mz 1937 AKŞAM z Sahife 7 Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar Bugün medeni insanın çok ehemmiyet verdiği Sofra drletleri nihayet iki Uç asırlık bir iştir kaka evvelleri krallar ve e tçeler bile yemeği elleri- hiz erler , Çatal biçak kullan- İK bilmezlerdi. Yemek- hilg ellerile yiyen insanlar 4 vardır. Meselâ bedevi Ped ziyafetlerde ortaya etirilen etli pilâv lengerleri- etrafına dizilir, kollarini 5, Ve avuç dolsu yiyeceği Yarka götürmek suretile y “Tttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tefrika No. 145, Yazan: Mustafa Ragı Es-alı A.J Fırka grupu toplandı, Fethi bey şiddetli bir hücumda bulundu * e r k PE e | AZA m al A İN en A Ten İİ BAĞA SAS sik by W Sy : - . Yukarıda; Eski Romalılar alçak sofraların etrafına konulan sedirlere uzanarak yemeklerini yerlerdi - Aşağıda sağda: İngiltere kralı Sekizinci Henri zamanında krallar bile yemeklerini ellerile yerlerdi - Solda; ça anların zaman ile değişen bir- k âdetleri Yar, fakat bu değişmeler millette, her memlekette ayni de- ir İlerilemiş değildir. Bazı kavim- Ve kabileler, hattâ daha geniş in- kümeleri var ki binlerce senelik lerini öyle olduğu gibi muhafaza a » Bu hali en ziyade sofra âdet- nde pörüyoruz. Bu âdetler dünyâ in her tarafında bir değil. Yemekle- me Pişirilişinden ortaya getirilişine e ine kadar her memlekette ka başka âdetler var. Meselâ Arap vileri hâlâ büyük lengerler için- yl, azirlanan yemeklerin etrafına di- d Yor, kollarını sıvayıp hep birden lerini uzatarak önlerine gelen et yasalarını alıyor, ağızlarına götürü- h tlâr ve pilâvı avuçları içinde topar- yak böyle yiyorlar. Böyle ellerile inek yiyen, sofrada çatal kaşık gibi €r kullanmıyan daha birçok in- lar vardır. Asri insanın sofra #detleri uzun lâr içinde tedriei olarak tekemmül © olmakla beraber bu usul ve âdet- Arasında birçoğunun nisbeten yeni duğunu unutmamalıyız. Yakın de- yelsre kadar krallar ve kraliçeler bile b ellerile yerlerdi. Bugün bir- iç fakir köylülerin yemek yeyişleri, da, rt &sır evvelki kibarların sofra a, #tlerinden çok üstün ve çok sıhhi- Dek Bir zamanlar Adetti: Krallar mi- *rlerile Beraber yemek yerlerken onları uzaktan seyredebilirdi. Kralın koca bir tavuğu iki ellerile ya- İayarak ağzma götürdüğü ve böyle va çeke etlerini kopararak yediği, > geri kalan parçaları ve kemik- a Omuzları üstünde arkaya fırlattı- me rülürdü. Bu artıkları sofranın et- » dolaşan köpekler ve kediler raylarda. Sekizinci asırda Fransa d, $ Şerlimanın hattâ on altıncı asır. İngiltere kralı sekizinci Henrinin Yervekk Yeyişleri böyle idi. petgünkü sofra Adabının esasları b 11 inci asırda kurulmuya bir , yemek yemek o zaman ince h,, at haline getirildi. Yemeklerin fay AR ve yenilmesi birçok teş- Yün tabi tutuluyordu. XV inci Louis tay kten başku bir şey düşünmezdi. e Louis'nin aşçıbaşısı Vatel, yaz m.de Sevigne şereline verilen bir etle balığa sıra geldiği halde ye- tay eklinde hazırlıyamadım diye a kıymıştı, h Mayonez zamanının en büyük kağ > t adamı olan Due de Richiieu Miş, buna sebep de pek hürmet Bedevi arapların ziyafet sofrası ettiği kibar bir kadının, salatalarm hazırlanışından şikâyeti olmuş. Hattâ Duc de Richelieu mayonez servisi yapmak için kullanılan hususi şekil- deki kaşığın da mucidi imiş, Daha sonra Sofra adabını, hususile yemek- te çatal, kaşık, biçak gibi takımların kullanılması usullerini Fransaya g& tiren kraliçe Katerin dö Mediçi olmuş ve bütün bunları İtalyadan getirmiş, O zamana kadar Avrupada sofralarda, yalnız biçak bulunurdu. Davetliler yiyeceklerini bıçakla kestikten sonra yemekleri elleri ile yerlerdi. Bir aralık zengin bir adamın sofra- sındaki en mühim lüks, tuzluk olmuş- tu. Tuz, biber, bahar gibi şeyler çok kıymetli idi, Hattâ sofraları «tüzluk- tan yukarı ve «tuzluklan aşağız diye ikiye bölerler, ikram elmek istedikleri hürmetli misafirleri tuzluktan yukarı oturturlardı. Bunlar önlerine gelen yemeklere istedikleri gibi baharlarla çeşni verebildikleri hâlde ikinci dere- cede davetliler «tuzluktan aşağı; otur- tuldukları için tuzluklardan istifade edemezlerdi. Tuz pek kıymetli ve na- dir ele geçer bir madde idi, Bu itifar- la onu döküp saçmak hayır sayılmaz- dı. Sofrada bir kazs eseri olarak tuz- luğu deviren kimse başına birçok be- lülar geleceğini sanır ve bunun önüne ancak tuzdan alacağı bir tutamı sol omuzundan arkaya doğru savurmakla geçebileceğini inanırdı. Bu inanç hâ- lâ insanlar arasında devam edip gidi- yor. Eski Yunanlılar ve Romalılar da ça- tal kullanmazlardı, kaşık sofralarda, nadir görülürdü. Onlar da ellerile ye- mek yerlerdi, fakat riayet ettikleri bir- çok sofra âdabı vardı. Yemek alçak masalar üzerinde yenir, sofranın etra- fına sedirler konur ve misafirler bun- ların üstüne uzanarak yemeklerini öyle yerlerdi. Yemek saatlerce sürerdi, bu esnada artistler çalgı çalar, şarkı | söylerlerdi. Bazı imparatorlar büyük ziyafetlerde yemek esnasında giadi- yatörleri davet ederler, ve bunların biribirlerini öldürünciye kadar dövüş melerini seyretmekten zevk duyarlar- dı, Çatal, kaşık, bıçak gibi sofra takım- larının kullanılması on yedinci asırda yayılmış olmakla beraber insanlar bu âletleri daha eski dev; lirlerdi, yalnız bunların Sofrada kul- lanılmaları âdet olmamıştı. manlar herkesin üzerinde bir bıçak taşıması âdetti, Bıçakları bellerinde- ki kemerde saklarlardı. Sofraya otu- | lerdenberi bis | Bir za | runca yiyeceklerini bunlarla keser, sonra bıçaklarını yine bellerine sokar- lardı, Kaşığın da menşei pek eskidir, tabii bu ilk kaşıklar pek basit idi, Es- ki Mısırlıların mezarlarında bulun- muş tahtadan, taş veya fildişinden yapılmış kaşıklar müzelerde teşhir edi- lir. 'Taşdevri insanlarına sit bakiyeler arasında bile kaşığa benziyen taş âlet- ler bulunmuştur, Çinlilerin çatal ka- şık yerine çöp parçalarını kullanışla- rı da pek eskidir. Çinlilerde yemekler Sofraya pek ufak parçalara doğran- mış olarak getirilir, bunları bu ince çubuklar arasına alarak ağza götür- mek çok hünerli bir iştir ve bunun kendine mahsus birçok adabı da var- | dır. Hattâ sofrada bu çöp parçalarının konuluşu ve elde tutuluşunun birer mânası varmış. Meselâ bu iki çöp bir- birine çapras olarak kâsenin üstüne bırakılırsa misafirin sofradan kalmak istediği anlaşılırmış. Bir zamanlar Avrupalılarda da davetli bu arzusunu önündeki yemek tabağını baş aşağı çevirmek suretile anlatırdı. Çinlilerin çatal bıçak yerine sofrada çöp kullan- malarının sebebi bizim pek kibar say- dığımız bu sofra takımlarını bir nevi barbarlık alâmeti saymalarıdır. Ne için böyle çöp parçaları İle yemek yi- yorsunuz diye bir Çinliye sorarsanız size: «Biz sofraya yemek yemek için oturuyoruz, yoksa önümüze getirile- cek iskeletleri kesip doğramak için de- ğil..> cevabımı verir. Faik Sabri Duran Türkiye (o Ecnebi 1400 kuruş 270) kuruş 730 > 1450 >» 400 >» 80 » 8 » — » Posta ittihadına dahil olmiyan ecnebi memleketler; Seneliği 3600, altı aylığı 1900, Üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Rebiülahiz 30 — Ruzuhınr 6 & İnak Güneş Öğle İkindi Akşım Vat 9 10,19 1943 2143 İdarehane: Babilli civan Acımusluk So. No, 13 İ velin başındanberi oi rl “(Tahsisatı mesture) hesapları hakkında Enver paşanm Cemal paşaya yazdığı tezkerenin aslı Kral, 4 teşrinlevvel' tarihli beyanna- mesinde; «32 seneden beri bütün kuv- vetile itilâsma çalıştığı memleketi saadet hali için terki saltanat ettiği- | ni bildiriyordu. Bulgaristandaki bu değişikliğin artık Almanların sevkct- ttgi kuvvetlerin de Makedonya cephe- aklarından, bı İstanbula doğru bir akın yapacakla» rından korkuluyordu. Cemal paşanın korkusu ve telâşları.. Bu vaziyet, bilhassa Enver ve Cemal paşaların maneviyetini çok bozmuş- tu. Zaten 1 teşrinlevvelde Şamın su- kutu üzerine derin bir telâşa düşen larını görüyor, memleket intikam cereyanlarına çok feci bi kilde maruz kalacaklarını düşünüyor- du. Mesüliyet korkusu, Cemal paşanın | hem gururunu, hem de itidalini git Üst etmişti, Cemal paşa Suriyedeki icraat ve ha- rekâtı ve bu arada bol keseden sarfet- tiği (tahsisatı mesture) hesapları karşısında ağır itham ve muahezeye uğrıyacağını düşünüyordu, Kendisi Suriyede bulunduğu zaman ordunun | sevk ve idaresi için sarfedilen yirmi altı milyon liraya yakın altın parâdan başka (tahsisatı mesture)den her lü- zumlu gördüğü yere ve kimselere bol bol ihsanlar, caizeler dağıtmıştı. O de- receğe ki, Cemel paşa kendisine taraf- tar olanları çoğaltmak için Suriye ve Filistindeki Siyaset ve hareketile' alâ- kadar olmuyan birçok zevatı da bu ni- metlerden müstefid etmişti. Bu iti- barla birçok valiler, sefirler, mebuslar ve saire kendisine yazdıkları mektup- larda en hafif bir tabir olarak «Veli ni- | metim!> gibi hülüskâr kelimeler kul- lanıyorlardı!, Cemal paşa bühassa bu (tahsisatı mesture) hesaplarının birçok tehlike- ler doğuracağım görmüş ve henüz ka- bine istifa etmeden-# teşrinievvel ta- rihinde Enver paşaya bir tezkere yas zarak (tahsisatı mestüre)ye ald ev- rak ve vesaikin imhasına resmen mü- saade İstemişti. Fakat Enver paşa, bu teklife yanaşmamış, evrakı da kabul etmemiş ve Cemal paşaya şu tezke- reyi yazmıştı: 64/10/34 tarihli tezkerei devletleri cevabıdır: Zatıâlilerinin dördüncü or- du kumandanlığında ve Garbi Arabis- tan umum kumandanlığında bulun- dukları sırada sarf buyurdukları tah- sisatı mestureye ait vesâiki sarfiyenin badehu aldırılmak üzere şimdilik nez- di samilerinde alıkonulmasını rica ederim olbabta emrü ferman hazrtti menlehülemrindir.» 6 Teşrinievvel 334 Harbiye nazını ENVER İşte görülür ki, bu endişeler, tereğ- düdler, gizli faaliyetler, hep teşriniev- hâğiselerin baş döndürücü bir şekilde ve menfi bir safhadâ inkişaf etmesinden ileri meğe muvaffak olamsı ta birçok dedikodul iy miş, memlekette âdeta hükümetsi liği doğuracak, kararsızlık verecek y nız siyasi değil, ruhi bir buhran da İ hem memleketi, doğurmuştu. Fethi bey, fırka grupunda şiddetle itiraz ediyor.. Esnsen henüz kabinenin istila et- tiği halk arasında şuyu bulmadan, sadrazamın bü kararı «İttihad ve Te- rTakkiş mahafilinde ve mebus âyan azası arasında malümdu Bulgarların mütarek€ teklifinden ve $amın sukutundan sonra 3 teşrinicv- vel, 334 de İstanbul mebusu Fethi bey ile ki si raftar yirmi mebustan ibaret bir zümre, fırka grupunun der- hal toplanması ve siyasi vaziyetin münakaşa edilmesi miş nin istifasından bi vel 7 teşri- nievvel, 334 hinde firkayı içtimaa davet etti. Toplantıda ilk sözü alan Fethi bey, «İttihad ve Terakkisnin nasıl teşekkül ve taazzuv ettiğini, ne ülâte ıdığını anlattıktan sonra devletin, mevcudiyetini kurtar- mak için harbi umur harp içinde çok, büyük ve fedakârane vatanperverlikler gösterildiğini, an- cak bütün harp senelerinde yapılan Suiistimallerin, idaresizliklerin, yanlış tutulan siyasi ve-askeri tedbirlerin bu elim neticeyi tevlid ettiğini şiddetli bir lisanla söyledi ve Talât paşa İle arka- daşlarının çok ağır bir mesuliyet al- ında bulunduklarını, bu siyasetin hem de «İttihad ve Terakklıyi mahvettiğini, bunun ta- rihe karşı irtikâp edilmiş en büyük bir hata olduğunu, gerek bilerek, ge- rek bilmiyerek yapılan işlerin hesabı- nı vermek mevkiinde olan hükümetin nasıl bir mazeret ileriye sürerse sür- sün bu mesuwliyetten kurtulamıyaca- ğını söyledi. Bundan iki ay evvelki fırka grupundi gene Fethi beyle arkadaşları, hüküme te hücüm ederlerken 'Talât paşanın et- rafında toplanan kuvvetli bir zümre, kabineye müzaheret ediyordu. Fakat bugün artk vaziyet o derece elim bir safhaya girmişti Ki, Fethi beyin bu hücumları karşısında Talât -paşa ken- disine taraftar bir ekalliyet buluyor. du! Yalnız sıralar arasında yükselen bir iki ses Fethi beyin bu terikidlerine karşı Talât paşayı müdafaa etmek için şöyle mukabelede bulunuyorla dı: — O zaman siz Sofya sefiri idiniz. Neden müdahale etmediniz? Niçin suş tunuz?, Fakat Fethi bey, bu sözlere ehem- miyet vermemiş, yalnız kendisinin mes büs olur olmaz bu yolsuzlukları, sui- istimalleri mevzuu bahis et i, hü kümeti teyakkuza davet ettiği halde hiç kimsenin buna aldırmadığını, Şa- yed o zaman hükümet yapılan hata- Jardan dönmüş olsaydı, neticenin bu derece feci bir şekilde olmıyacağını söylemişti. Talât paşa, bütün mesuliyet. leri ve hâtasını itiraf ediyor! Talât paşa, artık bu açık ve ağıri hamlar karşısında vaziyeti kurtara- gi doğru bul faya kas mebuslârı 8 J