i İ ,SİYASİ İCMAL ' Blum kabinesinin yıldönümü ” Fransada sol partilerin (Halk cep- esi) namı altında titifak akdederek Çeçen intihab kazandıklarından ve #osyalistlerin Hderi Blum'un riyaseti altında hükümet kurdukldarından be- (#i tam bir sene geçti. Bu milnasebet- Ve Başvekil ve muhtelif sol partilerin. reisleri mühim beyanatla bulundu- lar. Başvekil halk cephesinin devlet bütçesinin büyük bir açık verdiği, memleketin istikraz kabiliyeti tüken- (diği ve hariçte harp tehlikesi kendi sini gösterdiği bir zamanda iş başma geçtiğini ve şimdi Fransanın daha müreffeh, demokrasi daha kuvvetli ve harici sulh daha sağlam olduğu- hi söyledi. Başvekil âbi hakkında çok emindir. kasının devamına tarajtar olmadıkla- rını ihsas ettiler. Hükümetin dayan- dığı ikinci büyük parti radikal 808- valistlerin Hderlerinden Sarraut içti- mai islâhata kendi partisinin de t&- Yaftar olduğunu ve lâkin intizam ve emniyet içinde kemale erişmesi şart olduğunu söyliyerek sosyalistlerle ko- münistlerin ve amelenin taşkınlıkları- na müsaade edemiyeceğini ihtar et- miştir, Mumaileyh Fransanın harici emniyetini dahi malül ve hasta gör- mektedir. Hükümelin sergüzeştetüyane 1000 e | m Şarkı söyliyen ipek Serlevhayı okuyunca: Daha neleri diyeceksiniz. Anlatalım; İpek üzerine resim yapan Ameri- kalılar, resimlerinin derhal Almanlar ve Japonlar tarafından kopye ve tek- sir edildiğini görüyorlar ve bunun önüne geçmek çarelerini arıyorlardı. Mazlesef Amerika kanunlarında ipek , Üzerine yapılan resimlerin himayesi- ne dair de bir madde yoktu. Nihayet ressamlar bir çare buldu- lar, Üç bin şarkının telif hakkını sa- tın aldılar ve ipeklerin üstüne nota Yapıp şarkının ismini yazdılar. Bu su- Tetle Kopirayt, her hakkı mahfuzdur damgasını basmış oldular. Artık yap- tıkları resimler kopye edilemiyecek, Çünkü resmin üstünde nota var.. Ağaç kovuğunda kahve © Sofya civarında büyük bir çınar Ağacı var. Bu ağacın kocaman gövde si oyuktur. Açık göz biri, bu oyuğu küçük bir kahve haline koymuş, ağacın etrafı- na da bir balkon yapmış. Şimdi Sof- yalılar «ağaç gövdesi kahvesinde» otu- Tuyoriar, i Pariste Sovyet tiyatrosu © Moskova sanat tiyatrosu Parise gi- diyor. Beynelmilel sergide repertua- rının en güzel eserlerini temsil ödecek. Tiyatro ile beraber «Kızılordu şarkı ve dans heyolis de var, «Kızılbayrak» | Adını taşıyan bu sanatkârlar 185 ki- $idir. Rus, Ukranya dansların: oynı- yacaklar. , Darısı İstanbulun başına! Kendi kendine pişiyor Bir fabrika, iki kutu konserve yapi» yor. Kutulardan birinde konserve bir Yiyecek, diğerinde ise kireçle su var. Bu kireçle sü kutuda iki ayrı bö- tümde duruyor, Satın alanlar arada- ki bölmeyi kaldırıp diğer konserve ku- tusunu bu kutunun içine koyuveriyar- İar, su ile kireçin birleşmesinden ha- Sul olan hararetle konserve yarım sa- &tte pişiyor... Avrupanın mühim şehirlerinde On bırakan LONDRA RADYO ŞANTÖRLERİNDEN LONA 10 Hazirandan Itibaren NOVOTNİ'de Kısa bir zaman için Alman. Fransız ve Macar şarkılarını okuyacaktır. DAİRE TEPEBAŞI — Fiyatlarda değişiklik yoktur. Bayan mesi icap eylediğini söyliyerek ikinci br ihtar yapmıştır. Sol partilerden. Marksisilerin dayan- dığı amele sendikaları konfederasyo- nu şefi Juhaur ise başka türlü bir ihtar, daha doğrusu tehdid yapmış- ter. Şimdiki hükümetin bir gün düş- mesine partiler razı olsa bile dört mil- yon azası bulunan amele birliğinin. bu vaziyeti kabul edemiyeceğini söyle- miştir. Yani parlâmentoyu bu teşek- külün dinlemiyeceğini açik olarak anlatmış oluyor. Sözlerine Hâveten U- tisad! sahada amele kendi bildiğine hâkim olduğunu da kaydetmiştir. Ya- ni iktisadi işlerin ameleye taallük taraftan hükümet amele birliklerinin zoru ile ihtiyar ameleye tekaüd tahsi- sine aid bir kanun hazırlamağa razı olmuştur. Bu ise bütçe açığın hiç kapadılamıyacak kadar tevsi edecek- tir. Feyzullah Kazan Amerika mahkemleri bu hafta iki gerip hüküm verdi. Bir koca karısı | eleyhine Kıskançlık davası açmıştı. Kadın, geceleri kocasının oda kapisi- na bir tel saç yapıştırıyor, bu suret- le onun gece kalkıp odasından çıkıp çıkmadığını kontrol ediyormuş. Mahkeme, kadının aleyhine hüküm verdi. Diğeri de bir koca aleyhine verilen hükümdür. Bir kadın kocasının altı haftadan beri yıkanmadığından şikâ- yet etti, mahkemede ayrılık kararı verdi. | Boğaz ağrısına ilâç Çinde Fu-Çen şehrinde bir fabri- ka vardır, bu fabrikanın yeryüzünde bir eşi daha yoktur. Fabrikatör kesilen tırmakları toplu- yor, toz haline koyup eczacılara sati- yor. Bu tırnak tozlarını eczacılar di- ğer maddelerle karıştırıp boğaz ağri- sına deva diye satiyorlar, Fabrikatör hayli para kazanıyor- muş!. Öldükten sönra Meşhur mucit Edison ruhun yaşa dığına ve dirilerile konuşabileceğine inananlardandı. Bunun için ölmeden evvel bir kâğıda on satır yazı yazdı ve kimseye göstermeden kilidiedi, mü- hürledi, anahtarı Jozef Dumingere verdi, Onun ruhile konuşup, kilidli ya zının aynının yazabilecek olan, gene Edisonun bıraktığı 10,000 dolar mü- kâfalı alacaktır. ninin'de birer yazısı var, onlar da öl- dükten sonra dirilerle konuşacaklar rına inanırlardı. Doktor, şair, muharrir, general... Polonyalı mareşal (o Plisudski'nin yaveri general Dlugozvski tıp doktö- rudur. 1905 den 1914 e kadar resim yapmakla meşgul olmuştur, 1914 de gönüllü yazılıp harbe iştirak etmiş tir. Polonyada bir koro heyetini çalış- tırmıştır. Şair Bodleri poloncaya ter- cüme etmiştir. Üstelik bahşiş te istemiş ! Hırsız çocuk 25 gün hapse > mahküm oldu Floryada plâj kâbinelerini soyan Kemal adında bir hirsiz çocuk dün muhakeme edilmiştir. Tahkikata na zaran hâdise şöyle olmuştur. Kemal evvelki gün Floryaya gitmiş ve para vermeden içeriye girmek için plâjın etrafındaki tahtaperdeler ara- sından geçecek bir yer aramağa baş- lamıştır. Çocuk, tahtaperdenin ara- sından içeriyi gözetlerken çivide asılı elbiseler örmüş ve buranın bir kabine olduğunu, müşterilerin de soyunup denize girmiş bulunduklarını oanla- mıştır. Bunun üzerine Kemal yavaş- ça tahtaperdeyi çekip ve açılan aralıktan elini uzai içeri- den bir kadın çantası alıp savuşmuş- tur. Biraz sonra kabinenin müşterisi bayan Müller ile kocası Marten deniz- den çıkıp giyinmek üzere kabineye geldikleri zaman çantanın aşırıldığını görmüşler ve polise haber vermişler- dir. Zabıta çanta hırsızını araştırmakla ” meşgulken diğer taraftan küçük bır- 8iz Kemal aşırdığı çantayı açmış v8 içinde 660 kuruşla bazı evrak ve bir Çok kadın tuvalet takımları bulundu- Bunu görmüştür. Kemal bunları cebi- ne yerleştirdikten sonra almanca yar zılı olan kâğıdları orada dolaşan ve almanca bilen, Suavi adında bir ço- cuğa göstermiş, çkâğıdlarda bayan Müller ile kocasının Yedikule clyarın- da bir deri fabrikasında çalıştıkları | yazılı olduğunu öğrenmiştir, Hırsız çocuk yakalanacağını hiç dü- şünmiyerek bir de bahşiş almayı dü- şünmüş ve ertesi gün elindeki kâğıd- larla deri fâbrikasına giderek bayan Mülleri bulup: — Ben bu kâğıdları sokakta bul- dum. Üzerinde sizin adresiniz yazılı, Belki mühim birşeydir diye size ge- tirdim. Bahşişimi verirseniz kâğıdla- rinızı size iade ederim.. Demiştir. Bayan Müller çocuğu 0- rada âlıkoyarak kendisine duyurma» dan telefonla polisi çağrmuıştır. Fabri- Kaya gelen memurlar Kemali yakala mışlar, üzeri aranınca bayan Müllerin çantasından aldığı paralarla tuvalet takımları da cebinden çıkmıştır. Bu vaziyet karşısında çocuk cürmünü iti- raf etmiştir. Dün üçüncü ceza mahkemesinde Kemalin muhakemesi yapılmış ve 25 gün hapss mahküm edilmiştir. Yalova kaplıcaları Bu sene mütehassıs doktorlar tayin edilecek Yalova kaplıcalarında imar faati- yetine devam edilmektedir. Bu sene yapları yeniliklere ilâveten Akay ida- resi İlk defa olmak üzere bu yıldan itibaren kaplıcalara mütehassis dok- torlar tayin etmiştir. Bu doktorlar doktor B; Nihad Reşadın refakainde çalışmağa başlamışlardır. Maverayi Erden Emiri Abdullah ha- reketinden bir gün evvel Yalova kap- healarını gezerken yeni tayin edilen doktorların kaplıcalarda tedavi usul- leri hakkında, verdikleri izahattan son derece memnun olmuş ve bu mem- nuniyetini kaplıcalardaki altın kitaba kıymetli bir hatıra olarak okaydet- miştir. Emir ayni zamanda gördüğü intizamdan dolayı Akayı tebrik et- miştir. arm yayma RIZI e İM Rİ Te fel Mili #İHE laik re Lİ en eyisidir * Çünkü Çocuklar arasında: 4 «En hoşlandığım şey : Alnımın teri ile para kazanmak » Rejisörüm: Bu çocuğun çok zı istidadı Onu herhalde * iz ği filimlerinden bi- i rinde görmüş olü caksınızdır, Çün- kü şimdiye kadar «19 Müyis» ve sa- ire gibi bir iki fi- lim çevirdi. Ona <İstanbulun Şir- ley Tempelis di- yebiliriz. Osmanbeydeki apartımanın kâ- pısını bana ken- di elile açtı. Fi- limde daha büyük göründüğü için ewelâ Kendisi- ni tanıyamadım. gözleri Şimdiye kadar bir kaç filim çeviren z6kâ idolü; * küçük Armağan mercimek Oo ka- Yıldız dar bir çocuk karşıma çıktı. Gayet şık bir revevansla kendisini bana tak- dim etti: — Armağan Yıldız Erden... Kapıyı kendisinin açışında, bana yol göslerişinde kendi misafirini, kendisi kabul eden bir büyük insan hali vardır, İkramı da pek seviyor, elimdeki şekeri yemeğe vakit kal maâdan, sigara ikrami ediyor... Siga- ramı yaktıktan sonra bir koşu dr- şarı fırlayıp kahve söylüyor. Ben de onu imtihana çekiyorum: — Söyle bakalım bayan Armağan... der demez, uzun Saçlarını elile ar- kasına iterek: — Pardon, diyor, ben bayan deği- Jim.. bay Armağan Yıldız Erdenim... Saçlarımın uzunluğuna bakmayınız, Müthiş bir hazırcevap ve son de- — Ne olacaksın bakalım bay Ar- — Ya hariciye memuru olacağım, yahut sinema artisti... İkisinden bi- ri.. amma sinema artistliğini çok se- viyorum.. filim çevirmeğe bayılıyo- rum... — Peki sinema artistliği yorucu de- gil mi? «19 Mayıs filimini çevirir. ken çok yorulmadın mı?.. — Insan o kadar oyunda da yo- ruluyor. Sonra filim çevirirken ne ka» dar yorulursanız yorulunuz “İnsana tatlı geliyor. Armağan Yıldız, Habibe Molla, ba- yan Halide ile bir filim çevirmiş, ya- kında aktör Naşidle beraber karşi- hiklı bir filim daha çevirecek.. — Bu sene en sevludiğin gün han- gisi oldu?. — Kendimi sinemade,, beyaz per- denin üzerinde seyrettiğim gün... Sinemaya «gözlüklü büyük annem götürdü... Işıklar söndü. Perdede ben oynamağa başladım. Öyle hoşuma gitti ki büyük anneme: —Filimi ne de güzel çevirmişim!.. dedim, “bir filim daha çerireyim ba- Tİ. diyorum ya size.. mutlaka sine- ma artisti olacağım.. — Bu mesleği seçmene sebep ne dir? — Bir kere sinema artistliğini çok iyi yapanm... Rejisörüm de söyler. durun bakayım me dedi?.. «Sesini fatlılaştırarak ve rejisörün taklidi- ni yaparak».. bu çocuğun çok istida- dı var.. dedi. Armağanın - kendi tabiri ile « göz- Tüklü büyük annesi: — Hep böyle taklit yapar.. dedi, bu yaşta kimi görse, kimin bir kere konuştuğunu işitse gramofon plâğı gibi zapteder. bilhassa tanıdığı ba- zı meşhur şairlerin şiir okuyuşunu noktası noktasına kapmıştır. Kalk Armağan. «Para biriktir şiirini oku... Aamağan katiyen nazlanmadan ve kendisine israr edilmesine vakit bi- rakmadan kalktı, reveransını yaptı, okumağa başladı: «Para biriktirmezsen bağın bahçen çöl olur, var... dedi... «Para biriktirmiyen yabancıya kul olur.» Şaşırdım, Karşımda şair Nâzım Hikmet © kendisine mahsus . inşad tarzı ile şiir okuyor zannettim. Nâ- zım Hikmetin bü kadar muvaffak yetle taklit edildiğine ilk defa -ras- Tadım. Gözlüklü büyük düne; — Görüyor musunuz, dedi, taklit kabiliyetini... Armağan Yılldız: — Benim de buna hevesim var. dedi.. insanmı neye hevesi varsa on- dan olmalıdır. — Sen en çok hangi oyunları se- -— Kendi kendime sinemacılık oy- nârm, Bir piyes oynarım., bütün rol şerim:.. Piyeste ne vorsa hepsini oy- narım.. Armağanın aklında, fikrinde hep sinema, Tol, piyes, rejisör var. bir dakika yerinde duramıyor, kalkıp oynamak, rol yapmak için can atı- yor, salondakilere bir manzume okumak; bir tuhaflık yapmak. içim içi gidiyor... Muhakkak ki bu çocuk bu aşkla ileride büyük bir artist ola- caktır. — En ziyade nelerden hoşlanırsin Armağan?.. Büyük bir adam tavrile cevap verdi: — Alnımın teri ile para kazan- Bu büyük söz karşısında evvlâ afal- ladım, sonra sordum: — Şimdiye kadar hiç bu zevki tat- tın mı? Büyük bir gururla: — Tattım ya... İkinci filmimden tam 10 lira kazandım.. filimden sön- ra gittim. Vezneden tıkır takır lire- larımi uldım... O gece yatağıma ya- tanca düşündüm, Ben alnımın terile para kazanaym da babama bir he- diye almıyayım ha.. alnımın terile para kazanayım da ablama hiç bir faydam dökunmasın... Hemen ya- taktan kalktım. Babam uyumuştu, gittim: On liramdan ikt lira aldım. Bir lirasını babamın odasına götür- düm. Babamı kaldırdım: — Al bebacığım.. dedim. Bu benim alnımın terile kazandığım para... Sen bununla kendine bir kravat al. ben kravat simasını bilmem. bil- seydim kendim alırdım... Alnımın terile kazandığım parâ- hin bir Ifrasını da götürüp ablama verdim, Kendisine yomiş, çikolata filân alsın diye.. .— Para biriktiriyor musun? — Tabil... İş bankasından bir kum- bara kazandım... Elime geçen parayı atıyorum. Yıldız burada artistliğini güster- di, söz arasında bana manzum cevap verdi: «Para biriktirmiyen yabancıya kul olur.» «Tutumlu olmazsan bağın bahçen çöl olur. > Bir aralık radyoyu karıştırır gibi oldu. Sordum: — Radyo meraklıs'sın gâlibat — A. radyoyu çok severim.. eski- den radyo yokmus... Siz radyosuz ne yapardınız? Daha eskiden elek- trik te, telefon da yokmuş değil mi?.. Peki birile Konuşmak için kalkıp tâ uzaklara mı giderdiniz? Armağanda medeni vasıtalar O kadar ihtiyaç halinç girmiş ki rad- yosuz, elektriksiz, telefonsuz hayata kabul edemiyor. — Radyoda en çok neyi dinlemek- ten hoşlanırsın.. , — Doktor babamın konferansları ni,.. O konferansını bitirince rad- yonun içine bağırırım «yaşa doktor babacığım.. bravo.. çok iyi oldu kon- feransın..»