“de hiç insaf yok muydu?... Tütün memleketimize nasil girdi Bugünkü sarma sigaraları ilk icad eden bir türktür Pipo evvelâ nerede kullanıldı ? Sigara ve pipoları nasıl içmelidir ? Tütünün memleketimize hangi ta- rihte girdiğini, piponun evvelâ ne rede kullanıldığını ve geçirdiği saf haları, ilk sarma sıgaranın bir Türk tarafından icad edilerek sonra bü- tün Avrupaya yayıldığını biliyor mu- sunuz? İnhisarlar pipo harmancısı 'B, Süleyman Ünlü piponun tarihçesi ve tütün mevzuu etrafında çok şaya- nı dikkat şeyler söylemektedir. B. Süleyman Ünlünün izahatına göre pipo tütünün en eski bir kullan» ma vasıtasıdır. Amerikayı keşfeden- ler Amerika yerlilerinin tütünü muh- telif şekillerdeki taş ve kemikten yar pılan pipolarda kullandıklarını gör- müşler, bu yeni âdeti Avrupaya tanıt- mışlardır. Evvelâ İngiltere ve Hollan- dada bu yeni modaya uyularak top- raktan pipolar yapılmış, kısa zaman- da pek çok rağbet bulmuştur. Bun- dan sonra Balkanlarda lüle taşından Alp memleketlerinde ağaçtan mamul pipolar kullanılmıştır. Hattâ bir zamanlar porselenden yapılan pipolar görülmüştür. Bu sk ralarda yumuşaklığı dolayısile elle işlenmeğe müsaid lüle taşından yapı- lan pipo başlıkları şehir, silâh, ve hayvanat gibi oyma resimlerle süslen- miş ve en pahalı tütün içme vasıts- ları olarak kullanılmıştır. Bu devirlerde şarkta tütün kullan- ma vasıtası olarak nargile kullanılı- yordu ve bütün Afrikaya yayılmıştı. Senelerce Avrupada büyük porselen başlı ve bir metreye kadar uzun ağaç ağızlıklı saatlerce içilebilecek kadar büyük pipolar kullanılmıştır. Zamanımızda kullamlan kısa pipo- lardan en iyisi çok sert ve sağlam olan kırmızı renkteki Erica arbaren ağacından yapılanıdır. Bu ağaç Kor- sikada yetişmekte, kökleri topraktan çıkarılıp pişirildikten sonra işlenmek- tedir. Memleketimize tütün ne zaman girdi? Jean Nicot isminde bir adam tütü- nü ilk defa olarak 1560 senesinde Portekize getirmiş ve 1580 de bütün Avrupa tütünü öğrenmiştir. Tütünün memleketimize 1600 senesinden evvel girdiği tahmin edilmektedir. Tütün memleketimizde 1854 Kırım muharebesine kadar enfiye şeklinde ve lülesi topraktan, marpucu kamış- tan ve kendisi Hindistan cevizi veya ağaçtan yapılmış Nargilelerde ve ya- hut lülesi toprak, içilecek yeri uzun kamış, yasemin, kiraz veya gül ağa- Esad Mahmud Karakurd cından yapılan uzun çubuklarda kul- lanılmakta idi. Diğer memleketlerde tütün bunlardan başka püro ve çiğ- nemek suretile de kullanılmakta idi. "Tütünün sigara şeklinde kullanık ması Türkler tarafından bulunmuş bir usuldür. Sarma sigarayı icad eden Türk 1854 Kırım mühârebesinde mütte- fikimiz olan Fransız ve İngiliz asker- leri ile cephede istirahat etmekte olan bir Türk askeri silâh arkadaşları gibi tütün içmek üzere torbasından çubu- ğunu çıkarmış, fakat o sırada düş- man tarafından gelen serseri bir kur- ka şekilde tütün içmek usulü henüz malâm olmadığı için yerdeki çubuğu- nun parçalarına teessürle bakarken yabancı arkadaşlarının çubuklarını çekerek müstehzi nazarlarla kendisi- ni süzmelerine büsbütün kızan genç Asker fena halde öfkelenmiş ve tütü- nünü içmek için bir çare aramağa koyulmuştur. Bu Türk çocuğu bir lâhza düşün- dükten sonra derhal boş fişek kova- rından bir parça kâğıt kopararak ar- 'kadaşlarının tecsssüsüne aldırmadan tütünü kâğıda sarmış ve onların me- rak ve hayretleri önünde tütününü içmeye başlamıştır. Bu genç asker bu suretle dünyada bügüne kadar içilen ve miktarı rakkam ile ifade edi- lemiyecek kadar büyük bir yekün tu- tan sigaraların birincisini içmiş yordu. ON GECE!L.. Zabit hemen onu yerden kaldırma» da çalışıyor... Kız eg imi — Bırakın. beni, dokunmayın ba- nal... Siz 'dünyanm en vahşi, en za- Mim adamısınız!,. Günahsız, müdafaa- — Eliniz titremedi mi, yüreğiniz biran olsun sızlamadı mı?,.. Ne iste- diniz vatanın elim vaziyetini gör- memek için tenha bir köşeye sakla- narak iztıraplarile başbaşa yaşamak istiyen zava'lı bir ihtiyardan?... Siz- Niçin öl- dürdünüz onu, söyleyin bana niçin, niçin!... Ne yaptı 5ize?... — Matmazel kabahatlı değiliz. İna- nin biz de büyük bir iztırap içinde- yiz şimdi. Ne yapalım oldu. nihayet harb bul... Kız, birdenbire başını kaldırıyor... Islak yeşil gözlerini, zabilin gözlerine dikiyor.. şayarı hayret bir metanetle ellerini tahtaların Üzerine koyarak doğruluyor. dudaklarında daha ziya- de gülüşe benziyen bir kımıldama!.. — Harp bu ha!., Harp!.. Demek size Tefrika No. 5 göre harp, müdafaasız, günahsız bir takım insanları elleriniz titremeden içiniz yanmadan öldürmek demektir öyle mi?.. Biran susuyor... Sonra, bu bir tek heceli kelimeyi ayni kuvvetle bir da- — Harp!.. Herp!. Gülüyor... Acı acı gülüyor!.. — Anlıyorum ne demek istiyorsü- nüz!. Harpte ölenlerin öldürülenlerden hesabı sorulmaz değil mi? Selis ve çok güzel bir almanca ile konuşuyor. — Doğrul. Size şimdi niçin Aciz, günahsız bir ihtiyarı öldürdüğünüzü sorduğuma bile hayret ediyorsunuz!.. lerin hesabı sorulmaz!.. Hele öldüren» ler, ölenlerin vatanını bir ucundan öbür ucuna kadar istilâ etmiş muzaf- fer bir ordunun zabitlerinden isel., Peki, öyle olsun!.. Kız gittikçe şayanı hayret bir s0- guk kanlılık göstermektedir. Ellerinin tersile gözlerindeki yaşları siliyor. Geceliğinin açık kalan yakalarını ka- Bu buluş kısa bir zamanda bütün içiin yayılmış, Fransız ve İngi- liz askerleri memleketlerine dönerler- ken beraberlerinde bu sigaretlerden de götürmüşlerdir. Pariste bu sigaretleri gören ticaret erbabı hemen Türkiye. ye büyük siparişler vermişler, Niha- yet bu bir moda haline gelmiş, tatlı Türk tütünlerile yapılan sigaretler Fransız tiryakilerini memnun bırak- mış, Türk tütünlerinin şöhreti de o zamandan başlamıştır. Tütün tiryakileri Muhtelif şekillerde istimal edilen tütünün tiryakilerince bunları kul- Janmak için hazırlanmanın da bir zevki vardır. Meselâ bir sigara tir- yakisi tabakasından aldığı sigaranın ucundaki kırıntı tütünün ağzına gelmemesi için tabakanm üzerine bir ) Feci bir ölüm Çifte tüfği çalılara takılarak ateş aldı Bülikeiir (Akşam) — Sındırgının Yaylâcık köyünden 18 yaşında Meh- med çift sürmek üzere tarlaya gitmiş ve bir aralık hayvanları otlamağa bi- rakarak avlanmaya çıkmıştır. Bir müddet sonra avdan dönen Mehmed çiftesini çahların arasına dayayarak gene işine koyulmuştur. Akşam ortalık kararınca köye dön- mek üzere çiftesini bıraktığı yerden alırken tetik çalılar takılarak ateş almış ve bütün saçmalar Mehmedin göğsüne ve yüzüne saplarımıştır. Köy- lülerin yardımı ile köye getirilen Meh- med aldığı yaraların tesirile ölmüş- tür, iki defa vurur. Bir çok tiryakiler kı- yümuş tütün kullanarek sigaralarını bizzat itina ile sararlar, Püro tiryaki- &i pürosunun içilecek olan kapalı ucu- nu keserken çatlamaması için evvelâ ağzile ucunu halifçe ıslatır. Pipo tir- yakisi ise yeni açtığı tütün kutusunu evvelâ kokladıktan sonra bir miktar tütün alarak piposunu doldurur. Tütün, sigaret, püro veya pipo ş€- killerinde hazırlanıp yakılarak içilir- ken bunlar tabii içlerini ancak yarı- sına kadar muhafaza ederler, Diğer kısımdaki tütünün lezzeti mütemadi- yen geçen duman tarafından bozu- Tur, acılaşır, sertleşir, Pipoda da ayni hal görülür. Onun için dörtte üçüne kadar içilen bir sigara stılmalı, beşte dördüne kadar içilen pipo da ar- tak boşaltılmalıdır, Eğer sonuna ka- der içilmeye devam edilirse acı bir duman ağıza kadar gelecek, hattâ tü- tün kırıkları ağızlığı tıkıyacaktır. Tütün muhtelif şekillerde kullan- mak suretile vücüde alınan nikotin miktarı başka başkadır. Tütünün du- maninı iyice çekmeden, tütün duma- nmı içe çekmeden kullanmakla havi olduğu nikotinin yüzde 1,5 gu, tütün dumanın içe çekmek suretile havi olduğu nikotin miktarının yüzde 10 nu, ve tütünü ağızda çiğnemek suretile yüzde 20 si vücude alındığına göre çubukta veya pipoda kullanıla” Tak dumani içe çekmeden ağızdan ve burundan bırakılan pipo tütünü di- gerlerinden daha az mızırdır. Pipo içenlere tavsiyeler Yeni alınarak birinci defa dolduru- Jan pipo acele ve kuvvetli - çekişlerle içildiği takdirde tütünün çok yanma- sı dolayısile hararet fazla olacağın- ğından piponun iç kısmını yakar, Bunun için ilk içilen pipo yavaş ya- vaş, muntazam fasılalarla ve kuvvetli olmıyan çek le içilmelidir. Bu su- retle piponun içinde sert bir tabaka teşekkül edecektir, Piponun içinde hasıl olan bu taba- kayı kazımamalıdır. Tabaka kalımlaş- tığı takdirde biraz ispirto damlatarak madeni bir çakı ile hafifçe kazımak iyidir. Piponun duman deliği çok te- miz bulundurulmalıdır. 14 Nisan 1937 — KADIN KÖŞESİ TÜL VUALET Önü çiçekle süslenmiş büyük tül vunletli şapka. Kasa hırsızı Cingöz Mustafa Muhakeme edilmek için Konyadan Manisaya gönderildi Manisa (Akşam) am) — Sabıkalı) a meşhur kasa hırsızı Cingöz Mi Konya hapishanesinden buraya yöne derilmiştir. Bundan birkaç sene evvel kereste- ci Giritli Mehmedin mağazasına kis remitleri kaldırıp içeriye girmiş kâ- sasını kırarak içindeki 2 bin lira ile bir mikdar mücevherat çalmıştır. Bu sirkati müteakip yakayı ele vereceği- ni anlıyan Mustafa doğru Bahıkesire gitmiş, orada boş durmıyarak sarraf Ahmedin kasasındaki 12 bin lira kiy- metindeki mücevheratını çalmış, son- Ya yakalanmıştır. Mustafanın 1932 senesinde burada muhakemesi cereyan etmekte iken her nasılsa hapishaneden firara mu- vaffak olmuş, doğruca Konya Ereğli sinde soluğu almıştır. Sanatinin ehli olan Mustafa orada da boş durmıya- rak ticaretile meşgul iken yakayı ele vermiş, lâkin başka nam altında ken- âlsini tanıtmış, o suretle muhakemesi cereyan ederek mahküm edilmiş ise de bilâhare yapılan incelemede bu- nun meşhur sabıkalı kasa hırsızı ma“ rangoz Cingöz Mustafa olduğu mey- dana çıkmıştır. Yakında bu meşhur kasa hırsızının bura ağır ceza mahkemesinde muhâ» kemesine başlanacaktır. Malkarada elektrik Malkara (Akşam) — Malkara elek- trik tesisatı 6 ay zarfında ikmal edil- mek üzere müteahhide ihale edilmiş- tir. . Sevyet başkonsolosunun teşekkürü Müteveffa Vis-Konsolosumuz Ke mal Kitabof'un gerek cenaze mera- siminde bulunmak suretile ve gerek- se mektupla elemlerimize iştirak eden zevatı muhteremeye kalbi teşekkür- lerimizi hararetle sunarız. İstanbul Sovyet Başkonsolosluğu pıyor.. zabite dönüyor... — Babanın cesedini nereye attı- rz? — Babanızın cesedini atmadık mat- mâzel!.. Bilâkis yarın onu hürmetle selâmlamak için bütün gece başında bir nöbetçi bekletmek kararını ver- dik. Kız acı acı gülüyor... — Çok naziksiniz yüzbaşı; hakika- ten hoş bir âdeti,. Siz demek evvelâ öldürürsünüz, sonra selâm verirsiniz öyle mi? Zabit başını kaldırıyor. Sesinde tit- Teyen bir heyecan vari. — Matmazel tekrar ediyorum; ina» run bize!.. Bu müessif vaka şimdi yal- »ız sizi değil bizi de derin bir iztırab çinde titretiyor... Fakat hâdiseden katiyyen biz mesul değiliz. Bu nokta- ân vicdanen tamamlle müsterih bulu- nuyoruz. Matmazel; Iki gün iki gece- dir bu yağmurun ve çamurun içinde yürüyüp duruyorduk. İliklerimize ka- dar ıslanmıştık. Gözlerimize bir dam- la uyku girmemişti. Nihayet düşman müşman insaf etmek lâzım değil mi, biz de insandık. Şurada iki saat ke- hp gidecektik. En büyük bir nezaket- le hitab ettik ve yalvardık, fakat ba- banız haksiz olarak bizi fena halde tahkir etti. Matmazel bize her şey yapılabilir, Fa- kat hakaret, asla!,. Bizim gerib bir âdetimiz, yerleşmiş bir ananemiz var- dır. Türkü tahkir edeni mezarında bile affetmeyiz biz!.. Buna rağmen babanız için bu dakikada içimizde hâ- Jâ en büyük hürmeti taşıyoruz. Çün- kü o, bir düşman zabitine yatağını vermemek için cazını verdi. Bu asil bir duygudur. Bu asil duyguyu ancak bir asker anlar. İşte bunun için yarın ou selâmlıyacağız, öldürdüğümüz için değil matmazel!., Kız, çıplak ayaklarile tahtaların üzerinde yassı gölgeler çizerek kıpır- damadan duruyor... “Tek bir kelime söylemiyor... Yalnız hâlâ hayretle za- bitin gözle'ine bakıyor... Garib bir Mikaydi var yüzünde... Biran durü- yor, sonra, gırtlağında düğümlenen boğuk bir sesle birdenbire: — Babamı bana gösterin diye ba- Kız, şayanı hayret bir şekilde de- dişmiştir. Öyle metin ve soğuk kanlı bir hali varki... — Fakat matmazel!.. — Korkmayın; babamın cesedi önünde haykırarak, hıçkırarak sizi rahatsız etmemeğe çalışacağım. Şim- di hemen yukarı çıkar, öldürdüğünüz adamın yatağına uzanır ve bir ölü- nün hâlâ gaybolmıyan sıcaklığını 15- lak kemiklerinizin içine kadar eme- rek derin bir uykuya dalarsınız! . Be- ni yalnız babamı kapadığınız odaya götürün. Onun yüzünü son bir defa görmek istiyorum!., — Matmazel; zaten büyük bir ızti- rab içindesiniz, tekrar ... Kız, hemen zabitin sözünü kesiyor... — Babamın katili lütfedip beni dü- şünmemek nezaketini gösterir is: on- dan belki daha az nefret ederim!.. Biran susuyor... Sonra birdenbire gözlerini açarak zahite bakıyor: — Eğer anlamak istiyorsanız söy“ Hiyeyim; yüzünüzü görmek benim için dünyanın en büyük istırıbı!. Sizden iğreniyorum!.. Eğer sahiden benim ıztırap çekmememi arzu edi- yorsanız, bırakın beni gideyim baba» mın yattığı yere!.. Zabit hiç ses çıkarmıyor... — Peki!, diyor, Kız, çıplak ayaklarını merdivei Gün. rin karanlık, siyah tahtalerı üzerine basarak ağır ağır aşağıya iniyor... Zar bit arkasıtıda... Çıt yok ...Yalnız di. şarıdan yağmurun sesi geliyor... Yü» rüyorlar... Duvarların üzerinde büyür yen bir takım çıplak ayaklı karanlık gölgeler!.. Zabit, sağda kapısı açık duran bir odayı gösteriyor... — İşte burası!... Kız hiç ses çıkarmıyor... Pe Ağır v6 korkak adımlarla kapısının pervaz larında ince bir ışığın.sızmakta oldu- gu odaya doğru yürüyor... “ (Arkası var)