Yaz Çen sene, tıpkı bu seneki gibi, ae erken gelmiş, sicaklar bir- çe başladığı için herkes kendi- Pijlara atmıştı, Ben de Floryada kendimi vererek güneşin Miraviyole Şualarını mümkün oldu- iyi toplamak için yayılmış Birdenbire, kulağıma acı acı “bir dl geldi. Yerimden fırladım. Yüz- in başma Btlen felâket onu da pençesine geçlr- Üzere idi. Hemen atıldım, yaka- Bu ve sahile çıkardım. İlin Bibi ahvalde pek tabi! olduğu dir tehlike geçince genç kız beni “sini ir gibi telâkki etti ve ken- tey Sadece teşekkürden daha fazla le borçlu gördü. Ben uzaklaşmak ikçe, o peşimi bırakmıyordu. Ar- a geliyor, koşuyor, tekilfsizce ilan im sarıyor, yüzüme aşıka- yordu. Ateşli bir sesle: diya Tam kahraman bir erkeksiniz, du, Ben kahraman pe bayılı- » Bahusus şu kibar haliniz pek Oşuma Etti, Hayatımı kurtarmış bir Şikek vaziyetinde olduğunuza zağ- Ya buna mağrur olarak bana kur Pmağa kalkacak yerde, bir de ya- Mühdan uzaklaşmak ister gibi görü Düyorsunuz, anlıyorum, neden yapi- uz bunu. Siz tamamen mah- Viyeti #eviyorsunuz. yi Ne Mahviyetten değil hanımefendi. Vlnız, size kur yapmak, beni sevme» İstemek için böyle. bir vakadan ade münasebetsiz olur da ondan. — İşte böyle söylemeniz bir mah- et eseri! Neden siz bukadar müte- . Halbuki temin ederim, ta- biniz reddedilmiyecektir. Haydi, bi- MAZ Cesaret... , tu rülüyordu ki, küçük Hanım bo- a zere bulunan genç kızları ra ak ü; gençlerin behemehal onla- Aşık olmaları fcabedeceğin! zihni- #okmuştu, Bir türlü bu fikirden Yazgeçmek istemiyordu. Aradan bir müddet geçti, Benim, böyle peşimi birakmaması ni. t canımı sıktı. Gidip kuzinim buldum, mi : akizeyi m. Derdimiona . Min Bim, Kuzum, şuna bir çare bul, de- : kahkahayı attı. Sonra biraz şan, Şeytan gibi yüzüme bâks- — Buldum! deği, — Aman çabuk söyle!.. *— Bana emniyetin var mi? — Ne demek? Neden sordun? “a Bana âşık olurum diye korkmu- ya? ! — Hiç!... Bu kabil değil >— Ammada nezaket! Ne İse, dinle beni, Yarın ben de Floryaya gider, nize girerim. Boğulacak gibi dav- itim. Sen koşar beni kurtarırsın, Artık ondan sonra, sık sık beraber şırız, nişanlanmış gibi görünürüz. Ben de biraz evvel kurtarmış olduğun Kızın istinad ettiği ayni hakka isti- Bad ettiğim için elbette senin pe- bırakır da rahat edersin. > Ah Pakize, ne akıllı şeysin, Tıpkı m erkek gibi... Zaten ben seni hep kek bir arkadaş gibi telâkki ederim. Ertesi günü kuzinim Pakize çok şık Sa deniz kostümü giymişti. Vücudu- ya hatları o kadar iyi belli oluyordu Büneşe çıkarılmış olan zavallı bir Üç onu görünce dizlerinin üstün- “eki örtüyü atarak topallıya topallı- 4 arkasından yürümeğe başladı, — # & Ben Pakizenin yanına sokulmıyor- UM. Yalnız deniz kenarında ona ya- ka. bir yerde uzanarak icabeden da- kada onu kurtarmak için fırlamağa F bulunuyordum; Pakize yüzüme bakmadân yanım- my, esti amıma, benim ona bakma- Ke kabil değildi Ne zarif endamı > Boyu ve biçimi bir harika sa- Ke Garib şey, şimdiye kadar bu bi N bukadar nefis bir vücudu ola- leceğini hiç aklıma gelirmemiştim, ümde mi görmüyormuş?. va kize denize girdi. Biraz yüzdü. pek ister gibi yaptı. Fakat, san- âcemiliğinden kendisini denize kap- MI? gibi çırpanmağa başladı ve VAZ ayaz haykırdı. ll yerimden fırladım, denize um. Bir iki kulaç yüzünce ona tim. Saçlarından yakalıyarak &â- | hile çektim, Kurtardım. Pâkize kumsalda kendine gelir gibi olunca, hemen kollarını boynuma do- Jadı: 4, — Ah size nasıl teşekkür edeceği mi bilmiyorum, dedi. Beni muhakkak bir ölümden kurtardınız. Siz kahrı Evvelce kurta olduğum küç Hanım da etrafımıza birikmiş olan halk arasında bu sahneyi seyrediyor- du. Hiddetinden sapsarı kesilmiş ol- duğunu gözümün ucu ile farkeğiyor- dum. ; Kendisini tutamadı, yanıma yak- laştı: « — Görüyorum ki, dedi, Sizin için genç kızları kurtarmak bir âdet hük- müne geçmiştir. Onun için, böyle bir vaka üzerinizde hiç tesir yapmıyor. Bunu söyledi ve uzaklaştı. Pakize tekrar boynuma sarılarak: — Siz benim hâlâskârımsınız! Demeğe başladı. Herkesin içinde beni bir de öpmez mi! Doğrusu bu kadarı fazla Idi. O hâlâ: — Size minnettarlığımı isbat için neler yapacağımı bilmiyorum. Yavaşca: — Yorulma artık Pakize, diye fısıl- dadım. Öteki uzaklaştı, gitti, Onun için komedyaya devam etmek fayda-. sz. 20 gözlerini, açarak yüzüme baktı: — Ne komedyası? Denizde düşmek taklidini yaparken ayağımı sahilden | acıttığımı farketmedin mi? Sahiden boğulacaktım. “Ah şekerim, sen bir kahraman olduğun kadar da mah- viyet sever bir adamsın, Fakat bana karşı tereddüde hacet yok. Haydi, cesaret, cesaret... i Hasılı, sizin anlıyacağınız, cesaret | ettim. Pakize fle evlendim! l Onun için, tavsiye ederim. Plâjlar- | da bir genç kız kurtaracağınız zaman Ayi dikkat ediniz. Hikâyeci İS Yer e) 9 Temmuz 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 12.50 Havadis, 1305 Muh“ telif plâk neşriyatı, 14,00 Son. Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19: Radyo fonik komedi (Me- raki), 20: Fasıl saz heyeti, 2030: Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 2045: Fasıl saz heyeti (Saat #yarı), 21,15: ORKES- 'TRA: 22115: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plkla $o- lolar, opera ve operet parçaları, 23: SON. 10 'Temmuz 937 Cumartsi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla “Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,05: Muh- telif piâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: Sast 1830 Piükla dans musikisi, 1930 Konferans: Doktor Salim Ahmed (Tifo) 20 Türk musiki beyeti, 2030 Ömer Rıza tarafından srabca söylev. 2045 Vedia Rıza ve arkadaşlar! tarafından Türk musikisi ve halk şark (saat ayaY). 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün proğramı. 2230 plâkin sololar, opera ve operet parçalan. 23 Son. a Kullanılmış bir şömine aranıyor Eski konaklardan çıkmış veya orada mevcut sağlam ve iyi bir şö- mine aranıyor. (Akşam) ilân me- murluğuna müracaat, 'Tel. 24240 BORSA 8 Temmuz 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) | ESHAM ve TAHVİLÂT İstikrarı dahili o 94) Türkiye Cum- 1933 istikrazı (o ©5) huriyet Merkez Ünitürk 1 Bas.kası ». Anadolu His, » Terkos Mümessil I Terkos , Çimento » MH İttihat değir- İş Bankası 950! menleri » hamiline 990) Şerk değir- » Müessls (o VI) menleri Para (Çek fintleri) 104525) Sofya 625İ Prax 789) Berlin Madrid 1540100 87,10,10) Belgrad 345,43! ye 40990İ Bükreş 14375İ Moskora 2 8,50 850 1205 10.5 2860 1020 Paris Londar Net York 3lâno Atins Cenevre Brüksel Amsterdam 63,79,58 2317205 10689 134755 3445 417 3,98,75 107,0178 241140 Bu adamı canından bezdiren şey: GRiPIN i tecrübe edinciye kadar çekmeğe mah- küm olduğu ağrı ve sızılardır. En şiddetli baş ve diş ağrılarını keser. GRiPiN Romatizma, sinir, adale, bel ağrılarına ; karşı bilbassa müessirdir. ( R i p i NK Kırıklığı, nezleyi, soğukalçınlıklarından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. m. | DERMiN Nasır ilâcını kullan- dıktan sonra o ke- dar rahatım ki! ve şifa! Ayaklarınızı sıcak suda banyo ettikten sonra pasırlara «DERMİN» sürünüz, kısa zamanda bu ıstırab membaların» dan kurtulursunuz! Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» müessesesinde satis lir. «Akşam» gazetesine abone olanlara hususi tenzilât yapılır. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli Sahife 9 No. 105 Cengiz Hanın yasasına göre, Tiyen-Fo nun tekrar idamı Isteniyordu. Bütün Moğul asilzadeleri “Hakan buyruğu, yere düştü diyerek bağrışıyordu.. — Kimdir bunlar?.. — Şi-Yama ile Gülçinin anası. — Şi-Yamanın hakkı vardır. en büyük rakibesi tekrar karşısına çıktı. Fakat, Gökçin hatun neden bana düş- man olsun?.. Bahusus ki kızını ben sever dururken.. — Sen onun ne kadar kinci bir ka” dın olduğunu bilmezsin, Terlan! — Ben ona bir fenalık yapmadım ki. — Fenalık yapmadın mı?! Gökçine bundan daha büyük fenalık olur mu? İdamına hükmettiği bir kadın şimdi karşısında dipdiri, sapsağiamı duru- yor. — Eh. Olur ya. Tiyen-Foyu bir te- sadüf Idama mahküm etmiş. Bir baş- ka tesadüf te ölümden kurtarmış. Ku- bilây bu kadar zeki veişe yarar bir kadını kaybettiği için ne kadar meyus olmuş.. kederlenmişti. Bir tesadüfle hayatını kurtaran karısına karuşun- ca, Gökçinin hatırı için onu tekrar el- den çıkarmak ister mi? Dün Ikisi de ayni hukuk ve nüfuza sahip birer im- paratöriçe idiler. Bügün de öyle ola- gaklar.. 'Tuman, Cengiz Hanın yasasındaki maddelerden ve eski Mogol ananele- rinden birini hatırlatarak: — Bu yüzden sarayın içinde yeni bir kargaşalığın zuhuru beklenebilir, dedi, şimdi orlada tatbik edilmemiş bir «Hakan buyruğu» var, Bu, impara- torluk mahkemesinin idam hükmünü taşıyan bir buyruktur ki, Çinde tik defa hükümsüz kaliyor. Tiyen-Fonun Idamı icab etmiş. mahkeme karar vermiş. Hakan nabi ir IŞ. YUr- dun her köşesine ilân edilmiş. Bu Yazi- yette bir mahkümu Hakan dahi affe- demez. Af tasavvuru olsaydı, o zaman idam kararı bu merasime tâbi tutu madan yapılırdı. Şimdi mahkeme $ ları arasında büyük dedikodular, mü- nakaşalar yapılıyor. Hepsi de: «Tişen- Fonun idamını isteriz. Aksi takdirde (Hakan buyruğu) bir paçavra parçası gibi yere düşmüş sayılır» diyorlar. — Mahkemenin başında Tekinboğa gibi âdil bir hâkim var. O, bu işi hal- leder. Kim ne derse desin.. İsterse yere bir değil, yüz Hakan buyruğu dü ; 'Tiyen-Fo artık idam edilemez. Onun : yıldızı tekrar parlıyacak, Tuman! “. Yere düşen Hakan buyruğu.. Çindeki Moğol asılzadeleri.. Prensler.. Bilginler.. Valiler.. Ve daha bir çok nüfuzlu kimseler: — Bir kadın için «Hakan buyruğu» düşer mi? N Diyerek dedikodu yapmağa, Kubi- Jâyı bu hareketinden dolayı tenkid et- meğe başlamışlardı Cengiz Han Yaklile bir hırsızı affet- miş. Hırsız bir müddet sonra Cengizin sümrüd saplı hançerini çalmış. Hal buki Cengiz bu adam hakkın da idam hükmü vermiş ve buyruğu yurdun dört çevresinde ilân edilmişti. Cengiz hançerinin çalındığını anla- | yınca hırsızı affe! ine pişman olmuş ve birinci Karakurum kurultayında bu meseleden de bahsederek: — Suçluyu cezasız birakmak ve yâ- hud cezasını affetmek onu ayni suçu tekrar işlemeğe sevketmek demektir. Diyerek ana yasaya bu mesele hak- kında çok esaslı bir madde ilâve ettir- mişti, Cengizin ana yasasında suçlu mu- hakkak ceza görür. onu Hakan bile affedemezdi, Suçlunun hüküm giyme- den affedilmesi mümkündü... fakat, hüküm çıktıktan ve Hakan buyruğu yurdun dört çevresine ilân edildikten sonra, o suçluyu tekrar affetmek ola- mazdı. Bu, «Hakan buyruğu» nu aya- ğa düşürmek demekti. Cengiz Han: — Oğullarıma ve toru onlardan sonra gelecek nes örnekler bırakmak istemem, Demişti. Cengiz Hanın siyaseti dün- yaca malümdu: Ya hep, ya hiç.. Bir adam yurdda hem fenalık yap- ıma ve re kötü sır dilsin Cengiz buna tahammül edemezdi, Y n-Fonun idam mesele yüyünce, keme üyeleri toplu olas rak Kubilâya müracaat ed giz Hanın kurduğu kanı setmişler: Hakan buyruğunu - uzun Yillar. dan sonra - ilk defa siz yere düşürmüş Olacaksınız! demişlerdi. Dünyanın en mağrur azametli bir bükümdarı olan Kubi bu söze tahammül edebilir miydi? Ona: «Tü- kürdüğünü yalıyor musun?. demek İstiyorlardı. Gerçi Tiyen-Fonun idam buyruğunu imzalıyan kendisi değil âdi. O buyruğu Gökçin hatun imzala» mıştı. Fakat, ne olursa olsun, oda karısıy ve bahusus o tarihte ken- disinin vekili olarak Mogol imparator- nda oturuyordu. lây Han bir taraftan evlenme Işini tazeleme törenine hazırlanırken, bir taraftan da bu mühim hâdise ile karşılaşıyordu Kubilây hâkimlere henüz k cevap vermemişti. Yalnız, gürüyc ki Tekinboğa hâkimler arasınd tu. O, bu meselede de yalniz kelr Tekinboğu: «Kubilây haklıdır. yor ve hâkimlere itiraz ediyordu. Tiyen-Fo yeniden idam mi edilecek?! Tekinböğ& mâhkeme başkanı oldu- ğu gündenberi arkadaşlarile boğuşup duruyordu. — «Hakan buyruğu» yere düştü.. Sözüne Tekinboğadan başka cevap veren yoktu. O; — Tiyen-Fo âdi bir suçlu değildir. Esasen suçu da sabit olmamıştır. Hep- sinin iftira olduğu anlaşılmışt cürmünü itiraf etmiştir. Bu yı karşısında suçsuz bir mahküm nasıl ceza görebilir? Tiyen-Foyu, bügün Cen- giz Han da yaşasaydı affederdi. Diye bağırıyordu Mahkeme âzalarını Gökçin kışkırtıyordu. Tiyen-Fonun saraya döndüğü gün- denberi Gökçin hatun faaliyete geç- miş bulunuyordu. Bu arada cenubi Çin va! bilâya şöyle bir mektup gel «Tiyen-Fonun yerine suçsuz ve fa- kir bir kadının idam edilmesi hâdise- si burada milyonlarca halkı galeyana sevketmiştir. Herkes meselenin içyü- zünü bilmiyor ve hakiki suçluların ye- rine masum kanları akıtılarak, suçlu lar ölüm cezasından kurtuluyor, di- yor, Tiyen-Fo mademki yurda hiyanet yüzünden imparatoriçelikten düşerek zindana atılmıştır. neden cezasını görmüyor? Çinliler büyük ve âdil Mo- gol imparatorundan adalet istiyorlar. Moğol tahtını yıkmak istiyen bir eli Hakan kırmağa muktedir değil midir?« Bu mektup Kubilâyın çok sıkmıştı. Cenubi Çin valisini ları hiç te baş ve mânasız di. Tiyen-Fo halk nazarında «yurd ha- ini» bir suçludan başka bir şe di. Halk onu affetmiyordu. Cengizin yasasında yurda fenalık yapanlar için çok ağır ve affedilmez cezalar vardı. Gerçi Kubilâyın imzasını taklid isine de doğrudan doğruya Şansini olduğu anlaşılmıştı. Fakat Ko: nında Tiyen-Fonun da parmağı oldu- Suçlar işlesin. her ek, Cens rdan bah- imparatoriçe Mahkemenin bu kararını tahmin ediyordu. — O halde Tiyen-Fo nasıl affedili- yor? Gökçin hatunun imzaladığı Ha- kan buyruğunun hükmü ne olacak Yerlere düşen bu hükün buyrukların da yere düş tatbik edilmemesine - yol açmış yacak mı? Kubilây Çine yerleştiği gündenberi fik defa bir Hakan buyruğunu hükümle süz bırakıyordu. herkes (Arkası var)