Bahife 10 Dünya vaziyeti yüzünden piyasada umumi bir durgunluk var Piyasada umumi olarak bir dur- gunluk göze çarpmaktadır. Durgun» luk beynelmilel iktisadi münasebet- lerden ileri gelmektedir. Avrupa po- litikasındaki gerginlik, Uzak Şark ha- diseleri, beynelmilel ticaret münase- betlerine büyük bir tesir yapmıştır. Geçen hafta yazdığımız gibi, bu dur- gun devrede, en ziyade revaç bulan maddeler, harp sanayiine yarıyan maddelerdir. En çok bakır, denir, krom, deri, pamuk gibi maddeler aranıyor. Maamafih bu durgunluk ç içinde, ihracat madd erl düşkün bir vaziy iyet itibarile fiatler edir. değildir. | am bir İhracat maddelerimizin vaziyeti de ihracat müddeleri- vaziyete dair nlâka- diğimiz malümatı tlerinde m yada kura zünden, Tür buğday ihracat yordu Vakia ihracat mevsimine ri diğimiz bir sırada, bu ümitlerin bo- acağından şüphe etmek doğru ü Fakat bugün mühim ihra- cat namuna ortada birşey yoktur. Bu den İstanbul borsasında, buğ- day fiatlerinde bir düşkünlük göze çarpmaktadır. Bu düşkünlükten bed- bin olmağa sebep yoklur. Çünkü Ziraat bankası, fiatlerin düşmemesi için, icap eden tertibatı almıştır. Bu itibarla, ucuz buğday ihraç etmek için, daha fazla düşkünlüğe intizar etmek doğru değildir. Fındık — PFiatler sağlam bir mev- kidedir. İngiltere, Fransa piyasaları ile olan münasebetler devam etmek- tedir. İç fındık fiatleri 43 kuruştan aşağı düşmemiştir. Maamafih fın- dık fiatlerinin de daha ziyâde düşe- ceğini beyhude yere ümit edenler vardır. Tiftik ve yapağı — Bu mallar üze- rinde de umumi bir durgunluk göze çarpmaktadır, Tütün — Piyasadaki canlılık de vam etmektedir. Çekoslovakya rejisi, tütün satın almak için bir münaka- sa açmıştır. Çekoslovakya bu sene Türkiyeden 3 milyon 200 bin kilo tü- tün alacaktır. Bu mikdarın içinde, 200 bin kilo işlenmiş olarak Çekos- lovakyaya gönderilecektir. Diğer taraftan, İtalya, Franan tü- tün monopolları da Türkiyeden tü- tün almak için alâkadarlarla temas- lara başlamışlardır. İ n — Uyuşturucu maddeler in- hisarı, her tarafta afyon almaktaydı. Bütün bu muameleler geçen hafta içinde bitmsitir. Son zamanlarda, Türkiye afyonlarına karşı talepler artmaktadır. Gıda maddeleri Geçen hafta yazdığımız gibi, yağ #atleri fırlamaktadır. Trabzon yağ- larının toptan kilosu 85 kuruşa ka dar yükselmiştir. Alâkadarların söy- lediğine göre 'Trabzon ve rındaki yaylalarda, bilhassa Karsta kurak- lık yüzünden » hayvanlar kâfi dere- cede beslenememiştir. Bu şernit altında bu sene tereya- ğını pahalı yiyeceğiz. Maamafih 2ey- tinyağı geçen seneki kadar paheh değildir. Nohut, mercimek — Kışın pek faz- la mikdarda sarfedilen nohut, mer- cimek mahsulü bu sene boldur. No- hut #iatleri 8 - 9 kuruş arasındadır. Bilhassa Karabigada yetişen nohutlar İspanyanın bütün dünyada şöbret bulan nohutları derecesinde iyidir. Son zamanlarda, Alman firmaları da, Türkiye nohutlarından nümüneler almaktadırlar. Bu nümumelerin ar- kasından büyük siparişler ba: ğına şüphe yoktur. Kuru bakia en ziyade ktedir. Kuru bakli karıştırılıyor. Bu suretle buğ ları daha beyaz bir hale gelmektedir. Bu nevi unlar en ziynde pastacılıkta kullanılmaktadır, Soya fasulyesi isteniyor Almanyadan ve diğer memieketler- den soya fasulyesi istenilmektedir. Soya fasulyesi, Türkiyede son s€- nelerde yetişen bir nevi fasulyedir. "Trabzon civarındaki köylüler, umu- mi harp senelerinde askerlik dolayısi- le, Çarlık Rusyasında esir kalmışlar- dı. Nihayet esirler, Uzak Şarka ka- dar sevk edilmişlerdi. Esasen ziraat işlerile uğraşan bu köylüler, gittik- leri yerlerde soya fasulyesinin yetiş- tiğini görmüşlerdir. Mütareke senelerinde, anavatana döndükleri zaman bü fasulyenin de tohumlarından getirip, köylerinde yetiştirmişlerdir. Bir kaç sene evvel, yalnız Trabzo- nun bir kaç köyünde, bir kaç köylü tarafından yetiştirilen bu fasulye, şimdi her tarafta yetiştiriliyor. İçinde yağ nisbeti ve şekerli mad- deleri fazla olan bu fasulye, Türki- ye için yeni bir kazanç sahasıdır. Çinde bu fasulyenin yağından istifa- de edilmektedir. Çinin en mühim ih- raç maddelerinden biri de, soya fa- Sulyesidir. Yalnız Almanyaya her sene bizim para ile 100 milyon lirayı mütecaviz soya fasulyesi gönderil- mektedir. Bu rakkama dikkat ettik- ten sonra müstahsillerimizin bu mad- deye çok ehemmiyet vermelerini, tav- siye etmek fazla olur. — H.A. Gazetemizin İzmir ve havalisi satışı 1 Eylül 937 tarihinden itibaren İzmir ve havslisinde gazetemizin satışı İzmirde İkizbeyler sokağın- da 66 numarada Esad Ekicigile verilmiştir. Alâkadar bayilerle ka- rilerimizin kendisine müracaat etmeleri ilân olunur. Mersin (Akşam) — Mersinde iskele ve ticarethanelerin mütekâsif bulundu- ğu yerde modern bir :ktedir. umumi helâ yaptırılmıştır. Yukarıdaki resim bu yeni veliahdinin oğlu Kardeşleri aleyhine nafaka davası açtı Viyana hukuk mahkemesi, Saray Bosnada katli Umumi harbe sebebi- yet vermiş olan Avusturya - Macaris- tan vellahdi Arşidük Fransua Ferdi- nandın gayrimeşru çocuğu Kurt Hahn tarafından meşru kardeşi Max von Hahenberg aleyhine açılan nafaka da- vası hakkında kararını vermi Bu davanın esasını anlamak için çok eski zamanlara dönmek lâzımdır. Arşidük Fransua Ferdinand, çok genç bir zabit iken 1888 senesinde Pragda Leopoldin Hahn namında sarışın bir kızla tanışmış, ve'iki genç biribirini çıl- dırasıya sevmişlerdir. Aradan bir kaç ay geçtikten sonra sarışın kız, sevgi lisine gebe olduğunu haber vermiştir. Arşidük Fransova oFerdinandın, Pragdaki bu aşk macerasını öğrenen imparator Fransua Jozef, genç veli- ahde derhal Viyanaya dönmesini ve bir daha genç kızla görüşmemesini emretmiştir. Arşidük, Viyanaya döndükten son- ra genç kız bir erkek çocuk doğurmuş | ve kendisine Kurt adı vermiştir. İm- parator Franşua Jozef, genç kadına memleketine dönmek v etmemek şartile 3000 altın kron taz- | minat vw tir. Genç kadın bu parayı a raber, 1889 senesinde Prag hukuk mâhkemesine müracaat ederek çocu- ğunun tanınması için bir dava aç- mıştır. Mahkeme, uzun bir müzakere- den sonra Kurtun, vellahdin çocuğu olduğuna karar vermiştir. Aradan seneler geçti, fakat Arşidük €ski aşkını unutmadı ve 1902 senesin- de Leopoldine oğlunun tahsil ve ter- biyesine sarfedilmek için 52,000 kron gönderdi. Bu sırada Umumi harp pat- lak verdi, artık delikanlılık çağına gel- miş olan Kurt askere girdi, dört sene muhtelif cephelerde harp etti ve bir çok defalar ağır surette yaralandı. Umumi harp bittikten sonra zavallı genç, aldığı müteaddid yaralardan, sıhhati sarsılmış olduğu halde sokak ortasında kalmıştır. Evvelâ eski hane- dan aleyhine bir dava açmış, 50,000 kron tazminat almıştır. Bu para İle kendisine bir iş bulmak için Amerika- ya gitmiş ise de eski yaraları tekrar açıldığından çalışamaz bir hale gel- miştir. Zavallının yaraları fenalaşa fenala- şa kendisine felce gelmiş ve oturduğu koltuktan kımıldıyamaz olmuştur. Kendisini muayene eden doktorlar, hastalığının tedavi edilebileceğini fa- kat bunun için pahalı ilâçlar kullan- mak lâzım geldiğini söylemişlerdir. Bu vaziyet karşısında eski veliahdin gayrimeşru Çocuğu, meşru kardeşi aleyhine yeniden dava açmış, Viyana mahkemesi de Arşidük Fransua Fer- dinandın oğlunu gayrimeşru kardeşi- ne ayda 250 Avuslurya şilini yani bi- zâm paramızla elli lira tediyesine mah- küra etmiştir. Türkiye o Eenebi SENELİK (1400 kuruş 2100 kuruş SAYLIK 760 > 450 » $ AYLIK ©0 » 80 » layık 0 » — Posta Htihadına dahil ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek ilzımdir. 214 1SS4 1842 20,18 İdarehane: Babiâli civarı Aeımusluk So. No. 13 Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» müessesesinde satı- lir. «Akşam: gazetesine abone Olanlara hususi tenzilât yapılır. SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkı mahfuzdur. Tefriks No. 944 Mentiler gizli gazete çıkarıyorlar - Baz! Şartlar altında serbes bırakılıyorlar Daha Şeref vapurunda iken muha- fızlar menfilerden padişaha bir af arzuhali vermelerini istemişlerdi. Bu taleb ikide, birde tazeleniyor, kâh ka- bul, kâh bıkıldığı için reddolunuyor- du. Verilenlerin de tesiri görülmüyor- du. Son olarak 22 kânun 1897 de bir nüsha daha takdim edildi. Mahpus menfiler arasında mevkut risale çıkarmak arzusu uyanmıştı. Evvelâ yazdıkları makaleleri (menfa) unvanlı tek nüshada topluyorlardı. Sonra aşağı hapishanede dışandan tutkal ve sair levazımı getirtmek yolu bulunarak gizlice bir müstensih pey- da edilmişti. Bunur (hatıra) bası- hyordu. Yukarı hapishanede de el ya- zisile iki nüsha olarak (Merhale) çi- karılmağa başlanmıştı. Hapishane- nin bu mevkut risaleleri elden ele do- Jaşıyor, mahpuslar için ruhi gıda teş- kil ediyordu. Hatıranın başlığı altında: Azmi civanmerdanc- den Dönmez evlâdı vatan Nefyile, tağrip ile, tazip günagün ie! Ve Merhalenin başlığı altında da: Hali ölem böyledir: Şah üzre yörkim meyvanin Hamı ilâda, kemale ermişi esfeldedir Beyitleri okunurdu. Müstensihin saklandığı köşe (Hatı- ra matbaası) onunla uğraşan da mat- baanın müdürü idi. Bu zat Uşşakiza- dehin mavi ve siyahından imrenerek adını Ahmed Şevki efendiye tebdil et- mişti! Bununla ve matbaasile iftihar ederdi. Bu gurur ile: — İşiniz düşerse, efendim, matbaa- mız askeri hapishanesi, zemin katı, numara 3. Mümkün olan teshilât esir- genmez! Diye alay etmekten pek hoşlanırdı. Dışarıdaki İttihad ve Terakki şube- si menfilerle münasebet tesisine mu- vaffak olmuştu. Avrupadan ve Musır- dan gelen Jön Türk neşriyatını içeri- ye sokuyordu. Avrupadaki Jön Tü ler arasında kâh kâh Trablus ha; hanesine kadar sızan ihtilâf haberleri yels, barışıklık ijdeleri de sevinç uyandırıyordu. Mahpuslar arasında bir kaç ay hap- se ve yalnız nefye mahküm olmuş- lar vardı, Kısa hapis mahkümları müddetlerini ikmal eylemişlerdi. Yal- niz nefye mahkumların hapsedilmele. ri ise kanunsuzdu. Bu sebeple bu gi- biler bir arzuhsi yazarak haklarında hükmünün tatbikini yani ha- pishaneden çıkarılmalarını istediler Bu arzuhalin de evvelkilerden fark- lı bir tesir yapacağı pek şüpheli idi! Ancak bu sırada hükümetin Trablus menfilerine karşi müamelesinde esas- lu bir tebeddül müşahede olundu. 18 Mayıs 1898 de mabeyince vilâyetten (mahpuslar arasında hal ve ahlökça salâh kesbedenlerin) bildirilme abul olundu. ig Trablus İt- tihad ve Terakki berler de af teşebbüsleri olduğunu rdu. Temmuzun ikisinde tebliğ n bir emir ile bütün menfilerin yakında İstanbula eski işlerine alına- cakları, ancak şimdilik asker olanla- rın ciheti askoriyece, mülkiyeden olan- ların mülkiyece münasip yerlerde mi- sefireten istühdam olunması bildiri)- di. Mektepli olanların ne olacağı dü- şühülmemişti. Vali bunu da istizan eylemeği vaadetti, Hükümetin bu tar- zı hareketi ihtiyar eylemesine sebep ne idi? Bunu eski Ankara mebusu B. Ma- hir Saidin Politika gazetesinde intişar eden (31 mart) tefrikasından anla- mak mümkündür. Bu eserde Abdülhamid fle Avrupa- daki ahrar arasında İlk defa hasıl olan itilâftan - biz de bunu evrelce İzalı eylemiştik - bahsedildikten sonra de- niliyor ki: (Murad beyin avdetini Taşkışlağa mahpus olduğumuz sırada İkdam par zetesinde okumuştuk. Kendisi ne der. se desin bu-hareketinde göze çarpan zayıf bütün vatanperverler, hele biz | ti. “Taşkışla mevkufları indinde terki «i. şubesine gelen ha- | lâh gibi telâkki olunmuştu. Artık d8“* hilde, hariçte cemiyet kalmamış, me» leket, talihindeki nuhusete terkedi” mişti; ahrarı büyük bir yeis ve şüphe istilâ eylemişti Bu bozgunluğu müteakıp ahrarın bir kısmı memuriyetleri mahallerine, diğer kısmı, doktorlarla talebe, Cenev“ reye gitmişlerdi. Cenevreye gidenlerin hepsi padişah vaadlerinin husulüns intizar ediyorlardı. Bu, tabii, zuhur et” medi. Miadın sonuna kadar sabrede- miyen ve maaşa geçmiyenlerden ol- dukları için kendilerini iHIâf şartları" © na riayetle mükellef bulmıyan İs hak Süküti, Abdullah Cevdet, Tunalı Hilmi beyler gibi bazı vatanperverlef , gene İttihad ve Terakki cemiyeti na mına (Osmanlı) isminde bir gazele tesis ve neşrederek Abdülhamid ida resine yeniden husumet ilân eylediler. Gazete ancak iki haftada bir çıkıyor, şuraya, buraya ve en ziyade menfalar- daki abrara gönderiliyor, bununia mevcudiyet izhar ediliyordu. 1315 * 1899 senesi bidayetinde naşirleri hak- hı, haksız bazı sebepler ve mazeretler yüzünden padişahtan memuriyet kâ- bul ettiler. Doktor İshak Süküti bey, Roma, Abdullah Cevdet bey Viyana sefaretlerine sertabip, Tunalı Hilmi bey Madrid sefaretine türkçe başkâ- tibi tayin olundular; Cenevreyi ter- kettiler. Ahrarın Abdülhamid ile ikinci it lâf idi bu. Neticeten Trablusgarple bulunan bizleri hapishaneden kur- tardı, İçimizden tahsilini ikmal etmiş bulunanları memuriyetlere geçirtti. İşte o kadar, Bu esnada Ali Haydar Mitat bey firar etmişti. İngilterede Folkstondâ oturuyordu. Ufak bir sekteden sonrâ Osmanlı gazetesi orada neşrolunma- ğa başladı. İshak Süküti bey parasını veriyor, Nuri bey neşrediyordu.) Haklarındaki müsaadenin Avrupa- daki ahrar ile Abdülhamid arasında yapılan ikinci itilâfın eseri olduğu bu suretle tezahür eden menfiler vali Na- mik paşa huzurunda padişaha sada katle hizmet edeceklerine, bundan 800” ra mefedetle (!) iştigal eylemiyecek” lerine, berhangi bir surette firar et miyerek Avrupada fasld neşriyat ile uğraşanlara iltihak etmiyeceklerine dair birer, birer tahlif olundular, Son- ra serbesl bırakıldılar, Hapishane hâ ricinde kendilerine yerler tuttular. Yalnız mektepliler (Kasr) dahilinde iaşe ve ibate ediliyor, fakat onlar d& girip çıkmakta serbest bırakılıyordu. Menfilerden bazıları İşlere de geç” tiler. "Trablusgarp kumandanlığına tayin olunan müşir Recep paşa 22 eylül 1898 tarihinde Trablusa geldi. Recep paşa geldikteri sonra İttihad ve Terakki ecmiyetinin Trablusgarp şubesinin - yedinei şube - bir faaiiyef devresine girdiği hissolundu. Menfilerden bazıları tazyik altınd& ri yemine riayet etmeğe lüzumi e orlardı, Bunlardan “Trablus” tan ilk kaçan Harbiyeli Şehzadebaşı Arif ve Mirahorlu Hafız İsmail efendi" ler oldu. Recep paşanın müdahale olmasaydı kalanlar hakkında hükü metçe sıkı ve zecri tedbirler ittiha$ olunacaktı. Recep paşa tazyika değil, latyibe taraflardı. Bir gün (Kasr) d* hilinde yatıp kalkan mekteplileri ziyâ” ret ederek nüvagişlerine garketmişti. Trablusta Alyans İsrailit ocemiy& tinin bir kütüphanesi vardı. Menfiler” den bazıları mütalea ve tetebbü içi? buraya deyama başlamışlardı. Bu d€ vam kendilerinde ayrı bir kötüphan? tesis arzusunu uyandırdı. Karar V© rildi; para toplandı; birde piyanf” tertip olundu; nihayet kütüphune Vİ” cude getirildi. Bu sırada bahriye doktoru yüzbaşi Hamid, şeyh Necmeddin ve karğö Vahi, 'Tıbbiyeli Fâik ve Vehbi efendi” ler de ikinci bir kafile halinde fi eylediler. Buna meydan vermek V Namık paşanın sarayca mevkiini “Arkasi var) )