31 Mayıs 1937 — Her Akşam Kadri bir gün evel gazeteye verdiği Kendi ilânını okuyordu. Çok güzel bir Btomobili vardı. Şoför arıyordu « Birdenbire kapı vuruldu. #zun yeşil gözlü bir genç Kadri yerinde doğruldu. Bu genç ki- Şi tanıyordu. Hattâ ona «Olomo- bil delisi kız» ismini takmıştı. Yeşil gözlü kızı daima şık bir otomobilde görürdü. Maslak yolunda onunla kaç kere yarış etmişti. Bu yarışların hep- #inde de yeşil gözlü kız onu geçmişti, Kadri, zihninden bu sahnaler pano- zama gibi geçerken, ayağa kalktı. — Buyurunuz... diye yeşil gözlü; güzel kıza yer gösterdi. Genç kız: — Oturamıyacağım.. Gatezete bir Ülânınızı gördüm de... — Evet.. şoför arıyorum.. — Ben de onun için geldim.. — Ah teşekkür ederim. Bir şoför Mü buldunuz? — Evet.. Genç kız küçük bir tereddüdden #onra ilâve etti: —Ben!.. Kadri şaşırmıştı: — Siz mi? — Evet.. ben... Babamın iflâsini, Ondan sonra da feci surette ölümünü belki gazetelerde okumuşsunuzdur. ben çalışmağa mecburum. Büro işi katiyen yapamam. Sıkılırım, Bonra mektep şahadetnamem de yok- tur. Tahsilim evdedir, Halbuki şimdi bir alay üniversite mezunu var.. son- ra benim otomobil çılgınlığım meşhurs dur. Bizim otomobili borçlular sattı- lar.. benim en büyük zevkim altımda ik, yeni model bir otomobil bulun- Masıdır. İlânmızı görünce yeni aldı- Biriz otomobil gözümün önüne geldi, verdim.. şoförlük vesikamı, eh- Byetnâmemi alp geldim. Kadri: — Fakat. dedi, nasıl olur bilmem Yeşil gözlü genç kız: — Yoksa, dedi, şolörlüğüme emni- Yetiniz mi yok?.. Altı senedir araba- dan inmiyorum.. her yarışta birinci Belirim — Yooo.. bilâkis... Araba kullanışı- Bizin hayranıyım.. şiir gibi otomobil Mare ediyorsunuz. Fakat ne bileyim? Bizin gibi şık, zarif genç bir kız... * — Zararı yok. Bunda utanacak, Mkılacak ne vâr?.. Hayatımı kazana- £ağım.. Hem de hayatta en büyük Sevklerimden birini yerine gitrece- ğim.. otomobiliniz o kadar hoşuma gi- diyor ki... Kadri son bir itirazda bu- Bundu: — Fakat güç bir iştir bu... Yeşii gözlü kız: — Ben kendime güveniyorum. dedi, Kadri gülümsedi: — Peki... dedi. Yarından itibaren Yazifenize başlayınız, fakat şöyle otur- #amza, bir sigara buyurmaz mısınız? Genç kız büyük bir ciddiyetle: — Affedersiniz, dedi, artık «iz be- nim patronumsunuz. Size ancak hür: Met hissi göstere . İsmim Sel- Madır, Sabahleyin kaçla işe başlıya- bilirim — Ben çok geç kalkarım. Siz ilde Beiseniz mükemmeldir. kkür ederim. gidebilirm değil mi?.. — Eğer arzu edi Selma: — Allaha ısmarladık. diyerek dı- garı çıktı. Kadri hayatında biç böyle Şey işitmemişti. Bunu bir hikâyede, bir'romanda okusa imanmazdı, Ertesi günü tam on birde yeni ş0- för vazifesine başladı. sırtına gayet Şık meşin bir ceket giymiş, gözlerine Siyah gözlük takmıştı. Ellerinde şık eldivenleri vardı. Kadri onu arkasından seyrediyor- du. Ne güzel bir ensesi vardı. Ne gü- Zel otomobil kullanıyordu. Selma sor- dedi, şimdi ANIZ. — Yazıhaneye mi? — Hayır.. Büyükdereye... Artık Kadri dağ tepe dolaşıyordu. Yakat yeni şoförü ona yalnız, sadece Dürmet, gösteriyordu. Selmanın birşey dikkatini celbedi- Yordu. Kadrinin müdhiş çapkın bir adam olduğunu işitmişti. Halbuki onu hep yalnız gezdiriyordu. Otomobilin- de hiç kadın misafiri olmuyordu. Belki Kadri" kendisinden çekini. Yordu. nihayet bir gün yüzünü kız- dırdı. Bu düşüncesini Kadriye açtı: — Belki de dedi, benden çekiniy sunuz... Siz bekârsınız, gerçsiniz Kadın misalirleriniz olur.. Kadri kaşlarını çattı: — Evet.. dedi, olabilir... Fakat şim- dilik yok., olsa tebii sizden çekinecek değilim... Bir kaç gün sonra Kadri: — Bugün otomobili Sadiye hanım- efendiye götüreceksiniz, dedi, araba- yı istedi... Kadri bunu söylediklen sonra şeytan şeytan gülümsedi... Nasıl «Kadın misafiriniz vardır belki.» di- ye Selma onunla alay eder otomobili Sadiyeye göndermesin, bilir ne kadar ni Selma hiç sesini çıkarmadan otomo- bile atladı. Badiye ne zamandan be- ri tanırdı.. demek Sadiye ile Kadrinin arasında sıkı fıkı bir alâka vardı. Hal- buki Sadiye kendisini ne kadar ciddi kadın olarak göstermişti, Bugünden sonra Selma Kadriye karşı büsbütün cidâileşti. Kadri bütün gayretine rağmen Sel- maya en küçük bir ikramını kabul et- tiremiyordu. Meselâ Büyükdereye gitseler Sel- mayı bir gazinoya devet etse genç kız bunu nezaketle reddediyordu. Sel- ma daima aralarında bir patron - $0- för münasebetini muhafaza ediyordu. Birkaç zamandan beri Selma sabah- ları geldiği zaman Mecidiyeköyündeki köşkün garajında otomobili çamur içinde buluyordu.. bir gün bunun se- bebini Kadrinin Lalasına sordu, Lala: — Bilmem, dedi, bu yakınlarda bi- zim baya birşeyler oldu. yemiyor, iç- miyor.. kendisini son gecelerde eğlen- ceye verdi, her gece arabayı çıkarıyor, sabaha karşı işte böyle toz toprak için- de dönüyor. O günü Kadri otomobile mn yine: — Lutfen Büyükdereye.. dedi... Yolda Kadri ona ilk defa ismlle ses- lendi: — Selma... Selma sesini çıkarımadı.. Alti sene içinde ilk defa acemi bir şoför gibi şa- şırdı: — Selma... Beni nasıl buluyorsun... dikiz aynasından yüzüme baksana... Çok mu ihtiyarım.. Selma gülümsedi: — Beni şaşırtacaksınız... Dikiz ay- nasından sizi geyredeceğim diye bir yere çarpacağım... Bakın zaten şaşır- mağa başladım... — Seninle beraber yaralanmak bile bir zevktir Selma. Bu söz Selmayı büsbütün şaşırttı. “Yolun kenarındaki ağaçlardan biri- ne çarptı. Otomobil hendeğe yuvar- landı. İkisini de hafifçe yaralı çıkardılar. 'Kadri Selma ile karşılaşır karşılaş- maz: — Yarından tezi yok kendime bir şoför arıyacağım.. dedi. — Fakat kazaya siz sebeb oldunuz. beni şaşırttınız.. Demek beni isten çı- karıyorsunuz.. — Evet Selma.. İnsan karısını şoför olarak kullanmaz ya. İşte Selmanın on beş günlük şoför- Tüğü böyle bitti. (Bir yıldız) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim: İstiklâl caddesinde Ke- mal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Mat- koviç, Yüksekkaldırımda Veniko- pulo, Galata: Topçular caddesinde Merkez, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Nesim Aseo, Eminönü: Mehmed Kâzım, Heybeliada: To- madis, Büyükada: Merkez, Fatih: İsmail Hakkı, Karagümrük; Mehk- med Arif, Bakırköy: Merkez, Sa- niyer. Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân; Rumelihisarındaki ec- zaneler, Aksaray: Ziya Nuri, Be- şiktaş: Nall, Kediköy: Pazaryolun- da Merkez, Modada Alâeddin, Üs- küldar: Selimiye, Fener: Dejter- darda Arij, Beyand: Yeni Lâleji, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Sa- matya: Çula, Alemdar: Çemberli- taşla Str: Rasim, Şehremini: Ah- med Hamdi. 31 Mayıs 1937 Pazartesi İstanbul: Öğle neşriyatı — 1230 Plökla Türk musikisi, 13,05 Muhtelif piçk neşriyatı, 14 son. İ Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans av hatıraları 8. Salâ- hadin moğlu, 20,00 Rıfat ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi kisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkir sololar, Oper& ve operet parçaları 23,00 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Berlin (Saat 19,30) - 35 - Koro kon- seri, Hamburg < (Saat 20,10) - 332 - İtalyan musikisi, Hilversum (Saat 20, 10) - 301 - Beethoven. Brahms, (1. Benfoni) Lyon (Saat 20,30) - 463 - Beethoven, 3. Senfoni Prag (Saat 20, 55) - 470 Handel, Sicilya şarkısı Ro- ma (Saat.21,00) - 421 - Feuermann tarafından konser, Londra (Saat 21, 35) - 342 - Granadas tarafından piya- no musikisi, Luksemburg (Saat 22,20) » 1293 - Serenade, Dans musikisi Toulousse (Saat 18,00)* 329 - Lon- dra (Sant 23,00) - 1500 - Roma (Saat 22,45) - 421 - Milâno (Saat 23,15 -368- Budapeşte (Saat 22,36) - 550 - Luxem- burg (Saat 23,00) - 1293 - 1 Haziran 937 Salı İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 18,30: Konfe- rans: Beyoğlu Halkevinden naklen, İsmail Hami Danişmendi tarafından (Sümer dilile Türk dili arasındaki münasebet), 19,30: Konferans; Emin- önü Halkevi sosyal yardım Şübesi na- mına (Doktor Orhan Tahsin: Çocuk bakımı), 20: Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30: Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 20,45: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musiki- si ve halk şarkıları (Saat ayarı), 21,15: Radyo fonik dram (TOSKA), 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâk- Ja sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son Çektiği ıstırabla- rın mes'ulü kendisidir NEVROZİN Kaşelerini tecrübe etmiş ölsaydı Ona cehennem hayatı yaşatn bu muannid baş ağrısından eser kalmıyacektı. NEVROZİN Bütün ıstırabları dindirir bâş ve, diş ağrilarile üşütmekten müte- vellid ağrı, sizi ve sancılara karşi bilhassa müessirdir, NEVROZİN Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz. 1, 20,30 Ömer Rıza ta- — Evet. Şaşmayınız.. Moya benim adamımdır. Son günlerde Kubllây kendisini fazla rencide etmişti. Mo- ya: (Günün birinde, Çin: Çinlilerin olacak!) diyor. Bu inamışla kendini avutuyor. Cin - Kine gelince, onun si- hirbaz Moyaya herkesten çok itima- dı vardır. Korada Moya'ile karşılaşa- cak olursa, kimbilir ne Kadar sevine- cektir. — Acaba Moya bu işi yapar mı? — Elbette yapar.. hemi de sevine- Tek, Çünkü Kubilây han tahttan dü- Şürülür ve yerine Kora prensi geçer- se, Moyanın nüfuzu artmış olacak. Malüm ya, Kora prensi Moyayı tapar- casına sever.. onun önünde diz çöker, Moya saraydaki nüfuzunu kaybetti- ğinden pek mütecssirdir. Moyayı Koraya göndermeğe karar verdiler. Tiyen-Fo bu haberi alınca çok ke- derlenmişti.. fakat, Şansi bütün işleri bir anda kolaylaştırmea Imparatoriçe- nin yüzü tekrar gülmeğe başlamıştı. 'Tiyen-Fo, Kubilâyın tahtında Gök- çinin oturduğunu gördükçe hiddetin- den küplere biniyordu. Kubilây neden bu kadar zevcesi ve gözdeleri arasında en çok bu kadını sevmiş, ona itimad etmişti? Tiyen-Fo bunu Şansiye de sormuş ve zeki delikanlı, Kubilâyın eski karı- sına şu cevabı vermişti: | — Bu müşkülü helletmek güç bir iş değildir, imparatoriçemi Gökçin bir Moğol kadınıdır. Sizise Çinlisiniz! Elbette Kubilây hen kendi soyundan, bir kadına daha çok itimad edecek- tir. Nasıl ki, sizde Çinli olduğunuz için, sarayda en çok bana ve benim gibi kendi soyunuzdan olan kimsele- Te itimad ediyorsunuz!. 'Tiyen-Fo yumruklarını sıkarak ba- gırdı: — Ben Moğol sarayında Gökçinden ziyade (Şi-Yama)yı çekemez, en çok onu kiskanırdım. Kubilâyın bu kadı- na neden bu kadar yüz verdiğine, onu bu derece neden şimarttığına hâlâ şa- şiyorum?! — Hiç şaşmayınız, imparatoriçem! Şi-Yama Pekin sarayında yalnız 78- Tâsile mevkiini muhafaza eden bir ka- dındır. Japonisr çok kurnaz olurlar. eğer Pekin sarayında ondan daha 20- ki ve istidadlı bir kadın olsaydı, Şi- Yamanın yıldızı çabuk sönerdi. Tiyen-Fo Kubilây kadar, belki on- dan daha fazla Şi-Yamadan öc si- mak istiyor, onun yıldızını herkesten çabuk söndürmek istiyordu. O gün çiflikte başbaşa kaldılar. derdieştiler.. mühim kararlar verdi- ler.. sihirbaz Moyanın Koraya gitme- si muvafık görüldü.. Ayrıldılar, ... Şi-Yama'nın Şansi, Kubilâyın imzasile ai buyruğu sihirbaz Moya'ya vermişti. Moya yola çıkacağı gün saraya geldi... haremde tedavi ettiği bir kadını ilâç- ladı.. ve bu sırada Kubilâyın gözdesi Şi-Yama ile karşılaştı. Moya hastasını iki ay kadar gö- remiyeceğini, kendisinin de birdenbi- Te hastalandığını ve bu müddet zar- fında evinden ve yatağından dışarıya çıkamıyacağını söylemişti, Şi-Yama Hastadan duyduğu bu söz- ler üzerinde epice durdu. düşündü. Moya evinden iki ay çıkamıyacak ka- dar hasta görünmüyordü. Japon dilberi bu sözlerden şüpheye düşerek Moyaya sordu: — İki ay kadar sürecek üzün bir yolculuk var demek.. nereye gidiyor- sun bakalım? Moya birdenbire şaşaladı: — Ben hakanın müsaadesi . olma- dan Pekinden bir yere gidemem, Ya- tağıma girip yatacağım. Dedi, Şi-Yama gözünün ucu ie sihirba- KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 66 Sihirbaz Moya, kara yolundan çevrile- rek Imparatoriçenin huzurunda sor- guya çekilmeğe başlanmıştı Ruheh biraz muzlaripmiş. Bana bir- az masal söylememi rica etti. Ke disine eski kahramanlık hikây: anlattım. — İztırabı geçti mi?... — Şüphesiz geçti. Herkesin başıma Ve her zaman gelen geçici bir Iztırap- tabu. $ Moya ayrılmak için sabırsızlanıyor. du. Şi-Yama yürüdü.. Sihirbaz geniş bir nefes alarak Dai raydan çıkıp gitti. O gün akşam üstü serinlikte yola çıkacak olan sihirbaz bülün yol hazırlığını tamamlamış, atını evinin arka kapısına bağlamış- tı. i Şi-Yama sihirbazdan ayrılır ayrıl maz İmparatoriçe Gökçin'in yanına — Sihirbaz Moya uzun bir seyaha- te çıkıyor, imparatoriçem! dedi. Ben onun bu yolculuğunu tehlikeli görü- yorum. « Gökçin, Şi-Yamanın sözüne ehem- miyet vermedi: — Cehennemin dibine kadar gide- bilir.. 'Dedi.. fakat, Şi-Yama şüphelerini tekrarladı: — İki ay kadar evinde yatacağına söylüyor. Seyahatinin sebebini bu ka» dar gizliyen bir adam herhalde çok şüpheli bir iş üzerinde yürüyor de- mektir, Moyanın nereye ve niçin git- tiğini anlamak sizin için çok faydalı olur, imparâtoriçem! Gökçin düşünmeğe başlamıştı. Şi-Yama ilâve etti: — Dün de saatlerce Şansinin oda” sında kaldı. Hakanın sır kâlibinden hususi bir emir alarak mühim bir yes re gittiği muhakkaktır. Gökçin: — O halde Moyayı tarassud etsin- ler.. evinde mi yatacak.. yoksa senin dediğin gibi -evde yatar gibi- görüne- Tek bir yere mi gidecek?. Bunu anla» yıp bana haber versinler. dedi. Saray muhafızlarından iki athyı derhal Moyanın evine gönderdiler. muhafızlar Moya'ya görünmeden ağaçların arkasında sinerek tarassu- da . Moyanın evi Pekinin surları dışın- da 1ssız bir yerde idi. Moya akşam üstü evine geldi. 'Heybesini atının sırtıma yerleştirdi, Kapısını kapadı.. hizmetçisi Çinli bir kadına icabeden talimatı verdik- ten sonra, atına bindi.. hayvanın kar- nını mahmuzladı . Sihirbaz Moya kır bir ata binmişti., Pekinin şimal kapısına doğru ileri- yordu. Koraya bu yoldan gidilirdi, Muhafızlar Moyahın atına binip gittiğini gördüler.. birisi uzaktan pe- şine takıldı. diğeri koşarak saraya geldi. İmparatoriçeye Moyanın şimsl ka- 'pısından çıkarak Kora yolundan ile- rilemeğe başladığını söyledi. Gökçin: — Şi-Yamanın şüphelenmekte hak- ii e çevirip saraya Se ... aa gözle kabala. — Hâremdeki hasta kıza evde yatar cağını Söylemişsin! Atla şimal kapı- sından çıkıp giderken yakalamışlar. nereye kaçıyordun?, Moyanın rengi sapsarı olmuştu... Fakat, sihirbaz için ölüm ve işken» ce korkusu yoktu. Çünkü o birdenbi- re gözden kaybolmanın sırrının bilen- lerdendi. İmparatoriçeye: i — Hastayım, dedi, uzak bir köyden kendime Uâç almağa gidiyordum. — Gündüz neden gitmedin? Atında, uzun yolculuğa delâlet eden yiyecek» lerin varmış. insan bir köye gider- ken bu kadar hazırlıklı mu davranır?