VR gsm.» a e TE AKŞAM — 21 Şubat 1937 m - Musikiye rağbet artıyor i Fakat şarkı söyliyen az. Çoğumuz bunu bir hafiflik addediyoruz Konservatuar müdürü diyor ki: « Köylerde bol şarkı söyle- nir. Gramofonu olmıyan bazı tarla sahipleri işçi bulamazlar Konservatuar müdürü bay Yusuf Ziya: — Harpten sonra bizde halkın mu- #ikiye karşı rağbeti arttı... Dedi, Musi- Ki yavaş, yavaş halkta bir ihtiyaç ha- İline giriyor... Eskiden musiki dinleme- ği akıllarına bile getirmiyenler şimdi konserlere geliyorlar.. birçoklarının gayesi: «Güzel bir radyom olsa da ak- şamları şöyle güzel bir musiki dinle- sem.» dir, Emin olunuz, eğer bügün insanlar fazla sinirli iseler bunun sebebi mut- Jaka az musiki dinlemeleridir, Çünkü musiki en güzel sinir ilâcıdır. Musiki &adar dinlendirici, musiki kadar yor- gun sinirlere istirahat verici bir ilâç yoktur.. İnsanları yükseltmek noktali naza“ zarından musiki harikulâde bir vasi- tadır. Hocası Damon meşhur Perik- lise şu meşhur sözü söylemiştir: «Bir millet hayatında inkılâp yapmak İs- terse rübabna bir tel ilâve etsin.» Jan Jak Russo der ki: «İnsanlar ko- nuşmadan evvel teganni ederlerdi. Volter der ki: Güzel sanatler için- de ülühiyete en yakın olanı musiki- dir KONSERLERE KİMLER GİDER? Her sene bir çok konserler tertip eden konservatuvarın genç müdürü“ ne sordum: — Bizde konserlere en çok kimler gider? — Bizde konserlere en çok giden kadınlardır. Son senelerde konser din» leyiciler arasında erkekler de çoğal- mıştır. Sonra erkeklerle kadınların konsere gidişleri arasında çok fark var- dır. Kadınlar konsere gittikleri za4 man çoğu musiki ile beraber öteki din- leyici kadınların tuvaletlerile, giyiniş- İerile de meşgul olurlar, Halbuki kon- sere gelen erkekler kendinden geçmiş, kendisini tamamile musikiye vermiş bir halde istiğrak saatleri geçirirler.. #onra gariptir. Musiki kadın ruhu- ma çok yakın bir güzel sanattir de- ği mi?. Halbuki musikide erkekler ka» dialardan çok daha fazla muvaffak olurlar. Meselâ kadınlar arasında erkekler kadar büyük, beynelmilel olmuş bir virtuoz bulamazsınız. kadınlar ars sında gayet kuvvetli istidatlar var- dır. Lükin meselâ bir Poplo Kazlas, Alired Korto, Jak Tibo, Hüberman gibi kuvvetli bir virtuoz hemen hemen yok denecek gibidir. Büyük bestekârlar ise hemen hepsi erkektir, Bizde erkekler son zaman- larda musikiye fazla düşmelerinin bir misalini daha söyliyeyim.. konserva- tuvara eskiden gelen erkek talebe son derece azdı, kız talebe ise pek çoktu. Halbuki bugün vaziyet çok değişmiştir, Erkek talebe gittikçe fazlalaşmakta» dır. PEK AZ ŞARKI SÖYLÜYORUZ Meşhur bir profesör doktor bana: — Az gülüyoruz. Hattâ dikkat edi- niz. İnsanın en neşeli zamanı fale- belik çağıdır. Halbuki mektebe giden siyah göğüslüklü talebe kıza bakınız. Onun bile çehresi asıktır.. demişti. Bu sefer de konservatuvar müdürü B. Yusuf Ziya: — Sonra biliyor musunu? Pek as şarkı söylüyoruz... Avrupalılar evle- rinde, ve yahut bir kıra filân gittikle- ri zaman mütemadiyen şarkı söyler- ler, şarkı mırıldanırlar, Bizde ise şar kı söylemek, kendikendine şarkı mi- rıldanmak âdeta bir hafiflik telâkki edilir, Amma bu vaziyet şehirlerde. dir. Şarkı söylemek cihetinden köyleri. mizin bir Macar köyünden hiç farkı yoktur. Hattâ bizim Köylerde daha Yazla şarkı söylerler. Meselâ köylü dağa giderken, dağdan dönerken, odü- na giderken, kız çeşmeye giderken Şarkı söyler. Çoban koyunlarını otla» tirken dağ başında kavalını çalmayı Konservatuar müdürü Yusuf Ziya ihmal etmez. Onların hayatında şe- hirlerdekile mukayese edilmiyecek kadar çok musiki vardır. Köyde rençper şarkı söylemeyince İş göremez. Çünkü ancak yorgunlu- ğunu şarkı ile unutur. Daha tuha- fını söyilyeyim.. son köylere seyahar timde bunu gözümle gördüm., KİMİN GRAMOFONU VARSA KAZANIYOR Tarla sahipleri, meselâ tütün tar- lası sahipleri, gramofon ve bol plâk- lar alıyorlar. Amele kimin gramofonu varsa onun tarlasında çalışmak için can atıyor. Bu öyle hale gelmiş ki gramofonu olmıyanlar amele bulmak- ta sıkıntı çekiyorlar. Çünk amele mu- siki #le bir yandan eğlenirken, yor- gunluktan gerilen sinirlerini dinlen- randıman almak kabil değildir, Gramofonu olmıyan da çok türkü söyliyen ameleyi tercih eder- ler, onlara fazla yevmiye verirler. Çünkü o şarkı söylerse öteki ameleler daha iyi çalışırlar ve daha iyi iş çıka- rırlar, Halbuki bizim şehirlerde yüzümüz «İttihad ve Terakki » nin son Sahife 7 devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, Tefrika No. 23, nasıl dağıldı? Yazan: Mustafa Ragıb Kara Kemal,İsmet beyi Şehremanetinde muhafaza etmeğe çalışmış, fakat muvaffak olamamıştı İsmet bey, İstanbulun temiz bir âile- sine mensup olmakla beraber, Kara Kemal bey gibi bir şahsiyetle uğraşa- cak mizaçta değildi. Fakat çok geç- meden İsmet bey hastalandı ve şeh- remaneti ile İstanbul valiliğinden is- tifaya mecbur oldu: 3 şubat, 331 İsmet bey Şehremanetinden ayrl- dıktan sonra (Merkezi umumi), <İt- tihaâ ve Terakki» ye, hususile Kara Kemal beye bu kadar sadakatle bağ- lanmış olan bu zatı açıkta bırakmak istemedi ve o Sırada tekrar inhilâl eden İstanbul mebusluğuna intihap ettirdi. Fakat eski Şehremini, Emanetlen ayrıldıktan bir müddet sonra bir ge- tanbul çocuğunun bu feci &ki- betine o pek çok (kimseler (oOâci- dı: Cesedinin bir hafta sonra de- nizden çıkarılması üzerine yapılan ce- naze merasiminde merhumun tabutu arkasından ilerliyen Kara Kemal be- yin hüngür hüngür ağladığını gören- ler vardı. çatık ve katiyen şarkı söylemeyiz. KARA KEMAL, İSMET BEYİN Köyden yeni gelmiş hizmetçiye bakı- TOPLU BİR HALDE NİÇİN ŞARKI, SÖYLEMEYİZ? Şehirler daima köylere nazaran mu- #ikisiz kalmıştır. Bizde şehirlerde kaç bağ veya bayan vardır ki evinde mi- süfirlerine piyano ile beraber bir şar- kı söylesin? Sonra Pariste sokaklarda seyyar şarkıcı ile, beraber yüzlerce kişinin toplanıp şarkı söylemesi meşhurdur. Bizde ise siz halkın en eğlenceli yer- de toplu bir halde ayni şarkıyı söy“ lediklerini gördünüz mü? Buraya geçen yaz Jülya Reyes adında bir İspanyol şantözü geldi. Bu kadın «Kaçumbambey> diye bir şarkı söylüyordu. Halk bu şarkıyı tut- muş ve Şantöz her gecs: — Haydi hep beraber söyliyelim. Kaçumhambey.. diye başlar, fakat kimse onunla bera- ber - şarkıyı bildiği halde - söylemez- dl. Çünkü herkes bunü hafiflik telâik- Kl ediyor... Hoş toplu bir halde şarkı söyliye- Him diyoruz. Lâkin hangi şarkıyı söy- Wiyeceğiz. Şöyle adamakıllı şarkımız da yok ya... Yalnız köylerde söylüyor- lar. Şimdiye kadar bizde 20,000 halk şarkısı olduğu anlaşıldı. Belki de bundan daha çok fazla da vardır. Hal- buki Macaristan gibi halk müziği çok kuvvetli bir yerde halk çarkıları 10,000 kadardır. tezahüratia kutlanmıştır. Merasime bütün askeri kıtalar, on binlerce halk ve teşekküller, mektepliler iştirik etmiş, anıt önünde çok heyecanlı söylerler verilmiştir, Gönderdiğim resimde askerin geçit resmi görünüyor, ÇEKİLMESİNİ İSTEMİYORDU.. ra Kemal de İsmet beyin hastalan- dığını ve çalışacak vaziyette olmadı- ımı biliyordu. Fakat İsmet beyin Şehremanetinden büsbütün ayrılmd- sına razı değildi. Cemiyetin İstanbul mümessili, fır- kasının en büyük şefi Dahiliye nazırı Talât beyi ziyaret etti. Ve cemiyetin memleket hayatında vücüde getirmeğe çalıştığı işleri tamamile $i için, ancak İsmet beyin Şehrema- netinde kalması lâzım geleceğini uzun uzadıya anlattı, Kara Kemal beye göre İsmet bey ha- kikaten tedâviye muhtaç ise, Şehremi- nine bir müddet için mezuniyet ve- rilmesi ve iyileşip dinlendikten son- ra tekrar vazifesine başlaması en mü- nasip hattı hareketti, Çünkü (Mer kezi umumi) niu bu «Küçük efen- diş si harbin en nazik bir zamanında bile « harbin ilânındanberi peyda olanı hadiseleri - «İttihad ve Terakki; nin halkı biraz avutmak ve Kara Kemalin pek ileri giden hareketlerini biraz kıs- mak lâzımgeldiğini görüyordu. Talât bey, İsmet beyin kendiliğin- den çekilmesini bir fırsat telâkki ede- rek bu düşüncesini tatbik etmek için kabine ve (Merkezi umumi) deki ar- danışmaksızın İsmet be- yin istifasından 24 saat sonra Emni- yeti umumiye müdürü (İsmali Can- bulat beyi Şehremanetine tayin etti: 4 şubat, 331. Esasen İsmet bey, Şehremanetin- den istifasından iki ay evvel, iki vü- zifeyi birden görecek sıhhi vaziyette olmadığından İstanbul valiliğini bi- Takmış ve Canbulat B., Emniyeti umu- miye müdürlüğünü muhafaza etmek- le beraber vali vekilliğine de daha o zaman tayin edilmişti. Yeni Şehremini, halkın iztırabı ve şikâyeti karşısında Talât beyin duy duğu ciddi endişelere karşı koyacak ve Kara Kemalin artık taşkın görünen gayretlerine sed çekecek bir mizaçta idi. Bütün mazisi sert, asabi, hattâ imtizaçsız hareketlerle geçen Canbu- İlat bey, son günlerde «İttihad ve Terak- İki> içinde Kara Kemal beyin bütün ha- , reketlerine şiddetle itiraz edenlerin en önünde bulunuyordu. Bahusus Canbulat beyin meşrutiyetin. ilânından evvel «İttihad ve Terükkiz- nin <Fedaller» teşkilâtında mühim bir rol oynaması ile başlıyan siyasi hayatı, yalnız cemiyet mahafilinde de- gil, halk nazarımda darmalümdu. Yeni Şehremini, bu memuriyete ge- linceye kadar inflal ve hiddetlerini ekseriya silâha müracaat etmek su- retile isbat etmiş, «İttihad ve Terak- kiş nin «Fedailer» grupunda çalıştı- ğı gündenberi . bir komiteci ruhile ha Teket ettiğini göstermişti. Bu itibarla bu kadar sert bir ka- rakterde olan yeni Şehreminine «Kü- çük efendi> nin her istediğini yaptı- YENİ ŞEHREMİNİ, İAŞE İŞLERİNİ BİZZAT ELİNE ALMAK İSTİYOR