AKŞAM HM Şubat 1937 — — SİYASİ İCMAL İngilterenin giriştiği müzakereler Dünya nufusunun dörtte birini ve topraklarının beşte birini elinde bu- | lunduren İngiliz imparatorluğu gerek Avrupa siyaseti gerek umumi politika | üzerinde çok nafiz tesir sahibi bulun- duğu halde şu zamanlarda bir çok s8- beplerden Avrupadaki mevcud büyük meselelerin hal ve tesviyesinde bütün kuvveti ile rol oynamak istemiyor. Yak| niz İspanya işlerinde olduğu gibi çok ya- kandan sulhü tehdid eden karışık me- selelerin vehamet ve şiddetini berla- raf etmeğe çalışmakla iktifa ediyor. İngitereyi bütün ağırlığın: politika kefesine koymaktan ictinab ettiren s6- beplerden birincisi her şeyden evvel $imali Amerika ittihadı devleti e müna- sebatını yeniden tanzim etmek lüzu- munu (hissetmesidir. Vaşingtorn ve Londra deniz muahedele- rinin feshi (üzerine İngiltere tekrar o dünyanın en büyük bahri devleti olmak için istes'verek ve biz- zarüre donanmasını büyültmek mec- buriyetinde kalmıştır. Eskisi gibi İngi- tere bahri kuvvette Amerika ile mu- #avi kalmakta Avrupada ve Asyada &skeri ve siyasi vaziyetlerin esasından değişmesinden dolayi imkân bulama- maktadır. Fakat bu zarureti Amerika- ya anlatmak kolay değildir. Diğer taraftan Amerikanın yüksek yümrük tarifeleri İngilterenin ve İn- giliz imparatorluğunun. ticari ve ikti- sadi vaziyetinin inkişafma mani ol- anam bir türlü diğer fırın- ei d larla rekabet edemi- “G5 yor, ekmeklerini sü- rTemiyor. Ne kadar reklâm yaparsa yapsın fayda vermiyor. Neredeyse r lâs edecek, Bir gün fırının önünde oturmuş düşünürken eline bir sinema reklâm! #ikışlırıyorlar. Orada Miki Farenin resmini görüyor... Aklına bir şey gö Miyor... Bir ay sonra diğer fırınlar kapatı- yoriar, çünkü herkes, bütün köy ve civar köylüler hep onun fırınından ©kmek alıyorlar. Adam ekmeklere resimde gördüğü- nüz şekilleri veriyor ve üzerlerine kuş, balık, yılan ve Miki Farenin re- simlerini yapıyor. Bu suretle büyük bir kazanç temin ediyor. İşin asıl garibi nedir bilir misiniz? En fazla üstünde yılan resm! bulu- nan ekmekler satılıyormuş. Sebebi? Bu da basit. Kocalar, karılarını kor- kulmak için bu ekmekleri alıyorlar. maktadır. İngiltere ticaret nazırı M. | Runciman mahsusi suretle Vaşingi0- kere raya döndü ve İngil- tere kabinesini aldığı neticeden haber- dar etti. İngiltere, bugün dahilen büyük me- seli le meşguldür. Mayısta yeni İn- alının tetevvüç merasimi müna- sebetile Londrada toplanacak imparü- torluk konferansında döminyonla- rın büsbüfün #stiklâl bulmaları üze- rinde görüşülecektir. İşte İngütere fevkaldde silâhlanma ve Amerika devleti ve kendi döminyon- | ları ile münasebatını yeni baştan tan- zim etmek mecburiyetinde bulunduğu bir sırada çok müslacel yeni meseleler karşısında (kalmıştır. Almanyawn Londra sejiri M. Ribbenirop Berlinden getirdiği yeni talimat ve geniş selâhi- yet üzerine eski Alman müstemlekele- rinin kendisine iadesi hakkında İngi- iz hariciye nezareti ile temasa başla- muşlır. Bu münasebetle garbi Avrupa- nın emniyet işleri ve bütün kılanın hu- guru meselesi de tekrar mevzuu bahis olmaktadır. Yukarıda söylediğimiz 8€- beplerden İngiltere vakit kazanmak is- tiyecektir. Fakat yeni meselelerin çok sürüncemede kalmağa tahammülü yoktur. Bütün nazırlar İngilterenin nasıl hareket edeceğini bekliyer. Feyzullah Kazan Bir hafta sonra gelip Köpeği aldı, Köpeğin sesi artık kısılmıştı, havla- ması hafif duyuluyordu. Baytar, bir MODERN MECNUN! — Benimi evlenecek misin? — Hayır! Kırkıncı sefer sevgilisinden ayni cevabı alan âşık; Amerikalı bir genç; kızın apartımanında, kendini kalori- fere bağladı ve ahdetti: — Benimle evlenmeğe razı olunca- ya kadar kaloriferin yanından ayrıl mıyacağım! Adamı bu fikrinden caydırmak için, kaloriferi son dereceye kadar yattılar. Fakat genç, buram buram terier döktü, pancarlar gibi kızardı, yerinden kımıldamadı, Kızsa: Kendini bu hele sokan bu- dala ile ben evlenmem! diyor. Çok naz âşık usandırdığına göre, bakalım bu âşık ne zamam usana- caki... Aceleye Hoca Nasraddin, komşudaki ziyafe- tin kokusunu almıştı. mahallede taze tereyağı ile keklik ve kuzu eti buram buram kokuyordu. Hocanın karnı gil çalıyordu. Kapının önünde pusu kurdu ve mi- safirler yemek odasına inince kapıyı ere nm Gi "il çok acele bir mektup var, Arnavutluk hükümeti Ankaraya sefir gönderiyor Arnavutluk hükümeti, şimdiye ka- dar Ankarada maslahatgüzarlikla temsli ediliyordu. Haber aldığımıza göre Arnavutluk hükümeti yakında Ankaraya bir 56- fir göndermeğe karar vermiştir. Gele- cek zat, Arnavutluğun Türkiye Cum- huriyeti nezdinde ilk mümessili ola» ! caktır, gelmiş... 'Hoca buyurunuz dediler, sofraya 0- turdu, epice karnını doyurdu. Yemek- ten sonra ev sahibi hocaya yaklaştı ve usulca kulağına dedi ki: — Hoca efendi, acele bir mektup gö- tirdim dedinizdi amma, zarfın içi boş çıktı. — Kusura bakmayınız, o kadar ace- Teye geldi ki, zari? mektup koyacak va- Kit bulamadım!... Gemilerin senelik muayene talimatnamesi Gemilerin senelik mutad muayene talimatnamesinde bazı tadilât yapıl ması muvaük görülmüştür. Bunun için iktisad vekâleti şehrimize bir he- yet göndermiş, bu heyet tetkikatına başlanışlır. Tetkikat Kı bile vu işleri müza- | 6 ve 7 şubatta Cenevrede toplanan "Cemiyeti Akvam Müzaheret kurumları birliğinde gördüklerim, Tarihçe - İngiliz gayretile müzaherelin canlanışı - Temenniler Cenevre 9 — Büyük muharebenin bitmesi ve sulhun imzalanması ile beraber İtilâf devletleri tarafmdan meş- bur Amerikalı Vilsonun direktifleri altında Milletler Cemiyeti Cenevrede kurulmuştu. Bu kuruluş 1920 dedir. Gene o yılda Avrüpada ve Asyada Milletler Cemiyeti mef- küresine halkı ısındırınak üzere her devlet biree müza- heret kurumları yapmağa davet edildi. Bir memleket dahilinde müzaheret cemiyeti kurmak için Cemiyeti Ak- yamda aza olmak şart değildi, İtilâf devletleri başta ola- rak 1920 de müzaherei kurumları yapıldı. Bunların sayı- $ı on beşi bulunca hepsinin ortaklığı ile beynelmilel bir- lik te teşekkül eyiedi. Cemiyeti Akvam müzaheret kurumları beynelmilel bir- Jiği (Union) denilen ve her yıl bir konferans ve bir veya iki konsey toplantısı yapan bu teşekkülün merkezi iki sene evveline gelinciye kadar Brükselde iken sonradan İ bu da Cenevreye göç edip yerleşmiştir. Müzaheret birliği ne yapar? Şartnamesine bakılırsa her memleket dahilindeki milli müzaheret teşekkülünde tebarüz ettirilen arzular beynelmilel birlik konferansın- de tesbit olunur ve oradan asıl Cemiyeti Akvam riyaseti- | ne temenni mahiyetinde gönderilir. Kurumun esası bu- dur: MÜZAHERET BİRLİĞİ VE TÜRKİYE Mill mücadelenin başorılmasından ve Cumhuriyetin kuruluşundan iki sene evvel böyle bir müzaheret cemiye- ti kurmağa Türkiye de davet olunmuştu. 1921 de ve hat- ta 1922 de milli kurtuluş muharebesi devam ediyordu. Henüz Avrüpac& tanınmamış olan Ankara mili hükü- metinin emir ve işareti ile İstanbulda bir müzaheret ce- miyeti teşkil olundu ve 1922 mayısındaki Prag müzahe- ret beynşimilel kongresine İstanbuldan delegeler gön- derildi, O tarihte Ankara Dahiliye Vekâletine ve Matbu- at müdüriyetine bağlı Mimi İstihbarat şubesini Munich- de idare eyliyordum. Bana da emir geldi. İstanbuldan gelen profesör Cemil ve profesör Eteme Pragda fltihak ettim, Profesör Cemil şimdi İstanbul Üniversitesinin rektörüdür. Etem Siyasal Bilgiler okulu (Mülkiye mek- tebi) profesörlerindendir, Pragda bizim müzaheret kurumunun da, beynelmilel teşekküle alınmasını istedik; büyük celsede pek çok hü- cumlara uğradık. O tarihte İstanbula gelmiş beynelmi- lel Salibiahmer delegeleri tarafından yamlıp Cenevre Salibiahmer mecmunsında Türkleri lehine çıkmış olan, raporun parçalarını okumak sayesinde üzerimize atılan- ların dilleri kısaldı. Biz de beynelmilel müzaheret teşek- külüne girdik. Bunun tarihi 1922 mayıstır. 'Teşekküle girince anladığımız ve öğrendiğimiz haki- kat şu oldu: Müzaheret cemiyeti, beynelmilel birlik top- Jantılarını her millet ve hükümet kendisine propaganda merkezi ve sahası yapınışlır. Onların arasında bulunmak, yüz yüzden utanır, sözünce, aleyhe olacak sözleri azaltı- yor. Sıra düşünce güzel müdafaslar da yapılıyor. Bu noktayı gözönünde tutanlar bizleri 1923 de Parise, 1924 de Londraya gönderdiler. 1925 de Lozana ve bir de Var- şova konferansın iştirak etmiştik. Ondan sonra müza- heret cemiyetinin faaliyetile alâkamızı kestik. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Cemiyeti Akvamda değildi. BİRLİĞE İKİNCİ GİRİŞ İ 1982 de Türkiye Cumhüriyeti Cemiyeti Akvama res- İmen girdi, alkışlar gördü. Aradan çok geçmeden müza- heretler birliği kâtiplerinden birisi Ankaraya geldi. Ce- miyeti Akvamda âza olan Türkiyenin müzaheret teşek- külüne yeniden hayat vermesi arzusunu gösterdi. Bu arzuyu müzaheretin eski kurucuları yerine getir- diler ve Ankarada kurum yapıldı. Hariciye Vekâleti te- şekkülümüzün canlanmasını memnuniyetle göreceğini eöyledi ve bizim müzaheret kurumundan üç delege 1933 de Montreux de toplanan müzaheretler birliğine iştirak ile birliğe yeniden kabul olunmak istedi. Mentreuxde sağdıcımız Yunan delegesi oldu ve birliğe tekrap girdik. birlik 1934 de Folkstonede 1935 de Brüksel de ve 1936 da İngilterede Glayow da konferans yapıldı. İngilizler geçen yaz toplanan Glaxow konferansına son derece ehemmiyet verdiler, Konferans çok parlak oldu. İngiltere müzahcret kurumlarından 44 delege geldi. Lord Robert, Cecil başta idi. Bizim müzaheretten beş ar- kadaş gitmiştik. Şunu görüyorduk &i İngiltere, Cemiye- ti Akvamın düştüğü uyuşuk hali geçirmeği ve müzahe- rek birliklerinin canlanmasını arzu ediyordu. İşte müzaheret cemiyetlerinin tarihçesi budur. 1937 KONFERANSINA HAZIRLIK 1937 de haziran sonunda Çekoslovakyada Bratislava- da konferans toplanacaktır. Bu konferansın rüznamesi- ni hazırlamak ve birliğin bütçesini ve hesaplarını görmek üzere bu hafta büro ve komisyonlar toplantısına Cenev- reye çağrıldık. 6 şubat cumartesi günü sabahleyin telim ve terbiye kömisyonu toplandı. Öğleden sonra B. 7. '7. yani beynel- CENEVREDE TOPLANAN GEMİYETİ (AKVAM MÜZAHERET KURUMLARI BiIRLİĞINDE GÖRDÜKLERİM Milletler Cemiyeti müzaheret kurumları nasıl kuruldu? ,Kuruma nasıl gittik? Son toplantıda neler görüşüldü? milel iş bürolarına müteallik komisyon çalıştı. Pazar sa- bahı politika ve ekonomi komisyonları müzakerelerini yaptılar. Bu müzekereler bitemediği için devamı geceye bırakıldı ve öğleden sonra saat üçt; bütün birliğin büt- çesi ve mali vaziyeti etrafında mühirı konuşmalar oldu. Konuşmaların hepsi gayet samimi ve yürekten gelme sulh ve müsalemet ve bilhassa Securitö Collective denilen müşterek emniyet arzularından çıkan ümid verlcj rüzgâr içinde cereyan etti, 24 MÜZAHERET KURUMU Muhtelif memleketlere mahsus 24 kadar müzaheret kurumu vardır. Bunların çoğu bu defaki Genöve toplan- tısında hazırdı. İngiltere ile Fransa delege çokluğile başta geliyordu. Bilhassa İngilterenin delegeleri arasında Vicontes Gladstone gibi İngilterenin en yüksek asil ve siyasi ailesine mensup muhterem bir kadın vardı. 1922 denberi iştirak eylediğim toplantılarda bu yüksek kadı- nım politikacılıktan ziyade insani ve temiz ve çok bita- raf bir ruha malik olduğunu görüp takdir eylediğimi tekrarlamağı bir vazife sayarım. Fransız delegeleri sevimli arkadaşlardan teşekkül eyli- yordu, İki defa toplantıya riyaset eden Belçika senatosu, azasından Rolin her manasile çok yüksek ve derin görüş“ Tü bir şahsiyet idi. Komisyon toplantılarında konuşulan şeyler dört ay sonra Bratislava kongresinde bir daha müzakere oluna» cak ve ondan sonra Cemiyeti Akvama temenni mahiye- tinde gönderilecektir. Görülüyor ki şekil dalma hasbihal ve propaganda mahiyetindedir. Böyle hasbihallerden çı kan fiili işler de vardır; meselâ Cemiyeti Akvam ana mu- kavelesinden pek çok bastırılıp tanesi üç kuruşa dağıtıl. muştır. İş ve işçilik hakkındaki B. TI. 'T. teşekkülünün ça © luşması hakkında güzel bir kitab yazılmış ve dağılmıştır. Bu defa da Cemiyeti Akvam faaliyetinin, daha doğru- su onun da kuvvetli olmas ve Milletler arasında sevii- mesi için alınacak tedbirlerin telsizler ve radyo ile her tarafa dağıtılması için çalışacaktır. Dünyada radyo ile sinemanin aldığı büyük inkişaf karşısında gâzetelerin rolü gittikçe ufalıyor mütaleasile propaganda için daha ziyade radyoya kuvvet vermeği düşünüyorlar ki çok doğrudur, MUHTELİF TEKLİFLER Fransızlar Cemiyeti Akvam mukavelesinin ıslahı hak- kında mütalea ve teklifler yapmışlardır. Bunlar söyle- mek ve yazmakta güzsl şeylerdi. Ama tatbikatta zorluk görünmektedir. İşin daha ziyade inceleşmesi bir kömiş- yona tevdi olundu. İngilizler, bir devletin diğer devletin dahili işlerine karışmaması mütaleasını ve teklifini getirdiler, 'Tabiati- “le söz derhal İspanyaya intikal eyledi. Fransızlar ile İş. panya delegesi arasında noktal nazar Ihtilâfı çıktı, Za ten bütün İspanya kanlı karışıklığı bu görüş farkından çıkmıştır. Cemiyeti Akvamın bu baptaki mesaisine mü- zaheret kurumlarının ciddi müzahereti istenildi, Müzahe- Tet cemiyetleri her zamandan Ziyade kendilerinden bah- settirmeğe ve canlılık göstermeğe muhtacdılar, İngiliz- lerin bu yıl yaptıkları gayretlerle göze çarpar epi alâmet ler belirmiş ise de bu da kâf! değildir. Dünyanın müşte- rek emniyet arzusuna hizmet etmek maksadile bir sulh ve müsalemet mabedi gibi tanınması lâzımgelen müza- heretler beynelmilel birliğinin herkesin gözünde yüksel. mesi için milli müzaheret cemiyetinin kendi muhitinde gayretini istiyorlardı. Burada ben söze karıştım. İki hayati meselemizi, yani Çanakkale ve İskenderun işlerini Cemiyeti Akvama ha- vale etmekle hasıl olan mesud neticeden dolayı Mületler Cemiyetinin ulusumuz içinde çok iyi mevki tutmuş ol duğunu anlattım, Pürüzlü işlerin halli hususunda bun- dan sonra Cemiyeti Akvama daim! muvaffakıyetler te menni ettim. 'Tuhefı şurasıdır ki Cemiyeti Akyamdan çekilmiş olan Japonya, mem atar e kurumundan Yara memleket parası olarak birlik namına yatırılması kabul olundu. BALKANLARIN ALÂKASINI TEMENNİ Atinnda toplanacak Balkan antantı konferansile gene oraya giden Balkan gazeteleri birliğine müzaheret cemi- yetleri merkez bürosundan müracaat edilecek ve haziran sonunda Tuna üzerindeki Bratislava konferansına Bal kanlıların daha ziyade alâkadar olmaları için ricalar edilecektir. İşte iki günlük çalışma beş toplantı yaparak böyle iyi bir hava içinde sona erdi. Dilerim ki bu arzular yerine gelsin ve Avrupa selâmetinin biricik mihveri sayılması lâzımgelen Cemiyeti Akvam makinesi önümüzdeki yıllar» da daha kuvvetli, daha canlı olsun. Ahmed İhsan Tökgün