Tuna konferansının kararı Küçük itilâf devletleri Başvekil leri tarafından Tunanın Yugoslavya kısmında ahiren akdolunan. “konfe- ransın büsbütün yeni neticeler ver- | miş olduğunu Çekoslovakya Başvekili | Hodza bütün dünyaya ilân etti. Fran- gerek dahili gailerinden gerek anın. silâhlanarak Eski askeri | salvelini tekrar iktisap eylediğinden dolayı Orla Avrupa işlerine müessir | müdahelede bulunamıyacağını ve Sov- irliğinin de kendi dahilindeki ve iktisadi ve hattd askeri gai- leler Ie meşgul bulunduğunu nazarı #tibare alan Çekoslovakya hükümeti Tuna havzasındaki umum. devletlerin arasında iktisadi ve siyasi birlik ya- pılmast için bir plân hazırlamıştı. Tunadaki başvekiller konferansın- da bu plân tasvip edilmemiştir. Yugos- lavya hem İtalya, hem de Almanya ile | anlaştığından Romanya da siyasi ve iktisadi düşünceler ie Almanya ile anlaşmak zaruretini hisseylediğinden işbirliğinin yalnız Tuna havzasındaki küçük devletlere hasredilmesine anla- şılan razı olmamışlardır. Bunun için konferansta Tuna hav- zasında Almanya ve İtalyanın iştiraki vaki olmaksızın herhangi teşkilât vü İ eude getirilemiyeceği neticesine vari” maştır. Bu neticeye tevjikan Yı lavya, Romanya ve Çekoslovakya vekilleri Alman ve İtalyan mütehassış” ları le şimdiden thzari müzakerelere başlamağa karar vermişlerdir. Bu #p- tidat müzakerelerin vereceği netice lere göre üç devlet Almanya ile İtal- ya mufassal işbirliği projelerini tek- lif edeceklerdir. Bu suretle Küçük itilâf devletleri Almanya ve İtalya ile Tuna havzası işleri üzerinde bilftü teşriki mesaiye başlamış oluyorlar. Tuna konferan- sında verilen diğer mühim bir karar da üç devletin Başvekillerinin toplan- mast datmi bir müessese olmasına gif- tir. Şimdiye kadar Küçük itilâf konfe- ransları üç hükümetin Hariciye Na- arlarının bir arada bulunması şeklinde yapılıyordu. Bundan sonra üç Başve- kil muayyen zamanlarda ve munta- zam olarak toplanarak vaziyeti görü- şeceklerdir. Bu gibi toplantıların ka- rarları kati olacaktır. Çünkü her hü- kümetin merkezi tarafından tasdik edilmek ihtiyacından vareste buluna- caktır. Feyzullah Kazan ma Amerikada zenciler Amerika hükümeti, Amerika. va- tandaşları arasında, renk, ırk ve din gözelilmeksizin fark olmadığını iddia | eder. Cenup hükümetleri de bu ka- nunu kolayca tevil ediyorlar, diyor- lar ki: Beyazlarla siyahlar ayni ha- yatı sürerler amma aralarında. Geçenlerde Amerika meclisinin tek zenci âzası bay Artür, Hapringe yataklı vagonla gidiyordu. Tren Ar- | kansas eyaletine girince biletçiler- | den biri kendisini uyandırdı ve ze; cilere mahsus vagone geçmesini sö ledi, Mebus itiraz edince treni dur- durmağa kalktılar, Bay Artür son- radan: «Kirli, pis kokulu bir eşya vagonu» diye tavsif ettiği zenciler | vagonuna geçti Bir hafta sonra mebusu Arkansas valisi, belediye reisi, polis müdürü merasimle karşıladılar. Bay Artür, şimendifer o kumpanyası — aleyhine 50,000 dolarlık bir zarar ve ziyan davası ikame etti. Diyor ki: «Ma demki beyaz ve siyah farkı gözetiyor- lar, şu halde aldıkları paraya göre İ iki tarafın da ayni derecede İstira- | halini temine borçludurlar.» Havuzlu vagon San - Fransisko ile Nev - York arasında işliyen irenlerde, yataklı, yemekli, berberli, sinemalı vagonlar vardı, Bu kâfi gelmedi, şimdi de ha- vuzlu vagonlar yaptılar. Havuzlu vagonun havuzu 22 met- re uzun, 3 buçuk metre geniştir. Su- yun “derinliği 2 metredir, Biri için: İ — Trende boğuldu! derlerse şaş- mıyalım.. inegölde bir Nev-Yorku Fransızlar kurmuş Amerikalı tarihşinas bay Julley $ayarı dikkat bir konferans verdi. Bu bay diyor ki: 1524 te Fransiz gemicileri Man- hattan adasına geldiler, kulübeler yaptılar. 1605 de, Fransızlar gittikten son- İ ra; adaya Hollandalı gemiciler geldi, onlar tahta barakalar yaptılar ve | bugün Nev - York denilen şehrin ye- rine Yeni - Amsterdam ismi verdi- ler. Fakat o yerde İ!k oturanlar Fran- sızlardır, Mumya adam Prag hastanesinde garip bir has- ta var. Bu adamın yirmi senedenbe- ri adaleleri katılaşmsktadır. Bugün vücudünün hiç bir yerini oynatamı- yor. Nefes alıyor, fakat göğsü inip kalkmıyor. Ancak bilekleri biraz ki- muldıyor ve uzun bir çatalle yemek yiyebiliyor... Tıb mahalilinde hastalığın sinir. den mütevellit olduğu söylenmektedir. Sakal gitti Danimarkada uzun sakallı birmü- tekald bisikletle gezerken, pedalı bozuluyor. Adam iniyor, düzeltiyor, kalkmak isteyince çenesinde bir acı duyuyor. Amani... Sakalı tekerleğni arasına kısılmış, kurtulmasına im- kân yok... Sakalından bağlı kalıyor. Oradan geçen bir köylü nihayet İmdadına koşuyor, fakat sakalı kur- tarmak kabil değil... Bıçağını çıka- rıyor, sakalı kesiyor... Bunun üzerine uzun sakalı mü- tekald sakalını traş ettiriyor. futbol maçı “ İnegöl (Akşam) — Bursa bölgesinin merkez klüpleri arasında lig maçı bittiğinden kazalardaki klüpler arasında lig maçları başlamıştır. İlk maş İne- gölde İdman yürdile Doğanspor arasında yapıldı. İnegöl İdmanyurdu, aylar- danberi beklenen bu lig maçında yeni Doğanspor klübüne 1 - 0 galip gelmiş- tir. Gönderdiğim resim İdmanyurdu gençlerini oyundan sonra göstermek- tedir, ZEŞA Mahkeme salonunda kadını dövmek İstemiş! | «ç Suçlunun beş buçuk ay hapsine karar verildi Aksaray civarında oturan yirmi beğ yaşlarında Ekremle beraber yaşadığı Neriman bundan bir ay kadar evvel kavga ederek darilmışlar, Neriman kocasını bırakarak Silivrikapı ciyarın- ds oturan kız kardeşi Feridenin 6 vine gitmiştir. Ekrem müteaddid defa- lar Nerimanı gene evine getirmek İs- istemişse de kadın buna razı olma mış ve kız kardeşinin evinde kalmış- tır, Nerimanın bu hareketinden fena halde hiddetlenen Ekrem evvelki ge- ce rakı içip sarhoş olduklan sonra Silivrikapıda Nerimanla Feridenin oturdukları eve giderek kapıyi çalmış, kapı açılmayınca sokaktan topladığı taşlarla evin on sekiz penceresinin camlarını kırmıştır. Bununla da hid- detini yenemiyen Ekrem küfür ede- rek evin kapısını tekmelemeğe başla” mış ve kapıyı da kırarak içeriye gir- miştir. Gürültüyü haber alan polis- ler yetişerek Ekremi yakalamışlar, adliyeye vermişlerdir. Dün asliye dördüncü ceza mahke- mesinde Ekremin muhakemesi yapıl- | mış, Nerimanla kış kardeşi Feride de acı sifatile mahkemede bulun- rdır, Ekrem mahkemede eve taarruz etmediğini ve cam kırmadığını söylemişse de gerek tahkikat evrakı ve gerekse dinlenen şahidlerin ifade- lerile eve taarruz ve cam kırmak suç- ları tesbit olmuştur. Kendisinin böy- le kavga ve taarruz suçlarından dört sabıkısı olduğu anlaşıldığından Ek- remin beş buçuk ay müddetle hapsi- ne karar verilmiştir. Hakim kararı tebliğ ederetmez Ek- rem birdenbire suçlu yerinden fırlı- yarak davacı yerinde duran Nerima- nın üzerine atılmış ve mahkeme için- de küfür savurarak: —Ben, bir sene daha hapis olmayı göze aldım. Senden intikam alaca- gım.. diye bağırarak bir yumruk savu- Tup kadını yere yuvarlamış ve üzeri- ne çullanıp döğmöğe kalkışmıştır. O sırada mahkeme salonunda bulunan polis memurlarından Falk sraya gi- rerek zorlukla Ekremi yakalamıştır, Ekrem polisin elinden de kurtulup kadını dövmek istemişse de buna meydan verilmemiş ve kendisi adliye jandarmasına teslim edilmiştir. Bu hâdiseyi müteakip davacı Nerimanla kız kardeşi Feride korkularından ad- Jiyeden çıkıp kaçmışlardır. Mahküm Ekrem tevkihanaye gönderilmiştir. Kadın meslesinden kavga Beyoğlu civarında Halli ve Şevki adlarında iki amele dün bir kadın me- selesinden kavga etmişler, bunlardan Şevki bıçakla Halili tehlikeli surette yaralamıştır. Halil hastaneye kaldırıl- mış, adliye doktoru Enver Karan ken- disini muayene etmiştir. Suçlu Şevki da yakalanarak adliyeye teslim edil- miştir. Kırkçeşme ve Halkalı sulari islah edilecek Belediye ile evkaf arasındaki ihti- YAfları halleden hakem heyetinin ver- diği karar üzerine vakıf sularına alt varidat ta belediyeye devredilmiştir. Belediye, bu varidatın mikdarını hesap ettirmeğe başlamıştır. Bu vari- dat, senelerdenberi ıslah edilmiyen ve İstanbulun mühim bir kısım hal- kının ihtiyacını karşılıyan Kirkçeş- me ve Halkalı sularının tasfiye ve ıslahına sarfedilecektir. Yeni otomobiller Son altı sy içinde piyasaya taksi ve hususi olarak 140 yeni otomobil çıkarılmıştır. Şüpheli bir ölüm Bir hafta evvel Balıklı Rum has tanesine Katina adında yaralı bir ka» dın götürülmüş, kendisinin kazaen yaralandığı söylenmşitir. Katina der- hal hastaneye yatırılarak tedavi altı. na alınmışsa da dün ölmüştür. Kadının ölümü müddelumumliliğe bildirilmiş, adliye doktoru Enver Ka- ran hastanede cesedi muayene edilmi tir. Ölüm şüpheli görüldüğünden Ka- tinanın cesedi morga kaldırılmış, müd- deiumumilik tahkikata el koymuştur, Sahite 5 Çocuklar arasında : 18 Mühendis olmağa neden çok heves ediyorum?.,, “Erkekler ev işlerini öğrenmeli bir gün lâzım olur..,, Ayüm Tan.. 11 Aydın Tan yahud biri bir kabahat etmiş de baş- kasının üzerine atmış.. dünyada da- yanamam.. — Başka nelere kızarsın?. — Fakir çocuklarla, zavallılarla, çirkinlerle «lay edenlere... Dünyada bundan daha fena birşey olamaz.. bir çocuğun fakir arkadaşının yırtık ayak- kabısı ile alay etmesi ne kadar çirkin birşeydir. Sonra çirkinlerie de öyle... Bir zavallı çocukla: — Patlıcan burunlu... Kazma dişli. diye alay etmek çok fena... — Kavgacı mısın?, — İcap ederse kavgacıyım., meselâ bir haksızlık karşısında kavga ettiğim olur... Yahud böyle bir çirkin arkada- şımla alay eden olursa dayanamam.. onu müdafaa ederim. — Ne olacaksın Aydın?.. — Benim mühendisliğe çok heve- sim var... Mühendis olmak için çıldı- rıyorum.. — Bilhassa bu mesleki kendine seç- men için sebep ne?.. — Ne yalan söyliyeyim?, Bir kere çok kazançlı olması.. bugün para çok büyük bir kuvvet.. mühendislik de çok paralı bir iş. evvelâ bunun için mü- hendis olmak istiyorum. Baksanıza bugün dünyanın her tarafında en çok kazanan kimselerin içinde mühendiş- ler birinci geliyor.. — Doktorluk da kazançlı amma... — Evet o da kazançlı amma benim mühendisliğe karşı ayrı bir hevesim var... Şimendifer mühendisi olmak is- tiyorum.. dağlarda, köylerde, ovalar- da dolaşayım. Çadırlarda yatayım, Tren yolu yapayım.. ne güzel şey.. — En çok sevdiğin ders hangisi- dir? — Hesap, hendese.. size mühendis olacağım diyorum ya.. riyaziyemin çok kuvvetli olması lâzım.. bu dersleri de pek sevdiğim için mutlaka iyi bir mü- hendis olacağım.. — En çok sevdiğin şey nedir?, — Söyliyeceğim amma inanmıya- — Neden?, — Çünkü ben en çok hendese vazi- fesi yapmaktan hoşlanırım. amma bu- na kim inanır... Bunu birisi dinlerse: «Yalan söylüyor, koşmaca, saklam- baç oyunları varken hiç hendese vazi- fesi yapmak sevilir mi» der.. değil mi? Halbuki ben hendese vazifesi yapmak- tan çok hoşlanırım. Hendese vazifele- ri tıpkı bilmecelere benzer.. bilmece halletmek ne kadar insana zevk ve- rirse hendese vazifesi yapmak da öy- ledir. Bir müsellesin mesahai sathiyesini bulmak bir bilmece kadar insanın ho- şuna gider. Amma ben bilmece halletmesini de çok severim. meselâ çok zor bir bi- mece.. bunu uzun uzun düşünüp, ne olduğunu bulup çıkarmışım.. ne zevk... insanın kafasını da çokiyi işletiyor. İnsanı daha iyi düşündürüyor. — Para biriktiriyor musun?, — İnsan nasıl seneden seneye bil Mükâfatlı anket 20 çocuğun muhtelif meseleler liradan fazla para atmışımdır. Para biriktirmesini çok severim.. insanın bir kenarda biraz parası olursa bir şey- ciklerden korkmuyor... Birşey lâzım olsa; — Ne olur,. hemen alıveririm., pa- ram vap ya.. diyor... Aydın Tan suallerime durmuş otur- muş, olgunlaşmış bir delikanlı gibi ce- vap veriyordu: — Şimdiki erkekler ev işleri de ya- pıyorlarmış.. nasıl sen de ev işleri ya- pıyor musun?, — İcabında herşeyi yaparım.. insa- nın başına ne geleceği belli olmaz ki. bunun için ev işlerini öğrenmek fay- dasız bir şey değildir. Ben bileyim de bir kenarda dursun.. bildiklerimin ba na zararı olmaz Kİ.. bakarsın bir gün o bildiklerin sana lâzım oluverir. o nun için ben ev işlerini öğreniyorum.. hele çarşı pazar işlerini pekâlâ bilirim. Çarşıya, pazara gitmeğe bayılırım. — Dans, musiki bilir misin?, — Şimdi insanlara bunlar da çok lâzım... artık eskisi gibi değli ki. eski- den kadınlar erkekler ayrı ayrı yaşar- larmış.. şimdi bunlar geçti.. dağbaşın- da değiliz ki.. kadın, erkek hep bera- ber yaşıyoruz. Bunun için insana dans da lâzım.. bir gün: — Dans biliyor musunuz?. diye sor- salar: — Hayır bilmem. diye mahcup mu olayım... bunun için herşeyi, dansı da daha küçükten öğrenmeli.. hem in- san bunu küçükten öğrenirse büyü- yünce çok iyi oynar. Öyle herkesin aya- Eına basmaz, kadınları dansta rahat- 8ız etmez. İnsan herşeyin iyisini, güze lini yapmalı. — Musikiyi sever misin?, .— Musikiye bayılırım... * — Alaturkayı mı seversin? Alafran- gayı mı? — Alafrangayı severim. amma bi- zim köy, halk şarkıları çok güzel. — Sinemayı mı çok seversin? Yoksa tiyatroyu mu? Yu adına Bebek bahçesinde 3 temmuz 937 cumartesi günü saat 18 den iti- baren sabaha kadar devem edecek olan kır balo ve deniz eğlencelerinin programları hazırlanmıştır. Balonun geçen senelerden daha mükemmel ve parlak bir şekilde yapılması için teab eden tedbirler ve hazırlıklar başlamış» tar,