14 Eylül 1937 HER BİR Güzellik enstitüsünün müdiresi bayan Juliette, odadan içeri girerek: — Kararımız karar deği mi efendim? İşe yarın başlıyacağız — de- di, — Her halde korkmuyorsunuzdur. Bayan Leylâ, başını kaldırdı, gü- Tümsedi. Hiç te korkmuyardu. İzahat verdi: — Fransaya gelmek için uzun bir seyahati göze aldım. Gayem yüzümü düzeltmekti. Tabii uzun uzun dü- şündüm, taşındım. Hem ne olursa ol- sun: Çehremi bu halde bırakamam. Çünkü bundan beteri olamaz! Müâire, sakin edasile: — Merak etmeyin. Benim yüzüme Başını aydınlığa doğru uzatarak, düzgün ve yumuşak tenini, gergin dudaklarını gösterdi. Sonra, gülerek: — Ben de sizin gibi hayli örselen- miştim... Bu gördükleriniz tedavi ne- ticesidir. Yeni icad edilen bu ten tazeleme cerrahisinin one mükemmel şey 0l-” duğunu uzun uzadıya İzah ettikten sonra yavaş sesle ilâve etti: — Sandete nasıl kavuşacağınızı göreceksiniz. A Başka bir hastanın odasına çağır- dıkları için, müdire, bu sözleri söyle- dikten sonra müşterisinin elini sıka- rak çıktı. Genç kadın, yeni ümidile ve hatı- Tatile başbaşa kaldı. Hele hatıratı... Etrafına baktı. Bu hususi hasta- nenin odası cidden güzeldi. Her şey yüze gülüyordu: Çiçekler, iyi cinsten dallı basmalarla kaplı olan kanepe- ler, perdeler. Yarabbi! Acaba bura- dan çıktıktan sonra, sandete erişebile- cek miydi? Yüzünü gizlemeden kuv- vetli ışıkta dolaşmak sasdetinel İçini çekerek şezlonga uzandı. Vü- cudü çok taze ve genç kalmiştı. Fa- kat yüzü? eVaktile güzelmiş» dedir. tenlerdendi. Hep bu mazil «Güzel- miş», «herkesten iyi imis, «vaktiles, &eşi yokmus»... Ne facia! Kadın gözlerini kapadı. Tekrar 2Ç- tı. Bilemiyor; hiç bir zaman bilemi. yecek! Neden birdenbire güzelliği kaybolmuştu.” Filhakika derler ki sıcak iklimlerde kadınların gençliği Avrupada yaşı- yan kadılarınkinden çok daha ev- Yel bitermiş. Sıcak iklim teni gev- şetiyor. O rütubetli ve hararetli Ikli- me hiç bir şey dayanmıyor. O da, kocasile birlikte Cavada ve Hindis- tanda konsolosluklarda dolaşırken böyle mahvolmuştu. Lâkin bütün bunlar genç kadına o kadar derin tesir etmiyecekti; eğer işin içinde aşk meselesi olmasaydı... 'Aşk, o kanı emen vampir!... Uzak ve sıcak memleketlerde ne vraplar çekmişti. Kocasının her gün kendi- sinden biraz daha ayrıldığını, çap- kınlıklara doğru meylettiğini görü- yordu. Rasimi zaptetkemk için me gayretler sarfetmemişti. Fakat o üs- tüne düştükçe felâket daha büyüyor- du. Zaten göz yaşları ve İztirap ka- dar kadını harsp eden ne vardır? Eğer kaybetmek istemediği kocasını kendi güzelliğinde tenkid edecek şey bulmadığını biley: her ş düzeleceğine emin olurdu. Bazı kekler, sevdikleri kadını - aradan s€- meler de geçse, kadının y de bo- zulsa - gene ilk senelerin gözile gö- rürlermiş; çehirelerinin bozulduğunu farketmezlermiş. Fakat Leylânın ko- cası, maatteessüf bunlardan değildi. Üstelik'son derece cakaciydi: Güzel bir kadının kocası olmak istiyordu. Kim bilir kulağına belki de arkadaş- larının o tenkidleri ilişmişti, Kadın- cağız çok iyi hatırlıyordu: Bir gün öğle üzeri, şık bir lokantada karşı- lıklı yemek yerlerken, erkek, kaşla- rını çatarak onu süzmüştü. Ya o çay er- ziyafetinde?... Pek genç kadınlara mahsus olan şapkası buruşmuş yü- züne ne kadar aykırı düşüyordu... Cavadan ayrılırken şereflerine veri- len davetteki bol ışığın, çehre hatla- rını nasıl bearbad gösterdiğini ha- tırladı. Böyle eğlencelerden sonra; enstitüsü müdiresi, tekrar © bulacağını ona, söyle- saadeti mişti. Allah versin de söylediği doğru çık- * ” Tedavi üç hafta sürdü. Üç hafta karanlıkta kalmak, * kimseyle konuş- mamak... Yirmi gün aynaya bakma- mak ve yüzünde, deriyi geren ve ya- kan bir şeyin yapışık olduğunu his- setmek... Fakat O şeyin altında taze bir te- kestrası, Kolonya (456) 2045: Piyano nin, bir çocuk teninin mevcut olmak | konser, Belgrad (aa BAND. Mene ihtimali var, Eş < ül all Yrmi gün ümitle yaşamak... «Gü- zelleşmek» ve «sevilmek» fiillerini is- tikbal sigalarile tasrif etmek: «Güzelleşeceğim...» «Sevileceğim...» «— Beni sevecek, çünkü güzelleşe- ceğim...» Güzellik, aşk, aşk, güzellik ... Şimdi izlırap çekiyor, fakat ne | ehemmiyeti var? Güzellik için nelere tahammül edilmez... Hem bü yirmi gün... Zaman öyle çabuk geçiyor ki... Sonra insanın aynaya rahat rahat bakmak saadeti... İlk günler biraz ya- nıklık, biraz kızıllık var... Fakat ne- ticede... Birdenbire değişmiş, yeni- den yaratılmış taze bir ten, güzel, pürüzsüz bir yüz!... Ve kalbin de- rinliğinde hissedilen o rahat, o saa- det, o inşirah... İnsan tekrar yaşamağa (başlıyor. Aydınlıkta geziyor, yüzünü heyecan- &ız, korkusuz güneşe veriyor. Yolda €rkekler dönüp sana bakıyor, Ve ge- ne onların gözlerinde, eski arzuların parladığını görüyorsun. Günün birinde, bir tanesi usulcacık fıslıyor: — Sizi yarın görebilir miyim? İşte birdenbire, kadın, kalbinde bir kurtuluş m i hissetti, Bilmediği bir şey yüreğinde hopladı: Uzaklarda bıraktığı erkeği düşündü. Kendisin- den bıkan ve kendisini tenkid eden erkeği! Şimdi acaba hargisi daha genç du- Tuyor? Tekrar bu bain insana dönmek mi?... O orada beklesin dursun! Dün-. yada daha başkaları var, nice baş- | kaları,.. Ona: «Saadete kavuşacak- sınızl; denmişti. Evet, -© tamamen değişmişti: Taze bir yüz, taze bir kalb. « —Eiveda, çöktüğüni sıralarda ba na o kadar hain olan gençliğimin ilk aşkı!» Artık iyileşmişti. müdire: — Nasıl? — dedi. — Size dememiş miydim: Tar yirmi yaşında gibi du- Son vizitasında, ruyorsunuz... Ne zaman gideceksi “ niz? — Nereye? —Kocanızın yanına... | 'Eğildi. Tebessüm ederek, yavaş sesle: — Ona gitmiyeceğim... Yeni bir | hayale başlıyacağım... Çünkü anlı yorsunuz Çok güz o bana lâyık değil, Veli Nuri 13 Eylül 1997 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) SHAM ve TAHVİLÂT 1993 istikrar 9650) Türkiye Cum- 9125 İstikrazı da- 9525) huriyet Merkez e Bankası İnitürk 1 1405) is, 2440 » in ia Anadolu Hi Telefon 70 ». MM BM Mümesti 1 3090) Jet vw iL GN) e Baş İİ Ttihad deği. 1185 İş Bankası | 990) mMenleri » hamiline 990) Şark değirr | 050 » Müessis O75İ menleri Para (Çek fiatleri) neşriyatı: 1230: Plâklâ 0: Havadis, 13,5: Muh- atı, 14: SON Akşam neşriyatı: -530; Plâkla dans musikisi, 1030: Konferans: Eminönü Hal kevi neşriyat kolu namına bay Nusret Safa, 20: Hamil ve arkı afın- dan Türk musikisi ve balk şarkıları, 20550: Ömer Rıza tarafından arabca Söylev, 20,45: Vodin Rıza ve arkadaşları tarafın. | dan Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 2115: ORKESTRA, 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün p:0£- ramı; 2230: Plâkis sololar, opera ve ope- Tet parçaları, 23: SON. Ecnebi istasyonların en müntehap programı Koma (421) saat 22: (Don Carlo) ope- Tası Verdinin, Peşte (540) 22: (Rigoletto) operası Verdinin, Bükreş (364) 21,25: Sen- fonik konser, Oslo (1159) 2130: Senfonik konser, Berlin (356) 27: Filarmonik or- Varşova (1230) saat 21, Paris P. P. (813) 23,10, Landra (Kısa dalya 2046 - 24. 15 Eylül 937 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- Ia Türk musikisi, 1250: Havadis, 1805 Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 1830: Piâkin dans musikisi, 1930; Konferans: Beyoğlu Hal- kevi namına; İçtimai yardım. Şüküfe Ni- hal Beşar tarafından, 20; Bürhan ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Örcer Kıza tarafın- dan arabca söylev, 20,46: Feyziye ve ar- Kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı), 21,13; ORKES- 'TRA, 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2240: Şan: Türk- çe. Piyano refakalile bayan İnci sarafın- dan, 23: BON. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- sim: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Karaköyde Hü seyin Hümü, Kasımpaşa: Vasıf, Jfas- küy: Halcıoğlunda Barbut, Eminönü: Hümü Onar, Heybeliada: Halk, Bü- ü Şehzadebuşin- Mehmed Fu- Tarabya, Yeniköy, Emirgin, Rumeli- hisarımdaki eczaneler, Aksaray; Ye- nikapıda Sarım, Beşiktaş: Vidin, Fe- ; Balatta Merkez, Beyazıd: Cemil, Ahmediye matya: Yedikulede Teofilos, Alersdar: Ankara caddesinde Eşref Neşet, Şeh- Kubilây Yay adaları sonra, Amiral Şütso gece düğün Asi Japonlar Moğollara boyun eğ- memelerinin cezasını çekiyorlardı. Asilerin hâlâ başları ve burunları yü- karıda.. Moğollara atıp tutuyorlar ve: — Hepinizi denize döküp, geberte- Diye bağırışıyorlardı. Japonların kime güvendikleri belli Belli olan bir şey vardı; Adanın sarp tepeleri ve kayalıkları onları o güne kadar her türlü taarruzdan ko- rumuştu. Moğolların arkadan dola- şıp baskı yapacakları asilerin ak- Imdan bile geçmemişti. O gün akşama kadar adada kılıç- tan geçiriimedik bir tek Japon bira- kılmamıştı. N General Hun Kan'ın izi de buluna- muyordu, Bütün asiler: — Onu biz öldürdük. Boşuna ara mayın! Demişlerdi. Akşam üstü güneş batmadan ada temizlendi. Ve Moğpl donanması yelkenlerini şişirerek o gece yola çıktı. " > Yay adalarından Kantona:. Yay adaları. muzaileriyeti Japon- ları sindirdiği kadar Çinlileri de yıl- dırmıştı. Moğol donanması Kantona döndü- * gu zaman, Kantondaki Japonlar mu- zeffer Moğol muhariplerini yüzüstü yerlere yatarak karşılamışlardı. Kuhilây han donanmayı uzaktan görünce, amiral Şütsonun muzaffer olarak döndüğünü anlamıştı. Gemi- “lerin prova direğinde kırmızı püskül- remini: Ahmed Hamdi, YENİ NEŞRİYAT —— —— YENİ ADAM Yeni Adam'ın 108 üncü sayısı çıkt. İçinde İsmail Hakkı'nın Müstahsil Kadın, Bir tiyatro ihlali istiyorum, Hayatım, Hüsameddin Bozok'un Claude Farerme Müntekimin Yeni orman kanu- nu, Politika. Ai Balamir'in Papur Usta, Dr. İzzeddin Şadan'ın Akl Hastalıkları başlıklı yazıları, İlya Ehrenburg'dan, Pi- dirim Borokin'den tercümeler, Kısa tedkik ve tenkidler, İç ve dış sosyete, Niçin ve neden . Kitaplar, . Haftanın. düşünceleri, Hulüsalar sahifeleri vardır. Karilerimize tavsiye ederiz. Fiati 10 kuruştur. Eminönü Halkevinden: Eminönü Halkevi tarafından ayda bir ukanlan Halkbilgisi Haberleri adlı folklor mecmuasının Tİ. inci sayıfı çıkmıştır. Bu sayıda; Mürüvvet Bayrının, İstanbul ailesinin mutbağı, Naki Tezelin, İstanbul Masalları, Ziya Günalin, Koşmaları ve Oe- man Bahadırloğlunun İş adamı adlı halk hikâyesi vardır. Tavsiye ederiz. mmm mm) İSTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 13/9/987 FİATLAR CİNSİ Aşağı Yukarı Kr. Pa, Kr. Pa. Buğday yumuşak Buğday sert Arpa Bakla Misir sarı Küşyemi Keten töhümü Çavdar Nohut natüre. Tiftik mal Keçi kılı Li e EBS Se Rune Dış | lü (Zafer kuşları) odalgalamıyordu. | Moğolların eski âdetleriy Kara İ ordusu da muzaffer olarak döndüğü zaman en önde yürüyen zuhlı mu- haripler omuzlarında beyrak gibi böy- le kirmızı püsküllü (Zafer kuşu) de- | dikleri işaretler taşırlar. Ve onları gö- renler ordunun harpten galip olarak döndüğünü anlardı, Kubilây han bu neticeden çok mem- nun görünüyordu. ” Gerçi Kubilây han donanmadan ve donanmayı aramağa giden sallardan bir aya yakın zamandanberi haber alamadığı için az sabırsızlanmamıştı. Şütso sahile ayak basar basmaz yanındaki büyük rütbeli zabitlerle birlikte (Hakan otağı) na gitti. Ku- bilâyın dizini öperek: — Artık Yay adalarında hiç bir tehlike kalmadı, hakanım! dedi. Bİ- raz geciktik amma sahte buyruğ be- ni aldalmamış olsaydı, bu iş bu ka- dar uzamıyacaktı. ği Şütso bundan sonra Yay adalarını nasıl ve niçin yaktığını anlattı: — Tehlikeyi kökünden temizlemek gerekti. Bundan sonra adalarda - kim- leri dilerseniz - onlar oturacak! dedi. Kubilây han Yay adalarının bir kısmının yanmasından pek memnun kalmadiyse de asilerin başka türlü İ bastırılamıyacağını anlıyarak: — Oralara Kanton civarındaki Çinlileri yerleştirelim. Dedi. Kanton valisine emirler verdi. Adalara Çinli köylülerin gönderil mesi kararlaştırıldı. Bundan sonra Kubilây han ordu- yu teftişe başladı. Askeri gözden ge çirirken, amiral Şütsoya sordu: — Küçük Timur gemiden çıkmadı mı? Göremiyorum onu. Şütso hakikati anlatmağa mecbur — Özkan'iz Timur birinci Yay ada- sina vardıkları gece, Timuru bir de- niz akrebi sokmuş. Bu âkrebin 2€- hiri insanı deli yaptığı için zavallı Timur da çıldırmış. Kubilây uzun boylu hikâye dinli- KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli evlendirmişti. Kantonda yedi gün, yedi şenlik yapıldı | verdiği bir söz vardı: No. 171 muzafferiyetinden nun kızı ile Özkanı Şütso önüne bakarak ilâve etti: o — Timur adada öldü, hakanım! Siz sağ olunuz! Kubilâyın tüyleri ürperdi, — Timur öldü demek... Diye mırıldandı. Hakan bu habe- ri alınca fena halde sarsılmıştı. O Kantonda geçen günler içinde Şütso- nun kızını Timurla evlendirmeğe ka- rar vermişti. 'Timurun ölüm haberi hakana o kadar dokunmuştu ki kum- a kadar teftişe imkân bulamadan geri dönmüş, ve sahilde kurulan çadırına duymuştu. Birdenbire Şütsoya başı- nı çevirdi: K — Kızım Timurla evlendirmeğe karar vermiştim. Mademki Timur öldü. Onu Özkan'a vereceksin! dedi. Özkan ve Şütso hayretle birbirleri- ne bakıştılar. Kubilây sözünü şu cümle ile ta- mamlağı: z Hemen yarından İtibaren dü- ğün başlıyacak... Ordumuz da bu vesile ile yedi gün, yedi gece Kanton- da şenlikler yaparak eğlenecek. Şütso bir şey söyliyemedi. Zaten. imparatorun arzu ve tensi- bine muhalefet etmek aklından bile geçmezdi. Yalnız baba olmak itiba- rile şu noktayı düşündü: Acaba kı- zım Özkanı beğenecek mi? Çünkü amiral Şütsonun da kızına «— Ben seni, beğendiğin erkekle evlendireceğim!» Demişti. Kubilâya ancak bunu söyliyebildi. Hakan yaşlı zabitlerden birini gön- derdi, Ve Şütsonun kızını çadıra ge- görmüştü. vü Gözünün ucile Özkana baktı, Gü- vii Tümsei, z Özkan iri boylu, bakır benizli, sert bakışlı, fakat çok sevimli ve temiz yü- rekli bir gençli. Sani Kubilâyın dizlerini öperek. — Beni, Özkan gibi bir kahrama- na lâyik görüyorsanız, ne mutlu ba- (Güneşin oğlu) gibi, dünyanın en meşhur bir sihirbazının ele geçire- mediği bü güzel kıza malik olmak Özkanm hayalinden bile geçmezdi. Özkan da yere eğildi. Hakanın dizini öptü. Ve bir şey söylemeden yerde diz çöküp durdu. Kubilây: — İki kolum vardı. Tanrı bunlar- dan birini (Timuru) çok gördü, aldı. Ötekini de Şütsonun kızı alıyor, dedi. Gözleri yaşla doldu Kubilây ağlıyordu Kubilâyın Kantondan Pekine dönüşü. Yay adaları isyanı bastırılmıştı. Kubilâyın Kantondan Pekine dö- gururu darbelenen beyefendi büs- | paris 220818! Sofya 608042) İ supday: Liverpul yecek vaziyette değildi. Askerler ha- bütün aksileniyor, büsbütün tersleni- | Londra 028 deb yele Buğday: Şikago kanı görerek galeyana gelmişti. yordu. ev Yak TSO) adla alnapi | pot, vine Kubilây kaşlarını çatarak: i z ; Milâno (149100) Belgrad 440 arpa: pay i Artik karısına karşı iyi muamele | aw, gana) Ze aa) | bb Land — HAM, iyileşmedi mi? dedi. Bu- i etmeği tamamen unutmuştu. Nerede | Ceneme a eli Sakal ei İmei radaki Japonlar arasında hâzık ta- ; o eski kıskançlıklar, muhabbetler?... | grükel (© (489 Bükreş © 1004063 z bibler var. Bir kere de onlar baksın. | hadıra Çılgın bir âşık gibi üstüne ttreme- | Amsterdam 143251 Moskova 23375 lar, sordu: ge