p 10 Haziran 1937 Otel müşterileri gibi, tren yolcuları da Son mektubumda otel müşterileri Arasında bir tasnif yapınış, her çeşid Müşterinin hususiyetlerini tebarüz e çalışmıştım. İ Budefs da, tren yolcuları hakkın- da böyle bir deneme yapmağa karar Yerdim. Zira, yüzü geçen Ankara yol- Culuklarımda benimle birlikte seya- hat eden insanları tetkike bol bol va- kit bularak, bu tasnifi esasen ve çok- tanberidir zihnimde yapmış bulunu- yorum. Tren yolcusu karakter itibarile en Çok tenevrü arzeder, enteresan bir tiptir. Haniya, eskiden kalma bir dar- b: mesel vardır: İnsanın içyüzü üç yerde belli olur; işret sofrasında, ku- mar masasında ve yolculukta. derler. Ben bu hususta üçüncüsünü kâfi bulmaktayım. Herhangi bir ferdin, tam cibilleti değilse bile, hayatının, Adetlerinin, karakterinin kıyısı buca- #n, bir tren yolculuğunda, hele birazı- Cık ta uzun sürerse, meydana çıkıve- riyor. Böylece, sırasına göre birinci, ikin- » Ci mevkilerde, yataklıda, yataksızda, bazan gece, bazan da gündüz vaki olan seyahetlerimde, yol arkadaşları- mı tetkik fırsatını kaçırmadım ve az çok biribirine benzer olanları kendim- Ce zümrelere ayırdım. Bakalım doğru görmüş ve tasnifimde muvaffak ol- Muş mıyrm? ... Tron yolcusu karakterini daha tro- Semiz köşesini kapar, yerleşir. Fileye yerleştirdiği eşyasını ikide bir sayar, yoklar. Biletini muayene eder; arkasına soğuk damga ile vurulmuş olan tarihin doğru olup olmadığına ya sarkarak, gelip geçenlere: — Oğlum! Falan yere gidecek olan tren bu mudur? diye sorar. Saatini istasyonun saati ile ayar eder. Seyyar salicılardan su, simit, limon, portakal, güzete alır, Belli ki bu adamın nazarında seya- hat, her türlü ihtiyat tedbirlerini 1s- tilzam eden, çok mühim bir şeydir. O, birazdan, tren kalktıktanbir kaç dakika sonra kocaman bavulunu açın- ca, içerisine şöyle bir nazar edecek Olursanız, görürsünüz ki ince balta niye ile pamuklu hırkadan çengel iğ- neye kadar her şey düşünülmüş ve kimbilir kaç gün evvelinden oraya yerleştirilmiştir. Adamcağızın gideceği yer yakın, yolculuğu da meselâ yirmi dört saat sürecek olduğu halde, bavulun yanı- başındaki kulplu sepet ağzına kadar yiyecekle, tıklım tıklım doludur. Bir bütün tavuk, bir düzine hazır- Top yumurta, yağlı kâğıda sarılı di- linmiş pastırma veya salâm, eski bir pişmaniye kutusuna istif edilmiş ku- ru köfte, müselles bir kaşar parçası, ufak bir kavanoz reçel. ve bazan da bir kahve takımı! Şayet, yüzünüzü kızdırıp ta bu ka- dar külfetin sebebini istifsar edecek olsanız, size nisbetle kendi üstünlüğü- nü tebarüz ettirmek istiyen bir eda Ne: — Ey! der; yolculuk bu?. Haritada her şey yazar, 'Tren yolda bozulur da, bir kaç saat ücra bir istasyonda kal- mağa mecbur oldu mu idi, o vakit bunların hepsi de işe yarar. Bu adama, trene bağ'ı bir de lokan- ta bulunduğunu, bugünkü seyahat şartlarının tamamile değişmiş ve ko- Jaylamış olduğunu bir türlü arlafa- mazsınız, O, terakkiye, konfora henüz iman etmemiş kimselerdendir. Derhal anlarsınız Kİ, o, gündelik hayatında da böyle . ihtiyatkâr, mü- vesvis, her işini kendi görmeğe alış muş, ebnai cinsinden kuşkulanan, da- ma endişeli, güvemsiz, mülelüşi ve hodgüm bir insandır. ... Bir çeşid yolcu da vardır ki bunun Zıddıdır. Ben bunlara, İrenklerin «Je m'en fichistes tabirini mehmaem- ken tercüme ederek; #Vizgelen: ler, İ peti yoktur. çeşit çeşittir Ankara, Haziran 1937 ve yahut Ki Sallapatılar vasfını lâyık görürüm. Bu zümreden olan yolcu, trene, mutlaka hareket kampanası çaldığı Anda yetişir; son vagona atlar; eşya- sını arkasından fırlatırlar; bütün ka- tarı bir uçtan öbür ves dolaşarak güç hal ile boş bulabildiği kapı yanında» ki bir köşeye yerleşir. Bavulları tamam değildir. Bir iki tanesi telâşla (koridorda kalmış, ve yahut ki yanlışlıkla başka bir kom- partıimana konmuştur. Bunları bir araya getirinciye kadar epey vakit geçer. Kontrolör yoklamaya geldiğinde sa- atlerce biletini arar. Onu nereye koy- duğu, hattâ acele ile alıp almadığı da belli değildir. Bazan bulamaz, bir misli ceza öder. Ve bu cezayı ödedik. ten üç dakika sonra, bilet, hiç müna- sebeti olmıyan bir cepten zuhur edi- verir. Buna rağmen, bu hâdise onu fazla müteessir etmez; o böyle şeylere alışıktır. Sallapatı yoleunun beyul muhtevi- yatı da bittabi noksandır; çünkü he- men o gün, bir iki saat evvel, hatl& AKŞAM Mühendis ve mimarlar Diploması sı olmıyanlara bu ünvan verilemiyecek Ankara 9 (Akşam) — Mühendislik İ ve mimarlık hakkındaki kanunun bi- | l evden çıkılmadan biraz önce ve ras | gele doldurulmuştur. Açıp ta içine bA- karsanız sahibine hen güler hem de acırsmız. Meselâ, pijamanın pantalo- nu alınmış, fakat ceketi unutulmuş” tur; keza iki çift sarı Kkunduranm mevcudiyetine bedel, terlikler alın- mamıştır, gömleklerin yakaları baş- ka başka, çoraplar tek tektir. Bir bildik çıksa da: — Yalmı! Bu ne hal?, diyecek olsa, Sallapatı yolcu, en sekin bir tebes- sümle: — Aldırma.. gideceğim yerde dük- ân yok değil 2? Eksikleri orada ta- mamtlarız.. cevabını verir. Bu adamın, öleki gibi, yiyecek se- Trenin içinde lokanta vagonu yoksa,ara istasyonlarında peynir ekmek satın alıp kifaflanır.. Belli ki bu da, baystta hiç bir va- kit ihtiyata alışmamış, daima başka- larının bakımına, himayesine, siyâ- neline, ihtimam ve şefkatine muhtaç, kendini zora koymadan ıztırab duyar ve hayatı oktuğu gibi Fabul eder Üp- tendir, ... Gece oldu mu, birinci zümreye men- sup yoleude bir faaliyettir başlar. Yerinden kalkar, dışarıya çıkar, ge ne içeriye girer, etrafı kollar, gözetir, kulak verir, dinler. — Ne oluyor? diye merak edersi- niz, Mesele gayet basittir. Adamcağız gece hazırlıklarile meşguldür. Kom- partımandan dışarıya her çıkışında, ara istasyonlarda İnecek yolcuları, boşalacak veya tenhalaşacak vagon- ları şavullar. Deniz subaylarının İz- mitte, tayyarecilerin Eskişehirde mut- Jaka İneceklerini bellemiş, kurnazca idare olunmuş mükâlemeler sayesin- de de diğer yolculardan kimin nereye ineceğini öğrenmiştir. Ona göre ter- tibat alır ve evdeki pazar çarşıya uy- duğu takdirde, hemen boşalan tarafa göz eder. İşte o zaman rahattır. bavulunun içinden, muntazam katlanmış pija- masını çeker, çıkarır, giyer. Elbisesi- ni gene güzelce katlar, filenin içine yerleştirir, battaniyeyi dizlerine öt- ter. köşeye bağdaşını kurar ve mışıl mışıl uykuya dalar. Öteki zavallı sallepati yolcuya ge lince, o da kapımın dibinde, dimdik oturduğu yerde büzülüp, bilet yoklar mast için her kapı açıldıkça, başma bir tokmak darbesi yiyerek, pinekli- ye pinekliye sabahı bekler.. Ercümend Ekrem Talu Türkçe filimler Türkçe filimlerin, türkçe bilen komşu memleketlere ihraç edilerek o memleketlerde kabulü muvakkat su- retile muamele gördükleri tekdir. de, bir âene zarfında tekrar memle- ketimize günirüksüz olarak ithalle- rine müsaade edilmiştir. Bu karar, alâkadarlara tebliğ edilmiştir. rinci maddesinde Türkiye dahilinde mühendislik ve mimarlık unvan ve salühiyeti ile ierayi sanat edebilmek için: 1 — Yüksek mimarlık ve mühen- dişlik tahsilini gösteren 'Türk mek- teplerinden mezun olmak, 2 — Türk yüksek mimarlık ve mü- hendislik mektebinden diploma alan- Jar derecesinde malümata sahib bu- Jundukları imtihanla sebit olarak ruhsatname almak, 3 — Ecnebi mühendis ve mimar yüksek mekteplerinin diplomalarını haiz olanlara verilecek ruhsatname- ye malik olmak; şartları konmuştur. Bü kanunun neşrinden evvel mem- Jeketimizin bir çok yerlerinde ve hat- tâ İstanbulda mühendislik diploması olmıyan ve fakat yapı ve yol işlerinde tecrübe ve malümatları dolayısile bir hayli zevat mimarlık ve mühendislik- te kullanılmıştır. Bu arada bir ma hallin belediyesi için mühendis olma- yıp fakat ameli ve ilmi bazı malüma- tı haiz olanlar arasında müsabaka yapılarak belediye mühendisliğine ta- yin edilmiş olan da vardır. Hükümet bu gibileri mühendislik ve mimarlık ruhsatnamesi almağa hakları olup olmadığının tefsir yolu ile hallini Millet Meclisinden istemiş- tir. Hükümetin bu talebini tedkik eden Nafın, encümeni, mühendislik ve mi- | marlık hakkındaki kanunda mühen- dislik unvan ve salâhiyetlerini haiz olmak için lâzımgelen şartların kati ve açık olarak gösterilmiş bulunma- sına. binaen tefsire lüzum ve mahal olmadığı kanaatinde bulunmuştur. Nafın encümeninin bu kanaatine Millet. Meclisi umumi heyeti de işti- rak eltiği takdirde bugün Nafıa ve belediye idavelerinde çalışmakta olan diplomasız mühendis ve mimarların bu unvanlarla ierayi sanatlen mene- dilmeleri icab edecektir. Maliye mecmuası çıktı Ankara 9 (Akşam) — Maliye Ve- Kâleti, matt işlerin daha iyi görülebil- mesini temin için aldığı ledbirler ara- sında gerek Türkiyede gerek yabancı memleketlerde .kabul edilen mali mesnuatın metinlerini, mali mesele- lere delr yapılan etüdleri, yabancı memleket matbuatında görülen de- gerli yazıların tercümelerini toplıyan bir mecmua neşrini de Kararlaşlır. aştı, Bu mecinuanın İlk sayısı (Maliye mecmuası) adı ile intişar sahasına konulmuştur, Mecmua tertib itibarile; bütçe ve tercüme, jürisprüdans, ista- tistik, masnuat ve mali haberler ki- sımlarına ayrılmaktadır. Çetin ve ciddi bir çalışma eseri olan. bu mecmua yalnız maliye memurları için değil, maliye işleri Ne uğraşan herkes için faydalı olacaktır. Memle- kete böyle güzel ve olgun bir mecmua hediye eden Maliye vekâleti tebrik ve takdire şayandır. Dokuzuncu ihtisas mahkemesinden açıkta kalanlar İhtisas mahkemelerinin Jâğvi Üze- rine İstanbuldaki dokuzuncu ihtisas mahkemesi de asliye ceza mahkeme- sine tebdil edilmiş ve ihtisas mahıke- mesi hikimi ile müddelumumisi ve sorgu hükmi açıkta kalmışlardı. Bu defa Adliye Vekâletinden müddetu- mumiliğe gelen bir emirde açıkta ka- Jan İhtisas mahkemesi hâkimi B. Atıf- Is müddetumum'isi B. Mithatin İstan» bul hâkimliklerine, sorgu hâkimi B, Saffetin de İstanbul sorgu hâkimliği- ne tayin edildikleri bildirilmiştir. B. Atıfın İstanbulda hangi mahke- meye verileceği henüz tesbit edilme- miştir, İstanbul ikinci ceza rel- si Kemal yen! teşkil olunan asliye beşinci ceza mahkemesine verilmişti, Hâkim Atıfın da Kemsiden münhal kalan ikinci ceza mahkemesine veril» mesi muhtemeldir, Hâlâ İstanbul &- çüncü sorgu hâkimliği de münhal bu- kuvvetle muhtemeldir. Doğum Kenan Basmevi ve klişe fabrikası şeflerinden B; Mehmed Yalgın'ın bir re Gn ye ar een mesud ö “Ittihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tefrika No. 119, Yazan; Mustafa Ragıb Es-allı Cemal paşa Mısır seferine hazırlanırken Hammer tarihinden yöre cild istiyor Pek muhterem Cemal paşa hazretlerine «Bir türlü elkab bulamadım. Ma- zur görünüz! Teessürcimzn dere- cesini pek âlâ takdir ediyorum: Çün- kü kalbim buna bir miyardır!!! Harb- te galibiyet veya ademi muvajfakıyei, teştbbüsakı iptidaiye de hesaba ithal edümiş iki şıktır. Siz kimseye nasib olmamış bir azim ve metanetle bu 88 Jere başladınız. Bülün kuvvetlerini- #i bir anda düşmanın sinesine sal dırdınız! İşte burada toplanan şeref, evldd ve ahjadınıza da kâfidir; Mesaiyi masrufenin semerci maddiyesi ikti. taj edilememiş! Bundan size ne? Bu neticeyi hasıl eden. iradeli kudrettir! Sıkilmaynız! Vücudünüz birkaç Mi- sırdan daha kıymetlidir!!! Kalem yürümüyor, fikrin durgun! Kemali kürmet ve muhabbetle sizi, ey vata- nun öz evlâdı, derdguş eder ve mu» vajfakıyâli müfeakibelerini Cenab haktan dilerim pek mukaddes paşam'n Vehib Aslının klişesini ve - kullanılan | yam işgretlerine halel gelmemek şar- tile - aynen yukarıya derecttğim bu mektub, cepheden ve alelâde bir kâ- Zıda, kurşun külemle yazılmıştır. Mektubun böyle bir şekilde yazılmış olması, belki doğruluğunda bazı te- reddüdler doğurabilir. Ancak Vehib paşanın el yazisını ve hele imzasını tanıyan zevat için hiç bir şüphe tev- 1d etmiyecek olan bu mektub, - büs- bütün başka bir mevzua taalluk et- mekle beraber -gene elimde mevcud ve başka bir yazınm altında bulunan imzanın aynıdır. Binaenaleyh mek- tubun bu şekilde - ve matbu bir baş- lığı altında - yazılmamasına rağmen- Vehib paşanın el yazısı olduğunu okuyucularıma temin ederim. Vehib paşanın maksadı ne idi? Çok dikkate şayan ve iltifatlarla dolu olsn bu mektub, Cemâl paşayı çök memnun etmişti, Uzak, yakın başka hiç bir arkadaşı, hiç bir dostu bu tarzda onun gizli hissiyatına ter- cüman ölarak kendisini bu yolda teselli etmemişti. Demek ki, bu ilk müyaffakıyetsizliğine rağmen, hâlâ kendisine merbut olan, ona-âdela takdis edercesine - hltab eden Vehib paşa gibi samimi dostları vardı. Vehib paşa harbin ilk günlerinde, henüz livalığa terfi etmediği bir si- roda Mekkede teşkil ettiği kuvvet- lerle - Kanal seferine iştirak etmek üzere Filistin cephesine gelmişti. Bu seferin ilk hazırlıklarında bulun- muş, fakat sonradan ikinci ordu ku- mandanlığna tayin edilerek İstan: bula döndüğü için Kanal seferine iş- tirak etn:emişti. Cemal paşa, bu s8- ferin nasıl şartlar dairesinde tertib ve icra edildiğini Vehib paşanın ya- kından , bildiğini göz önüne alarak, neticenin muvaffakıyetsizliğinden do- layı bu eski arkadaşının kendisini mazur gördüğünü telâkki ediyor ve bu mektubu da -bu bakımdan. çok semimi görüyordu. Fakat Vehib paşa: «Vücudünüz bir kaç Mismdan daha kıymetlidir! di- yecek kadar muhatabını methetmek- te ileri gittiği bu mektubile Cemal paşaya hi r davranmaktan zi- yade, bahriye nazırının çok eskiden beri mizacını yakmdan bildiği için Cemal paşanın gururunu okşıyarak onu kendisine büsbütün raptetmek istiyordu. Vehib paşa aynı zamanda Cemal paşa ile Enver paşanın arala- rını açmaği da bu mektubla temin edecekti, Çünkü Vehib paşa, Harbiye v2 Bahriye nazırları arasında -Said Halim paşa kabinesine iştirak ettik- leri tarihtenberi- ne Kadar derin re- kebet hislerinin hüküm sürdüğünü bilmez değildi. Bu suretle -Kanal seferinin iflâs ettiği bu zamanlardı- maneviyeti kırılan Cemal paşa, Ve- hib paşa gibi bir ordu kumandanının müzaheretini temin ettiğini görünce, yeniden kendi nefsine güvenecek, bu suretle yeniden Enver paşaya karşi vaziyot almağa çalışacaktı. Vehib pa- şanın da maksadı bu idi? İşte Talât paşa, Vehib paşanın Ce- Ez UZ . E > Yağ, aki eu Me, 8 Şiz ez SON BA A öp e re3 ge le Ab. 2 e Miu Vehit paşanm kurşun kalemle ve alelâde bir kâğıda yazarak Cemal paşaya gönderdiği mektubun aslı meal paşa ile muhabere ettiklerini ha- ber alır almaz, yukarıda işaret etti- dim gibi, Enver paşayı, bir Cemal paşa - Vehib paşa tehlikesi vay da ikaz etmişti. Cemal paşa Mısıra gizli bir | memur göndermişti ! İsmail Hakkı paşa, yaptığı tahki- kat neticesinde Cemal paşa ile Vehib paşa arasında hükümet merkezine Yorşı vaziyet alacak bir münasebet mevcud olmadığını meydana çıkar- mış, ancak Cemal paşanın Suriyede kendi başına müstakil bir mevki geçmeğe çalışıp çalışmadığının araş- tırılması lüzumunu ileri sürmüştü, Enver paşa, kendi müsteşarının verdiği bu izahattan memnun olmak» la beraber, böyle bir tehlike, daha doğrüsu Cemal poşanın etrafında bir birleşme şimdilik mevcud olmasa bile, Deride vaziyet biraz daha vahim bir şekle girince bu kabil bir anlaş- Tuanın ve ordu içinde kendisine kar- şı - başta, Cemal paşa olduğu halde - ehdid edici bir kuvvetin moydena geleceğini hiç de imkânsız görmü- yordu. Harbiye nazırı, bu itibarla umuru ecnebiye şubesi müdürü Tevfik beyin Cemal paşanm siyasi vaziyeti etra- fında yapacağı tahkikatın neticesine büyük bir ehemmiyet veriyordu. Tev- fik bey, 915 kânurusanisinde başlı- yan Kanal hareketinin muvaffaki- yetle neticelenmesi için Cemal paşa- nın asker! tedbirlerden başka, ne gi- bi siyasi müzaheretler temin ettiğini de araştırmağa başladı: Cemal paşanın büyük bir ümidie baş- ladığı Kanal seferine girdiği zaman nekadar vesaitsizlik ve vukufsuzlukla bu işi başarmağa çalıştığını yazmış- tım. Cemal paşa, Mısır ahvalini anla mak üzere harbin ilk günlerinden beri; eski arkadaşlarından birini giz- İlce Mısra sokmağa muvaffak olmuş” tu, «Hicriş müstaar namile Mısır ah velini muntazaman Cemal paşaya bildiren bu zat, Mısırda İngilizlerin tahşidatını, oranın siyasi ahvalini, İngilizlerle Arab kabilelerinin, bü- hassa Mekke şerifi Hüseyinle gizli münasebetlerini bildirmişti. Beş takım (Hammer) tarihi istiyor Cemal paşa, bir Kanal seferini ya- pabilmek için bu kadar malümatın kâfi olmadığını da biliyordu. Bilhas- ga Kanalın nasıl geçileceği hakkın- da elde bir plân olmadığı için, dör- düncü ordu kumandanı; Yavuz Sul #an Selimin vaktile Mısırı istirdad etmek için nasıl bir sevkülceyş usulü takib ettiğini anlamak üzere tarihi malümata müracaat etmiş, bilhas- #a (Hammer tarihi) mülercimi olan Ata beyden (335 senesinde vefat e mişlir,. Muharrir Nurullah Atacın pederidir) Beş takım Hammer tari hi tercümesini: istemişti. (Arkası var)