1 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

1 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Haziran 1997 AKŞAM Sahife ? İstanbulun çok çocuklu semtlerinden biri: Feriköy.. Feriköyünde yalnız bir mahallede altıdan fazla çocuğuolan 10-15aile var Çok çocuklu iki aile: Sıhhat ve içtimai muavenet vekâ- leti çok çocuklu ailelere yardım etmek için tedbirler alıyor. İstanbuldaki çok çocuklu ailelerin hayatlarını tedkik etmek, bunların yaşayışlarını öğren- mek her halde faydalı olacaktı. Böy- | le ailelerin bir listesinin hazırlandığı- rı işitmiş ve gazetelerde de okumuş- tum. Bu işle meşgul olan İstanbul Sıh- hat müdürlüğüne baş vurdum. —— Bizde böyle liste yok.. dediler, Bereket ki bir arkadaşım imdudıma yetişti: — Seni İstanbulun en fazla çocuk- lu mıntakasına götüreyim. dedi, Otomobilimiz Feriköyüne, Avukat Sokağına girince yüzlerce çocuk etra» fımızı sardılar. den birine sordum Nede iki berber var; Berber bay rber bay Hasan.. Iki berber şetli bir rekabet var, Am- ma a tıraş etmekte değil... Fazla çocuk mekte... er bay Alinin tamam dokuz ço- cuğu var... Memlekete dokuz gürbüz çocuk ye tiştiren B. Aliye sordum: — Günde kaç kuruş kazanıyoru- nuz? — Derdii, derdli başını büktü: Yukarıda berber B. AlI, zevcesi ve dokuz çocuğundan sekizi, aşağıda sokakta çocuk bolluğu Bahçivan Muharremin ve tramvay amelesinden Hakkının çocukları la siz on bir kişi... 60 kuruş!. Nasıl geçiniyorsunuz?... — Ona ben de şaşıyorum... Halimi | anlatmak içn Ankaraya yaya gidip geldim. Akagündüze vaziyetimi anlat» | tım... Bakatlm, çok çocuklu ailelere yardım edeceklermiş.. bu haber gön- Jümüze öyle su serpti ki sorma bayım.. daha son çocuğum 15 gün evvel doğ» du... Ahbapları, arkadaşları civardan ber- ber B, Aliye seslendiler: — Bay Ali, mademki dokuz oldu. Dişini sık, şunları 12 yap... Düzüneyi tamamla... Berber B. Ali: — Mademki hükümet çocuk istiyor, mademki millete nüfus lâzım ve ma- demki çok çocuklu olanlara da yar- dım edilecek, neden yapmıyayım., Dovlet benden çocuk istesin.. hazır... Berber B, Aliye sordum: . — Bari çocuklarınızı okutabiliyor musunuz? - Üçünü okutebiliyorum.. İrfan ü- çüncü sınıf, Mihriban dörtte, Burhan birde.. Orhan üçüncü sınıftan mekte- bi bıraktı. Bayım para olsa hepsini okutacağım.. amma sen ondan haber ver bize... Ankaraya yaya gidip gelen B. Ali- yi dinlerken düşündüm, hükümet bu Kalabalık ve darda sileye ne kadar yar. dım etse yeridir. Yine ayni sokakta, karşısında ber- ber B. Hasanın da sekiz çocuğu var. Ayni mahallede tramvay amel& sinden B. Hakkının evine götürdüler. Bir kadıncağız kapıyı açtı.. tamam ye- şı da ustura ile kabak traşı... Sordum: — Kaç kuruşla geçiniyorsunuz? i Yedi çocuk, karı koca iki de siz... Kadmcağız boynunu büktü: — Wallihi kardeşim. ben eski za- kazandığını bilmem.. işte tramvay şir- ketinde makastar... Kaç para alacak, alsın alsın da 30 lira... Bunun altı bu- çuk lirasını ev kirası veriyoruz, Kalı- yor bize 23 buçuk lira.. 23 buçuk lira İle de dokuz can geçiniyoruz.. — 23 buçuk lira ile dokuz kişi. ne yeyip içiyorsunuz?., — Ekmek.. günde bizim eve 5-6 ki- lo ekmek girer.. bütün kuvveti ekme- ğe veririz. Baksanıza çocuklara, e$ yediremiyoruz. Bari kuvveti olsun diye her gün saçlarını dibinden kesi- yoruz. — Yemek ne pişiriyorsunuz? — Bu dünyada en ucuz yemek fa- | sulyadır.. iki senedir bizim evde pi sulya.. Bu cvden iki adım öteye yürüdük.. Muharrem adında bir bahçıvanın €vi.. kapıda yine hepsi sıhhatli bir alay çocuk... Birine sordum: — Kaç kardeşsiniz? Biri cevab verdi: — Onduk... Sekiz kardeş kaldık... Anneleri kapıya çıktı. Nazik bir İs- tanbul kadını. Sordum: — Nasıl geçiniyorsunuz? Ne yiyor- Sunuz? — Günde yedi kilo ekmek yiyoruz. Ekmek almadığımız gün hamur işi yüparım.. babaları bahçıvan. sekiz çocuk bu.. dile kolay... Geçen gün bun- lara birer gögüslük yapayım dedim, Düşünün sekiz göğüslük... Adam yal- ruz siyah seten için 16 lira istedi. vaz- geçtim... Birer çift ayakkabı almak istersek düşünün 10 çift ayakabı. tabii iki de biz. bunun için hiçbirine yapamıyo- Tuz Sonra bu çocuklar oyuncak filân bilmezler zavallılar... Oyuncakları fi- lân olmayınca da biribirlerile dala- Şırlar... Artık bir pazar, babaları rahat ede- cek değil mi?.. Siz bunlardaki gürül- tüyü, patırtıyı seyrediniz.. 8 çocuk bu Oyuncaksız sekiz çocuk.. biribirlerine giriyorlar zavallılar... Bi! komşunun da yedi çocuğu var.. 1. F. Ev, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, 'en süratli ve en ucu vasıtadır. 3 defası 100 kuruş Karasu efendi: Tefrika No. 111 Emanüel “Ittihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve enirikalar Karasu efendi Yazan: Mustafa Ragib Es-atlı yerinden diye bağırdı fırladı: “Olmaz, olmazi, i Talât paşa bile hak veriyordu! Üç hatibin de biribiri arkasina ay- ni mevzuda söz söylemesi üzerine fırka grüpunda beliren tenkid ve iti- raz seslerinin bu kadarla kalmıyaca- gını, belki de o zamana kadar hükü- mete sadık ve muti görünen bazı me- busları da çileden çıkaracağını düşü- nen Talât paşa, B. Ziya Mollanın kür- süye çıktığı dakikadeanberi takındı- ğı dinleyici ve susucu vaziyete artık nihayet vermeğe karar verdi ve he men müdahale ederek: — Söyledikleri bir dereceye kadar variddir, Fakat sözlerinde mübalâğa vardır. Çünkü ben eminim ki Kemal beyin mesaisi ve hareketi, halk naza- rında bu derece fena gözükmemiştir. dedi. Görülüyor ki Talât peşa bile ileri- ye sürülen tenkid ve şikâyetlere - kıs- men olsun - hak veriyordu. Tenkid- leri, itirazları, hücumlu gürültülere dönmeğe istidad gösteren bu cere- yanları şiddetlendirmemek için bu, sadrazamın bir nevi manevrası idi: Anlaşılıyordu ki <İtlibad ve Terakki» lideri bir taraftan B, Fethi ile arka- daşlarından mürekkeb umuarız bir zümrenin ikide bir: «Kabine fırka iç- timaı yapmıyor, hükümet işleri etra- fmda mebuslara izahet vermiyor» gibi şikâyetlerine, bugünkü toplantı- yı yapmakla, nihayet verecek; diğer taraftan kendisi ve kabinesi için ağır muahazelere yol açan bu mevzu tat- lıya bağlıyacaktı. Talât paşa: «İsterseniz istifa edeyim!» diyor Maamafih Talât paşa, bugünkü müzekereyi her an kesmeğe muvaf- fak olacağını hissetmekle beraber, her vakit, kendisine itiraz edebilir bir ha- leti ruhiyeyi de mecliste bırakmak is- temiyordu. O, bugün her arzu edenin söz söylemesini istiyor, bu suretle herkesin fikrini anladıktan sonra, ve- İ receği cevap ile bu kabil münakaşa- şen yemek hep fasulyadır, Kuru f8- | lara nihayet vermeği düşünüyordu. Sadrazam, başka söz alacak mebus olmadığını görünce dedi ki: — Maamafih islerseniz ben östila edeyim! Fakat bilmem ki bu takdir. de vaziyet nasıl olur? Çünkü yerime kim gelebekse onu da tayin etmeniz lâzımdır, Lâkin benim yerime ge- lecek kimsenin de taayyün etmemiş olduğunu görüyorum. Talât paşanın bu sözlerinde teh- dldkâr bir eda vardı. Bu sözler, sad- razamın biraz evvelki itirazlara kar- $1 kati bir harekete geçmek istediğini gösteriyordu. İstifa etmekle fırka mensuplarını tehdid eden Talât paşa, hakikaten çekilmeğe teşebbüs ede- cek miydi? Bu, şüpheli idi. Manma- fih böyle bir ihtimal tahakkuk ederse vaziyet yeniden karışmış olmaz mıy- dı? Böyle nazik ve vahim bir devirde hükümetin başına kim gelir, kim bu mesuliyeti omuzlarını yüklenirdi? diye bağırdı Bu düşünceler, mebusların zihnini kurcalayıp henüz bir karar şekline girmeden İstanbul mebusu Emanuel Karasu efendi, 'Talât paşanın lsanın- dan: «İstifa edeyim!» sözünü işitir işitmez asabiyetle yerinden fırladı ve: — Olmaz! Olmazl diye bağırdı. İaşe ve ihtikâr mevzuları etrafın- daki hücumlardan sinirleri bozulan Karasu efendi, Talât paşanın ağzın- dan çıkan bu sözlerin biran için bir hakikat olarak hayalinde canlândığı- ni görmüş, iktidar mevkiine yeni ge- lecek hükümetin büsbütün başka bir siyaset takib etmesi ihtimalini gözö- nüne alarak Harbi umumi zenginli- Zinin, ihtikâr hareketlerinin birden- bire yıkılacağını düşünmüş ve bü su- retle heyecana gelerek sadrazamın is- tifa sözü karşısında - bir nevi tecel- Yüdle - kuvvetle bağırarak itiraz et- mişti., Emanusi Karasu efendinin isyan edercesine şiddetle ileri sürdüğü bu «Olmaz! Olmaz!» itirazı, gayet samimi idi; Çünkü biraz evvel muarız mebusların ortaya attıkları «gayri meşru istismar ve ser- vet» lerden, harp zenginliğinden en geniş bir sahada istifade edenlerden, bilhassa Bulkan Harbinden evvel Can- bülat beyle gene böyle bir fırka gru- punda âleyhinde atıp tuttuğu levazım reisi İsmail Hakkı paşanın harpten beri en samimi dostları ve mutemet- leri sırasına girerek geniş ticari ve İk- tisadi sahaları kendisine hasreden- lerden biri de İstanbulun bu Musevi mebusu idi. Sadrazamın istifa sözünü bir nevi tehdid makamında İleri sürmesi tze- rine artık herkes müzskerenin bitti- ğini, toplantının dağılacağını sanı- yordu. Fakat münakaşayı bu şekle sokmağa İmuvalfak olan Lâzistan mebusu elile önündeki siraya vurdu ve riyaset mevkiinde bulunan Talât paşadan tekrar söz istedi B. Ziya Molla kürsüye doğru ilerilemek #ster- ken etraftan bazı sesler yükseldi: — Vakit geçti, oturduğun yerden söylel 'Talât paşa bu itirezlara müdahalo etti Kısa söyler, zarar yök, kürsüye gelsin.. dedi. «Cibilliyetim iktizasıdır, çalacağım!» B. Ziya Molla, ağır ağır ileriledi ve kürsüye çıkarak söze başladı: — Sadrazum paşa hazretleri: <İsli- fa etsem nasıl olur?» diyorlar. Bunu yaparsa millet hakkında nafi, kendi hakkında enf'a bir iş yapmış olurlar! Çünkü sadrazam paşa ile arkadaşları bu harbi öyle idare ettiler ki hükü- mâti İslâmiye teşekkül edeli beri, hiç bir hükümet, Kuvayı umumiyel miiliyeyi hiç bir vakitte bu derece ve bu suretle sevk ve idare etmiş değil dir. Esasen vazifeleri de bu idi. Ve bunu bihakkın ifa ettiler, Gaye, har- bin neticesini - kısa yoldan - muvaf- fakıyetle ve zaferle temin etmekti. Fakat evdeki pazar, çarşıya uymadı; iş uzadı.. ve bu netice, çabuk İstihsal edilemedi. Sizin halk: zengin etmek için mavi boncuğunuzun kimde olduğu belli değil! Bu, ya herkeste vardır, yahut ki istedikleriniz de.. fakat halk işi anladı; artık düzgün iş yapmak ka- biliyetini kaybettiniz! Yaptırmak ka- biliyetini kaybetlirmek üzeresiniz. bu meyanda, bilhassa harp uzadık- ça hırsızlıklar oldu. "Talât paşa, bu hırsızlıkları görünce lisanı hal ile hırsızlara dedi ki: «Ne yapıyorsunuz?» Hırsız da gene lisanı hal ile: «Ne yar Pacağım?.. Elinin körünü yapıyo- rumi Sen, hazp var, dedin a, bende kazanıyorum: O gayeye doğru çalışı yorum! Bozgunculuk yapmıyorum al, Telâş etme, cibilliyetim iktizasıdır, çalacağım!a Talât paşa dâ gene sanı hal ile hırsıza: «Allah belânı versin! Seninle uğraşmağa vaktim yok, Ben seninle uğraşırdam ama, meşguliyetim çok.. şimdilik sana karşı müsamahalı haro- ket etmeğe mecburumis diyor. Ve et- rafındakilere de: «Yapmasınlar! ayıp- tir, günahtır! Bunlar fena şeydir?» diyip, geçiyor. Çünkü hakikaten he- sap soracak, arayacak vakti yoktur, Sadrazam: «Allah belâlarını versin!» diyor İşte efendiler, bu sulistimaller silsi- lesi cümlesinden olarak, bundan on beş gün ©vvel, bizim memleketin önünden, Rizeden bir vapur geçti. Bu vapurda Tokatlıyana yirmi sekiz bin Tirâlik mutfak masrafı verilmişti! Efendiler, bu yirmi sekiz bin Yirayı harptan evvelki kulek ile dinleyin! Çünkü bu masraf, altın olarak tedi- ye edilecektir. Bu vapur tahlis eğilen Batuma gidiyordu. Oradaki seyveti metrukeyi alacak, paylaşılacaktı. Bu hani yağmaya arkadaşlardan da da hil olanlar vardı! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: