AEŞAM Mann. en büyük şehri Londranın nüfusu bugün sekiz buçuk milyona yakındır Çok yakında nüfusun on milyonu Mira tahmin ediliyor * İngütere kralı altıncı Corcun taş giyme merasimi münasebetile yapı- lan şenlikler herkesin nazarı dikkati- ni tekrar Londra üzerine çekti. Lon- dra dünyanın en büyük ve en kala- balık şehridir. Son 30 sene zarfında Nev-York kendisine kuvvetli bir rakip olarak meydana çıkmıştır. Fakat he- müz Nev-York Londra derecesine var- mağa muvaffak olamamıştır. Londra en büyük şehir payesini elân muhafaza ediyor. Londra tesis olün- duğu tarihten beri dalma kalabalık bir şehir olmakla maruftur. Londra- mın ilk surlarını bina edenler Roma- lardır. Saksonlar hükümeti devrin- de Londranın nüfusu 10,000 kişi idi, Normandiyeli fatih Vilyam zamanın- da Londranın nüfusu 20,000 kişiyi bulmuştu. Bu hükümdar ve halkları İngiltere ile Avrupa arasında sıkı ticaret ve muvasele münasebetleri tesis etmişler- di, Harici ticaretin başlıca merkezi Londra olduğundan bu şehrin nüfusu az zaman çinde 40,000 kişiyi bulmuş- tu, 1400 senesinde Londranın nüfusu © zaman İngilterenin diğer en büyük - beldeleri sayılan York ile Bristoldan her birinin üç misli idi. Kral Hanri zamanında Tudor hanedanı İngilte- renin İmarına geniş mikyasta başla- dıkları vakit Londranın 50,000 kişiyi bulan halkı hâlâ surların içinde ya- şıyordu. Ancak dini reformasyon devri baş- laması ve sanayi ve ticaretin genişle- mesi ve kültür ve konun noktasından memleketin hakiki merkezi olması ve iş hayatının mihrakı halini alması üze. rine Londranın nüfusu surların hari- cine taşmıştır. Maahaza halkı surla- rn haricine yaymak kolay olmamış- Esad Mahmud Karakard. Karak Biran susuyor... Dudaklarının yan- dığını hissediyor. Boğazında bir hıç- kırık! — Ve... Ve... Onu.. onuda... Fazla söyliyemiyor... Hemen ellerini yere koyarak doğruluyor... Gözlerin- O sırada, başının ucunda duran ihti- yar kadının da büruşuk yanakların- Ağır adımlarla pencereye doğru Üzerinde soğuk ter damlalarının titrediği esmer alnını pencerelerin wlak camlarına yapıştırıyor... Gözle- ini açarak karanlığın içine bakıyor, bakıyor! * — BAlâ yaralı taşıyorlar!.. Müthiş bir harp oluyor galiba hala!.. — Öyle yavrum, dehşetli düşman Yaralısı geliyor!.. , — Allah, hepsinin muini olsun!,. Londra şehrinden bir görünüş tar, City denilen eski kalenin içi- ne sıkışan ahalinin sıhhi vaziyeli güçleşmiş olduğu halde gerek krali- çe Elizabet gerek birinci James, halkı varoşlara yerleştirmekte çok zorluk çekmiştir. 1660 da yarım milyon İspanyanın büyük Armadası İngi- tere sahillerine hücum için hareket ettiği sıralarda Londranın nüfusu 100,000 kişiyi geçiyordu. Bu zaferi ta- kip eden iktisadi inkişafın tesiri ile daha 1660 senesinde Londranın nüfu- su yarım milyona yakınlaşmıştar. Londra halkınn surların harlcine adamakıllı sayılması büyük Vebanın istilâsından ve büyük yangınların tah- Tibatından sonra vuku bulmuştur. Bu felâketler Londranın kibar sınıfını surların içindeki konaklardan şehrin etrafında tesis olunan köşklere atmış» tır. Şehrin halkı, hariçten gelenlerin inzimamı ile 700,000 kişiyi bulmuştur. Sanayi inkılâbı ve sıhhat ve tıp işle- rinin ilerlemesi neticesi olarak 1821 senesinde Londranın nüfusu bir misli artarak bir buçuk milyonu bulmuş- tur. Bu nüfustan ancak 124,000 kişi es- ki surların içinde yaşıyordu. Bundan sonra Londra yeni yeni mahallele- rin tesis edilmesi üzerine şehir Esseks, Kent, Middleseks, Hertfordshire ve Burrey kontluklarına doğru mütema- diyen genişlemiştir. 1901 de 6,5 milyon. 1901 senesinde yani 35 sene evvel Londrada altı buçuk milyon insan ya- Şiyordu. Londra genişledikçe eski şur- lax dahilinde yaşıyanların sayısı aza yordu. Bu tarihte sur içinde yaşı- yanlar 26923 kişiye inmişti. Halbuki 1888 senesinde tayin olunan ve Coun- SON GECEL., Tefrika No. 42 mak için döğüşüyorlar Mariyal.. — Vatanımızda gözü olmuyanlar da var içlerinde halal. Susuyorlar... Derin bir süküt... Şa- kaklarının üzerinde garib bir ürper- me duyuyorlar... — Hala; en çok yaralı veren ordu hangisi imiş acaba, işittin mi? —Türkler!.. — Türkler mi?.. — Evet, bütün bu kamyonlar, iki gecedenberi yalnız 'Türk yaralıları taşıyorlar!.. Haber aldığımıza göre ordularımız, yalnız onları yerlerinden sökemiyorlarmış!.. Türkler olmasay- miş çoktan Rümen kuvvetleri İbralle girmiş bulunacaklarmış!., — Yazık!.. Öbür tarafta Bulgarlar, Almanlar dururken en asil, en zarar- siz düşmanla döğüşüyoruz!.. Vatanı- mızda gözü olmıyan bir düşmanla!.. Kız susuyor... Gözleri gene birden- bire buğulanıveriyor... İnler gibi bir — Kimbilir, bizim zavallı Faruk bey şimdi ne yapıyor! Kadının birdenbire yüzü değişiyor... > daa ty adı verilen iç kuşağın nüfusu yüz senede 831,181 kişiden 4,509,818 ki- şiye baliğ olmuştu. Varoşların 'nüfu- su da bu müddet zarfında 155,334 ki- Şiden 2,044,864 kişiye çıkmıştı. 1901 senesinden sonra varoşların teşkil ettiği harici kuşağın nüfusu çok artmıştır. Şurası dikkate şayan- dır ki, Londranın hududu genişledik- çe merkeze doğru olan yerlerinde nü- fus azalıyordu. Meselâ iç kuşak Coun- ty'nin nüfusu on dokuzuncu asırda artarken City denilen dahili surun içindeki nüfusu azalmıştı. 1901 sene- sinden sonra harici kuşağın nüfusu fevkalâde arttığı nisbette Cvunty mıntakasının halkı azalmıştır. Şehir gittikçe büyüyor 1901 den 1935 senesine kadar göçen müddet zarfında büyük Londranın nüfusu 6,581,402 kişden 8,203,942 ki- giye baliğ olmuştur. 1901 senesinde Londranın nüfusu bütün İngiltere nü- fusunun altıda birini teşkil ederken şimdi beşte birini teşkil ediyor. 1801 de Londranın sekenesi İngilterenin umumi nüfusunun onda birini teşkil ediyordu. 1901 ile 1925 senesi içinde Londranın City denilen merkezinin sekenesi 26,923 kişiden 9,760 kişiye ve County denilen iç kuşak nüfusu da 4,536,267 kişiden 4,185,200 kişiye inmiştir. Bu müddet zarfında harici kuşağın nüfusu takriben iki misli ar- tap 2,045,135 kişiden. 3,B06,939 kişiye baliğ olmuştur. Londra nüfusunun şimdi 8,203,942 kişiye baliğ olmasında başlıca âmil memleketin en mühim fabrika mer- kezi halini alarak hariçten amele akı- nı yapılmasıdır. Bunun için 1929 ile 1935 arasında Londrada sigortalı a- melenin miktarı yüzde 11,4 artarak 2,214,430 kişden 2,460,310 kişiye baliğ Sesi boğuklaşıyor... Alnında yara gi- bi derin çizgiler!.. — Zavallı mı dedin Maryora!.. Şu anda yüzlerce vatandaşımızı ruhsuz yere seren bir düşman zabitini düşü- merek ona zavallı diyeceğine, karde- şinle meşgul ol, onun için Allaha dua et!.. Kimbilir, hangi karanlığın için- de şimdi kartal gibi kanat germiş uçuyor!.. Babanın hatırası gözlerinin önüne gelsin!.. Bir daha ağzından bu menhus zabitin ismini işitmek istemi- yorum!.. Bırak, baban mezarında rahat yatsın bari!,, Kız, hiç cevap vermiyor... Yalnız dudaklarının hafifçe kımıldadığını — Hakkın var hala, affet beni, ne söylediğimi bilmiyorum!.. Kadın, gene kollarını açarak onu omuzlarından kavrıyor... Başını göğ- süne bastırıyor... Dudaklarında şef- kat dolu, tatlı bir ses... — Haydi kızım, şimdi gir yatağına, artık!.. Ayakta duracak halin yok, perişansın!.. Kızı yatağına doğru götürüyor... O, mendilile gözlerinin yaşlarını sile- rek halasının ellerinden öpüyor... Sonra, karyolaya çıkıyor... Kadın bemen üstüne yorganı çekiyor... İği- lerek alnından öpüyor... — Haydi, Allah rahatlık versin Mayor By, na Bir ölü dirilmiş Mezarı açıldığı zaman nefes aldığı görülmüş, fakat sonra tekrar ölmüş İzmir “(Akşam) — Karşıyakada ölen kitapçı B. Lütfi adında birinin tekrar dirildiği hakkında garib şayi- alar deveran etmektedir. B. Jâtü — beş yaşlarında çok zayıf bir adam . Bir hafta evvel midesinin sağ ta- aki giddetli sancı duymuş, Kar- gyakada Ferah eczanesine gitmiş, orada bulunan bir doktor, kendisine morfin enjekte etmiştir. B. Lütfi, san- «ısı dindikten sonra eczaneden çık- mak üzere kalkmış, ansızın yere düş- müştür. Belediye hekimi kendisini muayene edince öldüğünü anlamış, kalb durmasından öldüğüne dâir ra- por vermiş, defnine müsaade etmiş- tir. Fakat bir şaylaya göre o sırada eczaneye gelen doktor B. Süleyman, B. Lütfinin nabzını tutmuş, kalbini dinlemiş: — Hiç olmazsa 24 saat bekletilsin, gömülmesin. demiştir. Fakat az sonra 'B. Lütfinin cenazesi, karşıdaki enmie götürülmüş, yıkanmış, kefenlenmiş ve bir buçuk sâat içinde Karşıyakada Soğukkuyu mezârliğına gömülmüş tür. Bundan sonraki şaylalar şunlar- dır: Gece mezar bekçisi, mezarlıktan bir ses aksettiğini duymuş, gidip mezarı dinlemiş, hakikaten ses geldiğini du- yarak derhal karakola gitmiş, komi- sere haber vermiş, komiser: — Sen delirdin mi? Git işine demiş- tir. Mezarcı, tekrar mezara gidince ge- ne mezardan ses geldiğini duymuş, ikinci defa karakola gitmiş, komiser bu defa: — Yarın sabah mezarı açarız... ce vabını vermiştir. Sabahleyin mezarcı ve polisler, me- zarı açtıkları vakit halktan da bazı kimseler orâda. bulunuyorlarımış. Ce- set meydann çıkınca herkes hayret kalmış, Çünkü B, LütfI, kesik kesik nefes almakta devam muş. Az sonra nefesi len B. Lütfinin mezarı tekrar Kapa! mış. Hâdisenin hakikati araştırılıyor. Sıvas Halkevinde Yunus Emre ve Cenab Şahabeddin geceleri Sıvas (Akşam) — Sıvas Halkevi yeni yıl çalışmalarına büyük bir hızla devam ediyor. Muhtelif kolların ko- miteleri seçilmiştir. Komiteler de ara- larında toplanarak başkanlarını seç- mişlerdir. Halkevi Yunus Emre ve Ce- nab Şahabeddin geceleri tertip etmiş- tir. olmuştur, Halkın kalan büyük kısmi da ticaret, küçük sanat ve tevzi ile meşguldür. Küçük sanatlar amelesi ve müstahdemini 1,172,910, tevzi iş- leri ile uğraşanlar 1,169,700 kişidir. Bu gidişle Londranın nüfusu yakında on milyonu bulacaktır. — F, İnşallah hala!.. Kadın, masanın Üzerinde duran Jâmbayı alarak kapıya doğru yürü- r ...Ağır ve sessiz adımlar... Ya- hemen dışarı çıkıyor... Uzakla Gradina Publika meydanı- nın büyük ssati, üstü pas tutmuş es- ki bir kilise çanı gibi, boğuk sesler vererek ağır ağır beşi vurmaktadır!., v.. Taarruz başlıyor!.. Gene siperlerdeyiz şimdi... Hâlâ ayni gece devam ediyor... Ne uzun, ne karanlık, ne bitmez bir gece bu Yarabbi!.. Saat beş... Faruk bey bin- başının yanında... Tarassut mevki- inden, yavaş yavaş ağarmağa başlı- yan karşı tepeleri gözetliyorlar... Bü- tün asker silâh başında, . Herkes bü- yük bir heyecan içinde Tunanın Üze- rinde doğacak güneşi bekliyor... Dakikalar saat, saatler gün gibi uzamaktadır... Binbaşı, Faruk beye doğru yaklaşı- yor... Kocaman bıyıklarının bir ka- pak gibi örttüğü ağzında, karışık bir takım kelimeler!.. — Düşman, taarruz hazırlığının farkına varatnadı yüzbaşı; tek bir ha» reket yok!.. — Öyle binbaşım, müthiş bir baskı. uğrıyacaklar!... İ henüz bu kar yerde iken erkânı har- vaşça kapıyı açıyor ve bir gölge gibi | | 21 Mayıs 187. KADIN KÖŞESİ Hasır şapka KR lJâke hasırdan ya Kız kaçırma yüz zünden cinayet Bir genç, kız kardeşini kaçıran delikanlıyı öldürdü . İzmir (Akşem) — Kemalpaşa ka- zasının Halilbeyli köyünde kiz kaçır- ma yüzünden bir cineyet olmuştur. Mustafa adında bir genç, köy kizlar rından Selma adında 15 yaşında bir kızı sevmektedir. Mustafa kızı babasi B. Nuhtan istemiştir. B. Nuh: — Bende Mustafaya verilecek kıs yoktur. .Cevabile bu teklifleri reddetmiştir. Çünkü Mustafa, köyün en haşari de- Mkanlılarındanıdır. Mustafa, gon zamanlarda kızın ana, baba ve kardeşlerinin tarlada bulun- malarını fırsat bilerek kızı kaçırmar ğa karar vermiş, yanına kardeşini de alşrak kızın evi civarında beklemeğe başlamıştır. Sabahleyin, keçileri ot- atmak için kıra götüren Selmayi, önüne çıkarak tabanca fle tehdid et- mek suretile civarda bulunan B. Za- imin evine götürmüşlerdir, Kızın akrabaları, bu hâdiseyi tar- lada bulunan kızın babası B. Nuh ile kardeşlerine haber verince henüz on altı yaşındaki kardeşi Mustafa, bir ata binmiş, acele köye gelmiş, evden çifte tüfeğini alarak kızın kaçırıldığı eve gitmiştir. Mustafa çifte tüfeğini ateş ederek hemşiresini Kaçıran Mus- tafayı öldürmüştür, Mustafa, o esna- da elindeki tabancayı Selmanın kar- deşi Mustafaya ateş etmişse de kur- şun boşa gitmiştir. Hâdiseye müddei- umumilik el koymuştur, Tepecik köprüsü açıldı Balıkesir (Akşam) — Tepecik köp- rüsünün inşaatı ikmal eğilmiş ve vali Etem Aykut tarafından açılmıştır. —Bu sefer Kalasa kadar gideceğiz zannederim. — Tahmin etmem! Bana gelir ki, biye bizi mevzilerimizden oynatmaz! — O halde neye taarruz ediyoruz?, — Bence bu taarruz, Ruslara karşı bir nümayiş, bir cevap taarruzu ola- cak... Daha doğrusu, bir daha böyle şeylere teşebbüs etmeyin gibi bir ih- tarl,, — Ya?. — Öyle zannederim binbaşım!.. — Bakâlım, hemen Allah encamıe nı hayra tebdil etsin!.. Gene gözlerini tarassut mevkiin- den sehpalar üzerinde duran dür. bünlere yapıştırarak, karşı sırtları gözetlemeğe başlıyorlar!., ... Dobrice ovalarında bir sabah doğ yor... Sıfırın altında dört derece s- gukla ellerimiz, kulaklarımız donmuş siperlerin içinde saat altıyı bekliyo- ruz... Daha üç beş dakika var... Bt« raf, perde perde aydınlanmaktadır... Biran!.. Gözlerimizi açıp kapamağa vakit yok... Birdenbire yerler sarsılış gibi oluyor... Müthiş bir bombardı- man!.. Bütün «Seret> nehrinin karşi sahilleri; karları, toprakları, kayaları ile dalga dalga havaya uçmaktadır... v4 “Arkası var)