Sahife 6 PAZARTESİ AKŞAM KONUŞMALARI: XVI. Jeoloji kongresi Jeoloji milletlerarası kongrelerinin | cn yedincisi, 21 temmuzda Moskova- da toplandı. Bu ilmi toplanmaya 50 memleket iştirak etmiştir. Amerikalı Jar, yüz elliye yakın âza ile, büyük bir grup teşkil etmişlerdir. Bur.dan önce- ki kongre, Nev Yorkta toplanmıştı; üç sene sonraki XVIII. kongre de Lon- drada yapılacaktır. Bu kongrelerin ye- | dincisi kırk sene evvel Petersburgda | olmuştu. O zaman 10 Rus jeologu vardı. Bugün bu 10 rakamı, on binler | haline gelmiştir. Bizden İktisad Vekâletini temsil et mek üzere Maden tedkik ve arama enstitüsü müdürü Reşid Gencer, Ü: versiteyi temsil etmek üzere ordin. yüs profesör Hümld Nafiz, Eti Ban tan mühendis Bedri Bekiroğlu bu kon- grede bulunmuşlardır. Kongredeki ça- lışmalar hakkında delegelerimizden Reşid Gencerin Journal de Moskou'da neşredilmiş sözlerile O. P. Mümid Ne- fizin Tan gazetesindeki | beyâiatını gördük. Bunlar da faydân malâmatı ihtiva etmekle beraber, bilhâssa mem- leketin servet ve hayatile yakından te- ması olan jeoloji ve maden mevzula- rında mütehassıslarımızın, o efkâr umumiyeyi daha etraflı surette aydın- Jatacak yazılarını beklemekte kendi- mizi haklı bulmaktayız. Bu vesile ile şu hakikati belirtmeğe çalışayım: Yurd dışında ve içinde ya- pılmış ve yapılmakta bulunmuş olan bütün ilmi araştırmalar ve çalışma- lardan, bu mevzula ihtisas şubesi ola- rak meşgul olmıyanlar dahi - mün. ver zümreder olsun veya olmasın - | behemehal alâkalandırılmalıdır. İlim kurumları; Üniversitelerimiz, yüksek eplerimiz ve enstitü- | Marimiz, birer ser olmaktan çıkıp | tabiat kadar cemiyetin ve mille: | tin büyük varlığına kök salabilmek için mesailerinden halka haber ver- meli ve varlığını halka sindirmelidir. En ileri memleketlerde bile millet ferd- leri hep birden ilim adamı değildirler. Fakat işlerini ilmin gösterdiği yolda | yapabilmek için bu vadide bilgi sahibi | olanlardan istifade etmesini bilirler ve istifade ettirilirler, Her münevver, kendi ihtisas şubesinde halka bu vadi- de yardım etmeği esaslı bir vazife bil- melidir. Bugün ilim, kuru bir nazariye ve «onuşmalar esnasında âlim bellenen adamın kendini satmasına yarar bir bir süs olmaktan çıkmıştır. İlim, biz- zat hayattır. Hayata müessir ve fay- dalı olmiyan ilim, ortaçağ o medrese- lerinin kalın, taş duvarları arasında Firavun mulyaları gibi ebedi olarak uyuyor. Bunun en canlı nümunelerin- den biri olan XVII. jeoloji kongresinin çalışma o mevzularını gösterebiliriz. Kongrenin esaslı meseleleri petrol ve maden kömürü olmuştur. Bugünkü dünya medeniyetini vücude getiren vasıtalar için muharrik kuvvetleri do- guran bu maddeler en bü bir dik- katle göz önünde tutulmaktadır. Jeoloji kongresi dolayısile büyük âlimlerin bu bakımdan ortaya attık- ları esaslı dâvalar ve uzun emeklerle elde edilmiş ihsai malümat, herkesin dikkatini çekecek ehemmiyettedir. Meselâ kongrenin başkanı ve Sovyet İlimler akademisi as-başkanı İ. Goub- kine'nin dünya petrol ihtiyatları hak- kındaki raporunun ihtiva ettiği şu Ta- amlar, gözü gören ve kafası işliyen kimi alâkadar etmez? Orada diyor ki: Rusyanın petrol ihtiyatı 3,877,2 mil- yon tondur. Bu, dünya petrol ihtiyatı- na nisbetle yüzde 54,8 dir. Bundan ra Birleşik-Amerika gelir ki petrol ihtiyatı 1.765,3 milyon tondur ve dün- ya ihtiyatının yüzde 25 ini teskil eder. Şu halde dünya üzerinde malüm pet- rol ihtiyatının yüzde 79,8 i Rusya ile Birleşik-Amerikada toplanıyor demek- tir. Geri kalan memleketlerin petrol ihtiyatı yüzde 20,2 dir. İrakın 895, İra- nın 299, Venezüellânın 235, Felemen- gin Asya müstemlekelerinin 138 mil yon ton tutmaktadır. Bu rakamları okuduğum zaman bir müddet önce maden kömürü ve pat- layıcı maddeler hakkında Sovyet Rus- yanın fen akademisi ve kimya ile meş- gul enstitüleri ri bulmak için yaptıkları geniş mik- yastaki çi nalarına dair gazetelerde gözüme ilişen haberler hatırıma geldi. Demek oluyordu ki jeoloji kongresi- nin bu ilmin hududu dahilindeki me- saisi münferid kalmıyor, onu besleyi- ci çalışmalar müsbet ilimlerin her Şu- besini umumi hayat için seferber bir hale getirmiş bulunuyor. Milletlerarası çalışmanın ilim saha- sında da verimli olduğu muhakkaktır, Yüksek fikir ve fen adamlarının bir araya gelmesi, buldukları yenilikleri ortaya koymaları, elbette beşeriyet için bir kazançtır. Her milletin müsbet ilim vadisinde toprağın üstünde ve altında, havada ve suda bulduğu türlü kud- ret membalarını olduğu gibi ortaya koyduklarına inanacak saflıktan şüp- besiz ki uzak bulunuyoruz. Bununla rilim, vardığı neticeleri bir gizlemeğe müsaid olsa bile bunlar yakın bir âtide ortaya çıkarlar. Şu halide ilim adamlarının buluşları- nı egoist düşüncelerle mahdud züm- relere hasretmek istiyenlere rağmen, bu buluşlar beşeriyetin umumi malı olmak mukadderindedir. İlmi kongrelerin temin ettiği fayda- ların başlıcalarından biri de bu mev- zuda büyük çapta neşriyat yapılması ve memleketler içerisinde hakiki hı hareketler doğurmasıdır. On yedinci jeoloji kongresi vesilesile birçok ilmi eserler, haritalar, grafikler ve rehber- ler basılmıştır. Kongreye verilen Ta- (Devamı 9 uncu sahifede) Hasan - Âli YÜCEL Almanya mektupları ie | Königsberg sergisi i merasimle açıldı Sergideki Türk pavyonu çok mükem” meldir ve büyük rağbet görmektedir eden Polonya sefiri, umum Berlin (Hususi muhabirimizden)— Şarki Prusyanın en büyük ve en işlek ticaret merkezi-olan Königsberg çeh- rinde, Şark panayırı büyük bir tören- le açılmıştır. Açılış töreninden evvel büyük bir orkestra, güzel parçalar çal- mış, sonra Königsberg belediye reisi Dr. Will kürsüye çıkarak Hitler ve hü- kümet namına merasimde hazır bu- lunan Propaganda nezareti müsteşa- rile, bütün misafirlere, yerli ve ecnebi matbuat mümessillerine teşekkür et- tikten sonra, sözü Matbuat umum mü- dürü B. Funka bırakmıştır. B. Funk, nutkunda Şarki Prusya- nın faaliyetinden, harbı umumiden sonra her sahada kaydedilen terakki- lerden sitayişle bahsetmiş, bu faaliyet sayesinde istikbalinden emin bulun- duğunu ve yeni yeni ihtiralrla harice muhtaç olmaksızın kendi yağile kav- rulacağını söylemiştir. Königsberg valisi de bu mealde bir nutuk irad etmiş ve sergiyi resmen aÇ- | mıştır. Sergi 110,000 metre murabbal Königsberg sergisinde Türk paviyonundan bir köşe ve paviyonumuzu ziyaret matbuat müdürü, Königsberg valisi ve panayır müdürü bir saha işgal ediyor. Sergiye 2450 yerli ve 250 ecnebi firması iştirak et- miştir. İştirak eden ecnebi memleketler Danzig, Letonya, Pinlândiya, İtalya, Estonya, Türkiye, Lituanys, Mançu- ku, Lehistan, İsveç ve Macaristandır. Burada sürmeden iğneye kadar her şey teşhir edilmiştir. Türk paviyonu, göğ- sümüzü iftiharla kabartacak kadar güzel bir surette tertib edilmiştir. Pa- viyonumuzun methaline renkleri par- lak çiçeklerle süslenmiş büyücek bir balı serilmiş, etrafı da hakiki çimen- | lerle çevrilmiştir. Uzaktan bakılınca İ iyi bakılmış güzel bir bahçenin bir | Kşesi zannedilir. Paviyondaki Türkiye | mahsulâtı, zevki okşıyacak bir güzel- likte teşhir edilmiştir. Bu hususta Ber- lin Türk Ticaret odası umumi kâtibi E. Zeki Torgayın himmetini takdirle yadetmek icab eder, Paviyonumuzda göze çarpan yegâne eksiklik adamsız- lıktır. Diğer ecnebi opaviyonlarında beş, on kişi satışla uğraştıkları halde 30 Ağustos 1037 KADIN KÖŞESİ Kısa etekler Elbise üzerine giyilen kısa ceket- lerde göze çarpan yenilikler. vardır. Pariste at yarışlarında beğenilen bu elbise lâciverttir. Ceketi lâcivert üze- rine ayni kumaştan aplikasiyonla süs- Sıtma mücadelesi yapılan köyler İzmir (Akşam) — İzmirin Karşıya- ka nahiyesile Bostanlı, Çiğli, Turan ve Bayraklı köyleri, Sıhhat ve İçtimai Mu- avenet Vekâlelince sıtına mücadele mıntakası dahiline alınmışlardır, Bu mıntakadaki bataklıklar, kısa bir za” manda kurutulacaklardır, Alsancak 7 - Yamanlarspor 4 İzmir (Akşam) — Alsancak (Eski Altay) takımile Yamanlar (Eski Kar- şıyaka) takımı arasında yapılan Fuar kupası maçında 7-4 golle Alsancak tak kımı gelib gelmiştir. Üçok Spordan B. Saidin idare ettiği müsabaka, çok he- yecanlı olmuştur, Birinci devre 4-2 gol- le Alsancak takımının galibiyetile 80- na ermiş ve ikinci devrede daha üç gol atan bu takım oyuncuları, Yamanlar spor takımının iki gölüne mani olamaş mışlardır. Bü suretle Alsancak ve Ateş Türk paviyonunda yalnız bir satıcı kızla B. Zeki görülüyor. Böyle bir za- manda birkaç satıcı daha ilâve etmek lâzımdır. Sergiyi ilk günde 148,000 kişi ziya: ret etmiştir. Sergi, bu kadar ahaliyi alamıyacak kadar dar olduğundan bt. na bir nihayet vermek ve noksanı iza- le etmek için istasyon civarında, şim- diki sergi arsasının birkaç misli bü- yüklüğünde bir sahada asri bir sergi binası inşasına karar verilmiştir. Kö- nigsberg belediye reisi, pazartesi veri- len resmi ziyafette, Belediyenin bu ka- rTarını resmen tebliğ etmiştir. (AKŞAM) in edebi tomalli 'Tefrika No, 31 Mektep arkadaşları — Siz nereye gidecektiniz? — Nişantaşına gideceğim. Fakat burada alacağım var. — Ben Beşiktaşa gidiyorum. Sizi Nişantaşına bırakırım, Genç kız sıkılmıştı. Yavaş yavaş sağa kırarak ve gazdan ayağını çekerek otomobili durdurdu. Biraz geriye çekilerek Cevvaleye bak- tı: — Fena olmaz değil mi. Teyzenize bunları söylesem kızmaz mısınız?, Cevvale doktorun mühim şeylerden e ir hazırlandığını hissetmiş. gi bunu anlamamış görünerek tabii bir sesle sordu: — Niçin durdunüz doktor bey?. — Biraz konuşalım, Karar verelim diyet. Ve derhal maksada girmeğe alışkın | insanların soğukkanlılığı ile devam et- fi: — Sizi fazla üzmek, merakta bırak- mak istemem Cevvale hanım. Üç gün- denberi teyzenizi yakından tanıyan bir aile dostumuz vasıtasile hakkınız» Bürhan Cahid da pek ciddi tahkikat yaptırdım. İster- seniz kimin kızı olduğunuzu, hangi li- sede okuduğunuzu İstanbula ne Za- man geldiğinizi, hepsini anlatayım. Genç kız teredâüd, şaşkınlık içinde mırıldandı — Fakat bunlara ne lüzum vardı doktor bey. > — Şimdi onu anlatacağım. Hasta- neye devam ettiğinizden beri sizinle meşgulüm. Oradaki halinizi size his- settirmeden tedkik ettim. Görünüşte bazılarının mâna verecekleri kadar neşeli ve serbes olduğunuz halde ru- hen çok ağır ve ciddi olduğunuzu an- ladım. Zeki, âraştırıcı, öğrenici bir kız- sınız... Bu halleriniz bana şimdiye ka- dar zihhimi pek meşgul etmiyen bir karar verdirdi, Sizinle hayat arkadaş- lığı yapmanın bir saadet olacağı nok- tasına vardım. Bunun üzerine vaziye- tinizi, ailenizi, herşeyinizi öğrenmiş- tim. Hattâ babamla eniştenizin çok iyi dost olduklarını da bana söylediler, Benim cephemden herşey düşünülmüş- tür, Fakat tabil son sözü verecek ge» ne sizsiniz... Şimdi söyleyin - bakayım. 5 Otomobille kapınıza kadar gidelim, Kararımızı teyzenize de söyliyelim mi? Yeni bir evlenmek teklifi ile karşı- meğe başlamıştı. Doktor Pertev Celâldan sonra bu ikinci hâdise idi. Bu seferki teklif daha kuvvetli gö- rünüyordu. Ve şüphe yok ki, bu teklifler devam edecekti. Bugün başasistan, yarın şef dö klinik, öbürgün bir başkası, yoluna raslayan ve zevkleri, düşünceleri ken- di üzerinde kümelenen erkekler ayni yollardan, ayni itirafı tekrar edecekler, Genç kız buna artık öyle inanmıştı ki, herhangi bir erkeğin nezaket kai- delerinden biraz aşırı alâkasını hisse- dince neticenin gecikmiyeceğini tah- min ediyordu. Bu israr ve bu neticeye göre de ha- zırlanmıştı. Etraftan böyle etek etek teklifler yağdıkça kafasına yerleşen fikir yerini kuvvetlendiriyor, bu ha- yat arkadaşlıklarının arkasında bü- l tün kadınları bekliyen hayat iztırap- larının ne acı ve grurur kırıcı bir akın- Ja şahlandığını görür gibi oluyordu. Evleneceklere ilk günlerin iğreti süki tundan sonra birçok yuvalara çöken durgunluk başlıyacak, daha sonra er- keğin dışarı hayatındaki didinmeleri Jaştığını anlıyan Cevvale gene ter dök- | ondan hayat arkadaşlığı istiyeceklerdi. tesadüflar, sefalet ve yahud servet, muvaffakıyetsizlikler ve yahud şöhret, getiren kazançlar ona ev hayatını | unutturacak. Unutturmasa bile zevki- mİ, tadını kaçıracak, velhasıl kadın ilk sevgisinin lezzetini bulmak için her ge- len günden ümid dilenirken erkek burnu kabarmış, gururu şahlanmış, tüylerinin rengi, kuyruğunun azame- ti içinde sesinin bedliğini, ayaklarının çirkinliğini görmiyen sersem bir tavus gibi salınıp gezecek. Kendisi yaşlandıkça erkeğin ruhu taze renk ve taze koku ihtiyacı ile aç bir şahin gibi körpe mahlüklar üzerin- de dolaşacak, ve o mevsim çiçeklerinin balı ile geçinen yaban arıları gibi ba- har bahçelerinde volta ederken, kadın. bu haylaz ağustos böceğinin yuvası- na dönüp gelmesini bekliyecek!, Cevvalenin daha İzmirde başlıyan bu menfi fikirleri zamanla, tesadüf- lerle o kadar kuvvetlenmiş ve dalbudak salmıştı ki, kendisi için değil, hattâ uzak yakın gördüğü ve işittiği evlen- me vakaları derhal zihnindeki bu kli- şe haline gelmiş fikirleri işletiyor. Baş- ıyan her yeni ve müşterek hayatın müntehasını provasında bulunduğu bir sinema filmi gibi görüyordu, Şu anda Dolmabahçe caddesinin gökyüzünü kaplıyan çinarları altında kendine aid böyle bir filim seyrine baş- Jamıştı, Fakat doktor Na vakti yoktu. Bir daha sordu: —E, ne diyorsunuz bakalım. Töyze- nize gidelim mi?. Cevvale kendini topladı. Genç olma- sına rağmen hastanede pek ağır başlı ve otöriter tanılan doktor Nacinin ses Binde bile insanı itaata mecbur eden sert bir ahenk vardı. Genç kız bu müşkül dakikayi atlate mak için bir bahane arıyordu. Fakat doklor Nâci onun cevabini beklemeden dedi ki: — Bak, şimdi hatırıma geldi. Bu kü» Tarı verdiğimiz gün artık fakülteyi bi- rakacaksın. Ben hayat arkadaşımın ag çok okumuş bir kadın olmasını iste- rim. Fakat meslek sahibi olmasını lü» Zumsuz bulurum. Bilhassa benim mese leğimde olursa! Onun için evet dedi: ğin gün artık seni hastanede değil, evinde görmek isterim. Bu sözler doktora vereceği cevabı ha» zırlamağa çalışan genç kıza, semavi biz imdad gibi geldi. Yeşil göz bebekleri canlânıverdi, âdeta neşelenmişti. Gü- zel dişlerini gösteren zarif bir tebeğ- sümle: — Fakat doktor bey, ben fakülteyi bitirmeyince hayatım hakkında hiç biş inin beklemiye karar veremem, (Arkası var)