15 Teşrinisani 1897. AKŞAMDAN AKŞAMA; Plân ve programa göre adam yetiştirmek Ortalığın hâli düzelir gibi oldukça işsizlerin sayısı da azalıyor. İstatistik- ler, beş sene evveline göre, bütün dünya memleketlerinde işsiz amele sayısının yarıdan fazla eksildiğini gös- teriyor. Demek ki her tarafta işler açılmaya başladı. Fakat, sayısı gittikçe artan bir İş- sizler ordusu var ki şimdiye kadar kimse bununla meşgul olmamıştı: Fikir ve ilim adamları! Her târafta, - bilhassa ilim, fen ve sanatın çok ileri gittiği Fransa, Al- manya gibi raemleketlerde, Üniversi telerin muhtelif şubelerinden çıkmış on binlerce, değerli ilim, sanat ve fen adamı var ki geçinecek iş bulamıyor- lar, sefalet içindedirler. Bunun sebe- bi, son yıllarda tahsile karşı artan he- vesin, hayatta tatbikat sahası bula- mâmasıdır, Okuyan çok, diploma alan- lara yer azdır Bu hâlin neticesi yalnız şu veya bu memlekete zarar vermekle kalmıya- cak, bütün dünyada yüksek ilim ve fen tahsilinin bir işe yaramadığı, mü- tefekkirlerin aç kaldığı kanaatını hu- Sule getirerek insanlığın istikbali ba- kımından tehlikeli olacaktır. Bunun için bir çok beynelmilel teşekküller bu hastalığa çare aramakla meşgul- dürler. Bizde çok şükür bu derdler henüz yoktur. Türkiye, amele hayatında da işsiz- lik belâsı görmedi. Buhran, dünyayı sarstığı yıllarda Türkiyede endüstri olmadığı için işsiz kitlesi de olmadı. Bilâkis devlet, tam o senelerde bir taraftan demiryolu yapmaya, bir ta- raftan da fabrika açmaya başladığı için iş sahası çoğaldı. Bizde henüz mütefekkir işsizliği de yoktur. İlim ve fen adamlarımız dola- kalmış değildir. Memleketin bir çok yerleri doktorsuz, kâkimsiz, hocasiz- dır. Bir çok mühim işlerde hâlâ ecne- bi mutahassıslara baş vurmak mecbu- riyetindeyiz. Buna rağmen şimdiden tedbir al- mak lâzımdır, Başvekil, programında bu noktaya bilvasıba temas etti, dedi ki: «İlk tahsilimi bitirenlerin hepsini Üni- versiteye sokmak istemiyoruz. Bunun ne- ticesi, bir ihtisasa varmadan sönmüş, ya- hut yarım lahsille kalmış, bizzat ekme- Bini kazanmaktan “diz, sadece diploması- Da dayanan bir âsabi yorgun kafilesile karşılaşmak olur.e Fikir adamlarının bizde işsiz kal- malarına ilk sebep, tam bir ihtisas ile yetişmiş olmamaları, sadece diploma- ya dayanmalarıdır. Dünyanın her yerinde en güç tah- sil olan Üniversite bizde «yüksek tah- sil. diplomasi almaya mahsus, basit, kolay bir «mahreç. sayılıyor. Oradan çıkanların ekserisi yarım bilgili genç- lerdir. Bunun için Üniversiteye, âlim olmak kabiliyetindeki gençleri alma- hıdır. Bu tedbir, beş on sene sonra Tür- kiyede de bir «mütefekkir işsizler» Ordusu husule gelmesine bir dereceye kadar engel olur, Z Fakat daha esaslı bir tedbir var: Hükümet plânlı, programlı bir siya- set güdüyor. Bu işde de bir plân ister, Plân şudur: Devlet, her sahada ne za- man, ne kadar ve ne gibi mutahassıs- lara ihtiyacı olacağını, esaslı bir tet- kikle, ilân edebilir, Meselâ der ki; 1940 senesinden iti- baren on sene zarfında şu kadar lise muallimi ve, şu kadar dişciye; bü ka- dar döktora; bu kadar hâkime, şu ka- dar su, yol, köprü miihendisine, bu —Ne olür ne olmaz, halkı zehirli güz hücumuna katşı hazırlıklı bulun- durmak lâzım bay Amca... | hirli gaz kursu açılacak. rekabeti Tramvay şirketinin varidatı günde 300 lira azaldı Son günlerde Maçka - Beyamıt, Kur- | tuluş . Beyazıt arasında otobüs işle- | meğe başlaması üzerine Tramvay Şşir- ; keti varidatından ehemmiyetli bir kısmını kaybetmiştir. Tramvay şirketi, elinden çıkan yol | cuların miktarını tayin etmek için her iki halta işliyen olobüs yoleuları- nın miktarını tesbit etmeğe başlamış- | tır. Bunun net inde Kurtuluş ve | Maçka ile Beyazıt arasında işliyen otobüslere vasati olarak günde altı bin | yolcu bindiği görülmüştür. Bir yol- cudan vasati olarak beş kuruş bilet | ücreti alındığı göz ününe alınırsa, Tramvay şirketinin günde 300 lira kaybetiği anlaşılıyor. Bundan başka bugünkü pazartesin- den Itibaren Şişli ile Fatih arasında da yeni bir otobüs servisi ihdas edile- cektir. Bu hatta da 14 araba tahsis edilecektir. Tramvay şebekesinin en uzun haflarından birini teşkil eden Fatih ile Şişli arasında işliyecek oto- büsler Tramvay yolcularından bir kıs- mını daha alacaktır. Hatıra merakı! Evden çıkarken bir çift iskarpini götürmüş! Zabıta, dün garip bir hırsızlık faili- ni yakalamıştır, Vaka şöyle olmuştur: Karagümrükte Söbahat isminde genç bir kadın oturmaktadır. Bun- dan bir müddet evvel Sabahatın evi- ne kiracı olarak gelen Agâh isminde biri, iki gün evvel bu evden çıkmı başka bir yere taşınmıştır. Agâh evden gittikten sonre, Saba- | hat bir aralık sokağa çıkacak olmuş, | iskarpinlerini aramış, bir türlü bula- mamıştır. İskarpinlerin yokolduğunu gören Sabahat polise başvurarak ayakkabılarının çalındığını söylemiş ve şüphesinin de evden çıkan kiracısı Agühhta olduğunu beyan etmiştir. Bu iddia üzerine Agâh yakalanmış, evinde araştırma yapıldığı zaman fil- hakika Sabahatın iskarpinleri meyda- | na çıkmıştır. Bunun üzerine ayakkabıları niçin çaldığı sorulunca; | — Ben bunları bir hatıra olsun diye almıştım. şeklinde sözler söylemiştir. Polis, bu hatıra meraklısını Adliye- ye vermiştir. Bir otomobil bir çocuğa çar- Galatada Okçumusa oturan Muiz isminde bir çocuk, Meş- rTUtiyet caddesinden geçmekte iken Şevket İsminde birinin idaresinde bu- lunan hususi otomobilin sademesine uğramış, yaralanmıştır. Polis, Şevketi yakalamış, yaralı ço- cuğu da hastaneye koldırmıştır. kadar makine veya maden mutahas- sısına ve saireye ihtiyacım vardır. Maarif Vekâleti, programını bu umu- mi devlet ihtiyacına göre yapar. Ça- ışan gençler, iyi yetiştikleri" takdir- de iş bulacaklarına, yerleri hazır ol- duğuna güvenerek daha fazla gayret- le çalışırlar. — NN. S. .. Bu maksatla her semtte bir ze AKŞAM Haklı şikâyetler | otobüs işlemelidir Çarşamba tarafına da || Fatihin ilerisinde, Çarşamba- da, Fener ve Balatırı üst kısımla- rında oturan karilerimiz şu pek tabii haklı şikâyeti bize gönder- (| diler: «İstanbulun bir çok büs işlemeğe Başladı, Tran ceremediği işi bunlar tamamladılar, halk ta rahata kavuştu, Yalnız X- tanbulun rahata henüz kavuşmıyan bir semti varsa o da bizim taraflardır. Çarşambada, Fener ve Balatın Üst taraflarında oturan bizler işimizden evlerimize dönerken çok güçlük çe- kiyoruz. “Tramvay bizi ancak Fatihe kadar getirir. Edirnekapı tramvayı ise bizim semtten çok uzak kalır. Bu yüzden #enelerdenberi Fulihten Çar- şambaya, yaya gidip geliriz. Akşam, sabah bir saat yol yürümek mecbu- riyetindeyiz. Bizim laraflara mademki tramvay yapılmıyor, hiç olmazsa otobüs işle- #in. Eminönünden kalkacak dört beş otobüs bu işi mükemmelen görür ve purü, kazanır. Hattâ Rami otobüsleri Fatihten sonra tramvay yolunu takı» edeteklerine Çarşamba yoluna sapaa- lar, ve buralardan geçerek Edimmeka- pıya çıksalar kendileri için de kârl olmaz mı? Alâkadar makamlara bizi de hatır- latın böyle devam ederse taban tep- mekten yorgun öleceğiz.» Çarşambalıların hakkı vardır. Nakil vasıtalarından tamamen mahrum olan bu semlede bir kaç otoblls işletmek çok iyi ola- caktır. Şehrin nakfl ihtiyacını te- min için büyük gayretler sarfe- den belediyenin nazarı dikkatini bu semle çekeriz. Haliç idaresi bugünden itiba- | ren yeni tarife tatbik ediyor Belediye emrinde bulunan Haliç idaresi bugünden itibaren tatbik edil- mek üzere yeni bir seyrüsefer tarifesi yapmıştır. Bu tarifede bilhassa sabah ve akşam seferleri sıklaştırılmış, fab- rika işçilerile bazı mektep idareleri- nin'arzuları yerine getirilmiştir. Haydarpaşa geçid yeri Belediye köprüyü Nafıa - Vekâletinin yapmasını rica etti Haydarpaşada demiryolu geçid ye rinde bir köprü yapılması için Devlet demiryolları bütçesine tahsisat kon- muş, Nafia Vekâleti köprünün inşa masrafına ne nisbette iştirak edoce- ğini Belediyeden sormuştu. Belediye verdiği cevapta, bu köprü için birkaç defa tahsisat ayırdığını, fakat bu işe başlanamadığını anlat- tıktan sonra son yıllarda. varidat membalarından bir kısmını kaybetti- ğini, şehir plârının hazırlanmasına başlandığını izah ederek bu plânın tatbiki için bükümetin yardımı bek- lendiği bir zamanda Haydarpaşa köp- Tüsü içinşşimdi para ayıramıyacağını bildirmiş ve çok lüzumlu olan bu köp- rünün inşasını Vekâletin temin etme- sini rica etmiştir, Belediye, bu ricası- nın kabul edileceğini ümid ediyor. Et ucuzlıyacak Belediye mezbaha için bir tarife hazırlıyor İktisad Vekâletinin teşebüsü Üze- rine İstanbul belediyesinin et fietleri- ni ucuzlatmak için tedbir alacağını yazmıştık. Belediye, mezbahada hay- van başına alınan ücret yerine kilo üzerine resim almağı düşünüyordu. Bunun kâfi olmadığı görülmüş ve alı- nan resimleri ucuzlalmak üzere bir tarife yapılması kararlaştırılmıştır. Yeni tarife Şehir meclisinin şubat toplantısına yetiştirilecektir. Bu tari- fe üzerine et fiatinin kilo başına beş kuruşla yedi buçuk kuruş arasında düşeceği tahmin ediliyor. Istanbul Belediyesinden : 1— Fenni muayeneleri neticesinde hiç bir suretle kullanılmağa elverişli olma- dığı ve şehrin hayatı ve sıhhatı bakı- mından daimi bir tehlike teşkil ettiği anlaşılan Kırkçeşme sularının artık tamamiyle kesilerek şehre sokulmama- sına karar verilmiştir. 2 — Halkın sağlığını korumak için Vilâyet Hıfzıssıhha meclisinde ittiha- zına mecburiyet hasıl olan ve yüksek Sıhhat Vekâletince tasvip buyrulan bu karar 15/12/937 günü Kırkçeşme suları şehir dışından tamamiyle ve kat'iyen kesilmek suretiyle tatbik olunacak ve bundan sonra Kırkçeşme sularının Istanbul şehrine akmasına imkân kal mıyacaktı. 3 — Keyfiyet alâkadarlarca malüm olmak üzere ilân olunur. “B.,, “7515,, Sahife ? İ TİYATRO TENKİDLERİ: İstanbul Şel ; gördüğümüz «İspanyol bahçelerinde. eseri hakkında «La Pötit İllustrasyon. mecmuası şu malâmatı veriyor; «Mürsi bahçelerinde. ilk defa 1911 de, Antuan Odeonda direktörken oy- nandı; Büyük harp çıkar çıkmaz Ayni tiyatroya müdür olan Jemye eseri tek- rar sahneye koydu, 15 teşrinievvel 1919 dan kânunusani 1920 ye kadar büyük rağbet gördü. 5 şubat 1920 de Şan-z-Eli- ze tiyatro bu eseri oynamağa başladı. 3 eylül 1923 de piyesi Poct-Sen Marten de sahneye kondu. 3 nisanda Avönü tiyatrosunda oynandı. Bu sıralarda eser dünyayi dolaşmaktaydı. Hele New- Yorkta 1920 den 1921 e kadar altı yüz kere oynandı. «Mürsi bahçelerinde» Maria del Kar. | men adlı İspanyol eserinin fransızca- ya çevrilmişidir. Eser, ilk defa 1896 da Madridde temsil edilmiştir. Müellifi Jose Feliu y Codine, üç başka vilâyetle deniz arasında sıkışıp kalan Mürsi ilini sahneye koymuştur. Bugün pek ender olmakla beraber gene de tek tük görü- nen mahalli tipleri canlandırmış, mil- lileşen dini bayramların rakslarını, orak biçme şarkılarını ihya etmiştir. Mürsi bestesi bol bir diyardır. Müellifi Mürsi ilinin mahalli ve milli yaşayışı. nı orlaya koymak isteğini beslemiş, hem basit hem heyecan veren bir vaka ile bu isteğini yerine getirmiştir. Klâ- sik denecek şekle giren eseri de otuz senedenberi her sınıf halkı alâkalan- İ dınmaktadır. > “ Otuz senedenberi bize yabancı di- yarlarda büyük muvaffakıyetle temsil edilmiş olan ve bizde «İspanyol bahçe- | leri» diye oynanan eser, Sami ile Cahi- denin bütün gayretlerine ve muvafta- kıyetli temsillerine rağmen sönük geç- ti. Eserin mahalli kokusu bize sinme- di, şarkı ve râks, kısaca hoplamağa münhasır kaldı, Buna rağmen Mürsi bahçelerinin bize «İspanyol bahçeleri» adile gelişine; hoş geldi! diyeceğiz, Ne de olsa sahnemizde yeni bir hava es- miş oldu. Komedi kısmında oynanan «Aleş böceği» Macar muharrir Molnar Feren- çin'in güzel bir komedisidir. Hayat ol- duğu gibiliğini solmaz olmaz deme, ol- maz olmaz. sözüne karışlırarak, göz yaşını tebessümle silerek, herşeyi tesa- düflere bağlıyarak, püflerden ve hiçler- den mürekkep bir mevzua can vermiş, sonunu da güzel bir sürprizle bağla- mış, Fakir bir kız tasavvur ediniz ki, peşinde bir milyoner dolaşıyor. Bu kız fakir hir avukatı zengin ediyor, kendi- si de bir garsona varıyor. Eser burada bitiyor. Ama siz diyorsunuz ki: Yazık, ne diye sanki milyonere Yarmadı?.. Ben diyorum ki: Zengin ettiği fakir avukata varmalıydı?, «Garsona varğı- ğına iyi etti. diyenler de var. Müellif herkesin gönlünü hoş ediyor ve son perdede fakir kızı bunların bepsile ve üstelik kimsenin hatırına gelmiyen sahneye bir aralık çıkardığı kabasaba, küstah, terbiyesiz bir çapkınla da ev- lenmiş gösteriyor... Hazım mübalâgalı tuhafhıklarile pi- yesin karakterini kökünden bozduğu için, Şevkiye ile Halidenin bütün gay- retlerini boşa çıkardı, Muammer de iyi konuşamadığı için son perdenin gü-” zelliği çözülmesi imkânsız bir muam- ma halinde kaldı, «Selâmi Sedes Bay Amcaya göre.. . Ve her evden bir kaç kişi bu kurs- korunmak usullerini öğrenecek! .. Fakat dünyanın barışa doğru git- "| dara gidip maske kullanmak, gazdan | tiği farsedilitse bu emekler boşuna EK