| Sahife 8 PAZARTESİ KONUŞMALARI Çim e Halk için kitap Dahiliye Vekâleti, Türk muharrir- lerini, baş olduğu bir işe, halka kitap yazmıya çağırıyor. Çok yerinde ve- rilmiş olan bu kararın gerçekleşmesi için yazıcılarımızın bu yolda emek vereceklerine; mizaci, Kalemi ve bik gisi müsaid olanların bunda muvaf- fak olacağına da şüphe yoktur. Eser- de başarı için birinci şart, bunu ya- pacak yazıcının halka söyliyecek bir fikri olmasıdır. Dünya tarihinde de- gerli sayılacak hiç bir eser yoktur kl, köklü bir davanın, heyecanla duyul- muş bir fikrin terkibi, ifadesi ve tebli- ği olmasın. Asırlarca kalem erbabına çalışma mevzuu olmuş eyni temler, böyle dava sahibi, fikir ve iman sahi- bi insanların elinde, hattâ ayrı ayrı kanaatleri telkin edici eserlerin doğ- masına vasıta olmuşlardır. Halk içinde ananeleşmiş birer kah- raman olanlar, meselâ bunlardan Kör. oğlu, ne güzel, ne canlı yazılabilir. Onun genç Ayvazına shlâki vicdani , Tencide edici bir vazife yerine, haki- kati de İfade etmek üzere, yiğitliğine gönül vermiş bir delikanlının ona bağlılığı şekli verilerek kahramanlığı takdir edici hisler, ne kadar açık ve »cana yakın bir surette tasvir edilebi- lir. Hele Nasreddin hoca, başlıbaşına bir mevzudur. Hikâyelerini manzum iade etmekte şimdiye kadar birkaç deneme yapan yazıcımız olmakla be- raber bunların denemeleri edebiya- tımıza mal olacak bir değer kazanama- mışlardır. Nasreddin hoca hikâyeleri- ni yazacak ve bunda muvaffak olacak bir Türk edibi, behemehal dünya ede- biyatına geçip âleme yayılabilir bir Şöhretin namzedidir. Bizim hayatımızdan başka bir ya- . Şâyış içinde doğmuş bazı hikâyeler, bilhassa aşk hikâyeleri de var ki, ben bunları, üstünde fazla emek vererek işlemeğe değerli bulmuyorum: Fer- hadle Şirin, Tahirle Zühre gibi bugün halkımız arasında aşk macerası ola- rak dilden dile gezen, fakat yazıya geçmemiş bulunan kimbilir ne kadar menkıbe var, Halk, bunları hayalinin £affeti ve yaratıcılığı ile kimbilir, na- Sil efsaneleştirmiştir. Behemehai bun- Yarı arayıp bulmalıdır. Halk için yazı yazacaklar -her zaman söyledim, ge- ne söyliyeceğim- halk arasında yaşa- mayı, gezip görmeyi, arayıp bulma- yı, onları sevip kendini onlara sevdir- meyi bilmeli ve öğrenmelidir. Bu tecrübeye teşebbüs eden bir mu- harrir arkadaşımızın, Vâlâ Nureddi- nin yazılarında bu gezme ve araştır- manın feyizlerini tohumlanmaya baş- Tamiş görüyoruz. Unutmamalı ki, bun- lar günlük, aylık işler değildir. Yara- tacağı eserin heyecanını, sönmez bir ihtiras halinde duyanlar, ancak, çok sabır ve tahammül istiyen bu işi ba- şarabilirler. Türk nesrine yeni bir ifa- de ahengi verebilmek için köylüleri- mizle Konuşmak, onların hikâye ediş Esc4 Mahmud Karakurd tarzını tesbit etmek, söylerken şifahi olarak yaptıkları noktalamalara dik- kat emek bu sahada çok faydalı bir incelemedir. Bundan alınacak ilham ile yepyeni bir üslüp yaratmak bile bana mümkün görünüyor. Bizde edipler, şairler, hikâyeciler, romancılar daima büyük merkezler- de, şimdiye kadar sadece payıtaht veya hükümet makaırı olan yerlerde oturmuşlardır. Fransız, Alman ve İn- giliz edebiyatının öyle şahsiyetleri var ki, bunlar merkezlere hayatları- nın muayyen devirlerinde gelmişler, uzun senelerini vilâyetlerde geçirmiş- ler, yahud seyahatle bu noksan ta raflarını tamamlamışlardır. Kaç hi- kâye veya romanımızda Erzurum, Kas- temonu, Diyarbekir, Adana... var- dır? Bence bu merkezler bile değil, da- ha küçükleri, kasabalar, hattâ köyler eserlerimize canlı olarak girmelidir. Onun için Dahiliye Vekâletinin te- şebbüs ettiği bu hayır işte'ilk çağırı, Türk muharririni filân veya falân'ese- Ti yazmıya değil, memleketi ve halk kımızi tanımıya davettir. Halid Ziya Uşaklıgil, kendine sual tevcih “eden bir gazeteci arkadaşa, edebiyatta mu- vaffak olmanın tek çaresi olarak «Oku- masyı tavsiye etmişlerdi. Halbuki her- şeyden önce «görme; kabiliyetini ka- zanmak lâzımdır. Okuma, ancak baş- Kalarının nasıl gördüklerini görüp anlamak için faydalı ve kıymetlidir. Hikâye veya romancının Mekke hafı- zı gibi, durmaden dinlenmeden, gü- rül gürül okuyuşu; görüş, anlayış ve terkip edişte bir mümtaziyet kazan- maksızın neye yarar? Bunları kazan- dıracak meleke ise bizzat hayatla te- mas elımek ve onu tahlil, izah ve id- Tâk etmekten başka ne olabilir? Bu yüksek felsefi düzeye o yükselmeden edebiyat vadisinde, fikir vadisinde, muhatap kim olursa olsun -ister halk, ister çocuk, ister münevver zümre- özlü bir eser vermek müm- kün değildir. Halk için kitap davasında mühim bir mesele daha karşımıza çıkıyor. Es- kiyi bırakalım, 1923 yılındanberi geçen senelerde yuvarlak bir hesap ile biz beş sınıflı ilk mekteplerimizden 300 bine yakın, üç sınıflı mekteplerden de bundan daha fazla mezun vermişiz. Halk dersahanelerinde ve millet mek- teplerinde okuttuğumuz vatandaşlar de milyonluk bir kütle tutuyor. Böy- le olduğu halde nasıl oluyor da öski asırların önanesinden artakalan ve bir kısmı da Dahiliye Vekâletinin yap- tığı tamimde pek haklı olarak söyle- diği gibi hurafelerle dolu ve irticat telkin edici mahiyette olan kitaplar, diğer kitaplardan çok daha üstün bir tirajda basılacak kadar okuyucu bu- Tuyor?. (Devamı yedinci sahifede) - Âli YÜCEL SON GECE!.. Sonra onu omuzlarından okşuyor... — Haydi git biraz uyu artık çavuş; bütün gece başımda bekledin!.. — Uykum yok yüzbaşım; müsaade edin kalayım yanınızda!.. — Hayır hayır olmaz. git yat birazl. Sana asıl bu gece ihtiyacım olacak!.. Bu gece, içimde bir âlem yıkılacak çavuş!.. Bir ömrü daha gömecekler bu akşam!.. Sular karardıktan sonra, bana yegâne kuvvet > verecek, teselli edecek şey sen olacaksın!.. Haydi git yat, biraz uyu ki kuvvetlenesin!. — Yüzbaşım!.. — Rica ederim, git bir iki saat İsmail efendi!.. > Fi — Peki, madem ısrar ediyorsunuz, gideyim yüzbaşım!.. — Birşey emrediyor musunuz?.. Tefrika No. 52 Asker ayaklarının ucuna basarak bir gölge gibi ağır ağır kapıdan çıkıp gidiyor... Geveze bülbül hâlâ erik dalının Üüs- tünde ötmektedir!... Bir saat sonra... Güneş, yüzbaşı- bir bahar sabahı!... torlar sadece şöyle bir vizite yapıp git- bu akşam karar verilecek... Yüzbaşı Koridorda ayak sesleri... Birden re odanın kapısı gıcırdıyıveriyor... Yüzbaşı hemen gözlerini açmıştır... Bir hastabakıcı!... — Faruk bey; sizi bir kadın görmek istiyor!... Zabit, birdenbire başını sarsarak boğuk bir sesle haykırıyor: — Ne dediniz, bir kadın mı görmek — Evet, bir Romanyalı matmazel!,, Sertabip izin vermiş!,.. i “ — Bayır hayır “istemiyorum... AKŞAM Sancak statü ve anayasası Milletler cemiyeti konseyine verilen metinleri aynen neşrediyoruz A. Umumi hükümler Madde 1 — Bu kanuna «Sancak âna yasasi: namı verilmiştir. Madde 2 — Ana yasası, ancak sta- tüde gösterilen şartlar tahtında tat bik ve tadil edilebilir. Madde 3 — Bu ana yasanın tatbik mevkiine konulduğu tarihten itiba- ren Sancak şimdiki idarenin bütün maâtlüp ve zimmetlerini üzerine âla- caktır. 27 ikinci kânun 1937 tarihin- den evvel verilmiş olan imtiyüzlar, kanunlar, nizamnameler ve âmme hizmetlerine tayin edilmiş olan me- raurlar başka bir şekilde verilmediği takdirde, kanuni müktesep haklar mahfuz kalmak şartile Sancağın Sâ- lâbiyettar makamları tarafından me- muriyetlerinde ipka edileceklerdir. Madde 4 — Hükümet teşkilâtma ta- âllük eden beşinci maddeden 27 nci maddeye kadar olan maddeler San- cak meclisi tarafından ikmal ve tadil edilebilirler, Sancak ana yasasında yer alacak olan ilâveler Sancak mec- Jisi ekseriyeti tarafından üçer aylık fasıla ile iki defa tasvip edilmek lâ- zımdır. Tadillerde ayni şartlar tahtında ya- pılmalıdır. Ana yasa, beş sene geçme- den evvel ahkâmile sureti mahsusada, tayin edilen haller müstesna hiç bir tadile uğrıyamaz. Sancağın ünvanı ana yasada yapılacak ilâveler için mer'i hükümler dairesinde meclis ta- rafından değiştirilebilecektir. B. Hükümet teşkilâtı Birinci fasıl — Teşrii kuvvet Madde 5 — Sancak halkı namına teşrii kuvvet meclis tarafından ifa olu- nur. Meclis dört sene müddetle inti- hap edilen kırk azadan mürekkep tek meclistir, Madde 6 — Meclis intibabatı iki derecelidir, Madde 7 — Medeni haklarından is- kat edilmek veya kanunen tesbit edil- miş ve salâhiyettar makamlar tara- fından tasdik olunmuş şahsi bir ma- iüliyet neticesinde rey vermek hak- kından istisna edilmemiş ve yirmi yâ- şını tecavüz etmiş bütün sancak er- kekleri birinci derecede müntehip olurlar. Madde 8 — Birinci derecede münte- hip olmak için okuma yazma bilmek şarttır, İkinci dereceli müntehip ol- mak için de ayni şartları haiz ve lâ- akal yirmi beş yaşında olmak şari- tır. Madde 9 — Birinci derecede mün- tehipler on beşinci maddede gösteri- len komisyon murahhaslarının hu- zurunda Türk, Alevi, Arap, Ermeni, Rum - ortodoksu, Kürd ve diğer ce- maatlerden birine mensup olduğuna dair cedvellere yazılırlar. 15 inci mad- Biran... Ses dudaklarının üzerinde donup kalıyor... Maryora; sapsarı yü- zü, kapaklarının içine çökmüş fersiz Sancak ana yasası | | m ————— <<< —<———————— gözleri, burkulan ince ayakları ile bir hayalet gibi odadan içeri süzülüveri- Tek bir ses işitiyoruz yalnız!.., — Faruk bey!... — Mariyal... Kapıyı kapıyorlar!... Kız, kurşunile, yüzbaşının sakat bi- Taktığı parmakların üzerine dudakla» rını koymuş, on dakikadan beridir hüngür hüngür ağlıyor... — Ah Faruk bey; bu öyle acı, öy- le derin bir izlırap ki, tasavvur ede- mezsiniz katiyen!... Sanki kalbimi açarak içine bir avuç ateş bırakmış- Yar!... Yanıyorum; her tarafım bir ki- Kl alev içinde yanıyor!... — Mariya; üzme kendini!.. Birşeyim yok diyorum sanal... İnan, daha de- min doktorlar beş on güne kadar kal kabileceğimi söylediler. .. — Ben elinizi bu hale soktum, kar- deşim de ayaklarınızı parçaladı!.. İkimiz. ..... Zabit kızın sözünü kesiyor... — Yalvarırım sana Mariya; üzme ii dala bada ne yapalım?,.. Hem harp içindeyiz.., “Kaç kere söyledim sana; görüyorsun dede gösterilen komisyon bu madâdöde zikredilen ameliyenin kapanış tarihi ni ve bu kapanış tarihile birinci dere- ce intihap arasında geçecek müddeti tayin eder, Madde 10 — Bir cemaate mensup olarak yazılan müntehiplerin adedi, Sancak heyeti umumiyesinde bu ce- maate verilecek mebus ve ikinci mün- tehip adedini tayin eder, Bu ameliye- nin neticesi ne olursa olsun her ce- maate asgari miktarda şu mebus Alevi cemaati Arap cemaati Ermeni cemaati Rum - ortodoks cemaati 2 Madde 11 — Her yüz birinci mün- tehip için bir ikinci müntehip seçile- cektir. Madde 12 — İntihap dairesi kaza» dır. Rey vermek mıntakası nahiye ve» ya mahalledir. Ayni nahiyede iki rey verme şubesi tesis edilebilir, Madde 13 — Meclis azaları, ikinci müntehipler tarafından seçilirler, Madde 14 — İki derece üzerinde in- tühap, gizli reyle yapılır. Namzedler isteleri cemaatler tarafından tertip olunurlar. Her müntehibe mensup olduğunu beyan ettiği cemaat nam- zeğlerinin isimlerini muhtevi yalnız bir rey pusulası verilir, Madde 15 — Birinci intihabat mu- ameleleri azaları Milletler - cemiyeti konseyince tayin edilecek bir komis- yon tarafından icra ve kontrol edile- cektir, Bu komisyon, Türkiye ile Fransa- dan gayri, Milletler Cemiyeti azası 0- lan devletler tebaasını ihtiva edecek ve buna Türk, Alevi, Arap, Ermeni, Rum - ortodoks cemaatlerinin yerli mümessilleri iştirak edeceklerdir. Madde 16 — Kanun neşretmeğe te- şebbüs, meclis azasile icra kuvvetine sittir, Bununla beraber, masraf ve yahud vergi vaz, tadil ve lâğvını müs- telzinr kanun neşrine teşebbüs yak nız icra kuvvetine aittir. Madde 17 — Kanun olmadıkça ver- gi vaz ve tarh ve hiç bir istikraz ak- tedilemez. Her senc icra kuvveti, meclise gele- cek sene için bir bütçe projesile bir bütçe kanunu tevdi eder. Muktezi kre- diler, meclis tarafından tasdik edil- miş olmadıkça sene içinde hiç bir mas- Taf yapılamaz. Her senenin hitamm- da, o seneye aid kati hesaplar, bir ka- nunla tesis edilmiş müstakil bir or- gan tarafından tedkik edildikten son- ra meclise verilir. Madde 18 — Bu ana yasanın hü- kümleri hilâfında bir hüküm olmâ- 'dıkça kânunlar ekseriyetle kabul edi- SWWae ya, düşündüklerim nasl doğrü çiki- yor!... Başka çare var mi? Harbin bütün zaruretlerini kabul etmek mec- buriyetinde değil miyiz nihayet?... Kardeşin vazifesini yaptı. Sen de ba- basını ve vatanını seven merd bir kız gibi hareket ettin!... İkinizin de hak- kı varil...” Onu titreyen parmaklarile saçların- — Sana birşey söyliyeceğim Mari- ya; belki inanmıyacaksın!... Karde- ginin attığı bomba ile yaralanmak, bir az da beni sevindiriyor şimdi, inanl., — Faruk beyi — İnan diyorum Mariyal... Belki” artık bundan sonra, sen de, kardeşin de babanla olan talihsizliğimi unuta- cak, çektiğim iztırapları kâfi görerek, içimizden büsbütün beni affedeceksi- niz!... — Susun, yalvarırım size susun Fa» yuk beyi. — Mariya; şimdi sana biraz daha cesaretle sahip olmak, 5öz söylemek hakkını kendimde bulduğum için bah- tiyarlık duyuyorum... Ben sena çok iztırap çektirdim. Karşılaşmamız için, biraz da benim çekmem lâzım değil mi idi ayni iztırapları!,.. Görüyorsun ya, tabiat bize yardım ediyor!,.. — Ne aksi tesadüfler oluyor yarab- bil... Bütün bir düşman ordusu İçin de yalnız, bir sizi mi buldu vuracak?.. 31 Mayıs 1937. KADIN KÖŞESİ işlemeli elbise Önü sırma ile işlemeli siyah elbise. lirler. Ekseriyet nisabı meclisi teşkil eden azanın yarısıdır, İkinci fasıl — icra kuvveti Madde 19 — İcra kuvveti Sancak halkı namına Sancak reisi ve bir icra heyeti tarafından ifa olunur. Madde 20 — Reis beş sene müddet le meclis tarafından intihap edilir, bu ana yasa ile kendisine sureti mahsu- sada bahşedilmiş olan salâhiyet ve imtiyazları istimal eder. Maaş ve ma- suniyetten istifade eder. Bunlar, m& muriyeti esnasında kendi aleyhine 0 Jarak tadil edilemezler. Madde 21 — Reis, resmi merasim- de Sancağı teinsil eder. Kanunla tar yin edilmiş hududlar dairesinde, af hakkını istimal eder. Umumi af, an- cak bir kanunla bahşedilebilir. Madde 22 — Meclis tarafından ka» bul edilen bütün kanunlar reis tara- fından neşir ve ilân edilirler, Hiç bir kanun neşir ve ilân cdilmeden meri- yet mevkiine giremez. Reis, meclisçe kabulünü takip eden ay zarfında bir kanunun neşir ve İlâ- nını tehir edebilir ve arzetmeği mü- nasip göreceği mülâhazatla yeniden tedkikini meclisten istiyebilir. Yeni müzakere iadeden bir ay geçmedikçe vuku bulamaz. Reis bu ikinci müzar kere neticesinde, kabul edildiği şekil- de kanunu neşir ve ilân etmeğe mcc- burdur. Madde 23 — Sancak reisi, icra kuv- vetinin fikrile meclisi feshedebilir. Bu takdirde bilâteehhür yeni intiha- bat yaplırmağa mecburdur. Madde 24 — Meclise karşı mesul bir icra heyeti teşkil edilmiştir. Bu heyet bir şef ve kendisi tarafından intihap edilmiş azami dört azadan mürek- keptir. icra heyeti şefi, Sancak reisi tarafından seçilir; (Arkası var); — Sahi öyle; garip tesadüf!... Ma- amafih, iftihar edilecek bir kardeşin var Mariya!... Onu bu sefer daha ya- kından tanımak fırsatını buldum. Öy- le cessur, öyle kahraman bir adam kil... Hiç yılmıyor... Korkmadı.n ale“ şe atılıyor... Böyle bir düşmazın kur- şunile yaralanmak zevkli bir şeyi... Kız, acı acı gülüyor... — Bir gün o da, böyle bir yatağın içinde ayni şeyi söyliyecek!... Bir gün; onun da böyle başucunda, sicak gök yaşları Odökeceğimi obiliyorum!... Oh yarabbi!... Ben ne talihsiz bir ka- dınmışım meğeri... — Yok canım, bunu demek isteme dim. Her kahraman, cessur askerin muhakkak vurulması icap etmez kil Ke alemi iz. y masını da çok iyi biliyor... Zabit sözü değiştirmek için, birden) © Mü m e gi gi — Hanginiz daha büyüksüntüs Mar j riya?, diyor... K —O büyükl... 2 — Kaç sene büyük?.. pi — Beş sene!... Tam on gür sonra, 29 yaşına basacak!... — Demek sen de yirmi beşine öys, le mi?. ii — Bilmiyorum bilel,.. Değil yaşi mi, kendimi unuttum Faruk beyi ©