Yama amma laaan Umuma amaa Kuman ara 7 anama 5 amman 7 Güniz ersmimmkesimmmiyein bene ML Mİİ MMMMnensnanasmaoisnmündedeiteiaidi di SİYASİ İCMAL: Isviçrenin bitaraflığı Küçük devletler; memleketlerinin | büyük devletlerin taarruzuna uğra- masına vesile bırakmamak ve toprak- | larının geçid mahalli ve tahaşşilğ sahası olmamasını temin etmek için son derecede faaliyet göstermektedir. ler, Bu devletler artık Milletler Ce- Mmiyetinden bir yardım ve hayır bek- emiyorlar. !ı İngiltere Başvekili bu mülesseseden hiç bir devletin emniyelini bekliye- miyeceğini ahiren açık olarak söyle- miş ve «ne kendimizi ne de küçük devletleri aldatmıyalıma demişti, Bu | sözlerden sonra hiç bir devlet kendi- | sinin emniyelini Milletler Cemiyeti nin yardımından beklemiyor. i Bilâkis bu devletler emniyetlerinin; dahil bulundukları Milletler Cemiyeti Misakı yüzünden tehlikede kalaca- gindan korkuyorlar. Vaktile mutlak bitarajlıkta selâmet ve emniyetini bulan batı küçük devletler şimdi Mületler Cemiyetine karşı olan teah- yazmama hüdlerinden kurtularak eski vaziyete dönmeğa çalışıyorlar, Bu devletlerden biride Mületler Cemiyeti merkezini sinesinde taşıyan İsviçredir. Bu devletin başlıca teşki- Ah bulunan iki meclisten biri milf- tehld hükümetler meclisi geçenlerde bu memleketin eski mutlak bitara- lık vaziyetine dönmesini kararlaştır- muştı, Şimdi de diğer teşekkülü mili meclisin harici işler komisyonu İsvlç- renin ananevi olan mutlak bitaraf- hık politikasına dönmesi ve bilâkaydü- | şart bitaraflığının devletler tarafın- dan tekrar tanınması maksadile lâ- zmgelen teşebbüsatta o bulunulması için bir karar sureti kabul etgiiştir. Meclis bunu tasvib edecektir. İsviç- renin bu kararı Belçika, Holanda ve diğer küçük devletlere Milletler Ce- miyetine aid teahhüdlerinden kurtul- mağa bir örnek olacaktır. Feyzullah Kazan - Zaharof'u n serveti Nevyorktan bildirildiğine göre Ame- rikanın Boston mahkemesi gayet mü- him bir miras davası ile meşgul ol maktadır, Mevzuu bahis olan miras 1936 senesi teşrinisanisinde vefat eden Yunanlı silâh kralı Basil Zaharof'un bıraktığı muazzam servettir. Yapılan bir hesaba nazaran en mühim beynel- milel silâh fabrikalarının hisse sened- lerine sahip olan Zaharof 50 milyon İngiliz liralık bir servet terketmiştir. Bu paranın yezâne mirasçısı 19 yaşla- rında güzel bi rkız olan Olga Zaharof- dur. Bu kız ölen Basil Zaharof'un er- kek kardeşinin torunu olduğunu iddia etmektedir. Zaharof hiç bir vasiyetna- me terketmediği için Olganın verase- tini isbat eylemesi lâzım geliyor. Bos- tonda tahsil eden Olga ölen büyük am- casınn mirasçısı olduğunu İsbala muktedirdir. Basil'in biraderinin oğlu Kozma Rus ordusunda hizmet eden Bir zabitti. Bu aile Rus ihtilâlinden sonra Rusyadan kaçmıştır. Olga aile- İ nin ikinel çocuğudur, birinci çocuk ve- fat etmiştir. Basil Zaharot Olgayı çok severdi, İngilterede ne kadar | milyoner var? İngilterede herkesin varldatını gös- teren bir istatistik yapılmıştır. Bu efi- teresan istatistiğe nazaran 1935 ve 1936 senelerinde İngilteredeki mllyo- erlerin adedi 334 kişiye baliğ oluyor- du, Milyonerlerin sayısı seneler geç- tikçe artmaktadır. Çünkü 1934 sene- sinde yapılan istatistikte İngilterede yalnız 294 milyoner bulunduğu göste- riliyordu. Demek ki bir sene zarfında İngilterede 40 milyoner daha kazan- mıştır. Bu 334 zenginden 85 kişinin senelik varidatı 100 bin İngiliz lirasın- dan fazla idi. 75 milyoner de senede 75 bin ile 100 bin İngiliz Hrası arasında varidata sahip bulunuyordu. Makul bir vasiyetname Geçen gün Almanyanın Kolmar şeh- rinde vaktile çok şöhret kazanmış olan bir avukat vefat etli, Bu adam avu- katlık sayesinde epeyce bir servet bi- riktirmişti. Vefatından sonra vasiyet- namesi açıldığı zaman avukatın bütün servelini bir timarhaneye terketmiş olduğu anlaşıldı. Avukat vasiyetname- sinde parasını neden timarhaneye ter- kettiğini şu suretle izah ediyor; «Ben bütün servetimi delilik edip Paralarını davalar için sarfedenler sa- yesinde kazandım.” Mademki bu ser- vetten bir meteliğini bile beraberimde öbür dünyaya götüremiyorum, o hal- de paraların gene aslına rücu etmesi- ne karar vermem âdilâne ve munsifa- ne bir hareket olacaktır.» Volkanlar bombardıman ediliyor Havai adasındaki Mauna Loa vol- kanı 1935 senesinde müdhiş surette #ndifa etmişti, Dağın eteğinde pek kesif bir halde yerleşmiş olan halk bu yüzden çok endişeye, düşmüştü. Hattâ küçük Hilo şehrinin büsbütün lavlar içinde boğulup kalması tehli- kesi vardı, Bu aralık (Amerikalı bir mutahassıs oranın imdadına yetişti. Doktor Lagger: dav akınlarına karşı tayyare ile şiddetli bir mücadele aç- tı. Volkanı bombalarla döğmeğe baş- ladı, Volkanın kuyu ağzma attığı bombalarla ağzı yıktı ve büyülü. Iavları mütemadiyen havaya fışkır- tan tazyik bu suretle azaldı. Bundan başka volkan menfezinin bir tarafını parçaladı. Hilo şehrine akmak istida- dını gösteren lavlar bu parçalanan taraftan başka islikamete akarak şe- hir kurtuldu. Profesör Lagger o 2a- man topladığı tecrübelre istinaden bundan böyle volkanlara karşı tay- yare bombalarile mücadele etmek için esaslı bir proje hazırlamıştır. Bu pro- jenin tatbiki için Amerika hükümeti- nin 500 milyon dolar sarfetmesi 14- zım geliyor. ————— mm — Seyyah karşılayan otel me- | murları tescil edilecekler | Belediye seyyahin şubesi, > seyyah | tercümanlarından başka istasyon ve | limanda yolcuları karşılıyan otel me- murlarını da tescil etmeğe karar ver- miş ve bu maksadla Beyoğlu otelle- rinde çalışanları tescil etmişti. Şimdi bu karar Sirkecide bulunan otellerin o kondüktörlerine de teşmil İ €dilmiştir. Bunlar zabıta tahkikatın- | dan geçirildikten sonra belediye tu- rizm şubesinde tescil edilerek kendi- lerine bir hüviyet vesikası verilmek- tedir, Bir ağaç fidanı yüzünden | kavga Çamlıcada oturan Aliye ve Salme isimlerinde iki kadın bir ağaç fidanı Yüzünden kavga etmişler, Saime, Aliyeyi adamakıllı dövdüğü için yar kalanmış, Üsküdar adliyesine veril miştir, İcra ıslahatı için mütehassıs geliyor İcra dairelerinde yapılacak ıslahat için mütehassıs olarak davet edilen Zürih üniversitesi profesörlerinden B. Leyman'ın şu günlerde gelmesi beklenmektedir. B. Leyman buradan doğruca An- karaya gidecek ve Adliye Vekâletin- de alâkadarlarla görüştükten sonra İstanbula gelerek ıslahat işlerine baş- lıyacaktır. Islahat işine Istanbul ie- Ta dairelerinden başlanacak ve bu 15- lahat ikmal edildikten sonra Ankara» ve diğer vilâyetler icra .dairelerinin düzeltilmesine geçilecektir. Şüpheli bir ölüm Yeşildirek civarında Çeşnici soka- ğında oturan Hasib adında bir adam dün evinde ölü olarak bulurimuştur. Vaka müddetumumiliğe bildirilmiş, Hasibin cesedi morga kaldırılarak tahkikata başlanmıştır. İnsan vücudunun esrarını çözmek acaba ne zaman kabil olabilecek? Yirmi sene uyuyan, göğsünden ışık saçan, yanyana geldikleri zaman mükemmel bir radyo makinesi Yeryüzüne ayak bastıkları günden- beri saadet peşin- de koşan zavallı insanların sık sık neşelerini kaçırıp, hülyalarını dar madağık eden mü- sibetler arasında hastalıklar çok mü- him bir mevki işgal eder. Gerçi dün- yada büyük bir kalabalık teşkil eden hekimler hastalıklarla ciddi bir su- rette mücadele; halindedirler, fakat bazen öyle hastalıklar zuhur ediyor ki, bunların karşısında en hazık hekim- ler bile eli kolu bağlı kalıyor ve bun- ların ilâcını bulmak değil mahiyetle- rini sebeple anlamadıklarını itiraf et- mek mecburiyetinde kalıyorlar. Geçenlerde bütün dünya gazeteleri Amerikada Şikago şehrinde stehograf- lık yapan 37 yaşlarında Patricia Mac- guire isimli bir kadının beş seneden fazla bir zamandanberi daldığı derin uykudan uyanamıyarak birkaç hafta evvel vefat ettiğini hayretle yazmış- lardı. Bu kadın 1932 senesinin 15 şu- batında bir yağıyı makine ile temize çekmekle meşgulken birdenbire esne- meye başlamışjve bir aralık <Uykum geldi» diye mırıldanarak köşedeki şez- Jonga uzanmıştır. Odada bulunanlar vazife esnasın- da mışıl mışıl hyuyan bu tembel kâ- tibi uyandırmak için hayli gayret sarfetmişlerse de para et:nediğini gö- rünce hekimlere baş vurmuşlar, fakat ne şiddetli Lokatlağf ne müthiş gü- rültüler, ne başkasından kan nakli ve ne de seromlardan bir netice alamı- yan hazık hekimler kadının henüz ilim tarafından lâyıkile aydınlama- mış bir nevi uyku hastalığına tutul- duğunu bildirerek çekilip gitmişler- dir. Kadın böylece tam beş sene muş, bu müddet zarfında ağzından süt ve saire damlatılarak yaşaması temin edilmiş, nihayet bir gün kadın uyku içinde ahrete göç edivermiştir. Maamafih bü Amerikalı kadın uzun müddet uyuyanların biricik misali de- idir. 'Thenelles isminde bir kadın 1883 den 1903 senesine kadar yani tam yirmi sene uyuduktan sonra gözleri- nl açmış ve bir müddet de yaşamıştır. Hekimler bu kadının sadece 175,000 shatteri fazla uyuduğunu hesap etmiş- lerdir. Bundan başka Londrada işlediği bir cinayet yüzünden polis tarafından tev- kif edilen bir katil ele geçince birden- bire düşüp bayılmış ve nakledildiği sekizinci Edvard hastanesinde tam iki sene koma halinde kaldıktan sonra teşkil eden, vücutlarında küçük bir ampulü yakacak kadar elektrik taşıyan insanlara tesadüf ediliyor kendine gelebilmiştir. İşin tuhaf olan tarafı bu canlı ölülerin uyandıkları zaman aradan çok zaman geçmiş ol- masına rağmen daldıkları ana tekad- düm eden vakaları bütün teferrüati- le hatırlamalarıdır. Uzun zaman uykuya dalmak hasta- lığının aksine olarak senelerce uyuya» mak hastalığına tutulanlar de yok değildir, 1032 senesinde Budapeşte de ölen Cornellos isminde bir Macar 1916 da Avusturya ordusunda asker- lik ederken serseri bir kurşun kafa- sını delip geçmişti. Derhal haslaneye nakledilerek tedavi altıma alındı ve İyi- leşti. Fakat bir daha da uyuyamadı. Uykularını kaybeden ve bu yüzden dehşetli ıztırap çeken zavallı adamı biran evvel rahata kavuşturmak için gayet kuvvetli uyku ilâçları yuttur- mak usulüne baş vuruldu. Fakat bu Mâçlar onu ancak baygın bir hale ge- tirebiliyordu ve biçarenin hayatını kı- saltmakta mühim bir rol oynadılar. İngilterede, yirmi sene sokaklarda- ki hava gazı fenerlerini yakan bir adam mesleği icabı yavaş yavaş gece uyumak üdetini kaybetmiş, tekaüd olduktan sonra da karanlıkta bir tür- lü gözlerini kapayamadığından geco- ierini ocak başında oturmakla geçir- miştir. Doktorlar ancak sabaha karşı uyumak ihtiyacını hisseden bu sdü mı ölünceye kadar norma! hayata av- det ettlrememişlerdir. Doktorlar uyumamaya olduğu gibi uyumaya da çare bulmaktan henüz &cizdirler. Nitekim İngilterenin “en zengin adamlarından ve.dünyanın en büyük pul koleksiyoncularından biri ayda ancak bir saat uyuduğunu söyler durur ve etrafında pervane gi- bi dönen doktorların sayısız reçeteleri Lordu uyutmaya muvaffak olama- mışlardır. Dünyada böyle müstesna vaziyetler arzederilere nadir olmakla beraber te- sadüf edilmektedir. Nevyorkta oturan Gosney isminde bir Amerikalının et- rafına toplanan hekimler bu adamın en sıcak yaz günlerinde zangır zangır titreyip kış ortasında, termometre- nin sıfırın altında 25 dereceyi göster- diği anlarda nohud tanesi gibi terler saca merendmm seyretmektedir- Hindistanda Del- hi hastanesinde te davi edilmekte © lan bir Hindilinin de derdine, henüz deva bulunamamış, hastalığı o bütün mütehassısları âcis bırakmıştır. Bu Hindlinin hastalığı far- tı hassasiyettir ve vücudüne bir tüyün temas bile zavallı adamı asabi buh- Hararet tahavvüllerinden hava cere- yanlarından, gürültülerden mütees- sir olup ıztırap çekmesin diye hekim- ler hastayı cam bir mahfaza içine koy- muşlar, bu suretle Hindli hemcinsleri tarafından müsavi surette paylaşılan bayi Bini ear bi ae vi ise elektrikle o derece mahmuldür ki, vücudünden intişar eden elektrik kü- çük bir ampülü yakmağa kâfi gele- cek derecededir. Hekimler bu yüzden kendisine Pil - adam ismini vermiş- lerdir. Ciddi bir gazetenin yazdığına göre kont hazretlerinin gece mütalâ- alarını vücudünden çıkan elektriğin ışığı altında masrafsızca yapması ka- bil olabilirmiş. Triyeste şehri de ışıklı kadınile iftihar eder. Geceleri göğsünden mavi bir ışık fışkıran bu kadın 1934 de birçok âlim- lerin Triyesteye akın etmesine sebep ol- muş ve hâdise bizim gazetelere kadar aksetmiş, resimleri bile basılmıştı. Bu kadın bir sinir buhranıne tutulduğu anlarda buhranın azalıp çoğalmasını göğsünden çıkan ışığın fazlalaşıp ek- silmesile takip etmektedir. Bundan başka iki Çekoslovak ame- lesi yanyana geldikleri zaman müken- mel bir telsiz telgraf alıcı ghizesi $öş- kil ettiklerini hayretle görmüşlerdir. Bir otobüs bir dükkâna çarptı Şoför yakalandı, takibat yapılıyor Evvelki gece ce Bahçekapıda seyrüse- fer noktası önünde bir otobüs kazası olmuştur. Şoför Hayrinin idaresinde- ki Fatih - Şişli otobüsü, gece saat yirmi üçü geçerek Şişliden Fatihe hareket etmiş, İş bankasını geçerek seyrüsefer noktasının önüne geldiği sırada yolun ortasına çıkan bir ada- mı ezmemek için direksiyonu kır BERLITZ 373 İstiklâl caddesi Akşam Lisan kurları Fransızca - İngilizce vs. Matiada 3 ders Ayda 4 liradır. Taksitle satış nulacağına dair Aliye bir de kâğıt #mzalatmışlar, Son model bir taksi otomobili önümde durdu. Bir de baktım; To- paç Ali. — Buyrun bayım, diyordu, sif- tahı sizden yapalım; paranız uğur- Yudur. Yepyeni maroken döşemeye yas- landım. Hem konuşuyor hem de sarsılmadan cadde üzerinde kayı- yorduk. Ali bu yeni arabayı bir acente- den almış. Her ay yüz lira vererek bedelini ödeyecekmiş. Paranın hepsi ödeninceye kadar otomobi- lin sahibi acente, Taksitlerden bi- ri, velev ki en sonuncusu, vaktin- de verilmezse mukavelenin keen- olacağına ve alınan tak- lemyekün #itlerin de tazminat olarak alıko- KAN benlzşizlik da deva kani ül En munlahip| aratılan tertip elimi — Ne dersiniz bu işe bayım? dedi. Taksidin birini vermezsek hem arabayı alıyorlar hem de ver- diğim taksitler yanıyor. — Böyle şey olmaz All! dedim. Kanunen buna imkân yoktur. Taksitle mal satan kimse böyle bir mülkiyeti muhafaza mukavele- sine istinad ile sattığı malın iade- sini ancak almış olduğu taksitler- den malın kullanılmakla eskime sinden mütevellit tazminat ve münasip bir ücret miktarını ten- #1 ederek mütebakiyi geri vermek şartile taleb edebilir. Avukat Emcet Ağış alinir SIROP ea PARIS 110 t Teme ema maa > — a a