çıkmıştı. Tam aradığı renkte bir kaç metre kurdele ile, çantasına uyacak bir çift eldiven bulmak için bütün Beyoğlunu altüst etmişti. Şimdi, bir vitrinin Önünde durarak yeni biçim garib şapkalar- ah birini seyrediyordu. Birdenbire; kalın ve neşeli bit ona başını çe- virtti: —Saniha hanımejendi... Keidisine hitab eden (delikanlıya mütehayyır gözleri baktı, Delikanlı bu gözlerin içinde unutkanlığı oku- yunca biraz mahcub oldu: - Affedersiniz, dedi... İhtimal ki yanıldım... — Hayır, hiç yanılmadınız.... İs- mim Saniha, Şimdi sizi de pek âlâ hatırlıyorum. Fakat bir türlü isminiz dilimin ucuna gelmiyor. Ah ne fena hafızam var! — AN Nazmi... Bu yaz Büyükndada tanışmıştık. Klübde oynadığımız tenis partilerini hatırlıyor musunuz? Dört ay oldu ancak... — Saniha şimdi kendisine neşeli neşeli gülen kuru ve kemikli yüzlü delikanlıyı pek âlâ tanımıştı. Ali Naz- mi şimdi z — Lütfen... Şurada bir çay içmeyi rica etsem kabul eder misiniz? Saniha biraz evvelki unutganlığını #flettirmek için bu teklifi kabul et- meğe mecburiyet hissetti, Köşede bir masaya oturdular. Sani- ba daha ziyade sıkılmış bir vaziyette âdi. Delikanlı daha rahat, daha mem- tavır almıştı. Maamafih hür- ç' kusur ettiği yoktu. ükadanın eğlenceli. günlerini n AV Nazmi oldu. Sanihe bir un neşeli lâkırdılarını Keyifli takib etti. Fakat, Ali Nazmi addan bahsettiği zaman, bir- Genbire içinde bir şey burkuluyor gi- bi oldu. Nâzminin Vedadm tenisteki yetine dair hayran hayran irleri lezzetle dinledi. de o kadar üzüntü duyu- ı geciktiğini hatırladı. kür n yakasını düzeltti. b? asabi eldivenlerini giydi. Ali Nazmi bir mâna veremediği bu Jcal ki nda hayrette kaldı. He- le genç ayrıhrken verdiği selâm © kadar soğuktu ki bütün bütün şa- girdi: in canını sıktığımda şüphe yok ama... Ne yaptım acaba? Hangi lâkırdıya canı sıkıldı? Diye üzülüp duruyordu. Ali Nazmi şimdi Sanihayı Büyüka- dadakinden çok daha güzel, çok da- ha cazibeli ve zarif bulmuştu” Tam hulya ettiği gibi evlenilecek bir genç kiz! .. Saniha oBüyükadadan İstanbula döndüğü zaman, içinde gizli bir üzün- tüyü de beraber getirmişti. O eski sü- künetinden, rahatından eser kalma» Yasan: İSKENDER F. SERTELLİ — Dur bakalım, dedi, bir şeyler söy- Karacanın yüzü gülmeğe başladi. Salih reis: — Dayak Cennet tasmıdır.. İ Diye gülümserken, gemici yere iğik- l di.. Kemal reisin ayaklarıma kapandı: — Bütün bildiklerimi anlatacağım. İ Fakat, sizden bir dileğim var. Kemal reis sordu; — Ne istiyorsun —Beni rekrar Hüsrev relsin gemisi- ne göndermemenizi dilerim, — Korkuyor musun ondan? — Elbette. beni öldürür alimallah.. — Pekâlâ Söz veriyorum. Receb re- isin gemisinde çalışacaksın bundan sonra! Fakat hakikati ” söylemek şar- tile... Gemici sevindi.. ayağa kalktı; KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ, — Ayşe, Hüsrev reisin gemisinde sak» ıdır, aslanım! Ve geniş bir nefes alarak sırtını di- Po e ra Sahife 11 dığını pek âlâ farkediyordu. Bütün bunların sebebi de Vedad idi. Vedad onun pek hoşuna gitmişti. Bunda hiç bir garabet yoktu, Vedad hangi kızın hoşuna gitmezdi ki? İcab eden mezi- yetlerin hepsini halzdi. Yüzünün çiz- gileri kusursuz, endam, bir atlet ka- dâr muntazam, ifadesi sevimli, giyi- nişi sade ve Kibar... Güzelliğini ve erribesini kendisini de pek âlâ bilir. di. Fakât bundan istifade edörek genç kıfari sokulup onlarla eğlenecek, hoş vakit geçirmeğe çalışacak yerde bilikis gayet ağır, eledi, fakat nazik davranıyordu. 'Saniha ile aralannda ufak, ama pek ufak bir flört geçmişti. Vedad: — İstanbula indiğiniz zaman bana iki satır bir şey yazmız, yahut telefon ediniz, diye rica etmişti. Vedad bunları söylerken, elini öp- mek için iğildiği zaman Sanihanın nasıl yüreği çarpınıştı! Saniha İstan- bula indikleri vakit de iki satır mek- tubu yazmış, Fakat hiç bir cevap ala- mamıştı. Telefon etmişti telefondaki kız Vedad bey geldiği zaman haber edeceğini vaadetmişti. Fakat Vedad- dan gene bir haber çıkmamıştı. Artık Sanihanın ümidi kesilmişti. Pakat bu hatıra onda o kadar derin bir ıztırab bırakmıştı ki genç kız bundan hiç bir zaman kurtülarıyacağını hissediyor- du. ... sö Ali Nazmi hep Sanihayı düşünmek- ten kendini menedemiyordu. İçinde bir hissikablelvuku bu genç kızla me- sud olamıyacağını ona haber verdiği halde, bu korkuyu çocukluk addede- rek bir tarafa atmağa çalışıyordu. Genç kızla tesadüf vesilelerini hiç ih- mal etmedi. Fakat onu hiç Laciz et- medi. Ancak bir iki dakika görüşmek- le iktifa ederek çekildi. Hattâ bazan uzaktan bir selâmlaşma bile ona kâf geliyordu. Sonra, biraz daha cesaret buldu. Telefon etti, Yeni çıkmış bir romanını yolladı, çiçek yolladı. Ali Nazmi genç kızın babasile de ahbab olmak yolunu buldu. Saniha, bir gün babasının annesine All Naz- miyi gayet akılh, istikbali açık bir genç diye methettiğini işitince hay- ret içinde kaldı. > — Sen de kendisini tanıyacaksın, Saniha... Çünkü hana #eninle evle- nirss pek mesud olacağını açıkça söy- Jedi. Ben ufak bir tahkikat yaptırdım. Aldığını malümat bep kendisinin le- hindedir, Kâfi derecede zengin bir de- ikanh, Benim fikrimi sorarsan, senin için gayet münasib bir koca olacağı kanaatindeyim. Saniha ne cevap vereceğini bilemi- yordu. Kabil olsa: — Baba, diyecekti. İyi bir çocuk olabilir ama... Yüzü pek kemikli, ho- şuma gitmiyor. Ben asıl ötekini İsti- yorum. Pilhakika, dört ay sonra bile, Veda- dın hatırası hâlâ Sanihayı bir esir No 12 reğe dayadı. Receb reis hiddetle bağırdı: — Yalan söyleme! Geminin her ta- Gemici güldü: > — Onu şeytanlar bile bulamaz. Ayşe, baş küpeştedeki büyük topun cephaneliğinde saklanmıştır. Donan- ma kethüdası Yusuf ağa gelirken, Hüs- rev kaptan onu uzaktan gördü ve he- men güvefteye çıkardı. oraya sakladı. Kemal reis Receb kaptana döndü: — Topların cephaneliklerini arama- dıniz m? — Orasını aramak şeytanların bile aklına gelmezdi.. bakmadık. Kemal reis bir noktayı daha anla- mak istedi. gemiciye sordu: — Hüsrev reisin gemiye kadın geti: rişinden gemiciler huylanmadılar mı? — Ağzını açmağa kim cesaret ede- bilir? Hem onun dalkavukları o kadar çok ki.. bize söz söylemek sırası düş- müyor bile, Kemal reis; — Hüsrev, gemiye kadın kapatma- nın yasak olduğunu bilmiyor mu? A KŞA M Beşiktaş Halkevinde yapılacak me- rasim ve konser Halkevierinin yıldönümü bayramı Beşiktaş Halkevinde de büyük mera- simle kutlanacaktır. Bugün me rasime İstiklâl marşile başlanacak, Halkevleri hakkında Ankaradan veri- lecek nutaklar radyo ile dinlendikten sonr Beşiktaş Hâlkevinin iki senelik çalışmaları anlatılacak bundan sonra bir könser ve bir temsil verilecektir. Beşiktaş Halkevinde 23 şubat salı günü akşamı saat yirmi birde cumhur başkanlığı filarmonik orkestrası mu- alimlerinden bay Ertöğru! tarafın- dan bir konser verilecektir. ŞİŞLİ HALKEVİNDE KONSER VE MERASİM Halkevlerinin yıldönümü münaâsebe- le bugün Şişli Halkevinde İstik- 1âl mücadelesini tasvir eden ve Hasan Bükey tarafından yalan Utku'isimli Süit Senfonik orkestra tarafından ça- nacak, ayrıca merasim yapılacaktır. gibi kendisine bağlıyordu. Vedaddan o vakittenberi hiç bir ses çıkmamış- 11. Fakat herhalde İstanbulda idi, Bu hatıra Sanihanın zihninden çıkabil- seydi Ali Nazmiye karşı daha yumu- şak bulunacağını, yüzünün kemikli olmasını o kadar büyük bir kusur ad- detmiyeceğini kendisi de hissediyor- du. Onun karısı olursa ihtimalki bü- yük bir saadet duymıyacaktı. Fakat herhalde itimad ve hürmet ile sarıla- bilecek bir hayat arkadaşına nail ola- cağı şüphesizdi. pe Bir gün Saniba artık dayanamadı. Biraz evvel karıştırdığı fotograf al- bümü içinde Büyükada hayatına dair gördüğü resimler onun iradesini bü- tün bütün zayıflamıştı. Hemen soka- ğa fırlıyarak Vedadın yazıhanesine koştu. Fakat delikanlı orada yoklu. — Şimdi nerede ise gelir, diyorlardı. Ve Saniha, orada, bir köşeye çekile- Tek Vedadı bekledi. Bu yaptığı şeyin ne Kadar izzeti nefse dokunacak bir hareket olduğunu pek âlâ takdir et- tiği halde yapmamak elinden gelmi- yordu. Biraz sonra Vedadın geldiğini gör- dü, Fakat yalnız değildi. Yanında “ Kadının kısa boyu, tıknaz vücudü uzun boylu ve ince delikanlmın ya- nında gülünç oluyordu... Fakat bu bir bıçak gibi Sanihanın kalbine saplan- dı. Oradan hemen uzaklaştı. ... Saniha uzun bir düşüncöden sonra kat'i bir karar verdi: Ali Nazmi ile evlenmiyecekti! Sevmediği bir erkeğe varmaktan ise sevdiği bir erkeğin ha- tırası içinde yaşamayı tercih ediyor- du. Belki bir gün, başka bir genç o hâtıraları kalbinden siler, orada yeni bir hayat canlandırmağa muvaffak ölürem... Peki. Fakat Saniha ancak kalbinin hâkimi bir erkeğe varmak istiyordu. Hikâyeci “Gemitl kalın kaşlarını kaldırarak münalı bir tavırla cevap verdi: — Hüsrev reis yasaktan ânlıyan bir adam olsaydı, on yedi geminin bütün tayfalarnı kendine bendetmeğe ve si- 2e karşı aykırı vaziyet almağa, hattâ sizi öldürtmeğe kalkışmazdı! Kemal reisin tepesi atmıştı artık. Bu tehlikeli vaziyet karşısında sebat göstermekten başka yapılacak bir iş kalmamıştı. » “Ayşeyi onun elinden kurtarmalı ve Hüsrevin burnunu kırmalıyım. Diyerek, Receb ve Salih kaptanlar- la birlikte kâmarasına çekildi. “.. «BURADA, ENDÜLÜSÜN NASIL YIKILDIĞINI GÖRMEK İÇİN Mİ BEKLİYORUZ?» Kemal relsin kamarasında hızlı Kiz- lı konuşuyorlardı: — Bu gemicinin dediği doğru ise; eğer Ayşeyi cephaneliğe saklamışlar- İ sa;' Hüsrev reis deniz nizamlarma kar- şı geliyor, demektir. — Öyle ya, Gemiye bir kadın kapat mak, şimdiye kadar görülmemiş, iştil- memiş bir rezalettir. — Demek ki Hüsrev reis amirala da, devletin nizamlarına da meydan okü- yor. Kemal reis müdebbir ve ilerisini dü- şünür bir adamdı, — Bu işi ilk önce tatlılıkld hallet Li a 21 Şubat 937 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Beyoğlu Halkevi gösterit tarafından temsil, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30: Varyete müziği, Ambasadörden naklen, 19,30: Konferans; Selim Sır Tarcan, anne- lerle hasbiballer, 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkılar, 20,30 Ömer Riza tarafındanarapça söylev, 20,45 Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk'şarkıları, Saat aya- rı, 21,15: Orketsra: 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı, 22,35: Plâkla sololoar, opera ve operet parçaları, 23, Son. Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntahap Programı Münih (405) saat 15,00 Bach musi- kisi, Prag (470) 1655 Arjantinden naklen büyük konser. Roma (421) 17,00 Bethofenin 5 inci senfonisi - Bach musikisi. Zürih (540) 18,20 Bet hofen op. 88. Londra (342) 19,30 Wag- ner konseri, Berlin (35) 20,00 Mozart 20,05 gart (523) 24,00 Siraus musikisi... Dans Musikisi Paris (432) sant 24,00 - Roma (421) 21,00 - Belgrad (437) 1730 - Kayhah (560) 22,15 - Varşova (1339) 23,00, 22 Şubat 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: * 12.30: Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son, Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara masal: İ. Galip tarafından, 20: Rifat ve arka- daşları tarafından 'Türk musikisi ve balk şarkıları, 20,30: Ömer Riza tara- Şehir tiyarosu dram kısmı tarafından Faust, 22,15: Ajans ve borsa haberleri xe ertesi günün programı, 22,35: Plâk- la sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son. 21/2/937 pazar günü saat 15,30 da bir- lik merkezi olan »Alay Köşküz nde top- İanacağı bütün âğaya ilân olunur. Hava Kurumuna veriniz. Kınlay Fatih ilçesinden: İlçe kongre- miz şubatır 28 İnci pazar günü Saat 14 de Şehzadebaşında Letafet apartı- manındaki Ç, H. P. Fatih ilçesi salo- nunda yapılacaktır. meğe çalışalım, Ayşeyi Hüsrevden isti- yelim. Göndermezse, o zaman şiddetli tedbirler almayı düşünürüz, değir. Salih reis o gün, donanmada gizli- den gizliye görülen işleri donanma ku- mandanma bütün çıplaklığile anlat- mak fırsatını bulmuştu: — Siz çok büyük adamsınız! Dedi, Yünç mevkie düşmüş olmaz mıyız? Bi- zim arkamızdan: (Yardıma geldiler.. işin sonunu beklemeden çıkıp gittiler, Ne korkak insanlarmış bunlari) de- mezler mi? Kemal reis Recebe sordu: — Hüsrevle senin aran nasıldır? — Çok iyi... — O ne diyor, gitmemiz için?.. — Hemen yola çıkmamızı istiyor. Ticaret ve zahire borsası" 20 Şubat fiat ve muameleleri 1 — İhhalât: Buğday 265, yapak 35, 3/4, arpa 49,1/2, çavdar 90, kepek 15, susam 15, bulgur 15, un 17, kuşyemi 15, B. peynir 1/2, Z. yağı 21,3/4, nohut 12.1/2, pamuk 6,1/2 ton. İhracat: Çavdar 449, yapak 8.172, kal 11/2 ton. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu © kuruş ik paradan 6 kuruş 20 paraya kadar, arpa Anadol kilosu 4 kurus 36 paradan, Çavdar kilosu 5 kuruş 32.1/2 paradan, Mısır sarı kilosu 5 kuruş 5 pa- radan, Yulaf kilosu 5 kuruş 25 paradan, Kuşyemi kilosu ze iie, ip sİzEz ref Si Zir pir ii 4 di ii — ii i çi : 5 Kr. Ol San, Hamburg iç fındık Gire- Önce de söyledim ya.. Hüsrev yolda gi- derken bizden ayrılacak. Bu maksada donanmayı ele geçirip kendi filosunu kuvvetlendirmek “niyetindedir. — Buna muvaffak olamıyacak. Çünkü onun parası yoktur. Kendi ma» iyetindeki denizcilerin aylıklarını bi- Je ben veriyorum. — Arşipele gidip bir vurgun yapma» ğa karar vermişler. Vi — Venediklilerle anlaşmamız var. Arşipele giderse, bizde onları takib — Hüsrev: (Burada Endülüsün yi- le nin. müdafaasını tekrar eline almış. İspanyollar limandan bir mil uzağa çekilmişler. Bu vaziyet karşısında Endülüs devletinin yıkılacağını dü- şünmek, bu müslüman devletinin yi- kılması istemek demektir, Onlara elden geldiği kadar yardım etmek bor« Ccumuzdur, Ayşeyi hemen bulup ken- disini, istediği yardımcılarla yola çis karmalıyız. (Arkası var) Gi e AYM ae Er ea ey erin sene e GARİ vey ra öpme iy amma üm İLİNİ aldi Be