AKŞAM Dünyada ilk tahtelbahir ii ilkfetheden büyükIskender imiş, ilkt tahtelbahiri ibir Hollandalı yaptı 1620 senesinde Von Drebel Cornelius isminde bir Hollandalı tahtelbahir is- mini verdiği kapaklı bir geminin içi- kapaklarını kapıyarak Famez nehri- Bin dibinde bir gezinti yapmış herkesi hayretlere düşürmüştü. Su altındaki bu tecrübe, asırlardanberi, tâ Yunan Madeniyeti zamanından itibaren İn- Sanlarırnı düşünüp bir türlü tatbik ede- Mmedikleri bir fikrin mevkii tatbike konması idi. Tahtelbahirlerle seyahat birçok muhayyileleri işgal etmiş, fa- kato zamana kadar kimse denizin al- tında seyahat imkânını verecek bir ge- mi inşa edememişti. Van Drebelin tahtelbahiri yukarda resmini gördüğünüz şekilde idi ve tah- tadan imal edilmşiti. Altı tane kürek deliği vardı. Bu deliklerden içeriye su- yun girmesin nasıl mâni olduğu elân İzah edilmemiştir. Bu gemi, denizin di- bine ihtiya ettiği müteaddid tanklarst Su doldurmakla batırılıyordu. Tekrar Yüze çıkmak istediği takdirde bu tankların suyu tulumbalar vasıtası ile boşaltılıyordu. O zaman tahtanın ve geminin ihtiva ettiği hava, tahtelba- hiri su sathına çıkarmağa kâfi geli- yordu. Bundan da anlaşıldığı veçhile tah- telbahiri ilk tahayyül eden zanndildi- Zi gibi Fransız muharriri Jules Vern$ değildir. Yalnız Jules Verne'in «Deniz altın- da dünya seyahati: namındaki roma- nında tasavvur eylediği tahtelbahir an» da inşa edilebilmiş» ar bundan birkaç sene ev- Surcou! tahtel- devresinin en son cak son Büyük İskenderin denizaltını fethet- Dü ünyanın en muazzam ilmi, glkterem tahtelbahiri Surcouf hemen hemen yüz metre uzunluğundadır. Hacmi 4300 tonu, te cavüz eder. Dünyada mevcud en bü- yük tahtelbahirden iki misli büyük- İlk tahtelbahirler tür. Dört tane 4,5 posluk top taşımak- | (o Tahtelbahirlerin ilk defa olmak tadır, üzere bir harp âleti olarak harbiumu- Ayni zamanda bir de tayyaresi var- | mide kullanıldığını zannedenler ya dır. Üssü bahriye lüzum hissetmeden, | nılırlar. Tahtelbahir harpte ilk defa 13,000 mil gidebilir. 150 tane tayfası | olarak Amerikan dahili harbinde 1364 vardır. Denizin dibine 100 metre dala | senesinde kullanılmıştır. Housatenic bilir, Halbuki diğer tahtibahirlerin ek- | isminde asilere mensup bir kruvazör serisi 50-60 metreden fazla dalamaz- | Charleston körfezini abloka etmişti. lar. Bundan başka deniz dibinde mü- İ Hükümet kuvvetlerine ald bir tahtel- Taksi saatlerini ayar elen golörlr rettebatı ile üç gün satha çıkmadan kalabilecek hava ve tertibatı haladir. Taksi saatlerinin yeni tenzilâta göre ayar edilmesi için belediyece Kendi- lerine verilmiş olan iki aylık müddet bu ay sonunda bitmektedir, Ay sonuna kadar taksilerini yeni ücrete göre ayarlatmıyan otomobil sahipleri cezalan- dınlacakları cihetle ayarlanmıyânlar şimdi isticale başlamışlardır. Resim; daba sabahın sekizinde ayar müfettişliğinin bulunduğu bina önün- de toplanan otomobilleri gösteriyor. Yelemenklinin yaptığı ilk tahtelbahir bahir ucuna bir torpil bağladı. Kru- vazöre yaklaştı. Torpilin infilâkı neti- cesi olarak kruvazör battı amma, Su- ların fazla sarsılmasından tahtelbahir de alt üst oldu ve içindeki dokuz fe- dai ile beraber denizin dibine gömü | dü t Bundan sonra Fransızlsir 1886 s0n8- sinde «Giymnateş isminde bir tahtel- bahir inşa ettiler, bu ancak 30 ton hao- minde ufatık bir şeydi. Bir pervanesi vardı. Elektrik motörü ile işliyordu. 'Tabit katettiği mesafe pek kısa idi. 1893 senesinde Guslave Gedeis- minde bir Alman 270 tonluk bir tah- telbahir inşa edince Almanya bunu fırsat telâkki eyledi. İngiltere ile gi- riştiği bahri rekabette ancak tahtel- bahir inşaatını tesri etmekle muvaf- fak olabileceği kanaslini Kazandı. Harbiumumi esnasındaki deniz müca- delesi Almanyanın bu hususta ne ka- dar haklı olduğunu gösterdi. Alman arhlı ve kruvazörleri İngilizlerin ki ile çarpışmağa cesaret edemediler. Far kat Alman tahtelbahirleri muvaffakı- yetle İngiliz sahillerini abloka ettiler ve 1917 sensinde az kalsın İngilizleri aç bırakarak teslim olmağa icbar ede- ceklerdi. İskenderi Kebirin tahtelbahiri Maamafih ilk tahlelbahirin 1620 se- nesinde inşa edildiği katiyetle söyle- nemez. Çünkü eski Yunanlılardan kal- ma bir resim İskenderi Kebirin deniz- altını fethettiğini gösteriyor. Bunun için İskender cam bir şişe içinde de- niz altına sarkıtılıyor. Maamafih gü- nün âlimleri bunun bir hürafeden iba- ret olduğunu söylemektedirler, Çünkü şişenin içinde havasız yaşamanın im- | kânı olmadığı gibi fazla derine indi- rildiği takdirde müthiş tazyiklen kın- ecnebi memleketler: Beneliği 8800, altı aylığı 1900, üç aybiı 1000 kuruştur. Adres tebdil için yirmi beş Kuruşluk pul göndermek Yzımdır. Recep 20 — Rurıhızır 143 A İnek Güneş Öğle İkindi Akşem Yat &. 107 mAar 62 9201200 1$i Va, 4ll 650126 1529183 1995 İdarehane: Babitli civarı Acımusluk So, Sofya mektupları Bulgarlar, şehir ve köylerin Türkçe isimlerini değiştiriyorlar Değiştirilen isimlerin manâları üzerinde muharrirler arasında münakaşalar başladı Sofya (Akşam) — Bulgaristanda son zamanlarda isimleri türkçe olan köy, kasaba ve sairenin isimlerinin bulgarcaya çevrilmesine çok ehem- miyet verilmekte, türkçe isimlerin ye- rine ekseriyetle Bulgar mili kahra- manlarınm veya eski çarlarının isim- lesi konulmaktadır. Böylelikle Delior- man havalisinde ve cenubi Bulgaris- tanda pek çok köy ve Kasabaların türkçe isimleri bulgarcalarile değişti- rilmişlerdir. Bazı Kasabaların türkçe isimleri, tercüme edilmiş ayni bulgar- ca omanalarile ( değiştirilmişlerdir. Türkçe isimlerin bulgarca manaları- nan araştırılması, tarihi ve etimolojik ehemmiyetleri, Bulgar türkoloğ âlim- leri ve muharrirleri arasında müna- kaşaları mucib olmuştur, V. Karcief Şumnu havalisinde Pres- lav kasabasının hakiki isminin eski İstanbulluk olduğuna itiraz eden Türkoloğ Şanofa, Mir gazetesinde verdiği cevapta Preslav kasabasına bugün de ora havalisi Türklerinin es- Ki İstanbulluk olduğunu “söylüyor bunun Sofyada yaşıyan o Şumnulu Bulgarlardan da sorulmasını istiyor. Gene Mir gazetesinde cenubi Bul- garistanda kâin uKırcali. kasabasına neden türkçe böyle bir isim verildiği soruluyor. «Kırcalin isminin menşei“ ni teşkil ettiği iddin edilen «Kırcalı- lar» ve «Dağlılar, isimlerinin etimo- lojik ve tarihi ehemmiyetleri üzerin- de Bulgar muharrirleri arasmda çi- kan kalem münakaşaları bir kaç gün sürmüştür, Türkoloğ V, Şanof «lisanı- mıyda türkçe isimler nasıl tefsir edil- melidirler.> başlığile yazdığı bir maka- lede «Kırcal» kelimesinin «Kırcı, «Kırcı» kelimelerile «Ali» isminin bir- leşmesinden ileri geldiğini yazıyor. Diğer bir muharir de «Kırcali nin kırca yani ağarmış, beyazlaşmış de- mek olduğunu ileri sürüyor. Dr. N.*Radef de Mir gazetesinde yazdığı bir makalede diyor ki: «Osmanlı imparatorluğunda 1793 - 1808 seneleri arasında Kırcalılık dev- rini nazarı itibare slırsak, «Kırcalı- Jar» isminin kırcı ve Ali isminden ne- şet etmemesi lâzımgelir. Kırcalilar yahut bu ismin kırcalılar ve yahut Kırcı Al isminden geldiği anlaşılmak için şu noktalar ispat edilmelidir: I — Bu kırcı Ali nezaman yaşa- mış ve ne zaman ölmüştür? 2 — Bu adam ne gibi hizmetlerde bulunmuş ta bugün Kurcalide Türk kıraathanesinin avlusunda mezarı bulunuyor? 3 — İktilâlci Kırcalılık devrinde sultan, neşrettiği bir fermanla Kırca- hlara dağlı eşkiyası dediği zamanlar da Kırcı Ali ne rol oynamıştır? Katiyetle iddia ederim ki 1793 - 1808 seneleri esnasında Kırcalılık dev- rinden bulgarcaya tercüme edilmiş yüzlerce ferman, emimame, fetva, ilânname, mazbata, arzuhal, tapı, mü- rasele, nasihatname gibi ve saire resmi Türk evrakında Kırcı Ali ismi- ne raslamadım. Bilâkis bir çok sul- tan fermanlarında bilhassa 1207 ce- maziyelâhir tarihine tekabül eden 1793 yılının künunusani ayında eş- redilen fermanda sultan, Kırcalılara «Dağlı eşkiyası., uKırcalı oğulları» demişti ve bunların önderleri olarak da Meftul İdris ve sair isimleri zik- Tetmişti. Fakat Kırcalı kelimesine hiç bir yerde raslamadım. Sultan fermanlarında Kırcalılara en 'döğrü olarak «Kırcalı oğullar», «Dağlı eşkiyası» denmektedir. Bu isimlerden başka, Osmanlı im- paratorluğunda Kırcalılık devrini tet- kik eden maruf Türk tarihçilerinden Ahmed Rasim, Cevdet paşalara göre de Kırcalılara Dağlılar da deniyor. muş. İki kelimeden ibaret olan bu mü- rekkeb kelime, kır ve calı yahutta kır ve çalı olmak üzere ikiye ayrılmakta: dır, Bundan sonra muharrir, kır, cal bulgarca izah ediyor, Dr. Nikola Raçef, Mir gazetesinde «Kırcalılık devri» serlevhalı makale» sinde diyor ki: «Kırcalılık devrini müteakıb 18 in- ci asrın sonunda ve 19 uncu asrın ba- şında Vidin havalisinde çıkan Osman Pezvanloğlunun büyük isyanı büyük ehemmiyeti haizdir, çünkü bu isyan o zaman çok kuvvetli olan Osmanlı imparatorluğunu temelinden sarstı ve dolayısile Bulgurlarda hürriyet ve istiklâl ruhunu uyandırdı. O zamana, yani budevrin bidaye- tine kadar bazı yerlerde tesadüfi ol- mak üzere eKırcalıları ve «Dağlılar» isimleri hiç duyulmamış ve söylenme- miştir. Bu devrin zuhur etmesine sebebi- yet veren üçüncü Mustafa oğlu üçün- cü Selim (1798 - 1808) Fransa büyük ihtilâlinin tesirleri altında kalarak Osmanlı imparatorluğu dahilinde geniş ıslahat yapmak istemesidir. Bu arzusunun icrası için Rodop köylerinden ve o zamanın münevver Türklerinden sayılan Yusuf paşayı büyük vezirliğe tayin etmiştir. Yusuf paşa da hıristiyanlıktan dönmedir. Sultanın, ıslahat yapmak istemesi ve dönme olan Yusuf paşayı da sağ- razam yapması, o zamanki geniş Os- manlı imparatorluğu dahilinde bü- tün eski paşalar, valiler arasında ade- mi memnuniyet uyandırmıştı.» Bundan sonra Bulgar muharriri, memlekette daha birçok paşa ve vali- lerin ıslahat aleyhindeki hareketleri- le Osmanlı tarihinde Kırcalılık devrinin. bu doğduğunu kaydediyor. Muharrire göre, Kırcallık ismini ta şayan bu ihtilâlei devir, ismini, orta ve şarki rodoplarda merkezi Hasköy olan Kırcallık havalisinden almıştır. Orta rodoplarda Çepelare, Ahıçelebi ve Rupça kazalarında baş kaldıran asilere Kırcalılar veya Dağlılar den- mez, «Haytalar» deniyormuş. Ve bu asllerin başı.da Rupçalı Pomak Meh- med Sinap imiş. Onun bölükbaşıları da Karamanav İbrahim, İsa oğlu To- pal Salih, Derdli Mehmed, Karafeyzi, Hacıağa ve saire imiş. Hasköy ve Rodop havalisinde Kırca” hı devri ssilerine «Kırcal», «Dağlı» ve «Gacallar. diyorlarmış. Karcalılar hakkında ilk vesika, Şar ban ayının ilk günlerinde üçüncü Se- lim tarafından neşredilen fermandır, ve Rumeli beylerbeyine ve Filibe san- cağı valisi Elhaç Mehmed Hakkı pa şalara gönderilen bu ferman, 12 ha“ ziran 1795 senesinde (14 Zilkaide) Sofyaya gelmiştir. Fermanda padişah Kırcalılara «Dağlı eşkiyası> demiştir. ' Fermanda sultan, müslümanlar gi- bi tebaası bulunan hıristiyanların da silâhlanarak bütün kaza fyam, zabi- tanı ve makamı ile beraber bulduk» ları yerlerde bu dağlı eşkiyaları tepe- lemelerini emretmiştir.» Bulgar muharrirterinin yukarıdaki sözlerinden anlaşıldığına göre, ihtilâl. di Kırcalilik devri, istiklâl uğrunda Bulgarların ayaklanmasını ve uyan- masını mucip olduğu için Bulgarlar, Osmanlı tarihinde Kırcalılık devrine çok ehemmiyet verirler, Bulgarlar, bu devir hakkında da türkçe pek çok evrak ve eserler toplamışlardır. Dr. Nikola Raçef, Mir gazetesin- deki makalesinde, bu devir hakkında Türk evrak hazinelerinde bulunan ols dukça çok resmi evraktan bir kısmı” nın bizde de milli kütüphanede «Sicil defteri namı altında mahfuz bulun duğunu yazıyor. Bu eski Türk evrakı, birkaç sene €ve vel İstanbuldan Bulgaristana çuval lar dolusu kaçırılan evraktan olsa ge rektir, Bunlar, Bulgar türkologları tarafından tercüme edilmektedir, S- rası geldikçe, burada da olduğu gibi bunlardan gazetelerde de bahsedilmeli ve çalı kelimelerinin türkçe manalarını) te ve tercümeleri neşredilmekteğir.