İngilterede iki büyük müessese var- dır ki, bü müesseselerin bütün varida- tı, bütün küri futbgi sayesindedir. Ama sakın futbol levazımalı satıyor- > dar sanmayın, : . Ya ne yapıyorlar? İki takım arasındaki maç neticesi- nin.ne olacağına dair bahis müsaba- kaları tertib-ediyorlar. » Bu müesseselerdenbirtanesinin, bu müsabakalara girenlerden, bir hafta- da kaç para aldığını bilir misiniz? Sıkı durunuz; “1 milyon İngiliz li- Tası, va Bu müessesenin bir.hafta zarfında dağıttığı biletler uçuda;konacak olur- sa, küremizi üç kere'doldşır: 120.000 kilometre mukavva gayeler... İsteği Satıcı; a — Ne istiyorsun çocuğum? Çocuk bir müddet düşündü; satici gene sordu: — Ne düşünüyorsun? unuttun mu? — Kuşyemi alacağım. -— Ne kadar vereyim? Çocuk gene düşündü: — Kanarye için istiyorum. — Kaç kanaryan var? Çocuk cevab verdi: — Hiç yok. Aldiğim yemi ekeceğim, kanatye bitecek! İ Kaderin cilvesi Kaderin öyle cilveleri vardır ki, insan hayret eder, Amerikalı tay- | yareci Al Wili- ams, hava cam- bazıdır, Tayyare- sile, havalarda yapmadık cambazlık bırakmaz. Onun havalandığını duyan halk, gökyüzün- de yapacağı cambazlıkları seyretmek için toplânır. Bugün bu zat nerede biliyor musu- nuz? Hastanede... Havalarda taklak atan bu tayyareci bir sabah kalkar- ken karyolasından düştü, dizini çat- Jattı, hastanede yatıyor. Alacağını 26 Şubat 1938 Bir şoför tutalım! B. Tutkun çok asabi bir adamdı. Ellisini aşmıştı ama, grne de kendini beğendirmek isterdi. Bayan Dilli onun İ için; — Kendini bülbül sanan puhu ku- şul derdi. Bây Tutkunlâ bayan Dilli seneler- | denberi biribirlerinin sleyhindedir. Nasıl olmasınlar? Komşuydular, Her sabah pencerelerinden biribirlerini görüyorlar, terbiyeli terbiyeli selâm- Jaşıyorlardı. Selâmlaşıyorlardı ama bazan bayan hiddet ediyordu: — Evimde rahat değilim. Bay da kızıyordu: s — Evlerimizin arasına serviler di- kelim bari. Geceleri de, öteki komşulârdan bi- rinin evinde buluşuyorlar, briç oynü- yorlardı. Bay Tutkun hiç değilse se- kiz on kere bayan Dilliye: — Bu oyunu öğrenemiyeceksiniz vesselâm! diyordu. Kimseye gitmedikleri geceler de biribirlerine misafir gidiyorlar ve ge- ne kavga edecek sebeb buluyorlardı. Saat onda çay getirilince bay Tutkun omuz silkiyordu: — Ben içerim, çünkü benim huyum. değişmez. . — Doğru, çekilmez bir huyunuz vari ... Bir sabah erkenden bayan DİMİ s0- Tristan ile Yseult Tristan ile Ysenlt bir efsanenin kah- ramanlarıdır. Bu efsane çok eski bir Britanya efsanesidir..Bu efsaneyi Ri- chard Wayner bestelemiştir. Tristan ile Yöeult operası Wagnerin en meşhur operalarından biridir. İ Şövalye Tristan, Irlandaya, kralının nişanlısını almağa gidiyor. O zaman Irlanda kralı Marc de 'dir. Nişanlısı da sarışın Yocult'dür. Tristan ile Yseult biribirlerile gö- rişünce, biribirlerine ayrılmaz ve ki rılmaz bağlarla bağlanıyorlar. Tris- tan memleketine geliyor, Ysculi sara- | ya yerleşiyor; fakat ne şalonun hen- | dekleri, ne de kralın. nöbetçileri, Tris. ton ile Yseui£'ün görüşmelerine mâni olamıyor... Bu iki göng biribirlerine | ğa 2) UZ haktan nişanlanmışlardır. Onlar biri- İF kağa gidiyordu. Bay Tutkun arkasın- dan seslendi: — Komşu nereye? — Otomobilsalmağa gidiyorum. — Vay başımıza gelen; herkesi çiğ- Bayan otomobili aldı, kullanması» nı öğrendi. Bunu gören bay da bir otomobil almak sevdasına düştü. Ba- yan Dilli fırsatı kaçırmadı: — Ellisinden sonra otomobil kul- lanmak tehlikelidir!., Bay Tutkun da otomobil aldı ve kullanmağa başlâdı. bes Bir sabah bayan koşa koşa geldi — Komşu dedi, lâstik patladı, bana yardım et. i — Doğrusu ben yardım edemem. Bayan fena hâlde kızdı ve komşu- sunun ötomebiline binip bir tamirci çağırmağa razı oldu. Biraz sonra otomobil zınk! diye dürdu. Ne olmuştu? Anlıyamadılar. İndiler ve yaya yürümeğe başladılar. Bayan: — Bereket versin sizden kurtulü- — Net.. Buradan gidiyor musunuz? Haber vermeden? — Sizden izin alacaktım... “Bay Tutkunun asabiyeti gittikçe arttı. Bayanın. e gün bütün hiddeti üstündi - yer er “ Bir hafta sonta bay Tutkun, oto- mobiline bindi, araba vapurile İstan- bula geçti. Adres: 6 harfli güzel bir yerim 1,2 m «Nida» 3, 6, 5 im «Yanarda- ğın fışkırdığıs 4, 5, 6, m «DÜZ ve ge- niş yer» dir. * | Birinciye: İkinciye: Üçüncüye: Dördüncüye: Beşinciye: 15 kişiye; Birer şişe kolonya 20 » . : Birer kravat 20 » : Birer dolma kalem 10 » : Faydalı oyuncak 10 » o: Muhtelif hediye verilecek- ştir. : # Karilerimize Kânunusani bilmecemizde hediye birlerile evlenmek için yaratılmışlar. | kazananların isimleri 22 Şubat salı dır, Fakat bunu kral dinler mi?.. Yoculf'ü muhakeme ediyor ve ku gın demirle dağlamağa Demir ateşte kızdırıyor, tün vücudüne yapıştırıyor: Ku gın demir, kızın cildini yakmıyor). Yakmıyor amma, bir müddet son ra ölilyorlar, öbilr dünyada (birleşi- İşte bu masaldan Wagner şaheser e her caiertei gündü öğleden sonra saat 17 ye kadar mat Yasuz. | basimızda verilir. i Bilmecelerinizi «AKŞAM> gazetesi, na Adresinizi ve isminisi okunaklı ya- ınız, Soyadınızı yazmağı unutmayı- bir opera yapmıştır. Tristan le Ysey). Bız, tün şöhreti masalın metni ile deği. dir, operası yapıldıktan sonra musi- Bilmecelerinizi kisi dünyaya yayılmıştır. * Lİ temis kâğıda, temiz O gün bayan Dilli de otomobiline binmiş, araba vapurile karşıya geçe- cekti, Yolda karşılaştılar ve; otomobilleri çarpıştı. — Vay, siz misiniz?.. biri de olamazdı, Bay çıkıştı: — İnsan sizin gibi otomobil kullan- masını bilmeden otomobil kullanırsa böyle olur!.. Memurlar geldi, kaza hakkında za- bıt tutuldu. Bayla bayan kâğıdı im- zaladılar... Bu iş bilince bay sordu: — Şimdi ne olacak? Ben size misâ- fir geliyordum. £ — Öyleyse haydi gelin. Bir taksiye bindiler, apartımana gittiler. İkisi de dalgındı. Bir aralık bay: «Bir şoför tutmalıyız. dedi. — Ben şoför parası veremem. Sizden başka — Şu halde?.. — Bir şoför tutar, parasını yarı yam rıya veririz... — Siz çıldırdınız mı?.. Ben İstan- bulda siz köyde oturuyorsunuz. — Beraber otururuz... — Allah vermesin, senin gibi huy- suzu kim çeker? — Ya sizin gibi hırçını kim çeker... Biz ancak biribirimizi çekebiliriz... ... Bir müddet sonra evlendiler ve mesud oldular. Filvaki gene kavga ediyorlardı ama, öteki karı kocalar- dan fazla kavga etmiyorlardı. Laıre ile 6 nisan 1327 de, bir sabah kilisede Laure de Noves'un yanına tesadüf et- ti, Bu ük tesadilfü bir daha unutama- & . O güne kadar tarihle meşgul olan Petrarka o günden sonra şair oldu. Laure için ilâhi şiirler yazdı, Yazıları o kadar hirmetkâr ve asildi ki, Law- ————— a vE Yeryüzünde en çok uçan adamlar“ dan biri Amerikalı tayyareci Dick Merrilldir. Bu zat bugüne kadar: iki yüz saat uçmuş. Fakat bu rakam Amerika için rö- kor değildir. Dick dördüncü geliyor. Ancak'Diçk; gece uçuşu yapanların birincisidir. Bu tayyareci 13.000 saatin on bin saatini gece uçmuştur. Dick Merrill, geceleri daha rahat ve daha kolay uçabiliyormuş. Ona Amerikada «gece kuşu!u Jâkabıni takmışlar. Misafirlikte Doğan, arkadaşı Tekinin evine mi- On üç bin | safir gitti. Bir müddet gülüp oynadılar, Neden sonra Tekin sordu: f — Nen var Doğan, ne düşünüyor” sun?. & Doğan: — Hiç! - dedi. Arkadaşı israr etti: — Hayır. bir şey düşünüyorsun, söyle, Doğan söyledi: — Annem, eğer misafirlikte gene pasta ve şeker ikram edecek olurlar” sa bir şey söyle demişti... Ne söyliye- ceğimi unuttum da, onu düşünüyo- KOM mi “Bir hüküm Geçen ay Trans. val reisi tarafın- dan çok orijinal bir hüküm veril di. İki kardeş, ba- balarından kalan bir tarlayı bir türlü paylaşamıyorlardı. Aralarındaki anlaşmamazlık aylarca sürdü, niha” yet iki kardeş, meseleyi halletmesi için relse başvurdular. Transval reisinin hakseverliği me$” hurdur. Reis iki kardeşin iddialarını dinle” dikten sonra şu cevabı verdi: : — İkinizden biri tarlayı ikiye bö, sün, öteki de bu iki kısımdan hangisini beğeniyorsa onu alsın. İyi düşününüz anlarsınız. Petrarka ay kuşların sesini dinliyorlar, Petrarkâ şiirlerini yazıyordu Bu arkadaşlık uzun sürmedi, ge kadın Petrarkaya bağlanmağa büşl&” dığını hissetti ve dedi ki: — Artık git! Petrarka sordu: — Neden gideyim?. — Gifmezsen, bir zaman sonra s6 den hiç ayrılamıyacağım. Halbuki Ve” evliyim. Bunun için git; Petrarka bu emri dinledi. Üç sen& lik arkadaşını bıraktı, gitti, bir dX ha görüşmediler. Bir daha biribiri rinin yüzünü görmediler, fakat bu 6” kadaşlığın ilham ettiği şiirler edebi” yat tarihine yadigâr kaldı. s