Birinin korapartımanda; Mesi, tetli bir uyuşukluk içinde göz- deri kapanmış olan bayan Pakizeyi Uyandırdı. Bu, bir kaç ay evvel dul kalmış, hâlâ güzel, fakat birez solgun bir kadındı. Bir yolcu gelmesi onun canını sik- ta. Yalnız başına serilip serpiliyor, ra- rahat oturuyordu. Şimdi ne ka- dar olün eskisi kadar serbest otura- Muyacaktı. Yeni arkadaş zarif, esmer 5 dir delikanlıydı. Şik iki yol çantası Yardı. Pakizenin karşısına oturdu. baran bir selâm verdi. Gazetesini N okumağa başladı. Pakize de onu taklid etti, yanında duran Mmecmuayı açtı, Bir aralık, sebe- kendisi de pek farketmeden ha- titredi. Mecmusyı indirdi, ve gence baktı. Gözleri te- Kani imkânı yoktu. “5 Ne tarafa gidiyorsunuz, han- Mefendiz *— Ankaraya, — *— Yazık mı? Neden? — Ben Kayseriye gidiyorum da... : ay klar cevap vermedi. Güzel deli- eşanlının pek dikkatli bakışları karşı — skılmağa başlamıştı. Kırk ya- bir kadının bu kadar güzel ve dap FXlı bir erkek tarafından bu ka- barı bakışlara maruz kalmasi halde pek hoşa gidecek bir muvaf- İakiyeti. Delikanlı birdenbire: >— Ne CN harikulâde saçlarınız var! — Siz kompilmanı pek seviyorsu- # — i bi yim rengi yüzünüze pek Ray kanın sesl de pek tesiri 441. Va dişleri nadir görülmüş bir inti > e bembeyaz parlıyordu. Paki- Delik ice başı dönmeğe başladı. 1 biraz fazla kaçırıyordu ama aran yirmi yaşında olmayınca Pek ines düşünmemek icab eder- bu kadar güzel bir delikanlı- her zaman tesadüf kabil ; Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ . Sen buraya nereden geldin. şim- burtsını anlat bakalım! P önüne bakarak: — Malkada kralın amcası olan ge ral Prederik Hanrikesin gemisin- di Misafir idim, dedi, üç gündür ora- i “turuyordum. Ne Bibi reis aradığı adamı bulmuş sevinmişti, oBaslın yapacakları hen geldiğini söyliyen rahip - eğer b #eyi olduğu gibi anlatacak olur- a) hein ölüm tehlikesinden kurtul- 45, hem de memleketine kadar zah- * gitmiş olacaktı. Kemal reis sordu: — Amiral Hanrikes “donanmasını Deden Malka limanından ayırmıyor? ? aze sizin benden iyi anladığı- “| umuyorum. Ve gülerek ilâve etti: >> Türklerden korktuğu için. — Simdiye kadar bundan ötürü mü dana çıkmıyorlar? — Şüphesiz, Hatl& geçen gün ken- İ ai beraber şarap içerken, bana: ©, Panın gemileri ve Venedik donan- Şasi bize yardım etseydi, Endülüs ” KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Mir * 7 n içeri gir- | kâr davranmak mümkündü. Pakize güldü: — Şimdi güzel saçlara, güzel cild- lere malik olmak kadınlar için o ka- dar kolay ki... dedi. — Rica ederim böyle söylemeyiniz... Boya olsa idi ben derhal farkına va- rırdım, — Ben de size rica ederim, o kadar dikkatle bakmayınız, çok kusurlar göreceksiniz... — Beni yüzünüze hayran hayran bakmaktarı menetmek gerçekten in- safsızlık olur, Bir saattenberi yüzünü- 7e bakıyorum. En ufak çizgilerinize bile dikkat ediyorum. Pakizenin vücudü hafif bir raşe £€- çirdi. — Bari bana isminizi söyleyiniz, dedi. Delikanlı ismini söyledi. — Bunu unutmamamzı temenni ederim, dedi. Sizin için çok şeyler ya- pabilirim, — Benim için mi? Ne gibi? Delikanlı biraz sokuldu. Aşıkane bir tavır aldı. — Size saadet verebilirim. Büyük, hakiki bir saadet. Kaçmayımız... Ol maz demeyiniz... Pakizenin kan başına hücum edi- yordu. Saadet mi? Taliin böyle tren- de giderken, sıcak bir erkek eli ken- disinin elini sıkarken kendisine saa- det getirmesi kabil miydi? Talih işte böyle garibdir, Bir kadı- na saadetin en uzaklaşmış gibi gö- ründüğü bir dakikada onu saadete garkedebilir. Delikanlının çelik ren- gindeki gözleri Pakizeye ne kadar tat- h, ne kadar âşıkane bakıyordu, Yal- varıyordu:; — Cevap veriniz. Her vakit beni düşüneceksiniz... değil mi? İsminiz hanımefendi? Pakize ismini söylerken adresini de söyledi, Buna kendisi de şaşıyordu. Delikanlı memnundu. — Tekrer görüşeceğiz dedi, teşek- kür ederim, İcab eden şeylerin hepsi- ni adresinize yollarım. İcab eden şeyleri mi? Pakize düşü- nüyordu. Bunlar ne olabilirdi acaba? Muhakkak ki demet demet çiçekler ve nihayet bir aşk mektubü... Sustular, birbirlerine belli etmemek ister gibi, bakıştılar, gülüştüler. Ankaraya geldikleri zaman, Pakize içinde derin bir esefle yerinden kalkti, — Mantteessüf, (dedi, geldik! Delikanlı her zamankinden daha âşı- kane bir bakışla mahzun mahzun du- rTuyordu. Pâkize veda için elini uzattı. Deli- kanlı hararetli bir surette bu eli öp- tü ve çıktı. Pakize trenden inerken Kulakların. da güzel delikanlının sıcak sesini hâ- 1â duyuyordu: — Beni unutmayınız! Son defa başmı çevirdi, güldü ye elile bir selâm verdi. ğ No 121 şimdiye kadar çoktan tarihe göçmüş- tü. Buraya kapandık.. Müslüman sa- hil köylerini yakamıyorüz.» diye derd yanıyordu. — O halde biz dönünce zavallı sa- hil müslümanları yakılacak; öyle mi? Rahip başını salladı. Kemal reis Endülüs sahillerindeki müslümanları düşünmeğe başlamıştı. Bu vaziyet karşısında donanmanın uzun müddet İspanyada kalması im- kânsızdı. Kemal reis en ziyade Endülüs sul- tanının krala satılmış olmasına üzü- Tüyordu. Bu sırada paşö gemisine gelen Re- ceb kaptan kollarile güvertedeki ka- labalığı yararak Kemal reisin yanına sokuldu: — Bu beli zünnarlı şeytan neler anlattı? Cezayirde, Venedik önlerin- de döktürdüğü müslüman kanlarının hesabını mı veriyor yokss?.. Kemal reis hayretle Recebin yüzü- ne baktı: — Neler söylüyorsun, Receb? Âdeta onu tanıyor gibi konuşuyorsun? 2G 5 Mart 937 Cuma İstanbul —Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 17 İnkılâp dersle- ri: Hikmet Bayur tarafından üniversi- teden naklen, 18,30 Plâkla dans müsi- kisi, 19,80 Spor müsahabeleri, Eşref Şetik tarafından, 20 Vedia Riza ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafım. dan srapça söylev, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından 'Türk musi- kisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâklâ sololar, opera ve operet par- çaları, 23, San, Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntahap Programi Triyeste (263,2) saat 22 Senfonik konser, Bükreş (364,5) 20,35 Opera- dan akil. Lil (247,3) 21 #Margonun mişanlısıs öperet. Radyo Liyon (215,4) 23,20 (Rossini) nin «Berblere di SI- vigilas operasından müntehap parça» lar. Berlin (356/7) 21:30 «Brückner> in sekizinci senfonisi. Viyana (506.8) 2140 Schubert musikisi, Brüksel I (483,9) 20,30 Piyano konseri (Pade- rTewski), A Dans musikisi (Frankfurt) 251 saat 23,50 - Juan Les Pins (235,1) 0,15 - Londra (kısa dalga) 22 ve 0,35, 8 Mart 927 Cumartesi İstanbul — Öğle naşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 1250 Havadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı. 14 Bon. Kuvvetli Varlıklar En büyük hızlarını kendi iç cevherlerinden alırlar, Var- kığını iç cevherinden alan Krem Pertev Kendine benzemiye çalışan müstahzarlarn daima fev- kinde kalmıştır. Bunün da sebebi, başkasını taklide özenmemesinde ve yarattığı kıymetin “ sahibi kalabilme- sindedir. Dikkat ediniz ki; TAKLİT daima (benzer) idir, hiçbir vakit asıl olamaz, Sü samara mm Pakize güzel yol arkadaşından bir haber bekliyor ve , sabursızlanıyordu. Nihayet bir iki gün sonra adresine bir Zarf geldi. İçinden matbu bir reklâm kâğıdı çıktı: «Güzellik maskesi Yerli bir sanatkârımızın eseri icadı olan bu pormada senelerin ve hasta- ıkların tahrib ettiği çehrelere gençli- ğin taravetini iade eder. Kullanması gayet kolay ve tesiri çabuktur. Fazla İmalümat almak için atideki adrese mü- racaat ediniz.» Hikâyeci — Elbette tanıyorum onu. Rahip Civaniyi siz tanımadımız rm? — Hayır. — Bu adam Romuda ve Venedikte 'Türk düşmanlığile tanınmıştır, Ven&- dik önlerinde sulh müushedesi imzala- nirken, lüzumsuz yere kan döktüren ve imzanm geri bırakılmasına çalışan bu adamdır. Rahip Ciyanl ondan ön- ce de bir Romalı asilzade ile Cezayire giderek oradaki müslümanları ve 'Türk denizcilerini biribirine katmıştı. Rahip türkçe bilmemekle berâber bu söylenen sözlerin kendi aleyhinde olduğunu sezmişti, Kemal reis Receb kaptanı merakla dinliyordu. — Demek ki bu kara çübbeli şeyta- ne boşuna hürmet etmiişiz.. öyle mi? Diye mırıldanırken, Receb kaptan, rahibin yaptığı canavarlıklardan bi- rini yana yakıla anlatmağa başladı; — Rahip Civani, Romalı meşhur bir şövalye İle birlikte Cezayire geldi- ği zaman, ben de orada bulunuyor- dum, Becaye limanında on dört gemi- miz vardı. Şövalyenin büyük bir kal yonu ve maiyetinde yedi sekiz tekne- 8i bulunuyordu. Bize: «Venedik hü- kümetini aldatan bir korsan gemisi arıyoruz.. acaba sis gördünüz mü?» diyerek, dost görünmüşlerdi. Biz de bu dostluğa aldandık. Kendilerine: «Böyle bir korsan gemisi görmedik, | Jat.. bakalım ne diyecek! i ed . arih konuşmaları (Baş tarafı $ inci sahifede) Avusturya seferi deranı ediyordu. Serdar satırcı Mehmed paşanın hiç bir iş göremeyişi veziri azam cerrah Moh- med paşanın ihn.aline hamlolundu. Kendi hastalıklı idi. Divana gelemi- yordu. Bütün işlerini Nişancı pasa görüyordu. Üçüncü Mehmede: — Vekâlet ile sadaret olmaz, dedi- ler. Cerrah Mehmed paşayı sadaretten de mahrum ettiler. Yemişçi Hasan paşanın sadaretin- de, onunla da uyuştu. Hasan beyzade #le beraber bütün divan işlerini o gür- dü. Ve nihayet Anadoluda çıkan Ce- Mâli isyanını bastırmak için serdar nasbedildi. Fakat saray onu Anado- uya göndermeğe kıyamadı. Yerine Çığala zade gönderildi. Cerrah Meh- med paşa İstanbul kaymakamı oldu. Lâkin hastalığını bir türlü geçireme- di. Divana bir türlü gelemiyordu. Rea- yanın şikâyetlerini hep Nişancı Ham- za pasa dinliyordu. Nihayet, Kasım paşanın hırsı ve şeyhislâm Ebülmeyamin Mustafa efen- dinin tavassutu, Cerrah Mehmed pa- #cyı bu mevkiden de mahrum etti, Cerrah Mehmed paşa bir gece, habe- Tİ olmadan, tekatüd edildi. Ve kendi- sine vezaret hâsları verildi. O tarihten itibaren beş sene kadar yaşıyabildi. Ve nihayet 1603 senesin- de dünyadan elini çekti, Üçüncü Meh- medi sünnet eden cerrah Mehmed pa- şa, Avret pazarında yaptırdığı camiin yanıbaşma gömüldü... Cerrah Mehmed paşa, namını hiz- metlerile değil, fakat eserlerile ipka etti, Ahmed Refik GEMS ARANDI Bütün neşesile gülüyor Çünki ağzında şiir kadar güzel diş'eri var! En kısa zamanda size de aynı parlak neticeyi kazandırabilir. RADYOLİIN görürsek çevirip size teslim ederiz!» dedik. Bu cevabunızdan çok memnun görünüyordu. Vakit geç olduğu için, limanda kendilerine de yer göslerdik., o akşam Becaye limanında geceledi- ler, Onlava tamumile inanmış değil dik.. bizi datma arkamızdan vurmak istediklerini pek âlâ biliyorduk. O ge- ce bütün Türk gemicileri tetikte idi. Hiç kimse uykuya dalmamıştı, Ertesi günü korktuğumuza uğrodık.. onlar çekilip gittiler. fakat, yerlilere o ka» dar çok Venedik altını dağıtmışlar Kİ.. ertesi sabah, kırk yıldır bizimle dost geçinen Böcayeliler birdenbire - altı- nın gayretile - silâhleanıp. üzerimize saldırmakten o çekinmediler..- onlar- dan da, bizden de, durup dururken, yüzlerce can telef oldu.. denize dökül- dü. Sönra anladık Ki, bu paraları yer- Were dağıtan ve bizim üzerimize kış- kırtan rahip Civani imiş. Halbuki o gece biz şövalveyo ve kendisine nefis yemekler ve şarap ikram ederek, ek den gelen misafirpsrverliğ! göstermiş- tlk. İşte rahip Ciyaniyl o zamandan- beri unutmadım. çünkü bu kavga arasında benim biricik yeğenim de yaralanıp denize yuvarlanmış ve gö- zümün önünde boğulmuştu. Kemal reis dişlerini gıcırdatıyordu. Rüsteme döndü: — Bu macerayı aynen rahibe an- BORSA Istanbul 4 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esbam ve Tahvilât #t. dahili © 96,75Jİş. B. Hamiline 10,20 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrazı 99,—İT.C. Merkez Ünitürki 19,10,—| Bankası 96,50 » N 13,65,—| Anadolu his. 22,50 » Mi 18,60,—)| Telefon 6,50 Mümessil | 42,45) Terkos 11,50 » NM S9JS5İ Çimento 14,60 » M İttihat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,20) Şark O» 1,10 Para (Çek Fintleri) Paris o 17,07,—| Prağ 22,76,73 Londra o 616,—| Berlin 197,25 Nev York 79,33,75| Madrit © 11,41,63 Milâno — 15,07.50İ Belgrad 34,57,75 Atma BATİ zi de Cenevre (o 3,17,44! N 30 Brüksel (o 471,10) Pengo o 438, Amsterdam 1,44,88| Bükreş (o 108,60,50 Solya o 64,44,50İ Moskova 24,80 Pi ani de 2 sönme ne Ticaret ve zahire borsası 4 Mart fiat ve muameleleri 1 — İthalât; Buğday 180 çavdar 195 arpa 45 kepek 30 un 30 peynir beyaz 4 zeytin yağı 4 tiftik 9 yapak 24 ton. İhracat: Razmol 150 kepek 21 iç fin dık 3 ton. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 5 1/2 paradan, Buğday sert kilosu 6 kuruş 15 paradan, Arpa kilosu 4 kuruş 22 1/2 paradan 4 kuruş 32 1/2 poraya kadar, Çavdar kilosu # kuruş 30 paradan 3 kus Tuşa kadar, Süsain kilosu 18 kuru; 15 poradan 18'kuruş 20 paraya kadar. Ya- pak Anadol kilosu 63 kuruştan 65 kurus şa kadar. Yapak Trakya kilosu 78 ku- tuştan. Peynir beyaz kilosu 41 kuruş 7 paradan, Zerdeva derisi çifti 5450 ku- rüşlan, 3 — Tegraflar 3/3/937 Londra mısır Jâplata mart tahınili kor. teri 24 Şi. 7 1/2 Pe, Ki 3 Kr. 10 San, Londra keten tohumu Tâplata mart tah- mili tonu İl ster. 17 1/2 Şi, Ki, 7 Kr. 23 San. Anvers arpa Lehistan mart ni- san tahmili 100 kilosu 127 B. Frank Ki, 5 Kr. 41 San, Liverpul buğday mart tah- mili 100 ibresi 8 Şi 8 1/4 P. Ki. 5 Kr. 92 San, Şikayo buğday Hartvinter mayıs tahmili Buşeli 133 sent Ki. 6 Kr. 16 San. Vinipek buğday o Manitoba mayıs tah- mili buşeli 127 1/8 sent Ki. 5 Kr. 89 San. Hamburg iç fındık Giresun derhal tahmil 100 kilosu 155 R. mark Ki, 78 Kr. 92 San. Hamburg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 155 R. mark Ki. 78 Kr. 92 San. Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiati: 50 kurustur. Rüstem, Receb kaptanm söyledik- lerini birer biter anlattı. Civanl başı nı önüne iğiniş, Rüstemi dikkatle din- diyordu. Rahibin neşesi kaçmıştı. benzi bal mumu gibi sararmıştı Kemal reis sordu: — Endülüsü de ayaklandırmağa ve İspanyolları bizim aleyhimize sevket- meğe geldiğin anlaşıyor, Civanit Halbuki biraz önc? canını kurtarmak kaygusile bize dost görünmüş ve be- ni aldatmıştın! Şimdi, bu döktüğün kanların hesabını nasıl vereceksin? Kendi cezeni kendin seç bakalım. haydi, başını Kaldır.. yüzüme bak! Niçin gözlerini gözlerime dikmiyors sun? Neden cevap vermiyorsun? Rahip Civanj korkudan tittemeğe başlamıştı. Dizlerinin üstünde daha fazla du- rTamıyan Romalı rahip birdenbire ye Ye çöktü.. ellerini ve alnmı Kernal ve- isin ayaklarına götürerek yalvarma" Ea başladı: — Ey, Akdenizin büyük kartalı! Behi aifet.. ve beni mazur gör! Çünkü ben de senin gibi, bir emir kuluyum! Padişah esna nasl: «Haydi, donan- mayı al.. İspanyoya #it ve Endülüsü kurtar!» değilse, benim bükümetim de bana: ' valla ei a; z 3 | ! | 1 | İ i medi, lilik 5 i (Arkası var)