| Sahife 6 AKŞAM 2 Eylül 1937 İSTANBUL HAYATI a Alay seyrederken Sabah saat sekizden itibaren ma» halle aralarında seyirci akınları baş- ladı. Kucaklarında çocuk kundakları, ellerinde şemsiyeler, hasır iskemleler, koltuklarında yiyecek paketleri, genç, ibtiyar kadınlar, kızlar, grup grup de- Mikanlılar, çocuklar, yaşlılar, dört ta» raftan Beyazid meydanını dolduruyor-, Jar. Havuzun etrafı, caddelerin kenar- Yarı, kaldırımlar üst üste insan yığr his Kalabalık arasına çömelip kahval- ta edenler, sularını yakalarından 517- dıra sızdıra salatalık turşusu yiyenler, Çarşafını perde gibi gererek çocuk em- girenler, kalabalığın en sıkışık yerinde kocaman bir sehpa kurup fotoğraf çı- karmağa kalkışanlar, kadınların etek- leri altına gizlenerek saklambaç oyni- yan çocuklar daha neler neler... Herkes sabırsizlikla beklerken tepe- mizden geçen bir tayyarenin horultu- Jarı arasında uzaktan bandonun güm- bürtüsü duyuldu. Her tarafta birden- bire hareket başladı. Etrafın gürültüsü arasında muzika- nin sesi kayboluyor: — Hey, arkadaş. Biraz geriye çe- kil de biz de görelim. Burası sade sa- na verilmiş değil ya. Biz de alti lira Yol parası veriyoruz... — Ayyyy... Hay Allah mustakını versin, geldi geldi tam belimin orta- sına çarptı. Sırtım ağrıyordu da ük- şam şişe çekmiştim. Tam şişenin yak- tığı yeri sırım sirim sizlattı. Kucağı kundaklı, genç bir kadın arkadan avaz avaz haykırıyor: — Ayol bunlarda da hiç insaf, mer- hamet yok. İşi bir yer kapalım da alay seyredelim. diye ortalık ışımadan #okağa çıktık. Çocuk uykusunu alma» dan bu taşların üzerine serildik, şim- Öl şu Allahtan korkmazlar geldiler de duvar gibi önümüze dikildiler, Sabah karanlığından beri kaldırımların üs. Minde sefil olduğumuz da Üstelik cü» ba gitti... Başka bir kadın yan taraftan omu- Bumâ yumruklar indiriyor; — Oğlum, hem biraz geriye çekil, Bem de asker alayları geçerken dikkat #t de bizim hüsameddini görünce bar ba haber ver... Öteden bir delikanlı atıldı: — Teyze, bu kalabalık arasında senin Hüsameddini tanımak için ka- fasmda bayrak çekilmiş olmalı... Kadın buna hiddetlendi: — Hadi oradan terbiyesiz. Alemin konuşmasına ne karışıyorsun? Ben, adamcağıza söylüyorum. O da ba- verecek. Gözleri kör olmaz ya... i Ve bana döndü: — Oğlum, aman iyi bak. Benim oğ- kumun kaşları, gözleri kara, boyu or- ta, biraz tıknazcadır. Sol kulağının arkasında da bir benceğizi yardır. Gö- elem bana haber ver e mi eylâ- Kadıncağız Hüsameddini tarif eder- ken şiddetli bir itişme dalgasile yolun altbaşına savruldum. Bir daha da bi- Tibirimizi göremedik, — C.R. (AKŞAM) ın edebi romani Deniz havası mı istiyorsunuz, çam kokularına mı hasretsiniz? Bir düğmeye basınca arzunuzu yerine getirecek bir makine icad edildi Viyanalı doktor Halpern'in yaptiği makine şimdilik hastanelerde kullaniliyor. Yari. > Evlerde radyo ve buz dolabinın yaninda aye Z “e Yirminci asrın keşifleri birbirini takip ediyor. Radyo ve televizyondan sonra şimdi de iklim değiştiren bir makine yapılmıştır. Bu makine saye- inde insârı oturduğu yerde istediği #klimi temine muvaffak olmaktadır. Meselâ cehennemi bir çölde deni- sin serin rüzgârların, yahut yüksek dağların çam kokulu serin havasını teneffüs etmek kabil oluyor, Yeni makineyi keşfeden tıb saha sında bir çok mühim keşifler yap- mağa muvaffak olan ve bilhassa fiziki tedavi işinde yeni usuller bu- Jan meşhur Viyanalı A. Halpern'dir. İklim değiştirmek insanın sıhhati Için çok mühimdir. Denizin şifa ve- rici rüzgârlarından istifade için des nizleri ve Okyanuslar gezen seyyah- Jar beyhude para sarfetmiyorlar. Ciğerlerini temizlemek için yük- sek dağlara tırmanmanın boş bir zahmet sayılmamasının sebebi de dağ havasının temin ettiği bir çok faydalardır. Fakat bu gibi seyahatler herkesin harcı değildir. Bazısının kazancı, bazısının'da vakti müsait değildir. Kısa müddetle tatil alanlar için uzun ve masraflı seyahatler büsbü- iin yıkım oluyor. Çünkü kısa seya- hatinde umduğu müsait havayı bu- lamadığı Yakit beyhude zahmet çek- miş ve para sarfetmiş oluyor. Meselâ deniz seyahati fırtınalı bir havaya tesadüf ederse geminin kamarasın- dan dışarı çıkamayıp evdekinden 7i- yade bumalıyor, Doktor Halpem zamanımızda me- deniyetin teraki tablatin nimet- lerini evimize ve ayağımızın altına getirdiğini, coşkun nehirlerin sulari- Di musluklârımıza, elektriği lâmba- muza İsal eylediğini düşünerek muh- telif iklimleri evimizde yaratmak im- kânı olup olmadığını düşünmüş ve uzun senelerin mesaisi neticesi ola- rak mevzli iklim yapan cihazı mey- dana getirmiştir. Bu cihaz şark masallarındaki si- hirli postlar gibi insanı dünyanın muhtelif iklimlerine götürmektedir. Avusturyanın en büyük tibbi ve fen- ni âletler imal eden bir fabrikasında senelerce sarfedilen mesai neticesi olarak yapılan cihaz çok karışıktır. Bir çok su hazineleri, tulumbaları, hortumları, kumaş cidarları, ay- maları, körükleri ve emsali âletleri 'Teirika No, 33 Mektep arkadaşları Ve süratle direksiyona geçti. Onun maksadını anlamakta gecikmiyen Cevvale de yerine oturmuştu. Derhal hareket ettiler ve doktor Naci prensi- pine âykırı olduğu halde büyük bir süratle ana caddeye kadar otomobile yol verdi. Köprüyü geçerlerken: — Sizi bu sefer beşiktaştan çıkara- yım, dedi. Olmaz mı? — Size mâni olmıyayım, doktor. varsa beni herhangi bir tram- vay durağında bırakın, — Hayır. Tophane yolu daha Y. tır, konuşuruz da. Siz bilirsiniz! Bu saatlerde tenha olan Tophane, Beşiktaş yolundan ağır ağır giderler- ken doktor Naci birdenbire sordu: — Geçen gün niçin evinizin önünde inmediniz. — Orada indim efendim. Bir kaç adım yürümekten ne çıkar? — Hayır bir kaç adım değil! Bakın bugün ben sizi evinizin kapısma ka- dar götüreceğim. Genç koz şaşırmıştı. — Olmaz mı? İstemez misiniz? at Bürhan Cahid Cevvale cevap veremiyordu. Dok- tor Naci evini nereden öğrenmişti. O bir şey bulup söylemek için kıvranır- ken doktor devam etti: — Sizi teyzenize teslim edeceğim ve diyeceğim ki bu yaramaz kızınızı bir daha sokağa çıkarmayın. Onu artik ben gelip gezdireceğim, Doktor neler söylüyordu. Ve ne demek istiyordu. Tam Dolmabahçenin çınar ağaçla- rile kapanmış yeşil dehilize benziyen noktasına gelmişlerdi. Doktor Naci direksiyonu yavaş yavaş sağa Kıvır&- rak ve gazdan ayağını çekerek ötomo- bili durdurdu. Biraz geriye çekilerek Cevvaleye baktı: — Fena olmaz değil mi. Teyzenize bunları söylesem kızmaz mısınız?. Cevvale doktorun mühim şeylerden babsetmeğe hazırlandığını hissetmiş- ti. Fakat bunu anlamamış görünerek tabii bir sesle sordu: — Niçin durdunuz doktor bey?. — Biraz konuşalım. Karar verelim diyel, Buz dolabı ve radyonun yanında iklim değiştiren makineye sira geliyor yardır, Tam mânası ile hava ve rüz- gâr makinesidir. Bu cihaz fen ve ilim erbabından ve gazetecilerden mürekkep bir heyet huzurunda tecrfibe edilmiştir. Tecrü- be başlar başlamaz Viyananın “ya? ortasındaki boğucu havası birdenbire Atlas Okyanusu sahillerindeki mlâj- lardaki serin ve rüzgârlı havaya dön- müştür, Cihazın deniz suyu dolu hazinesin- de, denizde olduğu gibi dalgalar pey- da olmuştur. Bu dalgaların çarpın- tısı, uğullusu ve serpintisi deniz kenarında bulunuluyormuş hissini vermiştir, Doktor Halpern bir düğmeye do- kunur dokunmaz bir orman havası başlamış, ortalığa çam kokuları ya- yılmış, ağaçların uğultusu işitilmiştir. Diğer bir düğmeye basar basmaz İs- yiçrenin cümüdiyelelindeki (o soğuk ve temiz bir hava başlamış, karlı rüz. gâr esmiştir. Büyük bir desteğe metbut pro- jektör ültraviyolet ve emsali muh. telif şuaları matlüp iklime göre neş- rediyordu. Cihazın hususi hazinelerindeki taz. yik edilmiş hava, müvelidülma, müvellidulhumuza ve emsali gazlar istenilen iklime göre veriliyordu. Her ve derhal maksada girmeğe alışkin insanların soğukkanlılığı ile devam et- ti: — Sizi fazla üzmek, merakta birak. mak istemem Cevvale hanım, Üç gün- denberi teyzenizi yakından tanıyan bir aile dostumuz vasıtasile hakkınız. da pek ciddi tahkikat yaptırdım, İster. seniz kimin kızı olduğunuzu, hangi 1i- | sede okuduğunuzu İstanbula ne za. man geldiğinizi, hepsini anlatayım. Genç kız tereddüd, şaşkınlık içinde mırıldandı: . — Fakat bunlara ne lüzüm vardı doktor bey. — Şimdi onu anlatacağım, Hasta- neye devam ettiğinizden beri siziniş meşgulüm. Oradaki halinizi size his. settirmeden tedkik ettim. Görünüşte bazılarının mâa verecekleri kadar neşeli ve serbes olduğunuz halde ru. han çok ağır ve ciddi olduğunuzu an- ladım. Zeki, araştırıcı, öğrenici bir kız. sınız... Bu halleriniz bana şimdiye ka- dar zihnimi pek meşgul elmiyen bir karar verdirdi, Sizinle hayat arkadaş. ğı yapmanın bir saadet olacağı nak tasıma vardım, Bunun üzerine vaziye- tinizi, ailenizi, herşeyinizi öğrenmiş- tim, Hattâ babamla enişlenizin çok iyi dost olduklarını da bana söylediler, Benim cephemden herşey düşünülmüş- tür. Fakat tabil son sözü verecek ge- iklimin havası, rüzgârı, kokusu bu cihaz tarafından mükemmel surette temin olunuyordu. Projektör denizde, çölde, yüksek dağlarda güneş nasıl şuna neşreder ! ve ne kadar hararet verirse mükem- mel surette temin ediyordu. Meselâ kuru çöl havası almak isti- yen, tepesinde güneşin insanm bey- nini kaynalır gibi hararet neşreyledi- ğini hissediyordu. Her türlü ikümi yaratan bu cihazın yegâne noksanı İklime göre manzara vücude getire- memesidir. Şu kadar var ki insan gözünü ka- Patarak biraz tahayyül edecek olur- sa kendisini Okyanusun dalgaları, çam ormanları, cümudiyeler içinde hissediyor ve gözünün önüne bun- ların manzaraları geliyor.. Suni iklim yaratan bucihaz çok büyük, pahalı ve karışık olduğun- dan blyük hastanelerde iklim değiş- tirmek ihtiyacında bulunan hasta- Yar için kullanılacaktır. Fakat dok- tor Halpem-»telsiz âhizesi gibi her evde kullanılabilecek ve harci âlem bir basit cihaz yapmağa çalışıyor. Ya- kın zamanda her evde radyo ve buz dolabı gibi bir de iklim yaratığı cihaz olacaktır! KADIN KÖŞESİ Örme ceketler Eylül geldi, havalar serinlemeğ€ başladı. Gündüzleri tenisten sonr&, akşamları evde yün bir ceket aran yor. resmini dercettiğimiz ceket elde örmedir. Bej rengi yün üzerine koyu kahve rengi karolar yapılmıştır. Meslek mektepleri Muallimlerin terfi listesi tasdike iktiran etti Ankara 1 (Akşam) — Meslek mek tepleri müallimlerine âit terfi Jistesi vekâletin tasdikine iktiran etmiştir. Bu listeye göre maaşları arttırmak suretile terfileri icra edilen meslek mektepleri muallimleri şunlardır: İstanbul sanat mektebinden B. Celi) Üsküder kız enstitüsünden Fatma, Semi” ha, Cemile, İzmir ticaret hizesinden AN Seyfi, Bursr Necatibey onstitüsünden AY“ şe Sıdıka, Selçuk kız enstitüsünden Zati“ ye, Trabzon orta ticaret mektebinden Şa” ban, Ankara bicsiret Jisesinden Abdullah, İzmir sanat mektebinden Haydar, Ankslx İsmet paşt kız enstitüsünden Refla, Ziya, Bursa Necatibey kız enstitüsünden Fahri, Adana orta ticaret mektebinden Zili; yoğu Akşan kız sanat mektebinden Esad, Ankara ticaret İsesinden Cevad, İZ- mir ticaret Jisesinden Enver, Burs Ne- calibey kız enstitükünden Bakiye, Selçuk kız lisesinden Tevhide, Izmir Cumhurıyet kız enstitüsünden Hüsniye, İsmet paşa kiz Enstitüsünden Dürdane, Melek ve Medi- ha, Edirne sanat, mektebinden Kemal, Üs- küdar kız enstitüsünden Kâmile, İstanbul terzilik mektebinden' İhsan ve Zeki, BEY“ oğlu Akşam kız sanat mektebinden Fat ma, İzmir Cumhuriyet kiz enstitüsünde Nuriye, Üsküdar kız enekitğsünden Mev“ hibe, Rebin, Hamide, Selçuk kız iisesin” den Belkis, Kâzım, İsmet paşa kıs ens” tüsünden. Perihan, Beyoğlu Akşam Xz 5“ nat mektebinden Nahide ve" Mihriinnisâ, Istanbul Akşam kız sanat mektebinde Münevver, Merdivenden inerken düşerek yaralandı ğ 60 yaşlarında Mayer isminde biri dün Sirkecide Köprülü han merdi- venlerinden İnerken düşmüş, ağır sW- rette yaralandığından Musevi hasta” nesine yatırılmıştır, ne sizsiniz... Şimdi söyleyin bakayım. Otomobille kapınıza kadar gidelim. Kararımızı teyzenize de söyliyelim Yi? Yeni bir evlenmek teklifi ile karşı- laştığını anlıyan Cevvale gene ter dök- meğe başlamıştı. Doktor Pertev Celâldan ikinci hâdise idi, Bu seferki teklif daha kuvvetli gö- rünüyordu. ES Ve şüphe yok ki, bu teklifler devam ©decekti. Bügün başasistan, yarın gef dö klinik, öbürgün bir başkası, yoluna raslayan ve zevkleri, düşünceleri ken- di üzerinde kümelenen erkekler ayni yollardan, ayni itirafı tekrar edecekler, ondan hayat arkadaşlığı istiyeceklerdi. Genç kız buna artık öyle inanmıştı ki, herhangi bir erkeğin nezaket kaj- delerinden biraz aşırı alâkasını hisse. dince neticenin gecikmiyedeğini tah- min ediyordu. Bu israr ve bu neticeye göre de ha- zırlanmıştı. Etraftan böyle etek etek teklifler yağdıkça kafasına yerleşen İlkir yerini kuvvetlendiriyor, bu ha- yat arkadaşlıklarının arkasında bü- tün kadınları bekliyen hayat iztırap- Jarmın ne acı ve grurur kırıcı bir akın- 1a şahlandığım görür gibi oluyordu. Evlenecekler, İlk günlerin iğreti sükü- tundan sonra birçok yuvalara çöken durgunluk başlıyacak, daha sonra er- sonra bu | keğin dışarı hayatındaki didinmeleri tesadüfler, sefalet ve yahud serve muvaffakıyetsizlikler ve yahud şöbret getiren kazançlar ona ev haya unutturacak. Unutturmasa bile zevki“ ni, tadını kaçıracak, velhasıl kadın il sevgisinin İezzetini bulmak için her g&“ len günden ümid dilenirken erkeX burnu kabarmış, gururu şahlanmı$» tüylerinin rengi, kuyruğunun azam€ ti içinde sesinin bedliğini, ayaklarını? çirkinliğini görmiyen sersem bir tavu$ gibi salınıp gezecek. Kendisi yaşlandıkça erkeğin yuhU taze renk've taze koku ihtiyacı ile 25 bir şahin gibi körpe mahlüklar üzerin” de dolaşacak, ve o mevsim çiçeklerini balı ile geçinen yaban arıları gibi b8” İ har bahçelerinde valta ederken, kadi bu haylaz ağustos böceğinin yuvasi” na dünüp gelmesini bekliyecek!. Cevvalenin daha İzmirde başlıyf” bu menfi fikirleri zamanla, tesadüf” lerle o kadar kuvvetlenmiş ve dalbudak salmıştı ki, kendisi için değil, hatti, uzak yakın gördüğü ve işittiği Ve” me vakaları derhal zihnindeki bü Ki” şe haline gelmiş fikirleri işletiyor. Uyan her yeni ve müşterek bayât” müntehiasını provasında bulund bir sinema filmi gibi görüyordu. arkası vari 4