- 27 Teşrinisani 1937 LA AKŞAM Sahife 3 AKŞAMDAN AKŞAMA. SOHBET: —————— —an Akşam karilerile bir hasbihal Epeyce uzun bir ayrılıktan sonra bu Sülundan Akşam karilerine tekrar hi- taba başlarken, türlü türlü hislerin, hatıraların tesirinde kalarak heyecan duyuyorum. Bundan on iki sene kadar evveldi. « Henüz ciddi bir meslek haline gelme- miş olan muharrirlikteki tecrübele- rimde hayli inkisarlara uğramış, çar- naçar Ticaret mektebinde bir muni- limik: almıştım. Ayni zamanda tica- ret karikatürü bir işle de uyalanıyor- dum. Dostum Selâmi İzzet beni, bi- lâhare hocalarım olan Akşam'ın sa- hiplerile tanıştırarak unlaştırdığı va- kit anneme bu haberi sevinçle bildir- mem üzerine, zavallı kadın pek üzül- dü. Zira, bu yorucu, tehlikeli, emmni- yetsiz serbes mesleği ayni zamanda İs- tikbalsiz de buluyordu. Ben onu kan- dırmak için zayıf tarafından yakala- mak istiyordum; bu gayeyle, yeni işte daha fazla kazanacağımı - kendim de inanmıyarak! - temin ettikçe, o: — Yarısını kazan; fakat daha ra- hat, daha emniyette ularak... -diyor- du.- Yazılarını bu ay, bu sene ala- caklar, Fakat kısa zaman sonra yıp- ranacaksın. Bir muharririmizi göster ki, azami on sene modası geçmemiş olsun!, Fakat ben, doğrusunu'isterseniz, bu işin kazanmasında da değildim. Belki «Kaygan bir caddedir. Tutunması pek güçtür!» diye tasvir edilen Babıâlinin mücadelesindeki tehlike bana lezzetli “ir çeşmide geliyordu; belki de matba- larm mürekkep kokusu genzimin vaz eçemiyeceği bir iptilâ olmuştu. Hangi gence ana nasihati kâr etmiş? Banu da etmedi. Bildiğimi yaptım. İşte o zamandanberi fasılasız mu- hartirim. Gerçi arada muhtelif tica- retlere giriştim. Fakat iktisad tahsil etmiş olmanım, Ticaret mektebinde ho- calık etmenin öğreltiği nazariyeler, pratikte elvermedi. Ticaretle barışa- mayınca geçen sene ziraate kalktım! Bunun içiri Anadoluda uzun uzun gezdim. Bütün hasadim bir defter do- Tusu not oldu. Memleketimin güzel bir köşesinde te- kaütlük yerimi ergeç yapabilmek emelimi hâlâ muhafaza etmekle bera-. ber, Akşama avdet ederken, ölen an- neciğimin hatırası karşısında bir gu- rur duyuyorum: Demek onun zannı hilâfma, bunca zamandır çalışmam- la manen takatsız kalmamışım ki, ayni hızla, ayni hararet ve arzu ile eski ga- zetemde, eski işlerimi (o yapabiliyo- rum, , ... Son senelerde Türk kariinin çok in- kişaf etmiş, daha züpteli yazılar ara- mağa başlamış olduğunu iddia eden- ler arasındayım. Bunun için eski kari- lerimin tebessümle hatırlıyacakları mükerrer harfli, ve garip kelimeli fik- ralardan ziyade kitap karıştırmak emeğinin ve memleket içinde müte- madi dolaşmaların akislerini taşıyan -elimden geldiği kadar - esaslı mevzu- ları bulmağa gayret edeceğim, Maamafih, bu sütunumun hususi- yeti, şuydu ve gene öyle olacaktır; Neşeli, hafif yahud ciddi, vesaika müstenid diye mevzuları tasnif etme- mek! hepsini de sırası gelince yaz mak... Hani dostlarımıza raslarsınız; onlara bir şeyler anlatırsınız; bu şey- ler, sizin o günkü haleti ruhiyeniz ya- hud intibalarız icabı, ya güldürücü, yahud öğrendiğinizi anlatıcıdır; - a talan değil bay Amcal, münakaşa geç, Bizim bayanla aramızda küçük bir ŞEHİR HABERLERİ Ahşap binalarda kâgir mutfak Altı ay içinde yapılmazsa yemek pişirilemiyecek Ahşap binaların üst ve orta katla- rında mutfak bulundurmak belediye kararile yasaktır, Bu gibi binaların yalnız zemin katlarında ve betondan mutfak yapılabilir. Belediyece veri- len yeni karara göre bu kabil bina- larda betondan mutfak yapılması için altı aylık bir mühlet verilmiştir. Mutfakların nasıl yapılacağı da ayrı- ca tespit edilmiştir. Altı ay içinde bu gibi mutfak yapılmıyan binalar- da yemek pişirilmesi yasak edilecek- Mubaşiri dövmüş Akli muvazenesi yerinde olup olmadığı : araştırılacak; Cavid adında biri icra ceza mah- kemesindeki duruşmasında bulun- mak üzere adliyeye gelmiş, mahke- menin başk& bir dava ile meşgul bu- Tunduğunu görünce kendi sırasının | gelip gelmediğini mahkeme mübaşırı Besimden sormuştur. Mübaşir, bu işin farkında olmadığını ve sırasmı anlamak için mahkeme kapısındaki listeye bakmasını söyleyince Cavid | hiddetlenmiş ve mübaşirin üzerine hücum etmşitir. Gürültüyü duyan adliye polisi Refik yetişerek Cavidi yakalamıştır. Bu vaka üzerine Cavid hakkında evrak tanzim olunmuş ve dördüncü ceza mahkemesine verilmiştir. Mah- keme, Cavidin bazı hareketlerini şüp“ heli görmüş ve akli müvazenesinin | bozük olup olmadığının tespitine ka- rar vermiştir, Cavid müşahade altına alınmak üzere tıbbıadliye gönderi miştir, Köstenceden bugün son kafile göçmen geliyor Şehrimizin alâkadar mahafiline gelen malümata göre bugün de Kös- tenceden şehrimize 1100 kişiden iba- ret bir göçmen kafilesi gelecektir. Kış mevsimi girdiği için bu kafile Köstenceden gelecek göçmenlerin son kafilesini teşkil edecektir. istifa Bir gazete, üniversite rektörü B, Cemil Bilselin istifa ettiğini yazı- yordu. Yaptığımız tahkikata, göre bu «Akşamdan akşamavnın o karakteri buydu; gene öyle kalacak! Emin olunuz ki, işime tekrar başlar- ken, Akşam okuyucularının hakkımda vaküle gösterdiği teveccühü yeniden kazanabilecek miyim ve annemin ha- tırasıma karşı «İşte hâlâ demode ol- madım!» diyebilecek miyim diye heye- can duyuyorum. Haydi, eski huyumdan gene vaz ge- çeyim; unutulmuş bir sözü, sırası gel- mişken burada tekrarlıyarak mukad- dememi bitireyim: «Ve min Allahüt- tevfik! (Vâ-Nü) .. Bayan bir karikatüre kızmış: Haklı şikâyetler Tramvay kapılarının açık durmaması için... Tramvay arabalarının kapıları- nır orla yerlerinde sürmeli de- mir ikapıcıklar vardır ki Avrupa da biletçiler, bizde olduğu gibi bilet vermek için kapıları açık tutmağa muhtaç olmaksızın - ora” lardan para alır bilet verirler. Şayan: taaccüptürki gerek halk ve gerek tramvay Kumpanyası Vu kapıcıkların ne için yapılmış olduklarını bilmezler ve bunun neticesi datma kapılar açık kalır ve bu yüzden hastalıklar alınır. Bu bapta kumpanyanın dikkat nazarını çekmek isterim, Necmeddin Söylemezoğlu ... Devlet fabrikaları ve iş kanunu Gazetemizin (10/11/9897 nüshasının bü sütununda bazı fabrikaların #şçi- lerinden aldığımız mektupların mea- lnden bahsederken, İzmik kâğıd fab- rikasına da temas etmiştik. eRilhas- 58 hükümetle alâkası olan fabrika- larda (işçilere haklarının verildiği ish edilmelidir» Demiştik. Sümer Bankın bu neşriyatımızla alâkadar olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Sümer Hank, İzmit kâğid ve karton fabrikası nezdinde tedkikatla buhun- durmuş, aldığı neticeyi bize de bildi- riyor: «Fabrikamızda gündelikle çalışan üşçilerin Ücretleri , 3008 namaralı İş kananu hükümleri mucibince, 28/10/ 37 tarihinde bilfül çalışmış olanla- rm istihkakları da, yine merkür ka- nun hükümlerine tevfikan bir misli fazlasile ödenmiş bulunmaktadır. Binaenaleyh, «AKŞAM. gazetesinin 10/11/4997 tarihli nüshasının (Haklı sikâyetler) sütunundaki yazısına s6- bebiyet veren şikâyet mevzuu, fabri- kamızla alâkadar bulunmamaktadır.» Eyüpteki yangın Ateşin nasıl çıktığı henüz anlaşılamadı Eyüpte Nişancı mahallesinde Na- zife isminde bir kadına aid olan evden yangın çıkarak evin tamamen yandi- ğını dün yazmıştık. Sansamur sokağında | numaralı olan bu evde bayan Nazife yalnız ola- rak oturmaktadır. Ateş gece saat 22 de çıkmış ve ansı- zın büyüyerek itfaiye gelinceye kadar ev yanmıştır. Yangın çıktığı esnada bayan Nazife uykuda bulunuyordu. Alevler odayı sardığı zaman işin far- kına varmış alt katta oturması saye- sinde kendini dışarı atabilmiştir. Tahkikata el koyan zabıta; ateşin nasıl çıktığını araştırmaktadır. Henüz bir netice alınamamıştır. Bayan Na- zife evin hiç bir yerinde mangal ve mümasili ateş bulunabilecek birşey bi- takmadığını ifade etmektedir. Polis, bu husustaki tahkikatını ilerletmekte- dir, Bronz on paralıklar yakında tedavüle çıkarılacak Yeni bron on paralıkların basılması için hazırlıklar ikmal edilmek üzere- dir. Yakında tedavüle çıkarılacak olan bu onparalıklar yüz altmış mil- yon adet olacaktır. Bay Amcaya göre... Yok bilmem neye, Bir de kendi «— Hep kadın şapkalariyle alay | şapkalarınıza baksanıza!. Sizinkiler edersiniz! Yok bilmem mevlevi kü. daha mı az gülünç... diye çıt. 800 telefon merkezi lâzım Şimdilik bazı tedbirler alınıyor Şehrin muhtelif yerlerinde oloma- tik telefon merkezleri kurulması için. tedkikler yapılıyordu. Belediye hu- dudları dahilinde 800 klübeye ihtiyaç olduğu anlaşılmıştır. Şimdiye kadar yapilân makineler dalma tek para İle işlemektedirler. Bizde telefon mükâlemesi 7,5 kuruş olduğuna göre makinelere bir yüz ps- Talık ve bir de 5 kuruşluk atlması lâ- zım gelecektir ki, bu birçok bakım- lardan mahzurlu görülmüştür. Tele- fon mükâlemelerinin abonelere oldu- gu gibi ihdas edilecek umumi mer- kezlerde de beş kuruş olarak kabulü düşlinülmüşse de henüz bu hususta bir karar verilememiştir. Telefon idaresi bunun üzerine hal- kın telefon ihtiyacını tatmin etmek için dükkân ve mağazalarda bulu- | nan mevcud umumi merkezlerin adedlerini bir misli daha arttırmağa karar vermiştir. Fakat dükkân ve mağazalarda akşamları erken kapan- dığmdan bilhassa gece saat 9 dan sonra telefon bulmak İmkânı çok güçleşmektedir. Bu ciheti de önlemek için polis telefonlarından istifade edilecektir. Malümdür ki polis klübelerinin kal- dırılmasına mukabil şehrin birçok yerlerine Avrupada olduğu gibi mo- derr şekilde telefon âletleri konmuş- | tur. Bunlar şehir' telefonuna da raptedildiğinden çok müstacel işler- de ve umumi merkezlerin kapalı bu- lundukları saatlerde halk polisin müsaadesile telefondan istifade ede- bilecektir. Bu müstacel işler hastaya doktor çağırmak gibi hayati mesele- lerle alfikası bulunacaktır. İleride paralı otomatik âletler kabul edilin- ce mesele kalmıyacaktır. Köprüden saat 17-20 arasın- da kamyon, yük arabası geçemiyecek Karaköy köprüsündeki izdihamı azaltmak için akşamları saat 17 ile 20 arasında yük arabası, at, kamyon geçmemesine belediyece bir karar verilmiştir. Bu karar, bugünlerde tramvay şirketine tebliğ edilmiştir. Türk kraliçelerinin aşki Çinceden tercüme edilmiş eski 'Türk efsaneleri Bugün ÇAMA Yedinci asırda Çin muharrir! Ma -'Tu - An - Lin'den terdüme | i “Vaktim yok,, Orta tahsili yeni bitirip yüksek mek- tebleze girmiş gençlere soruyorum: — Koman okur musunuz? «Evet» diyenler onda bir, yirmide bir bile değil; hem de çoğu insana: «Elbette okumuyorum. Beni ne sanı yorsun? ben ciddi şeylerle uğraşırım!» der gibi bakıyorlar. Zaten bunu açık- ça söyliyenler de var; öfkeli öfkeli ba- kıp: «Hayır, ben ders kitablarımı oku- rum» diyorlar, İtiraf edelim ki memlekette müdhiş bir edebiyat düşmanlığı var. Şiir de romandan fazla bir rağbet görmüyor. Yedi sekiz sene evline kadar, liseyi bi- tiren gençler Yahya Kemal'in man- zumelerini, hatâ Nedim'in, Fuzuli'nin. üç beş gazelini, birkaç mısrağını ez- ber bilirlerdi. Şimdi istediğiniz kadar uğraşın, hafızalarında bir tek mısrağ canladıramıyorsunuz. Gerçi derste duydukları sözlerin tesiri ile, edebiya- tın, sanatin, kültürün, gerek ferd, ge» rek millet için lüzumlu olduğunu iti- raf ediyorlar ama içlerinden kabul et- tikleri yok. «Dil ile ikrar ediyorlar, kalb ile tasdik etmiyorlar», Edebiya- ta, sünate, kültüre imanları yok, Ol saydı şiir, roman okurlardı; okumak Çoğunun mazereti bu: vaktimiz yok. İnsan eğlenmeğe, nafile işlere vakit bulamadığını söyliyebilir. Yoksa vazi- fesini veya kendisi için o kadar mü- bim bildiği bir şeyi, vakti yok diye yapmazlık edebilir mi? Öyle bir maze- | ret göstermek hatırına gelirmi? O halde emin olabilirsiniz ki vaktimiz yok diye şiir, roman okumuyanlar ak- sini ne kadar iddin ederlerse etsinler » edebiyatın, sanatin kendi ferdleri için lüzumuna kani değildirler, Öyle olmasaydı her gün okumak için bir iki saat ayırırlardı. Gençlere şiir, roman okumak ihti- yacımı mekteb verir. Halbuki bugün mekteblerimizde edebiyat dersi filen kalkmıştır: edebiyatın kendisi yok, tarihi var. Talebe ancak 1910 dan ön- ceki edebiyatımızı - dilini anlamadığı için - okuyamıyor; hocaların çoğu da 1910 dan sonraki edebiyattan pek hoş- biyatın «fazilet.inden artık kendi de şüphe ediyor. Fakat 1910 dan sonraki edebiyata da - bir kül halinde - alâka gösteremiyor; belki bir iki şairi, bir iki hikâyeciyi beğeniyor, işte o kadar. Bu- nun neticesi olarak hoca dersini, bir «formalitö»yi yerine getirmek için oku-