AKŞA “Gelecek harp nasıl olacak? Almanya ve İtalya sürate istinad ediyorlar. Fransaya gelince.. Bu hükümet gelecek harbin de harbı umumi gibi uzun süreceği kanaatindedir Avrupa askeri makamları endişe içindedirler, Çünkü müstakbel har- bin nasıl olacağını bir türlü kestire- miyorlar, Erkânı harbiyeler, Habeş harbi neticelerini nazari dikkate al makla, İspanyol harbi safahatını ted- kikle ve sayısız manevralarla yarı- nın harbi muadelesini halle çalışı- yorlar. Bir Amerika mecmuası bu müna- sebetle mühim bir makale yazmıştır. Mecmua diyor ki: Bundan dört sene evvelki kanaat, asri tecavüz vasıtalarının asri müda- faa vasıtalarına faik olduğu merke- zinde idi. Zannediliyordu ki müstah- kem mevkiler, dâfi tayyare topları, tel örgüleri. bugünün “ağır topları, süratli tayyareleri, gaz hücümları, tank taarruzlari karşısınd hiç bir işe Fakat İspanyol harbi bu kanaati tamamile değiştirdi. Anlaşıldı ki mü- dafaa taarruza faiktir. Tankın ta- ârruz kabiliyeti tahmin edildiğinden çok daha aşağıdır. Şimdi harp âletleri mühendisleri bu geçilmez müdafaayı yarmak ve siper harbine nihayet vermek için ye- ni bir taarruz vasıtaları keşfine çalı- şıyorlar, Sürpriz ve sürat müstakbel harpte çok büyük birrol oöyniya- caktır. Ayni zâamanda harp sade hu- dutlara münhasır kalmıyacak, bütün millete şamil olarak sivil halkı da süratli tayyareleri, gâz hücumları hudutları içine alacaktır, Ani hücum «Attague brusgue> yani ani hücum gelecek harbin başlıca vasfı, olacak- tır. Harp ilân edilmeden, bir gece apansız bombardıman tayyareleri düşman şehirleri üstünde uçacak, ka- radan ve denizden taarruz da ayni zamanda vukubularak müdafâaya imkân kalmadan düşman ezilecektir. Avrupa erkânı harbiyelerinin kork- tuğu budur. Harbin en kıymetli anları ilk saat- ler olacaktır. Nihal zafer bunlara bağ- 4 olacaktır. İtalya ve Almanya harp taktiklerini bu esas üzerine hazırlı- yorlar. En nihayet bir kaç hafta zarfında kazanılabilecek bir harp için hazır Janıyorlar. Gerek hava, gerekse deniz ve kara harp vasıtaları birden hücu- me geçerek anide düşmanı boğacak. Büyük nüfusuna güvenen Sovyet Rusya ise hücumla başlıyan ve düş- manı yarıp memleketini istilâ edin- ceye kadar hücumla devam eden bir Es:4 Mahmud Karakurd Fransa ise başka bir fikirdedir. Geçilmez addedilen Maginat hattı- nın arkasında mevzi almayı düşünü- yor. Çünkü erkânı harbiyesinin ka- naatine göre müstakbel harp, harbi umumi gibi uzun sürecek ve seneler- ce devam eden bir siper harbi ola- caktır, i harp tasarlıyor. Tayyare hedefi Çoktandır münakaşa edildiği hal de elân daha bir karara bağlanamı- yan mühim meselelerden biri de bombardıman tayyarelerinin hedefi- dir. Bazı erkânı harpler tayyarelerin ilk hedefinin büyük şehirler olma- sını istiyorlar. Harpte halkın kuvvei maneviyesi en mühim unsurdur. Bur» nun üzerine menfi tesir yapmak taarruz eden taraf için büyük bir ka- zanç olacaktır, deniliyor. Halbuki işin diplomasi tarafını dü- şünen diğer erkânı harpler esas he- defin şehirler değil, askeri mevkiler olması icap ettiğini söylüyorlar. Çün- kü sivil halkın öldürülmesi beynel- milel efkârı umumiye üzerinde fena tesir yapacaktır. Beynelmilel efkârı umumiyenin oynadığı rolün büyük- | lüğü ise İtalyan - Habeş harbinde görülmüştür, Onun için askeri mev- kileri bombardıman etmeli ve düş- manın müdafaaya geçmesine mâni olmalıdır. Bu suretle harbin ilk sa- atlerinde düşmanın askeri teşkilâtı sekteye uğratılır, seferberliğini ta- mamlamasma mâni olunur. Binne- tlce taarruz İnkişaf eder. Çünkü bu- na mâni olmağa imkân kalmaz. Motörlü kuvvetlerin tesiri Hudutta tanklar ve zırhlı otomo- biller faaliyete geçmiştir. Bunları makineleştirilmiş kuvvetler takip et- mektedir. Yarınki harbin süvarileri işte bunlardır. Düşman toprağına ilk ayak atan, düşman şehirlerine yaklaşarak sokaklara kadar girerek yangın ve zehirli gaz bombaları sa- vuran bunlardır. Saatte kırk kilo- metreden fazla yaparak kendi tayya- relerine gizlenen düşmanı bulmak hususunda yardım ederler. İlk mücadele bu tanklı, makinleş- miş kuvvetler arasında olacaktır. Tank tankla, zırbli otomobil zırhli otomobille çarpışacaktır. Piyade an- cak bunlar vazifelerini gördükten sonra harekete geçecektir. Bu maki- neleşmiş kuvvetler vazifelerini mü- kemmel olarak görmeğe, düşmanın tanıklarını ve zırhlı otombolilerini mahvetmeğe muvaffak olurlarsa yük- SON GECEL.. — İki ay sizsiz yaşamağa ben nasıl tahammül ederim?.. — Seven insan her şeye tahammül eder Mariya!.. Zabit onu yeniden bileklerinden ya- kalıyarak kendine doğru çekiyor... Du- daklarını, yeniden dudaklarının üze- rine koyuyor... Öpüyor... — Haydi benim güzel, küçük, ca- nım Mariyacığım. kalk . Geç kaldım, bak etraf tamamile aydınlandı. İhti- mal şehri terkedecek son yabancı za- bit ben olacağım!.. Sonra başımıza bir felâket gelir!.. Haydi yavrum; ace- le et!.. Bavullarımı getir; yola düzü- Jeyim artık!.. Kız gözlerini silerek o doğruluyor... Yüzü sapsarı... Yalnız yavaşça dudak- Jarını kımıldatarak: — Peki! Diyor ve kalkmak istiyor... Fakat birdenbire vücudünün bir tarafında ince bir sızı duyuyor... O anda aklı başına geliyor... Gayriih- tiyari kirpikirinin ıslandığını görüyo- ruz... Ağlıyor... - Niçin ağlıyorsun gene Mariya?.. Duraklıyor... | Tefrika No. 93 — Hiç!., Bilmiyorum Faruk bey; bana bir şey sormayın!.. Sonra başını ağır ağır ona doğru ç€- viriyor... — Beni beş dakika yalnız bırakır mısınız, ne olur?.. — Niçin? — Kalkacağım!.. — Kalkmak için benden mi utanı- yorsun?.. — Bırakın kendimi biraz toplayım Faruk bey; çok perişanım!.. — Peki peki darılma! Faruk bey odadan çıkıyor... Kız, bitkin bir halde yataktan kalkarak aynanın önüne doğru geliyor... Esmer yüzünün üzerinde bir ölü kansızlığı var... Dudakları solmuş, gözlerinin altı çürümüş, saçları darma dağınık ci- i muştur!.. HÂJâ kirpikleri ıslak ve pi- rıltıhı... Ellerini gelip aynanın camları üzerine koyuyor... Alnını yapıştırıyor... Uzun uzun bakıyor öyle kendine.. Sonra birdenbire dudakları bükülerek | başlıyor ağlamağa!.. Gecenin esrarlı karanlığı içinde, sev- diği adamın kollarına atılarak kendi- sek manevra kibiliyetlerine (o daya- nan erkânı harbiye bunların sayesin- İ de harbi kısa bir müddet içinde ka- zanabilir. Fakat her iki tarafında hazırlığı müsavi olduğu takdirde har- bin gene uzun sürmesi beklenebilir, Cphane meselesi Harbin en büyük meselelerinden biri de cephane meselesidir. Harbi umumide cephane darliğınm rolünü herkes bilir. Şimdi eski tüfeklerin yerini seri ateşli otomatik tüfeklerin aldığı, dakikada yüz mermiye kadar atan «pom - pins İsmi verilen dâfi tayyare toplarının mebzüliyetle kul- lanıldığı ve. makineli tüfeğin . sayı- lamıyacak kadar çok olduğu göz önü- ne getirilirse her halde cephane darlığı bütün şiddeti ile hissedile- cektir. Bunun içindir ki devletler şimdi cephane fabrikalarını iki, hat- tâ üç misline İfrağ etmeğe başlamış- lardır. Benzin tedariki Cepheye asker ve cephane taşıyan kamyonlar bezinle, tanklar benzin- le, zırhlı otomobiller benzinle, adet- leri binlere baliğ olan tayyareler ben- zinle iler, Modem harp bir benzin mücadelesi harbi olacaktır. Benzini çök olan az olana nisbetle büyük bir falkiyete mazhar sayılacaktır. Devletler bu ihtiyacı şimdiden kar- şılamağa çalışmaktadırlar. İtalya vâ- si mikdarda benzin depo etmektedir. Almanya suni benzin imalini keşfet- miştir. Bu suretle . harp esnasında yabancıdan gelen .benzine bağlı kal» maktan kurtulacağını ümit etmek- tedir. Fransaya gelince -vâsi kömür ma- denlerine malik olduğu için motörler- de kömür kullanmak için sayısız tec- rübeler yi tadır. Kömürden is- tihsal edilen karbon monoksidi ile harekete gelen otomobillerin mükem- melleştirilmesine - çalışılıyor. Zehirli gazın e derecede rol oy- nadığı bilinemez. Maamafih müte- hassıslar şu © fikirdedirler: Gazın ehemmiyeti çok mübalâğa edilmiştir. Her taarruz silâhının bir müdafas vasıtası oldüğu gibi gazın da vardır. Onun için harbin kazanılmasında gaz Amil olamıyacaktır. Şayet, yukarıda işaret ettiğimiz veçhile, harp uzun sürerse milletlerin cephane ve benzin tedarik kabiliyeti mahdut olacağından nihal zafer g© ne bu modern vasıtalarla değil, mil- letin ferdi kudreti, kol kuvveti ile kazanılacaktır, Dİ unutan ve ancak sabahın ilk ışıklar rını duvarların üzerinde gördüğü 38 man aklı başına gelen her genç KIZ gibi o da şimdi, hüngür hüngür ağir yor!.. Bırakın ağlasın!.. Bırakın Çi“ pınsın!.. Her damla göz yaşı, en büyük kiymetini kaybeden kadın için; bu mavi kubbe yaratıldığı gündenberi daima yegâne teselli membaı olarak kalmıştır. Göz yaşı!.. Günahların, matemlerin sırdaşı!.. Siz de olmasay- dınız eğer!,. Böyle bir çok dakikalar geçiyor ay- nanin önünde... Kendini topluyor ni- hayet!.. Mendilini yüzüne götürerek kirpiklerinin altındaki pırıtıları sili- yor... Geri dönüyor... Sendeliyerek di- vanın önüne doğru geliyor.. Yatağı topluyor... Örtüleri kaldırıyor... Saç- larını düzeltiyor... Şöyle etrafa bir çeki düzen verdikten sonra: — Gelin Faruk bey diye sesleniyor. Faruk, hemen odadan içeri giriyor. Etraf tamamile aydınlanmış, karşı sırtlar sislerle örtülmüştür... — Haydi Mariya; acele et!.. Çok geç kaldım, korkuyorum. Eğer bütün or- du gitmiş ise!.. Ne yapacağım bilmem?, Kız, hemen konsolun önüne doğru yürüyor, — Çamaşırlarmızı toplamış miy- dınız Faruk bey?. — Evet evet!.. Hepsi hazır... Ba- yullarım dolabın içinde... Onları çi- kar evvelâi.. Boluda hasad Buğday ve arpa bu yıl çok boldur Bolu 10 (A.A.) — Bolu ve mülha- katında hasad başlamıştır. Bu yil | vilâyet dahilinde buğday ve arpa mahsulü yağmurların vaktinde yağ- masından bereketlidir, İki gün evvel Gerede kazasına yağan yağmur zür- rai sevindirmiştir. Yalnız Düzceye bir aydır yağmur yağmadığından mısırlar büyümemiştir. Düzcede mi- sır buğdaydan daha çok sarledildi- ğinden zürra buğdaydan ziyade mı- sıra ehemmiyet veriyorlar, Bu hafta içinde yağmur yağmazsa misirların yüzde doksanı kuraklıktan mütees- sir olacaktır. Trabzonda benzin ve petrol Trabzon (Akşam) — Şehrimizde petrol ve benzin satışı yoluna girmiş- tir, Vali, aldığı yerinde tedbirler saye- sinde ihtikâr ve buhrana meydan bı- rakmamıştır. İtalyan kaptanı, makinisti ve tayfası mesir liyeti İspanyol kaptanına yükletiyorlar | Haziranın yirmi beşinci gecesi Ça- nakkale boğazında sabaha karşı İtal- yan bandıralı Kapopino vapuru İspan- ya bandıralı Magallanes vapuru İle çar- pışmış ve neticede batmıştı. Dün İstanbul ikinci ticaret mahke- mesinde bu kazanın muhakemesine devam edilmiş, batan vapurun birin- ci süvarisi Perfetti dinlenmiştir, Per- fetti on dört senedenberi kaptanlık yaptığını, iki seneye yakın bir zamân- danberi de Kapopino vapurunda sü- vari olduğunu söyledikten sonra kaza- yı şöyle anlatmıştır: — Haziranın Şirmi dördüncü gü- nü Napoliye gitmek üzere İstanbul- dan hareket ettik. Sabahleyin saat al- ta buçuk sıralarında Geliboluda vazife âlarak kumanda başına geçtim. Vapu- rumuz on bir buçuk mil süratle gidi- yordu. Saat sekizi bir dakika geçe karşıdan iki mil kadar mesafeden Magallanes vapurunu gördüm. Biz sahilden altı yüz metre açıktan ve sa» İı takib ederek yola devam ediyorduk. Nâra burnu civarına geldiğimiz sıra- da İspanyol vapuru bizim üzerimize doğru ilerilemeğe başladı ve iki dü- dük çalarak bizim sağ tarafımıza ge- çeceğini bildirdi. Vapurlarımızın vazi- yetine nazaran buna imkân yoktu. Aramızdaki mesafe de gittikçe azalı- yordu. Ben bir düdük çalarak İspan- yol vapuruna kendi sağını takiben yo- — Benden gideceğinizi gizlemek için Sakladınızdı değil mi onları do- Jabal.. — Mariya! Kız, dolabı açarak bavulları çıkari- yor... — Konsolun üstünde, fırçamla kâ“ &ıtlarım var!,. Onları da bavulun bi- risini aç ta içine koyuver olur mu?.. — Peki!.. Kız konsolun üzerinde duran kâ- Batları, fırçayı alarak bavula koyar- ken Faruk ta kayışını, tabancasını beline takmağa çalışıyor... — Mariya; kaputum nerede? — Aşağıda!.. — O halde çıkarken alırım!.. Şimdi gidelim de halanla veda edelim oi- maz mi?.. Kız, hiç ses çıkarmiyor... Birdenbi- re öyle sakin olüyor, durgunlaşıyor ki!,. Her şeyi kabul eden, her sözü dinliyen mütevekkil, itaatkâr bir hali var, i — Peki nasıl isterseniz diyor... # Kapıya doğru yürüyorlar. Hala s0- fanın üzerinde, sağdaki odadadır, Yavaşça kapıyı tıkırdatarak içeri gi- riyorlar... Şezlongun üzerine uzanmış yatıyor... Gözleri tavana dikili... Sap- sarı bir yüz... — Hala; Faruk bey gidiyor. Senin- le vedâlaşmağa geldi!.. Kız konuşurken de dudaklarını İ asınyor. Kendini zaptetmeğe çalışı- İ 1 Temiz | KADIN KÖŞESİ Hasır şapka 3 2 Lâcivert hasır şapka, iki yanı P# yaz örgandi çiçekle süslenmiştir. ş Şi! Naraburnu civarındaki vapur müsademesinin muhakemesi 1 ğ 7 # Tuna devam etmesini bildirdim. Vapur buna cevap bile vermeden gene üz& rimize yürüdü. Bu vaziyet karşısındâ ben iki düdük daha çalarak vapuru” mu tornistan ettiğimi bildirdim ve tornistan yaptım. Benim vapurum tek pervaneli .ve pervane kanalları sağf açık bulunduğu için tornistan yapım ca vapurum hem geriye hem d8 biraz sağa doğru hareket ediyordu. O sırada İspanyol vapuru hızını kesme" den yoluna devam ederek bizim v&” purun'sol tarafından ve burnuna yö” kım yerine çarptı. Müsademe Üzerin& derhal sâhiile döndük ve vapuru kafi” ya oturttuk. < Geminin birinci makinisti Kami da yeminle dinlenmiş hâdise esnasın” da makinede vazife başında olduğunu söyliyerek: — Ben dışarıda olan şeyleri görmür yordum. Bir aralık kaptandan «dur, geriye al» emrini aldım:Gemiyi gerin hareket - ettirdim, Birdenbire gemi Şiddetle sarsıldı. Kaptan tekrar, ileri. emri verdi ve gemiyi” ileriye hareket ettirerek süratle sahile yanaştık. Demiştir. Vapurun lostromosu Agos” tino da hâdiseyi ayni şekilde anlat” miştir. Bundan sonra mahkeme kazâ” ya dair verilen jurnalın ve mürettebâ” tın ifadelerini muhtevi zabıtların sak lanarak alâkadar dairçlere verilmesi" nt karar vermiştir. yor... Birdenbire boşanarak deli gibi haykırmamak için bütün kuvvetini harcadığı belli... İhtiyar kadın hiç cevap vermiyor... Gözleri hâlâ tavan dal. Fâruk ona doğru yürümektedir. Ağır ağır elini uzatıyor... Dudaklar rmda ancak işitilebilecek kadar ince hafif bir ses... — Madam Mihailesku gidiyorum artık!.. Müsande ederseniz elinizi öp& yim?., Kadın hiç vaziyetini bozmamıştır. Biran başını çevirip Faruğun yüzüne bakmıyor... Elini kıpırdatmıyor bi” Jel., — Hakkınız var Madam Mihailes” Kü; size çok fenalık ettim. Çok ıztıraP verdim ailenize!.. Tabii böyle bir adr ma elinizi uzatmak istemezseniz şini” di!.. Yalnız sizden şu dakikada ayr” lırken söylemekten kendimi menede* miyeceğim bir hakikat var ki, onü bilmeniz lâzımdır... Ben zannettiği” niz kadar fena bir adam değildi madam!.. Kardeşinizin feci akıbeti hayatımda talihsizliğimin hâlâ © Korkunç safhasını teşkil ediyor... mamalı idi; oldu, ne yapayım, elim&ö değildi!.. İki senedenberidir. bunu” yledan azabını tasavvur edemiydö” ğiniz korkunç bir acı halinde çek tim, Bu yetişmiyormuş gibi üstel bir de Maryora ile birleşerek.. arkası var)”