#9 'Teşrinisani 1937 Tino Rossi Amerikaya gitti Ayni vapurda Marlene Dietrich ve Ruben Mamulian da bulunuyor Tino, üç ay Nevyork radyosunda şarkı söyliyecek Tino Rossi, Vivian Romance ile birlikte çevirdiği son Geçen hafta Havre'den Nevyorka | bareket eden Normandie vapuru, $i- nema âleminin üç yıldızını Avrupa dan Amerikaya götürmüştür. Bunlar Marlene Dietrich, Ruben Mamulian, ve Tino Rossi'dir. Marlene, tatil müddetini geçirmek Üzere, üç ay evvel Avrupaya gelmişti, Birkaç hafta Fransada kalmış, sonra İsviçreye, Avusturyaya gitmiş ve ni- hayet bir buçuk ay kadar Londrada kalmıştır. Marlene Londrada zama- ımı boş geçirmemiş, İngiliz stüdyola- &ında hir filim çevirmiştir. Bu filim bit- tikten sonra tekrar Fransaya geçmiş, iki hafta kadar Pariste ve Nisde va- kit geçirmiştir. Marlene Fransada kaldığı zamanın çoğunu terzileri gezmekle geçirmiştir, Yola çıkarken sandık sandık eşya gö- türmesi bu ziyaretlerin sadece gör- ymekten ibaret kalmadığını göster. mektedir, Filhakika sevimli artist Pa- ris terzilerine 20 elbise diktirmiş, bir- gok şapka, çanta salın almıştır. Marlene aslen Alman olduğu halde Almanyaya uğramamıştır. Kendisinin faşizm rejimine taraftar olmadığı an- Jaşılmaktadır. Hattâ Alman tabiiyeti- ni bırakarak Amerika taliyetine gir- diği de söyleniyor. Maamafih artist bu bususta sorulan süallere cevap verme mekte, siyasi meselelerden bahsetme- mektedir. Hollivuta gidince Fransız artlstlerinden birile, ağlebi ihtimal Ge- orges Rigaud ile birlikte bir filim çe- Yirecektir. '... Ruben Mamuliana gelince, Holli- vutun bu tanınmış sahne vazli de Ay- rupaya dinlenmek için gelmişti. Vak- tini, Marlene'nin aksine olarak, daha miyade faşist memleketlerinde geçir- miştir. Bilhassa İtalyada iki hafta kalmıştır. Bu müddet zarfında Roma Yakınımda yeni yapılan sinema şehri- hi ziyaret etmiştir. Ruben Mamulian Kafkasyalıdır. Çok zaman evvel Amerikaya gitmiş, orada çalışması, zekâsi sayesinde ken- “isine çok iyi bir mevki yapmıştır. Bu- gün Hollivutun en büyük sahne vazi- Jerinden biridir. Birçok büyük artist. İs ottün #daresi altında çalışıyorlar, | Ruben Mamulian gazetecilere demiş- fir ki; ve ingilizcesini ilerletmeğe — Avrupada dört hafta kadar kal- dım. Bunun yarısını İtalyada geçir- dim. Bu mevsim İtalyaya doyum ol- muyor. Orada bulunduğum müddet zarfında İtalyan stüdyolarını gezdim. Roma yakınındaki yeni stüdyoları mükemmel buldum. Burada yakında büyük filimler çevrilmesine başlana- caktır. Bana bir filim idare etmekli- ğim teklif edildi, Amerikaya acele dö- neceğimden kabul edemedim. Holli- vuta gider gitmez işe başlıyacağım. Sahne vazlliği zannedildiğinden çok yorucudur, Bakalım bir daha ne z&- man istirahat edebileceğim. Ruben Fransız sinemasındaki te- rTakkiden büyük takdirle bahsetmiş- tir. ... Normandile ile Amerikaya giden üçüncü yolcuya, Tino Rossi'ye gelin- ce, bu genç ve sevimli artist hiç şüp- heslz birçok genç kızların gönüllerini de birlikte götürmektedir. Son sene- ler zarfında Avrupada onun kadar ça- buk şöhret kazanan, onun kadar se- vilen hiçbir artist görülmemiştir. Her tarafta onun şarkıları söylenirdi. Fransada ekser genç kızların, bilhas- sa yaşlı kadınların çantalarında mu- hakkak onun bir resmi bulunurdu. Artistin Amerikaya gitmesi Fransız kadınları arasında büyük bir tesir uyandırmıştır. 5 Tino Rossi pek güzel bir delikanlı değildir. Fakat çok sevimlidir ve pek tatlı bir sesi vardır, Muvaffakıyetinin başlıca sırrı da bu tatlı sesidir. 'Tino Rossi tenor değildir. Çok yüksek per- delere de çıkamaz. Buna rağmen mu- vaffak olması hep sesindeki tesirden, tatlılıktan ileri gelmiştir. Söylediği şarkılar sadece fllimde kalmamış, plâklara alınmış, dünyanın dört bir tarafına dağıtılmıştır. Bugün en uzak bir radyoda bile Tinonun sesi işitilir. 'Tino, genç bir Korsikalıdır, Üç sene evvel Korslkadan ayrılarak Marsilya» ya gelmiş, orada bir barda şarkı söy- lemeğe başlamıştır. Sesinin tatlılığı derhal büyük bir tesir yapmış ve ken- disi üç sene içinde en büyük artistler arasına girmiştir. Amerikalılar bu tatlı sesli artisti güzel bir mukavele İle Amerikaya çekmişlerdir, 'Tino şimdilik Nevyorkta kalacaktır. Üç ay Nevyorkta Radio Cite'de ingi- çalışacak filimden bir sahnede lizce ve fransızca şarkı söyliyecek, İn- gilizcesini ilerlötmeğe çalışacaktır. Bundan sonra bir müddet Avrupaya gelecek, ve yaza doğru Hollivuta gi- derek filim çevirecektir, Artist hareke- tinden evvel bir Fransız gazetecisine şunları söylemiştir: — Nevyork, Şikago, Hollivut... Bir- çok Insanların üzerinde füsunkâr te- sirler yapan bu yerleri yakında göre- ceğim. Meşhur Hüriyet heykelini, 70 « 80 katlı binaları, Radio binasını ziya- ret edeceğim, Amerikayı şimdiye ka- dar görmedim. Fakat bu memleket hakkında birçk kitaplar okudum. San- ra Maurice Chevalier de bana birçok tavsiyelerde bulundu. Amerikaya (Fransız (inceliğini, Fransız zekâsını götürmek üzere gi- diyorum. Bu sebeple çok memnunum, Fakat içimde bir hüzün yok değildir. Fransadan ayrılmak canımı sıkıyor. İnsan memleketine ne kadar çok bağ- oluyor, Bereket ilk ayrılık çok uzun sürmiyecek. Üç ay sonra geleceğim. Londrada ve Pariste birer filim çevir- dikten sonra tekrar Amerikaya, bu defa Hollivuta gideceğim. & İmsek Güneş Öğle İkindi Akşam Yan E.- 1236 221 720 946 1200 17 Va. 519 73 122 1420 1642 1819 İdarehane: Babıkli civarı Acımusluk So, Dedelerimizden miras kalan fit- re âdetini, memlekete faydak üç yda v9 işö2p0 urpanfi Humana de, en uygun şekilde kullanma- yiz, Yazan: Arif C, Denker ESRARENGİZ KERVAN Sahife 7 Teirika No, 17 Her tarafı araştırdılar. Fakat köpek bulunamadı. İki kız endişe içinde idi — Malçık! diye bağırdılar. Fakat köpek görünmedi. Yandaki odayı ! araştırdılar, orada da bulamadılar. Olga hayret içinde: — Bu ne demek? Köpek nerede? Biz farkına varmadan arkamızdan çıkmış olsaydı muhakkak bizi takip ederdi. Görürdük, dedi. Sonya her tarafı bir kere daha araştırdı. Fakat köpek bulunamadı. İki kız endişe içinde birbirlerine bak- tılar. — «Mutlaka odanın bir tarafına gizlenmiştir!» diye sandıkları yerle- rinden oynatlılar, örtüleri, minder- leri kaldırdılar. Gene bulamadılar. Nihayet aramaktan vazgeçerek yat- maâğa kârar verdiler, Olga dedi ki: — «Malçıkın bizimle beraber dı- şarıya çıkmasına imkân yok. Çıksay- dı yolda mutlaka görürdük. Yalnız dolaşamıyacak kadar korkak bir hayvan olduğunu da biliyoruz? Sonya kunduralarını ayağından çıkarırken: — «Mademki arkamızdan çıkmadı, o halde nerede?» diye sordu, Olga cevap vermedi. Kız, köpeğin kaybolmasına çok üzülüyordu. Onun yalnız gözü açık bir bekçi olduğunu düşünerek okaybolmamna acımıyor, üçüncü bir şahıs kapılarını açma- dıkça dışarıya çıkmasını imkânsız gördüğünden dolayı da endişe edi- yordu. Kapının kilidi çok basit ol duğu için başka birisinin odaya gir- mesi zor biriş değildi. Fekat ne maksatla girebilirdi? Hırsızlık için mi? Hayır, çünkü hiç bir şeye el sü- rülmemişi Olga kalkıp sandıkların kilitlerini muayene etti. Kilillerde bir bozuk- Tuk göremedi. O sandıkların kilitle- rine başka bir anahtar uydurula- mazdı, Olga sandıkların muayenesini bi- tirdikten sonra oturdu ve soyunma- ğa başladı. Sonya bu aralık yanda- ki odaya çekilmişti. Olga, acaba odaya kim girdi diye düşünürken elinde tuttuğu terliğini gayri ihtiyari evirip çeviriyordu. Kız kendi kendine diyordu ki «Bizim bürâda bulunduğumuzu Ah - Singdan başka kim biliyor? Sov- yetlerin nam ve hesabına çalıştığı- mıza da yalnız o vakıf! Yoksa herkes bizi şehirden şehire dolaşan, dans ve şarkı numaraları yapan ve varyete artisti olarak geçinen iki oyuncu di- ye biliyor. Yoksa Ah - Sing, odala- rm araştırtmak için mi kendilerini gece yarısı evine kadar çağırtmıştı? Her hâlde arıyanların eline hiç bir şey geçmemişti. Gizli şifre defterini koyunlarında taşıyorlardı. Kendile- rinin Rus casusu olduğuna delâlet edebilecek başka hiç bir şey yoktu» Olga bunları düşünürken gözü hâ- lâ elinde tutmakta olduğu terliğe çarptı. Terliğin topuk tarafının kö- selesi açılmıştı. Kız, terliğin eski- miş olduğunu zannederek açılan kıs- mı muayene etti. Bu muayene ne- ticesinde topuğun kendiliğinden es- kimeyip zorla açılmış olduğunu an- ladı, Masanın üzerinde duran per tevsizi alarak açılan yeri esaslı bir muayeneden geçirdi. Evet, hiç şüp- he yoktu, birisi terliğin topuğunu keskin bir âletle zorla açmıştı. Olga hemen öbür odaya gitti ve Sonyanın terliklerini de muayene etti. Onların da araştırılmış olduğu- nu gördü. Bu keşfini arkadaşı Son- yaya anlattı. Sonya üşüdüğü için mantosunu omuzuna atarak Olga- nın yanına geldi ve dedi ki: — «Bizden şüphe eden birisi mut- laka odamıza girmiş olacak! Sakın akşam üstü yanımıza gelen ve elin- deki kâğıdları tercüme ettiren adam olmasın?ı Kendilerinin gaybubeti esnasında yabancı bir adamın odalarına gir. miş olması iki kızı ürkütmüştü, Olga arkudaşına cevap verdi: — «Muhtemeldir. Fakat hiç zan- netmem. Tercüme ettirmek istediği kâğıdları nereden eline geçirmiş ola- cak? Yalnız kendisini bize tanıttır mak için mi? Buna pek o kadar ih- timal vermiyorum.» Bu esnada; kapının önünde işitileni bir takırtı üzerine ikisi birden o ta- rafa döndüler. Olga: — «Gâliba Malçık geldi, kapıyı Kurtalıyor!» diyerek o tarafa doğru gitti ve kapıyı araladı. Dışansı he nüz karanlıktı, Hakikaten, kız kapıyı aralâr aralamaz köpek üşüyerek, titriyerek içeriye daldı. Kızlar onu sevinçle kauşılarken Malçık ta key- finden onların; üzerine sıçramağa başladı. Sonya köpeği kucağına aldı — «Dilin olsaydı odaya kimin gir. diğini bize şimdi anlalırdın!> diye rek okşadı, Olga kapıyı tekrar kilitledi ve; — sEsrarengiz . bir vaka karşısın- da bulunuyoruz. . Çok ihtiyatlı bu- lunmamız lâzımiş dedi, — «Gel artıkşyatalm. Yarın sa bah ne yapacağımızı düşünürüz» Olga bunu söyliyerek önden ya- tak odasına doğru yürüdü. o Fakat gözüne uyku girmiyordu. Türkmen genci Velinin ziyaretile odalarının terlik topuklarına varıncaya kadar araştırılması arasında bir münase- bet Olup olmadığını düşünüyordu. Nihayet: —eBu Türkmenle bir kere daha konuşmalıyım!e kararını verdi ve ondan sonra o da uyudu. Olga, ertesi günü galeriye çıktı ve lâkayd bir tawr takınarak Orada dolaşmağa başladı. Dolaşırken oda kapılarındaki işaretleri tedkik edi- yordu. Fakat bu araştırmadan bir netice çıkaramadı. Çünkü her kapı- nın üzerinde tuhaf tuhaf işaretler vardı. Onun içim geriye dönerek kendi odalarının önüne geldi. Üzerine siç- rıyan Malçıkı kaldırmak için yere eğlidi. Bu esnada gözü biraz ileride aralık duran bir kapıya ilişti. Veli arslığın arkasında yere oturmuştu Olgaya süküt etmesini anlatmak içir parmağını dudağına götürdükten sonra kapısına : yaklaşmasını elile işaretler yaparak: bildirdi, Olga köpeği kucağına alarak er- velâ galerinin parmaklığına doğru yürüdü. Etrafına bakındı, kimse ta- rafından tarasşud edilmediğine ka- naat getirdikten sonra Ahmed Abu- dun oda kapısının önüne kadar iler- ledi. Kapıya gelince orada diz çökerek ve köpekle oynuyormuş gibi yapa- rak Ahmedin fısıldıyarak anlattığı şeyleri dinlemeğe başladı. Ahmed di- yordu ki: — «Barinya, dün akşam sen arka- daşınla beraber sokağa çıktın. Si- zin gittiğinizi İşittim ve gördüm. Lâüm- bayı söndürmüştünüz. Siz. gittik- ten sonra köpek bir müddet vızılda- dı. Ondan sonra sustu. Sizin gilti- ginizi işittiğim zaman kapıyı açarak dışarıya baktım. 'Tam kapıyacağım anda galerinin damı üzerinden iki kişinin aşağıya sarktığını gördüm. Bu adamlar etraflarına bile bakma- dan doğru kapınızın önüne gittiler, ibtimal ki evvelden hazırladıkları bir anahtarla kilidi açıp içeriye gir- diler. O andâ da köpeğiniz dışarıya fırladı ve sizin gittiğiniz istikamette koşmağa başladı. Adamlar odamza girdikten sonra kapıyı içeriden tekrar kilitiediler. Bi- raz sonra köpeğiniz geri geldi, fakat kapınızı kapalı buldu. Onu, yavaş yavaş seslenerek yanıma çağırdım. Hayvancığazı içeriye alarak kapıyı kilitledim. Ancak, kapının aralığın» den dışarıda olup biten şeyleri ta- rassud etmeğe başladım. Bu aralık ay yavaş yavaş grup ct- tiğinden galeriyi iyice aydınlatıyor. du, Aradan bir saat geçtikten sonra odanıza girmiş olan o iki adam dışa- nya çıktılâr. Onlardan birisini ta nidım.» . (Arkası var), fi li fl i ğe ai,