Dia Dolan Ankara, boşalan Ankara AKŞAM Çekiç, destere seslerine kulak asmayınız: Gene mesken buhranı var... Ankara (Hususi muhabirimiz Yö . . — zıyor) — Ankaraya yeni gelen bir dost; İstanbula giden iki trenin d8 kalabalığını gördükten sonra, bir ka- naat halinde şunu söyledi: «— Şimdi bir nüfus sayımı yapıl sın... Ankaranın müfusu herhalde bir otuz bin azalmıştır.» Trenlerin kalabalığı, ilk bakışta in- sana bu hissi verebilir. Fakat eğer bir sabah erken kalkıp da Ankarayı 'Tür- kiyenin dört köşesine bağlıyan yollar üstünde arabalı, merkepli ve yaya gö len köylü ve işçi kalabalığını görürse- niz bu kanaatiniz değişecektir. Hele, . Yulağınıza sokakta ayak sesleri kadar bol gelen çekiç, keser ve destere s08- lerine alıştıktan sonra gelenlerin gi- denlerden çok olduğunu anlıyacaksı- nız. Gidenler haklı bir öirlenmek ihtiya- Ci için; gelenler haklı bir iş hasreti için gelmişlerdir: Gelenler gidenlere, dön- dükleri zaman Arikara sokaklarını ye- ni yapılarla süsliyecek ölan “binalar kuruyorlar. Eğer zaten siz, Ankaraya gelirken, cumhuriyetin başşehrinin. cumhuriyetin bir inşa setibolü oldu- ğunu bilmiyorsanız, yeni Ankarayı imkânı yok anlıyamazsınız. Çünkü es- ki Ankarayı, şu kale dibinde, kabu- ğuna çekilmiş orta çağ şehrini bilmi- yenler için moğern Yenişehir, yalnız maddi bir eser halinde gözükür. Far kat siz 922 de köhne bir kulübede, bir saray içinde imiş gibi Yeragetle ve yeni Ankaranın Tüyası içinde çalış- mış “olanlarin konuşunuz. “Onlar si- ge bu yeni şehrin bir dili, bir gözü ve kalbi olduğunu söyliyeceklerdir. Bugün Ankarada büyücek bir evden başka birşey olmuyan posta ve telg- Taf binasının dçılış töreninde; Kay- seri kumpanyasmın açılış mersisimin- de bulunarilardan fazla kalabalik var- dı. Bugün koca apartımamların çatı kapanmalarına “karşı külağınız tıka- lı, gözünüz kanıksamıştır. is Kazara bir yanlışlık edip de, hele maaşı baremin 25 ile 40 lira arasında- ki bir Ankaralı memura: #— Anka- rada ne kadar çok ev var, hem ne gü- zel, ne rahat!» demeyiniz. Size, #ra- nızdaki samimiyet derecesine göre bol bol çıkışacak ve eğer biraz da kinci ise: «— Allah seni de burada otur- maya mecbur etsin, diyecektir. İna- nınız ki bu bir «küfranı nimet; de- ğildir. Şu güzel asfalt yollar; şu yeşil şe- hir; yiyeceği ve içeceği hiçde pahalı olmıyan şehir,ne tifo salgım, ne tram- vay kazaları olan yeni “Ankara için böyle söz söylenir mi? demeyiniz. Bü- radaki kısaca mesken buhranı diye isim verilen az ev, ihtiyaca yelmiyen ev ve ihtiyaca yetmediği için pahalı olan; çök pahalı olan, normal Kira se- viyesini alt üst eden ev icarları nüfu- sunun yüzde yetmişi memurla küçük esnaf olan Ankara halkını huzursuz etmektedir. “Ankaranın 122/720 nüfusu ve 17370 ev ve apartımanı vardır. Yalnız dikkat ediniz; 17970 ev ve apartıman, 17370 vatandaşın değildir, Ankara nüfusu- nun içinde «eshabı emlâksdan diye ayrilan 22700 raritiye var. Ve mesel, burada üç apartıman ve sekiz ev sa- hibi olanlara kolaylıkla Taslarsınız... Ankarada bu sene, geçen yila gö- Te daha çök inşaat var, Bunun sebebi şudur: Kiralar, bütün ümidleri ve dü- şünceleri tekzip ederek düşmemiştir, hükümet muayyen zaman zarfında ev yaptırtmıyan arsa sahiplerinin arsa- darını satın alacak bir kanun projesi hazırlamaya başlamıştır. “Yalnız bir mesele var: Yapilan mes- Kenler ev veya apartıman hâlinde ol- Sün, dörder veya beşer oğlu, konforlü | ve ekseriya kaloriferlidir. Kalorifer o- Tarsa dört odalı bir apartıman daire- sini nihayet 90; kalorifersiz 60-70 li- raya tutabilirsiniz. Ankara memurlarının arasında ya- Pilan bir tasnif bunlarin yüğde alt- mış beşinin 16-55 Tira asli maaşları ol- duğunu göstermiştir. Biz bu tasnif- EM Maki is Ziraat enstitüsünün yeni mahallesi şu arsada yapılıyor teki en yüksek derece olan 55 lirayı misal olarak alsak bile, eline 125 kü- sur lira geçen bir aile babası kazan- cının yarısını yani altmış lirayı, nasıl ev kirası olarak verebilir?. O halde? O halde o da, diğer arka- daşları gibi, 30-35 lira vererek şehirde ahşap bir evciğe başını sokacaktır. Ev sahibi müstagnidir, nazlıdır: Çünkü günde kapısını çalan bir sürü kiracı arasında ayda yetmiş lira ödiyecek- ler elbet de bulunuyor... * Sonbahar gelip de, Ankara kaynaş- mıya başladığı ve ev kiraları baş dön- dürücü bir hale yükseldiği zaman; €s- ki Arikara evlerinden birine sığınmış olan küçük memur, yıkılmamak için, biribirine bel vermiş olan komşu evi- Hin sl uzatsanız camını tıkkırdatacağı- hız kadar biribirine yakın olan soka- ğın karşısındaki arkadaşına haber ve- rir: «— Düydun mü? Bu sene hükümet, bizim mesken zanilarını Karşılık gös- tererek bize ev yapacakmış?..» Bütün mahalledeki memur evleri baştan nihayete kadar kulak kesil- miştir. Ankaraa büyük'ideal: Küçük memurun ev sahibi olması... Bu haberin arkasından uzun bir sü- küt ve geçen aylar.. nihayet bir gün, bu sefer karşi komşu, ümid vermek sırası kendinin imiş gibi, arkadaşına seslenir: «— Duydun mu? Bizim mesken zamlarına karşilik göstererek kurula- cak bir yapı kooperatifi bize ev yapar cakmış..» Bu haberin üstünden de aylar 'ge- çer. Haberler devam etmekte, fakat küçük memur, değerini belki yirmi, belki otuz defa ödediği halde değerin- den hiç eksilmiyen ahşap mutedil eve, başka şehirlerimizde 'kaloriferli mo- dern apartıman dairelerine verileni aşan kirayı ödemiye devam etmekte dâir, 937 Ariksira için en hayır'ı ve mutlu. bir yıl olacak, devlet, Ankarada kü- çük memura onu, şu yemyeşil, temiz ve modem şehirde yaşıyan 'bir vatandaş "olarak hak kazandığı saadete kavuşturacak- tır: Deviet bu sene memurlar için ma- halleler kuracak ve bu sefer bu hâber muhakkak gerçekleşecektir. Çünkü bu defa meseleyi bizzat Başbakanımı- zın tedkik ettiğini Ankaralı memur öğrenmiştir. Ankara, asil Ankara o zaman ola- cak. Buradaki kadar ağaç sevgisi hiç bir yerde yoktur. Bundan on beş se- ne evvel sicak yaz güneşinin altın- da gölgelenecek bir tek ağaç'bulamı- yan Ankaralı, bugün Türkiyenin en bol ağacına sahip bir şehirde oturma- nın zevki içindedir. Fakat o, bozkırın yeşil hasretini ve arik toprağın hüzün yeren bahtsız yüzünü unutmamiştır, Sarı Arikarayı yeşil yapan azim ve enerjinin bir tek yaprak için nasil harcandığını bilir, Eğer bütün Tür- kiye vatandaşları, ağacın değerini Ankaralı kadar bilmiş olsaydı, devlet orman kanununu çikarmak iktiyacı- nı hiç duymazdı. Yeşili, çiçeği ve ağacı bu kağarse- ven Arikaralı memur - Arikara deyin- ce hatıra hemen memur gelir. Hem d0 , huzur verecek ve | küçük memur... Çünkü nüfus tasnifi- nin en diğır tarafını kendi yanma çe- ken odur.- Evinin etrafına Yenişehir- de gezerken hasretle baktığı kübik vil- lâlar gibi çiçekle, ağaçla süsliyecek- tir. Bugün kıraç olan Ankara tepele- rinden yarın böyle meselâ on bin bah- çeli evle'süslendiğini bir düşününüz: Asıl Ankara o zaman doğacaktır de- mekte hakkımız yök mudur?, * Ziraat enstitüsünün tam karşısın- daki boş arsa üzerinde, Ziraat enstitü- eri ilim ve idare uzuvlarına ev Sahibi yapmak için «Yüksek ziraat enstitüsü yapı kooperatifisnin kuracağı 40 ev- lik mahallenin temeli, Ziraat Bakanı- mızın elile atildı. Kooperatifin yapa- cağı hayırlı işe işaret eden Bakan; «— Bütün memurların birer ev Sa- hibi olmaşının ne büyük bir zaruret ve ihtiyaç olduğunu bilmiyor değiliz. Bu bizim bir gayemizdir: dedi. Bugün yalnız Ankara şehrini de- gil, Arikara ovasının bir kısmını da sulayabilecek büyüklükte bir iç deniz alarak boştur. Yol üstünde elektrik, hava ga- a, su; hülâsa bir şehrin kuruluşu için en çok para ve emek istiyen herşey ha- gır... Barajm yeşil yolunun sağına s0- luna şen yuvalar öizildiğini düşün- mek bile Ankaralı memüra bir saa- det rüyası gibi geliyor. Hem de ne tat- lı rüya... Siz İstanbullular, bilmem sıcakla aranız nasıl? Ankaranın orta yaylâ- ya hâs olan serin ve rüzgârlı geceleri, gündüzün yakıcı sıcağını “unutturu- yor. Mesken buhranı ile sıcağın ve ge- ce serinliğinin ne münasebeti var?. de- meyiniz... Ankara için ilk konuşma, muhakkak ev möselesi için olur. Bu- nun “aksi hâlinde “siz, <afakiyat» İle meşgul olmuş'sayilebilirsiniz. Bir ke- re bizim ey derdine aşına olunuz, oh- dan sonra Ankarayı, bugün Türkiye- nin dörtbir tarafındaki yüz binlere hâlâ bir sır gibi görünen yeni Anka- rayı elele verip gezebiliriz. Bizim an- Jatacak şeylerimiz, gösterecek yerleri- miz, sizin dinliyeceğiniz ve göreceği- niz pek-çoktur. — 'Yeni Ankarâyı biliyor musu- nuz? Aman <«hayırls: demeyiniz. Şu ce- vab, gayet haklıdır: — O halde inkilâbın en güzel ese- rini bilmiyorsunuz... Ankaralı Kirli yumurtalar ihrac edilebilecek Ankara 23 (Telefonla) — İktisadi vekâletince hazırlanan yeni yumurt. ta nizamnamesi Vekiller heyetine ve- rilmiştir. Nizamnamenin ihtiva ettiği yeni hükümler arasında ezcümle sa- nayle mahsus yumurtalar ile kirli yü- murtaların ihracmı temin edecek hü- kümler de bulunmaktadır. Eski ni- zamname İle bumevi yumurtaların ihracı menedilmişti. Bilhassa kirli yumurtaların ihracı alâkadarlar tara- fmâan ötedenberi istenilen bir keyfi- yettir, Tifodan korunma Ağızdan alınan aşı, bazılarının iddia ettikleri gibi tesirsiz değildir TSon tifo salgını münasebetile aşılanma, hakkında muhtelif noktai nazarlar İleri #ürüldü. Bazıları ağızdan alman Ağinın (aşı bizde cild altma vaya 'damara yapı" Jan şiringaya alem olmuştur. Fakat has- talıktan korunmak için ağdan â'man lâca da biz-aşı'diyoruz) hiç'bir tesiri Ol- madığını edecek kadar ileri gittiler. diyoruz) Tifo ve paratiftoya karşı umumi ko- rTunmanın fennen istenilen mükem- mel hale gelmesi her memlekette, her yerde güç bir keyfiyettir. Yalnız kay- namış su ve süt içerek ve şüpheli gı- da maddelerini (salata, kabukları s0- yulmadan yenilen meyva, üstrldye ilâh... gibi) hazfederek şahsi korunma, bir dereceye kadar temin edilebilir. Fakat dikkatsizlik, keyitsızlık her zaman mümkündür. Bahusus çocuk- lar bu bakımdan daima nezarete muh- taçtır. Bumdan “dolayıdır ki büyük wikyasta ve müessir şahsi korunma tedbirlerine müracaat zarureti vardır. Bu tedbirlerin başında aşi gelir. Deri altına şırınga edilen aşı (İnjectilon hypodermigue) tifo mü- cadelesinde kuvvetli müessir bir silâh- tar; bu nokta üzerinde herkes mütte- fiktir. Bu aşı mikroplar etüv yahut hararetle öldürülerek zar ediliyor. Birincisinin yaptığı teamül ikincinin- kinden #iyade olduğundan hararetle yapilan aşının istiniâli müraccahtır. Bu aşının bir santimetre wüikâbinda 1:800,000 tifo. 1;200,000 “paratifo A ve 1.200.000 paratifo B mikrobu vardır. Bunlardan manda yağda suspansi- on halinde ihzar olunan tipovaccin vardır ki mevzii ve umumi reuksiyonu son derece zayiftır: Mevzii tenmül şırnganın yapildığı 'nasiyede pek az kırmizılık ile hafif bir ağrıdan fbaret- tir. Umumü teamül ehemmiyetsizdir. Yahut hiç yoktur. Toxigue ârazı pek ü Bundan maz ki bu da kayde şayan bir kolay- ik teşkil eder. Bu aşı bozulmadan uzun müddet muhafaza “edilebilir. Fransada bahriyede kullanılmakta- dır. Tifo mücadelesinde aşı şırıngası en rak tatbiki musib ve temenniye şa- yandır. Fakat şırınga bazan kuvvetli tevlid ettiğinden bu usulün muvakka- ten ve hattâ hiç bir vakit tecviz edi- lemiyeceği haller vardır. Yorgun ve fazla çalışmaktan Yyıp- rTanmış olanlarla hastaliklan yeni kal- karılarda, romatizma, apandisit, indi. | fal hümmalar... ilâh. givi hâd intan- larda şırmga tehir edilmeli ve mara- Zi vaziyet geçtikten sonra yapılmalı- Gir. Kalb, böbrek ve karaciğer Tahat- sızlıklarile müzmin epher iltihabların- da damar. sertliği, göğüs tikanıklığı. safra ve idrar taşlarında, müzmin böbrek iltihabı, karaciğerin yağ bağ- laması, şeker hastalığı ve verem has- talıklarında şırınga katiyyen yapıl- mamalıdır. Frengi ve malaryaya gelince; mev- .cud ârızaların cinsine ve mevzilerine İşte bu vaziyet karşısında şahsi ko- Tunmayı şırınga İle değil, fakat nâhoş hiç bir teamül yapmadan ağızdan ah- nan haplarla temin eylemk zarureti hasıl olur. Bu sebeple halkımızın bu ikinci usul ile aşılanmak hususunda tenvirini faydalı görüyoruz. Ağızdan siman aşı İle muafiyeti ilk defa 1911 de Meçnikof ve Besredka düşünmüş ve tecrübe etmişlerdir. Bu mesele İle çök uğraşmış olan Besredkanın dedi- ğİ gibi etifo ve paratifoda muafiyet bir emü teamülüs Röactian iritestines dir, Bu hastalıkların mikropları ister deri ullına ister kana ve yahut peri- tona şırınga edilerek vücude ithal edi)- miş bulunsun, uzviyet bunlara karşı emasile aksülâmel yapıyor ve mikrop- Yar daima (hattâ çok defa saf kültür halinde) emâida ürüyor. Demek ki tifo ve paratifo mikroplarının emâya azumi bir alâkası vardır. O halde aşı- nın makul bir tarzda tatbiki emâyı istihdarf etmelidir.» Akla mülâyim gelen bu noktai na- zar tatbikatta ve tecrübe sahasında da kendisinden beklenen neticeyi ver- miştir. İşte beliğ bir kaç rikkam: Fransada Pas de Calais eyaletinin bazı kasabalarında zubur eden tifo salgını ile mücadelede vilâyet sihhiye müfettişi doktor Vaillant aşıyı kısmen şırınga ederek, kısmen ağızdan vere- rek tatbik etmiştir. Aşılanmıyan 650 Kişlde 50 vüka görülmüş, şırınga ile aşılanan 173 şahısta 4 vaka olmuş, aşılanan 253 talebede 10 vaka Bili- vaccin 1236 kişiye tatbik edilmiş ve bunlarda yalnız iki vaka kaydolun- amuşlur. La Fiöche askeri mektebi salgının- da &lınan netice ise şudur: Şırınga ile aşılanan 253 talebeden 10 vaka Bili- vaccin “alan 268 talebe yalnız beş vaka görülmüştür. Şunu da ilâve ede- lim ki aşıya rağmen tifoya tutulan- larda hiç vefiyat olmamış, hastalık çok hafif seyretmiştir. Besredka aşısı yalnız Fransada de- gil başka memleketlerde de muvaffa- kıyetle tatbik edilmiştir. "Rusyada 1921 - 22 de zuhur eden © korkunç salıında memurlar ve halkın ekserisi Bilivaccin İle aşılanmış ve hiç birisi hastalığa yakalanmamıştır. 1924 de Romanyada, 1923 de Yuna- nistanda Bilivaccin kullanılmış, ver- diği netice şayam menmuniyet görül- müştür. "Tatbikindeki sadeliği bitterrübe te- beyyün eden tesiri ve hususile istima- linde hiç bir mahzur ve tehlike bulun- nıaması hasöbile Besredka aşısı Cemi- yeti Akvam tarafından tavsiye eğil- mekte olduğu gibi Fransa müstemle- 'kelerinde, Amerika salibi ahmerinde kullanılmaktadır. sine mukavim ve yalnız emâda eriyen Köratimeli haplar şeklinde ihzar cdil- mektedir. Her hapta 5 milyar tifo. 3 milyar paratifo A ve Kolibasil olan bu haplar tifo ve paratifo İle koliba- sil mikroplarına karşi muafiyet verir. Besredka, Enterovaccin safra ilâve-