AKŞAM 1 Mayıs 1937 AKŞAMDAN AKŞAMA Kâğıthane mevsimi Kâğıthane mevsimi gelmiş. Bunu Bâzctelerde | Haliç idaresinin pazar günleri Kâğıthaneye bir vapur işlet Meğe karar verdiğine dair gördüğü Müz havadisten anladık. Halbaki İs- tanbullular Kâğıthane o mevsiminin #eldiğini kalblerinden yükselen ba- har heşesindem hir sevki tabif ile his- Sederlerdi. İnkâr olunamaz ki bugün İstan bullular vaktile pek sevdikleri Kâğıt haneye âdeta yabancı kalmışlardır. Fakat ne olsa, İstanbul için en tabii, 8n cazibeli ve en münasip seyir Yeri Küğithane olduğu inkâr edilemez. Bahçeli evler içinde, çiçek bostanları arasında yaşıyan eski İstanbul bile ırasına, açık ve yeşil yerle ardı ve bunu en ko- Küâğithanede ZArAsInA, yaç duy lay tatmin eden şeraili bulurdu. Bugünkü apartıman haya tında avuç kadar yeşil bir köşeye bas- Tet çeken ofstanbul için temiz kir Manzaraları çok daha esaslı bir ikti. Yaç halindedir. Kâğıthane işle bu ihtiyacı tatmin €decek bir kabiliyette elimizin altın- da bulunuyor. Fakat günden güne harab olmaktan, daha ziyade metruk bir hale girmekten geri kalmıyor. İstanbulun imarı düşünülürken Kâğıthaneyi ihmal etmek ve onu imar faaliyetihde, o harie bırakmak hiç d u olmaz. Hem TI büyük bir masraf işi değildir. Kü- çük bir himmet İstanbula dünyada misli bulunmıyacak kadar lâtif bir orman kazandırabili Bunda metodik hareket etmiş ok mak için, evvelâ Kâğıthaneyi İstan- bul şehrine mal etmek lâzımdır. Bu» #ün Kâğıthanenin kime ait olduğu- NU pek bilmiyoruz. Fakat oralarda miriye ait çayırlar bulunduğuna emi- DİZ. Zannmıza göre Kâğıthanede ef- Tadın tasarrufa altındaki parçalar Çok değildir. Ne de ol İstanbul şehrinin bir bahçesi, korus bir seyir yeri olmak üzere şehir na- mina istimlâk edilebilir. Burası temin edildikten sonra Kâ- Ölthanenin muazzam bir İngiliz bah- Cesi halinde tanzimi pek kolay bir iş- tir. Ayni zamanda Kâğıthane sırtla- rının teşeiri işi yapılmalıdır. Derenin lâzım olduğu kadar taranması, sahi lerin tahil haline hiç dokunulmadan biraz tanzimi ve Şu burada bir radığı ve hasırlar yahut hasır is kemleler üzerinde kalarak akşama kadar rahatsız olduğu bir harabezar güzel olmaktan çıkar, dünyanın en şehrine lâyık en güzel bir e me e olur. 4 a meselesi undan atından # Adliy susan mezintilerine âğıthanenin ima | Çöp meselesi Denize dökmek için henüz talip çıkmadı 28 dökülmesi Belediye, çöplerin der rlamış ve bu için bir şartname haz şartnameye göre münakasa açmıştı. İlâna rağmen şimdiye kadar talip çık- madığından belediye münakasa müd- detini uzalmağa mecbur olmuştur. Vekületin çöplerin yeni tes yapız larak fırında yâkılıncaya kadar behe- mehal denize dökülmesi lâzım gel | âiği hakkındaki kati emri üzerine 1$ mehal halledil- sat Ip çıkmadığı tak- | dökülmesi işi- iğile idare edecektir, Bugün devair tatil Bugün mayıs E m münasebe- gle bütün resmi daireler tatildir. Bu itibarla memurlara mayıs maaşı pa- erilecektir. Festival hazırlığı yvatuar müdürü Konse: dü Balkan heyetlerini getirecek Festival komit, diyede toplanmıştır. da bazı yeni kararlar verilir kararlara göre festivale iştire olan Balkan heyetlerini getirti tuar müdürü B. Ziya, ma» toplantı- ştir, Bu ak edecek anlaştık- tan sonra Pı r, Konser- vatuar müdürü, en çok Peştede ka- ilk defa olm üzere bu Macarlar sene fest Macar milli © Türk kültürle tirak © unlarile ale ii Ziya bundan igrad, Atina ve cak ve şehrimi de yeni hez belediyesi İst m racaat ederek Bolunun meşhür (Kör- tin belediyesine 7 oğlu) oyununu oyn istanbula gönderil » bunu kabul eimişlir udan da (Sepetçi oyunu) oy heyet geleceği gibi bu sene rak (Kılıç, Kalkan) oyunu yet fe ak Fransız profesörü Ankaraya gitti Bir müddet zde bu. lunan Frar zerine dün & Profesör, # a konferans verecektir. (4 numara Haliçte| karaya oturdu 8 numara imdadına yeti- şerek vapuru kurtardı Köprüden Eyübe yediyi beş seferini yapan Halicin dört numaralı vapuru Halıcıoğlu önlerine geldiği bir sırada karaya oturmuş ve bir türlü kendini kurtaramamıştır. 4 numara bu şekil de hareketten atıl kalınca, Eyüpten yapacağı sekizi beş seferini mıştır. Si n beş seferini yapan 8 numaralı vapur, dör numa» ranın vaziyetinden a, evvelâ onun imdadına kika kadar uğraşara onu oturduğu Bu sur e bir ranın muayyen olan taraftan 4 numu seferini yapamaması, diğer vapurun ile vakitten da imdada gelmesi dol kaybe olması köprüye geç muva- leti ve oradan tekrar geç hareke- ti icap ettirmiştir. Bu yüzden me- murlar ve işçiler vaktinde işlerine ye- tişememişledir. Çocuğunu bırakan bir ana Polis kadını bulmağa çalışıyor Zak p bir çoc ni tahkik e Züleyha p bir çocuk bırs ektedir: Sultana? ında yirmi beş n sonra bir ğında yeni doğmuş bir sormuştu son ın bu sözleri k muvafa ha da çocuğu kimsecikler rşısında, 1 halde kikat ve taharriyatı yapmış, #8 e tesadüf edem r taraftan Züley- e e be- bakmaktan Alemdar po t etmiş, gene den bayan de ço- lık olarak kendisine ve- si için baş vurduğu cihetle ç0- Kk bu kadma ve Züleyha maktadır. Bay Çenberlitaş ! Park yapmak .—. teşebbüsü neden . geri kaldı Çemberlitaşın etrafını açmak ve burada bir park yapmak üzere Evkaf idaresinin teşebbüste bulunduğu ja» zılmıştı Evkaf, bu işe başladığı zaman be- lediyenin fikrini sormuş ve belediye de buradaki harap vaziyete nihayet ve- recek bir tanzim hareketinin pek ye- rinde olduğunu bildirmişti. Bunun ü, zerine Evkaf idaresi, hazırladığı pro- jeyi tasdik edilmek üzere belediyeye göndermiştir. Plâmı tedkik eden bele- diye, bunu evvelâ şehircilik mütehas- örmesini muvafık bulmuş ve ancak mütel tasvip ettiği takdirde burada t yapıla- bileceğini evkafa bildirmiştir. İki dalro V henüz halledile. .Ucuz zeytinyağl! İ Dolandırıcı üç buçuk ay | o hapse mahküm öldu İ e ik yaparken nüfüs İstanbula seyin adında bi- | yacı Mustafanın ri dün Aksaray dükkânına giderek kendi: madığı halde eski bir ahbabı imiş gi- bi selâr üddet sohbet et- | iki şişe rakı | ında, leri bir köşe- eyin orada bir $ para ver bir k zeytinyağı satı Demi mak 7 derhal rarak binlik ne vermiştir. yin para ile şişeyi alıp düki fakat aradan birkaç sa- çtiği halde bir daha dönmemiş- bi elli kuruşu ile bin- karşılık Hüseyinin bıraktı- elerini satmağa karar ver. kin şişelere dikkat edince bun- doldurularak ağızları kapanmış olduğunu görmüştür. Bu- landırıldığını anlıyan miş ve tarif no zabıta rak adliyeye £ çekme beraber Hüsey mesinde yapılan muh sinde Hüsı bik bik; Ta 40 kuruş da ağır para cezas mesine karar verilmiştir, öde- | rda imtihanlar Konservat i ılarına 15 ma, yısta baş caktır. Bu sene mezun Konservatu olacak talebe olmadığından imtihan- lar, yalnız sınıf geçmeden ibaret ola- caktır, ——— smmm Amcaya göre... Sahife $ SOHBET; Sonradan görmek Eserlerini mutedil derecede, sohbe tini ise gürültülü olmasina rağmen çok sevdiğim bir romancımızla konu- şuyordum. Yanımda Belzse'ın bir kitabı vardı; gösterip sordum - Okudun mu? Bana şöyle istihfafla bir baktı: «Dünyada benim okumadığım kitab kalmış mudır?» diyecek sandım. Mal larm&: «La chair est triste, hölas! et İni hu tous Tes livres?» demiyor mu? Fakat dostum, beni hayretlere düşürmek için olacak, öyle bir iddin- da bulunmadı. — Hayır, dedi. Zaten ben Bak İ zac'tan hiç bir şey okumadım. Alelekser tam doğruyu söyleme mekle meşhurdur; kim bilir? belki de Balzac'ın bütün romanlarını okumuş- tur sanayım diye öyle söylemiştir. Fakat bu ihtimal benim hatırıma son- radan geldi. Önce itiraz ettim: — Neden? Hata etmişsin... Çok bü. yük romancıdır. Hattâ... Cümlemi bitirmeme bile tahammül edemedi. — Behey fani! dedi, Bil ki senin Balzac hakkında söyliyebileceklerin- den binlerce kat âlâsını ben sana bir çırpıda çıkarıveririm. Hem sen ağzına öyle büyük adları almasan daha iyi edersin. Balrar kim? Sen kim? Sen onu vaktile mahallede zıpzıp oynadı- ğm arkadaşlarından, yoksa şimdi mahalle kahvesinde rastladığın ve- Zin bilmez şairlerde: sandın?... Onun kadrini bizler biliriz. Amma e serlerini okudum. Biz büyük roman» cılar birbirimizden korkarız; çünkü bizler, eserlerimizi okuyana muhak- kak tesir öderiz, Sen bile benim re manlarımı okusaydın biraz feyz ala- bilirdin. Neyse? Ona sen dövün... Ben Balzac'ı okusaydım yazdıklarım onun- kileri andırabilirdi. Halbuki ben ken- dimden başka kimseye benzemek iste Balenc da sağ olsaydı benim okumazdı ve yahut ki mi mem romanlarımı tarzını değiştirirdi — Aman üstad, dedim, bunları ya- vaş söyle; büyük romancıların eser lerini okumamak hususunda tek de Zilsin, sonra herkese benzersin de ori- ginalliğin kalmaz. Dostuma, Andrö Gide'in tesir hak kında da söylediklerini anlatmak ak- lımdan geçti amma neye yarar? O. yarı ciddi, yarı şaka büyüklük hülya. sı içinde yaşamaktan hiç vaz geçer mi? Vaz geçse bile bir adamı tatlı hir hülyadan mahrum elmek insafa ya- kışır mı? İnsaf dedim de aklıma gel bizim büyük muharrirlerimiz hiç «Ehli dil birbirini olmazsa Nefi'nin: mısramı ha- bilmemek insaf değil tırlıyarak Avrupa'nın büyük muhar- rirlerini okusalar, Hukçası okumağa pek vakitleri de yok. İnsan bir takım büyük eserlerin zevkine ancak çocukluğunda varır; © zaman anlar demiyorum, onları tenkidsiz, münakaşasız, kendini bıra karak okumağa o saman alışır. Yaş- landıktan sonra da çocukluğunda al dığı hızla devam eder; eski muhab- bet, eski hürmet onları beğenmeme sine yine mani olur. Bu sefer mana» larını da daha iyi kavrar ve onların her kitabını bitirip bırakırken tekrar okuyacağını kendine vadeder ve bu vadini tutar, Benim gibi bu yola sonradan gir mişler, yani büyük muharirlerin eser» lerini çocukluk yaşlarında değil de 13 üncü sahifede) Nurullah Ataç (Devamı güzl B. A, — Öyle amma yıkılan yalılar, . Meselâ, yazın UZUN, sıcak günle 4 Arerntkelk.se .... Şirketi Hayriye kısn gecelerde halkı Boğariçine gezmeğe çağırır... ... Halbuki insan uykusuzluktan, karanlıktan ne denizi görebilir, ne bağları, ne bahçeleri!.., i tenha sahilleri de görmezi;..