Sanife & HEKİM ÖĞÜTLERİ Hasta Karşısında... Birimizin hastalığı öbürününküne benzemez. Mizacımıza göre hastal ların görünüşü giâişi değişir, Herke- | sin kendisine göre bir patalojisi Var “Tabii halimiz de öyle değil mi? Yara- dılışlarımızın ne değişiklikleri, ne bambaşkalıkları var. İki kişi bulamaz- sımz, tıpkı tapkısına biribirine benze- sin. Büyük artist Çallı söylüyordu; Beş ressam ayni şahsın portresini yap- sm, bakınız hiç biri ötekine benze- mez; ama ayrı aytı her birini o şahıs- Is karşılaştırınız, hepsini ona benze- tirsiniz, Görünüşlerimiz bir ama, yaradılış- larınız başka başka, Değişiklik yalnız boyün “uzunluğunda, saçların, gözle- rin renginde değildir. Vücndün mik- rToskopik örgüsünde de bu ayrılığın hususi damgası var. İki kişi, ikisini, de anası bir, ikisinde de uzuvlar, ler, hüceyreler başka oluyor gören cihazlar da hep ayni umumi kaldeye tâbi olarak calışmıyorlar. Herkes, kendi derinlerindeki hümör lerin haline, çalışışına göre o umumi kaldelerden yollarını biraz sapitı lar, Her uzvun kendine mahsı işleme, İş görme tarzı var, He: bir orijinalite, Yalnız ölüm, yalnız o, bu değişiklik- tüne bembeyaz bir örtü çeker; işmesini örter! Ke- ve görünüşte Iki fayda var. Bir kere insanları tetkik ederken ihtiyatlı davra iz, Onları kendi © değil, yaradılışları- muhakeme eder ve kararınızı Herke- olacağını rgü Vazife yerde na gü verirsiniz. Sonra hastalıklar. sin hastalığı kendine göre ek uyanık bulunursunuz. He- arasında eskidenberi söylenir: «Hastalık yok, hastalar var» bu haki- kat bugün fiziyolojik olarak da teeyyüd etti . Kadın, iztirab içinde kıvranırken; «Çektiklerim hiç kimseninkine benze- miyor. diye sızlanır. Erkekler gibi ka- dınların da kendi aralarında yaradı- lış farkı bulunduğuna inanmıyanlar buna güler. Halbuki iıztırablarında başkalık bulan kadının hakkı var. Duygularınım inceliği onları, erkekle- re nisbetle daha az aldatır. Evet, bazı müdekkikler: «İki bin se- ne oluyor, kadnı hiç değişmedi; ka- dınların hepsi biribirine benzer, ara- Jarında hususiyet damgası olacak ay- rı bir seciye bulamazsınız» diyorlar. Bazı halleri belki biribirine benzer. Lâkin hayatın binlerce küçük tefer- Tuatında öyle hususiyetleri var kl o inceliklerin İfadesini anlamak çok güç. Derin fiziyolojilerinin tellerinden çıkan ince nağmelerin musikisini duy- mak için çok oynak bir hassasiyet lâ zım. Satıhta kalan benzerliğin altında gizlenen başkalıkları bulup çıkarmak, me zor İş bu... ... Hastanın iç dökmesi, hastalığın iyi- ce anlaşılması için hastanın anlattık. larını dinlemeli Bu iç dökme bazan kısa ölür, bazân üzün sürer. Söz söy- leyişinden hastanım merammi anlar- sanız. Iztırabıni kısa ksa cümlelerle çarçabuk anlatan birisi, şüphe etme- yin duyguları uyanık, çeviktir. Per- hiz mi tevsiye edeceksiniz, uzun boy- Tu dayanamaz. Hemen işinin başına geçmek ister. Uzun uzadı ilâç kullan- maktan hoşlanmaz, Durgunlar, ne derseniz yaparlar, karşınızda irkilmezler. Hastalıkları tez geçse de, nekahetleri uzun sürer. Hastaların “hemen hepsinde, hele ihtiyarlarda âdet her şeyin üstüne çı- kar; alıştıklarına pek dokurimıya gel- mez; hemen aranız açılır. ... İlâcın dozunu hastanın hassasiyeti- ne göre uydurmalı, Her hasta ayni dozda ilâç alamaz. Hele hastalığın sebebi yakalanamadise buna çok dik- kat isler. Çok Kere hastalığın dışarı- ya vuran alâmetlerini ilâçlarız, İçle- rinden en ziyade ıztırab verene, en be- lâlısına yükleririz. İşte o vakit dikkitt Yâzım. Hasta çok Kere Yu alâmetlerin Yardımı ile hastalığa Karşı koymıya savaşır; bir de siz #âçlarla onları sar- sarsanız vay haline!.. Kurtarıcıların kuvvetini kırmamalı. Faydan dokunmazsa bari zarar verme, Çocukların ve kadınların ilâçlara kar- şı hassasiyetleri sakımlacak bir dere- ceyi bulur. Şahsiyet örnekleri sayılamıyacak bir | | yoz i leyletlerinin yarısı İstanbuldadır. Abo- Radyo ab oneleri birkaç sene içinde beş misli arttı Istanbulda üç binden on dört bine Türkiyede altı binden otuz bine çıktı Stüdyoda çalışanların. kazancı - Çocuklara masal söyliyen Bayan Nine kimdir ? Son zamanlarda radyoya rağbet art- tığından, radyo satışlarının çoğaldığın- dan bahsetmiştim. Bunun neticesi ola- rak radyo dinleyicileri birkaç misil art- mıştır, Radyo şirketi satm alındığı zaman İstanbulda abone miktarı 3,000, Türkiyede ise 6,000 kadardı. Radyo hükümete geçtikten sonra bu rakamın süratle kabardığını görüyo- ruz. Bugün İstanbulda 14,000 e yakın abone mevcuttur. Türkiyedeki abone miktarı da 30,000-i geçiyor. Görülü- bütün Türkiyedeki tadyo din- nelerin şehirlere taksiminden hasıl olacak netice şudür: Istanbul birinci, Ankara ikinci, İz- mir üçüncü, Radyonun umumi yerlerde çoğaldı- Eı gözönüne tutularak memlekette mevcud radyo başına 100 dinleyici isa- bet ettiği tahmin edilmektedir. Bu su- retle memlekette radyo dinleyicileri nin yeküinu 30,000 > 100 — 3,000,000 oluyor ki, oldukça mühim bir yekün- dur. Son zamanlarda radyo programın- da Türk musikisine fazla yer veril- mesi çok isabetli olmuştur. Halk bil- hassa memleket havalarını zevkle ta- kip etmektedir, | Stüdyoda çalışanların kazanc 1 Geçen yazımızda yabancı stüdyo- larda çalışanların kazançlarından bahsetmşitik. Acaba İstanbul stüdyo- sunda çalışanlar ne kazanırlar? Galib ve Hazım mikrofon başında kadar çok. Bunlara ayrı ayrı bü kai- deleri nasıl tatbik etmeli? Moral bakımından hastanın iç dök- melerine göre hekim biraz ışık alabi- lir, Fizik tarafına gelince, şahsiyet damgasını öğrenmek için hüceyrele- rin ve iç İfrazlarının hangi telden çaldığını nasıl anlamalı? Bu, çok ince bir şey... Bundan dolayı ilâçların tesirini ya- kından gözetmeli, Zamansız bir cüret | ve şiddet göstermek, asla... Hastayı . ilâçlıyan hekim, ne geniş ufukları kucaklıyacak; hastanın gö- | rünüşünden ruhi ve bedeni durumu- nu kavrıyacak ve bu kaynaklardan ihamlar alacak. Bu ilhamlar biribi- rile uyuşturmasını ve tefsir etmesini bilen hekim işini daha emin olarak | başarır. İki bin dört yüz yıl oluyor, (Bokrat) - bunu sezmiş, «Bir filozof hekim, diyor. ilâhlara eş olur.» Gerçeği yakalamak ve iyilik etmek ülküsünü kovalıyan bu hekim gerçek- ten yükseklerde uçar, eski zaman ilâh- | ları gibi. Lâkin elindeki silâh, bazan | tesirsiz kaldığı ve aczi ile karşı karşı- ya kaldığı zaman o yükseklerden öy- le düşer ki... Yapacağı tek bir iş kalır: Ahret yolcusunun alın terini silmek. Dr. Rusçuklu Hakkı | İptida spikerlerden başlıyalım. Biz- de spikerlerin kazancı ayda 140 - 180 lira arasındadır ki, Avrupa stüdyola- rında çalışanlara nisbetle azdır, Ame- | Tikadakilere nisbet edilirse hiç o me- sabesindedir. Sanatkârlara gelince; bunlara 5 1- radan 20 lirâya kadar verilmektedir. Saz heyetlerine götürü hesabile para verilmektedir. Bu “para: 20-25 Jiradır. Şef, bunu arkadaşları arasında taksim eder. i İstanbul radyosunun, spikerler ha» riç.olmak üzere ayırdığı günlük talh- sisat"200 lira içindedir..Bunun bir kıs mi konferans verenlere, bir kısmı ko- medi oynıyan artistlere, bir kısmına sal söyliyenlere ayrılıyor. Bâyan Nirie kimdir? Dört âydanberi çotuklara tatli (at- Jı masal söyliyen bayan nineyi tarı- yor musunuz? Habibe Molladan son- ra güzel masallarile alâka uyandıran bayan nineyi karilerimize tanıtmak için tercümei halinden başka resmini de almak istedik. Fakat o resminin ba» sılması şöyle dursun isminin yazılma- Sını bile istemiyor: Sebebini sormayın ve çok ricâ edetim, israr etmeyin.. diyor. Bayan ninenin tatlı tatlı konuşma ını hatırlayıp ta kendisini yetmişlik ihtiyar zannetmeyin. Bayan nine 4045 yaşlarındadır. Saçltrına hafif ak düş- '| müştür. Sordum: Masal meraki size nereden gel- di? — Ailemde çocuklar var. Onları çok Severim. Her gece masal söylerim. Kü- çük yaştanberi masala meraklıyım. Çocukların beni tatlı tatlı dinlemele- rinden zevk alıyorum, — Evli misiniz, çocuğunuz var mı? — Ne evliyim, ne de çocuğum var. Fakat çocuklara beslediğim muhab- beti tahmin edemezsiniz. Çocukların rahatsızlığı bana azap verir, Hemen onların yanına koşarım, yataklarının başıucunda masal söylerim ve sonra mışıl mışıl uyuduklarını görünce ra- hat bir nefes alırım. — Siz evde masal Söylerken konu Bayan nine sözümü kesti: — Tabii, tabif, gelirler ve bilseniz ne kadar memnun olurum. Bir odada toplanınız. Onlar uslu uslu otururlar. i Ben de masalımı söylerim. Hem biliyor! musunuz bana konu komşu da «Ba- yan nine, diye hitap ederler, — Kızmaz mısınız? Meselâ çarşıda tesadüf ettiğiniz sizden 25 yaş daha büyük bir kadının «Bayan nine> diye aşınalığı sizi sinirlendirmez mi? — Ne miinasbet.. ismimle çağırır- İ Jarsa kızarım. Ben enine» tabirinden zevk duyuyorum ve istiyorum ki, her- Saz heyeti kes bana böyle hitap etsin, Komşula- rım şaşırıp ta beni ismimle çağırsalar «acaba komşumun benimle böyle res- mi görüşmesine sebep ne? Yoksa onu gücendirecek bir harekette mi bulun- dumş diye düşünür ve ve üzülürüm. — Radyo idaresi mi sizi buldu, yok- sa siz mi müracaat ettiniz?, — 'Tanıdıklar ikide bir de'ikaz edi- yorlardı. Nihayet : onlardan * cesaret alarak müracaat ettim ve kabul olun- dum. vd — Masallarınızı nasıl hazırlıyorsu- Dua?. —Zevklerimden biri de çocuklara masal hazırlamaktır. Bunun için bir- çok kitap karıştırınım. Bulduğum ve beğendiğim mevzuları masal haline 80- karım, Artık bu da benim sanatim ol- du. Bir gazete massllarıma cin, peri karıştırdığımdan, bunün çocuklar için zararlı olacağından bahsetmişti. Hal- buki benim masallayımda cin hiç geç- memiştir. Fakat perlden çok bahset- miş olabilirim. Masal uydurma değil midir? Sonra periden bahis ne için zararlı olsun? Peri güzellik timsali- dir. Peri gibi, peri kadar güzel, demez miyiz?. Bayan nine sözünü gene çocuklara karşı muhabbetinden bahsederek bi- tirdi; İ o “şimdiye kadar hayatıhy onla rın arasında geçti. Şimdiden sönrası- nı-dagene onlara vakfetmiş bulunu- yorum. Kim ne derse desin! Stüdyoya gönderilen mektublar Geçen gün bu sütunlarda radyo iş- lerinden bahsederken İstanbul radyo- sunda bir şikâyet ve müracaat bürosu kurulmasının faideli olacağını söyle- miştik. Bu fikre iştirak edenlerin ç0- galdığını görüyoruz. Radyoya gelen yüzlerce mektuplar da, radyonuzun böyle bir büroya ihtiyacı olduğunu gös- teren delillerdendir. Yüzlerce mektup diyoruz. Mübalâ- Ea zannetmeyin, Hallâ bazen radyo- ya o kadar çok mektup gelir ki, bun- ların âyni günde bir-adam tarafın- dan tedkiki icap etse diğer işleri bir tarafa bırakmak zarureti hasıl olur. Fakat itiraf etmek lâzımdır ki, bu mek- tuplarda münasebetlileri kadar, mü- nasebetsizleri de vardır. Necmi Mehmed Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM gazetesi ve sAKŞAM neş- riyal Bursada münhasıran Atatürk caddesi Okullar Pazarında satılmâk- tadır. «AKŞAM: * abonelerine husus tenzilât yapılır. Bahibi Bay Esada İ ee cenub karonun onlusunu yer, İ ruasını eline geçirerek elindeki son ku” Oyun tahlilleri , Paslardan sakınmak Briç oyununda pailar bafan oyunen aleyhire neticeler verebilir. Halbuki va” ziyet müsald olduğu takdirde şüpheli bir pas yerine izale usulünü tatbik etmek düha faydalıdır, muvaffakıyetli neticeler alınır. Buna misal olmak üzere aşağıdaki ya- zıyı Londrada çıkan Briç mecmuas şubat 988 tarihli nüshasından aynen tHibas ediyoruz: imal ve eenub zonda, cenub kâğid ve- riyor: #106532 Yassı / v2 AT *Ri gı e © RDVvlo Yı1651337 ? R85 a Şa 10.76.43 0854 d DV 10 #abvosz * * AV R632 Müzayede . (buradaki | deklârasyonlar, Contract briç kaldelerine göre yapılmıştır) Cenub Garb Şimal Şark 1M 29 3 pes za pas ig 4 5» pas *» pos pas kontr © pas pas pas Garb kupanın ruasını çıktı, Cenubâg oturan kozcu yerde asla aldı ve bir pika oynadı. Şark pika vermeyince elinden asi koydu vo bir kor daba oyniyarak eli garbe verdi. Garb ikinci bir kupa dah geldi. Kozcu kesti ve üç el sinek oyn! Tak üçüncüyü yere kestirdi. Müteakli Yerden bir karo oynıyarık vale pasın yaptı, neticede bir içeri girdi. Her ne kadar pasın geçmemesi fena bir falih eseri gibi görünürse de hakikat te hata oyunun fena oynanmış olmasıns dadır. Küğdlarm vaziyetine göre kozcu 6 pikayı yapabilirdi, bunu farkedemedi. Hatası ikinci kozu çekmesindedir. Kli gar- be vermeden izale usulünü tatbik etmesi Bzimgelirdi. «En doğru oynayış şu idi Üşüncü elden sekizinci ele kadar yer- deki ve eldeki Küpa ve #inekleri karşıhkii keski ie izale etmek, dokuzuncu elde bir koz oyniyarak veli garbe vermekti. Onuncu elde garbdeki oyuncu ya kup veya karo gelecektir. Kupa oynarsr koz- cu yerden köser, elinden karo aletini kağar. Karo oynarsa üzerine geleceğinden “yu **€> gies **€» Oyun sanzatu, el cenubda. Bütün lere leri alacaktır. Geçen haftaki meselenin sureti halli: El Cenub OoGarb OoŞimal (o Şark Io YA YV EV 3 2 49 45 *s 47 3 »10 ŞV 47 vi 4 yö 8 ».D 5 ER YD v5 s5 »v Röer "gark dördüncü elde sinek ası öz8- rine Karanun damın yemez, kapa veri payı da alır. Meselenin anahtarı ilk elde kupa asi üzerine yerden kupa valesini vermektir. Bu verilmezse oyun çıkmaz. Türkiye © Ecnebi SENELİK © 1400 kuruş 2700 kuriş # AYLIK — 760 >» 160 > SAYLIK 40 > © » JAYUK 180 » — » Posta itlihadına dahil olmıyan ecnehi memleketler: Beneliği 3600, altı azlığı 1000, üç aylığı 1000 kuruştur. ak Adres tebdili için yirmi beş 4. İmsak Güneş Oğle İkmül Akşam Yatı E. 10201156 608 0201200 131 Va, 435 G11 1223 1544 1,16 1948 İdarebane: Babıkli civarı Acımusluk So. No. 13 müracaat.