17 Eylül 1937 AKŞAM AKŞAMDAN AKŞAMA: Makineler ve şiir I Geçenlerde bir Amerikan şairi İs- tanbula uğramıştı. Her memleketi | sorduğu sualleri burada da tekrarli- yacak adâm aramış. Başkaları meya- nında beni de sağlık vermişler, Seya- hatteydim; maalesef görüşemedik. Fakat belli başlı sorgunun şu oldü- ğunu öğrendim: © — Yirminci asırda şiir ortadan kal- kıyor mu? Nelen? Filhakika, bütün neşriyatı karıştı- rın. Ne garpta, ne de şarkta şaşan sa- çan şairlere raslamıyorsunuz. En mo- dern ses verme ve söz yayma vasıta» lari olan radyoda ve sesli filimde, manzum $öz bir unsur haline geleme- miş, pek mütevazı bir vatandaşlık hakkı bile kazanamamıştır. Devrin bir iki muvaffak şairi varsa bile, genç- ler, onlara sokakta rasladıkları zaman - meselâ bizim vaktile Tevtik Fikreti görünce duyduğumuz heyecanla - biribirlerini dürterek: «İşte, işte bak! Şair falanca!» diye huşu ile göstermi- yorlar. Şair, daha ziyade, gülümsetici | bir tip haline gelmiştir İ Bütün bunlar, şirin dumuruna da: | ir alâmetler değil midir? Bizzat Ame- rikalı şairin diyar diyar dolaşarak, hiç olmazsa bir köşeden eşiir ölmü- yor!» diye ümid verici bir cevap dilen- mesi ne mânayadır? Materyalist Karl Marx'la vaktile okuduğum bir fikre, idealist Bergson» | da da, - Peyami Safanın bir tercüme. | sinde - rasladım: «... Makine, insan tmeğini azali- makla beraber, maddi istihsali o ka- dar çoğaltıyor ki, hepimiz ruhun en asil meşgalelerine sarfedilecek #aman bulacağız. Edebiyat, ilim, sanat, fel- sefem Zıd fikirleri olan iki kutub ayni mü- | taleada.. Bizim vasati seviyedeki | mantıklarda onlarla beraber! Fakat buna rağmen, hakikat bambaşka. Zenaatkârlık devirlerinin doğurduğu sh şaheserler yanında, in «modem sanat» aj- | lesine mensup eserlerinde derinlik na- | mına bir şey yok, teferrunt üzerinde işlemeler yok, sade heyet, sade satıh! O satıhlar da hendesi eşkâlin muay- yen ve mahdud şekilleri içinde yuvar- lanmakta. Şiir ki, derinliktir, bir madde, bir halet üzeride uzun uzun tevakkuftan, ona nüfuzdan sonra tahassüsün 865 ve sözle zübde olarâk ifadesidir, tabii, modernizm — içinde yer bulamıyor. Çünkü esası, modern meklebin üslü- buna zaten uymamaktadır. — Evvelâ makineden sanırım. Çün- kü makine sürat yarattı. Hiç bir te. | ferruat üzerinde duramıyoruz, zaman kaybedemiyor; sinirlerimizi böyle alış- tırdı. Ve sonra makine asrı ampulü icad etti, gurup vakti ortalığı ışığa boğuyor, hazin renklerin tesirleri üze- rimizde intiba hasıl edemiyor. Şiirin en fazla yürekleri çıcıkladığı o ânı kaybettik, Nihayet makine sanayii | devri kadını umumi hayafa attı, müs- | takil kıldı, erkek vasilerin baskısın- dan kurtardı, plâjlara döktü; genç nesil, kadına balkon altlarından Sere- nad söylemek lüzumunu duymuyor. Şayet Freud'un hakkı varsa, arzu ve ihtiras zembereği kurulmağa vakit bulamıyor. Hulâsa, makine şiiri yıktı. Halbuki Dlarx da, Bergson da, mantık ye aklı selim de bunun aksini tebşir etmişler» di. İşte nazariye ile hayatın bir uyma- yışı daha... Akşamcı Adanın suyu - Vali ve Belediye reisi Adada tedkikat yaptı Vali ve Belediye reisi Muhiddin Üstündağ dün Büyükadaya giderek Ada suyu için yapılan sondajı ma- | Hallinde tedkik etmiştir. Sondaj kırk beş metreye kadar yapılmıştır. Keşfe göre 15-80 metrede Adaların mühim bir kısmını idare edecbilecek su bu- lunacaktır. Nizamdaki su sahasında yapılmakta olan sondaj bütün Bü- yükadanın suyunu temin ettiği tak- dirde Adaların su davası gelecek se- ne halledilmiş olacaktır. Bu sahada bulunacak su kâfi gelmezse diğer yerlerde de sondaj ameliyesi yapıla» caktır. Adaları < güzel me kurumu Muhiddin Üstündeğın su işini tetkik maksadile Adaya g: gerefine bir öğle yemeği tertip etmiş- tir. Yemek çok neşeli, cok samimi ol- muş, deniz sporlarından bahsedildiği | bir sırada Muhiddin Üstündağ Adalar da yapılacak ve gayesi deniz sporlarını teşvik edecek bir deniz klübünün kurulmasının çok muvafık ve yerin: de bir teşebbüs olacağını söylemiştir. . Yakında Büyükadada oModadaki deniz klübü gibi bir klüp tesis edile- cektir. Kimya enstitüsü İki şişe hamızı fosfor tutuştu, fakat çabuk . söndürüldü Dün, Caj ğlunda bir binada bu- lunan Üniversite kimya enstitüsünde bir kaza olmuş ve bu kaza bir yangın başlangıcı şeklinde allatılmışlır. Ha- | dise şöyle olmuştur: Enstitünün birinci katında bir oda- da bulunan kimyevi ceza, arasında iki küçük şişe hamızı fosfor vardır. Dün bir aralık şişe içindeki hamızı fosfor- lar havanın tesirile iştini etmişler ve $işe patlıyarak eczalar kısmen etrafa dökülmüş ve bir yangın tehlikesi baş» göstermiştir. Enstitü idaresi derhal itfaiyeyi ha» berdar etmiş, İstanbul grupu. yetiş- miş, gaz maskesi kullanılmak ve kum dökülmek suretile, ortalığı kaplıyan keslf dumanlar, kimseye bir zarar iras etmeden dağıtılmıştır. Buğday fiatleri Buğday fiatlerinde yeniden hafif bir gerileme göze çarpıyor. Muvaridat bir taraftan çoğalmakta, piyasaya sık sık yeni sene mahsulü arzedilmekte- | dir. Dün de 24 vagon buğday gelmiş- tir, Bunun çoğu yeni sene mahsulü- dür, fakat satış az olmuştur. Diğer taarftan birçok yerlerde ihra- calçı tacirlerin mal toplamakta olduk- ları görülmektedir. Bilhassa yeni 8€- ne mahsulü kalite itibarile çok güzel- dir. Vakit vakit dış taleplere tesadüf edilmektedir. İhracatçı tacirler hari- ce göndermek üzere Bandırmadan ve Çanakkaleden mühim miktarda buğ- day mübuyaa etmişlerdir. eğini duyunca | Haklı şikâyetler Sivrisinek orduları Asya- dan Avrupaya geçti Bir vakıtlar, Şişlide, Nişantaşında oturan hal ve vakti yerinde ailelerden bir kısmı, sayfiye için Erenköyü, Göz- tepe Feneryolu gibi semtleri tercih ederlerdi. Anadoluyakasının sakin, si- nirleri dinlendiren havası bu tercihte milessirdi. Ancak bunların içinde bir korku vardı: Sivrisinek. Bunun için - ö zamanlar haşaratı ilâ edici inad- deler olmadığından - bütün aile efradı- na, hizmetciler de dahil olduğu halde birer elbinlik tedarik edilmesi, sivri- Sinek istilâsna karşı Wk ve başlıca tedbirdi. Bü usul, Bemen hemen, Cumhuri- yetin Hânimx kadar devam etti. Bun- dan sekiz, on sene ünce Sihhiye Vekâ- leti İstanbulun Anadolu yakasını siv- risinek belâsından kı Haydarpaşadan, Kadıköyünden Pendiğe, Yakacıfa kadar bu havalide sıkı bir mücadeleye başladı. Sivrisinek sürfelerinin türediği çukurlara mazot döktürdü. ra ilç sıktı vesaire... O zamandanberi İstanbulun Anadolu yakasında sivrisinek istilâsı, hissedilir derecede azam Artık Anadolu yakasının bir köyünü sayfiye olarak tercih eden aileler bu haşaratın tazibinden aşağı yukarı ma- #un kalıyorlar. Fakat bilmiyoruz ne- dendir? Acubu şehrin karşı yakasın- da barınamıyacakların anlıyan giv- risinekler bir «muhacereti umumiyes halinde Şişli, Maçka, Nişantaşı ve Fındıklı havalisine, yani Avrupa ya- kasına mu göç etiler? Bir vakıtlar bu semtin halkı sivrisinekten haberdar değildiler. Şimdi geceleri oturmak bila Kabil olmuyor. Bu sene yaz mevsimi geçti, on beş yirmi gün sonra havalar serinleyince sivrisinekler de bahara kadar sine- ceklerdir. Fakat ilkbahar gelince yihe bu belâ ile karşılaşacağız. İstiyoruz ki kışın son ayları, sivrisinek sürfelerini öldürmek için mücadele ayıdır. Bina- enaleyh, gelecek sene bu havaliyi be- Jâdan kurtarmak için şimdiden tedbir almak lâzımdır. Çünkü biliyoruz” Bu kabil resmi bir karar vermek için ardan. dolayı. an zevattan birini bir akşam «fakirhane. ye mi- safir olarak davet ediyorum. Lütteder teşrif - ederse sivrisineklerin izacını bizzat tedkik buyurabilir. (Adres mahfuzdur) Bayat balıklar Dün kokmuş 200 palamut imha edildi Üsküdarda oturan Mehpare, Reşi- de, Mihriye ve Nevres ismilerindeki kadınlar çarşıdan iki palamut alarak kızartmışlar, olurup. yemişlerdir. Ye- mekten biraz sonra dört kadında 76- hirlenme âsari görülmeğe başlanmış ve komşular polisi haberdar etmişler» dir. Derhal dört kadın bir otomobile konularak hastaneye okaldırılmışlar | ve tedavi altına alınmışlardır. Dün Eminönü, Üsküdar ve Fatih mıntakasında 200 kokmuş palamut satıldığı görülerek imha edilmiş, sa- | tanlar hakında da ceza zabıtları tan- zim olunmuştur . Bir çocuk ağaçtan düşerek yaralandı Kumkapı Nişancasında Hamam 50- kağında oturan 10 yaşlarında Hasan ismindeki çocuk bir ağaca çıkmış, bir aralık muvazenesini kaybederek düş- müş ve ağır surette yaralandığından tedavi altına alınmıştır. — Her malın yerlisini yapabiliyoruz bay Amca!,. Elimizden bir iş kurtul- muyor... v hi. ... Meselâ millete soba mı lâzımi,. Al sana boy boy sobal... ... Karyola mi lâzım!,. Buyrun! Hem de kübiğin kübiğil ... ! | Inşaat işi Kalfalara inşaat ruhsatnamesi verilmiyecek pi inşaatı ile meşgul olacak olanla rın mutlaka ya inşaat mühendisi, ya- hud mimar olması şarttır. Kanunun bu sarahatine rağmen şimdiye kadar bu hüküm infaz edilememekte ve in- şaat ruhsatiyesini yalnız inşaat mü- hendislerile mimarlar değil, ayni za- manda elektrik, su ve salre şubeleri de iktisası olan mühendisler de alıyorlar, belediyeye karşı inşaattan mesul olu- yorlardı Şehircil'k mütebassısı B. Proste ka- nunun bu maddesinin şimdiye kadar tatbik edilmemiş olmasını yapılan bi- naların inşa tarzları ve üslüpları iti- | barile bir noksan telâkki etmiş, şehir- de yapılan binaların mutlaka şubesin- | de mütehassıs mühendisler tarafın- dan yapılması lüzumunu ileri sürmüş- tür, Bunun üzerine belediyece bir ta- limatname hazırlanmağa başlamıştır. Bu talimatazme etrafında mimarlar birliğinin de mütaldası alınmıştır. Ta- limatname yakında kati şeklini aldık- tan sonra şehir meclisine verilecektir. Talimatnameye ayni zamanda inşaat kalfalarına da müstakilen inşaat ruh- satnamesi verilmemesi kaydı da kona- caktır. Avda bir kaza Bir genç boynuna saplanan saçmalardan öldü Kısıkıda Küçükçamlıcada oturan İ ve ticaretle iştigal eden 21 yaşların- da Nardan 1159 numaralı hususi oto- mobiline, arkadaşlarından Alâeddin ve! rak bıldırcın avlamak üzere Maltepe- ye gitmiştir. Bir aralık Salih, Faruğun çiftesini alarak muayene etmek istemiş, bu si- rada da çifte patlamış çıkan saçmalar Salihin boynuna saplanmış ve az son- ra ölümünü intaç etmiştir. Faruk ile Alaeddin bu facia karşı sında şaşırmışlar, Salihin ölüsile be- rabep-tekrar Kısıklıya dönmüşlerdir. Burada zabıtayı haberdar etmişler- dir, Üsküdar müddelumumüliği | tahki- kata el koymuş, cesed morga nakle- dilmiştir. Bir kadın tramvaydan inerken düserek yaralandı Maryam isminde bir kadın dün Eminönünde tramvaydan inmekte iken muvazenesini kaybederek düş müş, muhtelif yerlerinden yaralandı- ğa için tedavi altına alınmıştır. Bir genç denizde boğulmak üzere iken kurtarıldı Bir şirkette o tahsildarlık eden İbrahim, Floryada bir plâjda banyo Mühendisler kanunu mucibince ya- | mi araman) Pazara çıkan şiir Şiir denilen şeyin öldüğünü zanne- derin. Ve: —Yazık... Artık insanlar şiir, man- zume okumak istemiyorlar, Eskiden gençler Çamlıca tepesinde, Modada, yahut şehrin manzarası güzel bit ye- rinde toplanırlar, ufuklara karşı manzumeler okurlarmış... Bu onların en büyük “eğlencesi imiş.. Şimdiki gençler şiir dinlemedense gürültülü bir cazbandı dinlemeği tercih ediyor- Diye üzülenlerimiz vardır. Hakika- ten sergüzeşt müellifi Sami paşazade Sezai ölmeden evvel: — Hâmidle gençliğimizde Çamlıca tepesinde buluşur, batan güneşe kar- $ı şiir okurduk... derdi. Bugün muhakkak ki şiire, manzu- meye eskisi kadar rağbet eden yok. Yalnız bizde değil, dünyanın her tara- fında böyle olduğunu zannediyorum. Çünkü bugünkü hareketli hayatımız. şiirle, manzume ile pek telif edilecek bir halde değil. Lâkin bazı hâdiseler insanı şaşırtı yor, Ve bunların karşısında kendi kendinize soruyorsunuz: — Hani şiir ölmüştü?. Hani kimse manzumeye rağbet etmez olmuştu?.. Ben bu suali hiç ümid etmediğim bir yerde kendi kendime sordum, bir pazar yerinden geçiyordum. Baktım, bütün esnaf şair olmuş, evvelâ bibercinin sesi önümde çın çın öttü: «:10 kuruşa biber » « Dolmaya gider. » Ondan sonra incircinin feryadı yük. seldi: « Lüp şekeri, Tüp şekeri » « İki çeyrek değeri. » « Derya kurusu ye » « Derya kuzusu ye. » « Ne de ucuz diye» « Hey babam palamutlar.. » Bütün bu manzumeleri gördükten sonra insan Şiir denilen şeyin öldüğü- ne inanamıyor, H.F. Mesacero değil İtalyani gazetesi İstanbulda İtalyanca çıkan Mesa» cero değli talyani gazetesi onuncu yıldönümünü idrak etmiştir. Refiki- mizi tebrik ile uzun ömürler dileriz. Taksim stadında yapılacak müzil liği Beyoğlu Halkevinin tertib ettiği müzik şenliği 18 eylül cumartesi ak- şamı saat 21 de Taksim stadında ya- pılacaktır. Taksim stadında yapılan büyük orkestra ve koro provası çök güzel olmuştur. Bu şenlik, müzik sa- hasında yapılan faaliyeti göstermek ve bu vesile ile müzik heveslilerini toplayıp yetiştirmek maksadına ma- tuftur. Bu sebeple Beyoğlu Halkevi bü şenliği parasız yapmaktadır. Ancak stad kirasını ve sair masarifi karşda- mak üzere stadca tribün için 15 ku- ruş duhuliye alınacaktır. Halkın şim- olduğunu memnuniyetle kaydederiz. ederken çok açılmış, fazla yüzme de bilmediğinden bir aralık boğulma va- ziyetine gelmiştir. İ Etraftan yetişenler İbrahimi boğul- mak üzere iken kurtarmışlardır. Polis | tarafından da hastaneye kaldırılmış- tır. . Oyuncak mı lâzım!.. İşte yem yi- yen tavuk, atlı araba!... Mükemmel!., Fakat bunların estetik tarafları sıfır! Bir işçi iş başında öldü Yedikulede Kazlıçeşmede (İplik fabrikasında çalışan Şeküre, dün iş başında bir fenalık geçirmiş ve a3 sonra da ölmüştür. Ölümden zabıta haberdar edilmiş, lâzımgelen tahki- kata başlanmıştır. .. Acaba bu bedii kusurun kabür hatı kimde?... B. A — Kimde olacak, bedii ter- biyeyi küfür telâkki eden eskilerdel... slk ği Gn diden büyük biralika göstermekte , mi