se Sahife $ AKŞAM >. 15 Ağustos 1987, Aşk hastalığı bir nevi mantarla tedavi ediliyor ! Japonyada hâlâ eski kocakarı ilâçlarına inananlar varmış Japonya, Uzak Şarktâ garp mede- niyetini en iyi hazmetmiş bir devlet- tir. Bunun içindir ki garbin karşısı- na garp silâhları ile çıkmış ve bu sâ&- yede büyük devletler arasına gir miştir. Japonya, medeniyet sahasında gös- terdiği şayanı hayret terakki ve f€- dakârlığı sayesindedir ki, bundan otuz bu kadar sene evvel Çarlık Rus- ya ordusunu yenmiş, bugün de me- sahâca Ve nüfusça kendisinden üç dört misli daha büyük Çine sözünü geçirtebiliyor ve en zengin vilâyetle- rini birer birer koparıyor. Maamafih Japonya bu şayanı hay- ret terakkisine rağmen mazi ile ka- tiyen alâkasını kesmemiştir. Kübik bürosunda Londra kesimi elbiselerle oturan ve düğmeye basarak daktilo- sunu çağırp mektubunu yazdıran, acele işlerini telsiz telefonla gören Japon iş adamı evine döndüğü zaman garp elbisesini - bir yükmüş gibi üs- tünden atmakta ve binlerce seneden- beri ecdadının giydikleri entarilere bürünmektedir. Bir cazbandın en kıvrâk havalarına âyak uydurarak dans eden dekolte Japon kadınları gece yarısı şampanya Kokan ağızları ile evlerine gelince derhal büyük an- neleri gibi ananevi Japon kadını va- ziyetine rücu ediyorlar, Ananevi el- | biselerini giyerek dilsiz, sessiz, muti, çalışkan Japon kadını oluveriyorlar. Amerikan kollejlerinde senelerce dirsek çürüterek kazandıkları kültü- rü, o an İçin unutuveriyor, ev işleri- Rin ve kocalarının esiri oluyorlar. Kocakarı ilâçları Japonları maziye bağlanışlarının yalnız ev hayatına inhisar ettiğini zannetmek hatalı olur. Bir çok ha- yati meselelerde de gene ananevi üsulire rücu ediyorlar, ve garp fen- nine burun kıvırıyorlar. Doktorluğun bu kadar inkişaf etmiş olmasına rağ- men ekser Japon aileleri ecdadlarının Mâçlarını kullanmakta ısrar ediyorlar, Şüphesiz dünyanın dört bir köşe- sinde ve en müterakki memleketler- de kocakarı ilâçlarına başvuranlar vardır. Fakat hiç bir memlekette Japonyadaki kadar ciddi telâkki edil- mez. Milli Japon almanağında her sene bu ananevi iHâçların bir listesi neş- redilir, Hastalanan Japonlar bu al- manağa müracaat ederek hastalıkla- rını tedavi ederler, Maâmafih şunu kaydedelim ki bu MAçlardan ekserisinin müessir oldu- ğu bir çok defalar sabit olmuştur. İç bulantısının ilâcı ne imiş? Şayet bir genç sabahleyin hafif bir iç bulantısı ile kalkarsa «fukur- yukan» ismini alan bir ilâç alması tavsiye edilir. Bu, eski toprak tence- relerin yakılmış kilinden imal edilir. fukuryukan, . ayni zamanda sarhoş- Yuk ve deniz tutmasına karşı da bire- birdir. Japon kimyagerleri ilâcı tah- MI etmişler ve içinde vitrlolin, mag- nezyum ve kireç bulmuşlardır. Fakat hangisinin hastalığa iyi geldiği bili- nememektedir. Japon istridyelerinin nefaseti meş- hurdur. Fazla istridye yemekten sancıya tutulanlar istridyenin ka- buklarını öğüterek toz halinde yut- makla iyi oluyorlarmış. İyice öğtüle- rek hap haline getirilen istrldye ka- bukları, âynl zamanda baş ağrılarına ve mide ekşimesine iyi gelir. Aşk mantar mantar yemelerini tavsiye ediyor. Şa- Kendilerini tedavi etmek için vücutlerine iğne batıran Jâpon kadınları Bü milli almanaktan başka bir de Japon döktorlarının cep ansiklopedi- si mahiyetinde olan Minkan Ryoho isminde bir kitapları vardır. Bu ki- tapta bütün bu nevi ilâçlar birer bi- rer sayılmıştır. Garpte bir ilâç dola- bı bir evde ne rol oynarsa Japon evinde de'bu kitap ayni rolü oynar. Hararet solucanlarla düşürülürmüş Bu kitaba göre mide üzerine k9- nan solucanlar vücudün hararetini atırlarmış. Fakat hararet veren has- talıkların çoğu kışın başgösterdiğin- den ve o mevsimde solucan bulmak imkânsız olduğundan solucanlar yaz- dan kaynatılır ve içinde kaynatıl- dıkları su muhafaza edilirmiş. Kışın hastalar şifa niyetine bu suyu içerler. Ayni kitaba göre gözde çıkan ar- pacığın en müessir tedavi usulü de arkaüstü yatarak göbeğine tuz ek- mektir. Güneş çarpması ayakların altina hiyar suyu sürmekle tedavi edilir. Vücude iğne batırmakla tedavi Diğer bir meşhur tedavi usulü de vücude iğne batırmaktır. Dikiş iğnesi büyüklüğünde bir,iğne ete batırılır | ve içeri dışarı bir'kaç defa oynatı- Ur. İğne çelik, gümjiş veya altın ol- malıdır. Kıymeti, (ne kadar yüksek olursa tedavi kudrğti de o nisbette yükselirmiş. İğneyi!sokan usta olur- sa katiyen acı duyulmazmış. Hastalı- ğın nevine göre iğnenin sokulabilece- ği 300 yer vardır. Şayet iğne ete batar da çıkarılma- sı güç olursa deliğin üzerine bir ateş böceği koyuyorlar. Bu bir miknatis yezifesini görür, iğneyi derinin sat- hına çeker imiş. Çıbanlara ve doğum sancılarıha karşı Son bir tedavi üsulüde «Moksi- bustin» ismi verilen tedavidir. Bu Moksa denilen bir nevi nebatı, yara üzerinde yakmaktır. Bilhassa çıban- larda kullanılır. Bu ottan çıbanın üzerine konarak yakılır. Çocuk do- ğumunda da kullanıldığı vakidir. Şa- yet doğum ağrıları pek şiddetli olur- sa kadının iki ayak parmağı arasına bu ottan konularak yakılır, kadının ağrısı bu suretle hafiflermiş, Diyarıbekirin elli beş köyünde sıtma mücadelesine başlandı On yataklı bir trahom hastanesi de açılıyor! üç yüz göçmen ailesine ev yaptırılıyor Diyarbekir (Akşam) — Diyarıbe- kirde teşekkül eden Sıtma mücadele heyeti şimdilik lüzum gördüğü 55 kö- | yü dairel iştigaline almış ve Sıtma | mücadele kanunu dahilinde faaliyete | geçmiştir. Bu köylerde halk muayene | edilerek sıtmalılar ayrılmakta ve ki- | nin tedavisi altına alınmaktadır. Bu tedavi sıhhat memurları ve mücadele hekimi tarafından muntazaman takib edilmektedir. Köylerde su arklarının tanzimi, durgun suların izalesi, evlere abdesthane yaptırılması, gübrelerin kaldırılması gibi işlerle de ciddi surette uğraşılıyor, Sıtma mücadele heyeti işe başladı- Eı gündenberi muvaffakıyetli mesaisi neticesinde, Diyarıbekirde sivrisinek- ler pek azalmıştır. Mücadele memur- ları şehirde ev, ev dolaşarak havuz- lara ve kuyulara zamanında mazot ve Japon almanağı, kızlara” bir nevi | şehir havalisindeki durgun sulara da hastalığına birebir gelen| Paris yeşili denilen yeşil bir su dökü- yorlar. Sıtmalılar Sıtma tedavi evine müracaatle kendilerini tedavi ettiri- yet aşk hastalığı daha ciddi işe yı, | Yorlar. Bu arada bilimum mektep ta- İhfer çiçeğinden yapılmış bir neyi | Jebelerile hapishanede bulunan mev- gurubun içilmesi iyi geliyormuş. Bu kuf ve mahkümlar daimi bir sıhhi mü- gurup sade aşkın iztırabını tahfif et. | Takabe altında bulunduruluyor. mekle kalmıyor, hastalığı da tama. mile tedavi ediyormuş. Romatizma ve bunun benzeri has- talıklar bir nevi böcek yemekle ge- Trahom hastanesi açılıyor Diyarıbekirde 10 yataklı bir Trahom hastanesi açılmak için Sıhhat Vekâle- tinden emir gelmiştir, Sıhhat müdür. lüğü şehrin ortalarında münasib bir ev kiralamak üzeredir. Bu suretle Tra- hom mücadelesi de Diyarıbekirde-baş- Tamış oluyor. Trahom : hastanesinin kadrosu da tebliğ edilmiş olup ettib- ba ve müstahdeminin gelmelerine in- tizar olunmaktadır; Hastanenin bir de dispanseri olacak ve her gün şehirden ve köylerden gelip başvuranlar mua- yene ve tedavi edilecektir, Sıhhat Vekiâletinin böyle bir teşki- 1ât vücude getirmesi, şehrimiz ve ha- valisinin büyük bir ihtiyacını karşıla” dığına hiç şüphe yoktur. Halkımız bu hayırlı ve büyük teşebbüsü memnu- niyetle karşılamıştır. İskân işleri İskân işlerine gelince: Vilâyetimizin merkez, Osmaniye, Bismil ve Silvan kazaları bu yıl göçmen faaliyetinin merkezi olmuştur: Bulgaristandan ge- ip bu kazalara yerleştirilen 300 hane göçmene hemen ev yaptırılması için Sıhhat Vekâletinden emir gelmiştir. Alâkadar makamlar derhal bu emri infaz için el birliğile işe koyulmuşlar- dır. Göçmenler için kurulacak köylerin yerleri evvelce tesbit edilmiştir. Ya- kında inşaata başlanacaktır. Bu ka- salardaki göçmenlere arazi ve tohum» luk verilmesi için gerekli havaleler de gelmiş olduğundan tevzi postaları çı. karılmak üzeredir, | ne ge: | döğüşte ne bir fena kastları ne istek- Dulaştırdıklarına hiç şüphe yok, HEKİM ÖĞÜTLERİ Sinek, insan, hastalık Moris Meterlen, içimizden gelen ka- l ranlık duyguların şirini yazan adam. | Edebi, felsefi eserlerinden başka arı- larla, karıncaların yaşayışlarına dair de iki kitabı vardır. Onlardan birisin- de der ki: Böcek bizimki ile pek az münasebeti olan bir başka âleme mensup bir mahlüktur. Bir zekâsı var- dır ki ne bizim zekâmuzla ne başka hayvanlarınkile ölçmek için müşterek İ bir ölçü yoktur. İnsan yeryüzünden İ çekilip gitse yahut zekâsını, yüksek seciyelerini kaybediverse onun -yeri ve öbür hayvanlara kafa tu- tar. Biraz nazari olsa da üstadın bu sözleri böceklerin değerini gösterir. Nedir onlardaki tabii saika ve içtimai tesanüd. Böcek çözemediğimiz bir bil- mece.. Buhların sıhhatimizle alâkası da- ha büyük bir muamma. Evet, onların sıhhatimiz üzerindeki tesirleri inkâr olunamaz. Suçları saymakla. bitmez. Buğdaylarımızı, patateslerimizi, seb- zelerimizi hep onlar bözar, Gıdaları- mız mantarların, böceklerin Tütfuna kalmış gibidir. Buğdaylarımıza saldı- rırlarsa - kıtlık hazır; vay halimize. Bunlâr sıhhatimiz üzerinde dolayısile yaptıkları tesir. Bir de doğrudan doğ- ruya yaptıkları tesir var: Hastalıkları, intani hastalıkları bize onlar bulaştı- rır. Asıl araştıracağımız mesele bu. Hastalık hususunda bu hayvancık- lara hakiki bir mesuliyet yükletmek tasavvurunda değiliz. Tabiat denilen şey, insanın nş lehindedir, ne aleyhin- de, adem oğluna karşı belki lâkayd. Yeryüzünde bütün mahlüklar, tama- mile gizli kalan bir maksada doğru tekâmüllerine devam edip gidiyorlar; ve kendileri veyahut mensup oldukla- rı neviler için yaptıkları kavgada bi- | ribirile çarpışıp vuruşuyorlar; biribir- lerini ortadan kaldırıncıya kadar. Bu leri vardır. Bile bile fenalık yapan yal- niz insandır, Bu savaşta onlara ko- layca galebe çalamayız. Sinek küçücük bir mahlük ama ko- lâyca tepeleriz diye kurulamayız. Bö- cekler arzın en eski sekenesindendir. Arzın geçirdiği bunca ihtilâçlar için- den sapsağlam sıyrılıp çıkabilmiş ol- maları o ihtilâçlara dayanacak kadar kuvvetli yapılmış olmalarındandır. Sinekte tenasül öyle bereketli ki tek sinek bir kaç yaz ayı içinde 4,000 tril- yon sinek bırükıyor. Bu kadar çok üreyen ve çok kere yakalanamıyan, bu afacanları kolayca tepeliyemeyiz. Bununla beraber gene çalışılıyor. Avrupada lâboratuarlara uğrarsa- nız şaşarsınız, sivrisinekleri, bitleri, pireleri şişeler içinde seklarlar, bin itina ile bakarlar, nasıl yaşadıklarını, nasil ürediklerini .anlamak ve sonra bir pundunu bulup kündeden atmak in... Bu lâboratuar çalışmaları cılız fa- kat müthiş düşmanlara karşı insan- | ların girişmiş olduğu savaşın İlk men- zilidir.* Mademki intani hastalıklar. dan herhangi birisini ayni sinek bu- Yaştırıyor. O halde hastalığın önüne geçmek kolay. Böcekle savaşa girişte galebe muhakkak. görünüş öyle ama, işin içyüzü öyle değil, Hepsini bir ta- rTafa bırakınız, içlerinden yalnız bir cinsin, meselâ sivrisineğin bir çok ne- vi var; birisini imha etseniz yerine di- ger nevi geçiyor. Sinekler de böyle, pireler de. Her ne kadar nevileri sayi» Jamıyacak kadar değilse de, gene epey- ce. Bazıları bir hastalığı ve bazıları da , bir çok hastalıkları yayıyor. Nitekim bitler. Döküntülü tifüsle, Fievr reku- rTunu; sinekler tifo hümmasile kole- ra biçimindeki ishalleri, kolerayı Konjonktivit denilen göz kapakları iltihabını yaymaktadırlar, Sıtmada sivrisineklerden seyyar komisyoncu- Jarı sayısızdır. Anofelden tutunuz da Mizomi ve Pirotoferlere kadar, hepsi sıtma tohumlarını taşırlar, Öyle ki bu küçük mahlükların sıh- hatimize yaptıkları zararın bilânçosu- nu tanzim ederken şaşırırsınız. Bu bahis hakkında bir fikir hasıl etmek için naklettikleri hastalıkların ehemmiyetinden dolayı başta gelen- leri seçiyoruz. Bunların içinde de pi- reler, sinekler, sivrisinekler dikkati- mizi çeker, Pirelerin suç dosyası çok yüklüdür. Bir çok hastalıkları bulaştırmakta ol- duklarından kuşkulamılıyor. Vebayı Sinekler, ağızlarının yapıl yöre ya sokarlar, ya sokmazlar. Sokanların içinde Afrikadaki uyku hastalığını insanlara aşılıyanlar var, Sonra Sto- mokslar gelir. Ahurlarda, evlerde do- İ Jaşırlar. Şarbon hastalığının aşıcıları- dır bunlar, Taonlar, Pangoniler, Hrısopslar, hep hastalık geçirmekten Suçlu sineklerdir. Daha başka sinekler var. Yağılışlarına bakılırsa zararsız olmaları lâzım. Evlerde dolaşan bildi- gimiz sinekler bunlardandır. Bizimle beraber yaşıyan bu münasebetsiz mahlüklar tifo hümmasının, dizan- terinin, koleranın, trahomun hattâ bazılarına göre verem, miskin illetinin tohumlarını ve bu cinste türlü türlü hastalıkların tufeylilerini taşımakta- dırlar, Adi sivrisinekler, bunların uzak ak- rabaları, başka memleketlerde fil has- talığını, sarı hümmayı, dang hastalı- ğını bulaştırırlar, Sonra bunların ano- fel denilen nevileri sıtmayı nakleder- ler. İşle sayısız küçücük düşman ordu- Jarı ki insanlar bunları bir çok zaman hiçe saydılar. Bunlardan şikâyetleri kendilerini rahatsız ettikleri içindi. Bugün anladık, bunlarla cüsseleri kü- çüldükçe çetinleşen bir savaşa girişmek mecburiyetindeyiz; ve bu savaşta gar ip çıkacak bir vaziyette bulunmuyo- Tuz. ” Unutulur mu hiç? Bit ve tahtabiti, Tiksinmeyiniz. Ne kadar dikkatli ve meraklı olursanız olunuz, bu serseri- lerin saldırışına maruzsunuz. Bit dö- küntülü tifüsün ve raci hümmanın, yukarıda söylediğim gibi nakil vasıta- larıdır. Suçlular arasında tahtabitinin va ziyeti biraz müphem. Bir çok intan- Jan tahtabitleri taşır derler amma, hig biri maddeten gösterilemedi. Savaşta onu da ortadan kaldırmak; pis koku sundan, acı acı ısırmasından kurtul mak faydalı olacak. Bakarsınız biş gün suçlu arkadaşlarından oluverir, * “ Suç, suçlu ortada. Nasıl işlenmiş bu suç? Hasta bir hayvanı veya insanj sokan sinek bir başkasını da sokarj hastalık tohumu da işte böylece birin den öbürüne geçer. Sineklerin sokmis yan cinsi pislikler üzerinde gezer, dos Jaşır; sonra oradan kalkar yüzümüze, ellerimize konar. Çöplükten kalkan sineklerin ayaklarında, hortumların» da türlü türlü mikroplar vardır. Yiye- ceklerimizin, içeceklerimizin üstünde, yüzümüzde dolaşırlar, ayaklarını; ho tumlarını oralarda temizlerler. Yayı Jan mikroplar oralarda ürerler. Süt, ekmek, şekerli şeyler işlerine pek yar rar. İşte sinekler artık yapacaklarını yapmışlardır. Üçüncü bir bulaşmak tarzını biz yaparız. Bizi taciz eden sineği yakalar, ezeriz. Böyle bu mikroplu sinekteki mikropları yayarız. Sineklerin insanlara verdikleri za- yara karşı bari biraz faydaları olsaydı suçları hafiflerdi. Adem oğlu zehirli otlardan, çiçeklerden derdine deva ya- pıyor. Korkunç hastalıkların sebeple- rinden, azgın mikroplardan o hasta- lıklardan kurtaran serumlar; korü- yan aşılar hazırladı... Böcekler, sinek- ler nesine yaradı? İnsan bir aralık onlardan da şifa aradı. Böceklerle, si- neklerden ilâçlar yaptı. Bir işe yara- mâdıklarını görünce sinekli, böcekli ilâçları kaldırdı attı. Zavallı muzta- rip insan, derdine nelerden deva âra- madı? O gülünç ilâçlardan kala kala eczanelerde kunduz böceği kaldı, Bu- nunla yakı ve saç dökülmesine karşı bir teritür yapılıyor. Bir de arılar... Ros matizmalıları arılara sokturuyorlar, Sinekle, böcekle tedavi usulü öleli çok olmuştur. Bir kaç yıldanberi Ostö« omiyelit denilen kemik hastalığının et sineği yavruları ile tedavisi tavsiye ediliyor; bakalım bu tavsiye o ölmüş tedavi usulünü diriltebilecek mi? Dr. Rusçuklu Hakkı Hasan Âli Yücel Pazartesi Konuşmalar Kitap halinde intişar etti. Satış yeri Remzi kitaphanesidir. i