İ İl SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No. A B. Galib Kemeali'nin Girid hakkında Atinada temasları 18 ağustos 1909 günü hâmi devlet- lerin gemilerinden çıkarılan askerler Yunan bandırasının direğini yıktılar, Fakat Giridliler bu dersten müteneb- bih olmadılar. 1910 mayısında Girid meclisi. top- landığı zaman hıristiyan mebuslar Yunan kralı Jorja sadakat yemini et- tiler e Müslüman mebuslar ise -miktarı 58- kizi geçmiyordu- bunu protesto ettiler. Hıristiyan mobuslardan biri bir müs- lüman mebusu meclis ortasında to- katladı; meclis te bütün müslüman mebusları meclise kabul etmemeğe karar vererek hepsini çıkarttı. Müslümanların muhafazasını ta- ahhüd etmiş olan hâmi devletler bu defa da Giride gemiler gönderdiler. 'Bu Avrupa İazyiki karşısında ve Han- ya gümrüğünün işgaline meydan ver- memek için meclis. 9 temmuzda müs- lüman mebisları müzakereye «şart- sızu kabule razı oldu. Devletler Giridde statükonun mu- hafazasına karar vermişlerdi. Yüksek komiser M. Zalmis bir daha adaya av- det etmemişti; yerine başkası da inti- hab ve tayin olunmamıştı. Devletlerin omuhaf, a karar verdikleri statüko 1908'den evvelki mi, sonraki mi statükö idi? Giridde yüksek komiser var mıydı,ıgok mıydı? Hâmi devletler bu noktalarda vu- zuh ve sarahat ihtiyar ve iraesinden çekiniyorlardı. Hakkı paşa Roma sefaretinden sa- darete getirildiği zaman Kendisine: — Girld işinin tasfiyesini düşündü- ğünüz sahi midir? Diye sorulmuş, Hakkı paşa da: — Sahidir; Bize mal olduğu bedel ile Giridi bırakmağa hazırım. Yani iki asır süren muharebelefle! cevabi- ni vermişti, Bu bir «masabaşı kahramanlığı» sa- vurması idi! Ama Hakkı paşa iki asır- da değil, Balkan harbinin fecisları arasında iki ay içinde koca Rumeli ile beraber Giridin de elden çikacağını o sırada nasıl düşünebilirdi? Balkan ittifakının daha meydan al- madığı o günlerde Babrâli her fırsat- ta devletleri Girid üzerinde padişahın metbuiyetini kuvvetlendirecek kati bir karar ittihazma sevkeylemeğe ça- lışıyordu. Girid işi devletler arasında bitmez, tükenmez müzakerelere, anoktal na- zarlar» taatisine sebeb oluyordu. Fran- samn konferans teklifini İngiltere muvafık bulmamıştı, Dört hâmi devs letin hiç biri fikrini yürütmeğe mu- vaffak olamıyordu. Fransa kati bir karar ittihazını muvafık bulmuyor değildi; ancak bunu tatbik çarelerin- de mütereddid görünüyordu. İngilfe- re hâlâ muvakkat şekilleri müdafaa ediyordu. İtalya muvakkat tedbirleri bırakmak istiyordu ama bunu başka» Jarma kabul ettirecek kudreti kendi- sinde bulamıyordu. Rusya kati kara- Tâ kadar Girid 'llmanlarının işgalini tavsiye ediyordu. Fakat o da bunda musır davranmıyordu. Nihayet devletler padişahın huku- ku âliyesini muhafazada, Girid hükü- metine müslüman mebusları Yunan kralına sadakat yemini öteden me- busan meclisine kabul ettirmekte, bu yeminden ictinab eden lüman me- murların maaşlarını #- tihad eylemişlerdi. Bu karar Babıâli- ye tebliğ olundu. Yalnız“ Girid hak- kında kati karar itlihazı için Babıâ- linin Berlin muahedesinde imzası bu. lunan Almanya ve Avusturyayıda müzakereye iştirake daYöt, etmesi 1â- zum geleceği bildirildi. Devletlerin bu utereddiid ve sürün- cemede bırakma» politikası Avrupada bir çok tenkidleri celbeğiyordu. Fransızca Le Temps gazetesi bu mü- nasebetle müverrih Albert Sörelin (lejeu de Vole diplomaigüe) (dediği usulü ve fransızca bir kelime oyunile (Les grandes pulssances) yerine Cas- si'nin (Les grandes Impulâsances) ta- birini hatırlatıyordu. Devletler aralarında * anlaşamıyor- lardı. Fakat bundan Babiâlinin istifa” de etmesine de meydan vermiyorlardı. 1911 mayısında meşihat şer'i ve adliişlerin rülyeti için Giride bir kaç kadı nasbetti. Adada buna karşı der- bal nümayişler yapıldı. 1899 Girid teşkilâtı esasiyesi şey- hislâm tarafından intihab edilecek müftü ve kadıların tayin ve azlilleri e vk Koniee rakmakla Devletler kadıların Giride çıkma- larına mümaneat eylediler, Babıâliyo de bu meselenin iyice müzakereye muhtac olduğunu bildirerek işi sav- sakladılar. 1911 eylülünde hâmi dev- letler Atinaya, sonra Babıâliye Girlde yüksek komiser nasbından sarfı na zar edildiğini bildirdiler. Bu suretle Giridin idaresi ilhakın ilânında teşkil edilen muvakkat hü- kümetin elinde kaldı. Girid hakkında müzekerelere 1911- 1912 senelerinde devam edildi. Bu | müzakerelerde esas Giridin. devleti | aliyece kabul edilebilecek bir şekle bağ»! lanması idi, Rifat paşanın hariciye nezaretinde Bay Galib Kemali bu esasın tesbitine çalışmak talimatile Atinaya masla- hatgüzar gönderilmişti. Avrupa devletleri yeni bir Osman- li - Yunan harbi çıkmasına meydan vermemek istiyorlardı. 1910 kânunusanisinde Atinadaki Askeri (iğ) tarafindan çağrılan Veni- Z2elos bu sırada artık bir sencdenberi Yunanistanda iş başında bulunuyor du. Kendisine Avrupa kabinelerince bir (sulh âmili) gözile bakılıyor, hü- kümetinin takviyesine lüzum görülü- nat veriyor, Osmanlı devletinin Girid üzerinde hükümranlık haklarının mu- hafası esasile Girid meselesine bir hal şekli bulmaları için himmet ve tavas- sutlarına müracaat ediyor, arada bi- ricik harb sebebi olabilecek olan bu Bu elçilerle müzakere neticesinde Venizelos, Bay Galib Kemaliye (devleti aliyenin hâkimiyeti altında olmak Üzere bir şekil bularak Girid mesele- sini halledebileceğiz.) haberini gön- derdi. 1911 sonlarında bir gün Fransız el- çisi klübde bay Galib Kemaliye: — Biz girid meselesine bir hal şek- li bulduk ve hükümetlerimize bildir- dik. Bu şekil Babıâliye de tebliğ edile- cektir. Sizde yanınız da Babiâli hüs- nüniyetini göstersin dedi. Bay Galib Kemali elçinin bu sözle- rini Babıâliye yazdı. Fakat Babıâliden | ses, sada çıkmadı. Muhtar bey Atinaya, Griparis İs- tanbula elçi tayin edildiler. Bay Galib. Kemali de Berline müsteşar oldu. Kendisine sefaretlerce veda ziyafetle- ri veriliyordu. Bu ziyafetlerin birinde Venizelosla gizlice konuştular. Bay Galib Kemali Venizelostan hal şekli hakkında istizahda bulundu. Venizelos — Bunu size açmaktan çekinmem. Ortada iç unsur var: Os- manlı ve Yunan devletlerile Girid. Ada zatı şahanenin metbulyeti altın- da kalacak; idaresi Yunan veliahdine verilecek; Girid mebusları Yunan me- busan meclisine gidecekler. Bu suret- le bu üç unsur telif edilecektir. Tesvi- ye ve hal şeklinin esası bundan iba- rettir, Galib Kemali — Bu üç şartın biri- birile telifi kabil olamaz, Osmanlı dev- letinin hâkimiyet hakkile Giridlilerin Yunan meclisine iştirakleri keyfiyeti ne bakımdan olsa telif edilemez. Ben size bir taahhüd mahiyetinde olma- mak üzere Babiâlinin şu yolda bir tes- viye şekline yanaşabileceğini ifade edebilirim: (Arkası var) (1) Bu müzakereler we teşebbüsler hak- kında ğe ap malümab bay Galib Ko- nezdinde mahfuz olup bana gös- dendiği vemlEnlar 15 lütfen dırığ etmediği izahala istinad ediyor. ie RİZ Sn dak AKŞAM 20 Künunusani 935 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1200: Havadis, 13/05: Plâkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk heğriyatı, 14: BON, Akşam neşriyatı: 1830: Çocuk tiyat- rosu; “itü ve Antü İstiklli bahçesinde, müsahabeleri: Eşref Şefik, 1955: Borsa haberleri, 20: Cemal Kâmil ve arkadaş- ları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Hava Sapan Mi 2033: Bay Ömer Rıza tarafımdan 2045; Faml saz heyeti: oranin Ali, Kü- çük Safiye, kanun Muammer, kiirinet Hamdi, tanbur Sulâhaddis, ut Cevdet Kozan, keman Cevdet, (Sant ayarı), 21,15: Şan Bedriye Tüzün: Orkı refakatile, 3145: ORKESTRA: 1 - 0d: Faust, fantazle, 2 - Drigo: Valsş Jente, 3 - Ganne: Les Saltimbangues, 4 - Kalman: Fedora, vale, 2215: Ajans haberleri, 2030: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 2250: Son haberler ve ertesi gü“ nün programı, 23: SON. Ankara — Öğle neşriyat: 12,30 - 1280: Muhtelif plâk neşriyatı, 1250 - 13,15: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları, 18,16 - 1330: Dahili ve harici haberler, Akşam neşriyatı; 1830 - 19: Muhtelif plâk neşriyatı, 19 - 1930: Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakar ve ar- kadaşları) 1030 - 1045: a, mas; Barıbande, 21.55 - 22: Yarınki pr0g- ram ve İstiklâl mürşi, Avrupa programı Saat 20 de Bükreş 20 de, mandolin konseri — Könlgeberg 2010 da, orkestra konseri — Münih 2010 da, eİlâvelere opereli — Brüksel 2015 de, eğlenceli muzika — National 2040 da, radyo orkestrası — Florans 2025 de, mandolin konseri — Prag 20,15 de, radyo orkestrası — Peşte 20,30 du, askeri müze, Saat ğide Berlin 21 de, dans'murikası — Breslav 21,10 da, orkestra konseri — Saarbrüken 21/25 de, dans muzikası — Radio Toulouse 2115 de, operet havaları ve şarkılar — National 21,30 da, dans mumikası — Or- ta İngiltere 21.10 da, çeşitli konser — Milâno 2130 da, eğlenceli muzika — Plorans 2130 da, Kanser — Hilversum 21.56 de, senfonik konser — Varşova 31 de, çeşltli konser — Bükreş 21,15 de, senfonik konser — Beromünster 21,15 de, orkestra konseri. Deutsehlandsender 23,15 de, Rahat Gör- miyen Saadet» opereti — Hadio Paris 2230 da, «Boris Sadunof» operası — Sirasburg 2240 da, salon muzikası Toulouse P TT 2130 da, eğlenceli kon- ser — Radio Toulouse 2245 de, Viyana muzikası — Londra 22,15 de, senfonik konser — Roma 2) de, «Küçük Marate öpemsi — Lükmmburg 2215 de, konser — Sotlens 2245 de, konser — Beromünster 2230 da, dans muzlkası — Prög 2205 de, Sant 23 de Stuttgart ve diğer Alman istasyonları 28,35 de, halk ve eğlenee havaları — Mü- nih 2320 de, eğlenceli konsor — Radio “Toülouse 2330 da, dans musikası — Na- tona 2390 de, keman ve piyano — Lüksemburg 2330 da, senfonik konser — ri — Brüksel 24de, gece konseri — Radio Toulonse 24.15 de, konser, 1.15 de, «Veronika» operetinden parçalar, 135 de, göce muzikası — National 2420 de, salon muzikası 1 de, dans muzikasi — Milâno — Hilversim 21 Künunusani 938 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk müsikis, 1250: Havadis: 1306: Plâkla Türk musikisi, 130 muhtelif plâk neşriyatı 14: BON. Akşam neşriyatı: 180: Plâkla dans musikisi, 1845; Baz eserleri Kemani 2230: Pihkin sololar, opera ve operet parçaları, 2250: Son haberler ve ertesi günün programı, 23: SON. Türk Model Uçak Evi Taksim Meydanı Adresini bilen her genç çekirdekten yetişme KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihr Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli ma Tefrika No. 121 20 Kânunusani 1938 Kılıç Ali paşa, üçüncü Murada, Rozita hakkında bütün bildiklerini söylüyordu Üçüncü Murad .o günlerde hare- me kapanmış gibiydi. Kadınlarla uğ- raşmak ve eğlenmekten devlet İş İerile meşgul olmağa vakit bulamı- yordu. Padişahım fena halde sinirlendiği bir şahsiyet vardı: Papa ön üçüncü Greguvar. Bu adam daima Avrupalıları Tür- kiye aleyhine tahrik etmekten geri durmadığı için, üçüncü Murad ona (Fesatçıbaşı) adını vermişti. Rozita- nın babasının Papa ile mücadele et- mekte olduğunu öğrenince, bu işi parmâğına dolamışla. Acaba sinyor Greçyanoyu İstan- bula davet etmek, ve el altından onunla görüşmek mümkün değil miydi? Bu işlere en çok aklı eren Kılıç All paşa, ayni zamanda ketum bir dev- let adamıydı. Üçüncü Murad bu fikrini açmak için diğer vezirlere itimad edemi- yordu. Bir gün Kılıç All paşaya haber görflerdi. Kendisini saraya çağırttı. — Kaptan paşa ile mahrem ko- nuşacağım. Dedi. Darüssnade ağasını da oda- dan dışarıya çıkardı. kapıyı içerden sürmeledi, Kılıç Ali paşa: — Acaba bu ihtimama sebep ne- dir? Padişah benimle çok mahrem iş- ler görüşmüştü amma, böyle ihti- yatlı davranmamıştı! Diye mırıldanırken, üçneü Mu- Tad, ellerini oğuşturarak, has bahçeye bakan pencerenin önüne oturdu. — Seni bugün niçin çağırttım, bi- Jiyor musun? Dedi. Kılıç Ali paşa heyecanını gizliyemedi. — Hayır, şevketlim! dedi. Bilmi- yorum. — Şimdi beni dinlel Ben, bir te- sadüf eseri olarak Papapı yere vura cak bir adam buldum. Kılıç Ali paşa gülünisüyordu, Üçüncü Murad kaşlarını çattı: — Papanın sırtı yere gelebileceğine inanmıyor musun? — Henüz bir fikrim yok, şevket- lim! Elden üstün el vardır, derler. Elbette onu yenecek bir adamda vardır. — İşte, o adam, Rözitanın baba sıdır. Kılıç Ali paşa şaşırdı: — Ne diyorsunuz şevketlim? Sin- yor Greçyanodan mi bahsetmek is- tiyorsunuz? — Evet, evet... Tü kendisinden. İş te o adam, uzun zamandanberi Pa- pa ile mücadele ediyormuş... Kılıç Ali paşa, Greçyanonun müt- hiş bir Türk düşmanı olduğunu bi- liyordu. Hattâ onun paşa gemisin- den kaçtığını düşündükçe hâlâ sinir- leri oynüyor, Greçyanoya karşı uyu- yan kinini bir türlü yenemiyordu. Acaba padişah bunu söylemekle ne demek istemişti? Muradın fikrini anlamadan, duy- gularını ve düşüncelerini açmak is- temedi. — Evet şevketlim! dedi, Greçya- nonun Papa ile arası açık olduğunu kulunuz da duymuştum. — Hah işte, tamam. Rozita yalan söylememiş. Greçyano onun babasıdır. Rozita babasını elbette herkesten iyi tanır. Ben bu adamı elde etmek İs- tiyorum. — Ona ne yaptırmak fikrindesiniz? — Papa ile mücadelesinde devam etmesini, ve Papanın burnunu kır- masını istiyorum. — Buişi o zaten kendi kendine de yapıyor. — Kendi kendine de yapıyor amma,. Greçyanoyu para ile avlar sak, işin rengi değişir. Belki de Pa- panin vücudünü ortâden kaldırma ğa bile muvaffak olur. — Greçyano Papanın hasinı oldu- ğu kadar, bizim de düşmanımızdır, şevketlim! Düşmandan yardım um- mak, yılandan dostluk Memik benzer. — Rosita yalan mı söylüyor? De- diklerinin hepsi doğru çıktı işte Greçyanonun Papa ile mücadele et- tiğini sen de söylemedin mi? — Orası doğru amma, bizim dos- tumuz olduğuna herkes inansa da, kulunuz inanmam. - Çünkü Greçya- noyu ben herkesten iyi tanırım. — Nasıl bir adamdır bu? — İnatçı, kinci ve müthiş bir Türk düşmanıdır. Kendisini esir aldığım zaman, geminin ambarında yatar- ken, rüyasında bile bize küfür ederdi, Üçüncü Murad hiddetlendi; — Vay melün vay! Demek kızına kendisini Türk dostu olarak tanıt- mış!... — Kızı da onun ne maksatla ya. şadığını pek âlâ bilir, şevketlim! — Nasıl olur? Bilseydi, bana ha- kikati söylerdi. — Hakikat çok. acıdır, şeketlim! O, hakikati söylerse, derhal gözünüz- den düşeceğini bilir. - Ne demek istiyorsun... Anlayar muyorum? Kılıç Ali paşa, padişahın hayatını tehlikeye düşmekten kurtarmak $i- rası geldiğini görüyordu, Rozlita hak- kında bildiklerini de. söylemekten çekinmedi: — Biz geçen yıl Rodosa gittiğimiz zaman, Rozita Venedik hükümeti ta» rafından kulunuzu öldürmeğe me- mur edilmişti. 'Talih ona yâr olma: dı ve tesadüfler bize yardım etti. Onu sahilde yakaladık. O zaten bi- ze esir düşmek üzere oraya gönde- rilmişti, Bunu derhal anlamıştım. Sıkıştırınca her şeyi itiraf etti. Ku- lunuz da bu suretle bir ölüm tehli- kesi atlatmış oldur. Üçüncü Murad hiddetle yerinden fırladı: — Senin yerinde bir başkası ok saydı, bu hezeyanları dinlemek iste- mezdim. Fakat, sen henüz buna- mış değilsin! Sözünü ve ne yaptığını bilen bir insansın Rozita böyle bir tehlikeli kadınmış ta bana neden şimdiye kadar bunları söylemedin? Sultan Murad hayat endişesinden ve saltanatından başka bir şey dü- şünmezdi. Bolaç ALi: paşa; padişahın. Galya düştüğünü görünce: — “ Şevketlim, “dedi. Siz Rozlta aleyhinde kimseye söz söylemiyor. dunuz! Bunları söylemeğe nasıl ce- saret edbilirdim? Şimdi fırsat düş- tü de arzediyorum. — Çok memnun oldum, “Kılıç! Vak« tile seni öldürmeğe teşebbüs eden bir kadın bugün banada ayni fe nalığı yapabilir. Demek ki yılanı koynumda besliyorum da farkında değilmişim! Üçüncü Murad bunları öğrenin. * ce, Rozitanın yemek sahanında çi kan kâğıdı hatırlıyarak: — Ona gizli bir mektup gelmiş, dedi, şimdi bütün şüphelerim onun üzerinde toplanıyor. Halbuki o bü- tün bunları Baffanın kıskançlığına atfediyordu. — Safiye sultan size bir çok de- iİnlar sadakatini göstermiş bir ka- dındır, şevkeliilmi o Bundan * sonra ondan bir fenalık ummak insafsızlık olur” Bunlar Rozitanın dolapları dır. O gemide bulunduğu zaman bi- le bin türlü entrikalarla gemicileri avlamağa ve ortalığı karıştırmağa çalışırdı. — Sonra nasıl olduda kaçtı bu fetlen senin elinden?... — Beni öldüremiyeceğini anlayın- ca, Slinanı gözüne kestirmiş, Oda ne olsa kanı oynamış bir gençti. Ro- zitanın sevgisine inandı, ona kapıl- dı. Bir gece gemiden denize atlıya- rak Sinanın gemisine kaçmış, Oysa Kİ biz onu boğuldu sanıyorduk. Dak gıçlar indirdik, srattık, bulamadık, Ertesi gün anladık ki, Rozita müt hiş bir yüzücü imiş. Denize dalarak, Sinanı gemisine gitmiş... Sinan da onün bu fedakâr- lığı karşısında, Rozilaya aklını kay- bedercesine kapılmış, Gece yarısı yelken açıp enginlere açılmış. (Arkası var) İŞ sar kd. Sik