1 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

1 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ağızlarda dolaş amme Zehranın işitmiyen kal- Böyle şeyler pek maz, meşhur olmaz bıyık düşkünlüğünü mamıştı. kü Zehra hangi erkekle seviş” mişse ona mutlake bıyık bıraktırmış- tır. Bu suretle Şekip tamamile mai Tuş iken evvelâ küçük bir bıyık bi- rakmış, sonra bunu ve i benze! nihayet Duglasa iye Ondan sonra Muhtar, sika fik olmuş, düşüp Kalkımağa Iemıştı. Bir gün bir de vps tarın tüysüz üst du oo bir bıyık... Z Zehra kendisine rum” den bıyıktan nefret eden ; mızda gayet gür bıyıklarla begi Zehranın son bir Aşığı vardı. Ham Gi... Zavallı Hamdi iki e > ikjerile Zehranın etra: ru uzanan bıy z fında pervaneler gibi dolaşır durur “ fedakârlık* Hamdi, Zehra için ne z lar yapmamıştı? Bütün ge lunu genç kadının . Ol bitirmişti. Hiç sevmediği halde ii Zehraya hoş görünsün diye El 8 xan bıyıklarla gezmesi bile dakârlık değil rel idi?. - ça Fakat Zehra, Hamdlden soğumuş tu, Arkadaşlarile konuşurken: — Artık diy rdu, Hamdi değil bir yık, göbeğine kadar saka! bıraksa benimi için hiç bir şey ifade emer. İşte bu sırşlarda id. Üst dudar ğımda küçük bir sivilce çıkmıştı. Bir kaç gün bıyığımı kesemedim. dağımda âdeta ince çarpıyordu. Bundan tam iki ay evvel., bir ge ce yarısı kapım acı &€i çalındı. Pijama ile ya' y gi Bu zamanda evime gelenin kim ğunu düşünerek açtım. : Kapıyı açar açmaz Mk — Alçk!.- diyerek içeriye . Şaşırmıştım: V tamai.. sarhoş musun?” Ne oluyorsun?.. Bu halin n€?. Gece yi rısı bu vakitte?. O hiddetli hiddetli yüzüm” bakü rak: E ip — Şimdi ne olduğumu ici diyerek cebinden banca çıkarmaz mi? dd, 0 VE — Söyle,. söyle» map. rTede?.. Yanıma, yaklaştığı sonun nda adzmakılı ispirt0 koktu Gım.. sakin İma £ordum: , — Canşmı kimden bahsediy0 Kim nertde?.- e 1m? Zehra nerede? ölme Saki feciliğine * gmen başladım: un. Be elim. mp yok O beni dinlemiye) dolapls- saldırdı. OdAYI DARİ eydelerin Br ıı, karyolanın Si yutrağı, Kiler, kasını, öteki od8ls'” banyoyu her Yeri SÜ anı söyle Tabii Zehiii eene hiddeti EGE rnek abes. fi — mişti, tabanca Er sım. fakat - Bugün yakayı nün şunu unutma ki s5 nim elimde.. dedi. Sordum: — Sebep? Acı acı güldü: in. Sen sebebini çok Sİ 4 bu işten — Seni temin ederim & bir şey anlamıyorum > a Tabancasile birlikt Li tün sokuldu. İşaret parmağile ii ğumın ucundaki kılları yal bi- — Sen bunları hiç sebep” raktın?, Anlamamşıtını: — Neleri? — Neleri olacak bıyık yıkları.. bu bıyıkları DİÇ bıraktım... Jar, bu sw Ne olmuş biyik bıraktı isem... — Ne olacağını görünsün kanını dökeceğim... — Bıyık bıraktığım için mi? Sar- Bu sözleri söylerken bir taraltan da gülüyordum, o köpürdü: bıyık bıraktığın evet seni biyik bıraktığın için öldüre- ceğim... Sen bıyıktan nefret edersin.. halbuki bıraktın, Aşıksın, Zehra ile sevişiyorsun... Kahkahayı bastım: — Vay. vay. vay.. anma mantık çünkü Zehraya Şimdi sarhoş arkadaşım âdeta z4- — Doğru söyle. dedi.. bu bıyıkları — Canım dudağımda bir sivilce çıktı da ondan. -— İnanmam.. Zehraya âşıksın. «— Vallâhi değil Hamdiciğim... Se- »i temiri ederim ki değil... — Hayır. bu bir sivilcelik Iş de- gir. sen Zehraya âşıksın.. öyle ise si- yilcee geçilkten sonra neden kesme- .— Yahu,. değil diyorum sana... —- O halde hemen, derhal, şimdi, şu bıyıklarını keseceksin., —— Etme Hamdi.. gece yarısından “- Olmaz. bak sana yalvarıyo- şu bıyıklarını.. içim rahat çer aranızö8 bir şey yoksa bıyıkla dolaşman benim gir, kes diyorum şu Tam Zehrenın beğene- bunlar. melüm ye o için bir tehlike bir bıyık göze bir yalvarma ile ur?, Yahu sana kes di. Hamdiye baktım ve Zeh- Nöbetçi eczaneler ıda Nergileciyan, de Dellâsuda, Tepe- ii, Galata: Hüse- daki eczaneler, Ak- Ki öy: İskele cadde- ağis, yeldeğirmeni” Üsküdar: Selimiye, Pe- m Rasim, Şehremini: 1 Mayıs 937 Cumartesi İstanbul: Öğle neşriyatı — 1230 Sahife 11 Pikkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, Yazan: İskender F. Sertelli 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Aki şriyatı: Saat 18,30 Plâkl, eriyen Xs | Japon elçisi, ufacık boyu ile, Moğollara meydan okuyordu. Kubilâyın veziri,” küdar Halkevi namına Bay Reşad Kaynar: Cefaya alıştırılan insanların elçiye: “İmparatorlar gibi konuşuyor- muvaffakiyeti. 20 Fas Sazhee, | e muzi , demekten kendini alamamıştı 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 20,45 Fasıl Saz heyeti Saat ayarı, 21,15 Şehir tiyatrosu Operet kısmı (Bayadere) 22,15 Ajans ve bor- sa haberleri ve ertesi günün proğramı, 22,30 Plâkla sololar, Opera ve operet dermiş. söz dinler bir adam değil, parçaları, 23 Son, © | Hakanım henüz haremden çıkmadığı- nı söyledim. bana: «Güneş doğalı Tuman ihtiyar vezirin yanına gel di: — Japon inaparatoru bir elçi gön- Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı dört saat oldu. Kubilâyın bu zamana kadar uyuyacağını sanmıyorum. Mü- İ Roma (421) saat 23 Konser. Oslo (1154) 2030 Radyo orkestrası, (253) 21,30 Senfonik konser, Varşova , (1339) 22 Opera musikisi Lüksemburg | bAYdi git, haber veri» dedi. Semga bahadır: (1293) 22,30 Senfonik konser. Varşo- ” va (1339) 21,05 15 yaşında viyolonist — Bu ne küslah adammış...! Mikto Saber konseri. Viyana (507) Diye söylendi, 2130 Viyana musikisi. İhtiyar vezir tocrübeli bir devlet İ Dans Musikisi adamiydı.. ayni zamanda hakanın 7 - Vi şerefini düşünerek: Peng.(610)-. ei gele — Elçiyi benim odama getiriniz, (1339) 23,30 - Marsilya (400) 24 - i Londra (kısa dalga) 24,05 dedi, ilkönce kendisile ben görüşe 2 Mayıs 937 Pazar yim. O zamana kadar hakan de ha- tatanbuz — Öğle megriyakı: 12,30 | izeiiden çıkmış bulun! Plâkla Türk ikin 1250 Havadis, | o Cüce Tuman koridordan uzaklaş- 19: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu | tı. hakanın veziri de odasına gitti. tarafından bir temsi), 14: Son. koltuğa oturdu. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 1980: Konferans: Or. | €n küçük adamıydı. Fakat çok zeki du saylavı Selim Sırrı Tarcan tara- ve tanınmış bir kumandardı. fından (Londru kalesi), 20: Müzey- Elçi odadan içeri girerken, haka- yen ve arkadaşları tarafından Türk | nin cücesi onun yanında babası gi- musikisi ve halk şarkıları, 2030: | © duruyordu. i Ömer Riza Larafından arabca söylev, z ear ar a ve sırma püs- 20,45: Muzaffer ve arkadaşları tarâ- kuşuğı vardı. fından Türk musikisi ve halk şarki- Semga bahadır. Moğol gi om am: Saat ayan, 31,15; Orkestra: | JOğuMün en büyük Geet Mei o 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve er. | duğundan, kral ve vellahdierden bas. tesi günün programı, 2230: Plikia | Kasma ayağa kalkmazdi, Bu, onun ve azametinden değil, haka- sololar, opera ve operet parçaları, 23: | gurur Sen. e Bın koyduğu teşrifat prensiplerinden sayılırdı. Japon elçisi meğer Japonya impa- Tatorunun yeğeni İmiş. Semga baha- dır bunu nereden bilsindi? Elçi içeriye girer girmez; — Mikado tarafindan Kubilây kanla görüşmeğe geldim. Diyerek veziri selâmladı. Ayakta durdu. i o Semga bahadır kendisine oturma- 8: için yer gösterdi — Biraz bekliyeceksiniz, dedi, ha- kan rahatsızdı. haremden çıkma- dılar, Japon elçisi saray kapısında gör- düğü muameleden fena halde #inir- lenmişti. Fakat, hakanın rahatsız- lığını duyunca yumuşadı. gösterilen yere oturdu. — Üç günlük yoldan geliyorum, vezir hazretleri! Kırk kişilik maiye- timle kapıda kaldım. Hakanın misa- firperverliğinden emin olmasaydım, adamlarımın şehir dışında çadır kur- maları için sizden müsaade İstiye- cektim. Semga bahadır mahcub bir ta- varla: — Neden habersiz geldiniz? de di. Mikado hazretleri tarafından ha. kana gelen elçi ve onun adamları sa rayın aziz misafirleri arasında daj- ma yer bulurlar! Japon elçisi çok sert konuşuyordu. ! — Semga bahadır elçinin mühim ve müstacel bir iş için geldiğini sezmek- te güçlük çekmemişti. — Mikado hazretleri afiyettemi- dirler? Diye sordu. Elçinin ince kaşları kıvrıldı.. önü- ne bakarak cevap verdi: — Amcam, Moğol dostluğunu kKay- bedeceği endişesile çok muztariptir. Japon - Moğol sınırlarında köylü kır- Isrimızı kaçıran Moğollara söz anlat- mak kabil olmadığı için, askerimiz silâha davranmak lüzumunu hisset- miştir. Semga bahadır, elçinin bü cesare- ti karşısında sabırsızlık gösteriyor- du.. nihayet dayanamadı: — Japon imparatoru gibi konuşu- yorsunuz, prens hazretleri! Dedi ve müstehzi bir tavırla elçi- HASAN Acı Badem Kremi “HASAN Bs mReri Acı badem kremi, cilde yarar. tara- leştirir ve ihtiyarlığı gençleştirir. Fakat acı badem kremini her- kes yapamaz ve bü kremi mut- laka acı badem <yağiyle yapmak lâzımdır. Bu hem müşkül ve külfetli, hem pahalı bir iş oldu- #undan biraz acı badem esan- sile vazelin yağını karıştırarak Ten hakiki ve ncı badem yağını krem haline getirmiş olan ko- lonyasiyle ve müstahzaratiyle meşhur eczacı Hasandır: Ttriyatı nefis ve caziptir. z yağma ei ve e, Hasan kar kremini ta, briyantin, saç, suları, sürme, pudra, tıraş bıçağı, diş fırçları, diş suları, diş macunları ve her türlü ıtriyat ve müstahzaralia nin yüzüne baktı. mutlaka Hasan markasını isteyi- Japon elçisi gözlerini yerden ayır nir ve arayınız, Hasan deposu: rayordu. — Evet, dedi, askerimiz, Japon s1. pırlarını emniyet altında bulundur- Ankara, İstanbul, Beyoğlu, Beşik- tas, Eskişehir, | mak için, bugün Moğal topr | girmiş bulunuyor. Niş | bim biriş için Japon imparatoru tara» fından kendisile görüşmeğe geldim.. Mikadonunu elçisi Japonyanın boyca O halde Pekine kadar neden zahmet ettiniz? Bu vaziyet karşısins da size hiç bir söz söylemek salâbi yetini haiz değilim. Çünkü bu hüre- ketinizle Kubilây hana harp ilân et- miş oluyorsunuz! — Hayır. Henüz harp ilân etme- dik. Hukana Mikzdodan bir mek- tup getirdim. teklifimiz kabul edil mezse, o zaman harp ilân edeceğiz ve hakkımızı silâhla almağa çalışa cağız... Ş Borular çalındı.. Nekkareler çalındı., Hakanın sokağa çıkacağı naber ves rliyordu. Semga bahadır hakanın harem- den çıktığını öğrenince yerinden Yalktı. viçiyi odada yalnız bıraktı. hakanın yanına gitti; — Mikadö bir elçi göndermiş, ha- kanım! Sizinle görüşmek istiyor, Kubilây ban: — Beklesin, dedi, ben bugün ©€- dadımın mezarlarını ziyarete gideces dim. Bu gece rüyamda atalarımı göre düm. İhtiyar vezir; — Gelen elçi, Mikadonun yeğenis dir, bakanım! Kendisini kabul et. meden dışarıya çıkarsanız, bünu bir hakaret sayarak dönüp gitmesi zül temeldir. Dedi, Kubilây: — Giderse, kayıbımız nedir? Diye sordu. Semga bühadır müşkül vaziyette kalmıştı. — Japon sınırlarında mühim ha- diseler oluyormuş. Mikado bu hadi- selerden çok müteessirmiş. Sınırları- mıza asker göndermiş. dışarıya çık madan Japon elçisile bir görüşseniz fena olmaz sanırım! Deyince, hakan tereddütle vezirin yüzüne baktı: — Mikado sınırlarımıza asker mi göndermiş dedin? — Evet, bakanım! Mikadonun teklifleri varmış. Bu teklifleri kabul etmezseniz, silâha sarılıp harp ilân edeceklermiş.. Bu sözler Kubilâyı çileden çıkar- mağa kâfi gelmişti. odasına döndü: — Çağırın bana Şu cüceler diya rından gelen elçiyi. Diye bağırdı. in Semga bahadırın kulağına eğil — Sakın kapı eşiği hakkında ken- disine bir şey söylemesiler. Eşiğe ba- sarsa, herkes gibi, sopayı alsınlar kis çına... ... Mikadonun elçisi, Kubilâyın huzurunda.. Bütün yabancı misafirlere saray teşrifatçısı tarafından hakanın oda» gına girerken eşiğe basmaması tem- bih edilirken, Japon elçisine bir şey söylenmemişti. Mikadonun yeğeni kapının önün- de durdu. Saray teşrifatçısı önden gidiyordu. Kapının iç tarafında nöbetçiler ve sopacılar duruyordü. Kapının birinci perdesini açan nö- betçiler elçiye yol gösteriyorlardı. Japon elçisi kapının eşiğini atlıya- rak geçmişti. Saray teşrifatçısı içine den güldü — Yaman adamlar bu Japonlar... Moğol sarayının bütün âdetlerini öğ renmişler! Diye mırıldandı. Dayağa hazırla” nan sopacılar, elleri böğründe kal âlar ' Japon elçisi Kubilây hanın huzü- runa giriyordu. Kubilây han tahtında oturmuştu. Semga bahadır hakanın sağında, scray muhafın da solunda ayakta duruyordu. (arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: