9 Nisan 1937 AKŞAM “Bunlar et yiyen nebatlardır. Üzerle- rine sinek vesair hayvanlar konunca...,,| Bir ilim kaynağı : Nebatat enstitüsü Insanın hazım usaresine benziyen bir usare ifraz &derek hayvanı eritirler, etini keselerine doldurur.. Istanbulda yakında Afrika ağaçları Nebatat enstitüsü talebeleri bir ders esnasında Memleketimizin en yüksek bir ilim kaynağı olan İstanbul üniversitesi her sene ilâve edilen yeni fakülte ve enstitülerle sahasını gittikçe genişle- tiyor, üniversitemiz her biri, beynel- milel bilgi âleminde başlı başına birer otorite olarak tanınmış Türk ve ccne- fesörlerile yavaş yavaş dünya teleri arasında mühim bir yer almıya doğru gidiyor Kurulduğu tarihten itibaren henüz pek az zaman geçmiş olmasına rağ- men üniversitemizin bütün fakülte ve enstitüleri ilmi araştırmalar için icab eden en yeni vasıtalara malik ol- dukları gibi gerek profesörlerin, ge- rek talebelerin rahatça, huzur içinde çalışmalarını temin için her fakülte ve enstitüye geniş dershanleri, lâbo- ratuarları ve modem tesisatı ihtiva eden yeni binalar inşası Ve eksiklerin süratle tamamlanması için de büyük bir gayret sarfedilmektedir. Bu son aylar içinde nebatat ve hayvanat enstitüleri de mükemmel bir binaya kavuşmuş, bütün tesisatile be- raber buraya yerleşmiş bulunuyor. Süleymaniye sırtlarında, yanan müftülük binasının arsasında inşa edilen enstitü binası müteaddid lâbo- ratuarları, darshaneleri, hususi çalış- ma odaları, kütüphanesi, ders için lâzım olan âletlerin bolluğu ve mü- kemmelliğile en modern Avrupa mü- esseselerinden farksız bir ilim yuvası olmuştur. Nebatat enstilüsünü bize enstitü- nün değerli profesörlerinden B. Heilb- ronn gezdirdi. Kendisini mesai oda sında asistanlarına bazı nebatat isimlerin! not ettirirken bulduk. Ens- titüyü gezmek istediğimizi söyleyin- ce memnun oldu: — Enstitümüz çok mükemmeldir, dedi, işini kısa bir zamanda bitirdi ve enstitü içinde küçük bir seyahate çık- tik. Profesörün lâboratuari Profesörün mesâi odasının hemen yanında hususi lâborstuarı ve kendi araştırmaları için camlı bir seri var. Berde saksılar içinde bir çok (Serhas) nebatları göze çarpıyor. Profesör: — 17 senedir yeni bir Serhas cinsi yetiştirmeğe çalışıyorum. Çok şükür muvaffak oldum. Şu gördüğünüz kıvırcık yapraklı Serhaslar benim ye- tiştirdiğim bir cinstir. Bu nebat Üze- rinde'veraset noktai nazarından ted- kikler yapıyor, Serhasların nasıl hü- sule geldiğini, muhit ve iklim itibarile bunları büsüle getiren sebebleri, De- velopman kanunlarını araştırıyoruz.» Profesörün mesai odasında genç bir bayan asistan mikroskop üzerine eğilmiş çalışıyor. Alâkadar olduğu- muzu görünce; — Efendim, diyor, ayni nebatın dişi ve erkek cinsleri haricen birbir- lerine çok benzerler. Şimdi burada bu cinsin terlemede, gıda almada, bü- BE ig : — Enstitüde imtihana hazırlanan talebeler yümede gösterdikleri ayrılıkları ted- kik ediyoruz. Bunları tesbit edeceğiz, Şurada, su içinde gördüğünüz ince nebat ta et yiyen nebatlardandır. İs- mi Ütrikülariadır. Suda yaşayan bu nebatların üzerine sinek vesaire gibi hayvanlar düşünce derhal insanlar- daki hazım usaresine benziyen bir usare ifraz ederler sineğin etini eri- terek gördüğünüz ufacık keselerine doldururlar, hazmederler. Bunların da hazım faaliyetini tedkik ediyoruz.» Türkçeyi pek iyi örenmiş olan pro- fesör Hellbronn asistanının verdiği yetiştirilecek e v2 Kum i izâhata memnun oluyor: — Çok güzel anlattınız, diyor, bra- vol Ve mektep içinde seyahatimize devam ediyoruz. Enstitüde her asistan için ayn bir çalışma odası, ders hazırlamak için küçük Jâboratuarlar var, Profesör asistanlar tarafından yapılan büyük nebat tablolarını gösteriyor. Hepsi hakiki birer sanat eseri. Profesöre: — Asistanlarınız âyni zamanda kuvvetli birer ressam! dedim. — Evet, dedi. Çok muvaffak olu- yorlar, Size birşey söyliyeyim mi: Türk | asistanlar Avrupadaki asistanlardan çok daha iyi çalışıyorlar. Büyük bir ders salonu Alt kata indik. Profesör P.C,.N sınıfının anfiteatr şeklinde muazzam, dershanesinin kapısını açtı. Bu ka- dar güzel bir ders salonu başka bir mektepte yoktur, zannediyorum, Ye- di yüz kişi alabiliyor. Ortasında bü- yük bir projeksiyon makinesi. Ders- haneyi karanlık yapmak lâzım gelin- ce derhal elektrik düğmesine . bası- yorsunuz. Pencereler kendi kendine kapanıyor, elektrikler hafif yanıyor. Talebeler projeksiyon ile ders görür- ken ayni zamanda not tutabilmeleri için böyle yapılmış, duvardaki büyük tablolar otomatik tertibatla inip çı- kıyor, burada ders okumak bir zevktir. Enstitüde memleketimizde yetişen muhtelif nçbatla» ve topraklarımızın mahsullerinden xaürekkep bir müze yapılması için de bir salon ayrılmış ve bazı mahsuller de gelmiş. Tütün- Jer, pamuklar, meyvalar, her cins hu- bubat burada mevcud. Profesör talebeleri derste İken gös- termek için bir odanın kapısını açtı. İçerde elliden fazla kız erkek enstitü talebeleri beyaz gömleklerile mikros- koplarının başına geçmişler, durma- dan çalışıyorlar, bir resim aldık, Pro- tesör: — Aman fazla durmıyalım, çalış- #inlar! diyor. Bundan sonra mekte- bin fizyoloji, kimya lâboratuarlarını, muhtelif âletleri, fizyolojik tecrübele- re mahsus karanlık odalarını sırasile gezdik ve hayran olduk. Bu enstitüde 700 P.C. N talebesi, 80 eczacı; 180 lisans talebesi okuyor,” (Devamı 9 uncu sahifede) ŞER Tefrika No. 75, Talât bey, dost görünerek Enver paşayı —— - — “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entriKalar Yazan: Mustafa Ragıb avucu içine almağa çalışıyor Halbuki Talât bey, B. Saffetin be- | hemehal Enver paşanın yaverliğin- | den uzaklaşlırılmasını lüzumlu görü- yordu. B. Saffet, Manastır idadisinden beri Enver paşanın sınıf arkadaşı idi. Bu itibarla 329 da (1913) Harbiye nezaretine geçen Enver paşa «İttihad ve Terakki; dahilindeki muarızlarına karşı koymak ve hattâ Mahmud Şev- ket paşanın akibetine maruz kalma- mak için zabitan içinde en eski tanı- dıklarını, en yakın arkadaşlarını ken- di yaverliklerine tayin etmişti. B. Mümtaz ile B. Saffet yaverlikleri bu sebepten İleri geliyordu. Binaenaleyh Talât bey, B. Mümtaz gibi B. Saffet de Harbiye nazırnın maiyetinden başka bir vazife ile uzaklaştırılmadığı takdirde Enver paşanın aleyhinde dü- şünülen plânı tatbikini mümkün göremiyordu. Talât bey, gayesine el altından ve entrika ile vasıl olamıyacağını anla- yınca, işi doğrudan doğruya ve En- ver paşaya müracaat etmek suretile halletmek istedi. Şimdi Enver paşayı medhediyor- lardı.. Esasen Talât bey, son günlerde En- ver paşaya karşı siyasetini, daha doğrusu muamelesini çok değiştirmiş- ti. (Yakub Cemll vakası) sırasında ve bu meseleyi takip eden günlerde arslarındaki ihtilâfı gösterecek vazi- yetleri büsbütün örtmek ihtiyacını hissetmiyen Talât bey, bu hâdisenin dedikodusu bittikten sonra Enver pa- şaya karşı gayet dost, mütemed ve hattâ Harbiye nazırının her türlü ha- reketlerine karşı uysal bir vaziyet al- mıştı. O derecedeki son zamanlarda Talât beye taraftar zümrelerin Enver paşa eleyhinde yaptıkları propagan- dalar da kesilmişti. Nitekim, çok ya- kın bir zamana kadar Harbiye nazıri- nın hodgümlığından, memleketi mah- vedecek derecede ölçüsüz, hesapsız, ulu orta hareket ettiğinden şikâyet edenler, Romanyanın istilâsı vesilesi- le, başkumandan vekilinin meziyet ve faziletlerini göğe çıkârıyorlardı!. Enver paşa bile son günlerde ken- di hakkında değişen bu lisana hayret ediyordu. Harbiye nazirı, lehindeki bu cereyanın sebebini iki şeye atfetti: Bu, ya Talât beyin artık kendisine karşı xd gitmek suretile hiç birşey elde ede- miyeceğine kanaat getirmiş olmasın- dan, yahud henüz keşfedemediği ye ni ve gizli bir maksad takip etmeğe başlamasından ileri geliyordu. Enver paşanın tahlil edemedeği ve bir mâna veremediği bu sebep, Talât beyin maksadına vasıl olmak için müracaat ettiği yeni bir usuldü. Da- hiliye nazırı, bir taraftan rakibini büsbütün gaflete uğratmak, diğer ta- raftan o zamana kadar el altından çevrilen entrikalarla muvaffak “ola- madığı maksadına ulaşabilmek için bu siyaseti tercih etmişti: Bu siyaset, Enver paşaya karşı tamamile s&mimi olarak davranmak, gizli, kapaklı hiç birşey yapılmadığı hissini Harbiye nazırına veren bir siyasetti, Bir taşla birkaç kuş vurmak istiyordu. Nitekim Talât bey bu tecrübeye şimdi ilk defa mürâcaat etmiş değil di: Yakub Cemil meselesi sırasında işin içinde entrika gören Enver paşa, * bu mesele hakkında izahat almağa ça- lışırken Talât bey, Yakub Cemil ile ar- kadaşlarınm kendi aleyhlerinde bir- leşmemeleri için bu hâdiseyi tertip ettiğini Itiraf etmiş ve ayni zaman- da Enver paşaya teminat vermişti. Binaenaleyh o, şimdi gene ayni tecrü- beyi yapıyordu. Dahiliye nazırı bu tecrübeden istifade ederek bir taşla birkaç kuş vuracaktı, Evvelâ el gltın- dan alacağı tertibat İle düşüremiye- ceğini veya imha edemiyeceğini keş- fettiği Enver paşanın yaveri B. Saf- fotin başka bir vazifeye tayin edil- mesini temin edecek, bu suretle En- ver paşayı büsbütün yalnız bıraka- rek Harbiye nazırının müdafaasını bir kat daha zayıflatmağa muvffak olacaktı. Bundan başka Sald Halim paşayı is- -tifaya mecbur ederek sadarete geçme- sini temin edecekti. Çünkü Talât bey, vaktile Enver paşanın Harbiye neza» reline geçmesine şiddetle muhalefet ettiğinden şimdi Enver paşanın da ayni suretle mukabele ederek kendi- sinin sadrazam olmasına itiraz ©de- ceğinden korkuyordu. (**). Şu halde Talât bey için yapılacak iş, Enver paşaya gayet samimi dave randığını göstermek ve (Yakub Cemil meselesi) ile aralarında geçen ihti- lâfın Yakub Cemilin mezara, ârka- daşlarının da sürgüne gönderilmesile artık tamamlie maziye karışlığını v€ Enver paşa aleyhinde hiç bir gizli maksad (o beslemediğini isbat et mekten ibaretti. Bu his, Enver pağa- da kökleştikten sonra Talât bey ar- tık her türlü arzularını muarızma kabul ettirebilecekti. Talât bey, son günlerde Enver pa» şa lehinde yaptırdığı propagandala- rm muarım üzerinde nasıl bir tesir yaptığını yakından takip ediyordu. Hakikaten Baver paşa o günlerde “bilhassa Romanyadaki askeri muyaf- fakıyet dolayısile- daha memnun ve olur olmaz şeylere itiraz etmek İstemi. yen bir haleti ruhiyede bulunduğunu gösteriyordu. Talât bey, şimdi tam fırsatını bulduğuna, Enver pâşayı avucu içine alarak İstediğini yaptır. mak maksadına vasıl olduktan son- ra ani bir darbe ile Harbiye nazırın ortadan kaldırtmağa muvaffak ola cağına kanaat getirmişti. Dahiliye nazırı, Enver paşanın ken- dini muhafaza edebilmek için merkez kumandanı Cevad beyin kuvvetine müracaat etmiyeceğini pekâlâ bili- yordu. Esasen -yukanda anlattığım gibi- bu gibi gizli entrikalara vakıf ol- mıyan Cevad bey -Talât beyin bakt- mından- korkulu bir varlık değildi. Şu halde Enver paşa aleyhinde alına- cak tertibata yegâne engel olarak ka- lan yaver B, Saffeti de biran evvel w zaklaştırmak şarttı. Talât bey, tehlikeli vaziyetlerden bahsetti ve.. Fakat Harbiye nazırının tâ Manas- tır idadisi sıralarından beri sımf ar- kadaşı olan bu eski yaverini damdan düşer gibi ulu orta bir teklifle başka bir vazifeye tayin ettirmek mümkün, değildi. Talât bey, buna bir sebep bul- manın lüzumunu düşündü ve kafasın» da hazırladığı bir (esbabı mucibe)yi Enver paşaya kabul ettireceğini tah- min etti. Bir gün bir işle Harbiye na- zırını ziyaret ettiği zaman sırasını ge- tirerek memleketin asayişine ve İngi- balına müteallik tedbirlerden bahset- ti, Dahiliye nazırı, son günlerde bir. çok haberler aldığını ve hariçte tertip edilen bir sulkasd ile kendilerini devis Tecek bir teşebbüsün arifesinde bu- luhduklarını anlattı ve buna Karşı'nf« sıl tedbirler aldığını izah etti, 'Talkğ bey, bu izahatı Enver paşaya verirken, aleyhlerinde tertip edilen müşterek harekâta karşı, yalnız kendisile ken- disine mensup olanları değil, Enver, paşayı da korumak İstediğini anlate mağa çalışıyor ve bu suretle arkada- şına karşı sadakatini isbata gayret ediyordu. Dahiliye nazırı bu mukaddemeden sonra «İttihad ve Terakkisye ve ordu- ya mensup bazı zevatında şüpheli vaziyetlerinden bahsetti ve sözü En- ver paşanın yaveri B. Saffete intikal ettirdi. Talât beye göre B. Saffet de tehlikeli bir unsurdur, bilhassa İzmit- te ikamete memur edilen B. Mümta- zın eski bir arkadaşı olduğu için va- ziyetini şüpheli görmektedir. Binacn- aleyh ileride bir tehlike teşkil edeceği melhuz olan B. Saffetin şimdiden uzaklaştırılması, cepheye gönderilme» si lâzımdır. Talât bey, bu suretle bu eski yaverinin değiştirilmesi için En- ver paşa nezdinde şiddetle israr edi. yordu. (Arkası var)! (1) ve (2) «litihad ve Terakki» nim bu maruf şahsiyetleri arasındaki ihtilâğ ve münaferetin canlı tezabürünü göste ren bu iki hadise hakkındaki tafsilâğ «litihad ve Terakki tarihinde esrar © deniz ünvanlı kitabımda bütün sel “rile mevcuddur.