16 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ER a — ELE AKŞAM vw Güzel Trakyada bir dolaşma ncılık ve bilhassa hayvan neslinin ıslahı, üzerinde ehemmiyetle durulan bir meseledir Trakyanın muhtelif yerlerinde kurulan hayvan mm e halka pi olmaya elimyeti Trakyada hayva, 'Tarkya otlaklarında yetişen bakımlı hayvanlar Trakyada, üzerinde ehemmiyetle durulan mevzulardan biri de hayvan- çılıktır. Bilhassa Trakyadaki hayvan neslini ıslah ederek sayısını artır- mak için büyük bir gayret sarfedili- yor. Bu maksadla Trakyanın müte- addid yerlerinde aygır depoları, boğa büyütme ve tay çiftlikleri tesis edik- miştir. Bunlar bir taraftan damızlık hayvan yetiştirmekte, diğer taraftan da halkın elindeki hayvanları ıslaha çalışmaktadırlar. Bu iş için devlet hiç bir masraftan kaçınmamıştır. Boğa büyütme çifliği Trakya sığırlarının (yetiştirilmesi ve verim kabiliyetlerinin çoğaltılması için evsaf ve teşekkülâtı uygun boğa- lara çok ihtiyaç vardır. Bunlar olma- dığı için köylerdeki ineklerin büyük bir kısmı kısır kaldığı gibi damızlık- ların bir çoğunun iyi evsafta olma- maları yüzünden sığır nesli bozul- maktadır. Trakyanın bu büyük ve yerinde olan ihtiyacını karşılamak için mem- Jeket içinden ve dış memleketlerden boğalar tedarik ediliyorsa da bunlar- dan dışarıdan getirilenler çok bahalı- ya mal olmaktadır. Bunu göz önünde tutan umum mü» ığa yarıyacak altı ilâ sekiz aylık er- kek buzağılar bir sene müddetle iyi bakım ve besiye tabi tutulmakta ve iyi. bir surtte yetiştirilmektedir. 1936 da açılan bu çiflikte 70 tane çok iyi evsafta boğalar vardır. Bunlar yakın bir zamanda bir plân dahilinde köylere dağıtılacak ve köylünün isti- fadesine arzedilecektir, Esc Mahmud Karakurd Tay çifliği Trakya muntakasında yapılan ted- kiklerde hükümet aygırlarından elde edilen tayların bakım usullerinin bilin- memesinden ve yetiştiricilerin ekseri- sinin pek fakir olmasından iyi büyü- medikleri, gıdasızlıktan genç yaşta kavruldukları görülmüştür. Bir çok para ve emek sarfile elde edilen bu tayların iyi bakım ve besiye alınarak yetiştiricilerin de zarara larını ve ayrıca onlara büyütme usul- lerinin öğretilmesini temin için umu- mi müfettişlik Köprüce çifliğinde ay- rıca bir tay yetiştirme çifliği kurmuş- tur. Burada, küçük yaşta köylerden âli- nan taylar fenni usuller ve kuvvetli gıda ile 2 nina sonra köylü- Trakyada biri Ziraat Vekâletine ve dördü vilâyetlere aid olmak üzere beş aygır deposu Bunlar- dan Ziraat Vekâletine aid olan İnanlı MEYE GM Ür YE Ve Ye geniş olanlardan biridir. Muratlınin az ilerisiride tesis edi- len ve on bin dönüm arazisi olan bu müesseseye 80 bin lira sarfedilerek 100 aygırlık iki tene son sistem ahır, inek damızlık deposu, yem ambarı, memurin dairesi ve bir ambar ilâve edilmiş, kadrosu genişletilmiştir. Seyahatimiz esnasında İnanlı ay- gır deposuna uğradık. Müessesenin kıymetli müdürü B, Mitat Ögülen şu izahatı verdi; — Müessesenin gayesi memlekette riraat ve ordu için hayvan yetiştir. mek, sığırla ziraati kaldırıp yerine at ziraatini ikame etmeğe çalışmaktır. Çalışmalarımız memleketin hayvan ihtiyacını gene memleketten temin etmeğe, harice muhtaç olmamağa matuftur. İnekhanemizde Trakyanın beyaz renkli sığırlarnı islah edece- Eiz. Bu hayvanlar Trakya halkının ziraat ve nakıl işlerinde kullandığı İnanlı aygır deposunda yeni İnşa edilen binalardan biri SON GECE!L.. Rumen zabiti birdenbire vahşi bir atılışla kızı saçlarından yakalıyarak kanepenin üzerine fırlatıyor... — Sus kaltak!.. Sesini işitmek iste- miyorum!,. Kulaklarım, o kanlı sesi- nin içinde babamın haykırışlarını du- yuyor... Ağzını kapa!.. Kaparım yoksa ağını bir mezar kapağı gibi şimdi... — Polivas bir dakika dinle beni!.. — Sus diyorum sana, sabrım tüke- niyor... — Bir dakika, Polivasi., eti.. — Merhamet mi, sana mi merha- met?.. İnsan; ayaklarının altında do- Jaşan siyah, zehirli bir akrebe merhâ- met eder de gene sana edemez!.. Sen bir akrepten daha zehirli, bir yılandan daha korkunç ve iğrençsinl.. — Ağabey!.. — Sus; bana ağabey deme, sabrımı füketiyorsun!... Şimdi parmaklarımı gırllağına geçirerek sesini kısacağım!. Zerre kadar utanmıyorsun değil mi, bana hâlâ ağabey demeğe?.. Ben se- nin ağabeyinim ha?.. İki yüz sene nâ- müsile yaşamış bir ailenin şerefini, Merhamet Tefrika No. 98 bir dakikalık zevki için, İbrall halkı ağzında türkü ederek yedi yaşımdaki küfeci çocuklarına söyleten, baba ka- tili, vatan müstevlisi bir düşman 29- bitinin hayâsizca kolları arasına atı- lan ve nihayet bu da yetişmiyormuş gibi son dakikada âşıkını kaybetme- mek için, vatanını satmağı göze alan bir bedbahtın ağabeysiyim ben öyle mi?. Utan birazl,. Sıkıl, arlan da $6- sini kes bari! Rumen zabiti, gözlerini birdenbire tavana kaldırıyor... Kendi kendine boğulur gibi söylüyor... — Oh Yarabbi!.. Meğer sen ne al- çak ruhlu bir insanmışsın!.. Ne aşağı tıynette yaratılmış bir mahlükmuşsun sen!.. Keşke hayatını kaldırımlarda kazanmağa mecbur olan zavallı bir sokak kadınının kardeşi olsaydım da, senin ağabeyin olarak dünyaya gel meseydim!.. Keşke o zavallı anam se- »İ doğuracağına, üstü çimcik lekeleri» le dolu çıplak vücudünü satılığa çı- | karmış bir eğlence evinin sermayesini doğursaydı, sen olmaz olsaydın!.. Ba- bamın mezarında kemikleri yanıyor şimdi.!.. Zabitin gözleri birdenbire ıslanıyor... Bir damla yaş, kirpiklerinin ucundan kayarak, sarı solgun yanaklarının Üze- rine düşüyor... — Meğer vicdan diye sen; çirkef do- Iu bir çiy et parçası taşıyormuşsun içindel.. Nasıl olmuş ta o babanın sulbünden gelmişsin!.. Zabit başını kaldırârak boğuk bo- guk bağırıyor. — Eâşü!., Sen o babanın kızı değil- 8in!,. Sen bir insan bile değilsin!. Sen bir köprü altı piçi, sen bir kaldı- rım orospusu, sen bir eğlence evinin hamallara mahsus en kötü sermayesi- sin!., Kız, birdenbire tutup kendini deli gibi kanepenin üzerine atıyor... Baş- hyor hıçkıra Tuçkıra, bağıra bağıra ağlamağa!., — Sus Polivas, bunları söyliyeceği- ne öldür beni daha iyi!.. — Öldüreceğim!.. Merak etme öl- düreceğim!.. Hem âşıkınla beraber se- ni öyle bir öldüreceğim ki, ömrünüzün nihayetine kadar bu ölümün azabını çekeceksiniz!.. Acele etme... Öğrenmek istediğim daha bir kaç nokta var, Onun için sabrediyorum... Polivas bir insanin tahammül ede- | miyeceği müthiş bir ıztırap kasırgası içinde kıvranmaktadır, Yüzünün deri- leri çekiliyor, gözlerinin ışıkları sönü- a Milli takım kadrosu Futbol federasyonu reisi bay Sedad Rıza, yapılan neşriyata cevab veriyor Milli takım kampına çağırılan fut bolcular hakkında Cumhuriyet gaze- tesinde çıkan bir yazı üzerine kampta bulunan futbol federasyonu relsi B. Sedad Rızadan aldığımız mektubu aşağıda neşrediyorüz; Cumhuriyet gazetesinin 14 temmuz 937 tarihli nüshasında İstanbuldan milli ve temsili takım kadrosuna se- çilen oyuncular dolayısile Ahmed İh- san imzesile intişar eden yazıyı oku- dum. Bay Ahmed İhsanın yazısında bir takım tepakuslar vardır, Bir taraftan Milli takıma oyuncu vermenin milli kümeye giren takımlara ald bir hak olduğunu kabul etmiyor, Sonrada Fenerbahçe milli kümede birinci çık» tığı için Mili takıma altı oyuncu ve- rebilir diyor. Bu görüşleri kabul eder- sek Fenerbahçeden altı, milli kümede ikinci olduğu için Galatasaraydan beş veya dört, Beşiktaştan üç, Güneş- ten de bir veya iki oyuncu çağırılmak, bu suretle milli kümede beşinciden sekizinciye kadar derece alan klüpler- den oyuncu davet edilmemeli netice- sine varılır, Mili takım kadrosunda yer almak için hem iyi futbolcu olmak, hem de seciye ve tavru hareketi üzerinde şi- kâyet yapılmamış bulunmak ve Milf takımın esas maksadına hizmet, ede- bilir olmak lâzımdır. Bu vasıfları haiz olan oyuncular ne- rede ve hangi klüpte olursa olsun seçilirler, Mili kümede ikinci olan bir klüpte bu vasfta bir oyuncu bulunmı. yabileceği gibi kümenin sonuncusu olmak ta bu vasıfta oyuncuya malik olmamak demek değildir. İstanbuldan seçilen oyuncuların isimleri üzerinde dedikodu yapmağı için söyliyeceklerim şunlardır: 'Hüsnünün kendi takımında muha- cim oynatılması, klübüne göre, o yer- de oynalılmasından en çok fayda umulmasından ileri gelmiş olabilir, Halen muhtaç olduğu istirahat ve id- mandan sonra Hüsnü Mili takımın «n güvenilecek elemanlarından biri- dir. Rebii; bugün de yaptığı maçlarda, karşı taraf oyuncuları da dahil edi- lerek mevcut oyuncuların içerisinde topa en çok hâkim ve en iyi görüşle oyunu açabilen oyuncudur. Salâhaddin: Bu mevsim milli küme- de oynıyan dört İstanbul klübünün oyuncuları arasında en çok sayı ya- pan oyuncu, beğenmeğdikleri Salâhid- dindir, yor... Saçı sakalı biribirine karışmış- tır... Tekrar sendeliyerek Faruğun ya» nıns doğru ilerliyor... Artık ellerini duvara dayıyarak ancak ayakta tuta» biliyor kendini!.. Dudaklarında gene © ayni boğuk, ayni vahşi sesin inilti- lerini duyuyoruz... — Söyle yüzbaşı; kardeşimle mü- nasebetinizin derecesi nedir?.. Faruk da bitkin bir halde... Onun da esmer yüzü, bir delinin yüzü kadar korkunç... Iztırap, onu da çılgın bir bale getirerek, maddi manevi bütün yarlıklarını ezmiş, harap etmiş bulu- nuyör — Sorduğunuz suale cevap verme- den eyvel derhal söyliyeyim ki, siz en hafif tabirile insafsız, zalim bir adam- sınız Mösyö Polivas!,. Her şeye rağ- men bir kadın için bu kadar sefil bir lisanla” konuşmağa hakkınız yoktu. Polivas, soluk dudaklarını bükerek acı acı gülüyor... — Siz; senelerce hayatım hiçe sa- yarak vatanı için çarpışan, şeref ve namusu uğurunda bütün varlıklarını harcıyan bir adamın, sokaklarda za- fer şenlikleri yapılırken, hayatta sev- diği tek kız kardeşini bir düşman zabi- tinin kolları arasında bulmanın, bu müthiş manzarayı görmenin ne demek olduğunu, nasıl bir ıztırap memba yarattığını biliyor musunuz acaba?.. — Nihayet bütün hâdise genç bir B. Sedad Rıza Rızaya gelince: Daha bir çok sene- ler birinci sınıf bir hafbek olarak oy- nıyabilecek olan bu oyuncu hakkın- da bay Ahmed İhsan, Cumhuriyet ga- zetesinin koleksiyonlarında bu mevsi- me aid spor yazılarını okumuş olsay- dı ayni gazetede bu tenakusuna düş- mezdi, Eşfak ve Salime gelince, bunlar kendilerinin dediği gibi muayyen bir yerin oyuncusu olmadıkları ve ica- bında hem hafbek ve hem de muha- cim olarak hizmet edebilir kabiliyette oldukları için seçilmiş değerli oyun- culardır, Son söz olarak mill! ve temsili takı- mın kat'i şeklinin henüz tesbit edil mediğini söyler ve bu işi yapacak in- sanların üzerlerine aldıkları mesu- Miyeti müdrik olduklarına hiç merak 'buyurmamalarını bay Ahmed İhsan- dan saygılarımla rica ederim, Sedad Rıza Anadolu klübünün senelik kongresi Anadolu klübünden: 11 temmuz 937 pazar günü saat 10 da ilân edilen se- nelik kongrenin ekseriyet hasıl olma- dığından kongrenin 17 temmuz 937 cumartesi günü saat 16 ya talik edil- diği bütün azaya bildirilir. Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» müessesesinde sati- Nr. «Akşam» gazetesine abone olanlara hususi tenzilât yapılır. adamla, genç bir kadının biribirini sevmesinden ibaret!.. Bu bedbaht kı- zın, muhayyelenizi altüst eden o bü- yük günahı neticede, bir adamı sev- miş olması değil midir?.. Sevgi bir şe- refsizlik değildir ki tasavvur ettiğiniz kadar korkunç bir ıztırap membaı yar ratsın!., — Baba katili, memleket müstevlisi bir düşman zabitini seven ve nihayet bu sevdiği adamı kurtarmak için va- tanını satmaktan bile çekinmiyen ka- dın, dünyanın en bedbaht, en şerefsiz kadınıdır... — Hep ayni şeyleri söyleyip duru- yorsunuz!.. Biran düşünmüyorsunuz ki, aşk her şeye hâkimdir mösyö Poli- Yasi, — Aşk her şeye hâkim midir? Rumen zabiti birdenbire coşuyor... İnce, sarı parmağını bir yılan dili gibi uzatarak, kanepenin üzerinde serik miş duran Maryorayı gösteriyor... Ağ- zi köpükler içinde... Boğuk, deli bir sesle haykırıyor: — Kardeşim olacak bu rezil kahbe, senin gibi bir düşman zabitile yataca- ğına köpekle yatsaydı belki affeder» dim!,, Faruk birden korkunç bir hayki nşla başını kaldırıyor... Bütün vücüs dünün ta bel kemiğine kadar uzayan bir sara nöbeti içinde titrediğini, kıv« randığını duymaktadır. (Arkası var) ellik —di anama "!

Bu sayıdan diğer sayfalar: