* hazretleri, SİYASI İCMAL: Müstemleke meselesi İngiltere bütün Uzak Şarka ve bür yük Okyanusun garbine hâkim ol- şmağa çalışan Japonyaya karşı ser- bes olabilmek için biran evvel Alman» ya ve İtalya ile anlaşıp uzlaşmağa l- zum hissediyor. Pakat her iki büyük devlet ila uzlaşmakta çok zorluk ç6- kiyor. Almanya ile uzlaşabilmek için bu devletin harbi umüumiden sonrü elinden alınan mâistemlekelerinin dadesi birinci şarttır. Lâkin İngiltere doğrudan doğru- ya kendi idaresins aldığı eski Alman : müstemlekelerini sevkülceyiş düşün öesile bırakmak istemiyor. Meselâ şimdi Tanganyka namını taşıyan teki şarki Afrika Alman müstemle- kesi kendisine iade edildiği takdirde zaten daha şimalde Babülmendeb boğazının garb sahilini ve buradaki Dumeireh adasını Fransadan ve Ju- baland arazisini İngiltereden alarak eski İtalyan somalisi ile birlikte Hind Okyanusunun cenubuna (yerleşen İtalyanın yanı başında Almanya da- hi bu Okyanusun sevkülceyş cihetin- den en mühim bir tarajına yerleşmiş olacaktır, Esk Osmanlı imparatorluğu devrinde | devlet ricaline, memurlara, hattâ ha- tarı sayılan eşrafa birer rütbe verilir | ve bu rütbelerde muayyen bir takım | elkab ile tefrik edilirdi. Kullanılan el kabı resmiye ile hitab edilen zatın rütbesini anlamak - erbabınca - pek kolaydı. Bu lâkablar, mektub, tezke- re, tahrirat ve hattâ alelâde puslala- ra konulurdu. Bunlardan en maruf- larını kaydediyoruz: | Sadrazama: Fehametlü, devletlâ | efendim hazretleri, | Vezir ve müşürlere: Devletlü efen- dim hazretleri. Azledilmiş ve yahut istifa etmiş es- ki sadrazamlara: o Üphetlü, devletlâ efendim hazretleri. Şehislümlara: Devletlü, semahatlü efendim hazretleri. Sivillerde bâlâ, askerlerde birinci feriklere: Utufetlü efendim hazretleri. | Sivillerde * Rumeli beylerbeyi, ulâ, askerlerde feriklere: Sandetlü efendim Ulema sınıfında olan İstanbul pa- yelilerine: Faziletlü efendim hazret- leri Söylenen mektup Şimdiye kadar bildiğimiz mektub- lar, kalemle kâğıd üzerine yazılan ve postaya verilerek sahiblerine gönde- rilen mektublardı. Halbuki bugün be- Zi memleketlerde mektublar yazılmı- | yor, söyleniyor. Meselâ Hollanda pos- ta idaresi büyük postanelerde böyle sesle söytlenen mektublara mahsus tesisat vücude getirmiştir. Bu tesisat otomatiktir. Birisine mektup (« söylemek > istiyen bir kimse o otomatik aletin önünde duruyor ve yazacağı şeyleri bu borunun içerisine söylüyor. Aletin içinde dönen küçük gramofon pilâğı bir dakikada 150 kelime kaydettikten sonra duruyor. Ondan sonra plâk bir zarfla beraber aletin altından meyda- na çıkıyor. Bunu alıyorsunuz, zarfın Üzerine adresi yazıyorsunuz ve posta- | ya vererek gönderiyorsunuz. Plâk kı- rılmaz cinsinden olduğundan salimen yerine vasıl oluyor ve gramofona ko- mularak dinleniyor. Bu suretle yazı- lan ve okunan mektupların yerine Söylenen ve dinlenen mektublar kalm oluyor. Amerikan garabetinden nümuneler Los Angelos'da bir doktor havada | duran bir sanatoryom tesis etmiştir. | Bu sanatoryom büyük bir sabit ba- londan başka birşey değildir. Balonun | Gltına geniş ve her türlü konforu cü- mi bir sepet asılıdır. Şehirlerdeki gü- rültülerden be kalabalıktan uzaklaş- mak isteyen, fakat vakitleri buna müsaid olmıyan istirahat düşkünleri | doktora verdikleri muayyen bir ilcret | Mukabilinde bu muallâk sanataryom- | da yirmi dört saat kafalarını dinlen- dirmektedirler, Balon 800 metre ir | irü i ise mutlaka Aşkın doğurduğu desiseler İngiliz İmparatorluğunu teşkil eden dominyon. devletleri de kendi hlsse- lerine düşen eski Alman milstemle- kelerinden asla ayrılmak istemiyor- lar" Cenubt Afrika iitihadı dominyo- nu eski Alman müstemlekesi cenubi garbi Afrikayı daima elinde tutarak Afrikanın cenub nısfında muazesm bir İmparatorluk tesis etmek sevda- sındadır. Avustralya dominyonu dahi Ak manyadan aldığı Yeni Kine büyük adasının şimali şarkisi ve (Mareşal) adalarile Büyük Okyanusta Japon yaya karşı kendi başına bir sed kur- mak istiyor. Yeni Zeland dominyonu ise «Almanyadan aldığı Samoa ada- larile Büyük Okyanusa yayılmak ve büyük bir deniz devleti olmak da- vasındadır. Bu vaziyet karşısında İn- gütereye lord Helifaz vasıtasile AV manyada uyandırdığı ümidleri ta- hakkuk ettirememektedir. Bundan başka Almanya kendi milstemlekele- rinin siyasi ve iktisadi ve askeri hiç bir kayd ve şarta bağlı olmaksızın mutlak surette iadesinde israr etmek- tedir. Feyzullah Kazan tbeler Sivillerde mütemayiz ve askerlerde mirliyalara: Saadetlü efendim. Sivillerde ulâ sanisi, askerlerde mi- ralaylara: İzzetlü efendim. Bütün küçük sivil ve asker rütbeli- | lere de Ritatlü, fütüyvetlü, hamiyetlü| rütbeleri kullanılırdı. Bu rütbe lâkablarının - sadrazam- hık ve şeyhislâmlık müstesna olarak - memuriyetlerle alâkası yoktu. Mese- 1â bâlâ rütbesini haiz olan bir narıra (utufetlü) diye hitab edildiği halde rütbesi vezir veya müşür olan bir va- liye (devletlü) denirdi. | Bundan başka patrik, hahambaşı gibi ruhani reislere (Rütübbetlâ) diye hitab edilirdi. Bu unvanlar meşrutiye- te kadar devam etti. meşrutiyetten sonra - askeri rütbeler müstesna ola- rak - bütün sivil rütbeler ilga edildi. Yalnız sadrazam olan zeyatın asker Cmüşürlük), sivli ise mutlaka (vezirlik) rütbesini ihraz ederdi. Yeni sadrazam velevki evvelce hiç bir rütbeyi haiz olmasa bile.. Me. | selâ Talât paşa merhum, Sadrazam .oluncıya kadar hiç bir rütbesi olma- dığı halde kendisine (paşalık) unva- (vezaret) rütbesi de verildi, | Aşk her devirde kendisini göster- mek için türlü türlü yollar bulmuş- | tur, Bugünün asri kadınları atla ka- çınlan orta devir kadınlarını belki kıskanırlar. Bununla beraber yirmin- ci asrın kadınlarının da aşklarını tat- min için çare ve vasıla bulmakta her- halde güçlük çekmediklerini kabul edebiliriz. Peştede geçen bir vaka bu- nun böyle olduğunu ispâta kâfidir. Orada bir kadın kocasının mağza- sındaçalışıyordu.' Erkeklerher sene olduğu gibi bu sene dahi aile dostis- | rına karşı hakkile ihtiyatlı hareket | etmekte olduklarından kadın sevgilisile olan münasebetini gizlemek için yeni bir çare bulur. Ticarelhaneye gelen iş mektubları arasında muayyen bir fir. ma istenilen malın falan gün saat beşte teslim edileceğini haber verir vermez, kadın sevgilisinin kendisini | saat beşte beklediğini haber almağa başlar. Bu hal bir müddet devam et- tlkten sonra meydana çıkar. Koca bo- şanma davası açar. Mahkemede o eticaret mektubları» birer birer oku- nur, Hâkim boşanma hükmünü verir. tifaa kadar çıkarılabilmektedir. Amerikada yaplan bir istatistiğe nazaran Amerikan mekteplerine de- vam eden talebeden 312 sinin kendi hususi tayyareleri varmış. Bunların doksanı hergün tayyare le mektebe gidip gelmekte ve tayyarelerini ken- dileri kullanmakta imiş. Bu doksan talebeden çifçi çocuğu olan bir tanesi 180 kilometrelik mektep yolunu gün- de tki defa katetmeğe mecbur oluyor- muş. Senelerce haydudlarla bera- ber dağdan dağa dolaşan Korsikalı bir kadın Korsikalı haydud Romenetti'nin ve onun ölümünden sonra yerine geçen Faginelli'nin metresi Mancini on Korsikalı hay» dud o Romanetti- nin metresi Ma- delcine o Mancini Fransada uzun 56- neler hapis yat tıktan sonra ge çen gün serbes bi- rakılmış ve Korsi- kaya dönmüştür. Mancini 40 yaşlarında bir kadın- dır. Bundan 23 sene evvel Romanetti ile tanışmış, bu şakt ile senelerce bir- Ukte yaşamış, onun maceralı hayatta- na iştirak etmiştir. Romanetti, çele- sile beraber yolcuları pusuya düşü- rür, zenginlerin evlerini yağma eder- ken Mancini daima bu vakaları! 8€- yirei olmuştur. Kadın, haydutlarla birlikte birçok - tehlikeler geçirmiş, defalarca jandarmaların (takibine maruz kalmıştır. Madeleine Mancininin Romanetti ile tanışması çok garib olmuştur. Ro- manetti senelerce evvel bir gün genç kızın babasının çifliğine gider, Jan- darmalar tarafından şiddetle takib edildiği halde * çiflikte iyi kabul gö- rür, Romanetti burada, henüz 17 ya- şında olan Madeleine ile tanışır ve kızı çok beğenir. Romanetti bir kaç gün sonra çif- likten ayrılır ve izini kaybettirir. Fa kat aradan çok zaman geçmeden ge- ne çifliğe gelir. Kızın babası bu de- fa da iyi kabul gösterir. Romanetti bundan cesaret bularak kızla evlen- mek için müracaat eder, Fdkat kızın babası buna müsaade etmez, «Sen çok maceralı bir hayat geçiriyorsun, kızımla evlenemezsin; der. İKTİSADİ MESELELER ————— İlâç fiatleri neden pahalıdır? Hayat pahaulığı savaşile yalnız İk- tisad ve Dahiliye Vekâletleri meşgul olmaktadır. Halbuki hayat pahalılığı demek yalnız giyecek ve yiyecek mad- delerini ucuzlattırmak demek değil- dir. Ucuzluğun hayatın bütün şube- lerine sirayet etmesi lâzımdır. Mese- 1â ilâç fiztleri de ucuzlamalıdır. Ta- nıdığım bir eczane sahibi, ilâç flntle- rinin pahalı olduğuna dair bana uzun boylu izahat vermiştir. Eczacı mak- sadını izah ederken, ilâç şişelerinin etiketlerini göstererek dedi ki: Şu ilâç 145 kuruştur. Halbuki biray evvel 135 kuruştu. Fiati neden arttı? Bunu bilemiyorum. Şu ilâç mü- sekkin ilâçlardan biridir. Zarif am- balâjına, üzerindeki fransızca ismine bakmayın. Bu ilâcın sermayesi 25 ku- ruştur. Fakat 150 kuruşa satılır, halk bu ilâçların neden yapıldığını bilme- diğl için 150 kuruşun mantıki bir flat olduğunu zannediyor, Daha bunun gi bi birçok misaller gösterebilirim.» Eczane sahibi birçok WAç şişelerinin ve paketlerin Üzerindeki flatlerin mü- balâgalı olduğunu söyledikten sonra şu fikri ileri sürmektedir: — İlâç fiatleri bir heyet tarafın- dan tedkik edilmelidir. O zaman be- nim iddiam sabit olacaktır. Eczacının söylediklerini aynen yu- karıya yazdık, acaba söylediği gibi, sermayesi 25 kuruşa olan bir Mâç 150 kuruşa satılıyor mu? İlâç fiatlerinde de ihtikâr var mı? Bunu tedkik et- mek ve bu mesele hakkında. hüküm vermek için ihtisas sahibi olmak lâ zım gelir. Buda Sıhhiye vekâletini alâkadar eden bir meseledir. Alâka- dar mütehassısların bu iddia etrafın- da tedkikat yapmaları lâzımdır. H.A PR RR Dük ve Düşes Dö Windsor Versay'a gidiyorlar Versay 28 (A.A.) — Dük ve Düşes de Windsor, 6 şubatta buraya gelerek altı ay için burada La Maye şatosun- da oturacaklardır, a Romanetti bu red cevabından mü- teessir olmaz. Kızla görüşür. Made- leine, kendisinin maceraya bayıldı: ğını ve haydutla hayatını birleştir. meğe hazır olduğunu söyler, Bunun Üzerine kızı kaçırmak için bir plân tertib edilir. Bir gece Romanetti çifliğe gelerek kızı atına alır ve bu canlı şikârile or- tadan kaybolur. Madeleine ondan sonra Romanettinin yanımdan hiş ayrılmaz ve bütün maceralarına İş- tirak eder, Bir gün şaki müstahak olduğu Akibetten kurtulamıyacak bir vaziye- te düşer. Bir müsademede atılan kur şunlarla öldürülür. Madeleine sevgi- isinin jandarmalar tarafından öldü- rülmediğini derhal anlar. İşin içinde bir intikam olduğu meydana çıkar. Fakat öldüren kim? Acaba kan dav sı güden bir Korsikalı mı? Yoksa çö- te efradından bir hainmi? Bunu kimse bilemiyordu. Romanettinin sar dık arkadaşlarından Faginelli ile Bor- toli çetenin riyasetini üzerlerine slı- yorlar, Madeleine de sevgilisini öldü- reni haber verene veyahud onu kat- ledene istediği kadar mükâfat vade- diyor. Madeleinei gizliden gizliye seven Faginelli durmadan, dinlenmeden ka- sene evvel yakalanmış ve hapse mahküm olmuştu. Mancini geçende müddetini bitirerek hapisten çık- mıştır, Kadının maceralarla dolu hayatını anlatıyoruz ve şiddetli bir müsademeden sonra yakâlanıyor. i Madeleine hâkimlerin huzurunda vekar ve azametini hiç bozmıyor. Fa- ginelli kafasını olsun kurtarmak için cürümlerini itiraf ettiği halde Made- Sekiz gün Nişanlısile birlikte mimar bay Sedat o pazar da Suadiyeyö gitti. “ Özenip bezenip yaptırdığı son tarz evi müstakbel zevcesile birlikte döşüyorlar, yuvayı mükemmelleş- tirmek için hiç bir fedakârlıktan, yorgunluktan çekinmiyorlardı. Öğleye doğru salonda biras dinlenirken bay Sedat, «biraz vaktımız var, faturaları gözden geçireyim> diyerek çantasından muhtelif mağazalardan almış ol duğu eşyalar için gönderilen -fa» turalara bakmağa başıadı Pek iyi şöhreti olmıyan bir mağaza- dan sırf stilini beğendiği için al- mış olduğu bir oda takımına aid faturaya gelince, «ne dersin Mu- 4zz07? diye nişanlısına sordu. Oda takımını alıkoyacak mıyız?» Ni- şanlısı: - «Nasıl 'alıkoruz Sedat? Görmüyor musun? Geleli daha Kadıköyünde küçük bir hırsız yakalandı Kadıköyde bazı evlere dadanarak eline geçeni aşıran on iki yaşlarında Haydar isminde bir çocuk yakalan- mış, Üsküdar adliyesine teslim edil- miştir. İş ve Eti bank umum mü- dürlerinin seyahati İş bankası umum müdürü B. Muam mer Eriş'le Eti Bank umum müdürü, | B. İlhami Pamir bugün Yalovadan | şehrimize geleceklerdir. B. Muammer Eriş İş bankasında, B. İlhami Pamir de Eti Bankta bir müddet meşgul olacaklardır. Umum müdürler Paris ve Londra- rın çıkacaklardır. KANSIZLIK: Cr ya yapacakları todkik seyahatine ya- Flatlar aynendir. Tepebaşı-Daire on gün olmedı, çürüklüğü mey- dana çıktı. Her tarafı dökülecek» diye cevab verdi. - ilk iş olarak telefonu açtı, mağa zayı buldu. Takımı sağlam olma- dığı için geri aldırmalarını nezâ- ketle söyledi. Cevap kısa fakat kat'I idi: Oda takımı geri alınmıyor, faturada yazılı parası isteniyordu. Bay Sedad faturada yazılı pa rayı vermeğe kanunen mecbur- dur. Çünkü Ticaret Kanunun 632 inci.maddesi mucibince bir fatu- rayı alan kimse aldığı tarihten iti- baren sekiz gün içinde mündere- calı hakkında bir itiraz dermeyan etmemiş ise faturanın mündere- catını kabul etmiş addolunur. Avukat; Emcet Ağış Fransada yüksek memur yetiştirmek için bir mektep açılıyor Paris 28 (A.A.) — Mebusan meeli- sİ, yüksek memurlar yetiştirmeğe mahsus bir idare mektebinin ihdasın 137 reye karşı 422 reyle kabul etmiş- NOVOTNY'de Yunan Operetinin meşhur tenoru DAPOLLA ve sevimli şantör YUNKA'NIN iştirakile şarkılı müzik Nörasteni, zafiyet ve SIROP DESCHLENS, PARIS