a m — 31 Ağustas 1937 — AKŞAM SİYASI ICMAL: Lehistanın politikası Lehistan 1934 senesinde Almanya İle aktettiği on senelik hakem anlaş- ması ile harici politikasının büsbür fün yeni bir istikamet tuttuğunu bü- tün dünyaya ilân etmişti, Arazisinin Düsati ve nufusunun çokluğu ve or- dusunun ve techizafının kuvbeti ve mükemmeliyeti itibarile büyük dev- leter kadar ehemmiyeti ve değeri bu- lunan Lehistan bu hareketi ile hari- ci politikasında tamamile müstakil be serbes olub hiç bir büyük devletin peyki olmadığı gibi hiç birinden de Ppervası bulunmadığını isbat etmişti, Ayni zamanda büyük komşuları ile Azlaşma ve anlaşmasına ciddi ve s&- mimi olarak taraftar olduğunu an- latmıştı. Hakikaten Almanya ile bir Çok senelerden beri devam eden güm- Tük harbi nihayet bulmuş ve bu- mun yerine iktisadi cihetten sıkı bir İşbirliği başlamıştır. Yukarı Silizyanın Lehistanda, ka- lan tarafındaki Alman ekalliyetinin hukukunu korumak için Milletler Ce- miyeti nezareti altında akdedilmiş 0- lan on beş senelik mukavelenin. mild- deti bittiği halde iki arada ciddi.bir ihtilâf ve niza çıkmamış olması Le- histanın samimi anlaşma ve uzlaşma siyasetine delildir. Lehistan 1934 de tesis eylediği yeni harici siyasetine binaen hiç bir bil- yük devletin ve hattâ arada tedafli #ttifakı bulunan Fransanın politika- sına tabi bulunmamağa kati karar verdiğini ahiren bir daha isbat etmiş- tir. Sovyetlere karşı Lehistan ile itti- fakını ahiren tecdid eden Romanya bu seneki sonbahar manevralarına Küçük itilâfa dahil diğer devletlerin umumi Erkânsharbiye relsleri ile be- raber Fransanın umumi Erkânıhar- biye relsi general Gomelini de davet etmiştir. Bu manevralarda Lehistanın mu- kadderatı üzerinde müessir bulunan ordu umumi o müfettişi mareşal Rydz Smingiy daha evvel davet e dilmişti. Fakat şimdi Lehistanda bü- yük manevraların ayni zamana tesa- düf ettiği sebep gösterilerek mumai- leyhin Romanyaya gelmiyeceği bildi- rilmiştir. Lehistan. Fransız generali- nin iştiraki ile Romanyadaki manev- raların Küçük itilâf ve Fransa ve Le- histan arasında bir cephe birliği ma- . nasıns ifade yahud ihsas. eylemesini muvafık görmemiş ve polttikasında- ki istiklâlini bir daha teyid etmiştir. Feyzullah Kazan Eski İspanya veliahdinin İzlem karısı da ayrılıyor Sdbık İspan- ya veliahdı kont Covadonganın kadından yana hiç talihi yok- tur. Kont, Kü- balı ilk karısın dan boşandıktan sonra, gene Ha- vanalı bir dokto- run kizi olan Marta Rocapor- tu severek iki ay evvel onunla €y- denmişti. Fakat iki sev- dnzedenin daha balayı müddeti bitmezden evvel kontes, kocasını © 5 bırakarak meçhul Eski İspanya veli- ei e ahdinin karısı Kon- , kontesin bu gay- tes Kavadonga —— pubiyeti, boşan- ma İle.neticelen miştir. Alman kadınları | Meşhur Alman feministi doktor Frank, Almanyada *çalışan kadınla” fın sayısını hesap etmiş ve şu netice- ye varmış: Almanyada 12 milyon kadın çalış- maktadır. Bu genel nüfusun beşte biridir. Almanyada 7,000 kadın avu- kat, 6,200 kadın dişçi, 53 kadın bay- tar (Fransada 1 kadın baytar vardır) Muhtelif mesleklerde çalışan 8,000 kadın mütehassıs vardır. Ancak çalışan evli kadınların Sayısı $ok azdir. Alman kadını yirmi beş ya- Şına kadar çalışır. Kısa pantalon ve umumi edep Paris sergisinde Belçikalı bir karı koca yakalanmıştır. Bunlar <âdâbı | umumiyeye muhalif hareket ile İtham ediliyorlar. Karı koca sergiyi kısa pantalonla geziyorlardı. Polis bü- | nu muvafık görmemiş ve kendilerini karakola götürmüştür. Karakolda kadın demiştir ki: «Biz bütün plâjlarda, bir çok şe- hirlerde . bu kıyafetle gezdik. Eğer umumi edebe muhalif hâreket varsa bizi şimdiye kadar neden tevkif - et- mediler ve deniz kenarında elân bu kıyafetle gezenleri neden tevkif et- miyorlar? Acaba ceketsiz, göğüsleri Açık gezen erkekler umumi edebe da- ha ziyade riayet mi ediyorlar?» Polis verecek cevap bulamamış, ka- n kocayı serbes bırakmıştır. Fakat İŞ mahkemeye verilmiştir. Simdi mahkeme umumi edebin hududunu anlamak için diksiyonerleri katıştırı- yormuş! kullandığı oto- mobille saray- dan çıkmış, öğ“ leden sonra ak- şama kadar kas yınpederi Zülfi- kar beyin köş- me kalmış- “alk, kralın i otomobilinin et- Yafını çevirmiş | ve kendisini u- zun müddet al- kışlamıştır. Kral, nişan- usına Avrupa- dan < getirdiği çok kıymetli bir yüzüğü hediye etmiştir. Kralın nişanlanma kararı o kadar âni olmuştur ki İskenderiye sahille- rinde bir motörle gezmeğe çıkan müs- takbel kayınpederini bulmak için kral iki gün aramağa mecbur olmuştur. Denize atlamasını öğrenmek için Kralın nişanlısının İsviçrede kış spo- Tunda çekilen resmi Denize girmek için sade yüzme bilmek kâfi de- ğildir. Bir çok İğeğe yerlerde-plâj yok- (88 Ş tur. Sahil yük. Gö sektir.. Denize girmek için at. lamak lâzımdır. Halbuki atlamak kolay bir -Şey değildir. — Atlamasını - bilmiyerek atlıyan Oise muhakkak zurette vücudünün muhtelif yerlerini 26 deliyebilir, Denize atlamasını öğren- mek zannedildiği gibi kolay değildir. Uzun tecrübelere ve zamana Jü- zum. gösterir. Vakitleri pek dar olan Amerikalılar bunun da kolayını bulmuşlardır. Bir yüzme müalliminin. eline uzun bir değnek verilir, Değne- ğin ucunda kauçuktan bir ip bağlıdır. Denize atlıyacak talebe, bu uçtan tu- tar. Muallim değneyi oynatır. Talebe bu hâreketi takiben denize atlar. Bu bareketi birkaç defa tekrarladıktan sonta değneksiz atlamıya alışır. Bu su | retle kolayca atlamağa mm olur. Parlak bir muvaffakıyet Bir genç Türk kızi Paris | Üniversitesinden iyi derecelerle lisans diplomasi aldı Eski Paris se- fareti müsteşarı B. Esad Cemal Paker'in kızı Ba- yan Cenan Paker üç sene evvel Pa- riste «Sorbonne» Üniversitesi Ede- biyat fakültesin- de başladığı tah- silini bu sene bi- tirmiş ve Fran- sızlar için bile epeyce güç olan lisans imtihanını ve- rerek «Licenciğe es Lettres» unvanına hak kazanmıştır. Lisans şahadetnamesini alabilmek için muhtelif şubelerden dört sertiti- ka kâfi olduğu halde bayan Cenan beş sertifika ile bu diplomaya istih- kak kazanmıştır: Fransız edebiyatı, mukayeseli edebiyat, Amerika edebi- yat ve medeniyeti, içtimaiyat ve ikti- sadi coğrafya sertifikaları. İçtimaiyat imtihanında - mevcut-erkek ve kız namzetler arasında birinciliği kazan- muş ve bu sene bu imtihanı veren ye- gâne genç kız olmuştur. Şimdi de Doetorat d'Etat için bir tez hazırlamakla meşgul olari bayan .Cenan'ın bu muvaffakıyeti memleket gençliği namına iftiharla kaydedilme- ğe lâyıklır. Kendisini tebrik etmeyi bir vazife biliriz. Suadiye cinayeti Haydarpaşa hastanesine kaldırılan yaralının vücu- dündeki kurşunlar dün çıkarıldı Buadiye parkı civarında evvelki ge- ce bir cinayet işlendiğini dünkü nüs- hamızda yazmıştık. Bu kanlı hâdise etrafında dün yapılan tahkikat şu şe- kildedir: Çakmakçılarda Valide ha- nında 58 numaralı odada Ali Mehdi isminde İranlı genç bir tacir oturmak- tadır. Ali Mehdi, bir müddettenberi Marya isminde genç bir kızla tanış- makta ve bununla haftanın muayyen günlerinde gezintiler yapmaktadır. Ali Mehdi, evvelki gün pazar olma- sı dolayısile Marya ile Suadiye parki- na gitmek üzere sözleşmiş ve buluş- muşlardır. Her ikisi kararlaştırdıkları gibi doğruca Suadiyeye gitmişler, bir masada oturmuşlardır. Bu sırada Mehdinin arkadaşlarından Kâmil ve Mehmed isimlerinde iki kişi de gazi- noya gelmişlerdir. Bu iki arkadaş, Mehdiyi görünce doğru onun masası- na gelmişler, selâmlaştıktan sonra; uzun boylu teklif beklemeden ayni masaya oturmuşlardır. Mehdi, bu davetsiz misafirlere kiz- makla beraber, nihayet birer arkadaş oldukları için ses çıkaramamış, bera- berce yiyip içmeğe, dans etmeğe ko- yulmuşlardır. Mehdi, iki arkadaştan Kâmilin; Maryayı dansa kaldırmasına müsaa- de etmiş, fakat dans esnasında gözü- ne ilişen bazı hareketler, kendisini çi- leden çıkarmıştır. Mehdi, bunlara rağmen sabretmiş, nihayet saat yirmi üçe doğru hep birlikte kalkmışlardır. Ali Mehdi, yolda da Kâmil ile Mar- ya arasında bazı iltifatkâr hareketler sezdiği için daha fazla tahammül edememiş, ve o civardaki bir polis noktasını geçtikten sonra taşıdığı ta- bancayı çekmiş ve Kâmilin vücudüne gelişi güzel ateş etmiştir. Çıkan kur. Şunlar, vücudda muhtelif yerlere sap- lanıp kalmış, silâh sesine yetişen po- 1is memurları, Mehdiyi yakalamışlar, Kâmili de Haydarpaşa Nümüne has- tanesine kaldırmışlardır. Dün âmeli- yat yapılarak kurşun çıkarilmıştır. Yarası ağırdır. Mehdi, vakayı olduğu gibi anlatmış, “zabıtaca malümatları- na müracaat edilen Marya ve Meh- med de bildiklerini söylemişlerdir. Mehdi tevkif edilmiş olup, kanun! takibat devam etmektedir, Hakikat mı, Sahife 5 reklâm mı? Meşhur Mistinget ölüm tehlikesi geçirmiş Tabancalı bir âşığı geceleyin apartımanına girmek istemiş Meşhur Revü yıl dızı Mistinget az kaldı çılgın bir âşı- gın tecavüzüne he- def oluyordu. Hoş, artistin böyle tecr yüzlere (o uğradığı ilk defa vaki değil dir. Paris gazetele rinin bu hususta verdiği tafsilât naklediyoruz. Mistinget, muli- telif numaralar oy- nadığı Mogador ii- — Artist sabah saat kaçta kalkıyor. — Saat ona doğru. Siz on buçuktan sonra geliniz. Ertesi sabah tam saat on buçukta, meçhul ziyaretçi gene çi- ka geldi. Adamın artisti görmekteki şiddetli israrı kapıcıyı kuşkulandırmış. ta, Kapıcı, ziyaretçiyi yukarıya çıkar- mazdan evvel telefon odasına girerek artisti aradı: — Allo, allo! Burası kapıcı odası... Matmazel bugün bir kimseye randevü verdiniz mi?, — Hayırl. — Meçhul bir adam sizi behemehal görmek istiyor. Dün gece sabaha karşı geldi. Başımdan savdım, Şimdi gene geldi. Sizi görmek istiyor. Kendisine ne cevap vereyim?. — Kendisini kabul edemem, Söyle- yiniz, dileği ne ise bana yazı İle bil dirsin. Kapıcı telefon odasından çıkarak artistin dediklerini ziyaretçiye anlattı. Meçhul adam cüzdanından bir kâğıd çıkararak ecele acele şu iki satırı ka- raladı; «Rouenden yürüyerek geliyorum, si- zi derhal görmeliyim.> Bu iki satırı yazdıktan sonra kâğıdı büktü ve kapıcıya uzattı. Kapıcı, tez- 'kereyi apartıman dairesine göndermek için odasından çıkarken artistin ah- çısı geldi. Kapıcı, ahçı kadından ge- linceye kadar odasında beklemesini rica etti ve kendisi asansöre doğru yü- rüdü. Kapıcı, asansöre girerken meçhul ziyaretçi ahçı kadından Mistingetin hangi dairede oturduğunu sordu. Ah- çı kadın, hâdiseden haberi olmadığın- dan, artistin oturduğu katı ve numa- rasını söyledi. Ziyaretçi bu malümatı alır almaz, merdivenleri dörder dör- der tırmanmağa başladı ve tezkeresi- ni yukarıya götüren kâpıcıdan daha evvel artistin dairesi önüne geldi ve kapıyı tekmelemeğe başladı. Bereket versin, o sırada kapıcı da - yetişmiş, meçhul ziyaretçiyi cebren içeriye gir mekten men için boğaz boğaza gel- miştir. Mistingetin apartıman dairesi önün. de cereyan eden bu boğuşmayı duyan hizmetçiler, derhal telefonu - açarak zabıtadan imdad istediler. Polisler, vaktinde yetiştiler. Bu inatçı ziyaret- çiyi yakapaça ederek karakola gö- türdüler. Karakolda kendisini sorgu» ya çeken komisere dedi ki: — Onu çıldırasıya seviyorum, şayed başka bir adamın ise, evvelâ onu öl- dürür sonra da kendim intihar ede- rim, Karakolda bu sirnaşık âşığın üzeri arandığı zaman kocaman bir taban- ca ve bir sevda tılsımı bulunmuştur. Bu hâdiseden sonra kendisini ziya- ret eden gazetecilere Mistinget demiş- tir ki; — Bu gibi takip ve iz'açlara ilk de- fa hedef olmuyorum. Bu Sırnaşık âşıklardan biri geceleri kapımın eşi- Zinde yatıyor, kendisini oradan kal- dırmak ve uzaklaştırmak istiyen po- Mislere: — Mistinget benim nikâhlı karım- dır. Evime girmek istiyorum. Beni ne hakla bundan menedebilirsiniz?. Başka bir âşık da ağaçlara tırma- narak beni gözetliyordu. Zavallı, ağaç- tan yuvarlanarak telef oldu. Bunun tuhaf bir tarafı da vardır: Bit hafta evvel Rouen'den bir kadın bana te- lefon ederek ölümle tehdid etti. Bilmem ki Rovenlilerin benden istedikleri nedir? Herhalde bu sabah kapımın önünde yakalanan bedbahte fenalık yapılmasını istemem.» Altmışını geçmiş bir kadının peşin- de hâlâ koşanlar olması insana garip geliyor. Sakın bu hâdise de Amerikan» yari bir reklâm olmasın!, Son seneler zarfında zeriyat çok genişledi İzmir (Akşam) — Bundan yıllarca evvel Ege mıntakasında pirinç zeri- yat ve istihsalâtı hiç mesabesinde id. Son yıllarda bu, kârlı mahsulün mın- taka dahilinde istihsaline büyük ehem- miyet verilmeğe başlanmıştır. Bilhas- sa büyük ve küçük Menderes havza- Varile Denizli hayalisinde ve İzmirin Cellâd gölü civarında fazla miktarda pirinç yetiştirilmektedir. Tutulan bir istatistiğe göre 1932 yılında 2200 dö- nüm pirinç ekilmiş, 1000 ton mahsul 1933 yılında 4500 dönüm araziden 1800 ton, 1934 de 5100 dönümden 2200 ton, 1935 de 5600 dönümden 2500 ton pirinç alınmış, 1936 senesinde 28- tiyat miktarı 5,800 dönüm ve istihsal miktarı da 2840 tona yükselmiştir. Önümüzdeki yıllarda pirinç zeriyata- nin daha çok olacağı ve istihsalâtın da o nisbette artacağı anlaşılmaktadır. Bir av köpeği bir çocuğu ısırdı Köprünün Kadıköy iskelesinde bir Almanın yanında bulunan av köpeği; Çemberlitaşta oturan Turhan ismin. de 4 yaşında bir çocuğu ısırmıştır. Za» bıta; köpekle beraber çocuğu kuduz hastanesine göndermiştir, i AR BEER gamı Mr