14 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

14 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Evlendikten on beş gün geçtiklen sonra, bal ayının bütün mesud daki- Kalarına rağmen, karısına; — İki gözüm, muharrir olmak in- sana büyük vazifeler tahmil eder, de- meğe mecbur olmuştu. Nesrin kocasını şöyle bir süzdü. Güzel gözleri hayret ifadesile ne ka- dar doluyorsa kırmızı dudaklarında da o kadar bir istihza mânası okunu- yordu. Maamaftih, onun bu mukabelesi Haydar üzerinde hiç bir tesir yapma” dı. Aşk her günkü hayatta sadece bir istirdad devresinden ibaret imiş gibi, Haydar iki saat sonra masâsi- nın başına oturmuş, kâğıtları önüne Yığmış, çalışmağa başlamıştı. Bir kâ- $ıdın üzerine hususi bir itina İle ro- manının ismini yızmağa uğraştı. Sonra çıngırağı çalarak hizmetçiyi sağırdı: — Hanımefendiye söyle, azıcık gel- sin buraya Biraz sonra Nesrin mütebessim ve müstehzi yüzile içeri girdi, Kocasi- nın yanına yaklaştı. Bir kolunu boy- nuna sararak: — Ne var, şekerin? deği. — Gel bak, dedi. Kâğıdın üzerine yeni romanın ismini yazdım. Bunu söyliyerek özene bezene yaz- mış olduğu kâğıdı uzattı: İdeal Kadn Nesrin mütehayyır bir ifade ile ko- casının yüzüne baktı. O sordu: — Bu ideal kadın kimdir biliyor musun? — Hayır. — Sen, Haydi şimdi beni rahat bi- Trak, yavrum. ... Şimdi her akşam Haydar gözlüğü- nü takarak Nesrine kendi romanının yeni yazılmış sahifelerini okuyordu. İlk akşam, ikinci akşam, üçüncü ak- şam Nesrin âdeta dindarane bir hay- Tanlık içinde bu parçaları dinledi. Fakat dünyada insanlar her şeye tıkları için, dördüncü akşam, Tomi mi dinlerken dudağının kırmizdığını tazelemeğe başladı. İki akşam sonra, kocasının sözünü bir yerde kesti: < — Bir daha oku, rica ederim. — Dikkat etmiyor miydin, Nesrin? — Ediyordum, şekerim, ama... Sen son kelimeleri tekrar et, kâfi... Ma- nasını pek anlıyamadım. Haydar tekrar etti: «Jale onun yü iü avuçlarının içi- ne aldı. Gözlerinin derinliklerine bak- tıktan sonra ağır ağır ağzından öp- tü Genç kadın ayağa kalktı. Kolların gererek tatlı tatlı sordu: — Bu Jale ben miyim? — Evet. Erkek te ben. — Ben seni hiç böyle öptüm mü? -— Hayır, ame... Sen de yapabilir. din, Tecrübe et bakalım — Ayşe... Diye bağırdı. Ayşe gözlerini açtı.. gülümsedi. Rüstem o güne kadar Ayşeyi adile çağırmamıştı.. ve her gelişinde: «— Bir şeye ihtiyacın var mı?» Diye sorduğu zeman Ayşenin yü- züne bakamazdı. İki arkadaş gibi ko- nuşan Rüstemle Ayşe o gün birbirine ne kadar yakın, ne kadar samimi ne * kadar ateşli görünmüştü! Camın altında konuşmağa başladı- lar: — Ağabeyin, Emir Yusufla anlaştı mı? — Şüphesiz. anlaşmasa İşbiliye (1) ye gider miydi? — Emir Yusufun kuracağı hükü- metin yaşıyacağından emin misin? — Yaşıyacağını ve muvaffak olaca» ğını umuyorum, — Emir Yusufun Melik Ebu Abdul- Jah tarafından imha edilmesi ihtima- inden bahsediyorlardı. Bunu yolda gelirken duymuştum. Sevilde böyle bir endişe var mı? , — Hayır. Çünkü Gamadan Sevil Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ İDEAL KADIN ' — Bunu bana bir kaç hafta evvel | meye söylemedin? KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ ... Haydar hiç yorulmadan, usanmea» dan çalışıyordu Arada, Nesrin kocasının omuzuna dayanarak başını uzalıp: — Şekerim, diyordu, bu gece «Bit- memiş Senfoni: var, dinemaya git- miyelim mi? Haydar elemli bir bakışla gözlerini karısına çeviriyor: — Romanımızı dinlemeğe s#inema- yı iereih mi ediyorsun? diyordu. Bu- gün aramızda öyle bir aşk sahnesi cereyan ediyor ki bir şaheser! — Hayal, çabuk ol, geç kalmıyalım. | — Bak, Nesrin, bir saat evvel bana | romanda sen ne diyordun: «Sen öyle bir hulya kuşusun ki mavi tüylerin- le ruhumu daimi bir saadet dünyası içine götürüyorsun. Bırak beni de se- ni doya doya seyredeyim, Bu yaz ge- cesinin sükütu içinde damarlarımda çırpınan aşkının darebanını dinliye- Um, Sus ve yüzüme bak. Başka bir şey istemiyorum. Dünyada bu ber şeydir, saadet budur». Nesrin bir kahkaha attı: — Sahiden böyle'mi yazdın? İğildi. Okudu. Sonra bir adım geri çekildi. Başını mağrurane kaldırdı: — Bu kadın ben miyim? dedi, — Evet, sevgilim, sen. — Beni bu kadar aptal zannediyor- san aldanıyorsun! Beni aldâtacak- sın ba! Ben böyle şeyler söyler mi- yim? Dünkü okuduğun parçada da | çiçekler topluyor, yıldızlara takdim ediyor, gecenin sükütu İçinde bu de- metleri birakıyordum. Sen hiç böyle bir şey yapacağımı gördün mü? Beni bahane ederek başka bir kadından bahsettiğini anlamıyor miyim? Ben böyle bir kadın değilim. Ben sana biraz evvel, haydi çabuk ol, sinema- ya gidelim, bu akşam Bitmemiş Sen- foni var, bunu kaçırmıyelım diyen ka- dınım! Anladın mı? Daha fazla bir şey söylemeğe lüzum görmüyorum. Sen beni açıktan açığa aldatıyorsun. Bir kere hayatımıza başka bir kadın soktun, Sonra beni o kadına, o kadını bana karıştırdın. Sen ne dersen de, fakat ben taham- mül edemem artık, Annemin evine gidiyorum. Yürâcaat ederek ayrılma taleb edeceğim. Bak bakalım, sesimde Dübbü ekber yıldız- larının titremesini hissediyor musun! “e. Hakikaten iş mahkemeye düştü. Barıştırma teşebbüsleri hiç fayda et- medi, Ayrıldılar. Haydar için en büyük ieselli başla- dığı romana devamı etmekti. Roman ileriledikçe tasvir ettiği ideal kadın Nesrine benzemekten bütün bütün uzaklaşıyordu. Nihayet bir akşam Yo- man bitti. Haydar telefona sarılarak romanı sabırsızlıkla bekliyen heyeti şöyleniyordu. Hikâyeci No 105 kuş bile sokmuyorlar. — Kuş sokmazlar #ma, yılan ister- se girecek yol bulur. Ayşe Sevilden uzun boylu bahset- tikten sonra: — Sen niçin kalmadın orada? Diye sordu. Rüstem: — Kemal reis beni bekliyordu, Dön- meğe mecburdum, dedi. Gözgöze geldiler.. ikisi de gülüm- Rüstem başını kaldırdı: — Bugün gökyüzü çok aydınlık. — Her günkü gibi. — Bugün daha parlak görüyorum ben havayı. — Ben de öyle... — Garnatada nasıl oldu da görme» dim ben sizi? — Saklanmağa mecbur olmuştum. Teyzemin evinde yatıp Kalkıyordum, Fakat, ben sizi tanıyorum! — Sahi mi? — Evet, Bir gün Yusuf Hayyatla sarayın önüne doğru gidiyordunuz! Yusuf, yolda bir kadına raslamıştı. — Evet.. hatirliyorum şimdi, KEŞAM 14 Şubat Pazar | İslanbul — Öğle neşriyat; 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Hava- dis, 13: Beyoğlu Halkevi temsil kolu | tarafından bir komedi, 18,30: Mühte- Hf plâk neşriyatı Akşam neşriyatı: 18,30: Varyete müziği: Ambassadörden nakil, 19,30: Konferans: Selim Sırrı Tarcan, 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Rize tarafından arapça söylev, 20,45: Belma ve arkadaşları tarafından 'Türk müsikisi ve halk şarkıları. Saat ayarı, 21,15: Orkestra, 22,10: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son. Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntahap Programı Viyana (506,8) saat 11,45 piyano konseri, Mozart musikisi. Strasburg (349) 16,00 Beethoven 5 inci senfoni Lualdi ve Brehmsın kompozisyonlar rından. Hamburg (332) 20,00 Hündel, Mozart, Staussın parçaları, Frank- furt (251) 20,00 Brahms - Francajs - Rovelin kompozisyonlarından, Stutt- gart (523) 20,00 Kulenkamph - Ke- man konseri. Zürich (540) 21,00 Gü- zel, mavi Tuna hakkında 70 senelik valsler, Dans Musikisi Paris (432) saat 24,00 - Strasburg (349) 24.45 Milâno (369) 23,55 Roma (421) 2040 - Zürich o (540) 2200 - Budapeşte (550) 23,00. 15 Şubat 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı 1230: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05; Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara masal: İ. ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30; Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45: Safiye ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve hâlk şarkıları, Saat ayarı, 21,15: Şehir tiyatrosu &ram kısını tarafından La Bohem, 22,10; Ajans ve borsa haber» leri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 23: Son, — Nasıl bitecek. Mahkemede ayrıl- dılari Haydar kendisini tutamıyarak ağ- Jamağa başlamıştı. Roman tefrika edildi. Edebiyat âleminde büyük bir hâdise teşkil et- ti. Son zamanlarda bu kadar alâkayı celbeden bir eser görülmemişti. Bir gün Haydara Nesrinden şu mek- tup geldi: sİdenl kadından ayrıldığını gör- düm, Şimdi tekrar eski hayatımıza baştıyabiliriz!> Haydar sevincinden fırladı, — Anlamıyan kadınlar ne iyi! diye — O kadın ağabeyime bir mektup. — Tamam.. hattâ ben Yusuf Hay- yata sormuştum: «Bu mektup kimden geldi?» diye. Yusuf cevap vermeden mektubu koynuna sokmuştu. — İşte o kadın bendim.. bir daha ortaya çıkmadım, Sultanın cellâğları beni arıyordu. —Tuhaf şey! Yusuf Hayyat bana sizden neden bahselmedi acaba. — Ben valide sultanla temas eği- yordum, Sonra temâsımı kestim., sak- | Tanmağa mecbur oldum. Hayatımın | tehlikeye düşmemesi için benden | | bahsetmemiş olsa gerek. — Kaç yaşındasınız? i — Yirmi altı. — Kocanızı İspanyollar Kesti, değil mi? — Evet, Engizisyon o papazlarının elinde can verdi zavsilı adamcağız. — Şimdi bekârsınız demek? — Onun matemile yaşıyorum. Ko- cam çok temiz yürekli ve münevver bir erkekti, Çilikiye medresesinden mezundu, Okumayı çok severdi, Ba» na da okuyup yâzmayı, şiiri, tarihi O öğreti — Kaç yıl beraber yaşadınız? | — On üç yıl. — Az zaman değil O halde çok küçük evlenmişsiniz onunla”. — On üç yaşımda idim, Endülüste BULMACAMIZ 4 I — Plüik çan âlet (9) 2 — Yürüyerek (5) 3 — Nida (2) Barsak solucanı (5) 4 — Âdet olan (5) Hane (2) 5 — İkiler (6) 6 — Ab (2) Avuç içi (3) 7 — Nota (2) Kemer (5) 8 — Remiz (3) 9 — Cerahat (4) Uzun değil (4) 10 — Kuşu uçuran (5) Garez (3) Istanbul 13 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) : Esbam ve Tahvilât ist. dahi oo 96,—Şİş, B. Hamiline 10,— Kuponsuz 1933 » Müessis 83, — isükrazı. > 98,50/T.C. Merkez Ünitürki O 72,—| Bankası 96,50 . H,—İAndo hi. 24,40 » M 1,—İ Telelon 6,50 Mümessil | 40991 Terkos 11,50 » MN 39,5) Çimento (o 1455 », m İttihat değir. 10,90 İş Bankası > 40,—j Şark O» 1,10 m Para (Çek fintleri) 16,98, —| Prağ 22,67,78 Londra 619,—İ Berlin 196,69 Nev York 79;27,50) Madrit — 11,32,50 —— 1301751 Belgrad 84,49,10 Gidi 00,6) aakş A1T,AA 346,50 Brükesi (4,49, —j Pengo o 43618 145,10) Bükreş ( 108,07,73 OKASDIM ASM; Ticaret ve zahire borsası Ya ni 4) 13 Şubat fiat ve muameleleri 3 — Nota (2) Güzel bir koku (3) 1 — İlsalât: Buğday 180, Arpa 35, Orta (3) Çavdar 15, Yapak 67,3/4, Kepek 15, 4 — Deri torba (5) Ayı yuvası (2) 5 — Devlet (3) Bizi doğuran (3) 6 — Rol yapmak, raksetmek (7) 7 — Zarar değil (5) 8 — İşleme (3) Taşlı yer (6) 9 — Nida (2) Nida (2) Nota (2) 10 — Cins (3) Yaşıt (5) GEÇEN BULMACANIN HALLİ; Soldan sağa: | - Ihca, Lata 2 - Selika, Kat 3 - Thk, Asa 4 - Arkalık 5 - Ki, Kan 6 - Akıncı, Ma 7 - Aya, Ilgaz 8 . Ceyla, Gemi 9 - Ata, Az 10 - Menzil, Yukardan aşağı: | » Islak, Acar 7» Le, Riayet 3 - Ilık, Kayak, Cilalı 5 - Akıl, Ale 6 - Akıncı 7 - Ilgaz 8 - Aka, Gezi Galib tarafından, 20: Rifat ve arkadaş-| 9 - Tastamam 10 - Ata, Nazik. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Halâskârgazi caddesinde Halk, Taksim: Nizameddin, Tar- labaşında Nihad, Beyoğlu: Kan- köy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Aksaray: oYenikapıda Sarim, Beşiktaş: Süleyman Re- ceb, Kadıköy: Yeldeğirmeninde Üçler, Üsküdar: Ömer Kenan, Fe- ner: Balatta Merkez, Beyazit: Ce- mi, Küçükpazar: Yorgi, Samat- ya: Kocamustafapaşada Ridvan, Alemdar: Cağaloğlunda Abdülka- dir, Şehremini: Ahmed Hamdi. kızları çok erkon kocaya verirler. İki yetgin çocuğum da vardı, — Ne oldu şimdi onlar? — Birini Melik Ebu Abdullahın cel- ladları gözümün önünde ikiye böldü- ler, Eğer o gün kaçmağı muvaffak olmasaydım, beni de keseceklerdi, Rüstem içini çekerek önüne baktı: — Zavallı çocuk... Ya öteki? Ayşenin gözleri sulandı: — Öteki yavrucuğum yedi yaşında bir kız çocuğu idi. Merida kıyıların dan bir kayıkla kaçarken iki İspan- yol korsanıgın eline düştüm, Onu da İspanyollar öldürdü. — Talihsiz kadın! İkisini de gözü- nün önünde kestiler ha?!.. Ayşe kendini tutamadı. Yıçkırarak ağlamağa başladı. — Yavruları unalarının ve bebala- rının gözü önünde kesilenler saymak- keybettim. Fakat, kaybolmıyan, bilâ- Kis gittikçe kuvvetleşen bir imanım ver. Endülüsün kurtulacağına inan- dım. Bu inanışla ben de ağabeyim gi- bi düşmanla çarpışıyorum. Ne yazık | ki bir erkek değilim. o (Arkası var) iye) Endülüsün bü- yük ve mamur şebirlerinden biridir. Şeh- rin etrafı zeytin ağuçlarils o çevrilmişti. in önünden büyük İşbiliye nehri akardı, Nehrin ortasına büyük bir köp. rü VERME uıştu, Bu köprünün. altından Masır 75, Un 45, Razmol 15, Keten to- humu 48,1/4, B. Peynir 1,3/4, Tiftik Buğday 510,3/4, Mercimek i ; i 3 — Telgrafları 12/2/937 Londra: Mısır Lâplata şubat tahmili kor. teri 24 Şi, 6 Pe, Ki. 5 K, 48 5., Londra K. tohumu lâplata şubat tahmili tonu 11, Ser, 7,1/2 şi K. 7 K. 235. Anvers: sun derhal tahmil 100 kilom 153 R. K.-85 5. Fındık iç Levan derhal tahmil 100 kilosu 152 R. Mark K.77K.355. Türk çiçekci mağazası Her nevi taze çiçeklerle çelenkler, küçük tüccar gemileri geçerdi. Şehrin etrafında iki yüz kırk köy vardı; köyle- rin hepsi mamur ve hepsinde de Endü- İös müslümanları otururdu. İsbiliyenin arkasındaki (Cebelüsgeref) o madenleri: le meşhur bir dağdı. Şehir ve mülhakatı şimalden cenuba doğru kırk mil uzun- loğunda ve şarktan garbe doğru on iki mil genişliğinde olup bütün köyler bu saha içinde idi. Şebirde büyük hamam- lar, camiler, mescidler ve bir çok med- reseler vardı. Bu medreselerden birinde ecnebi diyarındari gelen talebeler de ilim tahsil ederlerdi. Tabipleri, şairleri, filo- zofları meşhurdu. Nehirde yirmi dört saatte bir saat su- lar çekilir, fakat bu meddü cezirden çe hir zarar görmezdi. İspanyollar buraya şöbreti vardı; Ormanlarında yapılan kes restesini kurt yemezdi. Sarayların muh- teşem yatak odaları buradan getirilen kerestelerle yapılırdı. Bundan ipekli ve keten kumaşları da ayni şöh- reti taşırdı. bu kumaşlar hem çok zarif ve dayanıklı olur, hem de güve kesmez" di. Fakirler, fazla dayansın diye bütün pazarlarda Serkusta kumaşı ararlardı. — Endülüs tarihi — almasa —— e

Bu sayıdan diğer sayfalar: