RM e ri ka di sane 4 Ecnebi ismihaslar (Baş tarafı birinci sahifede) 'Türk okuyucularının önüne müter- cimlik davasile çıkanlar, tercüme et tikleri eserlerin metinleri gibi, bunlar- | da geçen ismihasların telâffüz tarzla- | rını da bilmek ve şayed bilmedikleri bir ismihas karşısında kalırlarsa bu- nü bilenden sorup öğrenmek mecbu- riyetindedirler, Ecnebi ismihaslarının indi ve şahsi tahminlerle Jâfızlar- dırmağa hiçbir mütercimin (hakkı yoktur, «Vâ-Nüş nun görüş ve düşü- nüşüne göre, ismihasları doğru telâf- fuz edebilmek için ecnebi dil bilmek de kâfi gelmiyecektir; o ismihaslarn ken- di dillerinde nasıl telâffuz edildikleri- ni işitmeğe kulağı istinas ettirmek de Jâzımdır, İsmihasların yazılış ve oku- nuşlarında sese ve kulağa bu vazife verilince, Türk harflerinin her telâf- fuzu zaptedemiyeceği hakkında mua- rızımız tarafından ileri sürülen batıl zanlar da kendiliğinden ortadan kal- kar. «Vâ-Nü> nun taraftar olduğu fi kir, yani ecnebi ismihasların kendi dillerindeki imlâ şekillerle türkçeye geçirilmesi metodu kabul edilecek 0- Jursa o vakit biz bu ismihasları değil, bunların klişelerini dilimize geçirmiş oluruz. Ecnebi dillerin bir çoğunda 0- kunuşları, yazılış tarzlarına uymuyan öyle ismihaslar vardır ki, bunlar, mu- arızlarımızın dediği gibi, asli şekille- Tile almacak olursa, her birinin ynına muteriza içinde bir «okunmamalıdır» ihtarı ilâve etmekten başka çare kal- maz; ancak, böyle yapıldıktan sonra- dır ki, Türk Dİl, Türk edebiyatı bir manasızlık sembolü olmaktan kurta- labilir. «Peyami Sala» | um yanlarında da okunma kabiliyetini bilenler olmak icab etmez mi? Bunlar elbette bile- ceklerdir ki, meselâ — «Chamberlain isminin başındaki ech> bitişik kon- sonları iransızca «Ş> okunur; o hal- de bir İngiliz imlâsı olan bu şekli Fransızca telâffuz kaidesile; (Şam- berlayn) okumak lâzımdır; halbuki «ch3 bitişik konsonları ingilizcede *Çı okunur; Türk imlâsında ise, bu bitişik okonsonlar hiç sada vermez. Şimdi İngiliz Başvekilinin adını in- gilizce imlâ şekline göre «Ch» bitişik konsonlarile yazarak Türk çocuğunun gözü önüne böyle sada vermiyen iki konson çıkarmak mı doğrudur, yok- sa kelimenin İngilizlerdeki telâffuz tarzını belletmek için o iki konsonun sesini veren «Ç» konsonunu kullan- mak mı daha doğrudur? Avusturya Başvekilinin adı, Alman imlâsile “şöyle “yazılır: «Sehuseh- Dİgg>... kelimenin başındaki «sch> bitişik konsonları almancada kendi- ne mahsus bir sada sahibi oldukları hâlde bizde hiç ses vermezler; bunu doğru telâffuzile Türk çocuğuna oku- tup belletmek için «Sch; yerine «Ş»> konsonunu - kullanmak hem zaruri, hem de tabiidir. «Peyami Safa» bundan sonra diyor ki; «İmlâ vahdetinin gayesi, telâffuz Yahdetini temin etmek değildir.» İşte, üzerinde bir çok & durduğum halde, ne demek istediğini anlıyama- dığım bir ifade, Maamafih muarızımı mazariye peşinde koşlurmuya mecbur bırakmadan tatbikatta bir misaile o iddianın çürüklüğünü isbat edeceğim: Elimize bir kalem ve önümüze bir kâğıd alarak Arab elifbesile «Kef», «T», «Lâme, «He» harflerini vokalsiz. olarak yanyana yazalım ve meydana çıkacak kelime şeklini okumıya çalı- şalım. Bu, kütle midir? kitle midir, ketele midir? Kütülemidir? Yoksa ke. telehu mudur? Biz işin içinden çıka- madık. Bizim yerimizde «Peyami Sg- fa acaba ne yapardı? Eğer imlâ vah- detinin gayesi, telâffuz vahdetini te- min etmek olmasaydı yazıda vokal kullanmıya hacet kalır mıydı? İmli- da telâffuz vahdetini temin etmek 2a- ruridir ki vokâllere < vazife ve varlık hükmünü vermiştir. Bi göre, yukarıki kelimenin doğru ek nuş tarzı tihkik olunduktan ekütler yasıyr ve herkes bunu öyle o kur. Yoksa, ya «kitle; denilir ki olur; yahud «keteles tarzında ki bu da rezalet olur «Peyami Safa», iddiasını isbat için, yürüdüğü yolu mumu sönmüş bir kâ- id fenerle aydınlatmak kabilinden bir misal geliriyor ve: « — Gördün mü kelimesini, doğru yazıldığı halde bile, «gordun mü tarzında okutan lehçe ve şive farkları her millette vardır, diyor. Yanılıyorsunuz azizim! «Gördün mü?» şeklinde bir yazıyı «gordun mu?» diye okumak hatasına, ilkm. tebin fik sınıfında henüz altıncı ay ni yaşamakta olan bir Türk çocuğu bile düşmez. Görüyorum ki, uzakları aydımlat- mak şöyle dursun, bazan gözlüğün önündeki mesafenin sakladığı haki- katleri bile doğru dürüst seçebilmek için fenerin mumunu canlandırmıya ihtiyaç vardır. «Peyamı Safa» nın. bir cümlesini aynen alıyorum; «Ecneb' ismihasları kendi imlâmızla yazmağa taraflar olanlar, bu kelimeleri halkımızın doğ- Tu okuyamıyacağını pek haklı bir delil ve müşahede olarak öne sürer- ler.» İşte çok yerinde bir söz ve fikir; Mademki, müşahede ve delilimizde pek haklı olduğumuz kebul ediliyor ve mademki halkımıza ecnebi ismi- hasları doğru okutup belletmekte hepimiz müttefikiz. O halde davamı- zın da haklı olduğunu teslim etmek, hakşinaslık icabı değil midir? Ecnebi ismihaslar için yapılması hakkında «Vâ-Nüs nun ileri sürdüğü teklife «Peyami Safa» pek haklı olarak itiraz ediyor. Yer yü- zünde yaşıyan iki milyara yakın in- sanın paylaştığı bir milyon, yanm milyon, hattâ yüz bin ismihas bu- Tunduğunu farzedelim; bu yüz bin ismihasın yazılış ve okunuş tarzını gösterecek bir Kâmus yapmağa kal- kışmak en akıllıları bile asabiye mü- tehassıslarının önüne düşürmek için kâfi bir sebebdir. «Bürhan Cahid», sabahtan sabaha hafif bir kahvaltı kabilinden okuyu- cularma sunduğu yazılarının birinde bu meseleye şöyle temas ediyor; «.... Meselâ almanca aslı «Schopen- hauer> olan büyük filozofun adını türkçe harflerle «Şopenhavr» şeklin- de yazacağız.» Evet... Böyle yazacağız;'ancak, ke Hmeye, Almanların telâffuzuna uya- rak: «Şopenhavers şeklini verceeğiz. Bürhan Cahld, ingilizcesi «Charles Lyli> olan büyük adamın ismini «Kar- layl, şeklinde yazmak lâzım olduğu- nu söylüyor. «Bürhan Cahid» in bahsetmek İs- tediği büyük ingiliz adamı eğer «Les Heros et le Culte des höros» müellifi İskoçyalı muharrir ise onun adı ingi- lizcede «Cariyles şeklinde yazılır. Fran- siz lügati, bunun Fransız ( alfabesile «Karlafle okunacağını gösteriyor; şü hale göre biz de «Karlayi» yazıp öyle okuyacağız. Bu İngilizin ismi, «Bür- han Cahid» İn yazısında gördüğümüz gibi, «Charlesı olsaydı, bizim ona ke- limenin orjinini düşünerek «Ka dememiz doğru olacağı gibi, «Ch. bi tişik konsonlarının verdiği sesi dü nerek başkonson «Ş» diye okumamız da doğru olabilirdi. İngilizler bu bi- tişik konsonları «Ç» diye telâffuz eder- ler. Görülüyor ki, eğer dikkat olun- mazsa dünyarın en tanınmış adam- larının bile isimlerini yanlış yazmak ve yanlış bellemek hatasından kurtu- lamayız. Bundaki kusur, bazılarının sandıkları gibi Türk harflerinin her telâffuzu ifade edebilmek kabiliyetin- den mahrum olmalarında değil, hart- leri kullanmayı o bilmemelerindedir. «Shakspeare» 1 Türklere & «Şekspir; diye tamtanlar hiç de aldanmış değil- lerdir; İngilizler büyük şairlerinin £- simlerini böyle yazarlar ve böyle te Jâffuz ederler; bunu anlamak için her- hangi bir lügat kitabına mür İ mek kâfidir sonra | | <Bürhan Cahid; bir | İngiltere seyahatinde ingilize edip düstunun bir ke- müşkilâtı zat, «Katedr lisine doğru okuyamadığı onun ne demek istediği ve nihayet «Ketedrii» dey alabilmiş.» Biz, bunu hiç şaşmadık; çünkü in- gilizce bilmiyen bir adamın Londra sokaklarında tek buşına dolaşırken ingilizce kelimeler kullanmağa yek tendiği zaman meramını arlalam masından daha tabii bir şey olamaz. | Eğer bu zat, ingilizce bilseydi, Lond- | ranın o muazzam kilisesinin ismini | bir Fransız şivesile değil, bir İngiliz | şivesile söyler ve işin içinden kolay- | ; kelimesini İngiliz po- n polis bkle çıkardı. «Bürhan Cahid» in ta- savvur ettiği gibi «y» yi biraz daha çekmekle - anlamadım, hangi «ys? - ve kelimeyi evirip çevirmekle İnghiz şivesine uyduracağını ve en nihayet | İngilizin kafasına dank dedireceğini de farzetmek romanımsı bir şey olur. Hülâsa, İngiliz imlâsındaki kalde- sizlikten bizzat İngiliz münevverleri | $ik sık şikâyet edip dururken, Fran- | sızlar orijin mâna ve meğlülleri ta | mamen unutulmuş olduğu halde hâ- | Tâ bir an'ane ve tağssub eseri olarak | birçok kelimelerde bugün füzuli yer tutan harflerle dolü imlâlarını düzelt- mek yollarmı araştırırken, bizim bu | imlâları tferkedilmez bir edebiyat esa- sı saymamız ve bu saygı İle bir Lâtin edebiyat, ve medeniyet âlemi hayali | içinde Türk gençliğini - hele Arab elifbesinden kurtardıktan sonra - boğ- mağa Çalışmamız, Türk dünyasına, İ Türk Cumhuriyetine hizmet, ve ba- | husus İlimde, akılda, mantıkta hiz- met sayılamaz. 'Türk harfleri ve Türk imlâsı bütün dünya alfabe ve imlülarırın fevkinde bir kıymeti haizdir. "Türk münevverlerinin ve memleket çocuklarımı yetiştirmekte kendileri için şeref hissesi arıyanların * hedefi şu olmalıdır; Türk imlâsı... İsmail Müştak MAYAKON ingiliz fil filosu | Cebelüttarık önünde manevralara başladı Londra 5 (A.A.) — Cebelüttarık önünde İngiliz donanmasının başlı- yan manevraları cuma gününe kadar devem < edecektir. Amirai Düdley Paundun kumandası altında yalan bu manevralara iki zırh, iki safı harp kruvazörü, iki tayyare gemisi, | dört kruvazör ve 30 torpido muhribi | iştirak eylemektedi. Ölüm Bay (Fuad Baban) ın validesi Sali- hatı nisvandan bayan i Hatice Aliye | dün vefat etmiştir. ! Cenazesi bugün ssat 12 de Osman- bey Rumeli caddesi No: 82 den kaldı- rılarak namazı Teşvikiye camisinde kılındıktan sonra Edirnekapı haricin-- deki medfeni ebedisine götürülecektir. | teklifleri muhtevi tiste ile giderek B. İ yahların istikbalinin plebisit yolile ta- İ yini prensibinin İngiltere "ARKADAŞINIZDAN, GÖRENDEN SORUN Bir tesadüf olarak bu kadar nefis iki eser bir araya geldi ALEMDAR'da Nis Çiçeği ERNA SACK ve Li/ç Kanunu SİLVİA SİDNEY Birden itibaren devamlı seans Londra müzakereleri | (Baş tarafı 1 inei sahifede) Londra mahafili de bu müza rı lerden derhal müsbet bir netice be! lememektedir: Fakat bu ilk temasla- aki gerginliği izale ede: ve ileride akdedilecek & yol açacağı ümidi kuvvetlidir. halde B. Ribbentrop'un Londraya ya- pacağı seyahat, Hitler - Henderson mülâkatından hasıl olan müsaid ha- vayı kuvvetlendirecektir. Londrada neler görüşülecek | Londra 5 (A.A) — Niyuz Kroniki | g5 Samatya ŞEN sinemada gazetesinin Berlin muhabiri, B. von KAPTAN BLOD.İ . Ribbentropun Londraya muayyen | Şehir Tiyatrosu dram kısmı Bu akşam saat 2030 da (BİK ADAM YARATMAK) Dram 3 perde. Yazan: Necip Pazal Kısakürek : DALGA komedi 3 perde. Y Ekrem Reşid. Pazar günleri 1530 da matine | ŞEHZADEBAŞI o TURAN Chamberlain'a vereceğini yazıyor: Muhabirin zannettiğine göre, gö- | rüşmeler şu meselelere taalluk ede- cektir: 1 — Müstemleke meselssi, ? — Propaganda meselesi - B. Hit ler bir İngiliz - Alman matbuat paktı istemektedir, 3 — Ekalliyetler meselesi - B. Hit- ler, İngilterenin, Sövyetlerle Avustur- TİYATROSU Bu akşam Sanatkâr Naşid ve arkâ- daşları, Hakkı Rüşen bir- dikte, 8 Kişilik matmağel Miçe - Miçef ve Mücan varyelesinin iştirâkile Gündüz: Kadın ve Kumar komedi 4 perde. Gece: Gönül İdlerse komedi 3 perde ERTTĞRUL SADİ TEK TİYATROSU Yarm gece: (Kadıköy - Süreyya) da: (Fakirler o müsameresi). Salı: (Bakırköy). Çar. şamba (Üsküdar) sine- mularında; (Ba Masal Böyle Bitti) vodull tarfmdn kabulüne intizar etmektedir, 4 — İtalya - Almanya münasebet- leri meselesi - İngilterenin Roma - Berlin mihverini zayiflatmağa çalış- mamasi icab edecektir. 5 — Fransız - Sovyet münasebet- leri meselesi - B. von Ribbentrop, de- mokratik devletler Sovyetlerle teşri- ki mesaiye nihayet vermedikçe, giltere ve Fransa ile hiçbir yakişma- nn mümkün olmıyacğını bildirecek- tir. Lord Perth Romaya gidiyor Londra 5 (A.A.) — Lord Perth saat 11 de Romaya hareket etmiştir. Samı 8 da Beşiktaş Su- ad Park'ta PİPİÇA B Mart Sal akşamı Pangaltı Kurtuluş t- yatrosunda — ENAYİLER 9 mart çarşamba skşa- mi sant 9 da Bakırköy Çarkaya sinema Büyük orkestra — Bale İstanbul valisinden umumi meclis âzasına: i — Bt piyasasının tanzimi için alınması lâzımgelen tedbirleri v re etmek 2 — İstimlâk takdiri kıymet komisyonuna bir âza seçmek üzere meclisin bir günlük fevkalâde içtimaina vilâyetçe lüzum görülmüş olduğundan 9/3, 938 çarşamba günü saat 14 de umumi meclis salonunu teşrifleri rica olunur. MELEK Dünyanın en büyük sinema yıldızı FREDERİC MARGH cirver GAYNOR tarafından Fransızca olarak nefis bir surette yaratılan TALİH GÜNEŞİ tamamile tabii, renkli büyük AŞK ve güzellik filmi Ayrca: İlâve olarak Paramount dünya havadisleri. Seanslar: 11 - ('tenzilâtlı) 2 - 4,15 - 6,30 suvare 9da ake- BUGÜN Hindistan... Esrarengiz belde... Aşk... Macera... SHİRLEY TEMPLE ve VİCTOR Me. LAGLEN bu fevkalâde temsilleri ve RUDYARD KİPLİNG'in eseri Nazar Boncuğu ve Fransızca sözlü film, yarm akşam SAKARYA sinemasında büyük ve küçüklerin filmi olacaktır. TÜRE SİNEMASINDA 2 BÜYÜE FİLM LUCİEN BARROUX JULES BEERY VİCTOR FRANCEN ve BLANCHE MONTEL PARİS EĞLENİYOR! MACERA ADAMI Parisin eğlence muhitinde cereyan eden neşeli, zevkli | | Bütün dünyada alkışlanmış fevkalâde meraklı heyecanlı büyük dehâkâr 'ransız artisti 'nin en tirashı eseri aşk filmi. 11 - (tenzilâltı) 2,35 - 6,05 - 9,40 GABY MORLAY".. SAKARYAda Uykusuz Geceler filminde muzafferane muvaffakıyet kazanıyor. IÇLIĞIN: Bir erkeğin kalbinde yapabileceği müdhiş tesirleri tasvir eden bu emsalsiz filmi mutlaka görünüz. Bir misal olmakla beraber ayni zamanda bir dersdir. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine Senenin en büyük - En eğlenceli bm FAKA BASMAZ İPRK SİNEMASINDA Bugün saat 11 de tenzilâtli matine GÖSTERİLİYOR. en SEZUSEUŞSİNSE ESEN EE SEREN EOY SENE SY HULK ES BNN SSEKSSM peş «asasını k ir k