— Ne kabalık! Hiç olmazsa, baş- ka kadınlar gibi, başını çevirip: Ap- tal! bile demedi bana... Bu sözü Beyoğlu caddesinde, bir m Peşine takılmış olan Necati Söylüyordu. ; © yürüyen Lâmjia, ba; 0- Vird, “Kıpkırmızı alarmda ii bir tebessümle, ağız dolusu: — Aptal! dedi. Sonra sordu: > Meinun musun şimdi? te Necatinin aşk macerası bu su- etle başladı. Kendisi istikbal açık Etuçti. Lâmja da şirketlerin.birin- daktiloluk ediyordu. Birbirlerini gördüler ve gördükçe, Allahın birbirleri için halketmiş oldu- kanaat getirdiler. Maamafih, birine sorulsa idi nasıl olup ta Buna başka ti Herine © kadar uyduklarına bir Sy akıl erdiremiyeceğini söyler- 2 Mayıs Ayının sonları idi. Bir pa- ei Günü Bebeğe gidip gezmek İste- “erdi. Necati pek meronun, İçinden #etaret taşan bir halde sokağa çık- İÜ. Dünya kendisinin gibi mesut idi. Fakat dünyayı satın almak lüzimgei- Cebindeki bir buçuk lira İle bunu il becereceğini o da kestiremezdi. lâmla da o gün pek güzeldi. Ne- tinin şiir tarafı tutmuş, sevgilisini Muttası çiçeklere benzetiyordu. Yol- “in İenizin karşı sahillerinin güzel- erine hayranlıklarını birbirlerine İlyerek Bebekte tramvaydan in- er, Biraz gidince, yeni yapılmış mo“ © bir apartıman gördüler. Lâmia *Limana mütehassirane bakarak: > Ah ne şirin! dedi. Bak, belli, ler odalı deireler ... — Tam senin hoşuna gidecek bir Yuva, değil mi Lâmin? — Evet., amma... — Bak, şimdi beni dinle. Lâmia... Genç kız gülerek, Necatinin ne Söyliyeceğini keşfetmök isler gibi, Büzlerinin içine baktı. — İptida bir öpeyim senide öyle Söylerim... Sokakta Kimse yoktu. İki sevgili MİN dudakları birleşince, kesik kesik bir öksürük onları kendilerine getir- di. Köşenin ağzında bir dilenci vardı. — Bir sadaka!... diye yalvardı. Ak birbirinizden ayırmasın! Lâmfa can #ıkıntisile yüzünü bu- Tüşturdu. Fakat Nebati içindeki sa- Adetten tadar gibi olduğu dudakla- Tm zevkinden o kadar sarhoş olmuş- ki hayır yapmak için büyük bir Arzu hissediyordu. Elini cebine dal- , yarım Jiralığı çıkardı ve dilen- in avucuna bıraktı. Dilenci arkalarından dun ede ede bitiremiyordu. Lâmia sebebini sordu. Necati Lâmlanın eli gayet siki ol- duğunu bildiği için, müphem bir ce- Yap vermeyi terem etti: — Sıhhatimize dua etsin diye... de- — Sıhhatimiz kâfi derecede yerin- edir. Dunya hacet var m? — Evet amma... Senin buselerin epi bir fedakârlığa değet zannede- Dilenci Necatinin vermiş olduğu Yarım Kiralığa şüpheli şüpheli bakı- Yordu. Acaba, bir sene evvel kendisi- Me vermiş oldukları bir yanım liralık Bibi buda kalp mıydı? Hâlâ © kalp Parayı sürememişti. Onunla muke- iy etti. Hayır, bugünkü para iyi Derhal dilencinin sklma bir fikir geldi. Hemen âşıkların arkasından koştu, — Affedersiniz, bayım... diyordu. Malısus yapmadınız ise... Fakat dal EBınlıkla diye... Bu para kalp, Necati hayret ve hiddetle döndü: — Ne diyorsun? — Verdiğiniz sadaka... Bende bu kalp parayı görürlerse hemen tevkif €derler... Bir kerede siz bakınız bayan... Tâmta gözlerini açtı: — Vay, yarım lira mii verdin? dedi, “4 Amma kalp değildi. Fakat bu- Mun Kalp olduğu belli. Tuhaf şey! Aklım ermiyor, Jâmin susuyordu. Dilenei: — Benim gibi bir adamda böyle Yarım liralık bulunmaz ki... diyordu. üzüntüsü artmıştı. | HAYIRLI DUA — Bir daha bir para verdiler mi, gözümü dört açarım, dedi, — İyi yaparsınız başım. Şu 2a- manda öyle kötü adamlar peyda ol- du ki... Necati dilenciye bir yarım liralık daha verdi. Lâmia ile birlikte uzek- Jaştılar. Dilefici Necatiden aldığı bir liradan menmün yerine gitti. : yi Bu pazar gerintisinden sonra, Lâ- mia bir daha görünmedi. Necati mü- tenddit defalar mektup yazarak ran- devü verdi isede hiç birine gelmedi. Hattâ mektuplârı cevapsız kaldı. Nihayet, uzun uzun yazdığı üçün- | cü mektubuna cevap aldı. Bu, şirke- tin kâğıdlarından birine makine ile yazılmış bir katı münasebet mektu- bu idi. Lümla şöyle diyordu: İlk defasında, seni memnun et mek için: Aptal! dedim. Şimdi bü- tün kanaatimle tekrar ediyorum: Aptal!» i a ğ Necati onun hulya ettiği ciddi, ida- © AKSAM a İSEN 11 Temmuz 1937 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 1280: Havadis, 13: Beyoğ- İu Halkevi göslerit kolu tarafıdan bir temsil, 14: SON. Akşam neşriyatı: 16: Taksim stadında naklen Mili küme futbol maçlarinin fi- nali, Fenerbahçe - Güneş ve Gulatasa- ray - Beşiktaş, 1930; Konferans; Ordu saylavı Selim S: Tarcan (Kuşların dost ları ve düşmani 20: Müzeyyen ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şurkılari” 2030: Ömer Rıza tarafın- dan araben söyler, 2045: Muzaffer ve a€- ndan Türk musikisi ve (Saat ayar), 21,18: OR- 15: Alan ve borsa haberleri ve ertesi günln programı, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: SON. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntahap programı Sirasburg (saat 9,15) - 349 - Mehtap Bonalası - Beethoven, Milâno (san 17,15) ” 389 - Drorak - Geminlani, Prag (saat 11/50) - 40 - Dördüncü Senfoni - Beet- hoven, Frankfurt (sant 20,00) - 251 » Ro- Mantik opera musikisi, Hamburg (saat 20,00 - 332 » Orkestra konseri, Prag (saat 20,55) - 470 - Mozart - Rimski - Korsakov, Londra (saat 21,06) - 342 - Vogan Vil- Yamsın eserlerinden, Brüksel (saat 28400) > 484 - Dokuzuncu Benfoni, Beethoven, Frankfurt (saat 2400) - 251 - Beethoven - resini bilir, hesabını bülr, itimad edebileceği bir erkek değildi. Onun- la hayatını tesşrik etmekle istikbalde kim bilir başına ne felâketler getirö- bilirdi. Muhakkak ki sefil olacaklar- dı. Bir dilenciye bir lira veren bir erkeğe Lâmia varamazdı! İşte Necatinin bir aşk macerasi böyle bitti. Doğrusu, dilencinin hayır mduası derhal tesiri gösterdi! Hikâyeci Keman konseri, Dans musikisi Brüksel (saat 22.10) - 404 - yen (saat 2000) - 463 - Paris (snât 38/00) — 432 — Varşova (aaat 2300) - 1320 - Belgrad damat 2300) - 497 - Beremünster (saat 18,00) -540- Budapeşte (saat 1005) -550- 2 Temmuz 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,09: Mub- telif plâk moşriyatı, 14: BON. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No, 107 Kubilây, mabudun heykeli önünde bile diz çökmemişti. O: "Kadın, yalnız kocasına tapmalı|, diyordu. Kubilây «Bin bir eli mabuds un önünde durdu. Tiyen - Fo hakanın sol yanında yere diz çökmüştü. Büyük Moğol imparatoru, Budanın sümrüd taşlı bin birinci eline almnı koydu: — Bu kadını ben affettim. sen de affet, ey mabud!. Diye yalvardı. Kubilây Buda heykelinin önünde ayakta duruyordu..” yere - Tiyen-Fo gibi - diz çökmemişti. Budist Çinliler hakanın bu hareketine bir mâna ve- remediler, Mabeddeki Lâmalardan biri: — Hakan bu mabede ikinci defa geliyor. İlk gelişinde mabudun önün- de diz çökmüştü. Şimdi neden ayak- ta yalvarıyor? Diye mınldanırken, hakân duasını bitirdikten sonra geriye çekildi. Ra- hiplerin yanına sokuldu: Bugün mabuda yalyarırken ayakta duruşuma hayret ettiğinizi görüyorum, Mabudlara saygı göster- mesini bilirim. Fakat, ben, yanımda karımı varken, dünyanın bütün md budları dirilip çıksa, önlerinde eğile- mem. Karım, benim bir başkasının önünde eğildiğimi görürse, bana kar- ra nizamname | $1 KOPKU VE Saygı ĞUYMAZ. Çorum Nafia Müdürlüğünden: 1 — Eksilimeye konuları iş: Bodrum ve zemin katlarının beton ve kârgir kısımları mevcut Çorum orta okul binası ikmâli inşaatı, su ve elektrik tesisatı İşi olup keşif bedelleri 37649 lira 64 kuruştur. © 2 — Bu işe ald şartname ve evrak şunlardır: A — Eksiltme şartnamesi! B — Mukavele projesi C — Bayındırlık işleri genel şartnamesi, D — Fenni ve hususi şartname E — Keşif slisilei fiat ve metraj cedvelleri FP — Proje İsteyenler bu evrakı Nafıa vekâleti yapı işleri Umum Müdürlüğü binalar heyetinde ve Çorum Nafia Müdürlüğünde görebilirler, 3 — Eksiitme 1937 Temmuzun 19 uncu pazartesi günü saat 16 da Çorum vilâyet makammda toplanacak komisyonu tarafından yapılacaktır. 4 — Eksiltme kapalı zar? usulüle yapılacaktır. 5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklinin 2824 liraamuvakkat teminat ver- mesi ve aşağıdaki vesikaları göstermeleri lâzımdır. Ticaret odasında kayıth bulunduğuna dair vesika ve, bu işleri yapabile- ceğine dair Nafia Vekâletinin ehliyetnamesi. 6 — Teklif mektupları üçüncü maddede yazlı saatten bir saat evveline kadar yukarıda sözü geçen komisyon relsliğine makbuz mukabilinde verilecektir. Posta ile gönderilecek mektupların nihayet saat 16 ya kadar gel miş olması ve dış zarfın mühür mumu ile iyice kapatılmış bulunması Jâzim- dır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (3963) aya » . a . .. .. .. Yozgad vilâyeti iskân direktörlüğünden: Yozgadın Sarayköyünde 103 numaralı köy tipi plânına göre yapılacak 18 tek ve 105 No, tipe göre 15 çift ve saçlı saatli köylerinde 103 tipe göre 12 tek ve 105 tipe göre 30 çift ve Küçük İncirlideki 103 tipe göre 13 tek ve 105 tipe göre 15 çift ev ve Karabiyık köyünde 103 tipe göre 14 tek ve 105 tipo göre 10 çift ev ki ceman 57 tek ve 70 çift olmak üzere 197 kerpiç ew 2890 sayılı arttırma eksiltme kanununa tevfikan her köy ayrı ayrı ihale edilmek şartile ve kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur. 1 — Bu İnşaat için lüzumu olan kereste iskân direktörlüğünce verilecek ve diğer taş, kerpiç ve bilümum malzeme İle işçilik müteahhide alt olacak ve bu suretle inşaat anahtar teslimi şartiyle yapılacaktır. 2 — Talipler keşifnamedeki kıymetlere hazaran © 7,5 hisbetinde muvak- kat teminat vermeğe mecburdür, $ — Talipler Nafadan alman ehliyeti fenniye vesikası veya bu işi yapabi- leceğine dair Nafia direklörlüğünce verilecek vesika ve sair evrakını taklif mektubu ve teminatiyle birlikte ihale gününde komisyona tevdi edecektir. Yapılacak evlerin tarzı itşasına ait fenni ve hususi şartnameleri plânları ve sair eyrakı görmek istiyenlerin bulundukları mahaller iskân direktörlüğü- ne ve eksiltmeye iştirak edeceklerin ihale günü olan 21/7/937 Çarşamba günü sant 16 da Yozgat İskân direktörlüğünde müteşekkil! eksiltme komisyonuna müracaatları ilân.olunur. «3918» ya . .. lere Yozgat iskân direktörlüğünden: Yozgat merkezinde 101 numaralı şehir tipi plânma göre yapılacak 53 kâgir ve Sorgun kazasında 103 numaralı tipe göre yapılacak 36 ve 106 tipe göre yapılacak 62 çift ve 2880 sayılı arttırma ve eksiltme kanununa tevfi- kan 1/7/937T gününden itibaren 20 gün müddetle aşağıdaki şartlar dairesinde ve 20/7/937 salı günü saat 16 da ihale edilmek üzere eksiltmeye konulmuştur. 1. — Bu inşaat için lüzumu olan Kereste ile taş, tuğla ve sair bilcümle malzemesi ve işçilikleri müteahhide ait olacak ve anahtar teslimi suretile iha- le edilecektir. 2 — İşbu inşaat ihale günü kapalı zarfla toptan müteahhide ihale edile- ceği gibi perakende suretile ve &leni eksiltme ile de her köy ayrı ayrı ihale edilecektir, 3 — Talipler keşifnamede yazılı miktar üzerinden 96 7/5 muvakkat temi- nat verecektir. 4 — 'Talipler tarafmdan ehliyeti fenniye vesikası veya bu inşaatı yapabi- leceğine dair Keza Nafıa direktörlüğünden alınacak vesika ve sair eyrakını teklif mektubu ve teminaliyle birlikte komisyona tevdle mecburdur, 5 — Yapılacak evlerin tarzı inşasına sit fenni ve hususi şartnameleri, keşifnameyi, plânları görmek isteyenlerin bulundukları mahaller iskân direk- törlüklerine ve eksiltmeye iştirak edeceklerin de mukarrer gün ve saatte Yoz- gat İskân Direktörlüğünde müteşekkil eksiltme komisyonuna müracaatları ilân olunur. «3919» Cengiz ban: «Bir kadın, kocasın- dan daha büyük bir kimse tanıma- malıdır!» demişti. Ben ve çocuklarım bu terbiye ile büyüdük.. bülün dün- ya kadınlarının, kocalarına karşı bu duyfu ile bağlanmelarını dilerim. ” ” Mabed dönüşü çok parlak olmuştu. Bütün sokaklar - mabedden saray kapısma kadar - meşalelerle gündüz gibi aydınlıktı. Bütün dillerde Tiyen - Fonun lâfı dolaşıyordu: «— Gökte sönen bir yıldız tekrar parıldadı.» «— Hakan Tiyen - Fodan aymla- miyor!» «— Tiyen - Fo yüzünden Şansi gibi bir yürdseverin boynu vuruldu!» *— Şansi hainmiş. Kora prensine gönderilen hakan buyruğuna Kubi- Jâyın imzasını koymuş.» «— O halde Şansiyi kuduz köpek- lerin ağzıma atmak gerekti!» «— Bundan sonra evlenme sırası Terlana geldi..> «— Terlan evlenmiyecek diyotlar.» ie , başı uçurulur. Kubilâyın istediği şeyin yapılmadığı- nı gim görmüş?!, ” a #— Yakat, bu bir gönül işidir. Ter- Jan, amiralin kazını almazsa...» «— Almazsa, kellesi gider!» Terlan hakan tahlırevanının arka- sında gidiyordu. Terlanın yanında Karakurumdan Pekine yeni gelmiş ve hassa alayına alınmış genç bir zabit vardı. Terlan et üstünde, yavaş yavaş, arkadaşile konuşuyordu: —— imparatoriçenin yüzü gülüyor, imi içi 7 gülüyor, — Dünyaya ikinci defa gelen in- sanların gülüşü gibi. Tergun şakacı bir gençti: — Bu kadın dünyaya bir kaç kere gelip gidecek gibi görünüyor. Diye mırıldandı. Hassa kumandanı Terlan hafifçe gülümsiyerek başını salladı: — Ateş yer yüzünden ne zaman kalkarsa, o da 'o zaman ölecek. Tergun (1) gözünün wecile impa- rTatoriçeye baktı: — Gözlerinin içinde gökten köpa- Tilmiş, birer yıldız ışıldıyor. Hakanın onu bu kadar sevmesinin elbette bir sebebi vardır: Terlan atının dizginlerini çekti. Tergunun yanına iyice sokuldu: « — Zaten her sevginin bir sebebi yardır.. İhsan bir kadının ne burnu- nu, ne gözünü, ne de çenesini sever, — Bir şey unuttun, Terlan? — Nedir 091 — Kâdınların ağam saymadin.? Terlan bıyık altından güldü: — Bence her kadının insanı ken- Köl 3 ei, dine çeken ve bağlıyan bir huyu vars dır. i — Benim evdeki maymunumun da çok güzel bir huyu var: Beni uyut» madan uyumaz... — Ben maymunlardan bahsetmi yorum. — Ya maymun kadar çirkin bir kadın çıkarsa karşıma. güzel huylu diye seveçek miyim onu?! Terlan somurtlu.. Kâşlarını çattı. Cevap vermedi. Tergun gülmemek için kendini zor tutuyordu. O, bilmiyerek bir çam devirmişti.. : Tergun, bu eski arkadaşının Gük çin gibi çirkin bir kızla seviştiğinin farkında değildi. i — Senin gibi bir erkek, dünyanm en güzel, en sevimli kadınlarını etrâs fına toplayabilir! Diye söylendi. Fakst, Terlan bu sözleri işitmemiş gibi görünüyordu. ayağının ucunu beygirinin karnına dokundurdu.. 'Tergunun yanından ayrıldı. tahtırevanın yanına sokuldu. Şimdi iki arkudaş, birbirine darı)» mış gibi, ayrı ayrı gidiyorlardı. Kubilây, imparatoriçeye soruyor- du; — Bu gece bir dileğin var mı, Ti- yen-Fo? — Evet. — Bir kıymetli gerdanlık, yahut za» rif bir köşk istiyeceksin, sanırım. — Hayır.. odama gider gitmez Ulu Tanrıdan $izB sıhhat ve muvaffakı- yetler diliyeceğim. Başka bir dileğim yok. Kubilây çenesinin ucundaki bir kaç telden ibaret olan sakalını kaşıyarak hafif bir göğüs geçirdi ve gülümsedi. Tiyen - Fo bu sözile Kubilâyı tam mânasile teshir etmişti, Tiyen-Fo o dakikada hakanın zihninden geçir- diği gerdanlıkla zarif köşkten birini istemiş olsaydı, ne kazanacaktı? Halbuki bu cevabı vermekle hem bunları hem de bütün bunlardan ve bütün Moğol hazinelerinden çok de- geri olan hakanın kalbini Kazan- mıştı. Kubilây hanın Tiyen-Foyu niçin gevdiği, onu neden bu kadar himaye ettiği anlaşılıyordu. 'Tahlrevan sâray kapısına vardığı zaman, mermer merdivenlerin üstün“ | de herkesten önce Semga bahadır. görünmüştü. . : O gece sarayda bir çok misafirler vardı. Kubilây bunları mabede giderken saraya davet etmiş ve gece sarayda eğlenceler yapılacağını söylemişti. Hakanın bir emri vaki yaparak » kimseyi mabede davet etmeksizin « 'Tiyen-Foyu almasına Moğol asilza- deleri hiç te şaşmamışlardı. Son günlerde kisa bir yola giderek © gün Pekine.dönen Tarhan Şanga da Kubilâyın misafirleri arasında büs lunuyordu. Şanga Pekine dönünce bir çok ga“ rip ve korkunç hadiselerle karşılaş- mışlı. Şanga o gece sarayda kulaklarına inanamıyordu. Ona neler anlatmıyorlardı! ” — Şansi idem edildi, 4 — İmparator, Tiyen-Fo ile tekrax birleşti, * k — Terlan hassa kumandanı oldu.” — Gülçinle Terlan sevisiyor, — Şi-Yama idamdan kurtuldu. 'Tarhan bimları işitince hayretteri hayrete düşmüştü. Semga bahadıra; — Şansi idam edilecek bir adam? mıdır? Ben burada bulunsaydım, onu ölümden kurtarırdım. y Diyor ve davetlileri ayrı ayrı selâmas yordu, (Arkası var) | (ii Tergun - Targun — Semiz, şişman, gösterişli demektir. (Moğolca). Vini Örnek: «Tergun, Kubilâyın sağ kolu 1di, Şi;mandı, gövdesi yağ dolu idi, — Azeri şülri — vü e : > SE Me