana- dolunun ilk Avrupa medeniyeti tari- hinde oynamış olduğu rol tebarüz et- tiriimiştir. © “Profesörün Büyük Şef Atatürk'e hayranlığı ve tazim hislerile ve Türk "Tarih Kurumunun ilmi faaliyetlerini takdirile biten konferansı çok alkış- lanmıştır. Avrupaya ışık şarktan gelmiştir Yontulmuş taş çağı İle cilâlı taş cağı medeniyetleri arasında öyle bir fark vardır ki bu hususta bir mukayeseye teşebbüs etmeye bile imkân yoktur. Paleoltik devrinin insanları göçebe Olub avcılıkla ve balık tutmakla geçi- nirlerdi. Bunlar ne 2iraati biliyorlar- dı, ne de ekli hayvanları, Etten ibaret olan gıdalarına etraf- tan toplayabildikleri meyvaları da flâ- ve ediyorlardı. Neolitik devrinin İnsanları ise gö- çebe deyildiler. Bunların köpek, öküz, dormüz, keçi ve koyun gibi bir takım ehli hayvanları, vardı. Bir kaç nevi buğday Iki nevi arpa, ve iki nevi darı olmak üzere hububat ekip biçerlerdi. Ekmek yapmasını bilirlerdi, Kiyafile balık ağları ve dokumalar yapmak için keten yetiştirirlerdi. Çömlekçiliği ve gemiciliği de icad etmişlerdi. Avrupanın bu kısmındaki göllerde kazık üstüne kürülmüş köy- ler inşa etmişlerdir, Bu binlerce ağa- cın kesilip işlenmesini icab “ettiren muazzam bir işti Böylece bir araya gelerek ilk siteyi ve şüphesiz ilk ka- nunları, ilk içtimai ahlâkı vücude ge tirmişlerdir. Acaba ne gibi vaziyetler tahaddüs etmiştir? O devirde yaşıyan Avrupa ahalisi- nin, Yontulmuş taş çağı olan selefle- rinin, ayni yerlerde icad ettikleri maddi değişiklikleri sadece temadi ettirdiklerini mi kabul etmek lâzım- dır. Böyle bir faraziye ihtimal dahilin- de değildir. Çünkü hiç bir yerde böy- le bir istihalenin izlerini elde edeme- mekteyiz. Şu halde bu yeni medeniyetin men- şelnin Avrupada olmadığını kabul et- mek zaruridir. Bu medeniyet acaba nereden gelmiş olabilir? Bu muhakkak hububatın hüdayı nabit oarak! çıktı- ğı ve ehli hayvanların getirildiği mem- leketlerden gelmiş olmalıdır. Yer yüzünde hububatın vatanı ola- bilecek yerlerin nereleri olabileceği hakkında uzun müddet tam bir malâ- matsızlık içinde kalınmıştır. Tarihi oi- dukça eski, 19 uncu asrın başlangı- cından kalma bazı müşahedeler -Mezo- potamya - mıntakasını hububatın ilk yetiştiği yerlerden biri olarak göster- meye meyyal bulunuyordu. Fakat bu müşahedelerin bir çoğu pek münferit ve müşkül idi, Fazla ola- rak bunlar bir iki nevi hububata mün- hasır kalıyordu, Ancak 1909 dan ili- barendir ki, bu sahadaki malümat katileşmeye başladı. Asrımıza alt fik mühim keşifleri Arosohn isminde bir yahudi nebat alimine borçluyuz. Bu keşifler Filistinin muhtelif yer. Jerinde vaki olmuştur. Bu memleke- tin şimalinden cenubuna kadar hu- dayı nabit olarak yetişen pek çok buğ- pokta da şudur ki, hüdayı nabit olarak yetişen bu hubübat Akdeniz tarafin- daki sathi maillerde değil, Suriyeye bakan sathi maillerde toplanmıştır. Aüronshon'un keşiflerinin pek bü: yük bir ehemmiyeti daha vardır. Bu keşifleri, hububatırı anavatanını şar- ka doğru, daha uzağı, ta Afganistana kadar götüren Rus nebat âlimi Vavi- lofun keşifleri takib etti Şimdi bu hususta artık bir parça malümtaıız var demektir. Hububa- tın menşeini Afganistandan Marma- raya kadar uzanan coğrafi mıntaka içinde aramamız lâzım geliyor, Ehli hayvanların da aşağı yukarı ayni havaliden, fakat daha şimele doğru uzanan Aral - Hazer mıntaka- sindan gelmiş olması pek melhuzdur. Böylece davanın iki rüknü halledi- miş gibi görünmektedir. Bunun bir üçüncüsü kalıyor. İsviçrenin eski göl meskenlerinde tesadüf edilmiş olan insan İskeletleri tedkik olununca bu havalinin en eskisi olan Neolotik dev- rine tekabül edenlerin de -insan kafa tasını Brakisefal tipinden olduğu sa- bit olmaktadır. Burada çok mühim olan şu vakayı da hatırlıyalım ki, paleolotik devrine ait muhtelif ırklar dalokosefal ırkın- dan idiler, Şu halde Avrupa toprakla- rının yen! sakinleri olan bu brakise- faller nereden gelmişlerdir? Bunlar bu fizik kârektere malik olan insanların sakin oldukları mem- leketlerden gelmişlerdir. Garbi Asya ise brakisefallerin bü- yük bir vatanı olrak görülmektedir. Hattâ bu brakisefaller de dinarik ırkı doğurmuş olanlar ve alpin ırkı doğu- Tanlar olmak üzere iki esaslı tiplerdir. Şu ciheti de hatırlayalım ki, braki- sefal tiplerinin Avrupa topraklarında ilk meydana çıktığı yer Baviyerada Ofnetde bir mezokitik istasyonudur. Ofnetdeki bu brakişefajleri Şarktan gelmiş piştarlar gibi telâkki edebili- riz, Bu suretle ortaya konan davanın üçüncü esas noktasının da meydana çıktığı görülmektedir. Hülâsa hububat ehli hayvanlar ve bunları beraberlerinde getiren insan- lar, garbi Asyadan gelmişlerdir. Bu itibarle Anadolu hem bir anavatan, hem de Avrupaya gelip yerleşmek için üzerinden geçmiş bir yol olarak görülmektedir. Yukarıda isimleri ge- çen ve kılamızda Avrupada pek meb- zul olarak temsil edilmekte bulunan iki ırk - Dinarik ve Alpin - ırklarını menşei asli itibarile Türk halkının mühim bir kısmı ile ayni cihetten geldiklerini iddia edebilirler, Bu Türk halkı da menşeini brakise- fallerin çok mebzul bulunduğu mem- leketler olan orta Asyanın bir ye- rinde bulacaktır. Bu geniş havalide arkeolojik ve antropolijik hafriyati çoğoltabildiğimiz zaman kati mınta» kaları şüphesiz öğrenmiş olacağız. Faaliyetinin mühim bir kısmını ilmi araştırmalara tahsis eden Atatürkün "dehası, beşeriyetin ilk tarihini, hepi- mizin beklemekte olduğumuz aydın- lığa doğru muhakkak götürecektir. Çekmeceden 200 lira çalan bir hırsız yakalandı Cibalide ekmekçi Yunusun dükkâ- nına giren meçhul bir şahıs çekmece- den 200 lira çalarak kaçmıştır. Polis bu adamı yakalamış ve karakolda ya- pılan muvacehede ekmekçi, hırsızı tanımıştır. Eyüplü Hasan olduğu an- laşılan suçlu hakkında kanun! mu- ameleye başlanmıştır, Gıda kodeksi Sıhhat Vekâleti gıda maddelerinin ne suretle hâzırlanacağı ve ne gibi evsafı haiz olacağı hakkında bir gıda kodeksi hazırlıyacaktır. Bu hususta bir aydanberi yapılan tedkikler ya kında ikmal edilecektir, Yarın Akşam TÜRKÇE IPEK « SARAY Sinemalarında birden SÖZLÜ TÜRK MUSİKiLi iIND MEZARI MİHRACENİN İNTİKAMI — RAMİGANİNİN İHANETİ — FÜRBRİNGERİN KAHRAMANLIĞI — Baştan nihayete kadar AŞk — HEYECAN — KAHRAMANLIK — MÜDHİŞ ve MUAZZAM SAHNELER. Numaralı biletlerin bugünden aldırılması rica olunur. Telefon: İPEK: 44289 — SARAY: 41656 DİKKAT: MİHRACENİN GÖZDESİ yarın matinelerde şehirimizde son defa ola: gösterilecek BU Akşam Ankarada Halk, Yarım akşam İzmir'de Elhamra sinemalarında başlıyacaktır. BU AKŞAM MEL E K sinemasında BARBARA STANWYCK A 4 JOE MA e C“CREA tarafından Fransızca sözlü olarak nefis bir surette yaratılan hissi — Mü- €ssir ve fevkalâde heyecanlı KADIN Muaazam filmi KALBİ takdim edecektir. AYRICA: Paramount dünya havadisleri gazetesi. Numaralı koltukların erkenden aldırılması rica olunur, Tel, 40868 TAN CAMİLER - MÜZELER - ABİDELER - TRÜK YURDU - ALEMDARFF SİZE UNUTULMAZ ZENGİN BİR HAFTA HAZIRLADI. 1I-NAMUSLEKESİ «Suiistimal Davası» eserini unutturan son yılın son şaheseri 2-RUS AŞ KA NATAŞ Ass sürüm NEFİSELERİ Bi SEN SAN'ATı - MÜNİR NURETTİN ve TÜRKÜN MUSİKİSİ VİCTOR FRANCEN ALİCE FİELD FON al BUGÜN kar e te > DELi PETRO: sere eği Heyecan, dehşet ve gangster filmleri meraklılarına! Sinemamız her daim olduğu gibi yine 2 görülmemiş büyük filmlerden 1 - Kumarbazlar gemisi Heyecandan, ateşler içinde bir gün ge Pj çirtecek olan bu fiim ge mevsimin en heye- pH “ zanlı bir filmi ola- * 2-SİLAHŞOR KOVBOYLAR 3 büyük Kovboy artistin beraber çevirdiği ilk fevkalâde çölenceli çok güzel serküzeşt filmi BUGÜN malinelerden itibaren ALKAZAR Sinemasında başlıyor. Mesud bir nikâh (Merhum Maarif Vekili doktor Ra- şid Galibin kızı, Roma büyük elçisi Hüseyin Ragıb Maydurun yeğeni Leylâ Baydurla Harb akademisi son sınıf talebesinden topçu teğmeni Ah- med Ferid Gökçekin nikâhları pa- zartesi günü Beşiktaş evlenme me- murluğunda iki tarafın akraba ve dostları arasında kıyılmıştır. Genç- lere sandet dileriz.) Pangaltı URELAŞ Gi ii Büyük artistler ve büyük ROZ MAR JEANETTE MAC DONALD NELSON EDDX DOKTOR SOKRAT PAUL MUNİ | ieceleri: Sokrat 8,38 Rozmari 9,30 da başlar, FRANSIZ TİY İSTANBUL VALİ ve * MÜCRİM N Pierre Blanchard EKLER JURNAL İlâyeten ilk seansta Ns Bir saaat gecesi CHARLES BOYER Mesud bir evlenme Bahkesir mâbusn Osman Niyazi Burcu kın Yekta Barcu ile emekli süvari albayı Rıza Binat oğlu asteğmen Tarık Binatın evlenme töreni Üsküdatdaki evlerinde aile dostları arasında büyük bir samimi- yete kutlanmıştır. Yeni evlilere saadet- ler dlleriz. Ekmek fiatı İstanbul Belediyesinden: Cumartesi $ ve Pazartesi 12 Nisan saat 21 de ve Yugoslav devletinin İsta BAŞKONSOLOSUNUN HİMAYELERİNDE BALKAN ANTANTI EKONOMİ VE MATBUAT KONSEYİ ŞEREFİNE müttefik, Yugoslavyanım en büyük musikişinası meşhur ve dehakâr viyolonist, BALOKOVIÇ tarafından 2 TÜRK - YUĞOSLAY MUSİKİ FESTİVALİ verilecektir. Tafsilâth program, tiyatro gişelerinde asılmıştır. Biletler evvelden satılmaktadır. ATROSUNDA BELEDİYE REİSİNİN ŞEHZADEBAŞI OTURAN o TİYATROSU Bu akşam Hakkı Ruşen, Eyüp Sabri birlikte mâdmazel Mi- çe - Pençef varyetesinin istirâkile BİR SÖYLE İKİ DİNLE kahkahalı komedi 3 perde » — Bu akşam Fransız tiyatrosunda BÜYÜK SUVARE Çamlıca Güzelleştirme Kurumu adına Sanatkâr üstat Naşid - Halk opereti - Kıymetli sanatkâr E. Sadi Tek - Munllâ Dinçess konseri Garden Bar varyetesi “EETUĞRUL SADİ TEK TİYATROSU Senenin son temsilleri Bi akşam; (Üsküdar - Hale) sinemasında Vk defa olarak büyük voeril KONTAK YAPTI Halkevinde konferans Bimnönü Halkevinder: Evimiz seri kon- 6 Nisan 938 tarihinden itibaren bi- | feranslarından (Tıp Folkloru) mevzulusu rinci nevi ekmek on kuruş, ikinci ne- vi ekmek dokuz kuruş yirmi para, İrancelâ on dört kuruş yirmi paradır. 1/4/908 perşembe günü saat (1730) da Cağnloğlundaki merkez salonumuzda üni- —— Tıp Fakültesi Doçentlerinden Dr. inver tarafından verilecektir. Deriye yoktur. Herkes gelebilir.