EĞ Lİ Har akşam bir hikâye Los Anjelesden Miyamiye okadar sirmi dört sastlik tren yolculuğu. Talph, fena halde yorulmuştu. Fakat e olsa Jane Moring'in aşkımdan vaz- | eçemezdi. Her fedukârlığı yaparak | mun kalbini ceibetmek lâzımdı. İ Jane'r Windsor otelinin kolünde | mahrum mahrum oturmuş bir halde buldu. Rengi de bozuktu. O güzel güzleri pek kederli görünüyordu. — Hoş geldin Ralpii, diye delikan- lıyı selâmladı. — Nasılsınız, Jane? Los Anjelesden Peşinize takıldım, buraya kadar gel- dim. — Boş yere zahmet ettiniz! Bili- yor musunuz, ne enleresan adam! — Kim? — O. Ona burada tesadüf ettim. ANI Biggers, meşhur enternasyonal hırsız! — AN Biggers mi? Ralph bir çok hursızlık vakalarının. kahramanı olan, bütün Amerikayı altüst eden bu adamın gürültülü ser- güzeşllerini hatırladı. Başı döndü. Sordu: — Nerede rasgeldiniz ona? — Burada, Otelde oluruyor. Bilse- niz herkes kendisinden ne kadar kor- — Tuhaf şey. Tevkif etmiyorlar mı kendisini? — Müddetini bitirip çıkmış. Şimdi kimin ne söylemeğe hakkı var? Ben kendisine çıldırasıya âşıkım, Ralphi, |u Ralph, otelin holünde bir fevkalâde- lik bulunduğumu derhat hissetti, Bü- tün kadınların gözü All Biggersde idi. Bütün erkekler korku içinde kak mışlardı. Herkes elmaslarını sıkı sıkı saklıyordu. Fakat Biggers etrafına lâkayıt davranıyordu, Akşam üstü onu görebilmişti. Briç masasına otur- muş, kibarane tavırla briç oymuyor- du, Tabii ki Jane da oyuncular ara- sında bulunuyordu. Ralph bir aralık telefona koştu. Nevyork ile müstacet'birmuhavere İs- tedi. Polis idaresinde müfettiş Burns' arıyordu. Dostunu buldu. — Bana bak, Burns, dedi. Ben Mi yamideyimi, Burada, All Biggers İs minde biri var. Kendisini tanırsın elbette. çi — Şüphesiz. Orada mi şimdi? — Evet, — Ne vakittenberi? — İki haftadanberi, — Garip şeyi — Şunu defetmenin yolu yok mu Kuzum? Kimbilir burada neler yapar cak — Ben yarın gelirim. Amma sen de kimseye birşey sezdirme. Ralph fevkalâde seviniyordu, Bir Diyordu. Polis mülektişi cebinden bir resim çıkararak dostuna gösterdi, Ralph sordu: — Kim bu? — İşte Al Biggers dediğin hirsiz, Şimdi hapishanede yalıyor. — O halde buradaki adam kim? — Ben de onu anlâmâk için gel dim ya! 7 g All Biggers mehtapla geziyordu. Yanında Jane da vardı. Birşey konuş- Genç kız beynelmilel meşhur hır. sızdan özür dileyerek Ralph ile bir tar rafa çekildi. Delikanlı soruyordu: — Gerçekten Al Biggers'i seviyor musunuz? — Evet, deli gibi. Dünyada ondan başka bir erkeğe varamam. — O halde resmini size hediye ede- rim. Sık sık bakarsınız. Genç kız Ralph'in uzattığı resme bakınca hayretle sordu; — Bu kim? — Asıl All Biggers, — Ya buradaki kim? »— Onu ben de bilmiyorum! , JENE'N AŞKI (Bir Amerikan hikâyesi) İstanbul — Öğle neşriyatı; 1230: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,057“Muh- telif pljk neşriyat k SON. Bü sırada başka bir adam daha Akşam neşriyatı: 1830: Pâkla dans karanlıkların araşındarı çıkarak bey- | musikisi, 9:1. pişin bir komedisi, 20: Fo- nelmilel hırsızın yanına SOkulmuştu. müm işe 2030: Ömer Rıza tarafın- Hüviyetini bildirdi ve onu sahte bir isim taşıdığından dolayı tevkif edece- 1 söyledi, Meçhul adam hiç muha- efet etmiyordu. Jüne koşup geldi. Heyecanla soruyordu: — Kimsiniz siz? — Edward Barnett” Nevyorkluyum. | 49 pii& neşriyatı. VE Son. Polis müdürü derhsl onu tanıdı. Senato azasından birinin oğlu idi. Hayretler içinde kalarak, ipl böyle taşıdığını sordı i ve ertesi günün programı, 33, kle sololar, opera ve operet parçaları, 23: SON. Xi Temmuz 537 Cumaretsi İstanbul: Öğle neşriyatı: 120 PAKI& Türk musikisi, 1750 Havadis, 13,09 Muhte- EE “DERMİN — Mis Jane'ı sevdiğim iin, dai, Nasır İlâcını kullan- Onun garip tabiatını biliyorum. Na- len kele e | KLAİT SON em Desk bir manzara alında ep dar rahatım kil çıkmalı idim... Ralph'ın ağzı açık kalmıştı. Polis | müfettişi delikanlıya döndü: — Suçunuz iki ay hapistir. Fakat, bu parasızlar için. Evvelâ kefalet ve- rir, tevkif edilmekten kurtulursunuz. Sonra da iyi bir avukatla mevcut ce- zayı atlatırsınız. Müfettiş piposunu doldurdu. Sonra Ralph'a hitaben: — Azizim, dedi. Benim vazifem. ni- hâayet buldu. Maalieessüf elimden fazla birşey gelmez. Beni dinlersen, haydi beraber Nevyorka dönelim. Ora» da istediğin kadar çok güzel kızlar bulursun! (Hikâyeci) BORSA 15 Temmuz 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TARVİLÂR İstikrazı dahit | TürkiyeCum- 8 1983 istikraza 96| huriyet Merkem Ünltürk 1 pa 150 1510 020 38,00 > KE 4 » M İş Bankası 050) menleri » obamlline 90) gark değir- > Müesis (VTİ menleri Para (Çek fiatleri) Paris 2042) Satya 63,198 Yondra €7) Prag 2anLa0 Nev York 7010 | Berin 106,85 3lâno 164825 a rn Atma 31010) Delen Cenevre 34845) Pong Se Brüksel» 47080 sükreş © deTEi0 Amsterdam 14940) Moskova ZAlıSO "Ayaklarınızı sıcak suda banyo ettikten sonra nasırlara «DERMİN» sürünüz, Bi abii GRiPiİN Varken ıstırap çekilir mi? BAŞ DiŞ Ağrıları ve üşümekten mütevellid bütün m GRiPiİN Kaşelerini tecrübe ediniz... İcabında günde üç kaşe almabilir. Radyolin Diş Mâcunu fabrika» &ının mütehassıs kimyagerleri tarafından yapılan GRİPİN her eczanede vardır. derece güzel resimlerle çıktı. 19 mayıs bay» ramına iştirak eden mektepli kızlarımızın KUBİLAY HAN Yazan: İskender F. Sertelli 1 6 Temmuz 1937 No. 1127 Kubilây (Harp oyunu) bahsinde ŞI - Yamayı, Terlan da meşhur kir atını kaybetmişti -— Kubilây Şi-Yamayı kendi -elile kimseye vermez. Diyorlardı. Sihirbazlardan biri daha bir yıl önce Şi-Yamanın yıldızma bakarak; — Kubilây han onu kendi elile gür nün birinde cellâda teslim edecektir! Dememiş miydi? Saraylar Şi-Yamanın bu âkibeti- ni dört gözle beklerken, Japon dilbe- rinin Kassa zabitine verilmesi, onun celâttan kurtulması demekti. Ş-Yamayı haremde hiç kimse çe- kemiyordu. Onun saray baş cücesi Tumandan başka dostu yoktu. Fakat, ŞieYamanm bir dostu var- dı Kİ, onun bu dostluğu, Japondil. Şi-Yamayı çılgınca seven hakanın dostluğu ve sevgisi ona yetiyordu. Şi-Yama Pekin sarayında değil, yer yüzünde bile başka dosta ve Râmiye muhtaç değildi. Taraçada ordunun geçid resmini Hakana söyliyecek söz bulamadı. Meydandan geçen askerin hey- betli yürüyüşü bütün seyircilerin gu- Turunu okşuyordu. Etrafa toplanan binlerce halk: — Yaşasın büyük Moğol ordusu. Diye bağrışıyorlardı. Kubilây: — Bu asker Kanton isyanım bastır Kubitây Kanton seferine gitmekte hâlâ musırdi. Biraz geride hassa kumandanı Ter- larla, Tarharı Şaruya yavaş yavaş ko- nuşuyordu: #— Akbağaya neden bu kadar bet bağladın, Terlan? — Yeni bir çevirme plân tatbik edeceğini biliyordum... — Kurtların âni hamleleri karşı” sında Kedilerin çevirme hareketle- rine meydan kalır nn? Liyo eski ve tecrübeli bir askerdir. O daima, kar- şısındaki kuvvet nekadar büyük olur s2 olsun, onu merkezden vurup ikiys Ve gülerek ilâve etti; — Haydi bakalım.. Emir ver de kır atını ahırdan çıkarsınlar, Terları hiddetinden dişlerini sıla — Onun yerine sana atımın bede- ini versem, kabul etmez misin, Şan- gm Şanga güldü: — Benim paraya fhtiyacım yok. A hizi ME Talih ve tesar! kaybettin! Çok yazık oldu sana Ter- lanl Genç hassa kumandanı bu alayit sözler karşısında daha fazla taham- mil edemedi: — Tarhanlık şerefini taşımasaydın. şimdi seninle başka türlü Konuşur. dum, Şanga! Haydi, çekil git yanmı- dan. Timarcıma emir verdim. Atımı |, evine gönderecek. Şanga şakayı bıraktı. Taraçadan yavaş yavaş dağıldılar. Kubilây harb oyunundan aldığı ne- tieeden çok memnundu. Yeni hazırlanan ordu biz hatta İçinde bütün. eksikliklerini tamaml yacak ve hemen yola çıkılacaktı. Kubilâyı - bütün rahatsızaklarına rağmen - Kanton selerine gilinektem yapılacak deniz karplerinin başında bulunacağı bütün eyaletlere birer «Hakan buyuruğu> ile ilân edilmişti. Kubilây bu kısa zaman İçinde Sem» ga bahadıra verdiği sözü yerine ge- tizmek. için, Şi-Yama üs Tergunu evlendirmeye de karar vermişti. Sa- Tayda külfetsiz bir tören yapılacak ve Tergun bu suretle Hakanın gözdesine Tergun, Şi-Yamayı uzun zaman- danberi seviyordu. Amcası Semga ba» hadıra Şi - Yamadan bahsederken: — Beni uzak illere sürünüz de gö- züm görmesin. omu, Diye yalvarmıştı. Semga bahadır Terguna çok acırdı, Fakat, Hakanın gözdesini sevmek. Şi - Yamayı Hakandan istemek ko- lay bir iş değildi. Tergun amcasının böyle bir fırsattan istifade edişine nekadar sevinmişti. Bilhassa Haka- nın da sözünde durarak: — Onları evlendirip te gidelim. Demesi Tergunun saraydaki vaziye- tini ve mevkiimi büsbütün sağlamlaş- tırmıştı. Terguna arkadaşları: — Hakanın gözüne girdin. Arlık isikbalin parlaktır. Diyoriardı. Tergun temiz yürekli bir gençti. O daha Şi - Yama ile ömründe bir kere bile karşı karşıya gelip konuş mamışta, ” «Zavallı Tergün.. seni kim öldürdü? Ordu. hazırlanıyordu. Kubilây bir hatta sonra yola çıka cakiı, Semga bahadır yeğeninin evlenme işile meşgul oluyordu. Düğün sarayda yapılacak, tören ancak bir gece subaha kadar sürecek ve fazla davetli bulunmuyacaktı. Tergun sevinç ve neşe içinde, ne yapacağını bilmiyordu. — Oh... Şi - Yama bir kaç gün son- Ta benim olacak... Diyordu. 'Tergun. o gün ilk defa olarak Şi- Yamaya alıcı gözlle bekmişir. Şi - Yama her zamanki gibi o gün de bir altın tepsi içinde Hakana şer- bet getiriyordu. Tergun o gün Hakan kapısında nö betci idi, Şi - Yama içeriye girerken perde- ciler kapıyı ardına kadar üçtılar. 'Tergun Japon dilberini görünce şar şırdı.. Müvazenesini kaybeder gibi oldu... kendini güçlükle tuttu. İri vü- cüdu bacaklarının üstünde titremeğe başladı, — Bir kaç gün sonra birbirimize Demek isteyen bir bakışla genç ka- dını süzüyordu. Şi - Yamanın da bu iri cüsseli hassa zabitine meyli yok değildi Oda gözlerini süzerek gü- Japon dilberi birşey söylemedi. Kubilây bardağı elinden bıraktı: —'Tergum iri boylu, yakışıklı bir erkektir. Şimdiye kadar dünya evine girmemiş, Onünla birleşirsen mesud otursun! Şi - Yama Hakan dizlerine ka pandı; VArkası var)