27 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

27 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi “Teşkilâtı esasiye kanununun bazı mad- delerindekideğişiklik Büyük Millet Meclisindeki müzakerenin zabıtlarını aynen neşrediyoruz Büyük Millet Meclisi, 8 şubat tarihindeki toplantısında teşkilâtı esasiye kanununun bazı maddelerinin tadiline karar vermişti. Bu münasebetle Mec- Mate mühim müzakereler olmuş, bilbâssa dahiliye vekili B. Şükrü Kaya çok ehemmiyetli bir nutuk söylemişti. Meclis bu ehemmiyetli müzakere zabıtları- nın Bütün memlekette neşir ve tamimine karar vermişti. Bugünden itibaren gabıtları resmi gazeteden naklen aynen dercetmeğe başlıyoruz: BAŞKAN — Abdülhalik Renda KÂTİBLER — Naşit Uluğ (Kütahya) Ali Zırh (Rize) 5 — Malatya mebusu İsmet İnönü ve 153 arkadaşının, Teşkilâtı Esasiye kanununun 2, 44, 47, 48, 49, 50, 61, 74 ve 75 inci maddelerinin değişti rilmesine dair kanun telifi ve Teşki- tı Esasiye encümeni mâzbatazi 12/44) / — Encümen mazbatasın- da müstaceliyet kararı İstiyor, Evve- YA onu reyi âlinize arzediyorum. Ka- nunun müstaceliyetle oencümenin teklifi veçhile müzakeresini kabul bu- yuranlar.. Kabul buyurmıyanlar.. Ka- nunun müstaceliyetle müzakeresi ka- bul buyurulmuştur. Heyeti umumiyesi hakkında mü- talâa var mı? DAHİLİYE VEKİLİ ŞÜKRÜ KAYA (dfuğla) — Sayın arkadaşlar; başta Cümhuriyet Halk Partisinin umumi reis vekili büyük başvekli İsmet İn- önü olduğu halde Partinin mebusla- rından 153 arkadaşın imzası ile hazır- lanan Teşkilâtı Esasiye kanunu ta dilleri huzurunuza sunulmuş bülunu- yor. Bü tadilleri icabeden zaruretleri huzurunuzda arzetmeği büyük şefle- rim bana vazife olarak verdiler. Bu ödevimi yapmak için müsaadenizi ri- ca edeceğim, Cümhuriyet Halk Par- isinin prensipleri; programında vas mh bir sürette tesbit edilmiştir. Bu, cihancâ malümdur, Tatbikatı için de bügünkü Türklere ve Türkiyeye bak- mak kâfidir. İcra faaliyetinin ateşle- ri arasında hayatın ve siyasi hayatın seri geçen sellerinin cereyanları ara“ sında belki hakikat objektif olarak görünmeyebilir. Fakat önümüzde şaş- maz ve yanılmaz acı da olsa, tatlıdâ olsa herkese ve her zainan hakikat söyliyen -bir tarih vardır. Onun mü- talâa, müşahede ve mükayesesinde herkes serbesttir, Biz, tarihi önümü- 26 bimehaba açabilir ve bakabiliriz Zaten insanlık tarihi 'Türklerle baş- Jamıştır, 'Türk olmasaydı belki tarih olmazdı ve muhakkak ki medeniyet de başlamazdı. (Bravo sesleri, alkış- lar). İnsanlık tarihinin başlangıcından son günlere kadar beşeriyetin faaliyet dalgaları arasında bu kadâr derin ve geniş hamlelerle müessir olan Türk- ler son asırlarda ve son devirlerde büyük tehlikeler geçirdi. Türkler coğ- rafyadan kaldırılmak ve istikbal tari- hinden silinmek istendi. Yaptığı ve başardığı iyi işlere ver. mek zaruri olur. Tarihin neticesinin zaruri ve mukadder olmadığı gene bir Türk tarafından, Türklerin selile : ve Türklerin kanile isbat edilmiştir. Ta- Tihin seyrini değiştirdik, Ve Türke atfedilen menhus tali bir defa daha yenildi, (Alkışlar) Atatürk; bu millette mevcud olan te de büyük hizmet etti. Tarih Atatürklen obahsederken, Atatürkün yüksek vasıflarından bah- sederken hiç şüphe etmemeli ki en büyük vasfını beşeriyete yaptığı bu hizmette görecektir. 'Türksüz bir ta- yih ne kadar müzlim olurdu. Hele 'Türksüz kalacak beşeriyet ne kadar sefil ve süfli bir manzara iras eder, hepiniz tahmin ve tahayyül eedbilir- siniz. Türkün “olmadığı birtarih ka- ranlık ve'Kadtik olur, Zaten Türk âki- betine bu kâsdı yapânlar kendileri- nin yaptığı fena niyetin, kötü kasdin cezasını “az bir zamanda gördüler. 'Türk kendi tarihini ve taltini kendi yaptığı vakit ve kendi yaparken hiç bir kimsenin, hiç bir tarafın 'ne tesi- rine kapıldı ve ne de yardimıni gör- dü. Ne buldu ise kendinde buldu ve kendi elile yaptı. Ve yaptığı şey, ta- rihten aldığı, müsbet, muayyen tec- rübelerden edindiği kanaatler üzerine müessirdir. Maddi vesaiti kendi idra- kine istinad ettirdi ve bü sayede istik- Yâlini kurtardı. Atatürk Türk İstik- lâlini kurtardıktan'sonra Türk bir daha böyle bâdirelere, tehlikelere dön“ miyecek bir devlet sistemi (okurdu. Bu devlet sisteminde tatbik edilecek olan-prensileri vazıh, açık ve müsbet olarak program halinde tesbit etti. Bu programı ve bunun tatbikini ken- di “kurduğu Cümhuriyet Halk Partisi eline ve mesuliyetine verdi. Cümhu- riyet Halk Partisinin Prensipleri ev- “velemirde moderi bir devlet kur- maktır. Türkün târihine, seciyesine, âlicenablığına ve gururü millisine muvafık olarak bir devlet yaratmak- tır. Bu devletin vasıflarını ararken hepsini ayrığ ayrı tarihten alınmış hâ- kikatten alınmış, icraatten alınmış prensiplerle ayrı, ayrı vasıflarını ta yin etti. Bunların başında devletçi- Tik gelir. - Türk milleti “dövletçidir. Asırların gösterdiği, tarihin seyri is- bat etmiştir ki modem tekniğin ve ekonominin, maliyenin teknik ve müs- bet icablarına, “gündelik hayatları- nı ferdi olarak ve temiyet halinde mecbüriyetinde bulunan bir nesiliz. Mazide; zamanda ve mekânda yapı- lan hataları sz zamanda telâfi ede- rek-istikbali onâ göte hazırlamak lâ- zımdır» Yalnız mazinin küsürlarını İtiraf etmek ve yahut örtmek kâfi gel- mez. -İstikbalin de föablârinı ona göre hazırlamak iktiza eder. Bu vasfı haiz: olmiyan “devletlerin bilhassa Türk Devletinin istikbalinden © dahi şüphe edilebilir. Atatürkün kurduğu prensibin asliyeti : bundadır, binutektrkün Zrürkler Kutan SE mak itibarile, Türklere yüksek mede- ni vasıflarını tekrar iade etmiş “ol- mak itibarile kendisine karşı şükrün hissediyorsak - bunun ifasını ve (fade- ki, siyaset ve icraat sahalarında yap- tığımız işler irfan ve vicdanı hukü- kilerde yer bulsun ve hukuki haya tın mebdei, menşei ve istinadgihı ol sun. O itibarladır ki, devletçilik vas- fını Teşkilâtı Esasiyeye koymak ke rarını verdik, Atatürkün vazettiği (o prensipler Türk'tür. Yani asliyeti ve menşeli iti- barile tamamile milletin kendi seciye- sinden alınmış ve onun bütün ihti- yaç ve zaruretlerine uygun “olarak seçilmiştir. Bu prensipler ayni za- manda türkçüdür de, Bü itibarladır ki millicilik vasfı kendiliğinden çi- kan bir zaruret Olur. (Bravo sesleri) Bu milletin son nomik hayatta, elim hayatı yaşamamak ve beşeriyete de böyle bir felâket hazırlamak is- temiyorsa, Türk Milleti, behemehal Türkçü ve millici olmak lâzımdır. (Bravo, çok yaşa sesleri) (Alkışlar). Türk milletini beşeriyet içerisinde medeniyete yarar, sulhe hâdim, müm- taz bir camin yapmak için eyvelemir- de 'Türk milletini istikbal tarihinde de lâyik olduğu medeniyet şeviyesi- ne çikarmak lâzımdır. Bu itibarla millici olmak bizim zâ- ruri şiarımızdır. Fakat bizim millici | şiarımız dar ve inhisarcı .değildir. Bizim milliciliğimiz medeni beşeriyet içinde onun esaslı bir unsuru olarak insanlığın ilâ ve tealisine ve bütün dünyayı mesud ve müreffeh yaşat- mıya matuf bir milliciliktir. Diğer bir vasfımız da halkçı ölmak- tar. Halkçı olmak âlicenablığımızın nazari bir eseri değildir. Zaten biz prensiplerimizi koyarken geçmiş za- manlara ald ve yahut insanlların yük- sek hislerinden mütevellid mücerred mefhumlara kapılarak koymadık. Biz doğrudan doğruya sulh ve medeniyet âmili olarak bir Türk istiklâlini ebe- diyen korumak için ne gibi şartlar dairesinde yapılacağını arıyarak ve icabeden şartları tesbit ederek aldığı- mız halkçılık biromerhamet eseri de değildir. Halkçılığımız doğrudan doğ- rüya bu memleketin kurtarılması, müstakil olarak insanca yaşaması için bir şartı evveldir. Bizim halkçılığı- | mız; halka doğru, halk için değil, | halk tarafından ve halkla beraber sis- temidir. (Alkışlar) Bu sistem mem- leketin doğrudan doğruya halk ta- | rafından idaresini istihdaf eder, Biz- de ferd ve sınıf imtiyazı yoktur. Bü- tün vatandaşlar üzerinde kanunları- miz tamamile müsavi olarak merii ve caridir. İttildimıza vâsıl olacak da cezasını görmiyecek hiç bir kanuni kabahat yoktur. Halkçılığımızın tatbikatta ve teş- rli hayatta yeni yeni elemanlar ola- rak cihana nümunö olacak kadar ileriye varmış hükuki eserleri vardır. Partimizin her sene toplanan ocak kongreleri, iki senede bir toplanan vi- lâyet kongreleri, dört senede bir töp- yaptığımız işleri her sene bu kongre- | lerde gözden geçiriyoruz ve oradan al rındaki isabetin. en büyük âmili de halkın fikirlerini almak ve mütalâa- larına lâyık olduğu ehemmiyeti vere- rek kanunların hazırlanmasında mü- €ssir kılmaktadır. Binaenaleyh Bu kadar Yüzumlu ve önemli bir prensi- pin “Teşkilâtı Esasiyeye girerek âm- menin vicdanında bir hukuk esası ola- Atinada müşahedeler Türk dostluğu Yunan siyasetinin temel taşıdır Hariciye o vekilimizin Yunanlıların Bulgar - duydukları endişeleri izale etti müsbet ve faal rolü, Yugoslav paktından Türk gazetecileri, Yunan Meçhul asker âbidesine çelenk koyarlarken Atinada toplanan Balkan entantı konseyi ve Balkan matbuat kongresi, dört müttefik memleket arasındaki bağların kuvvetini isbat ederken di- ğer bir hakikatin daha tezahürüne yeni bir vesile teşkil etti, Türk - Yunan Bugün Yunanistanda siyasi kanaat ve akideleri her ne olursa olsun hiç bir ferd yoktur ki, Türk - Yunan dostlu- unu benimsemesin ve Yunan harici siyasetinin temel taşı olarak telâkki etmesin. Lozan muâhedesi, iki devlet arasında asırlarca sürmüş ve iki mil- lete zarardan başka bir şey temin et- memiş olan nizaları ve mücadeleleri kati surette tasfiye etmiş, binlerce seneden beri yan yana yaşıyarak kay- naşmış ölan iki millet arasında pürüz- süz ve devamli bir dostluk tesis etmiş- tir. Bugün Türklerle Yunanlıları yekdi- | geri aleyhine düşürecek hiç bir ihtilâf kalmamıştır, Bilâkis Türkiye 'ile Yu- | nanistanın her- sahada -menfaatleri | müşterek ve müvaziğir, Yunanlı dost- larımız, bu hakikati bizim gibi tama- mile anlamışlar ve harici siyasetlerini bu yeni esaslara istinad ettirmişler- dir. Gerek konsey ve gerek Balkan matbuât kongresi müzakereletinde, 'Türk - Yunan tezleri yanyana yürü- müşler, daha doğrusu biribirini ta- mamlamışlardır. Türk - Yunan menfaatlerindeki bu iştirakin, istikbalde daha ziyade inki- şaf edeceğine hiç şüphe yoktur. Çün- kü her iki millet de bugün Balkaniar- da mevcud statükonun, sârsintısiz bir Sulhün devamını ârzu ediyorlar, Bu cephede de iki milletini ve iki hükü- metih noktal nâzarları yekdiğerinin &ynidir. Hariciye vekilimizin Cenevreye gidip gelirken, Atinaya her uğrayışında gör- düğü hüsnü kabul, şu son dört beş ay zarfında Türk - Yunan dostluğunun | ne kadar kuvvetli kökler salmış oldu- gunu gösterir, Bu münasebetle, son Balkan korse- yinin geçen ay, Bulgâr - Yugoslav pak- tı yüzünden Belgrad ile Atina arasın- | da, belirmiş olan hafif bir anlaşmaz- lığın ortadan kalkmasına hizmet et- | miş olduğunu da kaydetmek isterim. İki müttefik memleket arasındaki bu noktai nazar farkının kalkmasında Hariciye vekilimizin oynadığı müsbet ve faal rol, Atina siyasi mahfillerinde takdirve teveccüh ile yaâdedilmekte- dir, Yunanlılar, Bulgaristanın Akdeniz- de bir mahreç elde etmesi davasından | resmen ve #lenen vaz geçmemiş olma- si yüzünden, Bulgar - Yugoslav ebedi dostluk paktını hoş bir nazarla gör- memişler, Yugoslavyarın siyaset ibre- sini Sofyayz çevirmiş olmasından bir Bulgar - Yugoslav paktında mevcud Teç elde etmeğe kalkışırsa, Belgrad hü- kümetinin bu «ebedi dostluk: taahhü- dünü, Balkan antantına dahli bir dev- let sıfatile, Yunanistana göstermeğe mecbur olduğu «yardım» İle nasıl te- Mf edeceğini soruşturuyorlardı. İşte Balkan antantı konseyi, Yu- nanlıların bu endişeleri arasında mü- zakerelerine başladı ve Hariciye veki- Hmizin müsbet ve yapıcı rolü, iki müt« tefik memleket arasındaki bu noktai nazar ihtilâfını ortadan kaldırmak ve Yunanlıların endişelerini yatıştırmak hususunda tesirini gösterdi. Konsey- de Yunanistarı temsil eden başvekil ve.Hariciye nazırı M. Metaksas, Yu- goslav başvekilinin Bulgar - Yugoslav paktının Balkan paktının mütemmimi olduğuna, hiç bir hükümet aleyhine müteveccih olmadığına, Belgrad ka- binesinin Balkan paktının kendisine tahmil ettiği taahhüdlere sadık bu- lunduğuna dair verdiği teminatı, mem- nuniyelle karşılamış, ve Balkan and- laşmasının iki uzvu arasında bir aralık baş göstermiş olan nokta! nazar farki bu sayede ortadan kalkmıştır. Bu ne: ticenin istihsalinde, Hariciye vekili- mizin oynadığı müsbet rol Yunan si- yasi mahfillerinde derin bir memnu- niyetle. karşılanmıştır. Velhasıl Atinadaki soh toplantılar, gerek müttefik Balkan memleketleri arasındaki müşterek bağları ve gerek Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğu daha ziyade kuvvetlendiren Parlak neticeler yermiştir. Ahmed Eildli ama Hey gidi Sahaflar çarşısı hey.. | (Baş tarafı 7 nei sahifede) lar var mıdır? En nadir ve kıymetli kitap Kaç paradır? | — Bugün İstanbulda «Nddir kitap piyasası» diye bir şey (kalmamıştır. birzamanlar yazma bir şehnamenin 1000 liraya elden ele satıldığını bili- rim. Hattâ tek cild kitap 2000 - 3000 Vira sdiyordu.. Lâkin bugün İstanbulda böyle 1000 lira edecek, hattâ 500 lira edecek ki- tap kalmamıştır. — Acaba bunun sebebi nedir? i — Bir kere kitap kalmadı. İstan- İ bulun o on sene on beş sene evvelki büyük yangınlarda pek çok kıymeti kitaplar yandı. Bunun için bugün kıymetli kitap salışı kalmamıştır, Sonra birçok yazma eserleri taklid ederler, kopya ederler.. bunları asıl. larından ayırd etmek büyük bir mâ- harete mütevakkıftır. Bir kitabın ha- kiki nüsha olup olmadığını anlamak kuyumculuktan, elmasın aslını anla- yap anlamamaktan çok zordur. Nice kitapların taklid nüshaları senelerce hakiki zannedilmiş ve yüksek fiatle satılmıştır, Bunun için Sahaf deyip geçmeyiniz. kuyumculuktan çok zor ve ince bir iştir... UP,

Bu sayıdan diğer sayfalar: