men mi mii ie — İL > mmm mİ 25 Haziran 1937 AKŞAM Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar Bir kısım halk hiç bir mânası kalmadığı halde bazı âdetlerden ayrılamıyorlar Meselâ Meksikanın bazı kasabalarında ve köylerinde her sene yapılan “Uçuş âyin, leri gösteriyor ki bugünkü hiristiyan Meksikalılar el'an cetleri olan Azteklerin dininden Kalma iikatlarıan kendilerin kurlaramamışlar İnsanların bazı öyle garip âdetleri, mânalı mâna- $iz itikatları ver ki bir çokları asırlardanberi daha eri bir dini tanımış ve onu büyük bir imanla sene- lerdenberi takip edip gelmiş bulunmalanna Tağ- terketmiyorlar. Ne men bazı eski âyinlerini hâlâ için ve ne maksatla bu ây lar amma yine bunları her sene tekr; ri kalmıyorlar. Hattâ bu merasim arasında İnsanın hayatını büyük bir tehlikeye koyanları bile var, or- tada başka türlü manevi bir takım düşünceler mey- cut olmadığına bakarak bazı insanların bu tehlike- leri neden göze aldırdıklarını anlamak ta mümkün olmuyor. Bu hâdiseye en iyi bir misal olarak Meksikanın arasnda oelân mevcut olan «uçuş Âyinslerini (gösterebiliriz. Bu âyinleri görmek için bazı seyyahlar Meksiko şeh- rinden çıkarak çok zahmetli uzun yolculuklara kat. lanıyorlar. Bunların anlattıklarına göre bu âyin şöy- le yapılmakta imiş: Kasaba ve köylerin geniş mey- danlarında yere 20,25 metre yüksek ve bir gemi direği gibi düz koca bir direk çakılı bulunur. Her üç dört senede bir bu direği değiştirir ve bin zahmet- bazı dağlık yerlerinde yaşıyanlar nleri yapıyorlar bilmiyor- Zir: lamaktan. ge- Je bir yenisini dikerler. İşin garibi şu ki ekseriyetle bir katolik kilisesinin karşısına konulan bu direk, çukurunun içine yerleştirileceği vakit bir hindiyi kurban keser ve deliğin dibine korlar, bu suretle di- reğin sağlam olmasını ve üstünde âyinler yapacak- ların bir kazaya uğramamalarını dilemiş olurlar. Bunu yapanlar bugün güya hıristiyandırlar ve bir an için olsun hatırlamazlar ki, hindi cetleri olan Azteklerin mukaddes hay- vanı İdi, Şurasını da unutmamalı ki, bugün Meksikalı olarak tanılan 16 buçuk milyon nüfus içinde gelip mev- kii eski yerli kanı almış bulunuyor, Eski İspanyollardan inen ve Meksi- kada doğmuş bulunan Kreollar bile Aztek ahfadının galebesile ortadan silinmiş gibidirler. Böylece bugün Meksikada büyük bir ekseriyet yerli kanı daha kuvvetli olan melezlerden İbaret bulunuyor. Bunların on dört milyondan fazlası katolik göründük- leri halde birçok âdetlerinde eski cet- lerinden kalma izlerden ayrılmamış bulunuyorlar, İşte garip âdetlerden biri de bu «uçuş üyinizdir, Bu âyinin yapıldığı direğin etrafı- na taze asma çubuğu geçirilmiş, di- reğe çıkanlar bunlara tutunuyorlar. Âyinden bir gün gvvel direğin tepesi- me geniş bir başlık geçirilir, bir par- mağa geçirilen yüksük gibi içerisi oyuk ve hafifçe yağlanmış bulunan bu baş- lık sırığın tepesinde icabında! yavaş- ça dönebilir. Bu başlığın içerisindeki alti oyuktan geçirilmiş altı ip vasıta- gile ona takılmış bir de altı köşeli vesi vardır, başlık yerine yerleş- ce bu çerçeve direğin tepesine yar kın bir yerde asılmış bir vaziyet alır; yerden aşağı yukarı yirmi metre yük- sekte olan bu çerçeve de bağlı bulün- duğu başlıkla beraber dönebilir. Bun- dan sonra başlığın hemen âltında öl- mak üzere direğin etrafına, altı ip do- landırılmış ve her birinin ucu o altı dıhli çerçevenin birer dılı üzerinden aşırılarak havaya sarkıtılmış bulu- nur. Merasim günü halk meydana top- lanır, muhtelif oyunlar yapılır, niha- yet «Voldator» denilen uçucular süslü kıyafetlerile ortaya gelirler, her biri- nin sırtında iki büyük kırmızı mendil vardır. Bunlar kanatları temsil eder. Vaktile bu âyini yapanlar kuş kıyafe- tine girerlermiş, işte o eski kıyafetten kala kala bu mendiller kalmış. Volda- torlar altı kişidir, yalnız içlerinde bi- Ti kadın kıyafetindedir, buna Malinç ismini veriyorlar. Meksika yerlilerinin bütün oyunlarda, âynlerde malinç de- dikleri bu erkek tarafından yapılan kadın rolünü buluyoruz. Bazı âlim- ler bunun eski Azteklerden kalma ol- duğunu ileri sürüyorlar. Baslarında Fernando Kortez olmak üzere İspan- yollar ilk defa Meksikaya geldikleri vakit Kortez bir yerli kız ile sevişmiş ve ona Marina ismini vermişti. Bu kadın kendi aleyhine kurdukları bir tuzağı Korteze haber vererek onun hâ- yatını kurtarmıştı. Bu Malinç isminin Marinadan galat olması mümkün ol- duğu ve bu rollerin bu vakayı hatır- lattığını söylerler, Yukarıda: Voldatorlar âyine başlamak üzere birer birer ortaya çıkıyorlar arkadan gelen kadın kıyafetine girmiş bir erkektir. Malinç rolünü yapıyor. Orlada merasimi ida- re eden başları; solda Meksikada uçuş âyininin yapıldığı direk ve bunun etrafında altı voldatorun başaşağı uçuşları Herşey hazır olunca Voldatorlar birer birer direğe tırmanarak tepede- ki çerçeve üzerinde yerlerini alıyorlar, her birinin elinde düdükler ve küçük davullar var, bunları çalmıya başlı- yorlar, içlerinden biri başlığın tâ üstü- ne çıkararak orada dansa başlıyor; bu- rası ancak elli altmış santimetre kutrunda daracık bir yerdir, zemin- den yirmi metre yüksektedir ve baş- lığı taşıyan ipler sebebile üstü düz de değildir, böyle bir yerde muzikaya syak uydurarak dans etmenin ne müşkül bir iş olacağını tasavvur ede- biliriz. Bu dans on dakika kadar sürdük- ten sonra sıra diğerine gelir ve hep- si de nöbetlerini savarlar, nihayet di- reğe sarılı olan iplerin serbest uçları- nı bellerine bağlıyarak verilen bir işa- Tet üzerine çerçeve üzerinde ayağa vaya bırakırlar, böylece bir tomurcuk açılmış, içinden kırmızılı beyazlı çiçek- ler serpiliyor gibi olur, Voldatorların ağırlığı sebebile, direğin üstüne geçiril. miş olan çerçeve ve bunu tutan baş- hık yavaşça dönmiye başlar, bu hare- ket iplerin çözülmeye başlamasile ne- ticelenir ve gittikçe şiddetlenen bu hareket vücutları direkten uzeklaş- tırınca Malinçten başkası bellerin- | deki ipleri yavaşça ayaklarına kaydı. (Devama 8 inci, sahiede) Tefrika No. 131 “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Sahife 7 Yüzün: Müstala Ragıb Es-atı n..) Halk farasında sulnü münferid propagandası kuvvet buluyor.. O zaman sadrazam, meşrutiyetin 1lâ- nındanberi «İttihad ve 'Terakkisye muhalif olan, bilhassa Mahmud Şev- ket paşanın katlinden sonra sleyhin- de yapılan takibattan dolayı ittihatçı- lardan intikam almak fırsatlarını ko- valıyarak cülüs eden Vahideddinin bu | eski hislerine nihayet vermek ve bu | Suretie kendisini hükümete ve <İtti- Bad ve Terakkisye meyil ettirmek ümidile padişahın bu kabilden olan arzularına mümaşaat etmeği faideli buluyordu. Bundan başka idarel ör- fiyenin lâğvı ve siyasi mahkümların affının (Hattı hümayun) ile ilân eğil- mesi, halk üzerinde de iyi bir tesir ya- pacaktı, Bununla beraber Talât paşa, harp devam ettiği müddetçe, ne siyasi mücrimler hakkında geniş mikyasta bir af yapmak, ne de idareli örfiyeyi kaldırmak fikrinde değildi. Bunu güri- den güne saklıyacak, unutturmağa çalışacaktı. Nitekim buna bugüne kadar da muvaffak olmuştu. Bu, «İttihad ve Terakki» ye karşı bir suikasddi Fakat şimdi padişah, memleketin bu en buhranlı günlerinde zaten baş kaldıran «İttihad ve Terükki» aleyh- tarlığını büsbütün körüklemek için bilhassa İstanbulda idarei örfiyeyi kaldırmak ve Anadolunun muhtelif yerlerinde bulunan siyasi mahküm- ları İstanbula getritmekle payıtahtta- 'ki muhalefet cereyanlarını kuvvetlen- dirmek istiyordu. Bu, «İttihad ve Te- rTakkisye karşı hazırlanmış bir sui- kasddan başka birşey değildi. Talât paşaya göre bu teklif, kabul ve tatbik edilecek şey değildi: Memleketin asa- yişi, hükümete karşı görülen muta- vaat, küçük bir bühane ile derhal bo- zulmağa müstelddi: İdari örfiye kalktıktan sonra halk serbes bir mü- hit bulunca, payıtahta gelecek «İtti- had ve Terakkisye diş bileyen siyasi mahkümların teşvikile İstanbulda büyük bir isyan hareketi olmıyacağını kim temin ederdi? Böyle bir hareket, yalnız «İttihad ve Terakkisyi yıkacak değli; memleketin de harpteki muka- vemetini büsbütün kıracak, vaktinden evvel halkta, belki de orduda inhilâl başlıyacak ve memleketin başına bü- yük bir felâket gelebilecekti. Talât pa- şa, böylebir akibet doğuracak bir teklife -neye mal olursa olsun- yana- şamazdı. Maamafih vaziyeti bu şekii- de mütalâa eden sadrazam, padişahla münakaşaya girişmek istemiyerek şu cevabı verdi: — Ferman buyurursunuz, Meclisi vükelâda bu iradei seniyelerini ted- kik ve müzakere ettikten sonra neti- ceyi hâkipayı hümayununuza ârzede- rim. Padişahın huzurundan bu cevapla çıkan Talât paşa, işi gene çıkmaza sü- Tükliyecek bir çare aramakla zihnen meşgul bulunuyordu. Fakat padişahın «İttihad ve Terak- kiyi yıkmak için yaptığı teşebbüsler yalnız bundan ibaret değildi. Talât paşa, bir gün polis müdürlüğü siyasi kısmından ve diğer resmi membalar- dan üstüste birkaç rapor aldı. Bu rTa- porlar, ayni mevzulara taallük edi- yorlar ve memlekette yeni bir (Sulhü münferid, propagandası yapıldığını bildiriyorlardı. Yeni propagandanın başladığını gören Talât paşa, bunun memleket için çok tehlikeli ve muzır olacağını, yalnız «İttihad ve Terak- ki» aleyhinde değil, memleketin de in- hilâlinde âmil olacağını anlıyordu. Bu raporlara göre yirmi dört saatten beri İstanbulun muhtelif semtlerinde baş- lıyan sulhü münferid propagandaları İstanbulun en ıssız semtlerine kadar sirayet etmiş, halkın ağzına düşmüş ve bu yüzden hükümet aleyhtarlığı bir kat daha körüklenmiştir. Halk arasında yapılan propaganda Sadrazama verilen raporlara göre bu (Sulhü münferid) propagandası şu şekilde yapmaktadır: «Padişah, cülüs ederetmez memle- keti harpten kurtarmak için icap eden | deşebbüslere hemen baş vurmak iste Te miştir. Fakat hükümet harbe devam etmekte, Almanlardan ayrılmak iste- memekte olduğundan padişahın arzu suna mâni olmek için elinden ne gel- diyse yapmıştır. Nihayet padişah, ah- vali harbiyenin günden güne fenulaş- tığını görerek İstanbuldaki bitaraf devletlerden birinin sefiri ovasıtasile İngiltere krah nezdinde bizzat teşeb- - büste bulunmuş ve Osmanlı devleti. nin hemen müttefiklerinden ayrılara« İngiltere, Fransa ve müttefiklerile Su - yapmak için müzakereye başlamasını isemiştir. İnglltere kralı, padişaha .< Osmanlılara karşı hiç bir husumetli olmadığını, devleti harbe sürükleyen İttihat ve Terakki cemiyeti olduğu için, bütün düşmanlıkların İttihadçi- lara karşı bulunduğunu bildirmiştir. İngiltere devleti, Osmanlı devleti- nin eski destüdur: Kırım muharebe- sinde Fransa ve o zamanki Sardonya devletlerini peşinden sürükliyerek Rus- ya aleyhinde Devleti - Osmaniye “ile harp etmiş değil midir?. 93 muhare- besinde Ayastafanosa kadar ilerliyen Rus ordularının İstanbula girmesine mâni olmak üzere Akdenizdeki do- nanmasını Ayastafanos önlerine ka- dar getirerek Rus ordularını geriye çeken ve Berlin konferansında Rume- Jiyi yeniden Devleti Osmaniyeye iade eden İngiliz daştluğu değil midir? İt- tihatçılar, İngiliz dostluğunun en kuv- vetli taraftar-olan Kâmli paşayı sa- daretten attıktan sonra devlet, İngiliz dostluğunu kaybetti. “İşte Alman- larla birleştikten sonra memleketin en mühim kısımlarını bu suretle kay bettik. Son zamanlarda sırf bizim A)- manlarla birleşmemiz yüzünden İn- giltere de Rusya ile ittifak etmişti! Şimdi Rusya mağlüp olmuş, harp sa- hasından uzaklaşmışlır. Almanya da mağlüp olmak üzeredir., Artık İngil terenin Osmanlı devleti ile - yeniden dostluğunu tesis etmesine hiç bir mâ- ni kalmamıştır. Hünkârın teşebbüsle- ri, bunun için, İngiltere kralı ve hü- kümeti üzerinde çok müsaid tesir yapmıştır. Fakat hükümet, padişahın memleketi kurtaracak bu teşebbüsle- rine mümkün olduğu kadar mâni olu- -yor. Padişah (Hattı hümâyun)u ile siyasi mahkömların affını ve idarei örtiyenin lâğvedileceğini ilân ettiği halde hükümet buna hâlâ yanaşma- maktadır. Bunun da sebebi halkı son raddesine kadar ezmek ve harbe de- vam etmektir! Maamafih padişah, Ta- lât ve Enver paşaların muhalefetine rağmen sulh teşebbüslerine devam ediyor. Pek yakında eski Londra sefi- ri Tevfik (Sabık sadrazam), âyan azasından eniştesi damad Ferid pa şalarla Ahmed Rize beyden mürek- kep bir heyeti murahhasayı Avrupa- ya, gönderecektir. Tevfik ve damad Ferid paşalar doğrudan doğruya Lon- draya, Ahmed Riza bey de Parise gi- decektir. Hünkârın bu murahhasları İngiltere ve Fransa ile sulh müzake- resine bâşlıyacaklardır. Anlaşma kısa bir zamanda yapılacaktır. O zaman İs- ter istemez hükümet de ya itaat etme- ge, ya istifa etmeğe mecbur olacak- tr» Talât paşa fazla ehemmiyet vermeği doğru bulmuyordu Talât paşa, verilen raporlarla padi- şahın bir gün evvel kendisine affı umumi ilânı ve idareli örfiyenin lâğvı- nı istediği hakkındaki sözlerle sıkı bir münasebet buluyordu. Demek ki, al- tıncı Mehmed, el altından temas et- tiği «İttihad ve Terakki; muhalifle- rinin teşvikile, bilhassa damad Ferid paşa ile Ahmed Riza beyin hazırladık- lari plânla bir taraftan siyasi mah- kümların affını temin etmek, idarci örfiyenin kaldırılmasını istemek &u- retile kendi üzerinde müessir olmak isterken, diğer taraftan da el altından halk arasında böylebir proganda yaptırıyordu. Daha ziyade halkın va- sat seviyeli kısımı üzerinde tesiri gö- rülecek bu propagandanın münevver muhalifler tarafından da beslenip takviye edileceğinden şüphe yoktu, (Arkası yar) i İ : 1 $ ) Bis : i : i | i i ; i j z i : ! | i l | ;