Müteaddid defalar şu sütunlarda futbolde yükselmek, yarını temin et- mek istiyorsak gençlere ehemmiyet verilmek lâzım geldiğini kaydettik. Nihayet bundan bir hafta evvel genç- ler için bir şampiyona hazırlandığını, esaslarının tesbit edildiğini ve bir haf- taya kadar da başlıyacağını bildirdik, Futbol ajanlığı bu şampiyonaya gir- mek isteyen klüp murahhaslarını böl- ge merkezinde bir toplantıya davet etti, Geçen hafta on bir klübün işli- rakile yapılan bu toplantıda bir şema halinde hazırlanmış esaslar üzerinde konuşmalar yapıldı. Birinci kümenin bütün klüplerinin iştirak edeceği bu şampiyona esasları üzerinde mutaba- kat ta hasıl oldu. Verilen kararlara nazaran şu esaslar tesbit, edildi, 1 — Bu şampiyonaya on sekiz yar şına kadar olan gençler iştirak edebi- Jecektir Bu vaziyete nazaran 1335 doğumlu- Jar bu lige girebiliyorlar, Yalnız sura- da şu var ki, teşkilât nizamnamesi 18 yaşından aşağı idmancıları tescil etmemektedir. Bu sebeptendir ki, ba- zi gençler oyunsuz kalıyor ve ilk he- vesi o çocukta oyun yapamayınca sö- aüyordu. Ajanlık bunu düşünerek burada klüplerin reyi ve dileğile bu yapılacak şampiyonaya hususi bir şekil vermiş, seçilen bir jüri heyeti tara fından yapılmak üzere hususi lisansı kabul etmiştir. Her klüp nüfus tezke- relerile jüriye müracaat edecek ve li- sans ylacaktır. 2 — On yedi yaşını ikmal etmiş ve on sekiz yaşına girmiş kimancılar tes- cil edildiğine göre ve bu gibiler de bu şampiyonaya dahil olmak hakkını haiz olduğu için diğer bir karar verilerek mıntakada müseccel olmıyanlar kaydı konmuştur, Demek oluyor ki, bu şam- piyonaya girecekler teşkilâtça tescil edilmemiş olacaktır, bu yirmi oyuncu ile bitirecektir. Bilâ- bare lisans alamıyacaktır. Buna da sebep her klübün iyi bir takım yeliş- tirmesine sık sık takım değiştirme- mesine yardım etmektir. 5 — Gençleri teşvik ve alâkayı te- min için maçlar milli küme maçların- dan evvel yapılacak oyunlar kalaba» lik bir halk kütlesi önünde oynan- mış olacaktır. 6 — Müsabakaları birinci sınıf ha- kemler idare edecektir. 7 — Şampiyona lig talimatnamesi- ne göre yapılacak yalnız bir. devreli olacaktır. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi şarıpiyonaya bu önümüzdeki cumar- tesi günü başlanacaktır. Her klüp soyunmuş vaziyette yirmi genci jüri heyetinin önüne çıkaracak ve tesbitten sonra bir resim geçid ya- pılacak ve orada kura çekilerek fikstü- re nazaran derhal iki takım resmi ma. di yapacak ve şampiyonada bu maç. la resmen başlamış bulunacak. Bu su- retle her takım oyun yapmak ihtimali kerşısında sahaya hazırlıklı Olarak gelmiş olacaktır. Yalnız son dakika- da bazı kimselerin hasis emeller dü- şüncesiz hareketlerle bu şampiyona- ya girmiyerek bu işi akim bıraklır- mak teşebbüsünde bulunacaklarmış. Biz bu haberi duyduk, fakat hiç inan- mak istemedik. Hiç bir kimse hiç bir klüp tasavvur etmeyiz ki, klübüne ya- rını İemin edecek ve yarının yıldızla» rını yetiştirmeğe vesile olacak olan bu en hayırlı işin akim kalma teşebbü- sünde bulunsun. Bunu nasıl düşünü- rüz ki, böyle bir teşebbüs Türk sporuna en büyük fenalığı yapmak M. Kemâl Izmirdeki futbol maçları beklen- medik neticeler verdi Yenileceği tahmin edilen takım berabere kaldı, yeneceği umulan yenildi İzmir 4 (Akşam) — Son hafta İz- mirde yapılan futbol müsabakaları, hiç beklenmedik neticeler verdi. An- karagücünün, İzmirin Üçok takımını yeneceği, Takat Doğanspora mağlüp olacağı tahmin ediliyordu. Umumi bir kanaat halinde bulunan bu tah- min, beklenmiyen neticelerle boş çik- tı ve Ankaragücü, Üçoksporin berabe- re kaldı, Doğansporu da yendi. İzmir takımlarile mukayese edile- cek olursa Ankaragücü takımının Üüs- tünlüğünü kabul etmek lâzımdır. Ge- rek birinci, gerek ikinci maçta Anka- tagücü oyuncuları, İzmir takımların- daki oyunculara nazaran daha düz- gün ve faik oynadılar ve daha güzel anlaştılar. İlk müsabaka Üçökspor takımile yapıldı. Üçokspor takımında, her mü- him müsabakada yapıldığı gibi bazı oyuncular değiştirilmiş, yeni bir tec- rübe yapılmak istenmişti, -Bir gün evvelki tren yolculuğunun rahatsızlı- ğı ile sahanın yabancılığından olsa gerek- bu müsabakada Ankaragücü takımı ikinci oyunu derecesinde mu- vaffakıyet gösteremedi. Zaman za- man Üçok takımı, zaman zaman da Ankaragücü takımı hâkim oynadı. İki taraf da mükemmel Şütlerle iki gol yaptı, diğer iki golleri de hiç bek- Jenmedik zamanlarda, kalecilerinin hıntaları yüzünden oldu. Şunu da ka- bul etmek lâzımdır ki, Üçok takımı, ru bütün oyuncular - herhalde fazla girdi ve bu oyuncu, ikinci devrede sa- hada topallıyarak dolaşmakla iktifa etti. Doğanspor - Ankaragücü müsaba- kası, ilk müsabakaya nazaran daha alâkalı oldu. Saha ve tribünlerde da- ha kesif bir seyirci kütlesi vardı. Do- ğanspor takımı, Galatasaraya karşı çıkmıyan iyi oyuncuları, Mahmud ve Fuadla tam kadrosile çıkmıştı. Bu müsabakada Ankaralılar, ilk | Maçta görmediğimiz bir enerji ve Sü- | vatle oynadılar, çok güzel paslaştılar. Doğanspor kalesine fazla şüt çektiler, fakat onların fırsatlardan istifade et. | mesini bilemedikleri gibi Doğanspor | muhacimleri de birçok zamanlar, ka- leci ile karşı karşıya kaldıkları halde gol atamadılar, neticede mağlüp va- ziyette sahadan ayrıldılar, Netice: Ankaragücü 3-2 galip... Bu maçları idare eden hakem B. Said Salâhaddinin idaresi hakkında hiç kimse birşey söyliyemez. Hakika- ten bitaraftı ve binlerce seyircinin haklı olarak alkışlarını topladı. Doğanspor - Ankaragücü maçının sonunda herkesin hayretini celbeden EE . e şi m Yeni nizamname eskisini aratacak Kongreden bugüne kadar bir sene geçtiği halde hazırlanması Mizım gelen nizamname bir türlü yapılamamış ve İşler gene eski ni zamnameye göre yapılıyordu. Ni- hayet genel merkez nizamnameyi hazırlamış ve bastırarak bölgele- re göndermiştir. Nizamname ayrı ayrı alti kitap- tan teşekkül etmektedir. Herkes eski © rengârenk nizamnameden şikâyet etmekte idi. Ve etmekte idik. Dünyanın hiç bir tarafında spor işleri bizim kadar muğlâk ve kırtasi bir şekle dökülmemiş- tir. Her milletin nizamnamesi en basit şekle sokulmuştur. Kongre spor işlerimizi basitleştirmek için birçok kararlar vermiş ve bu me- yanda heyetlerini kaldırmış ye- ni bir şekle sokmuştu. Nizamna- menin de basitleştirileceğini dü- şünerek -sevinmiştik. Fakat gör- dük ki, yeni nizamname daha muğlâklır ve anlaşılması bazı noktalarının tatbiki pek güçtür. İstanbul bölgesi bütün klüp murahhaslarını bir çaya davetle bu nizamname üzerinde görüşme. ler yapmıştır. Bu toplantıda ni- zamnamenin hakikâten tatbiki pek güç ve ileride birçok ihtilâf- lara yol açacak şekilde yapıldığı görülmüştür. Hattâ bazı kölüp murahhasları bu nizamnameyi anlamak için bir kurs açılması lâzım geldiği yolun- da bir teklifte bile bulunmuşlar- dır, Görülüyor ki, yeni nizamname © beğenlimiyen rengârenk eski ni- zamnameyi aratacak, » 19 mayıs Atatürk günü için bir toplantı 19 mayıs günü bütün Türkiyede tesld edilecek Atatürk gününün prog- ramı üzerinde konuşulmak üzere dün akşam bölge merkezinde bir toplantı yapılmış ve bütün klüp murahhasia- rı bulunmuştur. Bu programa göre ogün bütün klüpler resmi geçide iştirak edecek- ler ve müteaddid spor müsabakaları yapılacaktır. Bir tayyare rekoru Lonâra 4 (A.A) — Tayyareci Bro- gdbent, Avustralya ile İngiltere ara- sındaki mesafeyi altı gün, 10 saat,.55 dakikada katederek İngiltere - Avus- tralya rekorunu kırmaştar. Şimdiki rekor ile evvelce 1935 sene- sinde Brook tarafından tesis edilmiş bulunan rekor arasındaki fark, bir gün, 8 saat, 55 dakikadır, Akba müesseseleri Ankarada ber dilden kitap, gar zete, mecmua ve kutasiyeyi ucuz olarak AKBA müssseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec- i kabul edilir. İstanbul gazeteleri için İ abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he. sap makinelerinin neentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. Kullanılmış bir şömine aranıyor Eski konaklardan çıkmış veya orada mevcut sağlam ve İyi bir şö- mine aramıyor. (Akşam) ilân me- murtuğuna müracaat. Tel, 24240 Medon Doğansporluların tazyikini bertaraf etmeğe çalışıyorlardı. Doğan- #porlular, tek kale halinde oynadık- ları halde bir türlü gol yapamıyorlar» dı. Bu sırada Doğanspor kalecisi Mah- müudun kaleden ayrılarak çizgi sahası dahilinde ve Ankaragücü nsl saha- #ında güzel paslarla dört Ankara o- yuncusunu geçtiği görüldü ve kaleye v şüt çekti. Ne çare ki Ankara kalecisi, #opu yakaladı. Bu şüt, bir golle neti- celense idi Doğanspor muhacimleris Manisa (Akşam) — Bu hafta Ak- 5 Mayıs 1937 Halid Ziya Uşaklıgilin Büyük Türk yarım asırlık edebi hayatı romancısile bir mülâkat (Baş tarafı 6 ncı sahifede) demeli, daha evvellere irca edersek elli beşi boylarız, — Hazırlık devresinde okuduğunuz eserler arasında, sizi bilhassa tesiri al- tında birakan garp romancıları var mıdır? — Ben de okumaya, herkes gibi, bugün Anadolu köylerinde satılmakta devam eden Kerem ile Aslı, Leylâ ile Mecnun gibi mahud hikâyelerle baş- ladım. Daha sonra Ahmet Mitatın hi- kâyelerile çok meşgul oldum. Nihayet fransızcaya tasarruf edince o zama» nın tefrikanüvislerini okumaya koyul- dum. Ve yavaş yavaş mütalealarımın seviyesi yükselerek o Alexsandre Du- mas'dan Honorö de Balzac'a atladım. Ve ondan sonra en ziyade naturaliste mektebi üsladlnrı ile meşgul oldum. Bunların içinde bende en ziyade te- #İr bırakan Alphonse Daudet ile Gon- court kardeşlerdir. Fakat heyhat! Do- nuk bir bakır safhanın güneşten ne kadar istinaresi (bu kelimenin nur al- mak mânasına geldiğini izah etti) mümkün ise o kadar. Mavi ve siyah Aşkı memnu — Mavi ve siyah, Aşkı memnu Ççikti- ğı zaman etrafta alâka uyandırmış mıdır? — Evet, Bunların intişarı her de- virde olduğu gibi eskilerle yeniler çar- pışması hengâmesine müsadifti. Bu- günün eskileri, hem de hadden aşırı eskileri olan bizler, o zamanın yenile- ri, hem de hağden aşırı yenileri idik. Buna rağmen benim için bir eseri ta- ih midir, yoksa o zaman için-pek ye- ni olan ve hususile nahiv teşkilâtı noktai nazarından mutad olmıyan bir seyyaliyet gösteren lisan, hele dü- şiince ve tahassür noktai nâzarından tamamile garpten münakiz olan bu yazılar beklenmiyen bir velvele yap- ft. Edebiyat âleminde veivele müvaf- fakıyettir. Yalnız muvaffak olduğu- ma itimad etmiyenler arasında biz- zat kendim vardım. Tuhaftır ki eğer kendimi sanatkâr addedecek olursam sanatkârların ekseriyeti azimesi gibi ben de hiç bir zaman kendi kendim- den memnun kalmadım. Diyeceğim ki sanalkâr ne yapaca- ğanı nadiren bilir. Fakat nasıl yaptı- ğını asla bilmez. Ben de kendi nefsi- me müteallik kati kararı bugün bile verememişimdir. — Efendim, bugün mevzuu bahso- Jan bir mesele var. Deniyor ki «Halid Ziyanın eserlerinde lisan bugünkü konuşma ve yazma dilinden uzak ol- duğu için gelecek nesiller tarafından güçlükle anlaşılacaktır. Onun için, bü- tün kıymetine rağmen, eserlerinin bu- günkü lisana çevrilmesi Jâzımdır.» Siz bu hususta e düşünüyorsu- nuz? Mavi ve siyahı ile Aşkı memnuu bugünkü Yisana çevirmeğe niyetiniz var mı? — Bence bu dediğiniz şey pek müm- kündür, O kadar mümkün ki benim en ziyade süse boğulmuş olarak yaz- dığım küçük hikâyelerden birini mümkün olduğu kadar bugünün li- sanına yaklaştırarsk tashih ettim. Daha sonra bu neviden bir kaç tecrü- be daha yaptım. Bunlar son yıllarda yazdığım yeni hikâyeleri ihtiva eden kitaplarımda intişar etmiştir. nin yapamadıklarını kalecileri Mah- | hisar sahasında Manisa Sakarya spor mud yapmış olacak ve bu, büyük bir | takımı, Akhisar takimile karşılamış- sürpriz teşkil edecekli, Bu tecrübeler beni tamamile müt- main etti. Ve bir defa daha kınsat hasıl ettim ki yapılmış olan dil inki- lâbı, ifratlara düşülmedikçe, pek ha- yırlı bir inkılâbdır. Eğer mevzuu bah- solan hikâyelerimde bir kıymeti ede- biye varsa ben onları çevirdikten son- Ta O kıymet eksilmemiş, bilâkis artmış- tır. Bugün eğer ben onları Şu iki me- tinden birinde tekrar okumak arzusu- na kapılırsam s'bet te son şeklini ter- cih ederim. Mavi ve siyahla Aşkı memnua ge- ince bana bir tâbi bulunuz, kitapla- rını satmak imkânını bulamıyan bi- çare (âbiler arasmda bir fedakârına tesadüf ederseniz ben bunları çevir- meğe hazırım: Zaten ben bu iki eser- den sonra yazdığım «Kırık hayatları da lisanı sadeleştirmeğe oçalışmı- şımdır. Hattâ bir kere Mehmed Rauf «Kırık hayatlar» tefrika edilirken: #Canım siz mesleğinizi mi değiştirdi- niz, edebiyatı cedideden ayrılıyor mu- sunuz? demişti. Söylediğim gibi ben bu eserleri bu- günkü lisana çevirmeğe hazırım. Bugünkü romancılık Bundan sonra Üstadia muhtelif mevzular etrafında konuştuk. Söz bu- günkü Türk romencılığına geldi. İsim saymaktan çekinen üstad - bu- nu da bazı kimselerin ismini unuta- rak onları darıltmaktan korktuğu için yapıyor - bir çok istidadlar mev- cud olduğunu söylerken: — Eğer bugün hikâye yazanlar mücbir bir saik altında acele etmese- ler içlerinde pek büyük kabiliyetler keşfediyorum. Sade kabiliyetler değil, onların fiili âsarını da görüyorum. Fakat maatteessüf bizde yazı hayatı, yazıcıları müsterih ve müreffeh bir ömre mazhar etmekten uzak kaldık- ça bu kabiliyetlerin kendilerinden ime- mul olan âsarı verebilmelerine çok zaman intizar etmek lâzımgelecek, dedi, Üstadın önünde bulunan fransızca kitaba bir göz attım. İngiliz romancı- sı Aldous Huxley'in Contrpoint isimli eseri, Üstad diyor ki: — Bugünkü İngiliz romanı Fransız romanına çok falk bir vaziyette, çok mükemmel şeyler yazıyorlar. Yalnız Fransızlarda Simenon isimli bir ro- mancı var. Eserlerini neden türkçeye çevirmiyorlar diye hayret ediyorum.» En sevdiği eseri Üstada en sevdiği eserini sordum. Romanlardan «Mavi ve Siyah» 1, eski- den yazdığı hikâyeler içinde «Mösyö Kanguru» yu, son yazdıkları içinde «Alık Abdül» ü seviyor, Kütüphanesini ziyaret ettik Bu arada nasıl çalıştığını anlattı. Yazılar rını sabahleyin yataktan kalkâr kalk- maz, #abah tuvaletini yapmadan he- men yazdığını söylüyor. Yazmazsa rahat edemiyeceğini ilâve ediyor. Tren vakti yaklaşıyordu. Yavaş yar vaş gölgelenmiye başlıyan ( bahçeye indik. Kendisinden müsaade istedik. Onu gene güllerle dolu bahçesinde zevkle okuduğu kitabile başbaşa bi- raktık. Nefis güllerinin çelimsiz dal- cisinin dikkaisizliği yüzünden bir gol yemiş, fakat ikinci devrede canlı bir oyunla arka arkaya üç gol atarak bu maçı 5-1 kazanmışlar.