Sahife 9 ftanın mühim vakaları Dünya boks şampiyonu Baraddocku malğlüb eden Joe Louis doktor tara- fından muayene edilirken İngilterede sıcaklar: Taymis nehri üzerinde kahvaltı edenler ” Daha çabuk mu ölüyoruz? Daha çokmu yaşıyoruz? İşte ara sıra münevverler arasında | münakaşayı mucip olan bir mühim | bahis daha! Bir tarafı dinliyelim: Ne münasebet canım, elbette daha çabuk ölüyoruz, onda hiç şüp- heniz asın! Babalarımız, dedele- rimiz muhakkak bizden daha sağlam- dılar, Açık havada gezerler, yürürler, ata binerler, daha sıhhi yerler, daha sihhi yaşarlardı. Nerede onlar, nere- de biz? Yeni nesli görmüyor musun, ne soğuğa dayanır, ne sıcağa taham- mül eder. Hepsi cılız, cılız şeyler! Püf desen yıkılacak! Öteki tarafı da dinliyelim — Eskiler bizden çok evvel çökü- yor, yıpranıyor, ölüyordu. Bizim ço- cukluğumuzda kırk yaşında, elli ya- şında bir adama, ihtiyar! Derlerdi. Şimdi altmışında olanlar bile genç- lik iddiasında! Bugünkü insanlar €- kilere nisbetle daha sıhhi yaşaması- nı biliyor, tababet çok ileri gitti. Her- kes kendisini bulaşıcı hastalıklardan daha iyi koruyor. Cimnastik ve spor yapıyor. Yok, yok muhakkak eskiye nisbetle daha çok yaşıyoruz! Bu afaki iddialar belki dünya kuru- lalı beri devam edip gidiyor. Herkes de kendi kanaatinin doğruluğunda israr ediyor. Fakat acaba işin hakikati ne- dir? Daha çabuk mu ölüyoruz, daha çök mu yaşıyoruz? Fransanın çok tanınmış ve çok s6- yilmiş hatib ve tabibi doktor (Raoul Baudet) geçen martın yirmi beşinci günü Pariste (Les Annales) üniver- sitesinde bu mesele hakkında çok mühim bir konferans vermişti, Bakınız bu müdekkik tabib bu hu- susta nasıl düşünüyor. Konferansın hepsini türkçeye çevirmedim. Yalnız İ pek mühim olan kısımlarını bir har- fini değiştirmeden dilimize naklettim. Doktor tezini müdafaaya şöyle baş- Mayor: Konferansımın mevzuu şu iki cümle ile hülâsa edilebilir: «Daha çabuk mu ölüyoruz? Daha çok mu yaşıyo- Tuz? » Derhal cevab vereyim: «Evet, daha çok yaşıyoruz! İşte size iki misal, es- ki zamanlarda beşerin vasati hayatı 25 yıl idi, bugün Avrupada vasati ha- yat 80 dır. Bilhassa İngilterede geçen asırdanberi. çocuklar dedelerinden va- sati 20 yaş fazla yaşıyorlar. Daha az ölüyoruz! Çünkü yirminci asrın başlangıcında Avrupada vefiyat binde otuzdu. Bugün bu nisbet şöy- ledir: Fransada binde on altı, İngik terede binde on iki, Almanyada bin- de on bir, yeni Zelandada yalnız bin- iz, yani Fransanın yarı nisbe- Ne gibi sebeblerden ölüyoruz? Ekseriya kurban gittiğimiz hasta- ıkların burada bir listesini tanzim etmek niyetinde değilim. Kaza ile ölenleri de hesaba katmıyorum, çün- kü onlar umumi vefiyat cedvelinde pek az bir yekün teşkil eder. Netekim zirai memleketlerde yüzde iki, sınal memleketlerde yüzde dördü geçmez. Bulaşıcı hastalıklar! Ben bilhassa veba, kolera, sarı hümma, tifo, tifüs, kızıl gibi tababet ve hıfzıssıhhanın önüne geçtiği bu bulaşıcı marazlar üzerinde duracağım. Bu hastalıklar meşum bir tesadüf eseridir. Yani bünyemizin zayıf veya kuvvetli olmasından ileri gelmez, fe- na bir tesadüf onları yolumuza çıka- rır ve bulaşıcı tohum vücudümüzü sarar. Bu bulaşıcı tohumun yayılma- sını durdurmak ve o hastalıktan kur- tulmak! İşte umumi tababetin vazi- fesi! Fakat bu tohumun bize bulaş- mamasını temin etmek ve onun tesir- lerine karşı muafiyet kazanmak için alınacak tedbirler de hıfzıssıhhanın rolüdür. Koruyucu tababet yani hıfzıssıhha sayesinde beşeriyete müsallat olan bu -âfetler günden güne inkiraz bul- maktadır. Hattâ bunlardan bir kâçi- nın ortada yalnız adı kalmıştır. (Thucydite) in yana yakıla anlat- tığı Atina vebası yeryüzünden silin- miştir. Vakıa bazan pek ender olarak İ | türen bu üfetten de eser k bu hastalığa tutulan oluy kisine nisbetle çok hafif Orta zamanda kara veba denilen ve geldiği vakit bir kasırga gibi Av- rupa nüfusunun dörtte bi. tar. Çiçek hastalığı da aşı keşfedilme- den önte Kürelarzın nüfusunun on da birini alıp götürüyordu. Hıfzıssıhha ilminin terakkisi saye- sinde vâktile taarruzda bulunan has- talıkların Hemen hepsi de ricate geç- mişlerdir. Vefiyat azalmıştır. Artık gın şekilde İstilâ edemez olmuşlardı, Suları kayriatmak ve filtreden geçir- mek sufetile tifonun önüne geçiliyor. Bataklıkları kurutmak, sivrisinekle- ri ve fareleri öldürmek suretile de da» ha birçok”hastalıkların önü alınıyor. Ancak hıfzıssıhha kaidelerine kadar Hayöt edilirse edilsin gene ba- zan fevkalâde olarak bulaşıcı hasts- lıklar bir beldeyi sarıyor. O zaman umumi tâbabet faaliyete geçiyor, hıfzıssıhhâtın önüne geçemediği has- talığı o"tedavi ediyor Bulaşıcı hastalıkların önüne geç- mek veya onların zararlarından insanları “Korumak için tababet se- rumlar ve aşılar bulmuştur ve her gün de'yeni keşiflerle karşılaşmakta- yız. Umumi hârpten evvel profesör dok- tor (M. Viriöent) tifo aşısını bulmak suretile müharebenin ilk senelerinde (Fiğvre typhoite) den kırilan Fran- sz ordüsulün hayalin kurtarmıştır. (Colibatile) lerin serumunu da bu büyük âlime borçtuyuz. Daha birçok bulaşıcı hastalıklar vardır ki ne serum, ne de aşı onların seyrini durduramıyor. Ezcümle (Fi- &vre örüptives) (Grippe) (Meningite &pidemigue) vesaire. Bu gibi ahvelde ilâçlar kâr etme- yince, iş artık hastanın bünyesinin mukavemetine kalır ve yapılacak te- davi hüstalığı - geçirmekten ziyade, hastanın bünyesini kuvvetlendirmek gayesine matuf olur, Maamafih eğer hastalık hafif ve hastanın bünyesi mukavemetli ise hastalığı alt eder ve yakasını ölümün pençesinden kurta- rır. Meşhur bir generalın dediği gibi: «Zaferi kazanmak için savaşa düş- mandan bir çeyrek fazla dayanmak kâfidir.» Bir harb meydanında doğ- ru olan bu süz, bir hasta yatağında da doğrudur. Ondan bâşka çocuk vefiyatının da medeni âlemde günden güne azal- makta olduğunu İstatistikler haber veriyor. Malümdur ki çocuklar haya- tın ilk senelerinde daha çok ölürler. Bu sırf onlara bakmasını bilmemek- ten ileri geliyor. Yeni Zalandada ço- cuk bakımı © kâdar ileri gitmistir xi küçük yaşta ölenlerin mikdarı on bin- de bire inmiştir. Bu hakikatlere karşi daha çabuk öldüğümüzü veya daha az yaşadığı- mızı iddia etmek bilmem doğru olur mu? Selim Sırrı Tarcan AKŞAM Abone Ücretleri Türkiye o Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 1450 800 , > > , Posta iftihadına dahil olmıyan ecnöbi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç âylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır Rebinlâhir 15 — Roza Hızır 50 & İmiak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatı E 613 BAS 43) AZ 1200 2 Va 209 429126 VT 1945 2145 İdarehane: Babsâli civan Acımusluk So.