Sâhife 6 AKŞAM Halid Ziya Uşaklıgilin yarım asırlık edebi hayatı Büyük Türk romancısile bir mülâkat Üstad, iptida nasıl yazı yazmağa başladığını eserleri hakkındaki düşüncelerini anlatıyor Bu akşam Eminönü Hâalkevinde ya rım asırlık edebi hayatını tesid edece- gimiz büyük Türk romancısı Halid Ziya Uşaklıgili Yeşilköydeki zarif köşkünde ziyaret ettin. Ustad bizi köşkünün yeni açılmış güllerle dolu bahçesinde kabul etti. Başında meşin bir kasket, elinde fransizca bir kitab ve bir bahçe maka- #1 vardı. Bir kestane ağacının gölge- leri altında, yeşil hasir koltuklara oturduk. — Efendim, dedim, Türk edebiy: tırın çok sevinçli bir gününün arife- sindeyiz. Yarın akşam yazı hayatını- zın bir rivayete göre elli, diğer bir ri- vayete göre elli beşinci yıldönümü tesid edilecek. Bu münasebetle biraz konuşmak için sizi rahatsız ettim. — Cidden mahcub oluyorum, dedi, Halkevinde böyle bir gece hazırlandr- ğını ben de duydum ve âdeta ne yapa- cağımı şaşırdım. Bilmem ki böyle bir şeye lâyık muyım. Hattâ bir aralık o gece Halkevine gitmemeği bile dü- İnsanın yüzüne karşı «sen sen böylesin» derlerken hi- amak kabil midir?» akiki mânasile 'Türk romanının talici Ziya o kadar derin © âdi 5 gimi nış, susuyordum. Fakat onun kadar mütevazı oluşuna gönlüm bir türlü râzı olmuyordu, İlk günlerin hatıraları Üstad biraz sonra, ricam yazı yazmıya başladığı ilk g in hatıralarını anlatnaya başladı: — İzmirde, daha mektep çocuğu iken yazı yazmıya başladım. O z&w man başımdan bir aşk macerası geç- mişti, «Aşkımın mezarı» diye kısa bir mensur şlir yazdım. Bunu neşretmek arzusuna kapıldım, İstanbulda hâre- keti edebiyeye mevzu olan yer Terce- maâhi Hakikat matbaası idi. Muallim Naci de orada matbaanın seriri sal- tanatına kurulmuş bir hükümdardı. Btraftan, umulmaz yerlerden devsi- rinodacılamna verıncıya kadar her- Kes şiir yazar buraya gönderirdi. Bun- Jara bir mektep çocuğunun karışma- sı da gayet tabil idi. İlk yazımı mu- allim Naciye gönderdim. Munllim Naci çok alaycı bir adam- dı. Kendisine gönderilen yazılardan şöyle böyle beğendiklerinin altina ce- saret verici yazılar İlâve eder, pek be- genirse hücum eder, alaya alırdı. Be- nim ilk yazıma du böyle bir alay ilâ- ve etti. Esad Mahmud Karakurd On beş yirmi gün zarfında Türkle- rin kendilerine gösterdikleri centil mence, dostça hareketleri gören İbra- il Nalkı şimdi Türkleri daha çok sev- meğe başlamışlardır. Buna mukabil Almanlarla Bulgarlardan nefret eği- yorlar. Lüzum olmadığı zaman onlar- Ya hiç temas etmiyo: ve temas edecek- Yeri zaman da 'Türk zabitlerini tavsit €derek onlarla yüzyüze gelmemeğe çalışıyorlar, Âdeta denilebilir ki müt- tefikin orduları içinde Türk kuvvet- leri derhal Romanyalıların düşmanı değil, âdeta dostu bir memleket aske- ri halini almıştır. Gece evlerinde ter- tip ettikleri müsamerelere mecbur kal | madıkça yalnız Türk zabitlerini çağırı-! yorlar, ve verdikleri davetlerde hemen hemen yainız Türk zabillerini bulun- duruyorlar... Bütün dükkânler, mü- esseseler açılmış ve şehre işgal kuv- vetleri ile beraber bolluk ve para da girdiği için, eğlence yerleri, sefahat yuvaları harıl harıl işlemeğe başla- | danberidir mıştır. Bütün kenar mahalleler; ci- | var köylerden, şehirlerden akın eden aç ve çıplak sokak orospuları ile dol- Yukarıda Halid Ziya Uşaklığil çalışma odasında; dşağıda bahçesinde muharririmizle birlikte Gene mektepte iken o zamanın en mühim edebi risalesi olan, ezcümle Abdülhak Hâmidin neşrine kimsenin cesaret edemediği nıanzumelerini sa- nat erbabına nefis bir ziyafet gibi ve- rer, «hazinei evrak; a mektepte yapı- lan fenni temrinleri tevsian makale- ler göndermeğe basladım. Belki şaşarsınız. Bende bir yandan edebi zevk inkişaf ederken bir yan- dan-da karınca kararınca bir de fen iptilâsı vardı. Hattâ bu sıralarda «Uyku nedir?» diye sanki ilmi bir mas kale yazdım ve bunu mutadı hilâfına vilâyetin resmi gazetesi dercetti. Muallim Nacinin alayına mukabil bu ilk yazılar nerede intişar etti ise memul fevkinde iltifat ve teşcie maz- har oluyordu. Bir kere bu yözı yaz- mak illetine müptelâ olduktan sonra ECEL.. Tefrika No. 26 muştur... Şimdi, her işgal edilen şe- bir gibi İbrailde de bir kaynaşma, bir didişme, bir hay huydur gidiyor!.. Tuna orduları karargâhı umumisi Gradina Publika meydanındeki eski merkez kumandanlığı binasına yer- leşmiş, 'Türk kolordu kumandanlığı | da vilâyet binasma nakledilmiştir. Topçu yüzbaşısı Faruk bey şimdi Türk kolordu kumandanlığının Alman ka- rargâhı umümisinde istihbarat ve ir- tibat bürosu kumandanıdır. Faruk bey, ayni zamanla mütehassıs bir teyyare dafi topçusu olduğundan İb- raili tayyarelere karşı muhafaza eden bir Türk tayyare bataryasına kuman- da etmektedir. Yüzbaşının bir hafta- başını kaşıyacak vakti yok... Sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar bilâfasıla 12 saat çalı- Şıyor. Vakıf bürosunda emri altında oniki zabit daha varsa da mevkiinin ve vazifesinin ehemmiyeti onu bir çok defalar mühim ve mahrem işleri yal- niz gördürmeğe mecbur ettiğinden bazı geceler eve bile gidemiyerek ku- » siz de bunu benim kadar bilirsiniz - o illetin bütün alubetleri tevali etti, O kadar ki bu şifanapesir hastalık hâ- lâ devam ediyor. İlk mecmua Bu ilk tecrübelerden Sonra asıl ya- zi hayatım iki arkadaşla beraber İz- mirde tesis ettiğimiz, © zamanım ta- birile «Risalei mevkutes bu zamanın tabirile mecmuada başlar, Fikirce, tetebbüce böyle bir mecmu- anın başına geçecek kadar hazır miy- dım? Hiç değil. Fakat o zaman böyle şeylere hazır Olmak icab etmezdi. Galiba bugün de değildir. Eğer yazı hayatımın mebdei bu nevruz addedilmek lâzımgelirse o za- man benim yazı ömrüme elli iki sene (Devam: 8 inci sahifede) Şevket Hıfzı mandanlıkta yattığı oluyor. Yüzbaşı, hâlâ Mihaileskuların evin- de misafirdir. Buradaki hayatı da bir hayli garib!.. Bazı günler, gerek ma- dam Mihallesku, gerek Kârdeşinin'kı- zı yüzbaşıya karşı ERYet nazik day- randıkları halde, bazı günler de bir- denbire değişerek gene O eski, kor. kunç manzarayı alıyorlar... O zaman evin içinde çekilmez bir hayat, başlı. yor. Bütün hatıralar canlanıyor, Bü- tün o eski hikâyeler tekrar gözlerin önüne geliyor ve iki taraf biribirinden iğreniyor, nefret ediyor... Sonra ara- dan bir gün geçiyor. Biv.de bakıyor- sunuz, gene her Şey değişmiştir. Sa- mimi, mültefit, sevgi dolu bir ses ve şefkat!.. İşte böyle bazan güzel, ba- zan çirkin, bazan tatlı ve bazan acı!., Elhasıl karışık, garib, tuhaf bir ha- yat!.. Herhalde muhakkâk olan bir nokta var ki kız, yüzbaşıya karşı de- #işiyor... Zabitin kendi yüzünden ko- Jundan ârızalı bir adam olarak kalması ona karşı kin ve intikam hislerini ba- fifletmiş, belki de büsbütün söndür. müş olduğuna şüphe yok!,. Hattâ ba- zı geceler yüzbaşının harcket etmiyen bakarak derin derin 1z- yüzünün aldığı manza- radan belli oluyor. Netice şu: Zaman halayı değil ama herhalde kızi, yüz- başıya biraz daha yakınlaşlırmakta- dır... Bu muhakkak, i Karısını ve karısının âşıkını öldüren genç Manisa ağır caza mahke- mesinde mühim bir davaya başlandı Manisa (Akşam) — Manisa ağır ceza mahkemesi bir cinayet davası- nın muhakemesine başlamıştır. Suç- Iu mevkiinde Mehmed adında bir rençber bulunuyor. Mehmed karısı Ayşeyi ve dostu Vehbiyi öldürmüştür. Hadise bundan üç ay evvel olmuş- tur. Mehmed akşam yemeğinden son- Ta kahveye gitmiş, fakat küçük oğlu kulağından rahatsız olduğu için er- ken evine dönmüştür, Mehmed içe- Tiye girdiği zaman karısı Ayşeyi Veh- bi adında birile çirkin bir vaziyette yakalamıştır. Vehbi bıçağını çekerek Mehmedin Üzerine atılmıştır. Fakat Mehmed daha evvel davranarak bıçağı almış ve Vehbiyi birçok yerinden vurarak öldürm r, Bu arada karısı Ayşe, âşıkını öldürmemek için kocası Meh- .medin ellerinden tutmak istediğin- den birçok yerlerinden yaralanarak ölmüştür. Mehmed bundan sonra iki nu büyük annelerine a başlanacağını haber alan halk mahkeme salonunu dol durmuştu. Celse açıldığı zaman he- yeti hâkime muhakemenin gizli ola- rak yapılmasına karar verdiğinden samiin salondan çıkarılmış ve gizli olarak muhakemeye başların Ni Saksağanlarla mücadel Karaman belediyesi her evden bir saksağan kuşu istiyor Karaman (Hususi) — Şehrimizde ve civarında havaların iyi gitmesi son günlerde ekin faaliyetini - arttırmış- tır, Zeriyat on beş güne kadar bitiri- lecektir, Bu yıl mahsul bereketli ola- caktır. Son yağmurlar sebebile buğ- day fiatlerinde mahsus bir düşüklük görülmeğe başlamıştır. On beş gün evvel 6 kuruşa satılan buğdaylar bu- günlerde 4 kuruştan muamele gör- mektedir. Karaman belediyesi, belediye hu- dudları içinde bulunan ber evin bir saksağan itlâf etmesi mecburiyetini koymuştur. Buna sebep te bu kuşla- rın buğday başaklarını insafsızca kes- mesidir, Belediyenin bu kararı mayis sonuna kadardır. Bu müddet zarfın- da saksağan getirmiyenlere ceza ke- silecektir. Şimdi Karamanın birçok köylerinde bilhassa şehirde halk sak- sağan tedarikile meşguldür, Faruk gene yor... Bügün o kadar çok çalıştı ki kafasının hâlâ Gece saat tam on. yorgun argın eve dön zonkladığını duymaktadır. Ayakla- rnin altında kınlan buzlanmış kar Lanelerine basarak yürüyor... Gradi- na Publika meydanında yanan lâm- baların ışıkları, bu ayuklarının altın- da kırılan küçük donmuş kar damla- larının üzerinde renk renk gölgeler yapmaktadır... Zile basıyor... Bir dakika... Neferi kapıyı açıyor, yüzbaşı hemen içeri gi- Tiyor... Tlk bir taşlık ve tatlı bir ay- dınlık... Paltosunu, kalpağını, kayışı- nı çıkarıyor, saçlarını düzeltiyor. . — Mehmed bana henten bir çay... Sonra sahanda bir kaç yumurta kir getir!.. Herhalde yemek yemişlerdir onlar!.. Belki de yattılar değil mi? — Bilmiyorum ama, madam yattı herhalde efendim. Çünkü sesi çikmis yor — Haydi sen dediğini hemen yap!.. Ben odamdayım, elini çabuk tut, 2i- Ta erken yatacağım!. Baş ü: efendim! şı ağır ağır enleri çi- kıyor... Odası, koridorun sağ tarafın- dağdır. Kapıya doğru yürüyor... Tam açıp içeri gireceği sırada matmazel 'Maryora kapının önünde görünüyor... — Yüzbaşı, yemek yemiyecek misi- niz? 5 Mayıs 1937 KADIN KÖŞESİ DANTEL BLUZ Tayör içine giyilecek pembe dah- blu; Trabzon limanı Hükümet mevcut şirketi satın alıyor Trabzon limanmda yapılacak yeni tesisata İstanbul liman işletme ida- resinin meşgul olmasına karar verildi- gini yazmıştık. Trabzon limanı bir şir- ğini yazmıştık, Trabzon Yimanı bir Şer- ket tarafından idare ediliyor. Hükü- met bu şirketi satım almağa karar ver- miştir. Bunun İçin bir kanun sı hazırlanmaktadır. Yakında şirket murahhas tm-alma müzakerelerine başlanacaktır. Şirket satır tan sonra Trabzon limanının işletm si İstanbul Ilman işletme idaresi ta- rafından yapılacal zamanda Trabzon limanı da, ku Deniz banka bağlanacaktı! Trabzon limanmda iptidai tedkii lerde bulunmak üzere İstanbul limâr işletme idaresi memurlarında: zat bugünkü vapurla Trabzona g' dir. Liman umum müdürü bay Raufi Manyasi Ankaraya giderek İktisad ves kâletinden Trabzon limanı hakkında, bazı talimat almış ve şehrimize dön- müştür. Bay Rafi Manyasinin riya- setinde liman işletme idaresi memur- larından mürekkep üç kilik bir heyet de önümüzdeki pazar günü tedkikler- de bulunmak üzere Trabzona gidecek- tir. Trabzon liman şirketi reisi ve mec- Wisi idare azasından bir zat şehrimize gelerek dün sabah bay Raufi Manyasi ile Trabzon limanı hakkında görüş- müştür. Trabzon )imanı şirketi reisi pozar günü heyetle birlikte Trabzo- na dönecek ve yapılacak tedkikat es- nasında liman hakkında heyete izahat verecektir. kri Manisa valisi Ankaraya gitti Manisa (Akşam) — Valimiz dek- tor Lütfi Kırdar vilâyetin bazı ihti- yaçlarının temini hususunda dahi- liye vekâletile temas etmek üzere ekspresle Ankaraya hareket etmiştir. Zabit, heyecanla başını çeviriyor: — Oooo; bonsuvar matmazeh, sizi uyumuş zannediyordum, 'Tek ve hırçın bir cevap: — Hayır uyumadım, hattâ yemek te yemedim!., Yüzbaşı ona doğru koşuyor — Affedersiniz matmazel Maryora; o kadar çok işim vardı ki... Biraz da- ha erken gelmeğe:.. — Biliyorum, biliyorum mazeret di- lemeğe hacet yok!.. Hemen kapıdan içeri giriyor. Zabit te arkasından... Masaya oturuyor- lar, Temiz beyaz bir örtü... Gümüş gi- bi piril piri yanan bıçak ve çatallar!,, Yemeğe başlıyorlar... Billür bir avi- zeden masanın Üzerine şarap rengin- de bir takim küçük, yuvarlak ışıklar dökülüyor... bu şarap renkli küçük, yuvarlak ışıkların altında o; esmer ve mat yüzü, karanlık düz ve siyah saç- ları ile ziyaları reüklendirilmiş tunç- tan bir heykel gibi duruyor... Kızın yeşil gözlerinin içinde İzahı güç bir aydınlık var!,. Siyah bir eteklik üzeris ne Iğciverd, yün bir süveter giymişf.. Süveterin altında göğsü kımıldıyor... Yuvarlak, küçük, teze yirmi dört yas şında bir kadın göğsü... — Matmazel; gene kaç gün var ki halanızi görmüyoruz. — Biraz rahatsız, odasından çıka- mıyor... (Arkası var)