1 Haziran 1937 “Her Akşam Bir Hilye Boops elindeki ei paketini hi- girdatarak: — Bin dolar verirseniz size teslim ederim bunları, diyordu. Margit pek heyecan içinde idi. Dal- galı saçları çıplak omuzlarına düş- müştü, Rengi sapsarı kesilmişti. Jimin ne diyeceğini, ne yapacağını bilmedi- ği için merak ve heyecan ile gözlerini Ona çeviriyordu. Halbuki Jim gayet sakindi. Şantaj yapmağa gelmiş herifin sözlerini işi- tince hiç kili bile kımıdamadı. Bir söz söylemedi. Yalnız, cebinden cüz- danını çıkardı. Bankmotlarla şişkin bir cüzdan! Sakin sakin bunu açtı, içinden yü- zer dolarlık on banknot aldı ve: — Buyrun! diye karşısındaki ada- ma uzattı. 'Boops bu işin bu kadar kolaylıkla bu kadar muvaffakıyetli bir surette temin edilmesine hayretler içinde kalmıştı. Sonra bu vakayı Mik ile Trump'a anlattığı zaman onlar da şaşırıp kal- dılar. Boops şantaj işlerinde pek mahirdi. Bütün Michigamda ona uyar bir şan- tajcı daha bulunamazdı. Bundan dolayıdır ki kendisine eşantajcılar kralı» lâkabını takmışlardı. Buna rağmen o günkü muvaffakıyeti nadir tesadüf edilir leraattan idi. Üç arkadaş bu meseleyi konuşu- yorlardı, 'Trump şu mütaleada bulundu: — Bu Jim denilen adanın ihtimal ki Meksikada madenleri var. Belki Margiti bizim tahminimizden çok da- ha fazla seviyor. Boopsun fikri şu idi: — Belki de Oliverden korkuyor. Çünkü ihtiyar yaman bir avcıdır. İşi duyacak olursa ona bir kurşun yer- leştirmesi ihtimali pek çoktur. Mick başka bir fikirde idi: — Herhalde, dedi, hâta ettin. Bin dolara kansat etmemeli idin. Böops çaresini buldu: — Ne üzülüyorsun? dedi. Elimizde fotoğrafiler yok mu? Bu çok iyi bir fikirdi. Şimdi onları Jim'e satmağu kalktılar. Bu resimler yn plâjda alınmış fotografileri Ee “EĞİ günü Jim'e telefon ettiler. Müzakere uzun sürmedi. Jim ters 3€- sile, fotoğrfailere mukabil üç bin do- Jar vermeğe razi oldu. anna BORSA İstanbul 31 Mayıs 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât Para (Çek fiatleri) 'TÜRK. İLLÜSTRASYONU On beş günde bir neşredilen bu mec- Divanın 6l inci sayı da zengin mün- derecat ve güzel resimlerle intişar et- miştir. Yazıları Türkçe ve Fransızca olan bu mecmuayı tavsiye ederiz. Kullanılmış bir şömine aranıyor “Eski konaklardan çıkmış veya k orada mevcut sağlam ve iyi bir şö- mine aranıyor. (Akşam) ilân me murluğuna müracaat. Tel. 24240 Şikagoda (Bir Amerikan hikây si) İst. dahili (o 95,—|İş. B. Hamiline 9,80 Kuponsuz 1933 » Müessis 77,— istikrazı 95,50!T.C. Merkez Ünitürk 1 18,60.—| Bankası o— 88,50 » İl 18,30,—| Anadolu his. 23,85 » Mi 18,—,—| Telefon 6,30 Mümessil | 44,—| Terkos 10,50 » NM 40—İ Çimento (| 13.70 e İttihat değir. 10,20 İş Bankası (o 9,80) Şark O» 1— Paris (—( 1768,25) Prag © 22,61,34 Londra 626.—| Berlin 196,25 —— a Madrid 13,73,80 14,96 a s0 ağ e yle Cenevre ( 3,45,40 Brüksel | 4,67,30) Pengo O 9,98,56 Amsterdam 1,43,25| Bükreş (o 107,50,75 Sofya (| 63,89,75İ Moskova 24,04,— mama YENİ NEŞRİYAT: amman bir sem Akşamı fizeri Boops onun Gi nına gittiği zaman, hiç zahmet çek- meden Üç bin dolara kavuştu ve pâ- rayı büyük bir memnuniyetle cebine Fakat bununla iktifa etmiyordu. İşi daha ileri götürmek istedi. Altı ay evvel kimbilir neden Şikagoyu düş- müş olan kadm mevaklısı bu zengin adanu kabil olduğu kadar çok sızdır- mak istiyordu. — Bana bakınız; dedi. İkimizin ay- rı ayrı sahalarda bulunmamızın ne ehemmiyeti var? Ben sizden pek hoş- landım, Genç iken, sizin gibi bir sda- mın yanında çalışmayı hulya eder- dim. Bir insan İşleri sizin gibi müza- kere etmeli ve ettirmeli. İş adamı böyle olur. Gösterdiğiniz nezakete mukabil ben de açık kalbli davrâna- cağım. Elimde üç fotofrafi daha var. Evet gayet nadir üç foloğrafi, Bun- lar Mis Margit için pek kıymetli bir hediye olur. Lusory palas otelinde 47 numaralı salonda çıkarılmışlardır. Beni mazur görünüz. Bu fotoğrafile- ri saklıyamam. Çünkü bizim bir teş- kilâtımız var, Bunlardan istifade et- mek için beni zorlar. Jim hissiyatını hiç belli etmeden sakin sakin duruyordu. Yalnız, karşısındakinin sözünü ke- Serek sordu: — Ne kadar istiyorsunuz? Böops biraz tereddüt ettikten son- ra: — Dört bin, dedi. Karşısındakinin o meşhur cüzda- nı derhal cebinden çıkardığın gör- dü, Dört bin doları aldı, üç fotoğrafiyi verdi. Boops karşısındaki adamın nezake- tine, kibarlığına gerçekten hayran olmuştu. — Sizi rahatsız ettiğime gerçekten müleessifim, dedi, Fakat içinizde bir derd olmasın. (Elini uzattı). Karşi- nızda Şikagonün en meşhur şantaj- cisi ile iş gördünüz. Benim lâkabım «Beyaz kurd» dür. Bâna şantajcılar kralı derler. Jim kendisine uzatılan eli kuvvetli kuvvetli sıktı: — Delikanlı, dedi. Ben de bu bank- notların sizin başınıza bir iş açmalâ- rını istemem, Siz de «Kırmızı mühür» Jâkabını taşıyarak kalpazanlar kralı He iş gördünüz! Hikâyeci A za ISTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 31/5/937 FİATLER CINSI Aşağı. Yukarı Kr. Pa. Kr. Pa. Buğday yumuşak 6 8 635 > sert 3335 6 8 Arpa çuval 410 420 » dökme 338) 4 5 Çavdar 414 420 Misir 432 5— Kuşyemi A a Susam 1$40- —— Tiftik mal W7— —— Yapak BŞ. ee Peynir 25 — 2720 Kaşar 38 — 46 — GELEN Buğday 1200 Ten Çavdar 195 » Un 107 » Kepek 5 > Fasulye My Arpa 76 » Misir 114 > Susam 10 » Peynir 1 Kaşar Maş GİDEN Keten tohumu Ton DIŞ FİATLER Buğday; Liverpul 6,57 K. » Şikago 3,24 » > » Vinipek 3,82 » Arpa: Anvers 491 » Mımr: Londra 3.98 » Keten T, : Londra 8.16 » Fındık G. : Hamburg 94.10 » Fındık K. : Hamburg 94,10“ » TOPLANTI Tüberküloz cemiyeti mutad aylık toplantısını 2/6/937. çarşamba © günü saat 18.30 da Etbba odamı salonunda yapacaktır. AKŞAM MEY 7:77 1 Haziran 937 Salı İstanbul: Öğle neşriyatı — 12,30 Plâkla Türk musikisi, 1250 Havad's, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30: Konfe- Trans: Beyoğlu Halkevinden naklen, İsmali Hami Danişimendi tarafından (Sümer dilile Türk dili arasındaki münasebet), 19,30: Konferans: Emin- önü Halkevi sosyal yardım şubesi na- mina (Doktor Orhan Tahsin: Çocuk bakımı), 20: Belma ve arkudaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30: Ömer Rıza tarafindan arabca söylev, 20,45: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musiki- si vehalk şarkıları (Saat ayarı), 21,15; Radyo fonik drem (TOSKA), 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâk- la sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Roma (421) saat 22 P, Mascagni: «İris» opera. Nis (253) 21,15 Opera komikten nakil, Varşova (1339) 21 Senfonik orkestra. Berlin (856) 21,10 Senfonik konser, Frankfurt (251) 21,10 Muhtelif milletler musikisi, Mo- nako (405) 23,30 Orkestra ve şarki, Bottens (443) 21 Operetler musikisi. Viyana (506) 23,20 Viyana musikisi. Peşte (549) 0,15 Tzigan orkestrası. Dans musikisi Breslâv (316) saat 23,30, Marsilya (400) 24, Londra (kısa dalga) 18,30. 2 Haziran 937 Çarşamba İstanbul -— Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyti — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19: Konferans: Emin- önü Halkevi sosyal yardım şubesi na- mina Dr. Kâzım İsmali Gürkan (Mer- hum Dr. Hacı Kemal ve hayal), 19,30; Mandolin orkestrası Berk ve arkadaşları, 20: Nezihe ve arakadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Riza tarafın- dan arapça söylev, 20,45: Bimen Şen ve arkadaşları tarafından Türk musi- Kisi ve halk şarkları, (Seat ayarı), 21,15; Orkestra, 22,15: Ajans ve bor- Sa haberleri ve ertesi günün progrumu, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Taksim: Limoncıyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Della Suda, Galata; Karnköyde Hüseyin Hüs- nü, Kasımpaşa; Müeyyed, Has- köy: Nesim Aso, Eminönü: Agop Minasyan, Heybeliada: Tomadis, Büyükada: Merkes, Fatih: Şehaa- debaşında Asaf, Karagümrük: Ali Kemal, Bakirköy: İstepan, Sarı- yer: Asaf, Tarabya: Yeniköy, Ru- melihisarı ve Emirgândaki ecza- neler, Aksaray: Cerrahpaşada Şe- rej, Beşiklaş: Vidin, Kadıköy: Sö- gütlüçeşmede Hülüsi Osman, İs- kele caddesinde Saadet, Üsküdar: Merkez, Fener: Balatta Hüsa- meddin, Küçükpazar: Necati, Sa- matya: Yedikulede Teofilos, Alemi- dar: Ankara caddesinde Eşref Ne- Şb Şehremini: Topkamda Na- Posta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler; Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beğ kuruşluk pul göndermek lâzımdır Rebiulevvel 21 — Ruzu Hızır 27 & İmsak Güner Öğin İkindi Akşam Yatı L 643 0,58 ASR AST 100 159 Ya 217 41 I2İL 1617 193327137 İdarehane: Babaâli civarı Yazan: İskender F. Sertelli “Ateş mabudu bu gece bana vadetti.. Bir kız çocuğumuz olacak ve adını (Ateş çocuğu) koyacağız!, — Köy biraz uzakçadır. Birkaç gün orada kalmağa mecburdum. Hayatım tehlikelidir. canımı kurtarmak için bu seyahate çıkmaya karar vermiş- tim, Gökçin sihirbazın gözlerinden bir- şeyler sezemiyordu. Moya soğukkanlı- liğını muhafaza ediyordu. Saray mu- hafızı Gökçine: — Müsaade ederseniz bir kere Üs- tünü arıyalım!, Dedi. Gökçin emir verdi: — Arayın bakalım!. İşte Gökçiniri ağzından çıkan bu iki kelime Moyayı titretmeğe kâfi gel- mişti, O, kendisini hiç yoktan şüphe altında bulundurmak istemezken, nihayet bu da başına gelmişti. Moya birdenbire slikindi.. ne yap- taysa yaptı. Saray muhafızı iki adım ileriledi.. Moyanın üstünü aramak üzere elini uzattığı zaman, birdenbire gözleri du- manlanmış gibi, göz kapaklarını kır- pışlırarak etrafına bakındı.. Moyayı göremedi. Sihirbaz, Gökçinin ve herkesin gö- zü önünde ortadan kaybolüvermişti. İmparatöriçenin birdenbire hırçın, yüksek sesi işitildi: — Çabuk, yakalayın bu şeytan he Odanın kapısı kapalıydı.. Odanın iç tarafında iki harem ağa- sı duruyordu. Kapının dışında da iki perde çavu- şu nöbet bekliyordu. Ne içeriğekiler, ne dışarıdaki nöbeiçiler sihirbazın gittiğini görmemişlerdi. Görmemişlerdi amma.. kapı kapalı olduğu halde Moya meydanda yoktu. Sağa sola koşuştular.. Koridorları, merdivenleri kestiler. Nöbetçiler, harem ağaları ve saray muhafızları sihirbaz Moyayı srama- ğa koyulmuşlardı. Bu sırada, Şi - Yamanın merdiven başında müthiş bir tokat yiyerek ye- re devrildiğini gördüler. Şi - Yama: — Can kurtaran yok mu? Diye haykırmağa başlamıştı. Şi - Yamaya tokat vuranı hiç kim- ge görmemişti, Fakat, genç kadının yanağı kabarmışlı.. parmak izleri üze- rinde duruyordu. Ve belliydi ki Şi - Yamaya tokat vu- ran el, Moyanın eli idi. Sihirbaz Moyanın göze görünmez bir hale girişi Pekin sarayında yeni bir hâdise değildi. O, bir kaç kere bu kıl- ğa girmiş ve gözden kaybolmuştu. Gökçin, Şi-Yamaya: — Şüphelenmekte hakkın varmış, dedi, Moya üstünü aratmamak için gözden kaybolmağa mecbur oldu. Aca- ba üzerinde ne vardı? ve nereye gidi- yordu? Moyanın Şi-Yamaya bir tokat vurduktan sonra Sara; derhal uzaklaştığı anlaşılıyordu. Saray ka- pısındaki nöbetçilerden biri de biraz sonra böyle bir tokat yiyip sersemle- miti. Moyanın saraydan kaçtığı muhak- kaktı. Gökçin merakından De yapacağını bilmiyordu. yn Kora yolundan çevrilmiş olması başvezir Semganın da dikkati- ni çekmişti. Semga bahadır, hakanın serkâtibi Şansiden şüphelenmiyordu. Kendisi- ne yıllardanberi hakan tarafından iti- mad gösterilen bir adamdan Seniga nasıl şüphe edebilirdi? Fakat tecrübeli vezirin gözünden hiç bir şey kaçmıyordu: Moya gibi şeytan bir sihirbazın Kora yolunda yakalanıp Pekine getirtilmesi elbette boşuna değildi. Şi-Yama imparatoriçeye neler söy- Jemişti? Semga bahadır bunları bilmiyor- du.. onun bildiği bir şey vardı: Sihir- baz Moya muhakksk surette Koraya gidiyordu, Haremde tedavi ettiği has- ta kadına (ben iki ay gelemiyeceğim!) demesinden de onun bü yolculuğu ya» pacağı anlaşılıyordu. . Şu halde sihirbaz Moya Koraya kö- ME tü maksat ve emilerin tahakkukuna yardım etmek için gidiyordu. Gözden kayboluşuna ve üstünü muayene et- tirmeyişine: bakılırsa, Moya, Koraya çok gizli bir haber gölürüyör demekti. Semga şüphe ve düşüncelerini im- paratoriçeye açtı: ! — Moyanın: arkasından Koraya biz de bir: adam gönderelim, dedi, olabilir ki Cin-Kine yanlış bir haber gölürmek suretile Korada yapılacak askeri hareketlere mâni olur. Cin-Kin babasının emrinden ve verdiği tali- mattan başka bir şey tanımazsa da, zayıf bir ihtimal ile böyle ie düşünmeğe mecburuz. Gökçin «ihtiyar vezirin öd makul gördü: — Hemen bir emin adam bulunuz.. Çin-Kine 4Moya) dan şüphelendiği . mizi bildirelim. Eğer bu hilekâr sihir. baz oraya gitmişse, kimlerle temas edeceğini ve Koraya ne maksatla git- tiğini de öğrensin. Dedi. Semga bahadır saray memur- larından cesir ve hakana çok sadık birini seçti.. Cin-Kine verilmek üzere kendisine - Gökçinin emrile - uzun bir mektup yazıp verdi. Semga (babadır bu ihtiyata tam vaktinde riayet ctmiş ve Koraya gön- derdiği memur hakkında hiç kimse ye bir şey söylememişti. Bu işten ne sır kâtibi Şansinin ne de saraya men sup bir başkasının haberi Vardı, s.. 4 Kubilâyın , Japon seferinden çok yakında döneceği söyleniyordu, — Pekin sarayında - Kubilây hanın Japon seferine gittiği gündenbesi « gittikçe artan bir kaynaşma vardı. "Bilhassa Harem dairesinde dönen ep- o | trikalar akılları durduracak kadar mühim ve meraklıf'dı. Gerçi son günlerde Tiyen-Fonun idamile bu kaynaşmanın bir derece- ye kadar önüne geçilmiş sayılavilitdi; Fakat, Tiyen-Fo esasen çöktunberi © zindanda yaşıyan ve sarayın başdön- dürücü faaliyetinden uzaklaşmış bir kadındı. Mevkiini muhafaza ettiği günlerde asılmış olsaydı, bu hâdise a nin tesiri be'ki uzun zaman devam edebilirdi. i 'Tiyen-Fönun asıldığını gören ve duyanlar: «— Mahkeme çok âdilâne bir hü- * küm vermiştir. Suçu olmasaydı, ME nu vurulmazdı!» S Diyorlardı. Tiyen-Fonun zindandan nasl ei rıldığını ve onun yerine bir köylü kâ- dinın nasıl idam edildiğini Şansiden başka bilen yoktu. Bu sirri bir de Tiven-Fonun yerine idam edilen köy lü kadının babası biliyordu, - Çinliler Tiyen-Fonun başı kesil ğini bütün Çine yayraışlardı. Şansinin bu sırada mühim entrika- Jar çevirdiği muhakkaktı. Hekanmn sır kâtibi, sihirbaz Moyaya: a — Koraya gidince Tiyen-Fonun w . şamakta olduğunu söyle! Demişti. Sihirbaz Moya bile yesil Fonun idam edildiğine kanidi. Hattâ Şansi bu sözü söylediği zaman, Mi kendisine şu cevabı vermişti: — Ben Tiyen-Fonun kesik kafasını saray kapısında gözümle gördüm. Kora prensine dediğiniz gibi söylers © sem, yarın yalanım meydana çikma yacak mı? .— a Şansi: Di — Sen Tiyen-Fonvu ateşten ve tıldığını unutuyor musun? 2 Diyerek, Moyaya Tiyen-Fonun €#- rarlı mazisini anlatmış ve onun bir zaman ölmiyeceğini söylemişti. Ç «Ben, Ateş mabudunun kızıyım!» Tiyen-Fo hakkında Çinliler arasın» da garib inanışlar vardı: Tiyen-Fo Çinli bir prensin kızı idi. Tiyen-Fonun babasının altmış yaşına kadar çocu” ğu olmamıştı. Prens (Ti-Yen) in karı- $ı da elli yaşinda vardr. Herkes pren-, se: (Artık sizin çocuğunuz Olmaz!) derlerdi. Gerçek Çinde elli yaşında bir kadının çocuk doğurduğu da gö rülmüş ve işitilmiş değildi. Bir gün prens (Ti-Yen) rüyasında «Ateş mas budu: nu gördü.. kendisine yalvardı, | | &